25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DORT ru edemediler, sonra gSrüşmek üzere oradan ayrıîdık.. Sametle beraber Çemberlitaşa doğru yürii meğe başladık. O yine beni ikna için binbir türlü 9öz söylüyor ben de onun sözlerini tereddütlerle karşıhyordum. Nihayet: • Ben anlıyorum sen neden bu ife rıza göstermlyonun?» dedi. «Diğer arkada; Muhtara giivenemiyorsun.. Ben de aslında Ifüvenemiyorum. Ama parayı o temin edecek.. Gazeteyi kuranz. çıkar, bakarız ki Muhtarla ij yüriimüyor, onu tasfiye ediveririz!.Babasının gıyabi olarak bana tanıttığı Samed'i ben bu vak'a ile anlamağa başlamıştLm. Ondan ayrılıp matbaaya döndii ğüm zaman Muhtar Yazır'ı orada, odamda buldum. O da benim bu işe neden girişmek istemediğimi şöyle anlatıyordu. Evet hakkın var, Samet ile böyle bir teşebbüse atılmak lstemiyorsun? Doğrusu ben de düşünüyorum. Şimdi meseleyi burada bırakalım.. İlerde gerekirae tekrar ele alınz.» 27 Ağustos 1969 CUMHURİYET POUTKfl GAIERIS1 '•""•' # # . . Yazan: BÜSTLERvePORTRELER C1HAD BABAN 1 lurnikeden önde geçme merakı Birkaç ay sonra Maksim'de, Erenköy Lisesi mezunlan bir çay veriyorlardı. Ben de o çaya dâvetli ıdım, oturduğurnuz masada ilk defa Samet Ağaoğlu ile kargılaştım. İkı eski dost gibi konus luk. Birbirimizi hiç yadırgamadık... O sevdiğim Agaoğlu Ahmet bey hocamın, dili raspa edil miş, gözlerinde yaramaz bir zekâ nın çaktırdığı şimşeklerle ayrı bir parçası idi.. Zulüm görmüş, sınır dışı ırkdaşlarımızın temsilcisi bir babanın kazandığı itıbar dan hissesini almış istikbal vaad eden genç bir adam.. Bu buluşmadan sonra bir süre birbirimizi kaybettik. Ben onu; galiba o da beni yazılarımızla uzaktan tâkip ediyorduk Seneler geçti, o Ankara'da memuriyet sa hibi oldu, ben de Tasvirin yazı iş leri müdürü. Daha ortada ne Demokrat Parti, ne de demokrası vardı.. Bir gün Galatasaraydan benim sınıf arkadasım, Ankaradaki dost luk çevrelerinde birbirleri ile taruşmış oldukları, Muhtar Yazır bana uğradı. Samed'in, îstanbul'da olduğunu benimle göriijmek istediğini söyledi. Beyazıtta eski Küllükte üçümüz buluştuk.. Konu ortak bir ga zete çtkarmaktı. Her ikisi de yüreklerindeki gençlik ihtirasiyle politikaya aülmak ve kendilerini politika âiemine gazete ile, yazıla rı ile ve âdeta zorla takdim etmek istiyorlardı. Bütün sanıklar İzmir'de toplanmıstı. Bunlann müdafaasını Kenan Öner resimdel yapacaktı. Fakat Samet Ağaoğlu, kendi savunmasını bizzat yapmak kararındaydı. sını mümkün görmüyordum. Samet Ağaoğlu: « Bir yalnıı bir gazetenin ortaklan ctlmayacağu. and içerek, bir müeadelenin öncüleri olacağız. Hattâ kafamız tehükeye girse bile birbirimizden ayrılmayacağiz!. Bu ise karar verirken, âkibetleri ciddi olarak düşünmek Iâzun.. Elele verdiğimiz zaman. bu elele veriş bizi ölüme kadar götürebilir.. Seve seve gideceğiz.. Birbirimizden aynlmayacağız!. di yordu. Muhtar da onu tasdik eder gö rünüyordu. Ben çok zoraki görü nen bu romantik teklife ne yana şıyor, ne de inanıyordum. Beni ik POLİTİKAYA DOĞRU Samet Ağaoğlu, politikaya atılmak üzere Ticaret Bakanhğmdaki yüksek memurluk görevinden meteliksiz, fakat izzet ve ikbal ile cekildiğini ifade ederek ayrü mıştı. Ayrılışınt'an evvelki günlerde kendisiyle Ankara Paias'ta. Tasvir idarehanesinde. uzun uzun gö rüşüyor, muhalefetin geleceği üzerinde tartışmalarımız oluyor, o beni yaptığım kavgalarda teşvik ediyor, ben de ona siyasal mücadelenin önünde açacağı imkânları anlatıyordum. Ankara Palas sohbetleri sırasında beni Böîükba şı'ya tanıtan odur. • Sana Anadolu fırtınasını ta nıtayım. demişti. İkisi de Demok rat Parti'nin memur ve müfetlişi idiler. Samet Ağaoğlu, memuriyetten meteliksiz aynlmanın acısını az çeksin diye Demokrat Par ti ona rmaaş bağlamış, o da bu maaşa il il, ilçe ilçe, köy köy dolaşarak mukabele etmişti. Bana anlatıyordu. Bölükbaşı bir fırtınadır. bir kere yaşadıği çevrenin insanları ne düşünürler, ne duyarlar iyi bi lir. hitabeti sürekleyici, kendisi fevkaiade cesur.. Ne diyorsun kiitleleri hop oturtup, hop kaldınyor! D.P. için büyük kazanç.. Müthiş alkışlanıyor!... O devirde Bayar Cuuıhurbaşkanı, Menderes Ba^bskan, Samet Ağaoğlu da Işletmelet Bakanı idi. Bu fotograf da BaşbakanU, Cumhurba^kanı kendislnden Termik Elektrik Santrah konusunda izahat alırken çekllmtîtl. meti tahkir ettiği ve gayrı meşru gösterdiği iddiasiyle, tzmir Ağır Ceza Mahkemesine sevk etmiş. Suçlular tutuklu olarak muhakeme edilecekler, haklarında karar çıkmış. Aralarında Tasvir'in yazı işleri müdürü rahmetli Atıf Sakar, Ankaradan Bayarın ifadesiyle, gecekonduları Demokrat Partiye omuzunda taşıyarak kazandır mış olan Salih, Mithat Perin, Fuat Arna, îzmirde merhum Adnan Düvenci ve Samet Ağaoğlu var. Bu samklarm avukatları da kamu oyunda ses çıkaracak kim«eler, Kenan Öner, Refik Şevket İnce.. Ben Yazı Işlerî Müdürüm Atıf Sakarın savunucusuyum. Sanıklar İzmirde toplandılar.. Durusma günü ortaya çıkacaklar. Kordon"da. Haluk Şamanın evinde kalıyoruz. orada müşterek savunmanın plânını çiziyoruz. Atıf Sakar, Mithat Perin, sâkin neticeyi bekliyorlar, Salih mütevekkil, Düvenci homurdamyor, ama fazla telâşlı değil.. Samet ise hem sinirli, hem uykularını kaçıracak kadar işkilli.. mi yatsın? Bu ne egoist düşünce Samet birdenbire alevleni yor, Kenan Öner"e çıkışıyor. Aslında Menderesin başına bu beia yı açmış olmasından da şikâyetçidir. Onun İzmir dâvasında mutlaka bulunmasını istiyor. Hiç olmazsa bu felâkete dışardan ortak olmalı, katılmalıdır; yap et, mâsuniyet zırhma bürün, sonra uzakta dur, bu ne arkadaş1 ığa sığaı ne in=afa... Olur mu? Bir de Kenan Öner isbat edelim diyor? Ya edemezse?. Ne hakkı var kaderiy le oynamağa Sametin?. NE HAKKI VAR?.. Kenan Öner, istiyor ki Menderesin demecinde ifadesini bulan iddiaları isbat yoluyla ortaya ko yalım!. Dâvâ sürsün, gürültü ol sun.. Hasan Âli Yücel'e karşı tat bik ettiği usülün başarı kazandığını görünce, bu usulü yeniden tatbik etmek arzusunda. Dâvâ sür sün, gürültü olsun, ama Samet ne olacak?. Menderesin iddiaları sâbit oiuncaya kadar hapislerde GÜÇ BİR İŞ Ben onlara, gazetecilikte her ikisinden fazla olan tecrübemle bunun mümkün olamıyacağım an latmağa çalışıyordum. Özel hayatım, ayasi bir maceraya atılmağa elverişli değildi. Kaldı ki onların ortaya koyabüecekleri sınırlı mad di imkân ile benim emeğim birleşse de kurulacak bu gazetenin büyük rekabetler. ve yerleşmiş ga zeteler ortasında başan kazanma BERAET KARARI Samet Aşraoglu. Osman Bölükbaşı için şöyle demişti: «O bir fırtınadır. Bir kere yaşadı&ı çerrenin insanları ne düşünürler ne duyarlar, gayet iyi billyor. Hitabeti sürükleyici, kendisi de cesur. D.P. için büyük kazanç» «••••»•••••••••* (•••••••••••••••t »•••••••••••••••a • ••••••••••••••••••••••«•••••••••••••••••••••«•••••••••••••••*••••••"•••••"••*!!:!! «•^•••••••••••••••«••••••••«•••«••••••••••••« ••••*••••••••>•*••••••••••••,!*!•'.!!!:*,! ••••••••••••••••••••«••••••••••••••••••••••«a ••••••••••••••••••••«•§•••••••••••«•••»•••••• ••••••••••••••••••••••••••••••••••""* MODESTY BLAISE HANYA KONYA An bu alkışlanmalar yok mu? Genç ve siyasete yeni atılmış po Htikacının benliğini afyon dumanı gibi sarıyor. Onun bu dumandan sıyrılması, Hanya ile Knyayı birbirinden ayırması için bir kere sirt üstü düşmesi lâzım.. Yoksa... Çok alkışlanan politikacı alm gan olmaya başhyor, alkışlann yoğunluğuna kulak veriyor, bir topluluğa kendisiyle birlikte üçkişi hitap ederse, birinin ötekinden neden fazla alkışlandığını araştırmaya başhyor. Samet de bu hava içinde meydanlarda kürsülerde görünüyor. 1946da milletvekili olmadığı için, 1950ye kadar önünde uzayıp giden zamanı nasıl aşacağmı düşünüyor, milletvekili seçilenlere karşı duyduğu gıptanın zaman geçtikçe hasede döndüğünü görüyor, bunu kendi kendine bile itiraf etmiyor, ama onıarı eleştiriıken git gide sertleşiyor. 1950 ye doğru DP içinde tumikeden önde geçme merakı başgöstermış tir. Tabii dirsek vuruşlan da olu yor. Dar boğazları asmak için kuvvetlinin yanmda olmak lâz:m, onun için Samed mantığını kuvvetlilerin düşündüğü gibi fay rap ediyor. Menderes her zaman hakhdır. Menderesin yaptığı mücadelelerde. onun söyleyemiyeceklerini o söylüyor, onun yapamıyacağı iddiaları ve isnatları o yapıjcr. Bu yüzden de sürekli ve ıçine kapanık bir vicdan huzur 5uzluğu duyuyor. Bir taraftan pa rasızlık, diğer taraftan parti içî mücadelede üzerine aldığı sevim siz görev onu çetin huylu yapıyor. Bir karşılaşUğımızda babasının Serbest Fırkaya ait hâtıraları olduğunu ve bunlan yayınlamak istediğini söylemişti. Amacı hem biraz para kazanmak, hem de çok sevdiği babasının hâtırasına hizmet etmekti. Serbest fırka hâtıraları bir gazete için enteresan konu idi. Bu yazıları Tasvir adma o zamanın piyasası ile 400 liraya satm aldun. Bu yazı dizisini büyük reklâmlarla yayınlayacağım, bir de bakıyorum ki bu hâtıralar Bedii Faık'in çıkardığı Demirkırat isimli haftalık bir gazetede neşredilmeye başlanmış.. Şaşırıyorum. bunu Samet nasıl yapar? Kendisini ara yıp buluyorum; o aşağıdan alıyor. « Ne yapayım diyor, kusura bakma, çok parasızım.» Bu cevap beni çok üzüyor, fakat onu politika arkadaşlığı içinde mâzur görmeğe çalışıyorum. Zavallı diyorum, yırtınıyor, yoklukla pençeleşiyor... Ona karçı müsamahah olmak Iâzun.. Safinaz kaifanın aba terlikler içinde romatizme iı ayaklarını sürükleye sürükleye işte şu kapıda belirip ziyaretini haber verdiği filânca. falancanın hamfendisi İffet hamfendiyi örneğin, Nilüfer in hiç gözü tutmaz. Bu konuda babaanr.esir.'m aç'.klamalarını büyük bir dikkatle dinler, yine de aydınlanamazdı. Bundan ötürü kendisini de soyîu olmayanlardan sanırlar korkusuyla kendi dünyasından çıkmamayı. kim seyle arkadaş olmamayı kararlaştırmıştı. Bir akşam koynuna girip de annesi. yakında evleneceğini haber verdiği zaman. kendisinin ilk «orusu şu olmuştu: Bari soylu bir kişi mi, anne? Annesi. tath tath gülmüştü: Soysuz insanla evlenir miyim hiç? Elbette soylu. Nâmuslu, çahşkan, efendiden bir yazar. Üstelik de çok güzel piyano çalıyor. Nilüfer. Ferit Belek'le karşılastığı akşamı hiç unutmaz. Okul dönüşü evlerine yaklaştığı sırada piyano sesiyle duralamıştı. Ses, boyasız çarpık pan jurları sımsıkı kapalı oturma odasından gelmekte. oturma odalarmda piyano! Ahşap heyyula odalardan, sofalardan dalga dalga yükselen melodilerle sarsılıyor, kuleleri. bacaları isyan halinde sallanıyor gibi geldi Nilüfer'e. Tatsız duygularla yaklaştı eve... Annesinin derste olması gereken saatte evde, oturma odalannda piyano! Kim getirmiş olabllîr bu piyanoyu bu eve? Kim çalıyor? Acaba piyano çalan üvey babası mı? Annesi bugün evlenmiş olabilir mi? O sırada henüz hayatta bulunan dadısının açtığı kapıdan dalınca. çantasmı fırlatarak oturma odasına koştu. Ardına vurarak açtı kanadı. Cşikte duraladı. Koca odanın bir köşesini tamamen kapla yan kuyruklu koca bir piyano.. Koca piyanonun başında koca bir adam. Koca adam. başını çevirince Nilüfer'le gözgöze geldi. Zayıf yüzü pembe abajurun ışığında pembey di. Bıyıkları kapkara... Ve dişleri bembeyaz. Gülüyordu. Böyle dostça gülen adama somurtulmaz ya?... Gülümsenir. Gülümsedi Nilüfer. O sırada. annesi bir elini esmer adamın onuuna koydu. Pembe abajurun ışığı sevmeğe. öpmeğe al;ş tığı bu ince elin parmağına yeni takılmış bir altın halkayı pırıldattı. Sonra, genç kadm, bu eüyle kızını yanına çağırdı. Başma sanldı öptü. V» her zaman yaptığı gibi kendi öptürdü: Babanı da öp. dedi. Hâlâ piyano çalmakta devam eden Ferit Belek, boynunu yana eğerek yanağı uzattl. Bu oldu bittiyi kabullenen Nilüfer. dudaklarını onun yana ğına değdirdi. Ya ben seni öpmeyecek miyim? Birdenbire döndü Ferit Belek taburede, Nilüfer'i kucskladı. Gülüyordu. Gülüşünde şaka, hos görürlük. muhabbet. kalbi ısıtan bir sıcaklık vardı. Gülerken yüzü aydıniamyor, soylu iç dünyası yansıyordu. Şimdi sana bildiğin bir havayı çalayım, hep birlikte söyliyelim. Ben katüamam sizlere... Benim sesim cırlaktır. Cırlak ses yoktur. Terbiye edememişsindiı de ondandır. Haydi ne çalayun, söyle. Sanki alışılmış, süre gelen, bir sahneydi bu... O akşam piyanonun çevresinde başlıyan dostluklan bunca yıl hiç örselenmeden sürüp geldi işte. Birbırlerine tâviz vermiş, fedakârlık yapmışlar mıy dı? Bunu hiç düşünmemişlerdi. Tatlı, acı anılarls yüklü onbeş yılı birbirlerine örüle örüle tüketmU lerdi. Ve soylu kişilerle soylu olmayan kişiler arasındaki gerçek ayrmtıyı Nilüfer'e ilk Ferit Belek öğretmişti. İnançları kökünden sarsılıvermişti. Yıkılmıştı kendi iç dünyasuun sınırları. İki gerçek dünya bir» NİHAL KARAMAGARAÛ bırıne kanşınca da, Nilüfer, rahat bu solukla v» cesaretle kalabalığın ortasına atılmıştı. Üstelik d« pek büyük zahmet çekmeden rayına oturuverrruşti. Kendi yozlaşmağa yüz tutan kişiliğine taze hm yat verici iik aşmın, nice denemelerden sonra tomurcuk verdiği o geceyi bütün ayrıntılarıyla hatırlamaktadır. Karamsarlıktan silkintp gerçek yaşantısına başlamağa o gece odasına çekilince. kendisiyle savaşa savaşa karar vermişti. Yine oturma odalarındaydılar o gece Kitaplığın önüne çapraz konulmuş yazı masasının biı bm şınria annesi. sarışın başını öne eğmiş, ertesı gün özel öğrencilerine vereceği yabancı dil derslerıni hazırlıyor, bataa.ı öteki başında yazısını yazıyordu. Nilüfer'se her zamanki gibi bitmez tükenmez can sıkıntısından yakınıyor. Okulda hiç arkadaşı yok Tâtillerde hele yapayalnız. büsbütün bunalıyor. Annesi de onun arkadaş edinememiş olmısından yakmmaktaydı. Bir an başını çevirmiş: Onaltı yaşına gelmiş bir genç kız, üç beş arkadaş bulamamıssa suçu kendinde aramalı, demijti. Nilüfer, öfkelendi: Kolaydı üç beş arkadaş bulmak. Biz nasıl bulmuşuz? Çevremiz ne kadar genis. Azıcık uysallaşamadın. Bu gidişle kimselen b« ğenip evlenemiyeceksin de Tam yarasına basmıştı annesi... Nılufer'ın büyük derdi evlenememek ihtimali. Kız kurusu olup evde kalmak korkusu. Yedi cedden soylu bir ailenin oğlu çıkacak da beğenip istiyecek ve Nilüfer de evlenecek. Okulda pek çok kızın flörtü var Birbirlerine fotoğraflarını gösteriyorlar. Mektuplarını okuyorlar, hâtıra defter'erini okuyorlar Çıkıs saat lerinde tâ karşı tramvay durağında bekleyen sevgi lileriyle buluşuyorlar Yanyana j'ürüyorlaı •da. şarak... Kaçamak sinemaya bile gittiklen n''ior. O çüli paytak Serap'ın bile fidan boylu biı ^evgilisi var da Nilüfer'e kimse dönüp bakmıyov. 8u ne kötü tâlih' Bir kez. bir kızın ötekine. kenrimm £ÖS terip fısıldadığını duymuştu: Doğru dediğin Güzel olmasın» çok güzel ama. hiç mi hiç cana yakın değil. Ne yaDip da cana yakın olmalı? İçini derin nrin çekti. Sordu annesine: Demek bütün kabahat benim? Senin elbette. Baba«ı. birden kaleminı ve gözlüğünü masay» bırakıp döndü: Dağ ba?ında tek ağaç olmaktan kurtulup or» mandaki agaçlardan bir ağaç haline gelirsen. arkadaş da hıılur rahatlarsın. dedi Nasıl yani? Nasılı var mı? Arkadaş edinebilmek için ük kez sadece «Ben. demekten vaz geçmen gerekir. Madem ki bu kadar kolaymış. siz bulsanıza bana uygun arkadaşlar. Ben nasıl secevim'1 Ben... Sertleşmek Feril Belek'in huyu desüri' Grnel hkle yumuşak. munis ya\8ş sesle konuspn ^ındu Kavgasın: ancak kalemiyle yapardı. Aileye k»lılah iki yıldır, iîk nlarpk hırçıniastı, teoeden i" • p'di: Yine benl... Kimsin sen?. Söylesene bakayım bana... Dsdelerin suynıuş da. ninelerın buymuş. Baban. annen soyiu kişilermiş Gerçek soylu kisi ne demektir. o konuyu seninle sonra konuşu1 ruz. Sen şimdi söyle bana: Srn k'm^n'.. Sen Siz bana ne hakla .. Hakkı hukuku bir yana bırak. Söyle îimdi kimsin sen?... Sen. ortahalli bir ailenin güzel terbiyeli ama kendini çok beöenmiş huysıız bir k'zısın. Bir Use öğrencisisin. Üstelik de parlak bit ö | renci değil. O da ortahalli... Çocuk yaştan bu van« iki yabancı dil öğrenmiş olman. yabancı okuls gitmen de hiine' deeil. Bu devirde j'abancı dil bilen gençler çok... Senin ne farkın var başkalanndpn ki kendine arkadaş rıegenemiyor. herkesi küçümsü» yorsun? Nilüfer, boğulurcasına sordu: Benim farkım mı? Öyle ya, senin farkın. (Arktn v»rı ••«•••••••••••a* ••••••••#••••••• •••••••••••••••a •••••••••«•••••a «••«••••••»•«•a GartH • • • • • • « » • • • • « • • • • • « • • • • • •••*•••••••••••• • « • • • ••• • • • «• • • • • •• • • • • !•••«••••••«••«••••••••*••••«•••••«>••••••••••• •••••••••••••••• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • « • • • • • • • • • • , ... • » • . • • • •• • • • • • • • • •••••••••••••••• • • • • • • • • • • • • • • • • < • • • • • • • • • • • • • • . ;.. •. • • • • » • • • • • • • • • •;.« • • • • • « • • « « • • • • • • « • • « • • • • • • • • • • • • • « • • • • • • • • •••••••••••••••••••«••«•••••••a • • •• • ••« • • • • • •• • •• • • • • • IIIHIMII ıunmııııtHiıı ••••••••••••.. ••••«•••••••••• ••••••••••••«•• •«#••«••••••••• ••••••••••••••• Tiffffatiy • •• HIHM •••••fl> •••••••••••••••• •"!•••!!!!'.!! • • HfFANY JONES 0 " " veresim: AYHAN B Ş Ğ U l l j N T İ K A M A O L YEMİNİ BİR DÂVA 1950 seçimlerinin yaklaştığı sıralarda Savcılık, İzmir"de büyük bir basın dâvası açmış.. Menderesin, İzmirde verdiği bir deme ci yayın'.ayan gaze'.elerin bütün sorumlularmı bu demeç, hük:; TÜVENAN ÇAKIL ALINACAKTIR (üdiirlüğünden: Etibank Genel 1 Bankamız Anbarü Elektrik SantTalı ihtiyacı olan takriben 17000 m3 Tüvenan çakıl sabit birim îiat esası üzerinden teklıf alma suretile satın alınacaktır. 1 thale 3 Eylul 1969 Çarşamba günü saat (15.00ı de Etibank Genel Müdürlüğünde yapüacak olup, geçici teminatı (27 000, TL.) dir. 2 İhaJeye girecek ıstekiüerin, aı Malik olduklan müteahhitlik karnesini, b) Benzeri biT işi taahhüt suretile yaptıkr laruıa dair belgej i, o Teklıf alma şartnamesinin 6. maddesinde yazılı vesikalan, dı İş yerini gördüklerine ve özel îirtnam*de belirtüen 50. Kg. lık nümuneyi teslim ettiklerine dair Tesis Grup Müdürlügünden alınmış belgeyi, Tekliflerine eldemelen lâzımdır. 3 Tekliflerin ihale gunü saat (14.30) a kadar Bankamız Umumî Muhaberat Servisine verilmiş veya gönderilmiî bulunması lâzımdır Postada vâki gecikmeler dıkkate alınmaz. 4 Teklif alma dosyalan Bankamız İnşaat Dairesi ile Anbarlı Santralı Tesis Grup Müdürlüğünde 1 Eylül 1969 Pazartesı akşamma kadsr görülebüir. 5 İhaleye ıştırak İçin dosya salın alınması şart olup, dosyalar ihale günü saat (12.00ı ye kadar Etibank inşaat Daıresinden (100. TL.) mukabiünde satın alınabilır 6 Bankamız ihaleyi yapıp yapmamakt» veya dilediğine yapmakta serbesttir (Basın: A. 1399021167/10337)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle