Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİrE DÜRT 3 Temmuz 1969 CUMHURtvET üniversite öğrencisinin günlük yaşantısı içinde, kişisel bunalım larından başka yüzleştiği çeşitli sorunlar vardır. Büyük şehirlerden birinde okuyorsa öğrenci yurdunda yer bulamaz, kiminin ailevî durumu onu çok dar bir bütçe üe yaşamağa zorlar, burs için sıra gelme. miştir. ve hepsinin üstünde gazete okuduğu zaman Türkiyenin acı gerçekleri bir kez daha yünine çarpdır. Bazı fakültelerden mezun ola.cak öğrenciler hayata yenik oîlarak başlıyacaklarını hisse ı derler, zira mezun olunca yapacaklan is yoktur ve haliyle öğ,renci kendini mahkum eden |toplumda kızgın adam olarak ;sivrilir. l?te bunun birkaç canlı ömeği. Erzurum Atatürk Üniversitetinden. Haldun Şhnsir. Bu durumda Atatürk Üniversitesinde Edebiyat Fakültesinin açılması bir hata olmuyor mu? Ülkenin sosyal yapısı yönünden duramu incelerseniz olumsuz neticelerin meydana geleceği bir gerçek, ancak ben ;unu kasdetroek isterim ki, burası açılmasaydı, bu kadar öğrenci kahveleri dolduracak ve daha olumsuz işler yapacaklardı. Buradan mezun olunca ne yapacaksınız. Bu sonıya eevap yok yann! Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Suat Anar, «Halimiz harap, iş bulamıyonız. mezun olacağiz. çalışacak yerimiz yok. Fakültede biitün öğrenciler süresiz boykota gitmeyi düşünüyor.» Ankara Üniversitesi Dil, Ta Ergun ÇAĞATAY Siyasi partiler gençlerden ellerini çekmelidirler rih ve Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Tahsin Ozgüç. Öğrencilerinizin boykotunu haklı bulur musunuz? Öğrencilerhnizln iilkenin çefitli sorunlannı tartışma konusu yapmalarını haklı bulurum bu vaıiftleridlr. Ancak yapılanlar kanunlann ölçüsünde anarsiye meydan vermeden yürütiilmelidir. Bir yapılanların bir boykotu icap ettirdiğine inanmıyoraz, bu yönden ne boykotu ne de işgali tasvip edemeyiz. Öğrencüerinizin boykot için ileri surdükleri sebeplerden biri mezunlarm iş bulamamaları. Gecmlş yıllarda fakülteye çok sayıda öğrenci alındığından simdi iş bulmakta zorluk çekiliyor. Üniversite öğretim üyelerinin mezunlarına veya öğrencilerine 1} bulması kanunî bir zaruret değildir. fakat bunu yapmak bir oğretim iiyesinin fazileti lcabıdır. Öğrencisinin işsiz kalması veya ilgisiz bir işte çalışması öpretim iiyesinin arzu etmediği bir sonuçtur, biz buna karsı çabamızı insani duygular içinde yapıyomz ve yapmak 10rundayız. Ve bir gece geç vakit Prof. Tahsin Özgüç ve öğrencilerini Milli Eğitim Bakanhğmdan çıkarken gördüm, mezun olacak öğrencilere i? arıyorlardı. Başka bir grup öğrenci için durum tamamen aksinedir. Ülkede mesleği çok kıymetlidir, mezun olduktan sonra ona bütün iş kapıları açılacak. her türlü kazanç imkânlan önünde belirecektir. Öğrenci. meslek eğitiminden ötürü Türkiye koşullarına göre vasatm çok üstünde bir öğrenim yapmakta, ülkenin problemlerini çok daha çabuk kavramaktadır. Onun isyanı toplumun içinde yerleşen haksızhğa, dönen dolaplara karşıdır. Bunun belki en güzel ömeği Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Istanbul Teknik Üniversitesinin öğrencileridir. Yine Orta Doğu Teknik Üniversitesinin çeşitli fakültelerine mensup öğrenci cemiyetleri başkanları ile yapılan konuşmalarda ba7i iddialar ortaya atılmıştır. (Öğrencilerin isimleri bizce bilinmcktedirı Bizim bo>kotlarımız ODTÜ nin gelişmesl ve bu kuruluşu dışan beyin ihraç eden bir üniversite olmaktan kurtarmaktır. t'niversitenin kurulus gayesi bu paralelde olduğu gibi hâlen bu amacı gerceklestirmek için gayret sarfedilmektedir. Biz burada Türk ekonomisine uygun bir ders görmüyoruz. Meselâ bize okutulan muhasebe dersinin Türkiye'de tatbik imkânı yoktur. Bu sistem Türkiye'de kullanılmaı. Amerikan Büyük Elçisi Komer'in arabasını yakmanın bununla ne iltrisi var? Bizim bunu yapmaktan asıl fjaypmiz Türkiye'deki halka Amerika'nın varlığını ve onların kurmak istediği sömürü düzenini anlatmaktı. Bu oldu. Basını en aşağı bir hafta işçal ettik ve Amerikaya karşı simdiye kadar yapılmış en sert tepkiyi gosterdlk. Boykotların Fransız gençliğinden özenerek başlatıldığı söylendi. Bu fikre iştirak eder misiniz? Onu kim soylemisse halt etmiş. Türkiyedeki üniversite boykotları ve öğrenci hareketleri hiçbir zaman Fransadan esinlenmemiştir. Fransız bğrencilerinden öğrensek, öğrensek bir üniversitenin işRal edilebileceğini öğrenmiş olduk. ODTÜ olarak siz çok sanslMA^ılabilirsiniz. Türkiyede çok az üniversite dğrencisine sizin imkânlarınız içinde okunıak nasip oluyor. ODTÜ çok açık ve kesln olarak muhtar dcğildir. Mütevelli he>eti Amerika>a ve onun getireceği sömürü düzenine hizmet gayreti içinde başa getirilmiş seckin vatandaşlar ve dlğer saygı deeer kinıselerden kurulmuştur. Bu kisiler eğitinı politikasını kendi çıkarlarına göre tâyin cden kimselerdir. dolayısiyle bu zihniyetin işbaşına getireceği rektor ve dekanlar da aynı ga>e>i güderı kişiler olacaktır. Simdi söylenenıere biraz ara veıerek Amenkanın TIME mecmuasından, öğrencilerın Amerikanın en eski. en meşhur ve en iyi üniversitesi o\an Harvard'l İ5gal ettıklerı zaman söyledikleri sözleri nakletmek isterim. «Bu iş adamları ımütcvelli heyeti için) Harvard'ın dişanda Vietnam harbi için subay, içeride zenci ayaklanmalarım idare ederek yatıştıracak eleman yetiştirmesini istiyorlar.» Sonraları Harvard rektörünün odası işga! edilip kasalardaki CIA ile karşıhklı yazışmalar öğrencilerin eline geçinde daha büyuk kıyamet koptu. Harvard'ı işgal eden öğrenciler ve onlan destekliyen yayın organı o laman şöyle bağırıyordu. «Bu universite, milyonlarc» insanı öldurecek harp mekanizmasının çarklarını gelistirmek için bilgin ve diinya ülkelerinia tabiî kaynaklarını yağma edecek teknisyen yetiştiriyor. Harvard Üniversitesi. onun öğretim üyeleri ve dekanları emporyalizm mekanizmasının dinamosudur.» (1) Iki ayrı ulkede soylenenler birbirine ne kadar benziyor değil mi? Bunu toplumların çüriimeğe baslıyan yapılarına yormak gerekir. ODTÜ'ne yöneltilen iddialar hakkında Idari llimler Fakültesi Dekanı Doçent Yaşar Gürbüz, şunUrı söylemiştir. «Bu iddiaya kesin bir şey söylemck imkânsız olduğu gibi, söylenecek herhangi bir şey faraziye olmaktan öteye gidemez. ODTÜ iddia edildiğinin aksine başka gayelerle tamamen ilmi hizmet amacı ile kurulmuş olabilir ve şinıdi dışan beyin ihraç eden bir ortama gelebllir. Durum böyle yorumlanacağı gibi bunun tamamen tersi de olabilir. yani beyin ihraç etmek gayesiyle kurulmuştur fakat bugün vardığı ortanı bu amaçtan uzaktır.» Rektör Kemal Kurdaş ise iddıaları şövle cevaplandırmıştır: ODTÜ'nin Türk toplumuna ekonomik ve sosyal kalkınmasında çok büyük hizmetler yapacağına dair güvenim var ve sarsıimamıştır. 20. asırda ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel aşamalarıııdan biri temel ilim ve teknolojiye tam mânası ile hâkim bir kadronun yetiştirilmesidir. ODTÜ herhangi bir batı üniverMtesi ile kıyaslanacak yüksek oğretim ve eğitim staııdratları ile Türkiyeye böyle bir kadroyu yetistinnektedir. İS. asrın Iklncl yarmnda Har CNİVERStTE ÖNÜNDE PATLAYAN BOMBALAR lük aavaşını yapacak bir kadro vermiştir. Türkiyeye ekonomik ve sosyal kalkınmanın öncü kadrosunu ODTÜ verecektir. Benim için satılmı; iddiası is* son derece çirkin ve utanuacak bir iddiadır. Türkiyede her a?ırı uç kendinden olmayan veya onun amaçlanna hizmet etmeyen herkesi insafsız bir şekilde karalamağa gayret ediyor. ODTÜ de sekiz yıldan beri rektorünı, sekiz yıl kimse bir şey söylemedi. şimdi işi zorbalığa döken bir grup öğrenci ne Amerikancılığımı. ne de satılmışlığımı bıraktı. Tekrar edeyim. eğer Amerikada iddla edildiği gibi evim, param varsa ispat edene bağışlı>acağım. Bu iddialarda bulunanlarla bütün öğrenci kitlesi önünde hesaplaşmağa hazırımBu noktadan sonra öğrencilerin tutumlarındaki açmazlar başlıyor. Bunalım isyana dönerken ünıversiteler pohtika arenası oluyor. Söz gelışi Orta Doğuda rektörlüğü işgal eden öğrencilerin kasadan çıkan banka hesabında rektor Kemal Kurdaş'ın Amerikada sadece 12 doları oldueunu açıklamaları beklenirdi. Halk arasında öğrenci hareketlerine karşı yöneltilen itham ların başmda, «öğrenciler dışardan kışkırtılıyor» iddiası gelıyor. Bu itham Türkiye'de oldugu kadar başka ülkelerde de ile ri sürülmüştür. Amerika'da en fazla öğrenci hareketlerıne sahne olan Kalilomiya Universitesinde çıkan devamlı olaylar için Kaliforniya Valisi Ronald Reagan, «Öğrenci hareketleri, Havana, Moskova, veya Pekin' den beslenen ihtilâlci fruplar tarafından organize edilmektedir» iddiasını savurmuştu. Ancak Washington'daki istihbarat yetkilileri iddiayı yersiz bul mus ve olayların nedenlerinin sosyal problemlerde aranması gerektiğıni söylemişlerdir (II) Türkiye'de bu sorunun cevabını kesin olarak. «Evet» veya «Hayır» diye vermek güç. ö t e yandan ögrencüerin olaylara karşı samimi tutumlannı kendı taraflarına ve amaçlanna doğ ru çekmek için aşın gayret sarf eden kuruluşlann olduğu muhakkak. «öğrenci hareketlerinde dışar dan kışkırtma olduğuna inanıyor musunuz? sonısuna Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Tahsin özgüç, «Bütün siyasî partiler gençlerden ellerini çekmelidirler, Üniversite dışında onlarla kuracaklan iliş kilere kanşamam ama Üniversitenin ilim hüviyetine saygı gös terilmelidir. Koridorlardan. sı nıflardan politika uzaklaşmalıdır. Üniversite ve fakiiltelerde gücümUzün bfiyiik bir kısmını politik olayları yatıstırmak için harcıyoruz. Oysa biz emefimizi araştırma ve öğrenim için kul lanmalıviz. Üniversiteden politi ka>ı çıkarmak bu memlekete yapılacak en bfiyük hizmet olacaktır» derken, Orta Doğu Teknik Üniversitesi îdarî İlimler Fakültesi Dekanı Yaşar Gurbüz, «öğrencilerin dışarıdan kışkırtılması çok mümkündür» şeklinde cevap vermiştir. Bu şekliyle, bağımsız Türkiye sloganı, öğrencilerın davranışı yanında tüm samirnî inançlanna rağmen kuru gürültü olarak kalmağa mahkum oluyor. Bağımsız Türkiye, ekonomik plânlama ve toplumun sosyal çevresine daha iyi yön verecelt metodlar sayesinde gerçekleşır. Düzen ne olursa olsun, 1924 yaş gruplan arasında yüksek öğrenim ortalaması yüzde 5.6 olan bir ülkede bağımsızlık sloganını gerçekleştirmek hakikatten çok uzak bir hayâl olacaktır. Eğer Türkiye'nin bir bağımsıa lık kavgası olacaksa, eğer halkır bilinçlenme mücadelesi yapılacaksa, bu herhalde Ankara, Istanbul sokaklannda toplum polisi ile taş harbi yaparak olma yacaktır. Mücadelenin başarıya erişmesi için sorunların temeline inmek gerekir. Halen yenl kurulan Üniversitelerde öğretira üyesı ve oğretim üyesi yardımcısı temin etmek aşılması gereken en büyük güçlüklerden bl r;. Acaba teknik sahalarda öğrenim görmüş gençlerden kaç kişi mezun olduktan sonra Trab zon, Elâzığ, Erzurum, Diyarbakır'da kurulan yeni Üniversitelerde asistan olarak çalışmak ister, havatının beş altı yılını yeni öârencilerin yetismesi için feda etmeğe razı olur? Bizce hakikî «Bağımsız Türkiye» savaşı oralarda kaaanılıp, kaybedilecektir. 1 TİME 18 Nisan 1969 II New«week mecmuası 1(1 Vtart 1969 KEMAL KURDAŞ Disi nondi MODESTY BLAISE Yarın : S O NUÇ Uartlı KAGITCI I 60 Tebrik ederim, tebrüt ederim Kudret. Bir hârikaydın! Ges ges geyirerek: Sâhi mi? dedi. Nefise yerinde duramıyordu: Sâhi mi de söz mü şe\erim? Sen komıştırken tüylerim elbisemden fırladı be. Sâhi mıymış.. Arabacı Kel Mıstık, kaydını yaptırmış, heyecanla çıktı parti binasından. Onlan orda görünce koştu, ellerini yakaladı Kudret Yanarda ğm, öptü öptü: Anam avradım olsun ne il başkanı, ne de Genel başkan senin gibi konuşamadjydı. Meger sen... bundan böyle Emniyet müdürünün yanına gidersem anamın donu başıma! Bu, « Emniyet müdürüne şi£ahi raporur verirsem» anlamınaydı kı, kimse farkına bile varmadı. Gerçekten de, Arabacı Kel Mıstık artık Yeni parti'li olmuştu. Buyrun, gideceginiz yere götüreyım! Üçü arabaya binuiler. Kel Mıstık kırbacım gea* havranlannın yeleleri üzerinde şaklattı "«oyine: Deheeeyt arslanlaruuum! XIV. Yol ağzında Kel Mıstık, arabanm içine doğru hafifçe eğılerek sordu : Nereye gıdeceğız beyım? Nefise : Bıze, dedı. Kel Mıstık Nefîse'nin şehirde tuttugu evi bilmiyordu. Kadın semtı soyledı, Mıstık hayvanları o yana surdü. Idris de en az halktan biri kadar hayrandı : Yahu senı bu kadar yılrfır tanırım ama, bu kadarını kaabıl değıl, aklımın kıyısından bıle geçiremezdım. O ne talâkat, o ne insanı sczlerlnin cazıbesme kaptınş.. Pes valtaha... Kudret Yanardağ kıskıs gülüyordu. Ncfise, Kudret'çığmin sol elını ıki avucu arasına almıs. sımsıkı tutuyor, şımdl eve gıdınce annesı, ablası, amca kızının bulunuşuna hayıflanıyordu Nerden de gelmışlerdı ! Adam yeni çıkmıstı hapısten, evıne gelıp dınleneceku. Annesiyle amca kızı Hatıce haycfi neyse, ablasına ne olusordu? Kıskanç karının bıriydi. Ablaysa ne olmustu yânı? Kudret'i pek beğendiğlni, Kudret'ın yanında kocasının çok sönük kalışına hayıflandığını, bu yuzden de itıskandığını biliyordu. Sağa sap ! Kel Mıstık saptı. îdris : Kırk altı seçimlennde keske yolumuz buraya düşseydi, dedi. Kudret Yanardağ, bakmadan : N'olurdu? Ne olacak, seçimi kazanırdm ! Kazanamazdım. Niçin? C.H.P.Iiler seçime hile karıştırmıştı, bilmiyor musun? Ama gene de seçilen seçilmişti.. Nefise, avuçları içindeki kocaman eli hırsla sıkarak : Sen de seçilirdin! dedi. Îdris : Bu talâkat sende olduktan sonra.. Yıllar yılı yakından, hem de çok yakından tanıdığı arkadaşının bayağı bilgili olduğunu dz öğrenmisti. Demek ki sepetinde hayli pamuk vardı hergelenin. Canım ne de olsa pasa soyundan geliyor, yıllarca Osmanlı devletine hizm»t etmis ünlü kisilerin kanını tasıyordu damarlarında. Deve'yle ötckilerin sözlerıne iyi ki u\if mamıştı. Onlara kalsa, Boğaz'daki lokanta terasında piyastos edilip içeri tıkıldıkt^n sonra onu kendi kaderine bırakmahydılar. Hakkında ihbar vardı. Bır kere sabıkalandı mı, ondan KEMAL Tıfffanv JIFFANY JONES JO,SEW 1 SÖYLEJMEDlM./VyV!» ISİ ANTİIÛSÜrrtJM^EfiKE^ ÛÛNİ OLVU « 0 NÜSUfJOStlf sonra damgah eşşek gibi, yalnız Istanbul değil, Türkiye'nin neresinde buna benzer bır üç kâğıtçılık olsa, « Geel!» dıyeceklerdi. Yalan da değildi hani. Değildı ama, malını bilırdı o. O boy, pos, kahp, kıyafet, baktığı hemen herkesi sayıyla kendine getıriş olduktan sonra ne yapıp yapacak, gemısini yürütecektı. Gayet lyı bıltfiği ıçın de ardını bırakmamış, tutuklandığı şehı» koşup gelmıştı. Pek bır şey söylememıştı ama, o «Deve boku» nu da davet etmışti Ne lüzumu vardı"? Burda nıce nıce Deve'lerden geçılmıyordu. En biri su arabacı Kel Mıstık! Cahıl mahil ama. kurt gıbıvdı. Pıreyı deve yaparak şehre Öyle kurnazca yayıyordu kı, sehırliler bal gibi de yutuyorlardı. Deve gelip de ne yapacaktı burada? Anlıyordu Kurfret'in dümenını. Tarat etraf istıyordu. Haksız da değildı ama, Idrıs'e kalsa, taraf etrafın daniskasını burada, yerlilerden bulabilırdı Az oncekı şahlanışı neydı halkın? Onların ıçinden, bundan böyle, kimbilir ne biçim «Deve» ler çıkacaktı. Kudret Yanardağ'sa, tl başkanını düşünüyordu. Adamı fena hırpalamıştı. Hırpalamak ne kelime? Rezil etmişti milletin önünde! Adam büsbütün haksız olmıyabilirdi. Karşı taraf hiç şüphe yok. Yeni partiyi kapatmak için fırsat anyordu ama, ne olacaktı yâni? Bu işler, görüyordu, ince eleyip sık dokumakla olmazdı. İl başkanının yoğurdu değil, dondurmayı bile üfliyerek yemcsi partiyi katınn kuyruğu gibi, ne uzatıp ne de kısaltırdı. Yıllardır halk bu türlü konuşanlara hasretti. Iktidar partisi hatipleri, tkinci Dünya Harbine memleketi sokmamakla öğünüyorlardı. Bunu da çürütmek gerekirdi. îktidann ak dediğine kara, kara dediğine ak demeliydiler. tktidar, memleketi İkinci Dünya Harbine sokmamakla mı öğünü» yor? Hemen karşısma çıkmalı, « İyi halt ettiniz'» demeliydüer. Bu millet anasından at, av» rat, silâhla doğan yığitler yurdunun evlâtlarıdır. Harbe sokmamakla milletin erkekliğini iğdiş ettiniz!» Çok parlak buldu bunu. Zarif stilosuyla kenarları yaldızh cep defterini çıkanp kaydetti: « Milletin erkekliğini iğdis ettiniz teması işlenecek» Nefise eski harfleri bilmediği için, sordu: Ne yazdın şekerim? Defteri cebine soktu: Bundan böyle yapacağım konuşmalarla ilgili bir şey geldi aklıma da... Hattâ çok daha ileri gitmeli, tl başkanı gibi yoğurdu değil, dondurmayı bile üfleyerek yiyenlerden temizlemeliydi partiyi. Evet evet, gereklıydi bu. Şayet böyle yapmaz, işi gevşek tutar» larsa seçimlerde gene kırkaltı'daki hezimete uğrayabilirlerdı. « Ankara'ya, Genel Merkeze gidersem, bundan bahsedeyim. Serbest fırka Halk fırkası çatısmalanna bakma. O zaman dünya İkinci Dünya Harbini geçirmemişti ve başta Mustafa Kemal vardı. Şimdi Mustafa Kemal yofe, îsmet olsa bile, dine dönüş onun zamanında, Şemsettin hocanm başbakanlığıyla başladı. Onlar madem dini siyasete âlet ediyorlar, biz neden etmiyelim? Sagdaki kapının önünde dur, dedi Nefise. îndiler. Kadm. Kel Mıstığı tanıdığı halde, gene de paraya davranır gibi bir hareket yapmca, Kudret Yanardağ fırsatı kaçırmadı: Hanım hanım kendine gel! Erkeğinin yanmda kancık, elini para için kesesine atmaz! Sonra çenesiyle Kel Mıstığı işaret ettî: Senin paran onun yanında geçmez! Kel Mıstık: Senin cantn saf olsun bey, dedi. Senin de, ablanın da, tdris abinin de paralarınız geçmez! Dizginleri toparlayıp, hayvanlarmın yeleleri üzerinde kırbacım şaklattı: Deheeeyt arslanlarmm! Cıvatalarından lâçka araba, cıhz ama güçlfl beygirleriyle çevik bir manevradan sonra, ünlü sakırtısıyla çekti gitti. rulnıasi Twkbe:e sijasi özgür hivp, •>'.;ııi, P v r Tıhbivpnitı ku (Devamı var)