Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHIFE disini sever'v'n kendisir.den uzsl'ia iticagır.:. s;'bahleyin navatiisi gazetede okuyunca, benim bile asabımın ne kadar bozuldugunu, dilimin döndügü kadar anlattım. « Paşam» dedim «bir şarth demeç verin. Eğer deyin, bu derneği kuranlar arasında aşırı solcu olmakla billnen kimseler varsa, ben onlarla iş birliği y»p gözükmezler ve bu mesele o! dıığu yerde kalır.» Nitekim öyle oldu. 26 Temmuz 1969 CUMHURİYET POllTIKfl GHLERISI #BÜSTLERvePORTRELER MAREŞAL ÇAKMAK MERAK VE SABIRSlZLlK /azan: C1HAD BABAN Bayar, işi tathya bağlamak isliyor reşal siyasal hayata atıldıktan, yaverlikten aynbp ticaret ve taahhüd işlerinde başan kazanabildikten sonra da özel olarak devam ettiriyordu. Oraya niçin geldiğimi derhal anlamış olacak ki: « Dün» dedi «Cami bey buradaydı, Mareşal'ın sğzından girip burnundan çıktı, sen sakın yumuşak konuşma!. Bana öyle geliyor ki gazetelerin yayınmdan sonra içine bir kıırt düştü. fakat şiradi kendisine yedirip bu işten vaz geçmek istemiyor.» Maresal köşesinde robdöşambrı ile oturuyordu. Ya kendi tereddüdlerim ya asap bozukluğum görüşümü etkiledi, yahut da. Mareşal'ın da benim gibi asabı bozuk olduğu için, onu her zamanki güler yüzlüîüğü içinde bulmadım. Yine nazikti, yine iltifatlarını esirgemedi ama, bir ön sezi ile olayların aramızı açacağı duygusu sanki yüzünden okunuyordu. KlYAMETLER KOPTU Evvelâ Insan Hakları Derneği meselesine hiç değinmedi, uzun uzun havadan sudan konuştuk, o da biliyordu ki, ben bu iş için kendisini ziyarete gelmiştim, konuya bir an evvel değinmek, apseyi açmak istiyor fakat, ben konudan uzak durdukça, meseleyi deşmek. için acele edemiyordu. Ben de inadıma bu konuya onun gelmesini bekliyordum. Elinin baş ve işaret parmaklarını Dirbirinden ayırarak bıyıklarını taradıktan sonra: « Bir dernek kurduk, kıyametler koptu» diye söze başladı. «580 lira maaş alıyonıı, ben zengin bir adam değilim, emekli tnaaşımı da buna katarak kim seye muhtaç olmadan yaşamak istiyorum. Fakat, bırakmıyorlar ki!. Gelen giden yardım. para istiyor, baş edilir gibi değil.. Düşündüm taşındun, yardım iste Zckeriya Sertel. Cami Baykut ve benzeri solculann da «tnsan Haklan Derneği» nde fiilen görcv alması, kurucu durumundaki Mareşal'i tenkit konusa haline getirmişti. O yıllarda. çekilen bu fotoğraf, Zekeriya Sertel'i göstermektedir. mek için bana başvuranları gön derecek bir yer aradım. Bir hayır derneği onlann muhtaç olanlarına para versin, yardım etsin, hastalannı hastahaneye yatırsın!. Işte tnsan Hakları Derneğini bu sebeble kurdum.» Bu saf sözler beni etkiledi, derhal derneğin niteliği hakkında kendisine bilgi verdim, AH Fuat Başgil ile yaptığım konuşmayı anlattım. Sol eereyanlann bu derneği kendilerine basamak yapmak istediklerini söyledim. ŞARTLI DEMEÇ O, beni stnirlenmeden dikkatle dinledi, bir geri adım atmanın da gururunu zedeleyeceğirü hissediyordu. « Cami, benim tark yıllık arkadaşım» dedi. «Onun aşırı solcu olduğunu hiç duymadım.» Bunun tizerine, zaraanı geldiği kanısı ile açıktan taarruza geçtim; Fevzi Çakmak isminin memlekette büyük olduğunu, töhmet altında kalacağuu ken Göztepe'de Mareşal'ın evinin kapısında beni rahmetli Ahmet Atman karşıladı. Bir zamanlar sadakatla Mareşal'e yaptığı yaverliği, Ma O BAŞKA, BU BAŞKA Matbaaya döndüğüm zaman, Bayar, Köprülü ve Menderes beni sabırsızhkla, merakla bek liyorlardı. Hiç konuşmadan demeci Bayar'a uzattım, o okurUFAK HESAPLAR ken Menderes ve Köprülü yazıyı onun omuzundan gözleriyle izliyorlardı. Bir kere, bir Sustu, belli idl ki kendi benliği ile savaş balinde idi. BU kere daha okudular, Bayar'ın yüzü güldü; meden işin mahiyetini anlama« lyi olmuş» dedi. dan hattâ Ctmi beyin sola kay Menderes hiç sesini çıkarmamış eski bir arkadaş olduğundı, Köprülü hızını alamarnıştı: can haberi olmadan, sırf karşıGene söyleniyor, bağınyor, agır laştığı ve hakkından gelemediği sözler sarfediyordu. yardım isteklerine bir çare bul sun diye, bu derneğin kurucuNihayet Bayar işi tatlıya bağsu olmağa r a a olmuştu. Ama lamak için akşam Taksim gabir kere razı olmuştu, biitün hazinosunda beraberce yemek yeyatı süresince, dediği dedik olan memiö teklif etti. Menderes itibir büyük asker şimdi, politiraz edince Bayar, ben, Köprülü kanın ufak hesaplan içine düve Ziyad Ebuzziya o akşam, şürülmüştü. şimdi yıkılmış olan Taksim Gazinosunda buluştuk. « Cami» dedi «aşın solcu mu?» KÖPRÜLÜ'NÜN « Ne kadar solcu olduğunu bilmem» diye cavap verdim. ISRARI «Talnız ikinci dünya savaşı için de taraftarlık yaptı.j» Aym gün akşam Taksim gazi« Bir adama hökiim fiymenosunda, sağda yüksek yerde den solcu damgası vnrulur nıu?» piste inen meıdivenin hemen Bu soru üzerine biraz daha yanındaki masada buluştuk. Ko açıldım. numuz ister istemez yine Mare« Paşam» dedim «mahkeme şal'dı. Ben Köprülü'nun şiddehuznrunda değiliz, ben de kentıni ve hiddetini ta.«vip etmiyor disini itham etmiyorum, fakat dum. «Mareşal korunması lâzım ortada huküm verecek ve vermekte olan bir kamu oyu var, gelen bir «ahsiyettir. Onu harcamamak gerektiği» fikrindeysiz bütün hayatınız boyunca dim. Türk milUyetçiliğinin sembolü oldunuz. Türk milletinin sizin Ziyad Ebuzziya da aynı fikri hakkmızda yüce bir kanaati savunuyordu. Köprülü ise DP var. Cami bey, Zekeriya bey listesinden milletvekili olan bir hakkmda da doğru veya efri oinsanın Demokrat Partiye zarar lumsuz bir kanaat besliyor, siz verecek bir iş yapmasının mümonlarla bir araya gelirseniz, sikün olamayacagını, bir bildiri zin hakkınızda tereddiitler uyan yayıhlayarak, Mareşal'ın solcumaz nu^» larla işbirliği yaparak Demokrat Partiye zarar verdiğini, bu «lnsan Haklan Dernegi»ne Mareşal Fevzi Çakmak adının da karıştırılmasına en çok kızıp sinirlenenlerin başında D.P. kuroculanndan Fuat Köprülü geliyordu. bir insanı siyasi hayatın cilvell sebepten partinin kendisiyle ne yaşantısı içinde harcamak insamanen ne maddeten biçbir 11gisi olmadığınm ilân edilmesi fa sığmaztiı. gerektiğini söylüyordu. Mareşal bir millet büyügü idi. Yarın : Anadolu savaşuıdan, Türk toplumuna yadigâr kalmış nadir SOSYAL değerlerden biri idi. Onu hata da yapmış olsa korumalı idik. HASTALlK Cephelerden cepnelere koşmuş, zaferlerde hisse sahibi olmuş. Disi Bond MODESTY BLAISE SET EN FİATl VEBECBC SECBEST Yine düşünmeğe başladı.. SonTa da bana komünizm hakkında duşündüklerini anlattı. Kendisi şiddetle komünistlik aleyhinde idi. Çünki evvelâ komünist din düşmanıycU. Din, sırf insanlara vergi bir mazhariyetti. Eşeğin dininden bahsedilemezdi, çünkü o Tanrıyı idrak edemezdi, AUah insanı yaratmıştı, ve kendisini idrak etsin diye insana akıl vermişti. Şu halde din, düşünen, hisseden, konuşan mahluklann ekmeli olan insana özgü idi. Dini inkâr eden toplum insanlıktan uzaklaşmış oluyordu. Onun için evvelâ insanî değildi. Ama komünist^ duşmanı olraak başka, Türk milletinin yüce menfaatleri uyuştuğu zaman So\Tet Rusya ile işbirliği yapmak yine