Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHÎFE DÖRT Mşiler degildi. Ama, istedikleri amaca, sınema dılleri farklı da olsa. ulaşmayı biliyorlardı. Örneğin bir Lindsay Anderson, bir Ingiliz kolejindeki eğitim sistemini iyice eleştirdikten ve genç kuşaklarla daha eski kuşaklar arasında «diyalog imkânınnın güçlüğünü ortaya koyduktan sonra, «eğer» bu genç insanlar, bir gün gerçek bir isya m baslatırlarsa neler olabileceğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyordu, «Eğerİf» adlı fllminde. Bu konudaki hangi söylev, hangi kanun tasansı bu denU etküeyici olabüirdi sorunun ortaya konmasmda, bilmiyorum. B o 'Wîderberg'in «Adslen 31»!. 1931 yılmda, tsveç'in Adalen kasabasında greve giden işçilerin bir kısmınm askerler tarafından ateş açılarak öldürülmesiyle başlayan ve lsveç'in bugünkU sosyal rejiminin doğuşuna yol açan olaylan yansıtırken, yalnız bir ulusal film değil, bir evrensel film de ortaya koyu. yordu: Adalen'de 1931'de olanlar, bugiin dünyanın birçok yerinde aynen meydana gelmiyor muydu? VUçot Sjöman'm bir buçuk yıl kadar önce büyük gurUltU koparrruş olan «Ben bir meraJdıvun • I am curious» filmini de bu kez görebildik. «Pornographique» nitelikleri ile Un yapan bu filmde, (hiç değüse bizim Ingiltere'de görebildiğimiz kopyasmda), öyle pek açıksaçık bir taraf yoktu. Asıl meraklı olan, bu filmin, daha sonra çevrilmiş olan «Ada len 31» in doğal bir devanu nitellğindfl oluşu idi. Gerçekten de, «meraklı» genç kız, filmin hemen tiimU boyunca, tsveç Başbakanından Martin Luiher Kinj"e ve sokaktaki adama dek çeşitli kimselere sorular 8 o r s r a k yaptığı bir anketi anlatıyor ve İsveç'in 30 küsur yıllık bir sosyal rejim uygulamasından sonra hangi noktaya gelip gelemedigini göstermeyl amaçlıyordu. «Ben blr merakhyım», siyasal sinema kavramı içinde, öburlerine bencemeyen meraklı blr ömekti gerçekten. 29 Ocak 1970 CUMHURIYET EMEK veya yenmek, insan eti yemek veya, domuzlar tarafından yenmek. «Mistik Marksist» Pier Paolo Pasolini'nin son filmi «Forcile Domuz ahın», bu alternatif üzerine kuruluydu. İçiçe iki öyküden öriilüydü film. Birinci öyküde, olağanüstü ve ürkütücü bir yanardağ yakınlarında yaşayan bir genç adam (Pierre Clementi), açlığını, gelip geçen yolculan yakalayıp öldürdükten sonra yemekle gidertnekteydi. lkinci öyküde ise, Batı Almanyalı iki iş adanu, ticari rekabetlerinde biribirlerini altetmek için karşüıklı şantaj yollan aramaktaydılar. Biri öbürünün Nazi egemenliğl sırasmdaki ırkçı davranışlannı ortaya sürmeyi tasarlarken, öbürü şantaj cısının oğlunun tuhaf bir özelüğini keşfetmisti: delikanlı, domuzlara k&rşı aşırı bir ilgi duymakta ve zamanının çoğunu domuz ahınnda geçirmeyi tercih etmekteydi. İki tüccar, iki şantajın biribirinl gidermesi sonucu ortak olur ve büyük bir tröst kurarlarken, deükanh ahırda domuz Y Ustalar, bozuk düzeni eleştiriyor Pasolini'nin yamyamları ve domuzlar topluluğu lar tarafından, parçası kalmayana dek kemirilmekteydi. Pasolini, «Teorema» dan beri başlattığı sembollerle yüklü tutumunu bu garip, dehşet verici filmde doruğuna uiaştırmaktaydı. Domuz ahınıun toplumu temsil ettiği, eski bir Nazi suçlusu olan babasına karşı çıkamadığı için genç adamın (JeanPierre Leaud) domuzlar tarafından yok edıldiği, ikinoi öykünün yorumundakl genel kanı idi. İlk öykü ise, Clementi'nin, Tann'nın oğlu olmayı reddeden bir Isa ile benzeştiği, kendi kanını Inanmışlanna vermektense onlan kendisinln yediği şeklinde yorumlanmakta, bazıları ise, yamyamlığın filmde dünya çapında kesin bir protestoyu sembollediğinl ileri sürmekte idiler. öykünün sonunda ynitaiaparaV suç ortaklanyla birlikte idam edilmeden önce, Cle'menti, 3 kez şu sözleri söylemekte idi: «Babamı öldfirdüm, insan eti yedim ve sevinçten titriyorum..» Pasolini, yoğun dUşUnce dunyasının seyirciyi isyan ettiren bir cliret ve pervasızlıkla yansıdığı bu filrrüyle de, çağdaş toplum düzenini ve çağdaş sorunlan, kendine çok özgü bir biçimde eleştirmeye ve kendisinden her türlü sürprizin beklenebileceğlni ilana devam etmekteydi. «EĞER..» BİR GÜN.. ÇtNDE yaşadıklan toplumun bozuk yönlerini, ceşitli yanlan ve bazen sağlam bir dünya görüşüyle birlikte ortaya koyan yönetmenlerin sayısı, son yıllann sinemasuıda gıtgide önemli bir yertutmakta idi. Bunlann hepsi Pasolfni kadar «nev'i şahsına münhasır» Birinci fotoğrai: Lindsay Anderson'un «Eğertf» adlı geçen yıbn Cannes yarışması galibi filmi, Ingiliz eğitim sistetninin bozukluklarına değinirken, gençlerin dünyasından şürli bir dille anlatılmı? gerçekçi kesitler veriyordu... Film, bütün dünyada ilgi gördü ie Amerika'da Oscar namzetleri arasına girdi Resimde, filmden bir sahne görülüyor... İkinci fotoğraf: Bo Widerber'in cAdalen 31» i ise, geçen yılın kendinden en çok söz ettiren tsveç filmi oldu... Filmden bir bölüm... rakterli 2 kız kardeşin portresini çuiyordu, bu çok özgün ve değişık anlatımh filmde... Ne yapsalar canları sıkılan kardefler, her şeyi tahrip etmek, bozmaktan zevk ahyorlardı. Sonunda, büyük bir ziyafetin hazırlandığı bir binaya gizlice giriyor, güzelün ziyafet sofrasının altını üstüne ge tiriyorlardı. Filim, birkaç savaş görüntüsünün üstüne, perdede yer alan şu sözlerle bitiyordu: •Bu filim, yalnızca, gfizel yemekIerle dolu bir sofranın bozulmasma tahamtnül edemiyenlere ithaf edllmiîtir.» Chytilova'nın .ithaf»ı çılgın ve bafif bir güldürü niteliği taşıyan bu filme bütün anlamım veriyor, bir sofranın, birkaç sorumsuz tarafından altüst edilmesine sinirlenen kişılerin sorumsuzca çıkanlan ve sürdürülen savaşlara isyan etme görevlerini niye yerine getirmedikleri çarpıcı biçimde düşündürülüyordu... «Küçük papatyalar»ın bu çok değijik mesajma karşılık, bir başka yönetmen, Ingiliz Richard Lester ise, muhtemel bir 3. Dünya Savaşına karşı uyarısını, böyle bir savas ertesi sağ kalırn; bir avuç insanın öyküsünü gerçeküstü (surrealiste) bir dille anlattığı «Oturma yatak odası The sitting bed room» filminde, yerine getiriyordu. Saint Paul katedralinin ' lü kubbesinin enkazı uzaktaki bir gölden yükselirken. bir avuç sağ kalmış Ingiliz, yepyeni değerlerin geçerli oldueu bu savaş sonrası dünyasmda traji komik bir dramı tüm öğe leriyle sürdürüyorlardı, Değişik görünüşlerdeki bütün bu filimle rin hepsinin bir «tez»i. bir «mesaj«ı vardı ve ortak noktaları, yö netmenlerinin sağlam dünya gö r "şü ve kişiliğiydi... I YARIN: ESRAR TUTKUSU VE HÎPPY'LER MttllCOOOğlU KonuveresimAYHAN BAŞOĞLU CASUSU GENÇLİK ŞARKISI OSTALÎST ülkelerin sinemacıları da siyasal sinema aracılığıyla düzen eleştirmesine girişmeyi denlyor lardı zaman zaman... Macar sinemasının ünlü ustası Miclos Jancso, son filmlerinden «Ah, ça ira Herşey yolunda» ile 1947'lerin Budapeşte'sinde yeni devrimin koşullannı halka indirmek amacındaki bir avuç üniversitelinin bir katolik koleji Sğrencilerini eğitmek ve devrim düşüncelerini aşılamak için ugrasmalarını anlatıyord\ı. Gençler, bunun jçin heryolu de niyorlardı: Konferans, tartışma, şarkı, oyun, gerekirse zor.. Ancak, bunu yaparken kendi alarmda anlaşmazhklar, suçlamalar başgösteriyor, sistem, uygulama tartışmalan başlıyor du.. Film, şarkılarla süslü, geometrik bir düzenle ve fantezi bir hava içinde anlatılmıştı Jancso, filminde zaman tasrih etmiyor, böylellkle devrim son rasının hep aynı olduğunu, 1945 lerle 1968 Mayıs olaylanndaki gençlerin davramşlannda büyük bir fark olmadığını ortaya koyuyordu... Jancso'nun ince alayı, üstü örtülü, belli belirsiz bir karamsarhkla atbaşı gidiyord"u, filmin bütün o genç ve «havai» havası içinde. S Melih Cevdet Anday 83 Yüzünü buruştura burujtura yaralı ayajhnı kaldırıp yere bastı, sonra öteki ayağım indirdi. tki eliyle saçlannı geriye doğru taradı, ahUdı ofladı, tağına soluna baktı hiç yoktan. Kutlu: Acıyor tnu? diye sordu. Adam: Acımıyor lânet, d«di. !;te o sırada KuUu, tıpkı sokakUki fibi, a|ır bir esneme nöbeti geçirdi. Heykelüra; Nizam: Sen de bir esneme tutturdun bugün, dedi. Kadın, gözlertni ondan ayırmadan: Ne yapayım, tutamıyorum kendimi, dedi. Heykelüra» Nizam tert ters: Bırakıyorsun da kendini ondan, diye mırıldandı ve ayağa kalktı. O zaman kadın, kocasının ayaklan dibinde diz çöktü, varayı saran bezleri ineeledi. Kan nzmamıstı. Kan yok, dedi. Adam çekti ayağmı geri. Söyledim ya sevgilim, dedi, önemsiz bir yara. Kadın doğruldu, iki adım çekildi, derin derin soluk alıp verdikten sonra: Seninle konufacaklanm var, dedi. Adam ceketini giyiyordu. Nedir? diye sordu kayıtsa. Aynlıyoruz, dedi Kutlu. Heykelüraş Nizam, aynanm önünde yüzüne gözüne bakıyordu yakmdan, ağzmı açmış, alt çenesinin sol yan sırasındaki dişlerinden birinin içine dilinin ucunu sokmağa çalıgıyordu dili bTi <«U utraşırken. oeltek peltek: Neden? diye sordu. Kadın: Çünkü aldattım seni, dedi. Heykelüraş Nizam boğuk boğuk öksürdü, senra başım sağa sola götürerek karısuun yüzünü aynadan aradı. Kadın bekliyordu. Sessizlik epey sürdü. Kadın çaresizlik içinde: Işte böyle, dedi. Sonra: Konusmayacak mısm benimle? diye sovdu. Kravatını baelamakta olan hevkeltıraş Nizam o zaman döndü, karısınm yanma geldi. Konusmak i^tivor musun? dedi. Bu kadarı yetti kadm*, boş«nıverdi birden. Seni Mactt'le aldattım. Mektuplar yazdım on*. Senden gizli. Senden ve kansından. Baslanpçta dostça bir mektuplasmtydı bu. Ressam Macit'in böy le bir do«*luğu eerpVsedi&ini anlamıçtım. Ama niçin gizli dive soraeaksın. Yalnız bunu degil konuşmak dnrurken niçin mektuplastığımızı da sorabilirsin. Bunlanı inandırıcı karşılıklar bulacağımı hiç sanmıvorum Ben de bilmiyoni'" niçin böyle davrandıgımı. Macit ilei beklivordtı*Benden.. Savsaklanmı^ «avıvordu kendisini. önemsenmediğini, sevilmedieini düsünüp mutsuzluk duyuyordu. Nigâr. la iliskile>ine girmek istemem, bilmiyorum. sormadım da... Fakat dün gece bana hepsini anlattı. Gerekirse onları da söyliyeceSim. Takat k«ıdimi savunmak için kullanmayacağım hiç birini. Bdyle yapar sam kendimi asaeılarmıs olurum... Gerçi baü'angıçta, sadece arkadaşhktı. Fakat sonra sonra... Öyle ki. ben de anlıvamadım... Fakat onu sevdiğimi... Basını kaldır Nizam, yüzüme bak da dinle... Kendime ait o'an hpr sevi anlatacağım, daha ötesine gi dempm. . Nigâr'a... Mektuplarımdan biri. en önemlisi Nirâr'm eline «reçmis... Anlıyor musun? Bunlar belki de seni hiç ilplendirmiyor artık. Haklısın? Sana hiç bir sey anlatmadan sadece ajTilms ka ranmı bildirebilirdim. Ama istiyorum ki... Suçumu bilesin. Hevkeltıraş Nizam: Bunîarı sonra snlatsan olmaz mı? dedi. G5rüyorsun. hemen gitmek zorundayım. Önce mühendis Fasih'i bulacağım, onu yabjtıracağım. Kim bilir kaç saatiml alacak bu iş. Mühendis Fasih. darıltılacak insanlardan değildir. Onu yitirmek istemem. Sonra atölyeye koşacağım. Çocuklar beni beklerler. Belki yarın sergiyi açarız. Bir yıgın i?... Kadın, umutsuz, oturacak bir yer aradı, yere oturdu. Kocası hem konuşuyor, hem hazırlanıyordu. Sergiyi fazla gecikürmeye gelmez, çocukların tahammülü kalmadı artık. Dikkat ediyor musun, her gün atelyeye gelip oturuyorlar. Hiç birinin resim. heykel yaptığı yok. Sadece bekliyorlar. Ser ginin açılması ile bosanacaklar ve yeniden çalışma. ya başlayacaklar. Sanatçı ruhu boyuna boşahp dol mahdır. Onları bugünkü durumda bırakamam. Yeter çocukların çektiği. Ama bundan önce mühendis Fasih'i Rörmeliyim. Kritik günler ya?ıyoruz, içinde bulunduğumuz koşullar, dostların arasında beklen medik anlaşmazlıklar yaratıyor. Gerçi siyasetçi Ahmet onu darıltmakla iyi etmedi, bir az ileri gittiğinl rahatça söyliyebiliriz. Ama »uç kimin? Kestirip atamayız kolay kolay. tkisi de başka başka bunalımlar içinde. Konuyu bu açıdan alınca, kendisin» de hak vermek gerekir. Sanryor musun ki, mühendis Fasih'i yatıjtırdıktan sonra bu iş orada bitecek? Hayır, bu sefer siyasetçi Ahmet'i yola getirmek için bir hayli ter dokeceğim. Kadın gene esnemeye bajladı, kocasradan gizlemeve çalifarak. Bereket o sırada Nizam'ın arkası dönüktü. Başyazar Kutsi sağlamdır, akıllıdır, bilgilidir, ama bu durumlarda, eh, çabuk karar v e . remez, bir az saşınr, bir az heyecanlanır. Yoksa bu if bunca büyümezdl. Çatışma nerden çıkıyor? Mü hendi= Fasih'in, •Gizli emir yok, gizll emir yok» dl ye bağırmasmdan, deftil mi? Nedir bu sözün anlamı? tyice düşünmeden «inançsızlık» ya da «inang bunalım» diye işin içinden çıkabilir miyiz? önc» junu çok iyi bilmeli ki. «inançsızlık» ile «inanç bunalımı» aynı şeyler değildir. Ayrıca burada o sözün, «Bugün pi^li emir yok» anlamım *>«!dığı da öne sürülebilir? Dahası var, mühendis Fasih bunu yük r e k sesle söylüyor. Niçin* Kutlu: Bilmem. dedi. GO7VPŞI dökmeden de ağlanabileceğini bilmezdi o ana değin. Heykelüraş Nizam: Işte Vonunun bam teli burada, dedi. Ama siyasetçi Ahmet için konuyu bu açıdan değerlendirmek olanaksızdır. Ben çesitll açılar olabileceğini her zaman söylemişimdir. Bugün Mühendis Fasih yerine, siyasetçi Ahmet'i aramak zorunda da kala biliH;rn Nitekim kalacafım da~ Kadın: Mektubumım ele geçmesl ile ressam Macit'in ölümü arasındaki ilintiyi ben kesin olarak bilemem elbet. dedi. Bunu iddia edemem. Ama ressam Macit'in ölümü. henim »yrılma karanmda, olsa olsa bir =ra nedendir. Heykeltıraş Nizam: Neydi peki ressam Macit'in gerçek sorunu? diye sordu karısına. Gprcek bir soru degildi bu. Bu yüzden devam etti Nizam: Mühendis Fssih'in, gizli emlr karşısmdaki son durumu. ressam Macit'in bunalımı ile sürdürebilir mi? Kesin bir şey söylenemez. Gerçi ozan Kadr'*nin Vrineei olavında olHuğu gibl... Kutlu, yorgun arpn, Kocamı ben öldürdüm diyor. ama inanarak, diye sürdürdü sözlerini, esneye esneye. Genelev lâkırdi'51 bun^ davanıver. Sonra da en iyi dostu olarak bpni p^'düâünü söylüyor. Bense böylece tam bir ^alnızlıga... Heykeltıraş Nizam: Bunlann hepsi geçecek, dedi. Bir gün gizli emir gelince... Bu sırada kapı çalmdı. Heykeltıraş Nizam, «Geldile>. d'vprek kapıyı açm**a yollandı. Kutlu, onun arkasından: Sen gîzli emre... • divp bir söze başladı. bir sonı soracaktı. ama esnemekten bitiremedi sözünü.. SON DİŞİ BOND «PAPATYALAR» VE \TASSO JM SATlNAUP «YATAK ODASI».. AVASA karşı çıkan, «an ti militariste» filmler, sinemada. en basanlı Srnekleriyle çok yspüagelmistl şimdiye dek... Bu tür bir film yapmak isteyen bir sinemaeı »rtık de|işik birseyler yapmak rorundaydı. Yapıyordu da. Çek sinemasının ünlü kadın vB netmeni Vera Chtvlova"nın tanınnuş filmi «Kficfik papatvılar • Les Petites Marguerites» da olduğu gibi.. Chytilova, garip ka SA TOB3 İSTEYEAİ İTAL aes S TİFFANY JONES L£E. SİMChi GŞtTTI* DÜZSÜB, BÜYÜK FIRSAT T»r»bya C»ml Yaptırm» Derneğl tarafından Tarabya'd» İn. sa edilen külliyedeki çarçmın aon ddrt dükkanı 1 Subat 1970 Pazar günü saat 14.00 te açılc arttırma suretlylc kiraya verilecektir. Fazla bllgl lçln Dernek îdare Heyetine müracaat. Cumhurlyet 941 Parke Satıs İlâm Bozüyük İcra Memurluğundan GARTH BU o e UVUŞTUEUCU U5.CIM G6ÇTI'1967/Talimat 118 1400 M2. 1400 bağ kayın parke 3. cü sınıf 23.1.1970 tarihinde saat 14 15 arasında Bozüyük Parke fabrikasında satılacaktır. Muhammen bedelin •• 75 / kıymetini bulmadıkian takdırde ikinci artırması ertesi gün aynı yer ve saatte ençok fiat verene odun fiatmda jha le edilecekür. (Basın: 10744) 945 »»^»^•••••»•••••»••••••»•»•••••»••»•••»•»»» TÜRK AMBALAJ SANAYİİ ANONİM ŞİRKETİN'DEN Hissedarlara İlân ••••»•»••» ••••»•••••••••»•••»•»»••• Gazeteciler Gemiyeti Başkanlığındaır 31 Aralık 1969 günfl yapüacağt evvelce ilân edilen Cemiyetimizin Yıllık Normal Genel Kurul toplantısı, birinci toplantıda çoğunluk sağlanamadığı için 2 Şubat 1970 Pazartesi günü saat 10 da Cemiyet Merkezinde aşağidaki gundemle yapılacak ve mevcudun iştirakiyle müzakereler açüacaktır. Sayın üyelerimizin teşrifleri rica olunur. • AYLAK MUSA VUM NDE ^ TEMBEL ADAM VAC . • • iAUSISl.. » • • • • • •• • • • •» • • » • • • • • • • • • • • » • • • • »• • •• • • • • 8.12.1969 t«rihli fevkalâde umuml heyette arttırılmaıina karar verilen ikinci 2,5 milyon liralık sermaye tezyidine iştirak edecek olan hissedarlarımızın sahip bulunduldarı rüçhan haklarına ait taahhüt. namelerinin Şirkethnizin Harbiye Cumhuriyet Cad. 233/4 deki Büro T suna tevdli ve taahhüt edilen hisse bedelinin «i 25 inln aynı adresteki Z Şirket veznesine 28.21970 tarihine kadar yatırılması ilân olunur. Eleman Aranıyor C€ GÜNDEM: • : TÖNETtM KURULU 60ZUK. Asgarî Ticaret Lisesi mezunu, askerliğini yapmış muhasebe memuru. Asgarî Lise mezunu bir Daktilo almacaktır. İsteklilerin İLTAŞ İlâç Sanayil Kâzım Orbay Caddesi 108110 Şişli adre*ine müracaatlan rica olunur. •••••»••••••»•• J Cumhuriyet 949 »••»»»•»»»••»••••••»•••••»••••••••••»•••••• İle 1 Acılış ve Başkanük Divam seçimi, 2 Yönetim Kurulunun yıllık faaliyet ve hesap raporlariyle denetçiler raporunun okunması, 3 Raporlar üzerinde görüşmeler, Yönetim Kurulunun ve denetçilerin ibrası, 4 1970 yılı bütçe tasansmın incelenmesi, Kurulu, Denetçiler, Haysiyet Divanı 5 Yönetim ve BalotaJ Kurulu seçimleri, Diîekler ve kapanış. Cumhurivet 950 •