02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE ÎRİ 28 Ocak 1970 CUMHURÎYET Pencere t KtNCt Dfinys Savasından bu yana silfih •"• yapımında biribirleriyle yansan itd büvüklerin bu işi nereye vardıracağım merakla izleyen dünya kamuoyu, Vietnam ve Çek olaylarından sonra bflyük bir ümitsizliğe kapılmıstır. Gelecek bir savasta zaferi kendi yimterine çevirmek için DoğuBatı demeden birçok ülkeyi de peşinden sürükliyecek olan bu iki süper devletia silâh indirimine karar vermesi gerçekten sevindiricidir. Bu itibarla silâh teknolojisinde son gelişmelerin dünya banşını kökünden sarstığı şu sıralarda sondaj niteliğinde de olsa Helsinkide baslayan görüşmelerin olumlu sonuca varraasıru büyük bir umutla izlemekte ve beklemekteyiz. Ancak, bu önemli konu üzerinde nasıl bir çözüm yolu bulunacağını şimdiden kestirmek mflmkün olmamakJa bersber taraflann bazı fedakârhklara katlanması sartı ile olumlu bir sonuca vanlabileceğini sanmaktayız. tM büyükftrin gimdiye kadar uyguladıklan stratejiyi incelediğimiz takdirde bunun mümkün olup, olmıyacağını *ni«m»/iy güçlük çekmiyeceğimlzi umanm. Silâhların indirimi Feridun AKKOR çalısan iki büyükler bir savasın sevk ve idaresini üç ana kateeoriye ayırmaktadırlar. £ Genel yahut tiçüncu bir dünya aavası, £ Mevzii veya gunrb savaş, f Milll bağunsızkk veya iç savas. Siyasi bunalımlan kendi yönlerinden hakh veya haksız bulmalan ile bu üç çesit savastan özellikle ikisini zorla yaratmakta ve millî çıkarlanna göre yürütmekten bir sakmca görmemektedirler. Batılılann emperyalist tecavüzüne karsı 1339 • 1941 Hitier • Stalln anlaşmasmı hakb göstermeye çalısan Ruslar, 1941'den sonra Amcrikalüarla dostluk kurarak bunu 1945> kadar bir sarasın kazanılması için kaçuıılmaz bir zaruret oldufu tfirttsfl ile devam ettirmislerdir. iki toplnm arannda son yıllarda beUren anlaşmazhk askeri, siyasi, iktlsadî ve ideolojik konulan aynı paralelde götürmelerine imkân vertneditinden, silâh üstünlüğunden vazgeçerek bir indirim yapacaklan umudunu zayıflatmaktadır. Sovyet otoriteleri askeri stratejinln icaplarma uyfun olarak genel bir savaşta atom silfthlan ve balestik füzelerle hedefe varmanın mümkün olacafım söylerken. Amerikalılann da savunma esprisi içinde bu tarz yok edici silâhlardan söı Ltmeleri Doğu • Batı yaklasmasını şüpheye dü?flrmektedlr. Bu nedenle bir taraftan klâsik ordulan üstün bir seviveye çıkannak için ölçüaüı narcamalar yaparlarken diğer taraftan füze ve fi^aesavarlan Keliştirmek suretiylü büyük stoklar meydana ı^tirerek hızla bir savaşa hanrlanmaktadırlar. Genel bir savastn başlanpıç devresinde termonükleer silâhlara sahip olmamn zorunlufuna inandıklan için daha çok kıtalar aras. roketlere önem vererek sayılannı arttarmaya çalısmaktadırlar. tik darbeyi vuran tarafa büyük bir şans tanıyan atom strateflslnde askeri ve endüstriyel alandaki bütün faaliyetler yapılacak baskınlarla yok edUeceğine bflyük lnsan kitlelerinin banndıfı kara parçalan defer kazanmaktadır. Bu itibarla Güneydofu Asya'dan önce sırasiyle Avrupa, sahil adalan ve Amerika gelmektedir. Buna nazaran daha çok Avrupa ve Amerika kıtalan tehlike bölçesi içine fireceftinden, her iki ülke kendi topraklan üzerinde yaşayan insanlan korumak açısından silâha sarılmaktadır. Ancak, şu anda atom gücü bakimından denk dunıma felen ve büyük stoklara sahip bulunan Sovyet Rusyayla Amerika'nm biribirlerinden kOTktuklan İçin yeni bir silâh yaptmına kadar geçid bir süre için böyle bir anlasmaya varmiv istemelerini normal karşılayabiliriz. Bununla beraber siyas! ve iktisadl karakterlerinin bir icabı olarak mevzii ve iç savaslan daha da körüklemek suretiyle dünyayı rahatst» etmeye devam edecekJeri de bir ferçektir. Silâh yapunı uluslararası bir kontrola tâbi tutulmadıkça ve yapılan gönişmelerde bir açıklık olmadıkça bu tarz anlaşmalann «enel bir sa vası önleyebilecegini sanmak fazla iymuerlik olur. sarar snnfDn da kunmif buhmmaktadırlar. 1M1 den itibaren nükleer güç bakunudan Uer, seviyeye ulasmak isteyen bu iki ülkenin su anda esit dnrumda olduklarmı görmekteyU. Her geçen yıl içinde biraz daha güçlenip silahlandıklanm afagıdaki tablolann incelenmesinden aalamakta ve bundan büyük bir endlşe dnymaktayıs. Gaflet Politikası Türk ulusu. yerjüzünün uzak bir köşesindeki Amerikan eıkat • ları yüzünden, ir'adesi dısında bir savaja suruklenir de yok olabllir j mi? 3 Mevzii ve iç savaslar' yetler daha ziyade Lâtin Amerika • Afrika, Ortadofu ve Asya'dan yararlanmakta, milli politikalarma uygun kanşıklıklann çıkmasını varlıklanaın bir reçetesi olarak nitelenmektedir. Son zamanlarda aralannda âdeta bir anlasmaya varmışçasına hareket eden ve çıkan bunalımiara karsı ilçisiı gibi görünen Sovyet Rusya ile Amerika dolaylı yollardan bir tarafı titmaktadır. Her ne kadar bu tarz mevzii savaslarda atom sllâhı kuHanılmamakta ise de, uygulanan strateji İle bölce halkı insafsızca yok edilmekte, erici üstünlüklerinin ağırlığını hisaettirmektedirler. Fransız Cezayir mücadelesinde Kore ve Vietnam savaşlannda ve en son Ortadogu bunalnnında sörüldüğü gibi banşsever ülkelerin her tiirlü baskısına rağmen bir tarafı tutmaktan vazgeçmeyen iki buyükler Sldttrücfl ve yıpratıcı taktikleriyle etkili olmaya çalısmaktadırlar. Sovyetlere före Batılılar bu çesit mevzii savaslan süratle nonuçlandıramadlklanndan büyük insan ve silâh kaybına ufrsmakte ve dünyadaki siyasi prestljlerlni yitirmektedirier. Rnslann bu kon ıdaki iosafsızca davranıslannı elestiren Amerikalılar da Macar ayaklanmasmdaki temizleme olaymı örnek pöstermektedirler. Ne derlerse desinler, gelecekte kullanacaklan silâhUn deneme bakmundan bir lâboratuvar niteliğüıi tasıyan bu gfbi İç ve mevzii savaslara btiyük önem verea bu İki ülke zorla siyasi ve askeri bunalımlar yaratmakta, bundan âdeta memnun ounaktadırlar. N'itekim su anda dünyanın sekiz yertnde (Batı Yenitine, Vietnam, Kore, Ussuri, Sinldanc Ortadoğu, Nireria, Salvador) kanlı çarpışraalar olmakta, insanlar kıyasıya biribirlerini öldürürken yapıian top, tank ve uçaklann niteliği denenmektedir. Bununla beraber merzii bunalımlar genel bir savasın rizikosunu taşımakla beraber ranlıs hedeflere ySneltiidigi ve taktik hatâlar yapıldıtı takdirde tehllkenin artacafından ve sonunda bütün dünya devletlermi içine alacafmdan korkulmaktadır. slyaai bunalımlarda değisik A SKERl veuygulayan bu itd ülkeden Sovmetodlar Uygulanan strateji *e getirdJkleri metodlann isteğine uygun bir askeri doktrinle konnyu ele alan taraflar genel stratejilerini dünya egemenliği esasına dayamaktadıriar. Bu alanda yaptıklan planlara coğrafî durumları, halklannın milli karakteri, ekonomik imkânlan ve ideolojik sorunlar etki göstermektedir. Yülardan beri bu ana prensibe baf lı kalarak harcket eden Sovyet Rusya ile Amerika gelecek bir savasta başanya ulasmak için çeşitli yönden hazırhk yaparken silâhlı kuvvetlerin organizasyonu, sevk ve idare metodlan üzerinde yenilik getirmeye çaüşmaktadırlar. Sovyet stratejisi Markslzm ve Leninizm bilimsel teorisine uygun olarak gelistirilirken Atnerikalılar da tarihi materyalizm felsefesine dayanarak zaferi kendi taraflanna çevirmek için teknik arastırmalar yapmaktadır. Bir savaşı poUtikamn baska araçlarla devamı olarak niteleyen 1870 görüşünü benimseyen komünist idareciler Çekoslovakra'nın işgalini Lenin'in Polonya'ya sevkettiği kıtalara benzetmekte ve böyle bir müdahalenin uluslararası bir görev ve borç olduğu tednl savunmaktadırlar. Rns isgal kuvvetleri ve tanklan PraTa girerken kardes Çek halkını revizyonistlerin hilesine karşı koruduklarını ve dünya sosyalirmi adına bu hareketi yapbfclanm söylemektedirler. Son 50 yıl içinde bu tarz örneklere sık sık rastlamakta, masum insanlan kandırmak için bu çeşit lâfiarı bir hayli dinlemis bulunmaktayız. Nitetdm Amerika da aksi teri savunarak bağımsız ülkeleri komünizmin tehdidlne karjı korudufu gerekçesivle dünyanın çesitli böleelerine bir kurtancı gibi fritmekte, Kore ve Vietnam savaslarındald tutumlan ile de bu haksız davranışlannı formüle etmektedirler. MS'ten sonra dünya bansını &deta sabote eden ve simdiye kadar devam tdegelen kanh olaylan bir polts olayı gibi göstermeye çıkarlan açısından milyonluk P OLÎTtK kurup isleten, yaptıklsn silih ordulan Evet. • Politikacılarmuz gafiet uykusunda ve küçük çıkariar peşindeyken. Bay Süleyman Demirel gerçeklerl Amerikancıl konnsma'arıyl8 örtbas etmeye çatışırken. Türkiye topun ağzmdadır. Millî menfaatlerimizle hiç bir iliskisi bulunmayan haksız bir savaşa irademiz dısmda sürüklenebairiz. Anadolu'yu Washington'un ileri katakolu ROKET TAPIMI s nltcllğüıden sıyıramadıkça bu tehlike Demokles'in kılıcı gibi halkımızın başuıda sallanacaktu. 1967 198» 1912 T ı I 1ar: 19*; Robert Kennedy dünyanın ünlü gazetelerinde yayınlanmıs hâtı720 1035 1250 Sovyet Rusya 340 rahnda bu gerceği kesinlikle açıklamıştır. 1962 Küba buhranında IsAmerika 1934 1054 1035 1035 met Paşa kabinesi vardı Ankarada.. VVashington'da Başkan, Kennedy ATOM GÜCÜ: idi. Adalet Bakanı Robert Kennedy, Başkanın sağkolu ve sırdaşıydı. 16 Ekim 1962 sabahı saat dokuzu geçerken Bejaz Saray'dan telefon (Megaton) T ıi1a r : 1962 1969 1971 eden büyük Kennedy. kardeşini cağınyordu. Bir U2 casus uçağının çektiği fotoğraflan inceleven Amerikan istihbaratçılan, Rusların Sosyet Rusya 6.000 12.000 50.000 Küba adasında füze üsleri kurdoğunn oğrenmişlerdi. Durum nâıikti. Amerika 25.000 50.000 50.000 vVashington'un itirazına karsılık Kruçef, Başkan Kennedy've su teklifi vaparak pazarlıfı açmıştı: NÜKLEER StLAHLAR: Polarls Atom Dı. Atom Tipi rotcetler Altısı Başlıgı Sovyet Rusya 30 50 1000 Amerika 656 70 4500 StLAHLI KUVVETLER: K. Kuvvetleri Dz K. Hv.Kuv. S. Rusya 3Jmil. 1326 parça 155 uzakme. Amerika 3,4 mil. 1300 parça 696 bombar. Biz Küba'daki üslerimizi sökeceğiz. az de Türkiye'deki üslerinizi sokeceksinir. Sovyetler Birliği füzelerin sÖkülmesinden sonra işgal etmiyeceğine ve içişlerine karışmıyacağına dair Türkiye'ye teminat verecek, Amerika da aynı teminatı Küba'ya verecek.. Bundan sonrasım Kennedy'nin ağzından dinliyelun. Eski Amerika Adalet Bakanı hâtıratuıda Türkiye ile ilgili satırlar «öyle devam etmektedir: «Gerçekte Kruçefin teklifi mantıksız değildi. Amerika ya da NATO müttefiklerimiz için hiç bir kaybı kapsamıyordu. Son bırbuçuk vıl içinde Başkan, birçok vesileyle Jüpiterlerin sökülmesi üstüne Türkiye ile anlasmaya vanlmasını Dışişlerı Bakanhğından ıstemişti. Jüpiterlerin modası geçmişti. Başkan Kennedy'nin israrı üzerine Dışişleri Baksnı Dean Rıısk. 1962 tlkbaharmdaki NATO Bakanlar Konseyl toplantısı ardmdan jüpiterlerın sökülmesi meselesini Türk temsilcilerlne bir daha açmıştı. Türkler itiraz ettiler ve mes«le askıda kaldı. 1962 yazında Rusk. Avrupa'da iken Başkan Kennedy mesele üzerine yeniden eğildi. Dışişleri Bakanhğından Türkiye üzerine baskı yapmanın akıllıca bir dsvranış olmayacağı eevabını aldı. Fakat Başkan dayattı. Amerikan Hükumetinin başına siyasi problemler açması pahasma da olsa füzelerin mutlaka sökülmesıni istedi. Dışişlerı Bakanlığı temsilcileri meseleyi yeniden müzakere ettiler ve Türklerin sarıldıklan tutumdan vazgeçmemiş olduklarını görünce i}in pesini bıraktılar. Oysa Kennedy. Başkan olduğuna ve açıkça ifade ettiği isteğinin behemahal yerine getırildığıne inanarak işe bitmiş gozüyle bakmısü. Şimdi işin başarılamamış olması yüzünden Türkiyedeki modası geçmiş füzelerin Sovyetler tarafından bir koz olarak kullanıldığını öğreniyordu. Bu acı sürpriz ve emrinin dinlenmemiş olması Baskanı üfkelendirmişti. Türkiye'deki füzelerin Sovyetlerden gelen tehdit üzerine sökulmesini istemediği aşikârdı. ö t e yandan Amerikanın ve insanlığın Türkiyedeki antıkalaşmış ve faydasız füze üsleri yüzünden felâket dolu bir savaşa sürüklenmesini istemiyordu. Denizden Kübayı abluka etmemiz beklediğimiz sonucu vermez ve Küba'daki füzeleri havadan tahrip edip adayı işgale başlarsak, Sovyetler de Türkiye'ye karşı misilleme hareketine girişebilirlerdi. Küba'ya saldırırsak ve Ruslar da Türkiye'ye saldırarak bir misıllemeye girişirlerse Türkiye'deki füzelerimiz ateşlenecek miydi? ateşlenmeli miydi? Baş 9 kan Kennedy derhal Türkiye'deki Jüpiter fuzelerinin atom başlık larının çıkartılmasım ve kendisi sahsen emir vermedikçe kullanılmamalarını emretti.» Görülüyor ki dünyanın öteki ucundaki bir Amerikan ihlilâfı Türkiye'yi yokolma tehllkesinin eşigine getlriyor. Görülüyor ki Türkiye'deki Amerikan üslerinde mutlak knmanda Amerika Cumhurbaşkanmın iki dudağı arasındadır.. Ve görülüyor ki Türkiye iki büyük devlet arasında ancak bir pazarlık konuradur bugünkü haliyle™ Ama biz en çok neye saşıyoraz, biliyor musunuz?: Yıl 1N2.. tsmet Pasa Başbakan.. Büyük politika dehası ve devlet adamı.. Washington, modası gecmis Jüpiterleri Anadoln'dan sökmek istedlkçe, Paşa direniyor Ohnaz. diye, , , . # , . *,.^ , / „,, ; ^( Bnir ve kumandası Kennedy'nin Ikt dntfagi ataSmda olan füzelerin Anadolu'dan sökülmesine niçin direıımiş acaba Ismet Paşa? Hangi kerametle atom savasuıın hedef tahtası olmakta israr etmiş? tsmet Pasa o sırada bu yolda idi ama, General de Gaulle, 1964 yılında Fransa topraklannda füze rampalannın kurulmasına ve yabancı atom silahı stoklannın bulunmasma izin verilemiyecegüıi VVashington'a bUdirmişü. Aradan nice yıl gectlkten sonra, tsmet Pasa gerçeü 1979'te aniiyabilmiştir. Ama bu gerçeği de idarei maslahat poHtikasınm dalgaian arannda gereği gibi savunabileceğüiden hâlâ kuşkulnyuz. SAVUNMA BÜTÇELERİ: Yıl: 1965 1966 \W, 1968 1969 S. 12,8 13.4 14.5 16.7 17.7 Rusya M. Ruble M. Ruble M. Ruble M. Ruble M. Ruble 48.3 49.6 52.1 55.4 60.2 Amerika Milyar dolftr Miiyar dolftr Mily&r dolftr Milyar dolftr Milyar dol&r Sonuç baktığımızda bir azaltmava gidecekleri umudunu yitirmekteyiz. Gelecekteki RÜ^nlikleri için yaptıklan bu silâhlara sarfettikleri para ve emeklerin dünya insaniığına büyük bir mut« luluk getirmiyeceğine inandıklan takdirde bu konuda olumlu bir sonuca varmalanm her amman için mümkün görmekteyiz. Ancak, atom denemelerini yasaklıyan anlasmsmn alttndaU imzalannı inkâr edercesine gizli gizH Tcraltı ve flstfi cahsmalanna devam eden bu Dd ülkenin şu anda bir silâh indirtmine gideceklerini sanmak gerçekten ifüçtür. Bununla beraber dünyayı büyük bir felâkete sörttkliyecek olan buğünfcü silâhlann azaltılması zorunlugundan söz etmeierini bile dünya insanlıiı bakmundan büyük bir kazanç saymaktayız. on yılda S ON büyüklerinbflyük bir hızU sUâhlanan iki yukandakt durumuna Tarafların askerî gücü f l IZLA genel bir «avasa hacrlanan Sov*• vet Rusya ile Amerika şimdiye kadar klâsik anlamda sSz konusu edüen kara, deniz "•* hava kuvvetlerinden başka roket ve roket I e vet Bir yangından tıayır kalanlar .Alevter içinde bir ev. Kurtubnak için vapılacak • fe den atlamak! Ana, sanlmıs çocuklarına, «Onlan bırakmam ben» diye direniyor. Çocuklan pencereden asağı atmıyor da. Düşer, ölürler. Kradini de atmıyor. Alevier sarmakta dört yanı. Baba, «Atın kendinizi» diyor. Ana, «Çocuklanmı bırakamam» dlyor. Bir an! Bir an ki, yüzyıl sürer uzantısı. Yasayanın, arkada kalanın içinde. Baba atıyor kendini. Can bu! Tatlı mı tath! Evlâttan da, esden de. Kalsınlar onlar alevler içinde! Ana sarılmış çocuklanna. Caniı bir meşale oluveriyorlar birden. Baska bir baba da kurtarmıs çocuklannı. Biri, sekizindeki ömcr'cik kalmıs yalnız içerde. Aramıs bulamamıs onu. «Atla yanacaksın» diye bağırmışlar dısardan. Bırakmış ömer'i, canuu kurtarmaya bakmış. «Gitti Ömer. Ne yapalım. Allaha karsı mı geleBuna da şükür. Cehennemden tek kurbanla kurtulduk» diyor. öylr anlar vardır. ölümle yasam arasında karar vennek gerehir birden. Kişinin, insan olup olmadığı böyle anlarda anlasıhr. Çocuklanm bırakmayan, canını kurtarmaktansa onlaria birlikte diri diri yanan ananm anabğı nasıl anlasılıyorsa, canını kurtaran adanun ne denli baba olduğu da öyiece anlasılıyor. Ayıplamıyorum babayı. Alevlere dayanmak zordur. Can bu, herseyden deferli yaratıbştan bencil kişiye. Ama anamn ki de can deffl miT O da kurtulmak isterdi, o da yasamak isterdi, ama nedir o güç, o inanç, bunu anlamak gerek!.. Ilomeros'un Odissea'sında bir yelkenli batar. öien Slür, kaİan kalır. Karaya çıkanlar bitkindir, açtır, susuzdor. önce kannlarını doyurmak, susuzluklannı gidermek isterler. Yerler, içerler, ısmırlar. Sonra herkes yitirdiği yakınım, kansını, kızını, oğlunu, an&sım, babasını, dostunu hatırlar. Baslarlar aglayıp dövünmeye. Ne zaman? Ancak ısımp doyduktan sonra. Huxley, gerçekcilik konusundaki bir yansmda bunu anlatarak maddi acuun, manevî acıdan çok daha üstün geldiğini söyler. Koca bir evmiş yanan. Oda oda kiralanan bir ahsap ev. Her edada bir aile, bes on kişi. Çoktur böyler evler. Bir kibritte tutuşacak çeşitten ahsap yapılar. Aileler başlannı sokmuşlardır bu evlere. Böyle yangınlar, depremler böyle yapılann, böyle düzen'erin düşmanıdır. Niye yanmaz, yıkıbnaz o büyük apartunanlar, lüks viilâlar, köşkler. Siz duydunuz mu hiç müteahhit bilmem kitr.in, ya da falanca tüccann evinm yandığını, yıkıldığını çoluk çoruğunon öldüğünü? Hayır, hep yoksullar, yoksulluk içindekilerdir yaşamın sert smavmdan geçenler. Nasıl da kabullenmiş sekiz yasındald ömer'in yokluğunu o baba? «Ne yapalım?» diyor. Boyun efiyor yazgı dediği şeye. Biz yoksuluz, biz böyleyiz, biz ıstırap çekmek için geldik dünyaya... Tok. karşı koyma, yücebne, yükselme, daha iyiyi isteme, yok, insanlanmizın çoğunda. Alevler gelir, kaçarsın pencereden. Çoluk çocuğunu bırakarak Sonra bir gün, bes gün ağlar, dövünür. Yeni bir kadm, yeni bir yasam, baska çocuklar alır onlann yerini. Yazgı böyleymis der boyun egerek. Veren Tann «lır, sonra yenisfan verir. Bir kapı açüır. başkası kapamrsa.» Vefa yangım haberlerini okurken böyle şeyler geçtt kafamdan. Yüreiune bir ağırlık çöktü. O alevleri duydum bir anda çevremde. Yaklaştılar yaklastılar. Atlamalı pencereden, kaçmalı mı, sevdiklerimi bırakarak. Bir kendi kendimle hesaplasma anı. Korkunç bir şey bu. Kimse, baskalannı yargılayamaz elbet. Ama o barakalarda, o eskinin eskisi yapılarda, izbelerde bannanlar, yaşayanlar. Üstelik de kendi yazgılannı Tann yapısı sananlar. Silkiomek, bilinçienmek için hiçbir çaba harcamayanlar. Bir bir geçti gözlerimin önünden. Sonra da onları bilinçsizlikte, bilgisizlikte, bu kara yazgıya inandırmakta, bu kapkaranlıkta tutmakta yarar bulanlan düsündüm bir bir. Iğrenerek, kızarak, başkaldırarak niversiteleriınizin önemli sorunlan arasında, öğretim üye ve yardımcılanmn çaIışmalannı denetleme,; öğretim üyesi gücünü en verimli biçimde kullanma ve yeni üniversitelere öğretim üyesi yardımında bulunma da vardır. Ankara ve tstanbul Üniversiteleri tasanlan bu konularda neler getirmektedirler? U Restorasyon mu? YAZAN UNİVERSİTE sorunları Prot. Seha L MERAY SÎYASAL BİLGtLEB FAKÜLTESt ÖORETÎM er iki taaanda, doktoralannı vermis asistanlarm doçent olabilrnek için beklemeleri gereken 45 yıllık süre 2 yıla indirilmektedir. Böylece, 115 sayüı kanundan önceki 4936 sayılı kanunun sistemine dönülmektedir. Ankara Üniversitesi tasarısında, doktor asistanlarm, ihtiyaç olan durumlarda, doçentlik çahsmalannı aksatmayacak ölçüde, ders vermek ve smav yapmakla da görevlendirilecekleri kabul edilmektedir. Böylece bu tasan, Üniversitemizin eğithn metodunu yenilestirmekte büyük ihtiyacı olan öğretim üyesi sayısının artünlması, potansiyel güçten yararlanarak, saglanmıl olacaktır. İstanbul Üniversitesi tasarısı, doktorasını yapmıs asistanlarm görevlerine, yalnız «pratik kurlar yapmak» ve «yanında bulunduğu öğretim üyesinin sorumluluğu altında öğremcilerin imtihan evrakını okumak» işlermi eklemeyi yenilik ya da reform saymaktadtr! Bu arada. •asistanlardan doktora veya nzmanlık imtlhanını ver~nlerin fakülte Oe ilgisl kesüir. Bunlar arasından doktor veya uzman asistan olarak asistanlık kadrosuna tayin edilecekler için asistanlıfa tayin usulleri nyannca işlem yapüır»*hükmünü, gerekçedeki açıklamaya rağmen, anlamakta güçlük çekmekteyiz. Denetim Şüphe yok ki, üniversite 68retim üye ve yardımcılarınuı çaliîmalarını denetlemede başta gelen, onlann bilim ve öğretim görevlerini anlamada, kendi tutum ve davranışlandır. Şu var ki, özerkUğine gerçekten bagh ve saygıh her kurum ya da topluluk gibi, üniversitelerin de, kendilerinden beklenilen görevleri gereği gibi yerine getinnelerini sağlamak için, siyasal kuskulardan ve ard niyeüerden annmif, akademik bir iç düzen mekanizması kurmalan da zorunludur. nkara Üniversitesi tasansında, sorumlu bir davranışla, Ürüversite içi çalıgmaların ve öğretim üyeleriyle yar duncılannm denetimsizlikten kurtarılman öngörülmekte, bilimsel ve akademik bir denetim mekanizması kurulmaktadır. Bir clonca dayanışması» olasıhğını önlemek, kamu oyunun ve üniversiteyle ilgili çevrelerin olan bitenlerden bilgi edinmelerini sağlamak amacıyla, kürsü ve bölüm çalışma raporlarının, her yıl fakiütelerce basılıp yayınlamnası kabul edilmektedir. Bundan başka, haklı ya da haksız dedikoduları ve yakınmaları önleme amacıyla, Profesörlük ve Doçentlik jüri raporlannm da yaymlanması öngörülmektedir. Bütün bu ij» lere getirilen açıklık ve denetleme olanaklan, çeşitli ölçüde disiplin tedbirleriyle de yaptuım gücüne kavu^turulmak istenmektedir. İstanbul Üniversitesi tasansında ise, denetim konusunda, bugünkü durum, olduğu gibi bırakılmaktadır. Böylece, küreü profesörünün kendisi denetim dışı kalırken öteki profesörleri, docentleri ve öğretim yardımcılannı dilediği . gibi «denetleme» usulü değismeyecektir. Ancak, fakülte genel kurullannda, kürsü raporlannın <okunması>, bugün de ölçüde ciddl, tarafsız ve etkili bir denetim sağlıyorsa, öylestne sürsün git cin istenmektedir. H çent ayırımı yapmaksızın, yeni ünivenâtelerde görev almayı destekleyici hükümler geürmektedir. Oysa, tstanbul Üniversitesi tasarısr asırı bir profesör • doçent ayınmına dayanan, yalnız doçent leri bu görevlere göndermeyi öngören ve bunu profesör olmama yaptınm gücüne bağlayan bir hüküm koymayı uygua görtnektedir... «Kitap ticareti» erçek durumu ne olursa olsun, üniversitelerimizde «kitap ticareti» diye adlandınlan davranıslann bir dedikodu kaynağı olmasını istemeyen Ankara Üniversitesi, haarladığı tasarıda, bütün ders kitaplanmn ve teksirlerin fakültelerce basılmasını ve öğrencilere indirimli satılmasmı öngörmektedir. İstanbul Üniversitesi tasansında bu konuya definilmemektedir. REFORM MU, RESTORASYON MU7: tki ana üniversiteınizin hazırlayarak siyasal iktidara sunrous bulunduklan ve «reform tasanlan» diye de adlandınlan tasanlann baslıca özelliklerini, kısaca görmüs bulunuyoruz. Her iki tasanyı karşılastırdığınuz zaman, Ankara Üniversitesi tasarısmm, elestirilere açık yönleri olsa bile, büyük ölçüde yeni, öğretim ve arastırma ihtiyaçlarmı oldukça karşılaysn, haklı yakınmaları ortadan kaldırma amacını güden, «reforma açık» bir istek ve tutumla hazırlanmıs göründüğünü söylemek insafh bir yargı olur. Bu tasanyı yeteri kadar «reformcu» görmezsek, toplumsal alanlarda köklü reformlara girişmedikçe, eğitim sorunlanmız ilkokuldan üniversiteye kadar uzanan bir süreç içinde ele alınmadıkça, daha «ilerici» değişiklikler yapmanın kolay olmadığını hatırlamahyız. Nitekitn, Ankara Üniversitesi, yalnız Üniversiteler kanununda değisiklikler yapmakla herseyin düzeleceği düsüncesine kendisini kaptırmaksmn üniversitelerimizin çeşitli sorunlanna ilişkin görüşlerini de açıklamış bulunmaktadır. Bu konularda öteki üniversitelerin ve siyasal iktidann ne düsündüğünü bümemekteyiz. tstanbul Üniversitesi tasansına gelince, gerek tasanya hâkim görünen genel zihniyet gerekse somut hükümleriyle, üniversitenLn "erçek ihtiyaclannı karsılamaktan uzak ve «Üniversite Refonnu» konusuna önemli bir katkı getir. me niteli«nden yoksundur. îstanbul Üniversitesi tasansmda, süphesiz. güzel ve yeni seyler vardır; ancak, güzeller yeni olmadığı gibi, yeniler de güzel değildir. ESK1Cİ DUKKAN1 (Son Oyunlar) Tera: 66 931' S Sonuç imdi önemli olan, saytn Milli Eğitim Bakanının başkanlığında toplanan üniversite temsilcileri kurulunun, Ankara Üniversitesi tasarısındaki eksikleri nasıl tamamlayacağı, bu tasanyı reformcu bir yönde daha nasıl geliştireceği değil, fakat. vanltş bir «bağdastırma» çabası içinde. bu tasandan neleri kırpacağı, neleri götüreceği ve eskiye nasıl döneceğidir. Bu arada siyasal iktidann, yılan hikâyesine dönmüs bir dipsiz kuyuya taş atma oyununda nasal bir tutum gösterecejHni, şimdiye kadar edinilen tecrübelerden ve alman ders lerden sonra, doğrusu merak bils e*iyoruz. 8O N TEŞEKKÜR A S Ahmet Hamdi Binark'ın vefatı dolayısiyle, cenaze törenıne katılan, telefon, telgraf ve mektupla veya bizzat gelmek suretile acımızı paylaşan ve çelenk gönderen, akraba, dost ve arkadaşlanmıza sonsuz teşekkürlerimizi arz ederiz. AtLESİ Babamız Emekli Topçu Albayı Duyurma: 174/921 DENİZ KUVVETLERİ KOHÜTANLIĞI Seyir ve Kidrografi Daıresı Başkanüğından bildirilmiştjr DENtZCtLERE VE HAVACILARA 7 SATILI BtLDİRt 9 üâ 13 Şubat 1970 tarihlerinde 09.00 ile 17.00 saatleri arasında aşağıdaki noktaların birleştitı sahalar içinde seyretme, demirleme. avlanma ve bu sahalann 2000 metreye kadar olan yüksekliği can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidır. KARADENİZ tSTANBUL BOGAZI GİRİŞİ K 14 ve K 15 SAHALARI BİRİNCİ SAHA : K 14 SAHASI. 1 inci nokta : Enlemı 41 derece 13 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 09 dakika Doğu E. 4958 Anadolu fenerı. 2 nci nokta : Enlemi 41 derece 27 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 15 dakika Doğu 3 üncü nokta : Enlemi 41 derece 22 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu 4 üncü nokta : Enlemi 41 derece 11 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. tKİNCt SAHA : K 15 SAHASI. 1 inci nokta : Enlemi 41 derece 14 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 07 dakıka Doğu. E. 4956 No. lu Rumeli fenerı 2 nci nokta : Enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 01 dakika Doğu 3 üncü nokta : Enlemi 41 derece 25 dakika Kuzey Boylamı 28 derece 58 dakika Doğu 4 üncü nokta : Enlemi 41 derece 18 dakika Kuzey Boylamı 28 derece 47 dakika Doğu DENtZCtLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DÜTURULl'R. .(Ba&ın: 10732/919) Yenilere yardım nkara, îstanbul ve Izmir dışında yeni üniversitelerin açılması, politik düşüncelerin üsiünde kalması gereken, eğitim plânlamasıyla ilgili. önemli, ciddî ve çok yönlü bir sorundur. Yeni üniversitelerin. her şeyden önce, «tasınır su» ile değil, kendi elemanlanyla isleyebilmesini sağlamak gerekir. Belki bir süre, ana üniversitelerin onlara, olanaklan ölçüsünde ve kendi çahşmalarmı aksatmadan. yardımcı olmalan da düşünOlebilir. Böyle bir anlayıjla, Ankara ü niversitesi tasarısı, gerçekçi bir tutum göstererelc, profesör do A BAŞSAĞLtâl ADBİATİCA Soc. P.Az. di Navigaıione Türklye Subesi müdür ve pcrsoneli; eskt mesai arkadaçları Bay İSMAtL HAKKI OKYAY ' ın ânl vefatından dolayı en derin üzüntülerlni bildlrlr: atle ve akrabalarına bojsaJlıSı di. ler. Cumhuriyet 910 NIMBUS Oğlumuz TUSTJF ONTTR CANDAŞ'ın dönyaya gellsinde bir an bile ilgisini esirgemeyerek üstün bilgisiyle her zorluğumuzu yenen ve bütün üzuntülerimizi sevince dönüştttren, değerli insanlığını unutamayacağımız TESEKKUR Prof. Dr. YUSUF KECECİOGLU'na ve Cerrahpaşa Dofum Kliniginde eksiksiz ilgilerini gördüğümüz Bas As. Dr GÜZtN SERtol'e As. Dr. lar FÜSUN TÜMERKAN, DENİZ ÖZALP, BEHÇET GÖKHAN. ATTİLA TAĞIZ'a. baş ebe HADÎYE SERDENGEÇTİ'ye ve bütün ebe hemsire ve personele sonsuz tesekjcürlerimtzi sunanz. ÇtZKR ve CANDAŞ Alleleri Cumüuriyet 926
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle