26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT 19 Ağustos 1969 CUMHURÎYET POLITlKfl GALBUSI *BÜSTLERvePGOTRELER Yazan: C1HAD BABAN 1 Menderts, tarihten ibret alamayan Başbakandı Bfnim rördüjüm açıdan, Menderes*in siyasî bayatı, 1950 den sonr», rota değistirdi. Demokrat Partinin karulusa ile 1950 seçimleri arası, Menderes'te bn ülkede demokrasivi knrma ve isletme ejtilimi hakimdi. Başvekü olduktan sonra nedense bu isin tamamlanmış ol«Juğuna kendini inandınyor ve kendisini devirip yerine oturduğu Inönü'nün karsısına dikilerek, içine düşmemesi gereken bir kompleksle, demokratik çekişme savaşının ipini azar azar geriyordu. Böylece kısa bir süre sonra, bu mücadele Inönü Menderes mücadelesi haline geldi. Aslında iki muarız, biri iktidar diğeri muhalefet koltuğunda çatışıyorlardı, ama ikisinin kisiliklerindeki kuvvetler denk değildi. Inönü, sabırlı, Menderes aceleci idi. Inönü, V?rşışındaki hücuma geçtiği zaman beklemesini, tahammül göstermesini bilir, onun attığı adımlar geri dönmesi ihtimaii ortadan kalkınca onu fikri ile muhasara eder ve muarızını ror duruma düşürürdü. llk kursunu atmamağa, ilk tecavüzü karsıdan beklemeye alı«ıktı. rar verir, sonra o kararında hakh olduğunu iddia ve isbata çakşırdı. Inonü adımını atarken, tarih yazsın ve hükmünü versin!. diye düşünür, Menderes ise, etrafım «iyi yaptı» desin diye hareket ederdı. Geleceğe ait meseleleri tahlilde de çok farklan vardı. 1nönü bir meselenin tümünü dikkate ahr, o meselenin çözülmesi gereken dönüm nok tasını arar bulur ve bir kere de düğümü çözünce rahat ederdi. Menderes ise olaylara tepeden bakamaz, karşuına çıkan aynntılar üzerinde durur. bu ayrıntılarda boğuluncaya. kadar tartışır, aceleci olrr.asına rağmen neticeye gitrr.ekte gecikirdi. Rakam ezberlemesi, teferruat meselesi «nmum müdürden daha iyi biliyor» dedirtmesi, kendisinde tepeden bakma kudretinin noksanlığınd'an ileri gelirdi. Onun için kendisini methettirmek çabası ile teferruatı iyi ezberleme metodunu kullanırdı. HUZUR VE SÜKÛN SABIR VE TAHAMMÜL Bir karar vermeden evvel hir satranç oyuncusu gibi uzun uzun düşünür, tahammüile tepkileri hesaplar, taş sürdüğü zaman karşısındakinin ne yapabileceğini, kaç ihtimâl içinde hareket edeceğini bir bir hesaplamağa çalışırdi. Onun için zor karar verir, fakat bir kere de karar verdi mi o karardan dönmez ve o kararın sorumluluğunu omuzlanna almaktan çekinmezdi. Menderes ise, yukanda da dediğimiz gibi aceleci, fevri, öfkeli idi. Onun için kararlannın yüzde yetmisiiıe his katar, evvelâ ka Menderes, kendisine haksız oldugu zaman bile hak vermege hazır durumdaklierin liderl idi. Polllikada karakterinin daima layıf t a r a f l a n ağır bastığı için kader çizgisini remedi... !••••• ••••r« »••»•• Inönü ile Menderes arasındaki bir başka büyük fark da devlet nizarru anlayışından ileri geliyordu. Inönü alevlenmeye müsait meseleler karşısında soğukkanlıhğım muhafaza eder, o meselelerin üzerine yürümez, memleketin huzur ve sükununun bozulmamasına çok dikkat ederdi. Menderes ise, kendi tâbiri ile kaşıya kaşıya yarayı azdırmaktan kendini ahkoyamazdı. Aslında înönü prensiplerinin, Menderes heveslerinin adamı idi. Halk Fartisi Başkanı, prensiplerinin adamı olduğu için dengeli idi. Demokrat Parti lideri. heveslerinin insanı olduğu için merak ettiği, serdigi konulara yönelir. diğerlerini ihmâl ederdi. Birincisi dış polıtikada tecrübe sahibi idî, bu tecrübesini her gün dıs olaylan bütün aynntıları ile taktp »derek, aritınrdı. Mendere«, Başvekil olasıya kadar ve onrian sonra uzun süre dış politika ile meşgul olmamıştı. Onun için dış politika konulannda tarihe. jeopolitik verilere, uluslardaki ekonomik potansiyele pöre kendi arabasınm uzun lâmbalarını yakan değil, burnunun dibindeki olaylara çare aramak için kı=a lâmbaları yakan ve dıs politikayı bir milletin kuvvetlerinin toplamında akıl yoluyla yönetilmeçi şeklinrfe değil, gününü kurnazhkla gün etme anlammda yorumlardı. Cemal Gürsel, mcrt, kabadayı ruhlu bir disip lin adamı idi. Milli Savunma Bakanı Ethcm Menderes eliyle devrln iktidarına bir u y a r m a mektubu ya/rnış. bu yüzden de istenmeyen adam haline gelmişti. Fotograf. 27 Mayıs'tan sonraki günlerde, Gürsel'i İstanbul Vilâyeti önunde halkı selâmlarken gösteriyor... rüşmemız, 1961 Ocak ayında ben Basın Yayın ve Turizm Bakanı olduğum zaman Çankaya'da Hariciye Köşkünde olmuştu mek üzere Ankara'dan ayrılırken, orduya yaptığı tamim Qe çok cesur bir hareket olarak telâkki edilmişti. vcfalıdır, bükulmez insandır» demişti. Yine o sıralarda genç yasta emekliye sevkedilmiş olan merhum Şahap Gürler Paça d"a bir dertleşme sırasında aynı ouygularla Cemal Aga'dan bahsetmiş: «Ordu» demişti, «kabadayı ınsanlardan boşlanır, Cemal Paşa ordnda mertlifi, arkadaşlarına karşı gösterdiği yı» kınlıgı ile tanınmıştır. Disiplin adamıdır, elbet iktidara savtı sösterir, fakat iktidar millete ve orduya saygi go'strrmezse, o bn ise boyun tğ BÜKÜLMEZ İNSAN Onun eğilmez mizacı hakkında onu efsaneleştiren sözler .çoktan kulaklanmızı doldurmaya başlamıştı. Kıbrıs Büyükelçisi olan sayın Emin Dirvana'nın aracılığı ile tanıştığım ve dokuz subay olaylarından takibata uğramış olan Sayın Albay Faruk Güventürk de bır gün yazıhaneme geldiği zaman, Gürsel Paşa'nın meziyetlsrinden bana uzun uzun bahsetmişti. Takibat altında olan subaylar, onu teminat olarak görüyorlardı. Albay Güventürk, Cemal Gürsel ıçin: «Saflam, dürüst insandır. UYARMA MEKTUBU Cemal Aga, önce korgeneral, sonra orgeneral olmuş ve Kara Kuvvetleri Kumandanlığına yükselmiştı. O zamanki hükumetle geçınemediği kulaktan kulağa söyleniyoro*u. Mılli Savunma Bakanı Ethem Mer.deres eliyle devrin iktidarına bir uyarma mektubu da yazdığı haber alınmıştı. Bu mektup, birdenbire onu o zamanın idare tarzından ümitsizlik duyan insanlar için bir ümit mihrakı haline getırmişti. Sonra, ona mecbun izin verildiği öğrenildi, Karşıyaka'daki evinde istirahat et Yarın : Gürsel, üzgün ve düşünceli ETRAFIN ETKİSİ Kendisi, henüz muhalefette iken, sonradan DP. saflarına katılmış olan bazı subaylann, Halk Partisini askeri güçle devirme tekliflerine hayır demesini bilmiş, bu tekliflerin dayandığı. tek parti sistemine ve onun bıraktıgı tortulara karşı duyulan memnuniyetsizliklerî. hiçbir zaman sömürmek i^tememisti. Fakat, olaylann skıntısına dayanamadı. Mec1İ5 tahkikat komisyonlan, yetki kanunları ile tek parti devrini çok geride bırakacak adımları atmaktan çekinmedi. înönü'nün tarihle içiçe yaşayarak edindi|i tecrübelere on yılhk başbakanlığı rievrinde bir türlü ?ahip olamadı. Bunda"Mç ttiphe vnk. etraftnm ^*etkisi büyük oldu, Dalkavuklarla meth ve senalan hayatın gerçeklerinden ayıramacîı. Gaiiba Inönü ile kendisi arasındaki en büyük karakter ayrılığı da burada göze çarptı. Çünkü Mend"res. bir kafi'ıenin bir grupun kendisini sevenlerin ona gözü kapalı hizmet etme k isteyenlerin. haksız olduğu zaman bile ona hak veren insanlar grupunun lideri idi. înönü ise daima yalnız adam olarak kendisi ile başbaşa yaşardı. Ona da dalkavukluk edenier olrfu. belki bunların raiktan Menderes'e yaklaşanlardan daha fazla idi.. Fakat o, bunlara hicbir zaman kapılmadı. «Inönfi adam tntmaz, «iyaset arkadaşlarına vefa »östermez» sözlerine rağmen karar vermek için etrafındakilerin ne dediklerini dinledikten sonra, daima kendi içine çekildi. Derin derin düşündü. Adımım öyle sttı. Bundan dolayı da ister iktidarda, ister muhalefette ol»un kisiliğini daima egemen kıldı.. Menderes de böylece aşırı hassasiyeti, aceleciliği, tarihten ibret alamaması gibi noksanları yüzünden kendisini sevenler için bir mağdur olmaktan kurtulamadı... .'**?, NIHAL KARAMAGARAU 15 Bizim doktor Suad hangi ağaca benzeı'.' Korkarım, bütün arkadaşjan sıralayacaksın. Yok hayır, .merak ettim Suad Çetin'in özelliği... Evinde konuk olduğum arkadaş hakkında b» kalım ne hüküm vermişsin. Doktor Suad Çetin'in babası da ünlü bir operatördü. Beyoğlunda muayenehanesi vardı. Apartman katında, ihtiyacından fazla olan arkadaki üç odayı, bağımsız yaşamak istiyen oğluna vermişti. Böylece Seîim, îstanbul'a geldikçe Suad Çetin'in misafiri oluyordu. Nilüfer bir süre dalmış/. Suad Ökaliptus ağacına benzer, diye hükmünü vermişti. Öylesine her derde deva, yararlı bir arkada**ır. Güldü Selim: Son bir sorum var. Söyle! Yıldız'ı da benzet bir ağaca. Nilüfer'in dudaklarınm kıyısında alaycı gülüm seyişi: tzin ver, rakibem hakkında fikrimı söylemi» yeyim. Söyle... Hangi ağaca? Serviye. Amma da yaptın! Neden? Hor görme serviyi.. Divan edebiyatına çok kafiye olmuştur... Boyundan ötürii değil, ruhundan ötürü benzer. Servi gibi koyu renk ru» hu... İçine kapanık, kederli. Ya ben seni hangi ağaca benzetiyorum bir bilsen... demişti, Selim. Hindistan'ın ünlü banyaa ağacına... Hani dallan toprağa uzanır. kök sslar» mif. Bir ağaç bazan bir orman olurmus. An» banyan hangisidir kaynarmış araya. Nilüfer'in eğildiğini, otların arasuvian bir san çiçeği kopardığını görür gibi oluyor. Yakasına iliî» tirmişti bu san çiçeği Selim'in. Hakkm var, Selimciğim. Kök salmak istiyorum, diyordu. Toprağın derinlerine En verimsi» yerlerine... Üremek istiyorum. On bin Nilüfer yü» bin Nilüfer. Sonra ben de banyan ağacı misali. ken di ormanımda kendimi yitirmek istiyorum. Ama ben banyan deeilim ki. olamam da. öylesine potan» siyelim yok Gücüm yok. Bu iklim koşullannda banyan yetis^nez. Orman meydana getirmek içift ağaçlar birer birer dikilir. Büyük bir sabırla.. Onıl da biliyorum. Kısacası yetersizim, Selimcik.. B»nimkisi sadece dileklerden bir dilek. Ya öteki dileklerin? Başhcası sen tabiî Birbirlerine sımsıkı sanlmıslardı. Hiç ayrılmayacaklar, hiç bir gijç ayıramıyacak gibi.» Ama kısa bir süre sonra, Kıbns olaylarının ya' rattığı kargaşada Ferit Belek de güme gidince, Se» !im hırçınlaşmıs, Nilüfer'i kendisinden uzaklag» Yine de ayrıhğa dayanamadıydı. Bir sabah şa> fak vakti, cebinde iki nişan yüzüğüyle Nişantaşındaki evin kapısım çaldıydı. Ne kadar da olağaa bir halmiş gibi karşılamıştı Nilüfer dönüîünü.. Selim o anıya gülümsedi: Kendisinden asla kopamıyacağımı biliyor Sa kah ele verdik. Parmağındaki yüzüğe muhabbetle baktj. Ve ay rılış günü evin antresinde, birbirlerine dolanıp ses sizce, seviîircesine nasıl nasıl ağladıklannı düşündü. Sonra Nilüfer, onu Haydarpaşa'ya kadar g3 türmüî. trenin ardından el sallamıştı. tnsallah bu son ayrılısunız, diyordu Selim. Gelecek yıla kalmaz Konya'ya tâyinin yapılır, bir» likte döneriz, diyordu. Mümkün mü ki oğlum Selim?... Mümkün mü ki (Arkası var) OMU ÖIAJC '»••••••••••••#• SiSiSSiiialIiii» ••••••••• ••••••••••••••••••••a••••••«•••••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••*••**•••• ••«••••••••••••••••••••••«•••••••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• ••«..•••.••»••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• ••••••••«••••«••••••••••«•••••••••«••••«•••••••••••••• VtBaa«aB««»BaB«aaa«a*«a«a#lfl** • Ağaçların büyük mutsuzluğu, bittiklerî yerde kakılıp kalmalarıdır. Bu yüzden bazılan tek başla rına yaşar ve ölürler. Sürülü bir tarlanın ortasmda, ya da bir dağ basında... Eşsiz, arkadaşsız! Ki mi sevgiliden çok uzak düşer. Biri bir dorukta, öteki karşı dorukta. Sadece bakışırlar. Dallan sürtüşemez. Kokuları, tohumlan gidemez. Ömür boyu özlem. Özlem sevgiliye, özlem kalabalığa, birlikte yaşamağa. Kimi kalabalıktadır ama, başka türden ağaçların arasında tek başmadır. Bir bakıma tek yaşasa daha iyi... Kimi sellerle sürüklenir gider, karşı koyamaz... Kimi aşı tutar, kimi tutmaz. Kimi normal ömrünü yaşar ayakta ölür» Kiminî deririr ler gövdesınden, dallan yerlerde ajirüklenerek yavaş yavaş rengini yitirip yaprakları öyle ölür. Ki mini uzun süre kurt, hastalık için için kemirir. Yakınmaz. belli etmez halinden... Bakarsın sararmış yaprakları. düşer dallan... Kiminin gövdesine çakıjla kalb kazarlar kalbsizler... Kimine engizisyon zubnü: Çiviler çakarlar gövdeye boy boy. Ki minin yıllar yüreğini oyar. Oyulur o>Tilur gövde, mağara olur. içinde barınırsın. Yine de dayanır, du rur ayakta, bakarsın yemyeşil filiz vermiş... Ağaçlar gibi ölmeden ayakta ölen insanlar da vardır. Yüreklerini kurt yemiştir. Aslında kurumuşlardır. Ge zindiklerine, bizim gibi hayatla savastıklarına bakar da diri sanırsın. Oysa gerçekte ölüdürler. • Hani bazan insanın kafası fanteziler yaratır ya, Selim. Ben de ne zaman bir mezarlığa gitsem, ağaçlara bakar bakar düşünürüm. Acaba bu vaktiy le kimdi? Şu kimdi? Sorasım gelir serüvenlerini. Ağaçla insan ikilisi hakkında daha bir bu kadar ukalâhk edecektim, neylersin!.. Esnedin. Uy» kun geldi. Ağustos sonlarinda, Nilüfer'in evinin bahçesin. de. sık ağaçlar altmdaki şezlonglarda karsılıkh otu rurlarken bu konu açılmijtı. Doktor Selim, gülerek sorduğunu hatırlıyor: Ben hangi ağaca benzerim? Nilüfer'in bir solukta verdiği cevabı hatırlıyor: Karakavağa. * Hangisi o?.. Bu bahçede var mı? Nilüfer, parmağını uzatıp kendi yatak odasının penceresi önündeki ağacı göstermijti: îîte, büyükbabam dikmis. Aramızdaki ilişki? • Bak bak, yaprakları iki renk gibidir. Pır pır eder her an... Alt yanında sık ve ince tüyler olduğundan beyazımsi ya da külrengi görünür, kadifeye benzer yapraklar. Demek kulunuz iki renkli?.. Yani alaca bir yaratık... Rüzgârda da bel kırar de de tamara olsun. Yok hayır. gövdesi eğilmez. Sağlam. Kalkmışlar, ağaca kadar yüriimüşlerdi. Nilüfer, kollarıyla kuşatmıştj gövdesini ağacm... Yanagıru dayamıştı. Özel bir sevgin var karakavağa? Nasıl olmaz? Her şeyin üstünde alışkanlığım Çocukluğumdan bu yana penceremin önünde nöbet tutmakta... Odamı gölgeler. Yatağundan »eyrederim. Kujlarla, rüzgârla oynaşır yaprakları... Oyal» nırım. Gocunmustu karakavağa benzetilmekten Selim Nilüfer, sen beni küçümsersin. O nasıl söz? Küçüksediğim insanla evlenme ğe kalkışır mıyun? Kavaktan kollanm çözmüs, Selim'in koluna »a. rılmış, gözlerinin içine bakarak çenesini öpmüstü I}te çurasını... Selim, birden gözlerinin yaşardığını sezdi: Sinirlerimi bozdu bu kayısı dalınnı çırpınışı diye söylendi. Konuyu değistirmek için sormuştu Nilüfere: ••••••••••••••a •••••••••••••a* •••••••••••••a* ony Jones TIFFANY JONES Malkocoglu AYHAMBAŞOĞLUj|jNTİKAM YEMİNİ Cemal Gürsel Ü«tün ve deierli ingan, düsmanını ıe* l&mlar, ona knsnmno löyler, sonra haber vererek mücadeleye ba;lar. CONFİCİT3S îzmir'de, Karşıyaka Kulübünde bir dostumun dâvetlisi olarak bulunduğum zaman, kendisini ilk defa uzaktan görmüş ve tanımıştım. O da bir arkadaşıyla kâgıt oynuyordu. Izmir koyuna akşamın gölgeleri ile birllkte serinligi de indiği için, sokaklar piyasa eden .renkli ve gürültülü bir kalabahkla dolmuştu. Dostum onu uzaktsn göstererek: « Cemal att» dedi.. «Çok babacan bir »sktrdir.» Cemal Aga, o zaman Tümeeneraldî, galiba bu uzaktan kar^lasraa 1954 seçimlertnden Üç ay sonra Fuardaki Göl Gazinosunda verilen resmî bir vemekte iki tanıs gibi el fikmıs. bİ7İ birblrimize resmen takdim edenlere. o bir»z bıyık altı edası taşıyan fakat aslında çok dojal ve mâsum olan gülüsü ile: «Cibet tanınm. TaııJarını okumm.» diye iltüat etmiş. ben de: «Pasamı tanımaz o!nr mnvnm!* karsılıgını vererek ve iki erki shhap gibi yâreniik etmiştik. Kendisiyle ikinci gö Duzce Orman Tekniker Okulu Mödürlüğönden No. CSnsi Pardüse Hartcl. dahill elbis» dilsiçi Yekun Miktan 40 adet 380 takım Birim Hyati Lira kr. 250 00 100 00 Mnbınunen tntan Lira kr. 10000 00 38000 00 48000 00 Geçlcı teminat Lira kr. tbale çeku 1 3600 00 Kapslı zarf 30000 adet 1 00 30000 00 2250 00 Kapaü zart tir. 1 Yukaneu yazılı İki parti 2490 sayılı kanun htikümlerlne göre eksiltmeye çıkanimıştır 3 Eksil'sneye gireceklerden 1969 nhnda vlze görmüş ticaret odası belgesi talep edilecek 3 tsteklilerin Kanrma eöre hazırhyacaklan i=' ; ' lannı en geç 10/9/19S9 günü saat 14.00 e kadar Okul Müdürlüğündekl Satm Alraa Komisyonu Başkanlığına vermeleıi lâzım dır. 4 Bu tşe alt sartnameier Ankara, lstanbul, Bursa, Sakarya Orman Başrnüdürlüklerı tle Okul MUdürlüğünde görülebUir. tlân olunuz. Basın: 2009299R7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle