28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE DÖRT zaferler kazanmaya vp alkışlanıp takdir görmeye alışınış bir insandır. Göreceksiniz bu ahşkanlık onu siyasî bir zaferin arkasından da koçturacaktır. Vunanistan'ın şu sırada siyasî zafer olarak yapabileceği tek şey, Kıbrıs'ı ilhak etmektir. O zaman yine iki miUet karşı karşıya gelmiş olacak.. Dostum Menderes'e söyleyin!. Yunanistan'ın. Enosis iddialanna karşı Kıbrıs'ı ilhak edecefiz fikrini gütmesin. Kjbrıs, Türkiye ile Yunanistan arasında bir karga yeri, bir ihtilât düğümü olmasın, bilâkls öyle avarlayalım ki, Kıbns, Tflrkiye ile Tunanistan arasında bir itilâf, bir anla?ma noktası olsun..» Sophocles Venizelos'a o zaman sordum: «Kıbrıs'ın bir müşterek an laşma zemini olması meselesini nasıl öngörüyorsunuz?» «Bakın» dedi, «bir Balkan Paktı kurmadık mı? Bir çün Türkiye. Tunanistan, Tugoslavra arasında vizelerin kalkmasını. pasaportlann ilgasını, gümrüklerin yok olmasını duşünmü yor mııyduk? Hani bir de üç memleketin mnşterek bir danışma pariâmentosu olacaktı? Bu pakt bütün Balkan milletlerine açık olacaktı ya?» 17 Ağustos 19G9 POUTlKflBÜSTLER ve PORTRELER GfllERISI razan: C1HAD 1 BABAN Menderes Kıbrıs'ı ilhak hevesine kapılmıştı tim, meşhur gasinoya girdığım zaman, mevkiiıu son seçımlerde Papftgosa terketmis olan VeMenderes'i hurursuzlug* sevkeden işlerden birisi de Kıbns gailesi oldu. Bu mesele ufuklarda görüldügü zaman Menderes'in itibar egrisi en yüksek noktada bulunuyordu. Türk askerleri Kore»de kahramanca çarpısmışlar, Türkiye'ye çok büyük, fakat sonradan unutulacak şerefler kazandırmışlardı. Türkiye, Avrupa memleketlerine borçlu değildi, sonradan 1938 de oldugu gibi dostlanmıza lktisaden boyun egmemiştik. Makarios, Kıbns'ta kıvranıyor, fakat bütün hücumlan yalmz Ingiltere'ye teveccüh edlyordu. Vunanistan'da; değerli bir asker oldugunu Ikinci Dünya Savasında Italyanları Arnavutluk dağlarına mıhlayarak isbat etmiş olan Papagos, bilyük bir ekseriyetle işbasma gelmiş, istîkrarh bir hükumet kurmaya muvaffak olmuştu. Avrupa Konseyt dönusü ikl gün Nice'te kalmak istedim. Eir akşam 1953 yılı Temmuz lonunda Nice'ten Cannes'a geç nizelos ile karşılastım. Kendislni 1945 Yunan seçimlerinden beri tanıyordum. Sonra o devlet adanu olarak Ankara'ya gel miş, orada görusmüştük. Ben Atina'da kendisini gazeteci ve milletvekili olarak ^ziyaret etmiştim, Paris'te biriki kere toplantüarda tesadüfen buluşmuştuk.. BABADAN MİRAS Beni görünce mutattan fazla bir ilgi gosterdi.. «Bay Baban, siri gördüğüme çok memnun oldum» dedi. «Sizinle bazı seyler görüşmek isti.vorum.» Bir kenara çekildik. Anlatmaya basladı: «Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilrskilerin iyi olmasını ne kadar istrdiğimi bilirsiniz. bu politika bana babamdan mirastır. Atatürk ile babam Venizelos »rasında tarihin acı tortularını tasfiye ederek kurulan bu dostlnk kadar biiyük bir alyasi esere yakın tarihte az rastgelinir. Yalnız korkuyorum Id, bu eseri Tasatamayacagız. Çünkü kıymetini bilemeyecegiz, karşılıklı olarak bu eseri iç politikada demagojiye feda edecegiz. Papagos, askerî ORTAK İDARE « Ikinci Dünya Savaşı. rejim ayrılıkları bu projeleri nep hayal hanesine naklettirdi. Ama biz Türkiye ile Yunanistan aynı oephedeyiz, aynı ideallerin pcşindeyiz.. Kıbns müşterek malımu olsun, ortak idareyi evvelâ orada tecrübe edelim. Bafimız ağndı|ı zaman oraya gidip dinlenelim. Orada birbirimizle buluşup dostluk edelim.. Akdenizdeki bu ada müşterek cennetimiz olsun...» Bu projenin gerçek olarak tahakkuku nasıl olacaktı? Venizelos, onu da kafasında a'aştırmış... Taşınmaz mülklerde ış tirak halinde mülkiyet olur ya, bunun gibi Adanın her zerresir.de müşterek olrnak.. aDüşüniirüz.. Eksperler müşterek idaıenin esaslarını tesbit ederler..» Venizelos'un yanından ayrılmaaan evvel şu soruyu sorrnak ihtiyacıru duydum: «Bu dedim, yalnız sizin fik riniz mi? Yoksa bu fikir Yunanistan'da vürür mu?» «Ihtiyatlı olmak gerek» dedi. «kanaatimce bu fikir şimdi yürür, hattâ biraz daha acele etmek Iâ7.ım. ileride çekişmeler sivasi havayı bulandırırsa, sizi bilmem ama. bizde Kıbns uğruna fpdakârlık yapabilecek hü kumet tasavvur edemem..» Vrnizelos: «Türkiye ile Yunanistan arasında kl ilişkllerin lyi olmasını ne kadar istediğinü bilirsiniz. Bu politika bana babamdan mlras tır. Tedbir alınmazsa sırf Kıbns meselesi yüzünden Hd mület karçı karşıya gelebllir...» de mişti. Reslmde, Menderes He Venlzelos yörülüyor. büsü. her gün kan akacak, bir taraftan kilise, öbür Uraftan ko miteler, oradaki Türklerle u»raşaraklar. Türkiye başını zorla bir derde sokacak...» riz, bir de üstelik anavatana yük olacak nüfusunun 450 bin kijisi Yunanlı toprak alacapz. Ne burasını biçime sokacağız, ne orasını. Gördünüz, tngilizler bile onlarla başa çıkamadı..» «Inçilizler adam idare et; mes ni bilmezler.. Ben adayı ilhak ettikten sonra onları muma çeviririm valUhi.j Lâtife mi ediyordu, ciddi mi konuşuyordu, anlayamadım. Sözü bu konudan iç politikaya nakletmek istemesinden aniadım ki, Kıbns uzerinde fazla durmak hoşuna gitmemektedır. Kalktım, izin istedim, fakat görevimi tamam yapmış olmak için: «Ben» dedim, «düsündüğümü size naklettim..» O yine i?i clddiye almayan bir eda ile: «lyi ettin» dedi. Fakat Kıbns işi gitgide kütüledi. Bütün korktuklarırrua tahakkuk etti. Aradan tngiltere sıynlaı, Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya kaldı. Menderes, bu problem karşısında küçüklük duygusuna saplandı ve Kıü rıs'ı kötü bir iç politika konusu yaptı. KÜÇÜKLÜK DUYGUSU Durdu, düşündü, iskarpininin burnu ile kafasını aynı tempoya uydurup havaya kaldırdıktan sonra: «Hiçbir şey yapamatlar'..» dedi. «tnsan idaresi zordur, hu İS bize çok cana, mala ve fedakârlığa mal olur. Zaten laki Yarın : KIBRIS'I TAKSİM MESELESİ O derirde Makarios. Türkiye'ye karqı flilen cepbe «Jacak kadar güçlenmis. değildl. Bütün saldınlannda sadece tngiltcre'yi hedef tutuyordu. , . •••»•••••••••••••(••••••••••••IMI >»f»iiıı !•••••••«•••«•>•• !•••••••••••••••« •aaaaaaaaaaaaaaa» '""""•"::::::::::«::•• MODcSTY BLAISE O i f i İ Hon.fi ::::::::::::::::::.:::::::::::::: ::::»:»":""»" " "*•»• ••«••••• ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::" : 13 Demek ki teşhisini iyi koyamamı?sm, Selim. Pek yüzeyden görmüşsün Mel&hat'i. Yine ben suçlu öyle mi? Başka bir yönden evet... Genel olarak sen insanlan tanımazyın. Belirli insanları kafandaki belirli kalıplara ille sığdırmağa çabalarsın.. Aritmetik kuralları uygulanamaz insanlara... Senin iki kere iki dört eder dediğin. bakarsın beş ediverir. Sonunda işte böyle şaşırır kalırsm. Kolunu okjadı Selım'in. Sesini daha tatlılaştırdı: Oysa sen geleceğin sayın profesörü, büim adamı, bazı konularda •üpheci olman gerekir! <Aca ba mı?» demen gerekir. Yani kısacası..Teıeddütle sustu. ^ îljl ile dinliyorum, devam*t. , i ^ g"Kısacası, Selimciğim, sen iisanlan sevmedi%itl ÎÇÎtl nftrak da etmezsin. önerîı v'ermediğinden ötürü ruh yapılarıyla da ilgilenmezsin. Yakınlarının bile derinine inmeğe lüzum görmezsin. Doğru olabilir mi bu kızın dedikleri? « Ben mi se\Tnem insanları?... Ya insanlara yardım için seçtiğim en çetin yol? Doktor olmak için bunca çabam?» Doktor olmak için bunca çabası... Geriye bakıyor. Bütün öğrenim yıllarmı bir filimde seyreder gibi görüyor. Gerçek bir seyirci gibi kendine bakıyor. Bu filimde baş rolü oynayan aktöre.» Kendını yetiştirmek için imkânsızlıklar cehennemınde giriştiğ: o savaş... Nice fedakârlık karşılığı kendı aldıklarım ba?kalarına verebiünek için değil mi bu savaş? «Sayın profesör^lüğü amaç edinmesinin temeli de bu duyguya dayanmıyor mu? Kendini al datıyor değil a?.. Yok, Nilüfer haksızlık ebnede. Sana sığındım ya bu akşam, vur abalıya! dedi. Vurmam abalıya, huyum değlldir. Bilirsin Selimciğim. Onun. kuytuluklara bir göz attıktan sonra başını döndürdüğünü görüyor. Şakağına dudaklannın değişini duyar gibi oluyor. Sonra kendisinin bu sokulujtan faydalanıp genç kızın dudaklaruii öfkeyle öpüşünü hatırhyor. İçi titreyerek... Unutamaz o geceyi... Bir ara Taşlık kahvesine gitmeyı düşünmüşler, sonra vaz geçmişler, arka sokaklardan dolanarak, manzaralı köşelerde durarak tâ Beşiktaş'a kıyıya kadar inmişlerdi. Hiç ayrılmak istemiyorum bu gece senden, demişti Selim. Kolay. bizde kalırsm. Ikizler de çok sevinir ler. Biiirsin severler 5eni. Ana bir baba ayn kardeşlerine Fadık'le Ayfeye ikizler der. Ben de çok severim afacartları. Nilüfer gulmüştü tatlı tatlı: Sen kuru fasulye ile bulgur pilâvmı da seversin. Buyurun bakalım! Çocuklarla ilgisi? Annem pişirmişti öğieye. Akşama da kalmıştır. Tabsk tabak yer, iyice geriliriz. İstersen Suad Çetin'i de çağırınz, bizi eğlendirir. Sabaha kadar oturur konuşuruz. Yarm fakülte? Boş ver. Iska geçeriz, birkaç dersi. Sen iyice alıştın dersleri ıska geçmeğe, Nilüfer. Ben ağaç kovuğunda büyümedim. Ben ana baba yavrusuyum. Çakmayacak kadar çahşıyorum yeter. Hâfız değilim <?enin gibi... Hâfız deme de enayi de... Ben zaten kabullenmişim enayiliği... Nasıl kabullenmem ki canımı türpüledim. Dokuz yaşında başlattılardı ilkokula... V'e ben okulun ilk sınıfmdan bu yana hep birinci... Lisede hastalandım. bir yıhmı da öyle yitirdim. Ama yine hep birinci... Ben de birinci ama hep sondan... Yalnız bir KIZDIRMA ENDIŞESI Ankera'ya döndügüm zaman Sayın Başbakanı bu konuyu kendîsıne anlatmak için görmek istemiş. fakat muviffak olamamıştım. Kısa bir stire sonra. tekrar Strazburg'a gıdecek ve orada difeer partilere mensup aiı delegelerin ağızlarını . görmek için fazla israr da ttmedim. Strazburgda. Yunanlı dostlarımızı birer ikişer yemefe götürdüm, aralarında Kıraliyet Partisine mensup olanlar oldugu gibi. kojTi sollan temsii edenler de vardı. Konuşmalarda söz tabii daima dönüp dolaşıyor, Kıbns me selssme intikal ediyordu. Hissediyordum ki. Yunanistan'da, Türkiye yi kızdırmanm endişesi '."ard:r. Hnosis, evet... Fakat eğer Türkiye yi darıltmadan bir orta yol bulunacak olursa, Yunanistan buna razı olacaktı. Türkiye ile ortalama bir anlaşma hem tr.giltere'ye karşı Yunanistan'ın izzeti nefsini koruyacak, hem böylece meseieye bir çıkış noktası bulunacaktı. Gerçi Makarios, pek bu fikirde değildi ama, o tarihlerde Makarios'un önerni ve mevKiinin agırlığı da bugünkü kadar değildi. ••••••••••••••• »•••••••••••••a Tiffony Jones VEttl'P, CuM TE TİFFANY JONES MENDERES'İNT CEVABI M a l k o o o g İ M İ " *«"*". AYHAN BAŞOĞLÜ JjNTİKAM YEMİNİ k u Tekrar Ankara'ya döndüjftim zaman, Menderes'i zijaıece gittim, kendisine Sophocles Venizelos'un Cannes'da, diğex Vunanlı liderlerin de Strazburg'ta bana anîattıklarını naklettim. «öyle zannediyorum ki» dedim, «Venizelos'un fikri pek yabana atılacak gibi deçil. Tesebbüsii Türkiye ele alsa tıiç fena olmaz.. Herhalde tngiltere bizi Yunanistan'ın karşısma dikecek bir politikaya âlet etmemelidir.» Güldü .. Elindeki tesbihle oynadı: «Vay Dısişleri Komisyonu Başkanı vay» dedi. «Bak ne gibi fikirlerle bana geliyor. Sen ne söylüyorsun? Ben Kıbns'ı ilhak edeceğim... Anladın mı?» Bunun üzerine ben güldüm: «flhak etmek isteyebilirsi. niz» dedim. «Fakat muvaflak olamazsımz.. Hem farzedin ki. ilhak ettiniz, adada yaşayan 450 bin Yunanlıyı ne yapacaksımz? Her gün bir ihtilâl îesebK O X G R E Boyabat Kü!tür ve Yardımlaşma Derneğinın 4/8/969 pazar günü saat 13te Genel Kurul Toplantısı vardır. Gündem: 1 Açılış konuşma?ı, 2 Geçici Başkanhk Divanı seçimi, 3 Ihtiram duruşu. 1 Faalivet ve hesap raporlarının okunması, 5 Tüzükte macîcie deSi?imi, S Tenkid ve 'emenniler, V Yönetim Kurulu seçimi. Toplantının Gültepe, TalâtDa«a Caddesi N o : 3«9/A'da yapılacaçı üyelerimize duyurulur. F.kserivpt temin edilmerliğindp hir hafta ?onra aynı yerde tnpIantı yapılacpktır. (Cumhuriyet 9933) KAYIP Beykoz Nüfıu Memur. lujundan aldığım hü\'iyetimi, tstan. bul Emniyet Müdürlüğünden aldıgtm pasaportumu kaybsttim hükünuüzdür. Ounan Saruhan Cumhuriyet • 9911 övünç payım var, hiç bütünlemeğe kalmadım. Bir de kalacaktın bu zekânla. Oysa annem bana hep: «Ah, benim aptal kı zım!» der. tlgilenmesini tembih ettiği yemekleri ku?a benzettim mi? Gerçekten korkunç bir zekân var, Nilüfer, korkunç'. Aferin bana! Ama neylersin ki zekânı bütünüyle tahsilinde yoğunlaştıramıyorsun. Yarın doktor olunca da mesleğinde yoğunlaştıramıyacaksm, öyle görünüyor. Zekân daha ziyade... Da diyeceğini. yutkunma! Bu takdirde sana zararı dokunan bir zekâ oluyor... Yâni muzir bir zekâ. Efendim? Öyle... Bir yönüyle muzir bir zekâ... Çünkü« Dur bu noktada Selim. Sözü nereye yönelteceğini kestirdim, devam etme. Sesi şakacıhğını, sıcakhğını yitirmis, uzaklasıvermi«ti. Selim göz ucuyla baktı. Yüzü de sokulganhğını yitirdi. Uzaklaşıverdi kendinden Nilüfer. Kepenk indi aralarına.... Işte Selim buna dayanamaz. Dayanamamakta... • Allah belâmı versin, benim. Ne kadar da patavatsız insan oldum. Külleri deştim, öfke korıa rı meydana çıktı. Ona en çok ihtiyacım olan îamanda onu yitirdim.> Nilüfer'ciğim! Ne var? «Ne var?» dedi miydi bil ki çok uzaklardidıT. Geri geliyordur yankı gibi. z Unutmayı denemedin mi beş gün içindeî Neyi? Yarım porsiyonluk arkadaslığı. Genç kız. titrer gibi büzülmüş, lonra Selim'in koluna asılmıştı: Dönelim. Üşüdüm... Hem evden merak ederler. • Yanm poreiyonluk arkadaşlığı» unutmadı Nilü fer. Unutmayacak da... Düşüncelerinin önüne ındirdiği perdeyi asla kaldırmayacak. Fikirlerini tar ^mayacak Selimle... Dersleri dışında okuduğu kitapları anlatmayacak. Vermeyecek ona kîtaplarını... Âvare öğle saatlerinde. ya da akşam üzerleri Küllük Kahvesinde karşılıklı otururlarken kollarıyla masaya abanıp öne doğru iğilerek. kurşuniyla mavi karması kocaman gözlerirıde umut ışıkları ona. sarışm kafacığında yarattığı gelecekteki güzel diinya>yı anlatmayacak. Hattâ ve hattâ eskifi gibi dispanserinden, fakir hastacıklarından söz etmiyor artık. Selim, birkaç kez israrla bu konuyu kurcaladı, genç kız baj tan savma cevaplar vererek atiattı konuyu kendine özgü b;r kolaylıkla günlük olaylara. Yalnız bir seferinde: Bütün sazları birden çalm^k istiyen, hiç birini iyi çalamaz, diye ona kendi sözlerini hatırlattl. Hem Sayın Profe=ör»lük, hem dispanser vesaire... Görünüste ilişkilerinde hiç bir değişiklik o!mamıştı. Yine hemen heı gün ösle yemeklerini birlikte yiyorlar, tâtil günlerıni birlikte geçîriyorlar. Selim yine haftada bir iki gece bazan Suat Çetin';e beraber, bazan yalnız. onların evıne dâvet edıliyor. Yine hepsi onu ev halkından biri gibi karşılıyoriar. Nilüfer'in annesi yine yanaklannı öpüyor, bsbası yine bira ya da şarap bardağını dolduruyor, uzatıyor. İkizler yine özei urbalannı giyip karşısında o hafta öğrendikleri bale numaralarmı yapıyor'.sr. Görünüste hiç, hiç bir şey değişmedi ama, Selim, havada bir tedirginlik seziyor. Yine su duruldu, balık avları başladı ondan mı? Ondan mı anlamıyor. Yoksa Nilüfer'in uyarışıyla alınmış bir tedbir mi? • Selim hoşlanmıyor politik konulardan. Onun yanında pas geçelim» filân. (Arkası var) Zeytinburnu Ordudonatım Ağır Bakım Tamir Fabrikası Döner Sermaye Satınalma Komisyonu Baskai.lig.ndan Satın alınacak malzemenin c i n s i Antimuanlı kurşun Mürdesenk Miktarı 10.000 Kg. 8.000 » Muhanunen fiatı Lira Kr. 8.50 9 25 Muhammen tutan Lira Kr. 85.000.00 74.000.00 Geçici teminatı Lira Kr. 5.500.00 4.950.00 NEAA p e Nİ53&TT5M ı 1 Yukarıda cins ve miktarı yazüı iki kalem raalzeme 4 Eylul 1969 günü saat 15.00 de kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. 2 Bu malzemeye ait fennl ve idari şartnameler bedelsiz olarak Komisyondan temin edilebilir. 3 Geçici teminat akçesi nin Kazhçeşme î ş Bankasmın 260 numaralı hesabına yatınlması ve makbuzun teklif mektubu ile usulüne uygun olarak Komisyona verilmesi lâzımdır. 4 Teklif mektuplannın i hale günü en geç saat 14.00'e kadar Komisyona teslimi ilân olunur. ö Postada vaici gecıkmeler nazan itibare alınmaz. ADtL tŞCAN DONER SERMAYE SATINALMA KOMtSYONTJ BAŞKANI 3:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle