Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA: ÎKÎ Cumhurîyet Maymunla, 15 Mart 1970 Tarihten YARENLIK Elif NACİ o kaplumbağa M a y m n nI a r ı n emekII padişahı Kâr dan, incir ağacuun üstünde, Kârdanm lkram ettigi incirlerls beslenen nehir kenannda kaplumbağa günlerini bomboş geçirirlerken aralanndaki sıkı fıkı bir dostlukla günlerin nasü geçtiğini hissedemez olmuşlar. Biribirlerlne başlanndan geçen maceralan anlatıp durmuşlar. GUn geçtikça dostluklan üerlemiş. Kaplumbağa nehrin ortasındaki «KapinmbağBİar adası» nda oturan çoluğunu çocuğunu unutacak kadar ihtiyar maymuna bağlanımş. Ama bu hAl kaplumbağanın ailesini çok üzmeğe başlamış. Kendisine bir elçi yollayıp bir de yalan uydurmuşfar. Kansının hasta olduğunu ve gelip son deminde kendislni görmesl gerektigini söylemişler, o da kalkıp kansının yanına gitmiş. Etrafındakiler bu hastalığın bir ilâcı vardır o da hastaya bir maymun kalbi yedlnnekten ibarettir demişlerdir. Kendisine bu kadar dostluk ve yakınlık gösteren maymunu her ne kadar feda etmeğe gönlü razı olamamışsa da yakınlan kansının başka türlü iyileşemiyeceğine onu inandınnaga muvaffak olmuşlar. O da allem edip kallem edip maymunu kaplumbagalar adasma gitmeğe kandırabilmiş. |EYDABANIN meşhur «Kelile ve Dimne»si Ipek sevdiğim eserlerdendir. Ctaun içln ca"nım sıkıldıkça bu kitabı kanştınnm. Sahifeleri arasında nlce hikmetler saklıdır. Bugün «Akılsız dostla atallı düşman» bahsindekl hikâyeyi okudum. GUntin birinde Kral Ray Dabçellm, bilgln Beydeba'dan *u hikftyeyi dinliyordu: «Vaktile Kârdan adında bir maymnnlsr padişahı varmış. Maymunlar ülkesinin hükümdarlığını ifa edemiyecek kadar kocamı» ol^ duğnndan idareyi genç veüah0 dlne bırakarak kendlsi bir incir ağacmın ttzerine çıkıp ahır ömrünü ballı incirleri ylyerek geçirmefe karar vermiş. Bir gün incirleri kopanp yerken elinden bir tanesl ağacın dallarıasreddln ho nın altındaki suya düşüp (CUP) canın ahfa ^~£. diye bir »es çıkannca hoşlanJ dından oldu /i mış maymun akiı bu ya. Bundan ğu söylenen Hı sonra bir tanesini yiyor, bir tazır bey, fetihnesini de suya atıp cup sesleriten sonra tstan ni dinlemefcle kendini eğlendibulun llk kadısıdır. Kadılıktan rirmiş. Su kenarında bulunan söz edilirken mecllstekilerden bir kaplumbağa bunu ağacın üsbiri: tündeki hayırbah bir yaratık Kadıhk da ffüç bir I? doftan kendisine ikram edildiğinl rusu. Demiş. Meselâ, karşuuza sanarak maymanla dost olur ve iki dâvâcı geldi. Bunlardan bihayatlan böyle biribirine bağlı ri devletin ileri gelenlerinden obir dostlnkla geçmeğe başlar..» lursa hüküm vermekte kadımn Bu dostluktan neler olmuş? durumu güçleşir tabii. Onu yandaki fıkrada öğreneceHızır bey, ğiz. Ben bunda bir güçlük pörmüyorum der. Hükmü o finlfi kişinin lehine verirsin olur biter. Amma iki taraf da tehlikeli kişiler ise işte dâvâ o raman sarpa sarar. Moymunlar podişahı B Sehev'in cici annesi D ershanenin kapısı usulca açüdL Seher, üşümüş bir serçe gibi ürkek, korkulu içeri girdi «Niçin geç kaldm, Seher?» dedim. Bir süre yüzüme baktı öylece, aklan sapsan kesmi^ gözlerini kaçcrdı, kekeledi: «Annem... Hep ağiıyor annem... Ondan geç kaldınt öğretmenim.» «Neden ağbyor annen?» «Babam Almanya • dan geldi de...» Seher biraz ağbyor, biraz gülüyor şimdi. Gözlerinin koca koca mavileri bozguna uğramış. «Geç, otur yerine çocuğum.» Yazan: ğmda katladı, çantasına, kitabının, defterinin ustüne özenle yerleştirdi. Zil çaldı. Oynaşan, koşuşan Dinçer SÜMER Sepetimdeld oniki yumurtadan» «Hm?» Bakıyor ama, duyduğu gördüğü yok. Seher'i hiç böyle gör «öğretmenim.. üşüyorum d » j Uyduruyor mu, ne? Yanında oturan Veysel parmağını kaldırdı, «öğretmeninı» dedi, «Üşflyorsa yeni kazağını giysin.» Seher, bir çabuk çantasını 8çtı. pembe şeyi uzattı. «öğretmeninı, cici annem getirdi bunu bana. Naylon. Alamanya'dan.» «Kim getirdi, kim?» «Cici annem.» Çocuklardan Wrikisi gülüşüverdiler. Seher başını eğdi, pembe kazağa baktı, sustu. Neden bilmem, ben de bir çeycikler diyemedim. «Huysnzluk, tembelUk edeno, sal bana bir haber, kemiklert ni kınvereyim.» Yüreğimde kor gibi, ütka gt bl, düşmanlık gibi bir çeyler büyüdü. «Seher, iyl eocnk» dedlm. • f l H cak?» dedim. " 1 1 Çocuklar parmaklarmı kaldırdılar. Seher büzülmUs, önündekinin ardına sinmiş. «Sen niye pannağuu kaldır» mıyorsun Seher?» Seher, yüzüme bakta, bir sey demedi, hastaymış gibi kıpırdandı, parmağını kaldırdı. İncecik parmağı, bir güvercin tüyü gibi titriyordu. «Gel bakalım Seher, sen anlat.» Kara tahtanın önüne yürtidü. Gözleri hep yerde. Sesi güç duyuluyordu. «Bizim kondumuz iki gözlfidür. Bir de sofamız var. İki RÖzün birinde annemle ben yatarız. Bir de Saniye ablam. Bir de küçüğüm Satılmış. Bir de en kiiçük kardeşuniz Sadık öte ndada babamia cici annem giilüşürler, aşlanm yerler, cipara içerler, sonra uyurlar. Evimizin avlusu var. Avluda kuyu var. Pilli radyomuz var. Babam Alamanya'dan getirdi. Babam Alamanya'dan pikap da getirdi. Pikap öte eözde. Bize elleşmek yasak. Babam cici annemi de Alamanya'dan getirdi. Cici annem, bana naylon kazak getirdi..» Sonra Seher sustu. Hızır Bey NI Seher şöyl» diyordu: «öte odad» babamia cici annem aşlannı yerler, cigara içerler, ve uyurlar...» • < O KULDA, öğrencilerin anababalanyla bir toplantı düzenlenmişti. îriyarı, kırmızı yüzlü, pehlivan gibi biri yanıma sokuldu. «öğretmen» dedi, «Ben Seher'in babasıvım..» Alhdallı bir boyunbağı, biribirine uygun düşmeyen pantolonla yakası kürklü bir ceket, Oivane Âhmet Tarih bilgisi B A B A SI oğlunun tarih bilgisinl kontrol için sorar: Tarihte kaç Süleyman var? Çocuk saymağa