17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6AHİFE DÖRT masında blr yarar gOrmediğlnl tahmin etmek içm ortada birçok nedenler vardı. Churchill, Türklye'nın milyonluk ordusunun, ilerde Balkan harekâü sırasiBda kendisine gerekll olabilecegiui umuyordu. Ama bu plânlann gerçekleşmesl aknda yazılı değilmiş. Sovyet ordulan hızla Bataya dogru Herllyordu. En sonunda, Türklye, 23 Şubat 1945 tarüünde Almanya ve Japonya'ya savaş açtı. Bu sırada artık Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya Nazl istilâsından kurtanlnuş ve cephe Türk suurlanndan blnlerce kllometre uzağa kaynuştı. Artık Türk ordusu için, Avrupa savaş sahnesinde düşmanla karşılaşmak ihtimali kalmarruştı. Japonya'ya savaş açmakta da hlçbir sakmca yoktu. Çünkü Japonya Almanya'dan da uzaktı. O Kamanın Türkiye Dışişleri Bakam Hasan Saka, Almanya' ya sava? açmak kararınm nedenlerini Büyük Millet Mecllsüıde açıklarken Ingiliz Büyük elçisinin kendisine, Türkiye, 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya'ya savaş açarsa, Türldye'nin Birleşmiş Milletlerin Sanfrancisco'dakl ilk konferansuıa katılma havinm kazanacağuu söylediğini açıkça DSlirtmişür. 28 Mart 1970 CUMHURÎYET YAZAN: Valentin Mihayloviç BEROJKOV ngütere Dışişleri Bakam Eden: Kabire'de, Türklere teklif edeceğimiz isteklerimizi kesin olarak beHrtmek lstiyorum, dedi. Benim anladığıma göre, biz Turklerden, Almanya'ya karşj savasa girmelerini isteyecegiz. Stalin, sag elinln sahadet parmağile karakterlstik bir lşaret yaparak: OzeUlkle Abnanya'yB karfi, diye Usteledi. Türk sonmu, bir kez daha, Tahran konferansı yuvarlak ma ea genel toplanüsında, ustünkörü görüşüldu. Churchlll, Sovyetler Birliği deniz fllosuna bir yardun olmak üzere, Karadenize birkaç Ingillz denizaltısı ccçirmeyi teklıf etti. Churchill, aynca, Türldye savasa ginnekten çekinir de, tarafsızlığım bozmaya razı olursa, belkl birkaç denizaltınm v e bu denizaltılann ihtiyacı olan gerecleri taşıvan birkaç geminin Çanakkaie'den ve Karadeniz boğazm ÇEVIREN: Hasan AU EDİZ İ İi Konferansın sonu dan geçerek Karadeniz'e gbinelerine fcrin verecektir, dedl. Churchill aynca, îngiltere'nin Karadenizde ne bir çıkan, ne de bir isteğl olmadığını da belirtti. Stalin, oldukça tok bir eda lle, Sovyetler Birliğinin. kendlsine, yapılacak her yardıma teşekkür ettığini bildlrdi. Ama bu konu üzerinde fazladerinleşmekten kaçındı. Bu tartışmalara bir son vermek için de: Bn gonm bltti ml? diye sordu. Churchill: Evet, diye eevap verdi. Bu konuda kimse başka bir şey söylemedl. Konferans da başka bir konuya geçtl. Bu görüşmelerlfi de Tttrk sorunu bttmi$ oldu. Blrkaç gün sonra da, Türldye Cumhurbaşkanı Ismet Inönü uçakla Kahire'ye gitti. 1943 yılı Arahk ayının 46 tarihleri arasmda Ismet Inönü lle Churchill ve Roosevelt arasmda bir görUsme oldu. Bu görüşme, hiç bir pratik sonuç vermedi. Türkiye, Nazi Almanya'sına karşı savaşa gırmekten ve Hitler'in hoşnutsuzluğunu doğurabilecek herhangl bir davraruştan kaçınraakta direndi. Ancak, müttefıklerln «afer lhtlmalleri kesın bir hal almca Ankara'dakiler harekete geçmeye karar verdiler. 2 Ağustos 1944 tarihinde, yanl Kuzey Fransa'da iklnci cephenin açılısından İM »y sonra, Türk hükumetl, Almanya ile olan diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kestlginl flân etti. YARDIM nrada dlkkate değer noktalardan biri de Churchill' in Türldye savaşa girmezse, onunla olan ilişkilenni keseceğl yolunda Tahran'da verdıği söze rağmen, Anglo Amerikalılann bütün bu süre içınde Türkiy&'ye silâh yardımı yapmakta devam etmcleridir. Kızılordunun Balkanlarda ilerleyişlnl hâlâ durdurmayı düşünen Churchiirin, Türkiye'nin «Vaktinden önce» savaşa katıl B ÇELİK İRADE • Çıkarma hareketl başladıktan sonra müUefiklerin lşgal ettlğri yerlerde Alman Wıliklerl ümltsiz bir dlrenl^Ie karşı koyma^a çalışıyordu. Bu temsili resimde mütteflklcr üzerine yürüyen bir Alman tankı ve bnnun hlmayesindeki piyadeler törülmcktcdlr. şoföriin yanuıa bindi. Arka sıraya, Stalin'in muhafızları oturmu}tu. Stalin'e eşlik edenler de hemen oteki arabalara bindiler. Kor tej, buyük bir hızla şehre, şörnen döfer gartna yöneldi. Garda, özel bir tren bızi bekliyordu. Moskova yolunda, yalnız Stalingrad şchrinde, hem de uzun uzun durduk. Biz trende kaldık. Stalin, yanındakilerle birliktc şehri görmeğe gitti. Dördüncü gü nün sabahı Moskova'ya vardık. Trenimiz, Belorusya gariyle Savelov gan arasında işleyen bo? bir elektrikli tren peronuna yana?tı. Tren durur durmaz, Stalin trenden indi ve perona kadar getirilmis olan siyah bir Limuzin'e bindi ve Kremlin Sarayına gitti. Ancak ertesi gün, 7 Aralıkta, Sovyet basınında, üç büyükleria toplandığı Tahran konferansıyl» ilgili bildiri ve daha baska resmi haberler çıktı. O güne kadar, Sovyetler Birliğınde, ilgili kisüer dışında hıç kımse, üç büyuklerin Tahranda dort günlük bir toplantı yaptıkla rını bilmiyordu. B MCIİİCOÇOUİU KonuveresimAYHAN BAŞOĞLü Q£J|| SULTAN EYAZ sütunlu geniş merdiven başının karşısında durmuştum. Merdivenin çevresinde fotoğrafçılar, sinema operatorleri kaynaşıyordu. Bunların her biri, Roosevelt'in göründüğü zaman, ötekinden geri kalmamak için, Sovyet ve Amerikan muhafızlannın kordonu alündaki merdivene yaklaşmağa çalı^ıyorlardı. Kapı açıldı. Merdiven başmda Roosevelt göründü. Arabasmı iki Fillpinli itiyordu. Roosevelt'in sırtında, üst yaru altın kopça ile tutturulmuş siyah bir pelerin vardı. Pelerinın uzerine, damalı, hâki renginde bir muşamba atılmıştı. Başında oldukça ezilmiş, eski moda bir şapka vardı. Yüzü, fotoğraflannda görmeğe ahşLk olduğumuz yüzün tıpkısı idi: Gözlerınde kelebek gozlük; geni; bir gülümseyişin açığa vurduğu iri dişleri arasında, slgarası tüten uzun bir ağızlık göze çarpıyordu. Başkanın yüzü yorgundu. Bu bulutlu ve kapalı havada, yü zünün hastalıklı sanlığı daha da çok göze çarpıyordu. Hemen hemen el ile tutulurcasma hasta olan bu insanın yüklendiği bu agır yükün altında ne acı çektiği açıkca görülüyordu. Ama, ona katlanma gücünü veren çelikten Iradesi ve enerjisi idi. Güçlü kuvvetli iki Amerikalı çavuf Roosevelt'in arabasma yak lajtı. Onu alıp, otomobilin ön kıs mına oturttular. Dizlerini kalın bir battaniye ile örttüler. Bu sırada, Başkanı geçirenler kafilesine Stalin ile Churchill de katıldılar. Stalin otomobile yaklajtı, Roosevelt'in elini hararetle nktı. Ona iyi yolculuklar diledi. Churchill de Rooseveltie vedalaştı. Şoför duğmeyi çevirdi. Dört detektif hemen arabaya atladu Buniardan ikısi koHuklarının alündaki otomatik tabancalan çekerek otomobiün on çamurlukları üzerine kapandılar. Her şey, Cumhurbaşkanuun bindiği otomobilin, sanki düşman kuşatmasını yarmağa kalkıştığı izlenimini vermekte idi. Amerikan Cumhurbajkanının nasıl korunduğunu ilk defa görüyordum. Bence, Amerikalı detektiflerin bu göstermelik davranışları, olsa olsa, bir suikastçının dikkatini çekmekten başka şeye yaramazdı. Ama, Roosevelt, bir operet sahnesini andıran bu durumu, herhalde tabii karşılamış olmah idi. Sâkin sâkin gülümsüyordu. Araba hareket edınce «Victorie., yâni «Zafer» keümesinin baş har fx anlamına gelmek üzere şahadet parmağı ile orta parmağmı birbi rinden ayırarak sağ elini kaldır. dı. Bırai sonra da Başkanın arabası, parkm ağaçlan arasmda göz den kayboldu. Churchill de burada, Sovyet heyeti üyeleriyle vedalajtı. Kendi elçiliğine giderek hemen hava alanına hareket etti. S ON DEFINE TALİP APAYDIN 53 Olur, bırakaum. (Göz kırptı) Etnme sonra lâzım olursa? Gelir alınz canun. Peki. Islak çuvallara üst üste bıraktılar. Mağara ge ne darlasmıstı. Habibin «apkası ikide bir tavana çarpıyordu. îyice eğildi. Çifteyi geriye doğru uratü. Tamam Habip kardafl, bundan sonra iyi bakalım. Buralarda olabilir. Feneri sık sık kaldınp iki tarafa tutuyordu, Isık fırftredip duruyordu. Biraz kıs, dedi Habip. Cam kirlenmi*. Seyit devneği duvara dayayıp ısığı kıstı. Niye böyle yapar bu? Gaz mı az yoksı? Sallayıp dınledi. Yok, dolu. Istersen çıralan yakalnn. reneri daha ilerde yakarız. Olur. Eğilip çıra yaktılar. Seyit Feneri söndurdü. Hadi bakalım arkadas, yürü! Çırasıa alevleri yüzüne doğru vuruyor, kötÖ bir U çıkarıyordu. Korunmak için iyic» kıyly* tutuyor ve öyle yürOyordu. Bir yerde bir tas çıkınüsı fördü. Sağına soluna baktı. Çıkar mı bu tas, bak hele? Habip yanaşb, sallayıp oynatmağa çalıjtı, Yok, dedi. Sağlam. Öbür tarafta bir çukurluk vardı, uzanıp elini soktu. K u | pislikleri vardt. Hay Allah... Yürü! Mağara yeniden darlaşnujb. Seyit Çirayı yer« yakın tutuyor, iyice eğiliyor, rorlukla yürüyordu. Çıranın dumanlan ağzına gözüne doluyordu. B»jmı çevirip aksırdı. Karşıdan serin bir hava gellyor, alevleri geriye doğru savuruyordu. Seyit diz çöktü, biraz «ylece Uerledi. Sonra sağma soluna baktı; Yorulduk yavu, dedi. Birer sigara içelim ml jurada? Az daha gidelim de geni«çe bir yerde içeriz. İyi ya, peki. Yürüdüler. ÇuBnm birisi sönecek gibi oldu. öbürünü tutuşturdular. Ekmek torbasında epey çı ra vardı. Mağara hiç bitmeyecek gibi ilerliyordu. Bir yerde dirsek yaptı, sağa doğru kıvnldı. Bak, dedi Seyit Gördün mü? (Yerde merdivene benzer şekiller vardı.) Herifçoğlu zamanmda burayı kazmış, anladın mı? Hazineyi buradan götürmüş, bak... Habip merak içindeydi. Gözlerini büyülterek bakü. Hee, dedi. Kazılmı» valla. Gel hadi. înis aşağı gittiler. Sonra tekrar döndüler. Çıra birden sönüverdi. Hay Allah, çak kibriti. Yakmağa çalışülar, çıra zor yaruyordu. Islak bir esLnti vardı. Baya rüzgâr esiyor be, vay canma! Tavanlar ıslaktı. Bir yerden su damlıyordu. Çı rayı tutup baktılar. Seyit eliyle ince ince yokladı. Şuralarda bir taşın arkasında oluverse, dedL Doldurup gotürsek. Fazla uğraştırmasa bizi, ah dinine yandığım! Bağdaş kurup oturdu. Hele dinlenelim biraz. Dizlerim acıdı. Sigara paketini çıkardı. Çıralan yere koydu, ge ne sönüverdi. Zifiri karanlığın içinde kaldılar. Habip bir tuhaf oldu. Acele kibriti çaktı. Baska bir çırayı tutuşturdu. Sigaralan yaktılar. Seyit dumanlan üflerken sordu, Korkuyon mu yoksa? Yoo, niye korkayım? Seyit tavana baktı, Ya çöküverse jimdi bura Çökmez, niye çöksün. KimbUir kaç bin yıldır çökmemiş de biz girince mi çökecek? Soğuk be. Adam üsüyor, degil mi? Seyit çıranın gönülsüz yanıjına baktı, Allah Allah, dedL Yağlı çıra yanmıyor o*. Dışarda olsa böyle mi yanar bu? , Havasından demek. Seyit mağaranın karanlığına bakü, Şimdi juradan koca bir boz ayı gelse ne ederiz? dedi? Çık, yaptı Habip. Gelmez. Ayının ne ijj va» ta buralarda? Seyit tabaneasını yokladı. Sonra arkaya yaslanıp rahatladı biraz. Eski insanlar buralarda yajarlarmıj, ne kotü değil mi? He... Duvarlara, tavana baktı, Burada gün mü geçer be? Ates. yaksan duman çıkacak yer yok. Insnn boğulur. Kimbilir ne kadar toprak var üstümüzdeT Tee, iki minare boyu.. Çöküverse şimdi? Cık. Çökmez. Usul usul konuşuyorlardı. Sesleri yankılanıyordu. Yüzlerinde dehşet çizgileri vardı. Seyit Ali sigarayı çabuk çabuk içti. öksürdu birden. Top patlamıs gibi gümbürdedi içerisi. Ta ilerden bir yarasa uçtu. Çıra ışığına doğru geldi, sonra korkuyla geldiği tarafa gitti. Çıra alevi kınuldadı, sönecek gibi oldu. Seyit Ali düzeltti. Ne bu, yarasa mı? He. Hadi bakalım, gidelim biraz daha. Asıl bundan sonra dikkat edeceğiz. Habip yılgmdı. Dönelim diyecekti, diyemedi. Sigarasını söndürürken dua okumağa başladı. Seyit Ali bir eline çırayı, öbür eline deyneği aldı, one düştü. Eğilerek yürümeğe başladı. Sağ sol hep taştı. Mağara eğri büğrü kıvnnülar yaparafc gidiyordu ileri. Bitecek gibi değildi. Bir yere varınca çıra gene söndü. Ula etme! Oturdu yakmağa çalışh, yanmıyordu. Kibrit ç» kıyor ama üstüne üflüyorlarmıs gibi sönüyordu. Ceketini siper edip yaktı, çıra tutusmuyordu. Ula yanmıyor be. Al, feneri yak bari. El yordamı ile feneri aldu Birkaç kibrit harcadılar, zorla yakabildiler. Fener de gönülsüz yanıyordu. Isığı pır pır ediyordu. Niye böyle eder bu? Bilmem. Havasızlıktan mı acaba? Allah Allah... Yürüdüler. Delik gene daralmıştı. Yukardan aşağı iri iri taşlar uzanıyordu. Seyit çöküp ince ince baktı. Yok, değil mi? Yok. Görünmüyor. Dizlerinin üstünde yürümeğe basladılar. Seyit Ali feneri kolu yetiştiği kadar ilerde tutuyordu. Yoruîdu. Uzanıp kaldı bir yerde. Kötü kötü soluyordu. Hay Allah, daha da darlaşıyor Habip. Sürüneceğiz. Habip cevap vermedi. Sürünmeğe basladılar. O sırada fenere sert bir şey çarptı. Bir daha. bir daha çarptı. Birisi Seyit Ali'nin başına değdi. Eğil Habip, yarasalar!.. Başlarını indirip beklediler. Kollanna omuzlarına değiyorlardı. (Arkmn *»r) DIŞİ BOND JSÛMey LAHÛ GOVBZ 'İUD£ MOHZ&MA CÖLLE. VOL ER KAPUTU TIFFANY JONES S OVYET Heyeti öğleye doğru Tahran'dan ayrıldı. Hava ala nında bizi, iki motorlu birkaç tane yolcu uçagı bekliyordu. Bırinci uçakla, Sovyet Heyetine eşlik etmekte olan askeri personel gitti. tkinci uçağa Stalin bindi. Bızler, Stalin'in sağlıkla Bakü'ye vanşı haberini bekledik. Bu haber gelince, birkaç dakika ar<hkla öteki uçaklar da havalandı. Uçaktan Bakü hava alanına indiğımiz zaman Stalin hâlâ hava alanında idi. Sırtından Mareşal uniformasını çıkarmış, bir er kapu tu ile bir er kasketi giymişti. Ya nında hava mareşali Golovanov ile birkaç yüksek rütbeli subay daha vardı. Kısa bir süre sonra, hava alanının önüne birçok araba geldi. Stalin, ikinci arabaya, GARTH Orta Doğu Teknik Universitesi Rektörlüğönden Üniversıtemız Hesap Bılimleri Bölümü Merkezı Hesaplama Lâboratuvannda çahştırılmak üzere, aşağıdaki çartlara uygun iki PROGRAMCI ile, yetıştirilmek üzere iki erkek SİSTEM OPERATÖRÜ alınacaktır. Erkek adaylann askerliğinı yapmıs olmalan gerekmekte olup, Ingilizce bilmelen tercih sebebidlr. PROGRAMCILAR İÇÎN : 1 En az lisans sevıyeslnde bir Oniversiteden mezun olmak, 2 Tercıhan IBM 360/20 ve yukan sistemlerde programlama üzerinde tecrübesi bulunmak, Assembler bilmek tercih sebebidir DOBT SİSTEM OPERATÖRLERİ ÎÇÎN : 1 Lise v e muacfılı okullar mezunu olmak (Okulları lle herhangi bir şekılde ilişkisi olanlann müracaatı nazarı itıbare ahnmıyacaktır), 2 Kesinlıkle gece vardıyalarında çalışabilecek durumda olmak, 3 Müracaat sahiplerinın daha önce operatör olarak v«" ya benzen bır ışte çalışmıs olmalan şart değildir. Isteklilerın gereklı müracaat formlannı, Orta Doğu Teknik Ünıversitesı Personel Müdürlüğünden alarak, en geç 11 Nisan 1970 günü saat 13.30'a kadar Personel Müdürlügüne vermelert ilân olunur 0. B. Deniz Nokliyah T. A. $. Genel Müdürlüğünden 1 a » tüp oksljen ve 150 tüp asetilen gazi doldurulacak 2 Buna alt şartname Satm Alırıa Komisyom Başkanh gından temin edilir. 3 Tekliı verecekler en geç 1/4/1970 günü saat 16 ya kadar Fındıklı Meclisi Mebusan Caddesi No. 93 95 97 No ds Satınalma Baskanlığına tevdl edeceklerdir 4 Teşekkül, ihaleyi verip vermemekte <e diledığıne ver r mekte serbesttirSATINALMA KOMİSYON BAŞKANI î . AYLAK MUSA SEK1IM, BULSAM £LLE ETTIM UEMEU (Basın 12628/2972)' Küçükçekmece Belediye Ba$kanhgından .(Basın: A. 071012646,2973) 1 Kasabsmız Içme suyuna ek galeri inşaatı yaptınlacaktır. 2 İşe ait keşif ve şartname Beledıye Su îşlerinden temin edüebilir. 3 İhale 2490 sayüı kanun hükümleri geregince. kapab zarf usulü ile 9/4/1970 Perşembe gunü saat 14.00 de Encflmen huzurunda yapüacaktır. 4 Işin keşii bedelı 92.746.59 T lirasıdır. Muvakkat temin a t 5 887.33 kuruştur. 5 Taliplerin ihale gün ve saatinden blr saat öncesl teklif zarflannın Encömen Baskanlıgına vermeleri ilân olunur. (Basın 12533/2976)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle