07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE DÖRT 5 Evlül 1969 L'UMHURIYET yaptıgı manevra gırasında dlreksiyona ve gaz pedalına hâkim olamamış, kapıdan gireceği yerde bölme duvarına bindirmiş, olduğu gibi alaşağı etmişti bunu. Aksi tesadüf, duvarın öte tarafı da evin banyosu değil mi?... Karısı Annie Pienaarq, o sırada oturmuş en normal şartlarla malum ihtiyacını görüyormuş. Hiç beklenmedik bir anda duvann göç • mesi kadıncağızı fena halde şaşırtmış. Bulunduğu yerden kıpırdıyamıyor.... Taş kesilmiş sanki... Sadece: «Bieele. sen ylr" sarhoşsun »nlaşılan...» diyebilmiş. Beriki birden parlamış: «Kes sesini....» Sonra L&tince olarak ilâve etmiş: «Et age quod ağis Yaptığını yap ve bitir....» Dersler sırasında üç beş dakıkalıjına da olsa sınıftan çıkmak için her türlü çareye başvuruyorduk. En uygun mazeret helâya gitme arzusunu açıklamaktan ibaretti. Hela, okul dışındaki arsalardan birinin ortasındaydı. Garip tesadüf değil mi, ben ve Fanie Baker, dışarı çıkma ihtiyacmı her gün saat tam bir otuzda duyuyorduk. Çünkü ekspres. islasyona tam o saatte giriyordu. Bu trenden daima zengin ve kudretli kimseler inerdi. Genellikle beraberlerinde güzel kadınlar da bulunm'ordu. Onlan seyretmek başlı başma bir zevkti bizim için. Günün birinde biz de onlar gibi olacaktık... Fakat böyle bir sonuca varabilmek için birinciliği daima elde tutmak gerekiyordu. Annem de bu fikirdeycii. Aynı şeyi bıkrr.adan ve usanmaksızuı tekrarlayıp duruyordu: «tkinci ve üçüncü dpfil... Hayatta her şeyde vr daima birinci olmafa bakacaksin.» HAYATIM Vazan: BARNARD Tatil bitmiş, Beaufort Wesfe dönmüştük. Ortada, değişikli ğe benzer bir şey yokmuş gibi geliyordu bana. Oysa vardı ve doğrudan doğruya beni ilgilendiren bir noktaydı bu. Durumu, okula başladığımız ilk gün farkedebilecektim. Çok âni bir farkedişti bu... O yıl, ilkokulun son smıfmdaydım. Gelecek yıl orfaya girecektim demek. Böylece de her şey bambaska bir yönde gelışe cekti. Daha ders yılının birinci haftası bile bitmeden Biggie benimle uğraşmaga başlamıştı. Biggie de Viviers coğrafya öğretmeniydi. Öğrencüer için de başlı başına bir belâydı. Toplu suçluluk prensibine dayanan garip bir usul tutturmuş gidiyordu. örneğin: Sorduğu suale öğrenicilerden biri cevap mı verememişti?... Yainız onu değil. ensesinden yakalıyabildiği •••••••••••••••a •••••••••••••••a "*••*•••«••••••• •••••••••••••••• CHRISTIAN Çocuklnk yılları hiç de parlak bir ortamda Christian Barnard, annesinin ısrarları sonucu şiristifi her teşebbüsü başarraış, sonunda da ünlü bir doktor olmuştur. Küçükkcn ancak uydurma teknelerlc dolaştığı Hint Okyanasunun ılık snlarında şimdi lüks motorlarU dolaşmakta, mkhrumiyet yıllarının acısınt çıkarmakUdır. "Ikincilik, üçüncülük değil, herşeyde birincilik şorl,, herkesi kıyasıya pataklamağa başılyordu. Kabak kafalı bir adamdı. Gözleri kan çanağından farksızdı. 1leri derecede miyop olduğu için gözlerini çok büyük gösteren gözlükleri takıyordu. Kızdığı zamanlar kabak kafasının kıpkırmızı kesümesi görülecek şeydi. İNTİKAM ALMA USULLERİ O gün sabah duamızı yeni bitirmiştik. Biggie, Incil'i bir yana koyarak değneğini aldı. yanıma geldi, bir sual sordu. Bir ona baktım. bir de elindeki sopaya. Bütün gayretime rağmen kendimi kurtaramadım. Değnek sırtıma ve omuzlarıma doğru durmaksızın inip kalkıyor, arkadaşlardan bir kısmının soruyu bağıra bagıra cevaplandırması beni dayaktan kurtaramıyordu. Fakat bizim de kendimize göre bir takım intikam alma usullerimiz vardı. Teneffüs saatlerinde Biggie bir duble brandi içmek için Beaufort West oteline kadar uzanmak âdetindeydi. Bu fırsattan faydalanarak degneğini kınyor, ya da şapkasına iğne dolduruyorduk. Akşam tatilinde bu şapkayı kafasına nasıl geçireceğini görmek için de okulun hemen yambaşındaki çalılıklann arkasına gizleniyor, heyecanla bekliyorduk. Okui kapısından ilk adımını atar atmaz şapkayı kafasına geçirmesiyie çıkarması bir o luyordu. Can acısı sebebiyle bunu her iki elini birden kullanarak yapmak zorunluğunu duyduğu için koltuğunun altındaki dosya da düşüyor, içindeki kâğıt parçalan etrafa yayılıyordu. Kahkahalanmızm sessiz olması için az ter dökmemiştik bu manzara karşısmda. Ertesi sabah çok daha kalın bir degnekle geliyor, sınıfa girer girmez de başüyordu bağırmağa: «Cahiller, budalalar, ser semler... Dünyanın kaç bucak oldugumı gösteririm şimdi ben size...» Gerçekten de gösteriyordu. Sadece göstermekle kalmıyor, öğretiyordu da. Çünkü bir tek kişi bile coğrafya dersinden sımfta kalmamıştı o güne kadar. Bu yüzden korktugumuz nispette ona karşı bir de saygı duyuyorduk içimızde. BİR KAZA VE LÂTİNCE BİR DEYİM Biggie, yainız coğrafya konusunda değil, her bakımdan kültürlü bir adamdı. Lâtince de biliyordu. Bunu, bir gece cakırkeyif vaziyette eve döndüğü sırada fiilen ispat etmişti. Arabayı garaja sokmak için TELKİN VE ISRAR TESİRİNİ GÖSTERIYOR Annemin ikaz ve dürtüklemeleri boşa gitmiyor olmalıydı. Sınıl birinciliğini elde tutma başansını genellikle gösterebiliyordum. Aynı ruh durumu nun sonucu olarak okulumuzun düzenlediği tenis turnu\rasmda da birinciliği kazandım. Yarışma sırasında Michel'in rake • tini kullanmış, taban kısmı kartonla takviyeli bir çift eski pabuç giymiştim. Tehdit ve meydan okumalar karşısında da yavaş yavaş sabırsız bir insan olmağa başlıyordum. Bunun farkına günün birinde ve hiç beklenmedik bir olay sebebiyle varacaktım. Teneffüs bitmiş. sınıfa giriyorduk. Çocuklardan biri, bir digerine saldırarak tartakla mağa başladı. Derhal mâni oldum. Bana: ' Ya. öyle mi?... OkuJdan sonrh görüşürüz...» dedı. Bozulur gibi oldum. O güne kadar kimseyle sille tokat kavga etmiş değildim, böyle bir şey yapmağa da niyetim yoktu. Başıma gelecekleri yainız düşünmek bile nefesimin kesil • mesine sebebiyet verivordu. Bütün ögleden sonraki dersler süresince öğretmenlerin anlattığı tek şey kulagıma girmedi. Paydos zili çalmca çıktık. Bütün sınıf. kavga için en uygun arsaiardan birine yöneıdi. Vardığımızda, ara yere belirii bir mesafe bırakarak iki toprak yığım yaptık. Sonra da ben ve rakibim bunlann arkasın • da sipere yattık. «Havdi bakalun, büyük anneme bir tekme at...» Mje beriki hemen gürledi. Döftüş kurallarına göre bulunduğunıuz yer şeref sahasıydı. Toprak yığınlan da büyük annelerinuzt temsil ediyordu. Taraflardan birinin daha çevik davranaak tekmeyi indirmesi gerekecek ti. Bu açık bir hakaret sayüıyor. kavga da bundax» sonri başüyordu. Fakat ben davranıp ondan yana koşma imkân'ju bulamadan. o benim tarafıma gelip toprak yığınını tekme'.emeğe koyuldu, sonra da göğsümün ortasma okkalı bir yumruk indirerek: «Al bakalım...» diye haykırdı. Telas ve heyecandan ne yap tığunın pek farkına varmaksızın ben de aynı şekilde mukabele ettim. Bir de ne göreyim?. Bizim kabadayı boylu boyuna yere serilmiş yatıyor. Koıku denen şeyi birdenbire unutınuş, tepeden tımağa cesaret kesılmiştim. «Haydi arslanım, şöyle doğrul da görtlim...» diye var gücümle bağırdım. Ne gezer?... O, toprakla sar maş dolaş vaziyette yatıyor, doğrulup kavgayı sürdürmeğa de pek niyetli görünmüyordu. Arkadaşlar, zafer nâraları atarak beni omuzlanna aldüar.» Dönüş yoluna koyulduk. YARIN: ORTAOKULA BAŞLANGIÇ "'"••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••**s*t • ? •• « • • • • • • • • • • • • • • • « • # • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • " •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • " • • • • • • • • • • • • • • • • • • .. . . . • . • . • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • . .. . . . •• « • • • • • • • • • • • • • •« . « . •• . • . ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••*• "**•••••••••••••••••••••••••••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••*• MODESTY BLAISE 32 Doksan yedi. Bravo... Hiç fire verdin mi? Üçü ölü doğdu... İkisi doğduktan sonra öl «aaıı»*aatılıatıaıaıaalaıllaMaaaafl •IIIMllllI » • • •II • • • III ::«HarS 6.129 i l = ••••••••••••••• ••••••••••••••a ••••••••••••••ı •••••ıtıaıaıııı Tiffany «lofios E Evsrr • •»••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••iiıatııııısaııııaallıl» ••••••••••IBI <IMI ICTEDIMIZ? • •••••••••••••••••••••••••••••••••naMiıttııııııattıaaıaılaıııaıtıiMll ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Iiaı • ••••ııtııiHiııııııııı»aııııılıııaffli*ılııııaıııtıııııııııııtıııııılı>* TIFFANY JONES MEVLİT K^C C3OMUL. I .Du. M E I L E ICEBLIYÛ Büvük kaybımız, deeerli pşim. babam, kayınpederi:rî, büyükbabamız, damadım, enişîemiz Nurettin TEKSAN'ın rııhuna ithaf edilmek iizere vefaîının 40. guniîr.e tesadüf eden 7.9 1969 pazar gunü ikindi namazını müteakip Kadıköy; Osmanağa Camii serifinde Hafız Aziz Bahriyeli: Hafız Halil İbr«him: Çanakkaleli; Hafız Fevzi Mısır; Hafız Necati Özer ve Duahan Adem Erim'in isîirakiyle okımacak kur'anı kerim ve mevlidi şerife arzu eden akraba; dost; komsu ve din karde^lerimizin teşriflerini riCa ederiz. TEKSAN: İREZ VE ÖREL AİLEL'ERİ Doksan yedi sosyalist bcbek adayuun ilk haykınşlarını duydun desene? ' Nilüfer, masanın kıyısına ilişti: Bilsen Selim'ciğim, ne türlü seviyorum insan yavrularını. Ana rahminden henüz kurtulmuş ıslak. kaygan ve sıcak bebeği avuçlanmın arasına ahrken yeni bir dünya doğmuşçasına öyle bir sevınç dujuyorum. O anda ben ben olduğumu tumümle unutuyorum. Gerçekleşmiş bir umudu avuç larımda tutuyorvun, sanıyordum. Her defasında: "Işte bu. . Ne varsa bunda var, diyorum. Insanlığın bütün geleceği bunda, diyorum. Bütün ınsarüı|Û birleştirecek, yepyeni bir toplum meydana ge^ı»*'' cek bu, işte bu ilk zafer haykırışını duyduğunı bu yaratık.» diyorum. Sevinçten ağlayasım geliyor. Bü tün doğurttuğum bebeklere kalbimin bir parçasını veriyorum. Kendimderı bir şey katıyorum. Böylelikle onlar sanki benim oluyor. Çok seviyorum b<bekleri Selim, bilmezsin, anlamazsm bu duyguyu.. Nasıl bir umudla, ihtirasla, saygıyla seviyorum. Ağır ağır. kelimelerin üzerinde durarak Selimin gözlerinden gözlerini ayırmayarak konuşmuştu. Birden boynunu büktü: Benim için en büyük felâket, herhangi bir sebeple mesleğimden uzaklaşmak olur. dedi. Ve, Selim'in sarardıgını, gözlerinde bir ışık yandığını gördü. Çok çok mutlusun değil mi, Nilüfer? Bir yönümle öyle. ttiraf edeyim. seni kıskamyorum. Kıskanma... Sen de «Sayın Profesör» idealine erişince... Öyle mi dersin? Kendinden şüphede değilsin >a, Selim? Cevap vermedi Selim. Bir an daldı. Sonra tekrar saatine baktı. Senden hiç aynlmak istemiyorum, Nilufer. cik. Ben de öyle ama, ilk imkânda görüşürüz. Bana telefon edeceksin âeğil mi? diye sordu Selim. Elbette... Haydi Allahaısmarladık. Elini uzattı. Selim yakaladı bu eîi, yanağına sürdü. Avucunu öptü. Sonra parmaklarının ucuy la onun alnına duşen perçeml düzeltti, kaşını düzeltti. Güle güle.. Keşke hiç ayrılmasaydık.. Evdekilere hürmetlerimi, sevgilerimi söyle. Söj'lerim. Sağol! Açtı kapıyı.. Merdivenin başına kadar geçirdi Nilüfer'i. Güle güle, diye tekrarladı. Nilüfer, akşam vizitesine çıkmıştı. Yanmda bir hemşireyle senisleri dolaşıyordu. Doğurmasına iki hafta kala kan geldiği için hastahaneye yatırılan bcyan Sevim'in odasına girdi. Kara üzüm gözlü, kırmızı yanaklı genç kadm, bejaz ör tülerin altmda sırt üstü hareketsiz yatıyor. Karnı karlı bir höyüğü hatırlatıyordu. Başını yan döndürmüştü. Yatağının yanmda oturan zayıf, kurtıral erkeğe gülümsüyordu. El ele tutuşmuşlardı. Doktor hanımı görünce ellerini ayırdılar. Genç adam ayaga kalktı. Kaygıyla çevirdl gözlerini Nilüfer'e. Kansırun yanında dile getire mediği sorulan gözlerinde diîe getirmek istedi. dü. *™ veresim: AYHAN BAŞOĞLU ^İNTİKAM YEMİNİ Nilüfer yaklaştı kary'olaya, ayak ucundald tabelâya bir göz attı. Yatağa sokuldu: Nasılsmız, Sevim hanım? Uykusuzluktan da artık yakınmıyorsunuz d3ğil mi? Çocuk denecek yaşta genç kadın, Nilüfer'ia eline sarıldı, sımsıkı tuttu: Çok korkuyorum, diye sanki kocasına Işit tirmek istemeyerek mırıldandı. İlk doğumu yapmak üzere olan her kadın korkar. dedi Nilüfer. Ama efendim, benim durumum baska. Her hasta kendi durumunu başka göriir, dedi Nilüfer. lncecik esmer bileği tuttu. Nabzı saydı. Sonra avucundaki eli yatağın üzerine bıraktı. Örtüleri açtı. Kalbini dinledi, karnı dinledi, muayen» etti. Yemekten sonra size yıne ilâç verecekler. Geceyi sâkin bir uykuyla geçireceksmiz. Benim durumum başka, diye tekrarladı genç kadın. Nilüfer gülümsedi: Çiçekleriniz de ne güzel kokuyor, dedi. Başucu masasındaki nergısleri işaret etti: Mevsimin en güzel çiçekleri. Genç kadmın dikkatine yön değiştirtmek so» rulan önlemek istemişti. Benim durumum başka, diye tekrarladl, genç kadm. Durumunuz tamamen normâl, üzülmeyin. Çocuğum sağ dogsun da.. Elbette doğacak. Belki sezeryanla alırsınız değil mi, doktor hanım? Sezariyen de gerekmeyecek. Normâl d o ğuracaksımz. eminim. Beni siz... siz, dedi genç kadın. Merak etmeyin, yanınızda olacağım.. M»ra> etmeyin sağ doğacak çocuğunuz. Döndü, muayene sırasında bir köşede siliklesen çekingen genç adamı başıyla selâmladl, odadan çıkıyor. Elleriyle karnını rutarak: Benim durumum başka, dedi genç kadın. Nilüfer, oda kapısmı çekerken genç adamıa tekrar karyolaya yaklaştıgını gördü. tkinci bir odaya girmek üzereydi ki, bir hademe yolufıu keserek kenJisini biı bayın görmeîc istediğini haber verdi. Nilüter'in beklemediği bir ziyaretçi deği! bu, Selimin geleceğine emindi tşte geldi Selim! Odama alın, kahve vapm. V'izitelerim bitsL. geliyonım, dedi. Alışıktır Seiim'in bu türlü davranışlanna. Sa lim, bir tatsızjık çikarır onu kırdığı kanısına vanrsa, kendi içindekı savasta mutlaka yenilir. Otangaç. pişman gelir Nilüfer'e Bilir sevgilisinin o tartışma konusuna asla dönmeyecegini Asla sitem etmeyeceğini. Arada hiç olağanüstü bir durum ?eçmemiş gibi davranacagını bilir Bilir asık snraMa karsılanmavaeagını. eüler yüz göreceğini... Ama bu göriinüşe rağmen de açtıjn va ranın Nilüfer'de kolay kapanmavacagını. günlerce kanayacağını. genç kızın büyiik bir trâde tnicüyle acıs:nı gizlemege çabalavacağını bilir. Bunu bildigi için de artık o da o yaraj'a hiç dokunmaz. Aksine son derece munisieşir. uysallaşır. Bütün iyi duygulannı harekete getirerek kendi açtığı yaranın kapanmasım büyük bir özlenla sağlamağa bakar. Selim yılladır budur. Ta fakülte sıralanndan bu yana tutumu aynıdır. Kendisinin haklı veya haksız oluşunu da pek önemsemez. Tek Nilüfer kendisinden kopmasın. <Arkası r a r ) .NMAL KARAMAGARAU (Cumhuriyet: 10758) Ankara Tıp Fakültesi Dekanlığından 1 Fakültemız Hastanesmın 1969 malî yılı ihtiyacı olup taahhüt eden müteahhit tarafından teslim edilmeyen 13 kalem 146.2:'2.60 lıra ıhaie bedelü teraizük maddesı aynı şart ve evsaf dahilinde müteahhu nam ve hesabına 2490 sayılı kanunun 51'inci maddesi gereğince açık arttırma ve eksiltme ile satınahnacaktır. 2 Bu ı?ın kesın temınatı 17.125. lira olup Banka mektuplarının Tıp Fakültesi Dekanlığı adına tanzim ve nakit teminatlanmn Dekanlık Ayniyat Lvz. Müdürlüğünden tahsilât müzekkeresı alınmak suretiyle Ankara Üniversitesi Saymanlık .Müdüılüğüne yatırmaları sarttır. 3 Açık Arttırma ve Eksiltme 12.9.19fi9 Çuma günü saat lü.OO'da Tıp Fakültesi Hastanesı (Cebeci) Baş Hekimlik üdasında toplanacak Satınalma Komiüyonunca yapılacRktır. 4 Bu ışe aıt mukavele dosyası hergün saat 8,30 16,30 arası Ankara Tıp Fakülleşı Ayniyat ve Levazım Müdürlüğüncfe görülebılir. 5 îstekhlerin 1969 tasdikli Ticaret Odası belgesı ve Kat'î teminat mektup veya makbuzu ile birlikte belirli gün ve saatte Satınalma Komisyonuna müracaatları ilân olunur. ; A. 1419121331,'10723) Gerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanlığından: Fakültemizin HaManesinin 2160 50 olan telefon çagırma numarası 12/8/969 gününden ıtibaren 23 32 05, 23 32 «6, 23 32 07, 23 32 W ile değistirilmiştir. Ilân olunur. (Basın: 21539/10726) Is.anbul jandarma Levazım Âmirliği Safınalma Komisyon Başkanlığından: Kapalı zarf usulü ile yüz takım berber takımı satın alınacaktır. Muhammen bedelı (278UO) yırmı yedi bın sekız yüz lira olup geçicı temlnatı (21Bİ5) tkı bın seksen bes liradır Evsaf ve şartnamesi tstanbul ve Ankara J. Satınalma Komisyon Basleanliklan ile Izmir Ege J . Deniî Bölge K Iıgında gBrülebilir. Ihalesı 25 EYLÜL 1989 perşembe günü saat 11.00"de Demırkapı'dakı Komisyonda yapılacaktır. Teklif mektuplannın ihale saatınden bir saat evvel Komlsyona verilmesi sarttır Pnstariaki gprikmpler kabul ?rli!mP7 (Basın; 21350/10724)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle