Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHÎFE DÖRT ne, flsılalarla dökülmuş topraltların çıkardığı gurultuden ba;ka bir şey değilmij. Belki de bir küçük yeraltı hayvanının azizliği idi bu... GELİBOLUDAN çekilişimiz\£ den bir gün önce idi. Takım komutanımız bana v e diğer bir cre iki çekiç vererek, içi içki dolu bir sürü teneke kutuyu gürültü etmeksizin delip akıtmamız görevini vermişti. Arkadaşun da ben de içki içmediğimiz için olacak herhalde teğmen bu goreve bizi özellikle uygun bulmustu. Rom kutularıru gerimizdeki meylin kenarma kadar taşıdık. Birer birer sessizce delmeğe ve içkiyi toprağa akıtmaya başladık. Takundaki içkiye düşkün arkadaflarımızın, kendilerini günlerce keyiflendirmeye yetecek bu içki lerin böylece sırttan aşağt doğru akışını ağızları sulanarak, üzün tüyle öyle bir seyredi^leri vardı ki. hakikaten görülmiye değerdi. Harb içinde devam eden propagandanın tesiriyle ve gençlik çağımın lîcrübesizliği dolayısiy le o gunlerde doğru kıymetlendiremediğim hususlan zamanla, ha kiki mânâsıyla idrâk ettiğimi söy lemem açık kalblilik olacak. Böylece zamanla anladım ki, biz Geliboluda yabancı istilâsmı önlemek için azimle yurdunu savunan cesur bir millete karşı yeralmıştık » 25 Ocak 1970 CÜMHURÎYET Mehmetçik ve \ıı/aUar BAHA VEFA KARATAY Konserve kutusu yüzünden alârm Anlatan: CLAPSON HENRY ALFRED Geliboludaki rütbesi ve görevi: 23 üncü Tabur B. bölüğünde Çavuş. MAKT 1895 Melborn doğumluyum. 8 Şubat 1915'de, yâni yirmi yaşunda askere alınarak deniz aşırı sevkolundum. Gelibolu'ya çıkış, tarihim 4 eylül 5 1915*dir. Orada genel tahliye safhasma kadar kalarak 19 Aralıkts ayrıldım. Er olarak girdiğim o savaştan çavuşluğa terfi etmiş olarak çıkmıştım. Gelibolu'dan sonra gönderildiğim Fransa cephesinde ağır şekiide yaralandım. Işte size Geliboluya ait iki hâtıra: ^ karanlık bir geceydi. QEn ilerdeki hatlarda, kazamatlar içindeydik. Bir aralık bir ses, garıp bir tıkırtı duyduk. Sanki Turk askerleri sığınağımızın damını delmeğe çalışıyorlar gıbi geldi bize. Derhal alârma geçtik. Araştırmıya başladık. Fa kat ortahkta duşman faahyetine ait ufak bir emare yoktu. hayli güç benim için. Buna rağmen size iki olayı kısaca özetlemeğe çalışacağım. ^ Bir gün bazı arkadaşlarla kı Q yıya inmi?, havanın güzelliğinden faydalanarak denize ga mek. yüzmek hevesine kapılmıştık. Tam soyunup suya atladığımız sırada başhyan sürekli makineli tüfenk atışlan ne yazık ki umduğumuz şekilde bu banyonun tadmı çıkarma fırsatını vermedi. Bu durum karîisında de,rhal sudan çıkarak siperlerimize dönmek zorunda kalmak hepimi zin canını ziyadesiyle sıkmıştı. Gelibolu'da geçen günlerime U J ait hâtıralarım arasında, 2 Ka sım 1915 günü yarımadayı ka sıp kavuran şiddetli bir kar tıpi sinin de unutulmaz yeri vardır hâfızamda. Türklere kar}i savaşırken, henüz 19 yaşmda bir delikanlı olarak ne o savagın mahiyeti, ne de sebepleri hakkında esaslı bir fıkre sahiptim. Ne var ki, lngiltere Türkiyeye harb ilân etmişti va o günkü duruma göre bizim de bu karara uyrnamı» gerekiyordu. O savaşlar boyunca Türklerl cesur, şövalye bir düşrnan olarak Ukdir etmişizdir. Türk askeri saldırgan kuvvetla re karfi yurdunu en iyi şekilde savunmayı basarmıştır. Savaşın bütün şiddeüne rağmen o harb sahnesinde Türklerin ve ANZAKlarm şahsî kin ve düş manlıktan uzak bir hava içinde çarpıjtıklarmı ve kısa zamanda iki taraf arasmda kuvvetli bir sem patinin doğduğunu söylemek mübalâga değildir.» Birincl fotoğrafta, bu savfada hatıralanm okuduğunuz L. H. Rowling görulüyor. (sa£daki) ikinci fotoğraf: H. A. Clapson'dur. Ertesi günkü araştırmalarunız sırasında farkına vardık ki, gece bızi telâşlandıran o ses, tavandan, boş bir konserve kutusu ıçı Anlatan: ROWLİNG LENNOX HENRY Geliboludaki rütbesi ve eörevi: 5. Tugay 15 Bl. de er. 196 NİSANI içinde Sidney'de doğrruşum, Çocuklujum ve bğrenim çağlarım ise Melbom'da geçli. 1915 yıhnın ilk aylarında askere alınmıştım. Aynı yıhn Mayıs ayında da deniz aşırı hızmet için tertip edilcn kıtalar içinde Avustralyadan aynldım. Evvelâ Mısır'a gitmiştik. Orada altı hafta kadar suren bir eğitimden geçirildık. Nihayet Ağustos 1915 bajlannda Geliboluya ulaştık. 1 Bir anma töreni yeslleslyle Istanbul'a gelen Anzaklardan ayağıtu Gelibolu'da kaybetmiş cski bir savaşçı ile, yine aynı yerde ayağını kaybetml? eski bir Türk savaşçısı yolcu salonunda el sıkaşıyorlar. YARIN: Protokol dâvalannı aşan Anzaklık duygusu K«n.vere S im; AYHAN BAŞOGLU TUHA CftSUSU Gelibo'.u'daki hizmetim, Aralık aymdaki tahliyeye kadar devam etti. O tarihten sonra ise diğer cephelerde. Mısır ve Fransa'da hizmet gördüm. Harbin sona ermesi üzerine ise 25 Nisan 1916'da Avusiralva'ya ddnmüş oldum. Melih Gevdet Anday 80 Heykelüra? Nizam: İkiniz de haklısınız, dedi. Çünkü ikinizin söz. lerinde de gerçek var, ama gerçeğin bir parçası. Bizim eksiğimiz, bu parçalan bir araya getiremememizdir. Ben, her şeye karşın, bugünün gene de yararlı olduğu kanısındayım. Olaylar ilerliyor, ortak sorun gelişiyor ve kent olgunla?ıyor. Bakıyorum da, bütun arkadaşlann yüzünde, bu gerçeği görmenin mutluluğu okunmakta. Başyazar Kutsi ayağa kalktı o zaman, dedi ki: Olaylann bir araya gelmesi ve getirilmesi ile beliren gerçek, bütün açılardan ve bütün aynntıları ile çözümlenmis bulunmaktadır. Tiyatro ilk temsil aksamı kapatılıyor ve tutuklarevine çevriliyor, işte birinci önemli oleu; sonra aktor Bilftl dostumuz A.Y.O.T.'ye çağırüıp sorguya çekiliyor, işte ikinci önemli gerçek; ve sonra oyunculann bir takımı tu tuklarevine atılarak tiyatronun levhası değiştiriliyor, üçüncü önemli olgu. Bu durumdan çıkanlacak sonuç nedir? Yazar Sermin: . J r Ve bir de ju MCU, diye ekledi. Şündi n e y«paearglz? , .. . . Şirrtdi ne yapaeağa? $ j » tekrarladı ve «u arandı. Akt5r Bilâl'in odaya girdiği dakikadan beri, bir kdsede. ayakta, kollannı göğsüne kavuşturmus, çenesini goğsüne dayamış, kaşlan çatık, kıpırdamadan duran siyasetçi Ahmet, tok bir sesle konujmağa başladı. Eski Bakanlardan Fazh da: Içimizde kutsal blr sır olarak gakladığnnıı bir gerçef acıklamak zorundayım: Gizli emri bek liyoruz. Bütün olaylan bu açıdan çörümlemekte yarar olduğunu, bilmetn. söylemeye lüzum var mı? Durum bu olunca, ilk dikkat edılecek şey, dayanma gücümüzün sarsılmamasım sağlamaktar. Olaylar birbirini izliyor ve biıi değismeyecek olan sonu ca vakla^tırıvor. Sunu unutmamak gerekir ki. gizli emir, kim<:enin özel mah olmadıeı gibi, kimsenin onu savsaklamaina da m'i'asde etmez. Deminden beri kon"=HıklarıniTi dinlivonım. Ne oluyoruz arkada'laT"* Tîu ne saskmi'k. bu ne sorumsnzluk! Bek lemeei h?'â ö&"»"omed!k mi? Temsilden önce. arka dasımız aktör Bilâl, evinden alınıp A Y O.T. y e götüriilü"nT. öteki ovımcu arkadaşlarm bundan haber leri k. Aktör Bilâl kestl onun sözünü. Evimde uyuyorum, dedi, uyurken telefon ça lıyor. beni istiyorlar.. Siyasetçi Ahmet: Uyuyorsunuz. diye aldı onun sözünü, uyuyorsunuz ve telefon çalıncaya değin uyanmıyorsunuz.. Aktör Bilâl: Ama telefon bajucumda, dedi. Siyasetçi Ahmet: Rica ederim, diye durdurdu onu, evet, telefon başucunuzda ve uyamyorsunuz. Doğru A. Y.O.T. ye koşuyorsunuz. Aktör Bilâl, ayağa fırladı, heykelüraj Nizam onu oturttu. Dinlenmen lâzun, dedi, heyecanlanma! Aktör Bilftl: A.Y.OT. ye koşmuyorum, gidiyorum, diye ekledi. Ve kapımda beni bekleyen bir memurla karşılaşıyorum. Boyuna geğiren bir memur.™ Siyasetçi Ahmet: Geğirebilir, dedi. Bunun size arkadaşlannıxı unutturmaması gerekir. Ama benim üzerinde durduSum sorun bu değil. Aktör Bilâl: Arkadaşlanmın da çağınldığını düşündüm, dedi. Nıtekim A.Y.OT. deki müdürlerden biri bana arkadaşlarımdan söz açtı, onlarla da konuşmu? olduğunu çıtlattı. Siyasetçi Ahmet: Karıştırmayahm, diye durdurdu onu ve birden sağ yana, eski bakanlardan Fazlı'ya döndü. Size soruyorum, dedi, neden gittiniz tiyatronun önüne? Eski bakanlardan Fazh'nm canı sıkılmıştı bu soruya, daha doğrusu soruya değil de, sorunun ona yöneltilmesine. Çünkü, herkesin bildigi gibi, tiyatronun önüne üç kişj gitaıişlerdi. Bu üç kişi heykeltıraş Nizam'm ya da eleştirmen Hulusi'nin değil de kendisinin seçilmesi ve hiç düşünülmeden seçilmesi elbette kolay yutulur şeylerden degildi. Fakat dişini sıkacaktı eski bakanlardan Fazlı, akhndan geçenleri belli etmesi hiç doğru olmazdı. Neden mi gittik? Çünkü baska gidecek yerimiz yoktu. Siyasetçi Ahmet: Tamam, dedi. Benim öğrenmek istediğim buydu. Siyasetçi Ahmet'in bu sözü ve o anda takındığı tavır hemen hepsini sinirlendirmisti. Başyazar Kutsi yerinden kıpırdadı, mendilini çıkartp silkeledi gereksiz yere, silkelenen mendiün içinden bir yirmi beş kuruş düştü, yuvarlana yuvarlana eleşürmen Hulusi'nin ayağınin dibine kadar gitti. Eleştirmen Hulusi eğilip aldı parayı, fakat sahibine verroedi de, havaya atıp tutarak sinirli sinirli oynamağa başladı. Bir fırtına öncesi havası esiyordu odada. tşte bu sırada kapı çahndı, arka arkaya, uzua uzun. Bakıştılar. Kutlu fırladı yerinden. Siyasetçi Ahmet durdurdu onu. Herkes yerine otursun, dedi. Kimse tavnnı değistirmesin! Herkes yerinde oturuyordu, kimse tavnnı değiştirmemişti. Siyasetçi Ahmet, Kutlu'ya: Şımdi açabilirsiniz kapıyı, dedi. Kutlu d>şarı çıktı. Sokak kapısının açıldığmı duydular. Kadın, kapıda biri ile konuştu. Sonra sokak kapısı kapandı. Kısa süren bir sessizlik. Kutlu, saşkın, rengı uçmuş, korku verici bir yüzle döndü odaya. Herkese baktı bir an, hiçbir şey aöylemedi, Başyazar Kutsi ayağa kalktı. Gizli emir mi geldi? diye sordu. Kadın kısık bir sesle: Hayır. dedi, ressam Macit ölmüî. Yediği iki copun sersemliği içinde, o vakte kadar siyasetçi Ahmet'in kurcaladığı tartışmaya zar zor katüan ve başka bir ?ev düşünmeye fırsat bulamayan aktör Bilâl. A.Y O.T yi de, tiyatro o laymı da o an unurup kendine geldi. Uzun bir süde Nigâr'ı nasıl olup da akhndan çıkardığına şaştı. Haber öylesine sarsmıştı ki onu. kendini kollayamıyacağmdan korktu. İlk düşüncesi, hemen Nigâr'm yardımma koşmak oldu. Bu düşüncenın dayandığı duygu, dostluk duygusu idi. Aktör Bilâl buna sevindi, ama kafası karmakanşıktı. NU gâr'a beslediği aşkın gizli kalmastnda artık hiçbir eereklilik bulunmadısı düşüncesi de bu dostluk duyjtusunun içinde. yanında. ucunda bir yerinde vatmıvor muydu? Kimi düşünceler vardır ki. onlarla bir süre yüzyüze gelmekten hoşlanmadığımızı bildikleri için bizden saklanmak nezaketini gösterirler. ama oek de uzağa gitmezler, işe çagınlacakları saat celinceye değin darılmadan beklerler. Aktör Bilâl: Gidelim, dedi. Ve ayağa kalktı. «Nigâr'a gidelim. diyememişti. Hevkeltıraş Nizam: Sen kal. diyecek oldu, «Yorgunsun» diye ekleyecekti, ama aktör Bilâl kesti onun sözünü' Ben kalmam, ben™ Diye bapırdı. Nerdeyse içini döküverecekti, basından gecenleri p^^t^o'u. aşkının bütün öyküsünü. biHün va<son4.cını Am» nevdi bu yaşantl sanki? Neler eeçmisti bssmdan? Bütün öykü dediği kaç sözcük tutardı' Anlattlacak nesi vardı bu öykünim'' B " o m ı l a i o «ırada kendisine böylesine acık seeik sormamıstı elbet, ama aklı ve sinirleri bunlann baskısmı en keskin biçimde duymuştu. Pnrnlmamıs sorular dpSil mivdi insanlan durup dururken baskaldırmağa ften' tşte aktöı Bilâl de bn «oruların varlıgını. o anda kapılıverdiği baskaldırma heyecanından ötürü fark etmişti. «Brlki anlatrns»»'» celir bir yaoısı yok bu öykünün, birkaç sözcüftü zar »or doldurur, ama ben onu uzun umn yaşadım Önemli olan budur.» diyesi eelivordu. îçlerinde en sarsılmış olanı Kutlu idi, şaşkır şaskm avakta duruyor, ellerini uŞusturuyor ve arada bir kocasma bakıyordu. gözlerini aça aça Hevkeltıraş Nizam yanına çeldi onun. Beklenmeyen bir olay değildi. dedi yavasça. Ama eene de inanmak istemivorum Karısr tnanmayacak ne var, dedi, ölmüç işte. Hevkeltıraş Nizam: Evet, dedi Alışmamız lâzım Bıraz güç ola. cak ama, alışacasız Kendını kapıp koyuvarme, Nigâr'n yardım edeceksin. Kadın: Evet. dedi. Sonra da: Hemen gidelim, diye ekledi. Ötekiler hep ayaktaydılar. Başvazar Kutsi: Topluca gitmemiz doğru olmaz arkadajlar, dedi. Eski bakanlardan Fazh: Üçe aynlalım, diyordu. Başyazar Kutsi: (Artrmm v*r) İKİ OLAY Gelibolu savaşlarına ait hâüra lanm içinden bir mektubun dar çerçevesine sığabilecek bir şeyler bıılmak ve yazıyla anlatmak Mevlidi Şerif Ankera Radyosu sanatkirlarından merhum NEYZKN ŞEVKİ SEVGtN'e lthafen bugun; öğle namazından sonra Hacı Bayram camllnde okunacak Mevlıdi Şerıf duasına katılarak merhumun yıice ru. hunu şâd etmelerini butun dost ve evlatlarmdan ve arzu eden din kardeşlerınuzden rica ede. rizAİLESİ Heris 20MU TEŞEKKUR Yıllardanberl ıztırabını çek. mekte olduğum rahatsızlığı. mın teşhis ve tedavisl için yattığım Ankara Yüksek thtlsas Hastahanesinde yakın ilgilerlne mazhar olduğum kıvmetll Başhekün layın Dr. ŞEMSİ OZDILEK: va'dımcıları sayın Dr SATT SINA YÜCESOY: yın Dr AHMET ATAÇIK'a: teşhis esnasmda buyuk 1 K İ İ ve vazife anlayıslarını müsa. hade ett'niTrı Hpmatoloît Servlsi Sefi kıymetli Doç. Dr. sa. vıi E R D O ^ N GÖKAY'a: mıitehassıs Dr sarın ZEKİ KESKINER'e; Isabetli teshls sonunda hem safra kesesi; hem de apandisit ameliyatımı büvuk bir hazakat ve itln» lle aynı zamanda yaparak benl sıhhatime kavusturan Gastroenteroloji Servisınin kıymetli ve çalışkan Sefi a y ı n Oper^ıtor Doçent Doktor TİFFANY JONES GARTH AMA. KIU 8EM BU CMJ^ DtJZEMLİ Btu kıvmetli VP eneriık yardımcıları Op. Dr. sayın MUSTAFA ŞERİF ONABAN: Op. Dr. sayın TUHAN ÜNAL; Or> Dr «a. yın ALPARSLAN GENÇEH; sayın Dr. VAHDETTİN AYIK: sayın Dr NAZMİ SEZGrN; sayın Dr. ÇANBEK SEVEN'e; anestezı mutehassısı sayın Dr. HALE AKOÖUZ'a; bOyük bir intizam içinde ehliyet ve eiddiyetle vaaifelerini ifa eden; muessesenın omek ,bır sajîlık muessesesi olduğunu her hallenvle isbat eden; servislerin bashemşire; hemşıre: hastabakıcı ve butun personeline; hastahanede kaldığım muddftçe beni ziyaret etmek ve devamlı ilgılenmek lutfunda bulunan Tarım ve Orman Bakanhkları mensubu ve Teftiş Kurulu arkadaşlarıma; diğer dost; ahbap ve arkadaşlarıma en deS rin mınnet ve sükran duygula. • rımı ustun saygılarımla arze; derim. : KAZIM SE3JALP ..« • • «• • • • • • • • • • • • • '«• . •» • • • • • • • • • • • • . • NEŞET HAYRİ GÖKOK'a Cumhurıyet 818 KARTAL BİRİNCt ASLİYE H t K U K HÂKİMLlGtNDEN 969/1005 Esas 1970/5 Karar Dâvacı Ayşe Melek Kuvvetli tarafmdan dâvalı Abdulgani Kuvveth aleyhine açılan terk sebebiyle boşanma dâvasmın yapılan duruşması sonunda: îstanbul Vilâyeti Beykoz Kazası Incir Koy Sultaniye mevkiinde 187/60 sayılı evde cilt 1, sahife 95 de kayıtlı Apturrahman kızı Ayşe Melek KuvvetU ile Lübnan tabasından Aptülgani Kavvet li'nin boşanmalanna 20.1.1970 gününde dâvacı'nın huzuıunda dâvalı'mn yokluğunda temyızi kaabil olmak üzere karar verllmlştir, işbu karar teblığ yerine kaım oV mak üzere llânen tebliğ olunur. 20.1.1970 Kfitip Hâkim T755 iBasın; 154; 829 AYLÂK MUSA ••••••I •••••• DOKTOR İLÂN Apa Ofset Basımevl Ticaret Anonim Şirketi adma 1/2/1970 tarihine kadar verilmiş bulunan bütün umumî ve hususî vekâletnamelerin, Şirket unvanınm Apa Ofset Basımevi Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi şekline inkılâp etmesi ve bu kabi] vekâlet muamelelerinde yeni unvan adma verilmesi gerekeceği cihetle eski unvan adına verilen bilcümle vekâletnameler hükümsüzdür. APA OFSET BASIMEVİ SANAYİ ve TtC^RET ANONtM ŞÎRKETİ Cumhurıvet •= 820 Tarık Z.Kırbakan DERt SAÇ n ZOHRBV1 Hastaljklan MfltetaMmı tstlkJ&l OHL Parmakkapı KAYIP Işletme defterıml kaybettim. Bulanların 44 74 90 Hasan Ergen'e telefon etmelerl rica olunur. B37)