Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHIFE t K l 12 Mart 1970 CUMHURtTET ••*•••••• ir nlnsun egemenliği ve mntlnluğn, birlik ve beraberlik balinde halka dönük bir eylem içinde bulnnan, entellijansia'sının yapıcı ve yaratıcı gücüne baflıdır. tnsan aklı, nlnsal beyin olarak tanımlanan entellijansia' nın tüzel bir modelidir. Beyin hücreleri tahrip olmoş bir beden, nasıl ki akli yetilerden yoksnn ve yardıma mnhtaç ise; aynı şekitde, bir toplnm da entellijansia'sından koptuğn gün, başka ulnslann nydusu olmağa tntsaktır. B tlk hedef u bakımdan emperyalizmin ilk hedefl ulnsal beyindir. önce bann satınalmafa çalışır, amaeına nlaştigı andan itibaren de tahrip etmeğe başlar. Bugün Türkiye, ikinci nygnlamanın içine düşürülmüştür. Clnsal enlellijansiamız sfiratle yozlastırılmaktadır. Ondoknrnncn yfizyıldan bn yana, teknik gelişmenin ve endüstrileşmenin sonsnz olanakları, teknokratlan toplnmsal yapılarda egemen danıma getirmiştir. Bn olusnmnn ilk habercisi olan SaintSimon, daha 1830 yıllannda eemiyetin tflm olarak teknokratların yönetiminde bir siyasal Ihtidar tarafından 8rgStlenerek, kontrol edilmesini geçerll görmüştO. Aynı ynzyılın ortasında, büimsel feylozof Conrnot ise. SaintSimon'un bazı görüşlerine açıklık kazandınnış ve «rasyonel» in saltanat sürecegine ilişkin kehanette bnlnnmustur; sSyle M : «akıl, hiç şüphesiz maddeye galebe çalmıyacak, fakat çerçevesi içine almasını ve hizraetinde bulundurmasını bilecektir.» ULUSAl BEYİN ve TEKNOKRATIAR • ^ • I M Meiih K K E ONL înşaat Mühendisleri Odası tstânbul Şubesi Sekreteri sahip olacaklardır; yani küçük bir grup, devlet adına, ekonomik faaliyetlerin plânlamasını gerçekleştirecek ve sermayedarlann çağımızın tfim ekonomisini karakterize eden dev teşebbüslerinin teknik yönetimini elinde tutacaktır. Sonnç olarak da, bu aynı yönetici (manager) grupu, sivasal iktidarı ele geçirecektir. James Bnrnham'ın çeyrek asır önceki bn kehaneti, bngfin ileri uvgar toplumlarda çerçeklesme yolundadır. Nitekim son zamanlarda «Teknik Devlet» tipinde liberal demokrasilerden s5z edilmekte ve teknokratların diğer smıflar üzerindeki hâkimiyeti. E. Forsthoff gibi hnknkçntar tarafından verilmektedir. Sovyetler Birliğinin en ünlii bilim adamlanndan biri olan fizlkçi Andrei Dmitriyeviç Sakbarov'an parti ileri gelenlerine yazdığı ve Sovyet rejimini yeren mektnplart, teknokratların siyasal iktîdarlar Içindekl etkili gücünü açık bir sekilde belirtrnektedir. fitdn bn gerceklere ragmen, bugun Tflrkiye'de nlnsal beynln esasıni teşkil etmesi gereken teknik güç, hazırlanmakta olan yeni Personel Kannnn ile çağ dısı bflrokratik bir statiiye soknlmağa çalısılmaktadır. önceIeri «mütehassıs işçi» nnvanı ile çalıstmlan teknik personelin biiyiik bir çognnlngn. sonralan 1958 yılında yOrürlüğe giren ve çeşitli tarihlerde değişikliğe nğrayan 4/10195 sayılı kararnameye ba&lı «Mnayven ve Mnvakkat Mflddetli Hizmetlerde Çalıstınlacak Yevmiyeli Personel Yönetmeliği» ne göre istihdam edilmektedir. Bn kararname teknik personeli gerek sosyal gerekse meslek güvenliğinden yoksnn bıraktığından, Anayasanıızın 48 inci maddesine aykırı düşmektedlr. Anayasamızın bn âmir maddesine göre : «Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahıptir. Bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilâtı kurmak ve knrdurmak Devletın ödevlerindendır.» B Oysa geçen ve 4/10193 ile çalışanların 506 sayılı Kanundan yararlanamıyacaklanna ilişkin beyanı. 4/10195 İle çalısan teknik personelin sosyal giivenlikten yoksnn oldngnna belgelemektedir. Şöyle kl, 506 sayılı Kannndan yararlanabilme, «is aktt ile çalısma» ve 931 sayılı Kannnun «bir hizmet aktine» dayanarak herhangi bir tşte üeret karsıhgı çahşan kişinin isçi olarak tanımlanması, sartina baflıdır; bn iki kavramın birbirinden ayrı olmadığı, bnna göre «bizmet akti» ile çalışraıyanların. yani işçi sayılmıyanlann sosyal giivenlik haklan bakımmdan Sosyal Sigortalar Kanannnnn kapsamı dışında kaldıgı. primler ödense dahi Sosyal Sigortalar Kornmnnnn, hizmet aktine göre çalışmıyanlara berhangi bir sosyal gfivenlik hakkı ve menfaat satUmıyacagı, teknik personelin hnknkî veriier açısından Emekli Sandıgı ile de ilgilendirilemiyeee|i hnsnslarmda tiim bnknk otoriteleri aynı düsünde birleşmekte ve 4/10195 sayılı kararnamenin «yoklnkla mfllfil» oldngn, «yok> olan bir dokümanın ise iptalinln dahi söz konusa olamıyacağı görüşünü paylaşmaktadırlar. Sonnç olarak denllebilir ki, bngün Devlet hizmetinde bnlnnan teknik personel «kannnrax» istihdam edllen bir personel zümresldir. N'e «işçi», ne de «memnr» sayılmaktadır. 1186 sayılı SenatosnnO ysa, görüsülmesi Kannnun C.tntanaklara da sırasında, gnmızın «Teknik Devlet» anlamını Inkâr eden politikacılar, teknik personeli, 4/10195 sayılı kararname ile bilbassa bavada tntmayı arznlar görünmektedirler. Çünkü böylece, kendilerine degil, balka hizmet etmeye niyetlenenJere. istedikleri keyfî işleml nygnlamak olanağını ellerinde tntmuş olraaktadıriar. Oysa Devlet yatırımlarının büyüh agırlıfını ve sornmlulugunn yüklenrais bnlnnan teknik personelin basansı, her seyden önce sosyal güvenligine bajlıdır. Bn nedenle, 12 Şubat 1970 taribinde. tnsaat Mühendisleri Odası lstanbnl Snbesi yöneticilerinin Snderliginde. 4/10195 sayılı kararname ile istihdam edilen yüzbine yakın teknik personeli içine alaeak bir «Teknik Personel Sendikası» knrnlmnştnr. 4 '10195 ile istihdam edilen teknik personelin. Isçl Sendikalan Kanunnna göre, sendika kuramıyacakları, vargı organlannca kabnl edilince ve Devlet Personel Sendikası Kannnnnnn sümnlünde olmadıkları da açık olnnca, yürfirlükte bnlnnan kannnlanmna göre sendika knrn"k imkânı ortadan kalkmis bnlnnmaktadır. öte vandan. AnavaMmıtın 46 neı maddesi, bütön «calısanlara sendika knrmak hakkını» tanımıstır. Bn hak. mntlak bir haktır. Nitekim, Ana^asa Mahkemesi bn husnstakl çörüsttnü \9 Ekirn 1968 tarih ve 13031 sayılı Resmî Gazetede yavımlanan kararında açık ve seçik olarak belirtmistir. Yukarıda konn edilen «Teknik Personel Sendikası» Anayasa Mahkemesinin bn kararına göre knrnlmuş bnlnnmaktadır. A Karanlığa kurşun sıkmak Blrkaç gün önce Cnmhurıyette fiçttncfi sayfa düzeninde iki haber altalta yer almıştı. Dünya Haberleri Masasının dikkatle yanyana getirdigi bu iki baberin üzerinde tekrar durmakta yarar var. Birinci haber : WASHİNGTON. (a.a.) Amerika Birleşik Devletlen Savunma Bakaniığına (Pentagon) yakın çevrelerde belırtildıgıne göre, bundan böyle harp okullarında öğrencilere Çin lıderı Mao Çe Tung tarafıncfan çesıtü zamanlarda vazılmış olan ıhtılâl savaşlanna ait eserler okutulacaktır. Bu çevreler, komunıstlerin gerillâ savaşlarında izlediklen taktikleri öğrenmek ve buna karşı gerekli tedbırleri almak için bu öğretimin şart olduğunu ileri sürmektedirler. Iklnci baber : PARİS, <AP) Birleşmiş Milletlerin ejitim, ilim ve kültüı kuruluşu olan UNESCO'nun yaptıŞı açıklamaya göre dünyanın en çok çevırilen ve yayımlanan vazarı Lenin'dir. 1967 yılında 200 ülkede 222 defa çevrilen Lenin'i. 143 rakamıyla Belçikalı yazar Georges Simenon ızlemektedır. Bizim Türkiyemizin çeyrek yüzyıldan beri her alandakı kültür politikasını bir cOmlede özetlemek gerekirse denebilir ki, «dünyava kapali, Amerika'ya açık» bir yayın etkinliği oknmnşları şartlandırmıstır. Rasgele değil, bilinçle, ve hattS 1947 ikili anlasmasına göre yürütülmüstür bn kültür emperyalizmi Din yobazları yıllarca Knr'an'ın dilimize çevrilmesini nasıl engellemişlerse. politika vohazları da Marks'ın, Lenin'in kitaplarının Türkçeve çevrilmesini vasaMamıslardır. Bn yasaklar Türk ulusnnun yararına olmamıstır. Dünvaya biçim veren akımların. iktisat ve politika nilimlerinde tetnel savılan kitapların. sınırlarımızda dnrdnrulması. Türk diisüncesine gümrfîk konması demektir. Amerikan A.P Ajansının ynkandaki haherinde görüldüğü gibi Lenin dünvada en çok çevrilen vazardır. Simennn fibi bir macera romancısını bile geride bırakmıstır. UNESCO'nun verdigi bn bilgiden bizim nasibimiz nedir? Cevabı açıktır bn sorunun : Türkiye'de Lenin'in eserlerine GstBste yasaklar konroakta. kitaplan toplatılmakta, editörleri ve çeviricileri mahkemelerdr yıllar süren kovuşturmalarla ezilmektedir. 1960 1970 arasında bn yüzden kaç kisinin canı yanmıstır? Şu anda kaç Lenln ve Marks kitabı mahkeme dosyalannda karar gününü beklemektedir? Ne kadar Lenln ve Marks kitabı lcln adına bilirkisi denen birtakım eüdömlü profesörler alevhte rapor düzenlemislerdir? Elbette bnnlar ortaya çıkanlmalı ve ibret dersl Için katnnovnna teshir edilmelidir. Kfiltflr karanlıgı yeryü*önün hiçbir çagında hiçbir nlnsa yaramamıstır. Karanlıkta yolnnn yordamını saptayamaz bir toplam .. Düsmanın olsa bile karsındakini tanıvacaksın: fikirlerini. plânlarını. ideolojisini. durumunu. silâhlarını öğreneceksin Dostnnn tanımavanın dostluğu. düsmanmı tanımayanın dösmanlıgı hlçhlr deger tasımaz. Askerlik sanatında aynı kural geçerlidir. Yirminci yttzyılın askerlik sanatına büvök katkılan bnlnnan Mao Çe Tnng ve Giap gibi strateüstlerin cserlerinı oknmayan aaker. eksik demektir. Anibal'den Napolvona. Moltke'ye ve Mnstafa Kemal'e kadar knmandanlann fikirlerini 5|renmek ne kadar gerekliyse gerillA savasınm vasalannı eylemde ve kitapta gözler önüne sermis yirminci yüzyıl ustalarını tanımamak askerlik kültüründe karanlığa knrşun sıkmak demektlr. Amerika knsknsnı bn gerçegt bfllyor. Blldiği içindlr ki, Mao'nnn kltapUrıru harp okullarında 6{rencilerine okntnyor. Ya bl» ne yapıyoruz? Yeryüzilnde ilk kurtnlns savasıtu verml? bir nlnsnn çocnklan deiilmişiz gibi. politik ambargolar yüzünden savas nstalarını aforoz ediyoruz. Yabancı saldırılarına karsı topyekun halk savasınm koşullarını ve knrallannı öfrenmekten çekiniyoruz Oysa bütün bir memleketin bir knrtnlns savasınm muharebe alanı oldnğn fikrini ilk defa Atatürk ortaya koymnstnr : « Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.» Tflrk istiklâline NATO'nnn savnnma hatlannda teminat anyan kafalara Gazi Mnstafa Kemal'in bn sözünü her sabab en azından bir kere tekrar ettlrmek mi gereklr? Amerlkancıl yasaklara Türkiye'de paydos demenln zamanı gelmia de geçmiştir; bn yasaklar millî bilind körletmekten baska bir İse yaramıyor. İki önemli görev B n sendikava iki önemli eBrev düşmektedir : Teknik devlet ~¥ amet Bnrnham ise, 1941 yılında yayım* ^ ladığı «Tönetieilerin Devrimi» (Revolution des Managers) adlı eseriyle, teknik gelişimin gelecekteki nygarlıgs ve o zamana kadar Baiı toplnmlanna hâkim olan kapitalizm ve burjnvazinin kaderini etkiliyecek sonuçlarla ilgili bir sornna ilk kez değinir. Eski bir Marksist olmasına rağmen Bnrnham, ynkanda adı geçrn eserinde, Sennaye'nin karsısına yeni bir diatektik materyalizm ile çikar ve Mant'tan farklı olarak, PROLETARYANIN GELECEKTEKİ TOPLITMTJ YÖVETMEGE MUKTEDtR BfR SINIF OLAMIYACAÛINI beyan eder. Teknik devrim sonncm, işçilerin yerine yöneticiler (managerler) iktidara 0 Büvük bir gizlilik içinde hazırlanan ve c a | dışı bürokratik bir nitelik tasıyan Devlet Personel Kannnn Tasansının karsısına çıkmak. Bnnnn dışında, çagimızın gereklerine nygnn bir Devlet Teknik Pernonel Kannnnnnn hanrlanmasina etken olmak. 9 4/10195 sayılı kararname ile çalısan bilumnm teknik personelln emeklilik haklannın garantl altına alınması için. 508 sayılı Sosyal Sigortalar Kannnnna, bn personelin emeklilik hakkını tanıyan ve bnnn 4/10195 sayılı kararnamenin yürürlüge girditf tarihten ıtibaren geçerli sayan bir ek maddenin ilSvesini ve Teknik Personel Kannnnnnn dısında memnr sayılmıyacak teknik personele «hizmet akti» olanaklarını sailamak. Aynca bnnlara ek olarak styasal iktidarlara karsı, keyfî tasarrnfları önliyerek İs gflvenligini de sağlamak, bn sendikanın baalıe» görevlerinden sayılaeaktır. UNDEN ÜNE Fransız Devlet Baskanj Pompidou'yn Şikago sehri çok kötfl karsıladı, inecegi otelin öniinde biriken Amerikalı Museviler «Pompidon'ya ayıp ! J diye bir ağızdan bafırarak, onnn Libya' ya Mirage nçaklarını vennesini, Ortadogn'da tsrail aleyhine politika gntmesini kınadılar: hele Baskanın «Israil ırk ve dine ' dayanan bir devlet olmaktan çıkmalıdır !» sözü ortahgı büsbütün kanstırdı. Ne ise bir an geldi ki, polis halkı zaptederaedi, Pompidgıı £sine»ahip çıkmak,is|edW> meyi düşündüler, fakat ne çare ortada siyaset diye bir şey olduğnndan Pompidou hiddetine yenilmedi, «Şikago'da bana yapılan şey Amerika'nın alnına sürülmüs bir Iekedir fakat Fransız • Amerikan dostlnfnnn bozamaz !» gibi parlak cfimleler •öyledi, her ne kadar Madam Pompidon da nçaga binip kocasından evvel Amerika'dan kaçmayı düsündü ise de sonnnda program taraamlandı.. Pompidou, parlak merasimli, fakat itiş • kakışlı bir ziyaretten sonra, Fransa'ya kapagı güç belâ attı. Amerika'daki resmî çevreler bn halden flzfintü dnydnlar ama.. polis bilhassa Şikago'da nümayis yapan halkı Fransız Devlet Başkanının düsündüeü ve diledigi gibi itelemedi. Amerikalılara göre, suç islemeden vatandaslann kanaatlerini protesto yolnyla açıklamaları haklandır. Bn hakka polis de teeavüz edemez. Nitekim Pompidou'nnn natnk çektigi otele, zamanına göre Johson da, Nixon da, Humphrey de çok defa n&mayişçilerden knrtulmak için arka kapılardan girmisler, yine görünmez bir mntfak kapısından kaçmış gitmislerdir. Amerikan milleti, eğer kendi devlet adamlanna yapılan kornnmadan daha fazlasını Fransız Devlet Başkanına göstermis olsaydı, halk kendi devletine kızar ve küserdi. Onnn için polis, nümayişçilerin üzerine fazla gitmedi, onlar da Pompidon' ya ve kansına sfivdnler, saydılar, sıkıstırdılar ama, onnn arkasından otele girdiler, ve polisin önünde Pompidon nntknnn verirken onnn sözünfi kestiler. * * * Pompidon ziyaretini Amerika'ya yapmasaydı da, meselâ Xibya'ya yapsaydı? Fransız Cnmhnrbaşkanı, fakir bir memle"kete, bir Afrika, Asya memleketine gitseydi, meselâ Hindistan' da veya Senegal'de böyle bir mnameleye mâruz kalsaydı .. Acaba Amerikan dostlnğuna gölge düşürmemek için katlandığı bn kadar sıkıntıya yine de katlanır mı idi? Acaba Madam Pompidon'yn bayıltacak nümayislere. Beymt'ta mâruz kalsaydı.. «Bn işi küçük bir grnp yaptı, onlan kınıyorum, fakat Fransız Lübnan kardeşligi payidar olacaktır !.» diyebilir mi idi? Yoksa protestolar çekilir, sefirler geri alınır. iktisadl raünasebetler tartışılır mı idi? Görüyornz ki, insanlar arasında oldngn gibi milletler arası dostlnklar da servet ve kuvvet doğrultusnnda gelişiyor. Paran var mı? Dostnn da var... Knvvetli misin? Sana tâbi insan var !. Hem zengin, hem knvvetli misin? O zaman sana karada ölnro yok !. Dayak yiyebilir, bayılacak hale zelebilirsin. hakarete ngrayabilirsin, vazifen yine dostlnga sıkı sıkı sanlmaktır.. Bn, işte böyle bir dfinya kannnndnr! n ı Eğer dostun kuvvetli ve zengin ise!.. | kinci Dünya SavaI şuıdan bu yana Batılı Devletler yüz yıla yakın bir süredenberi çöreklendikleri ve sömürdükleri OrtaDoğu ülkelerinden tedricen çekilmek zonında bırakılmışlardır. Yapılan bir andlaşma gereğince tngiltere'nin 1971 yılınuı sonundan önce Basra körfezi şeyhlikJerini de terketmesi ü™ İfcrine, OrtaDoğunun r ~ /Sra\t ülkelerinde Batüı devletlerin hiçbir kalesi kalmıyacaktır. Bu çekilme, büyük devletlerin politikalan balamından OrtaDoğuda bir boşluk meydana getirecektir. Burada ele almak istediğimiz konu, bu boşluğun Sovyetler Birliği tarafından doldurulmak çabası karşısmda ortaya çıkan durum ile ilgili dir. Son onbes yıl içinde Sovyetlerin Orta Doğu'daki durumları, Batıh devletlerinkine ters yönde bir gelişme göstermiştir. Sovyetlerin Orta Doğu'ya girmeleri, Doğu Avrupa"ya girmelerinden farklı biçimde olrauştur. Gerçekten, SoyveÜerin Orta Doğu'daki varlıklan zor kullanarak, ya da sızma yolu ile değil, davet üzerine gerçekleşmiştir. Mısır, Suriye, Cezayir, Yemen ve şimdi Libya ve Sudan hükumetleri Sovyetlerin bdlgeye girmeleri için her türlü kolaylığı göstermişlerdir. Fakat, bölgedeki hiç bir deviet Sovyetler Birligi tarafmdan işgal edilmemiş, daha önemlisi hiç bir devlette komünist ideolojisi geniş bir biçimde yayılmamıştır. Sovyetlerin başansı ne mahallî komünist partilerinin başarısmdan, ne kredi ve borçlar yüzünden, ne de salt diplomasilerin mahareti yüzünden olmuştrfr. Başannın başlıca nedeni Arap dünyasındaki kaynaşmalardır. Sovyetler Birliği ve ORTA DOGÜ YAZİAN : Prof. Dr. Mshmet GÖNLÜBOL Siyasal Bllgiler Fakültesi Öğretim Üyesi îsrail çatışmasının Sovyet nüfuzu için bir ön • kosul olmadıjının en açık kanıtıdır. Bu gelişmede Arap ülkelerindeki komünist partilerinin etkisi de genellikle sanıldıgından aı olmuştur. Geçen on yıl boyunca komünistler Irak'ta Surıye'de, Mısır'da ve Sudan'da hükumet üyeliklerine dek yükselebilmişlerdır. Ama, bu durumdan yararlanarak iktidarı ellerine geçirememişlerdir. Aslında, bu partiler, Îsrail dışında, bölgedeki hiç bir devlette hukukl varlığa dahi sahip değillerdır. Zaman zaman komünist fıkirler Orta Doğu'da popüler olmustur, fakat Sovyet biçimi uomünizme karşı ilk sempatiler bir hayli tavsamıştır. Sovyetler artık emperyalizm ve kapitalizme karşıt olma tekeline de sahip değillerdir. Bugün Arap devletlerinde halkın desteğini kazanmış hemen hemen her ilerici önder, bu rfoktrinlere bağlıdır. Fakat, bu bağlılık bu kişilerin Marksçı doğmadan yana olmalarını, ya da komünist partilerine girmelerini gerektirmemiştir. Hatta bugün bıle Orta Doğu'da komünist partilerine iyi gözle bakılmamakta, radiknl sol kuşku ile karşılanmaktadır. öte yandan, Maoculuğun ve Kastroculuğun ultra radikal sloganları da onlara cazip gelmiyor. Sovyetlerin siyasal ve doktriner nedenler yüzünden açık bir Orta Doğu politikası izleyememeleri, bölgedeki komünist partilerinin cTurumunu daha da zorlaştırmaktadır. Mısırda bir toplama kampındaki radikal solcu bir hükümlü için, Sovyetlerin Nâsır'a yaptıklan yardımların objektifliğini savunmak pek kolay olmasa gerek. Buna benzer çelişkili durumlara Orta Doğu'nun tüm ülkelerinde rastlanır. de sunu görmüslerdir: Maddi çıkarlar ve siyasal bağlılık, ideolojik inançlara göre daha sadık müttefıkler yaratabilmektedir. Sovyetlerin son onbeş yılki davranışlanndan bu bariz dersi öğrenmiş oldukları anlaşılmaktadır. Arap komünist partilerinin önümüzdeki yıllar içind'e iktidara gelmeleri olasılığı fazla değildir. Bu komünist partılerl yersel koşullara uymadıkça, bunların yığın partileri olma olasılığı yok gibidir. Yersel koşullara uymak ise bu parti sempatizanlarımn komünist olmaktan vazgeçip, müliyetçi sosyalist olmalarını gerektlrmektedir. Daha şimdiden bir çok Arap radikallerinin bu görüşü benimsediklerini görüyoruz. ör neğin, Nasır bu durumu çok önceden görmüş olacak ki, daha 1959'da yaptığı bir konuşmada «Arap komflnistlerinln Arap milliyetçiligini hiç bir biçimde etkileyemiyeeegini, aksine Arap milliyetçiliginin ebediyen ve tam bir zafere nlasacagını» söylemiştir. Bununla birlikte, son on yıl içinde ulusal ve uluslararası ortamdaki yeni geliçmeler Nasır'm kaderini Sovyetlerle olan ittifakına bağlamıstır. Nasır 1960 yılının başına dek Sovyetlere teslim olmadakı direnışınde başarılı olmuş, fakat çok kısa bir sürede pek çok işler yapmak istemesi onu bugün içinde bulunduğu zor durumlara sokmuştur. Nasır'm yapmak istediği şeyler arasında şunlar bulunuyordu: Mısıro*a sürekli bir sanayileşmeyi ve sosyal devrimi başarmak; Arap dünyasının mutlsk önderı olmak; etki^ini Afrika'ya yaymak; ve Filistm'i kurtarmak. Nasır çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarda Sovyetler Birliğinden aldığı yardımlann hiç bir koşula bağh olmadığını, çünkü Sovyetlerin yardımı ideolojik nedenlerle yaptığını söylemiştir. Fakat, bu iddia fazla inandırıcı görünmüyor. Nitekim, 1968 yılında Moskova*yı ziyaretinden sonra, Nasır, Sovyet o*eniz kuvvetlerinin Akdeniz'e çıkmasını memnunlukla karsıladığını açıklamıştı. Oysa, Tito bile bu durumdan endişe duydugunu gızlememisti. 1967 yılındaki altı gün savaşından önce Nasır, devlet mekanizmasındaki Sovyet yanlısı kisileri zaman zaman tasfiye edebiliyordu. Şimdi ise kendisini her zamankinden daha fazla Sovyet baskısı altında hissetmektedir. 1967 yenilgisi yalnız kişisel onurunu kırmakla kalmamış, halk nezdin deki prestijini de sarsmıştır. Simdi herşey gelecek bir îsrail «iavaşı önünde diz çökmüs görünüyor. yardınuna ekonomik krediler Sde eklenîrse, Nasif.^flflrıyada ^ovyet, awrdımı alan devlç^enn başıncfa gelir. Her nekadar Sov yetler Nasır'ın sorumsuzca davranışlanndan bir hayli endişe duyuyorlarsa da, bu, Sovyetlerin Orta Doğu'daki durumlarım koruyabilmelerinin bir bedelidir. Sovyetler sunu da pek iyi bilmektedirler ki, Araplann îsrail karşısmda zayıf olmaları, bu devletleri kendilerine karsı devamlı olarak muhtaç kılmaktadır. Sovyetler Orta Doğu'daki bu etkilerinl genis ölçüde Nasır'a borçludurlar ve Nasır'dan başka birisi ile belki de aynı başanya ulasamazlardı. Çünkü ne Mısır'da, ne de başka bir Arap devletinde Nasır gibi karizmatik bir önder ortaya çıkmıştır ve hiç bir kimse onun prestijine sahip olamamıştır. Nasır 1953 yılında iktidara geldiğinde ne sosyalistti, ne de Marksçı, tam bir milliyetçiydi. O zaraandan bu yana gelisen ulusal ve uluslararası olaylar Nasır'ı bugün içinde bulunduğu duruma sürüklemiştir. Gerçekten, Nasır'ı Batıh devletlerle, özellikle Amerika Birleçik Devletleri ile karşı karsıya getiren bir çok olaylar Olmuştur. Nasır ile Amerika'nın çıkarları gerek Afrika'da. gerek Arap dünyası içinde, gerek Îsrail sorununda çatışma halindedir. Bu yüzden Sovyetler Birliği ile ısbirliği yapması zorunlu olmuştur. Nitekim, Amerika, Nasır'ın Afrika işlerine kanşmamasım, Îsrail ile savaşmamasını, roket ve nükleer sılâhlara sahip olmamasmı istiyordu. Başka bir deyişle, Amerika, Nasır'ın yapmak istediği herşeye karsı iken, Sovyetler de Nasır'ın her istediğine karşı sempatik idiler. Sovyetler Birliğinin îsraile karşı politikası bu devletin yıkılmasma değil, siyasal baskılarla altı gün savaşlannda elde ettiği topraklan terketmesine yönelmiştir Sovyetler Arap Îsrail çatışmasına doğrudan müdahale etmek istemiyorlar, çünkü biliyorlar ki bu taktirde kar şılarında Amerika'yı bulacaklardır. Fakat, Sovyetlerin Orta Doğu'daki Arap müttefiklerinl durdurabilecekleri de çok şüpheli. Sovyetler, Mısır ordusunu etkilemek, hatta onu kontrol etmek için yaptıklan girişimlerde pek başanlı olamamlar. Bu devletin îsrail politikası, zamanın Araplar lehine işledifi, işgalin eninde sonunda îsrail'i yoracağı, bu yüzden askeri bir teşebbüse ffiri$ilmemesi merkezinde. Arap ların gerilla savaşlanna karşı olmamakla beraber, Sovyetler bunun da yeteri kadar etkili olamıyacağı kanısmdalar. i n;r> Ci ı I •••a •••••••••••>wtn»a« ••»•*!*••»•">••»' ••••••••••••••••••••••••••• AHMET EMİN YALMAN «Takın Tarlhte Görduklerim ve Geçlrdlklerlm» adlı eserini 12 Mart Perşembe günü saat 17 ile 19 arasında 275277 Halâskârgazl Caddesinde: SANDER KtTABEVİNDE imzalayacaktır. cumhuriyet 2403 : " • • • • ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••a İNGİLİZCEALMANCAFRANSIZCA Her ders 1620 sayfa ve 1 lıra, Plâklı metodljr 50120 liradır. Oersleri bitirenler L O N D R A P A R İ S ve BERLİN e gOnderilif. MEKTUPLA ve PLÂKLA Broşurumuîu veya 5 liralık damga pulu gondererek ilkbeşdersimizı isteyiniı. M İ I f f H C l l l İ H Cumhuriyet Cad 139 Harbıye ıstanbul Reklâmcüık: lerı askerl bir gırişımi destekleyebilecek askerî ve ekonomik olanaklann kısa bır süre içinde sağlanablleceği kanısında değiller. Öte yandan, Araplar arasında hoşnutsuzluklar giderek artmakta ve daha fazla yardım için Sovyetlere baskı yapılmaktadır. Eğer Moskova, îsrail'e karşı siyasal baskının etkili Oİabıleceği konusunda Arapları ikna edemezse, Araplarla olan ilişkilerinde güçlüklerle karşılaşabilecektir. Yukanda belirttiğimiz gibi, Sovyetler askerî bir müdahaleye karar verirlerse daha tehlikeli bir durum ortaya çıkacaktır. Sovyetlerin birkaç füze gemisini bölgeye göndermeleri ise, sorunun halli için yeterli olmaktan çok uzaktır. 626/2392 •••••••••••••••»•••••••••••••••••••••••o»» I MUHASEBE MÜDÜRÜ ARANIYOR Yabancı sermaye iştiraki de bulunan büyuk bir şirketin. İstanbul'daki iş yerinde. Muhasebe Müdürlüğü görev ve sommlulugunu derahte edebilecek tahsil ve tecrübeye sahip, çok iyi tngilizce bilen bir idareci alemana ihtiyaç vardır. Isteklilerin, îngilizce olarak yazılmış hâl tercumelerini yeni çekilmiş bir fotograflarıyla birlikte, en kısa zamanda «MUHASEBE» rümuzu ile P.K. 38 Mecidiyeköy adresine göndenneleri rica olunur. Müracaatlar tamamen gizli tutulacaktır. İdeal müttefik O S • <>••»<>•»•»••••••••••••••••••••••••••••••••• İlâncılık: 7077/2407 ovyetler Birliği bir çok bakımlardan ilerici Arap önderleri için ideal bir müttefik olarak belirmiştir. Coğrafî yakinlığı ve asker! bakımö*an güçlü olması, bu devletl bir Orta Doğu devleti durumuna getirmiştir. öte yandan, Arap Israü çatışması Sovyetler Birliğinin bölgeye girmesini kolaylaştıran unsurlardan biri olmustur ama, bazan söylendiği gibi Sovyetlerin bugün Orta Doğu' daki durumlarım sadece bu unsura dayandırarak anlatmak eksik, bu yüzden de yanlıştır. Nitekim, Sovyetlerin Güney Arabistan'a, Cezayir'e, Sudan'a ve Somali'ye sarkması, Arap Solun gelişmesi A ncak, bütün bu durumlar Orta Doğu'da radikal solun sonu geldiği anlamına gelmemelidir. Gerçi, bu durumlar Orta Doğu'da radikal solun gelişmesini yavaşlatmaktadır ama bu ülkelerde ihtilâlci hareketler potansiyelini hâlâ korumaktadır. Buna karsılık, Sovyetler NİMBÜS Ve sabırsız kuşak ncak, Sovyetlerin bu görüşü tüm Araplarca kabul edilmemektedir. özellikle genç kuşak Maocu ve Kastrocu taktiklerin Vietnam'daki ba?arılanna bakarak sabırsızlanmaktadır. 1967 savasmdan Bnee zamanın kendi lehlerine çahştığına inanan bu kişiler şimdi askert üstünlük saglayabilmek için savaşa girmek istemektedlrler. Ovsa. ne Nasır, ne de Suriye, Ürdün ve Irak yönetici A rta Doğu sorununun hallinde Sovyetlerin gelecekte alacaklan kararlann önemli rolü olacaktır. Bugün Sovyetler Birliği'nin ideoloji ve söz düellosu bakımmdan sahip olduğu ihtilâlci üst yapı, bu devleti Orta Doğu'da bir hayli etkili kılmıştır. Fakat, şu da bir gereektir ki, Sovyet modeli sosyalizm kendi bölgesi dışında eski ilgisini kaybetmiştir. Bu yüz den, Sovyet yöneticilerinin ilk amacı kendi etraflannda bir güvenlik bölgesi meydana getirmektir. Ancak, önemli olan Sovyetlerin bu güvenlik alanını yarattıktan sonra etkisir.i yayma çabalanndan vazgeçip geçmiyeceğidir. öyle sanıyoruz ki, Sovyetlerin bundan sonra yapaeaklan da bundan önce yaptıklanndan farklı olmayacaktır. Yeni güvenlik alanı yaratıldıktan sonra, yayılma amaçlannın gerçekleştirilmesi için yeni etki alanlan aranacaktır. Bu yüzden, şimdiki Sovyet dış politikasımn Lenin'in dı? politikasmdan çok, Korkunç îvan'ın dış politikasına benzediğini söylemek yanlış olmasa gerek. blokunda ve kendi içinde (özellikle, aydınlardan gelen hoşnut» suzluk yüzünden) çıkan çatışmalar, siyasal zaaf unsuru olmuş ve dışa karşı bir yumuşama politikasınm izlenmesinı zorunlu kılmıştır. Bugün gerek Doğu blokunda, gerek Batı blokunda merkezden uzaklaşmayı çabuklaştıran güçlerin gıderek büyüdüğü herkesçe bilınıvor. Fakat, iki blok önderinin arasındaki simetri de bundan ıbarettir. Bu gelişme Amerika'da yeni bir infirat politikası /aratma eğilimi gösterirken, Sovyetler Birliğinde aksi yönde bir etki meydana getirmiştir. Nite kim, Doğu Avrupada Sovyet nüfuzunun arttmlması çabasına girisilmiş, daha az dramatik olmakla birlikte başka yerlerda de aynı şeyler yapılmaya çalışılmış, nihayet yirminci yüzyılın ikinci yarısında tarihe karıştığı sanılan bir davranış ite ve hiç umulmadık bir jestls «Brejnev Doktrini» ilân edilmiştir. Bugün için Avrupa'da Sovyet nüfuzunu daha fazla genişletmek olanaklan yok gibidir. Çünkü, böyle bir girişim Batı Almanya'yı da Sovyet nüfuzuna almakla sonuçlanır kl, bu da NATO'nun müdahalesi ile karşı laşır. ugün Orta DoSu bSlgesi Sovyet nüfuzunu yaymak için en müsait yer olarak görülmektedir. Bu nedenledir ki. Sovyetler Birliğj bu hölgedeki varlığının kapsamını ve ulaşabileceği boyutlan araştırmakla meşguldur. Bazı gözlemciler, büyük ölçüde haklı olarak, «Vietnam, Amerika oraya asker gönderdiği için önem kazanmıştır» demektedir. Aynı biçimde. Orta Doğu, Sovyetler oraya girmeve başladıktan sonra dünva arenasındaki öneml artmıs bir bölgedir. Fakat, aynen Amerika'nm Vietnam'dan sonra dünyada polislik görevini yapmak sevdasından vazgeçrneye baslama^ı çibi, Sovyetlerin de kapılmava basladıklan bu sevdadan vazgeçmelert, Orta DoSu ^orununun halli bakımınd'an zorunlu eörünmektedir. Sovyetlerin bu davranışa girebiteceklerini gösteren bazı umut ışıkları simdiden belirmeye baslarrnstır Çin tehlikeoi. blok ici huzursuzluklar ve içsel b^skılar. B Sonuç Nasır'm rolii c. » P S ovyetlfrin Mısıra karşı genis askerî ve ekonomik taahhütlere giristikleri herkes ce biliniyor. Eğer aldığı silâh aradoksal olarak, Sovyetler Birliği son yirmi yıl içind'e askerî bakımdan ne denli sîüçlenmisse, siyasal bakımmdan da o denli zayıflamıştır Stalin dönemi il bugünün karşılaştınlması bu cerçeği açık6» ortaya koymaktadır. Sovyet