başlar, «Peygamber Süleyman, Çelebl Süleyman, Kanuni Süleyman, Eyüp"deki körükçü Süleyman, bir de nasınndan muzdarip Süleyman efendi. Başka? Buraya kadar okudnk b*v bacığiın!.. Tinc Evliya Çe lebi anjatıyor: Cilt, I. Sahife, 384. Kasımpaşada Kocamış oğlu Hasan Nam Yeniçeri'nin evinde oturan bir boynuzlu Divane Ahmet vardı. Odası koyun, sığır, keçi, karaca, ceylan boynuzlan ile dolu idi. Baa ziyaretçiler fala baktırmak için gelirler, < Ahmet! Hanl benim boynuxum?» dedikte soran gençse küçük bir boynuz, yaşlı ise btlyücek bir boynuz çıkanrdı. Eğer soran bekârsa, « Daha senin boymızun çıkmadı» dermi??.. Dersimizl kaldığı yerden sürMaymun suda yüzemiyeceğindürdUm. Hayat bilgisinden, den kaplumbağanın sırtına blcevimiz» konusu. nerek nehri geçmeğe başlamış«... Kış geceleri, evimiıde, lar. Bir ara kaplumbağa yaptısobamızın başında oturup, değı işin kötülüğünü anlamış ve demizin anlattığı masab dlnleen yakın dostunu feda etmenin mek, mısır patlatmak, kestane ahlâka aykın olduğunu dllşUnepisirmek ne taoştur. Konusup rek maymuna hakikati anrülüşmek. babamız, annemiz ve latmağa mecbur olmuş. Maykardeşlerimizle mutlu olmak ne füzeldir. İşte çocuklar, alle demun gülerek: • Dostum! demis, Ben de bu hastalığı bilirim Biz rnaymunlar kalpsiz de ya^ayabiliriz. Nitekim kalbim IŞARDA soğuk ama, günesşimdi ttzerimde değil. Seninle li bir Kasım vardı. Okulun yola çıkarken ağıruk olmasın bahçesinde çocuklar, kırlandiye kalblmi incir ağacuıda bıgıç süruleri gibi bir o yana bir bu yana dalgalarup duruyorlarrakmıştım. Gel dSnelim, onu dı. Aynntılanna varamadıklan gana rereyim. Sen de hastan» dünya, Öylesine genis, öylesine . fötürüp jlfasını sağlayasın* ışıklı bir lunaparktı ki Okulun der Geri dönerler ve maymun hemen altında gecekondular başlıyor, itişe kakışa dere içine ağacın üstüne çıkınca: doğru yayüıyordu. Kirlibeyaz « Haydi oradan miskin kapçivit mavlsi badanalı evcikler. lumbafa meğer sende zerre kaDerken pencereden Seher'i görüverdim. Bahçe çltinin dibine dar vicdan yokmnş. Dostluk diz çökmüştü. Blr başına. Pemböyle mi olur? yıkü karçırobe, kumas gibi blr çeyl kucadan» der ve akılsız dostuna böylece bir ders vermia olur. S D ON DERSTEN sonra, ana yola dogru yokuş yukan çıkarken Seher'i gbrdüm. Evlerinin önünde bana bakıyordu. Eski pazen entarisi içinde, elleri ayaklan büsbütün incelmiş gibiydi. Çitin gerisinde, pencerede, küflü bir gaz tenekesinde üretilmiş kasımpatlanrm yanında, bir kadın îigara lçiyordu. İri, çok sarışm, sağIıklı bir kadın. Seher'in cici annesi. Avluda, kuyunun başında bir kadın daha vardı. El kadarcık, belli belirsiz, ayağmda takunyeler, boynu lğri gibi bir kadın. Seher, hemen omm yanına koşuştu, eteğini tuttu kadııua, bana doğru güldü. Kadın, derin kuyudan su çekmeye savaşıyordu. (Reslm: A. ARAD) çocuklar sıra oldular, dershanelere geldiler. Derste baktım, Seher havasında, pencereden dışanlara dalıp gitmiş. «Seher, sen söyle bakayım. memişttm. Gidip basucuna dum. «Seher, neyin var senin?» Minicik ellerini, parmaklanm koyacak yerler bulamıyor. yelek, kocaman kıllı eller. Bir kulaktan ötekine bıyıklar. «Bizirn kızın gidişatı nasıl diye soracaktım da.» «lyi» dedim. BULMACiS m •• Hece Bulmacası AAAADANAN AT BA BUL CA DOR E 1 İP İR KA KAK KE KİL KOR KU KUŞ LA LA LO MAK ME MED MEK NİŞ PAŞ RA RE RI SÎ SİN ŞIK TE Tî Tİ Tİ f I YAR YUN. Yukarıda gördüğünüz dağınık heceleri aşağıdaki soruların kar şılığı olarak bir kerede kullanıp numaralı çizgılere yazınız. Meydana gelecek kelimelerin sıra ile yukardan aşağıya İKİNCİ ve Dördüncü harflerini okuduğunuzda, seyrettiği bir maçtan sonra Bernard Shaw'ın: «Bir fikir arduıdan beş kisiyi götürmezken..» diye başlayan bir konuşmasının geri tarafını bulacaksınız. I Bir yazıdan çıkarüan başlık. 2 Bir şeyin arkasına saklanmak. 3 GericUik. 4 Büyük Hun İmparatoru. 5 Öd.ak. 6 Kötü alışkanhk 7 Şüphe. 8 Eski zamana ait değerli eşya. 9 Parisli külhânbe>i. 10 Kız evlât. 11 Halk şairi. 12 Büyük hububat ambarı. 13 Kardeşin kocası. 14 Isim bulmak mânasına. 15 Borçlu mânasına. 16 Ispanya ile Fransa hududu üzerinde minik bir devlet. 17 Değerli madenlerden mamul eşyada kıymet. 18 Bir çeşit toprak (Üç harf). 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 II 12 13 14 15 16 1 2 3 4 5 6 / 8 9 1 0 H 12 13 14 15 16 17 18 19 20 F UIII At ve havuz Paris'teki büyük otellerden birinin kışlık havuzunda banyo yapan zengin müşteriler, geçenlerde paniğe kapılarak dışarı fır lamıs ve avaz avaz bağırmağa başlamışlardı. Sebep, oraya kadar nasıl girdiği bilinmeyen bir atın havuza dalması... îlgüiler hemen mevcut sujru boşaltıp hay vanın önüne bol miktarda saman koymuşlar. Karnı iyice doyan at yatışmış ve tıpış tıpış çıkmış havuzdan. Sonra antiseptik maddelerle havuzu bir güzel yıkamışlar. Fakat haber süratle yayıldığı için şimdi otelin müşteri orantısında endişe verici bir dü şüş başlamış. SOLDAN SAĞA. 1 Eser yazmış, şairliği ile üstadlığını göstermİ5 Koska'da bir kitaplık bırakmış bir büyüğümüz; Ağn'nın bir ilçesi. 2 TERSt yaprakları baharlı bir bitki; Arap yarımadasında emirlik: Balıkesir'de ilçe. 3 Şuur (Yeni dil); TERSİ Manisa'nın bir ilçesi; Eskiden tarih düşürme, şiir yazma işi; Bir renk. 4 Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'nın rumuzu; Çin'de Cumhuriyet idaresinin gelmesine çalışmış devrimci bir lider; Bir kürk hayvanı; Bir kumaş. 5 Ön adı Cohen olan operalariyle ünlü (Messaline, Moina, Sauga...) bir İngiliz bestecisi, Kimyada radyum; Genişlik; Doğuştan gelme kabiliyet. 6 TERSt Artvin'in bir ilçesi; Yelkenleri mümkün olduğu kadar rüzgâra vererek seyretme (Denizcilikte); bir ağaç. 7 Harmandan sonra toza toprağa karışan taneler; Kimyada sodyum; TERSİ bir makinenin dönme hareketini nakleden, bir ucunda pervane, tekerlek bulunan mil; Bir gaz. 8 Kostümsüz, sözsüz, dekorsuz koro seslerden dinî opera: TERSİ kimyada kripton; TERSİ büyük bakır tepsi. 9 TERSİ rey; Gemilerde ağızlar; Bir hajvan sesi; lmparatorluk devirlerinde polis. 10 Ev, hapishane; Lâtife; Bir balık; TERSİ lâhza. . Ön adı Edgar olan atlan impresyonist Fransız ressamı; Ön adı George olan (Asıl adı Marie Ann Evans) bir İngiliz kadın yazan; TERSİ ölenin kalan mallan. 12 Kolay (Eski dil); Kahn barsağın bir parmak gibi olan çıkmtısı; TERSÎ bir besin; TERSİ kimyada gümüş. 13 Ön adı Percy Bysshe olan lirik bir İngiliz şairi; Rusya'dan Beyaz Deniz'e akan bir nehir; Renkli mânasına. Işık saçan saçlar 14 Kimyada kalsiyum; Bitlis'in bir ilçesi; Mersin'in bir ilçesi; Kanşık renkli. YUKARDAM AŞAĞIYA: 1 31 Mart îhtilâlinde, Asarı Tevfik Zırhlısı komutanı iken, İhtilâlci alayh askerlerin eline düşerek Yıldız'da şehit edilmiş bir deniz subayı; TERSt isim. 2 Amerikahların 45 bin Slü vererek ele geçirdikleri bir ada; Karadeniz'de bir Rus limanı. 3 A. B. Devletlerinde bir eyalet; llk özel Türk gazetesi Tercümanı Ahval'i çıkaran, adamımız EFFNDİ. 4 Bir ırk; Eskiden yazı kâğıtlarını düzgünlemekte bir ter tipti; Ön adı Edouard olan impresyonist bir Fransız ressamı. 5 TERSt kimyada kalay; TERSİ köşk; Bir nota. 6 Kazan Türklerinden olup 1908'den sonra ve İstiklâl Savaşı'nda hizmetleri büyük bir siyaset ve ilim adamımızın ünvanı; Birine dokunsun diye ortaya atılan söz: Yere bakan taraf. 7 TERSİ kimyada gümüş; TERSt güzellik; TERSt Kuzey İskandinavya'da kavim; Hane 8 TERSİ gece kalmak üzere misafirlik; Avrupa'da bir sanat tarzı; Elin iç tarafı. 9 Hindi ördek yavrusu; TERSİ Ön adı Robert Edwin olup Kuzey kutbuna varmış Amerikalı bir kâşif. 10 Romanya'da, bir savaşa adını vermiş bir nehir ve batakhk; TERSİ futbolda müşterek banis; TERSİ şube. 11 TERSt sıva ya? iken üzerine renkli çalışılan bir resim tarzı; TERSİ Fatih'in siirlermdeki mahlâsı. 12 TERSİ çalışma; Hz. Muhammed'i Medine'ye çağınp hizmette bulunanlar; Auguste ön adı ile dünyanın ikinci büyük heykeltraşı. 13 TERSİ alâturka musüude bir makam; Çok kuvvetli sevgi; Titizlik. 14 TERSt kimyada brom; Kimyada mangenez; Bir yel. 15 İ!k adı Pablo olan îspanyol ressamı; Bir deniz. 16 Hislerin uyuşturulması, dujTnama hali; Bir çiçek. 17 TERSİ haşarat öldürücü bir ilâç; Kiliselerdeki aziz tasvirleri; TERSt Amerika iç savaşlannda Güneylilerin komutanı. 18 Kimyada nikel; Yunan mitolojisinde Afrodit'in sevgilisi olan avcı; TERSİ şikâr. 19 TERSÎ bir tarım aracı; Batı Afrika'da müslüman ülke. 20 Kasaplık hayvanların kol, bacak, iç organları; Ekvator bölgesindeki geniş çayırlar. Deniz canavan California'ya bağlı Leo Carrillo Beach dolaylannda korkunç bir deniz canavannın görüldüğü haberi bütün çevreye süratle yayılmış ve o*enız meraklılarını dehşet içinde bırakmıştı. Nihayet geçenlerde bu canavarın cesedi sahüde bulundu ve millet rahat bir nefes aldı. Söz konusu hayvan dört metre otuz santim uzunluğunda şimdiye kadar eşine rastlanmamıj bir balıktı. Yapılan incelemeler sonucu da bunlann ortalama dörtyuz metre derinlıkte yaşadığı anlaşıldı. Londra'da yerleşen İtalyan berberi Toni Contessa'nın son buluşu Özellıkle gece toplantıiarmda ve balolarda sükse yapmak isteyen ger.ç kız ve kadınlar bu yeni modaya çok rağbet ediyor. Mesele şu: Ünlü berber müşterilerinin saçuıı yaptıktan sonra ara yere çeşitli renkte mini mini ampuller yerleştiriyor. Bunlar gizli bir telle kaduım elbisesi altına ya da sütyenine yerleştirdiği küçücük bir pile bağlı. Toplantı salonuna girdiği zaman düğmeye basıyor, ampuller yanıyor.. Bütün gözler de ışık saçan saçlara saplanıp kalıyor. Bu tipteki perukalar şimdi kapışılıyor. muş. Seks yasağı Peşpeşe üç genç kızı baştan çıkararak gebe bırakan Vancouver'li ve Dale Martin isimli bir delikanlıyı, Kanada yargıçlarından biri üç yıl hapis cezasına çarptırmıştır. İş bu kadarla bitse ne âlâ. Sanık cezasını bitirip hapisten çıkınca yine aynı haltı kanştırıp kızları gebe bırakmasın diye polis nezaretinde yaşayacak. Nezaret uygulamasının ancak eviendiği takdırde kaHınlacağı büdiriliyor. Bulmacalann yarınki çözümü CUMHURİYET'te CINAYET BULMACASI KAflTİL KİM? aat ll'e doğru turistik otelin mutfağı, akşama gelecek bir Şef, ikinci ahçıya o sırada nerede olduğunu sordu. Adam, şokafile için hummalı bir çalışmaya girişmışti. Mutfağın bir förü göstererek, «Dışanda on dakikadan beri alınacak şeyleri kokapısı solcfan bahçeye açılıyordu. Bu kapıya servıs kamyo nusuyordnk». Şoför: «Evet» dedi. «Bana malzeme listesi yazdırınu öteberi getirirdi.. ötekı kapısı ise mutfağın ön tarafındaki lo yordu. Çalışan motörün gürültüsü arasında soylenenleri not etmekanta kısmına çıkardı. Lokanta kısmının da sağ tarafında otur ye çalışıyordum. İşte, tam bu sırada ikinci ahçı Bir silâh sesi duydum diyerek içeri fırladı. Ben de motörü susturnp, kapıyı ma, kahve içme v.s. yeri bulunuyordu. Şef, hafta tatilini geçirdıgi otelin bu kısmmda oturmuş gar açıp şoför mahallinden inditn, arabayı dolandıra ve öne. eğik vazitona söylediği kahvesini bekliyordu. Yemek vakti olmadığı için \ette bakan ikinci ahçının arkasından içeri girdim. O sırada siz ortada bir tek garson dolaşıyordu. Lokantaya bakan kapı açıldı de içeri giriyordunuz.» ve iki ahçı yardımcısınd'an biri, elindeki kahve ile kapının önüne Cinayet öteki ahçı yardımcısının kahveyi getirdiği sırada olçıktı. Garsonun ona doğru yürüdüğü sırada mutfaktan bir sılâh sesi duyuldu. Kısa v r sessizlik oldu. Şef, oturduğu yerden fır muştu. Şef, buna cinayet diyordu. lntihar olamazdı. Zira olen, o layıp mutfa*a daldı. Mutfakta yerde kanlar içinde bin vardı. Ya sırada tezgâhta et Üoğramakla meşguldü. Elleri yağ içindeydi. nında da bir tabanca görülüyorcfu. Servis kapısının içinde de ikin Halbuki silâh pınl pırıldı, yağ falan yoktu üzerinde. Ceset, başı ci ahçı ile kamyonun şoförü duruyordu. Şef'in edındiği bilgiye tezgâha dönük yüzükoyun vazıyetteydi. Tabanca, sağ elinin ucugöre yerde yatan da ahçı yardımcısıydı. Baş ahçının, mutfağın na doğru, karnının hizasındaydı. Mutfağa gelen idarecilere kimarka tarafına duşen kilerde olduğunu öğrenen Şef, oraya doğru liğini gösteren Şef, baş ahçn a dönerek: «Bn iş önlüklerindeki ön yıirüdü. Sağ taraftaki kapıyı açtı. İçerlden bir müzık sesi geh ceplerin ne ise yaradığını şimdi anladım» dedi. «Seni de radyo vordu. Baş ahçı radyoyu açmış hamurlu ve unlu elleriyle işine kurtardı». Sonra içlerinden birine dönerek: «Ya sen göründüğündalmış gitmıstı. Ancak Şef'in yanına kadar sokulup dokunmasıy den bir bayli akıllı imişsin ama, ne yazık ki bir hata yaptın..» Şef, le geriye döndü. Şef'in kapattıgı radyonun duğmeleri unlanmıştı. bunu kime ve nıçin soyledı? Beraber mutfağa çıktılar. Yerdeki cesedi gören baş ahçı şaşkına HA2IRLAYAN: dönmüştü. I Şişedeki gibi Meşhur bir deyimdir. İçki jiedeki gibi dursa mesele yok... İç çebildiğin kadar. Teksas'taki ra athanelerden birinde çalışan •fohn Parsons, günün birinde kafayı adamakıllı çekmiş... Sonra yalpa vuraraktan soluğu rasathanede abnış, tabancasını çektiği gibi teleskoplardan birini delik deşik etmiş... Değeri yüzbinleri aşan âletin tekrar işe yarar hale gelmesi için içHcinin kaç para ödemesi gerektiğini mahkeme tesbit edecek. 17 18 S Ka ftvizit Bulmacası TÜLAY SÜHAK Yukarıda kartvizitini gördüğünüz Bayan, değerli bestecilerimizden Cemal Reşit Rey'in bestelediği ve kardeşi Ekrem Reşit Rey'in yazdığı operetlerden birisine hayrandır. Eserin adı kartviziti teşkil eden harflerin arasındadır. Kııartmalı yanşma Büyük suç Amerika'ya bağlı Pittsburgh'da yaşayan yirmibir yaşmdaki Char les Claverie, tevkif edilmiş ve mahkemeye verilmiştir. Delikan lının suçu, pantolonunun yırtılan arka kısmmı Amerikan bayrağı ile yamamak. Geçenlerde Londra'da geleneksel kızartmalı yanşma yapıldı. Bu defakine tanınmış artistler de katıldılar. Bunların arasında Rıta Tushingham da vardı. Güzel yarışmacılar, ayaklarmda mini etek. ellerinde de tavalar başladılar koşmağa. Bir yandan da tavadaki kızartmayı haveya atıp tekrar tutuyorlardı. Belirli mesafeyi kurallara yüzde yüz sâdık kalarak Peggy Webster isimli bir genç kız asmış, başarısından ötürü de altın bir tava kazanmıştır.