başkaydı. Bunları birbirinden ayırmak lâzımdı. Milli savaş için de, biz Ruslarla anlaşmıştık. Komünist olmamıştık, dostluk yapıyorduk. KAGITÇI 83 Suçum yüz kızartıcıymış, utanç veriyormuşum ona. Pekâlâ dedim, kader dedim, ne yapahm dedim... Bükük boynumla gittim mahkemeye, başıma gelen iftiranın mahiyetini az çok bilen şanlı Türk hâkimi bizi bir celsede ayırmak kadirşinashğım gösterdi. Yaşasın Türk F »kimleriiüiil Yaşasın adaleeeet! Yaşasııın... Şu anda ber.imle hiçblr ilgisi yoktur bu hammın. Beni bosamıştır. Böyle olduğu halde, sırf iktidann iğvâsma uyarak, belki de üç beş kuruş gibi küçük bir menfaatin sevkiyle, duydunuz, hepiniz şahitsiniz, bana ağız dolusu hakaret etti. Eeeeey kanun, kanunu temsil eden vatandaşlanm nerdesiniz, bizi alın, götürün, gereken kovuşturmayı lütfen yapın! Kalabalığın çılgın alkışları arasında kürsüden indi. Görevliler de zaten harekete geçmiş. Şehvar'ı âdeta sÜTÜklvyerek, demindenberi «Müfettisler müfettişi»ni avuçları patlarcasına alkışlamakta olan Kel Mıstık'ın arabasına götürdüler. Kadın arabaya girmek istemiyor, Kel Mıstık'sa koskoca Kudret beğe ağıza alınmıyacak sözler sarfetmiş Olan bu kadını arabasına almak istemiyordu. Kudret bey zııt zıut zıııııt, geldi: Mıstık, yavrum.. Neden almak istemiyorsun arabana? Koştu, beyefendinin ellerine sarılch: Kurban olurum sana beyefendi, senin için canım feda! O halde bizi, görevli beylerin istedikleri yere kadar götürüver! Emredersiniz beyim, emredersiniz paşam, emredersimz... Görevlilerle birlikte arabaya bindiler. Kudret Yanardağ eski karısım sımsıkı tutuyordu. Bıraksa yuvarlanabilirdi, öylesine sarhoştu. îdris'le Deve arkadan izliyorlardı arabayı. Kel Mıstık tam zamanında kamçısını hayvanlarının yeleleri üzerinde şaklatarak nârasını patlattı: Deheeey arslanlarunm! Bu olay da aynca, Kudret Yanardağ lehine lyi bir puvan olmuş, şehir, kadınlar bile, beyefendiye yerden göğe kadar hak vermişlerdi: Doğrusu çok sabırlı insanmış! Ben olacam da, kürsüde konuşacam da, zilli gelip dırdır edecek ha? Anam avradım olsun gırtlağını sıkıveririm! Bırak gırtlağını, tabancamı çeker, dan cfan dan! Erkek adammış ne yapacan? Herifin ağzından Allah kelâmı düşmüyor, kannın? Rakı! Hem boşanma dâvası aç. bo?an, hem de... Böylelerini yaşatmıyacaksın efendi. Yaşatmıyacaksın ki ibreti âlem olsun! Herifin en sıkıntıh zamanmda bırak, mahkemeye ver. sonra da... Şehir günlerce çalkalandı. Yayılan söylentilere göre adamcağız gene de acımış. dâvasından va?geçmiş, üstelik on bin mi, yirmi bin mi, yoksa elli bin mi lira verip sa\*mıştı. E artık bu kadan da fazlaydı. Hiç bir erkek. nâmuslu hiç bir koca bun dan daha dürüst hareket edemezdi. Kan seni en nâzik zamanmda bırakıp boşanma dâvası açsın, ayrılsın, bütün bunlar yetmezmiş gibi iktidardan para ahp siyast hayatma kasdetsin, ondan sonra da... yok canım yok. Bu adam mut!aka mutlaka ermi» olacaktı. 'Peygamber> demeğe dilleri varmıyor, •Ermis» diyorlardı. Ermiş bir Allah adamı olmasa bu sabrı, bu soğukkanhlığı kaabil değil gösteremez di! Kudret Yanardağ. karakolda Şehvar'la yalnız bırakılmalarını rica etmiş, yalnız bırakılmışlardı. Maksadı, kadının iktidar tarafmdan elde edilip ednm?dis»ini öğrenmekti. Kadın, eski kocasınm ü zerleri tüylü kocaman ellerine sarılarak hüngür hün gür ağlarken. onu affetmesini, dâvacı olmamasmı yalvarmıştı. O dilekçeyi verip boşanma dâvasmı açtıktan sonra iüer gibi pişman olmuştu ama, iş işten geçmişti. Geri dönemezdi artık. Sonra asıl sebep, o kaknem, o deli saraylı, buruşuk Dürdâne'ye yolladığı mektup! Hiç mi mide yoktu Kud'ret beyde de ona evlenmek teklif etmişti? Ayol aJtmışm üstünde, akar, kokar, pisin biriydi. Genç, F'\7.e\, alımlı çalımlı bir şey olsaydı vallahi de bil lâhi de gam yemezdi. Ama o? Nasıl mideydi bu nasıl 1 Kudret Ysnardağ gülmüştü: « Orasına senin aklm ermez. Üzerinde dur ma'« • Peki neden çocuk' rını sormuyorsun? Çok sevdiğin kızmı, Alevini?» « Ben yüz kızartıcı bir suçtan hapislere atıl rruş, utanç verici bir baba değil miyim? Böyle bir babanın hakkı var mı çoluğu, çocuğunu sormaya?» Gorffh KARARlNI VERİYOR Rus altıru ile subaylara ınaaş verdigimiz olmuştu. hatır için komünist partisi bile kurmuştuk. Zekeriya, Cami, Tevfik Rüştü, komünist olmadan Rus dostluğu gütmüş olabilirlsrdi. Atatürk'ün millî mücadelede yaptıgı gibi, evet böyle bir dostluğun zamam değildi, ama belki takdir hatası yapmışlardı, takdir hatası yapmak başka, komünist olmak başka idi. Tevfik Rüştü'den hiç ummuyordu, 40 yıllık caminin fikir ve karakter değiştireceğini zannetmiyordu. Biraz nefes aldı, ben kendisini saygı ile dinliyordum. Bir ara sustu, sonra, içini çekti. kararını %'ermişti. « Peki» dedi «öyle ise sen münasip bir demeç yaz, sakın komünist deyi mini kullanma'.. Bana sovlediğin muvafık... Demecin hulâsası şu olsun. Eğer bu dernekte aşırı sol eğilimli insanlar varsa ben onlarla çalışmam ..» Cağaloğlu'ndan Kadıköy'üne Mareşalı ziyarete giderken daha vapurda Mareşal'ın agzmdan acele bir demeç kaleme almıştım, o bana bir demeç yaz deyince Mareşal'den izin istedim, içerideki odalardan birine geçtim, vapurda yazdığım demeci gözden geçirdim temize çektim, tekrar yamna gele'rek kendisine okumaya başladım. Din'.edi, ben okurken o başıyla tasdik ediyordu. Nihayet demecin okunması bitti, o bir kelimcsini bile değiştirmeden demeci :mzaladı. Ben evden çıktığım zaman demeci okumak üzere Ahmet Atman beni arabasıyla Kadı köy'üne kadar götürdü. Iskelede birbirimızden ayrıhrken: « Mareşal'ı büyük bir dertten kurtardm..» dedi. cArtık bu demeç gazetelerde çıktıkdan sonra ne Cami, ne Zekeriya, ne de diğerleri bir daha burada T1FFANY JOKES BESBdT gil? | U i AYHANBAŞOĞLU YEMİNİ nde/i fpleınevTs.t. . Kudret, Kudretçiğim.. biliyorum artık »• na bu türlü hitaba hakkım yok aroa, bağışlai 7Aten yaralıyım, yarama parmak basıp canımı yalcma daha fazla!> , , . , Kızımdan, oğulanmdan haberım var!» Şehvar şaşmıştı: M « Deve mi söyledi?» « Deve, Idris, şu, bu...» « Ne yaptım ben, ah ben ne yaptım? Nasü da senin kadrini, kıymeüni bilemedim?> • Bana annemin ölümünden bahset!» Şehvar sarsılmıştı. Nasıl bahsetsindi? Cenaz» kaldırıltrken olsun başmda bulunmamıştı kj. Gene de: . Sorma. demişti, «sorma Kudret. Zavalh Kudret diye diye..» r Burası yalandı ama, Kudret Yanardağ ı bıl« ağlatmıştı. tşte bunun üzerine Kudret Yanardağ, iç ce binden çek defterini çıkarıp, beş bin liralık bir çek doldurup vermişti ki, kadının elinde çeki go renler, beş bini elli bin sanmışlardı. B«t*parayı âfiyetl» ye. Sonngd«8ik sık yolhyacağım paraları bekle ve diliaîîbıU Şunun bunun, hele hele iktidarm iğvasma sakın kanma. Çünkü, gördün, işi bambaşka tuttum. Mebus olmak işten bile değil. Çocuklarımın gözlerinden b» nim yerime öp. Nikâh var, yok aldırma Çocukla rım da bana, yâni babalarına güvensinier!» Kalkmış, gorevlilere, dâvasından vazgeçtiğini söylemiş., işi resmiyete dökmemelerini tekrar tek rar rica etmişti. Şehvar, elinde çek, basıp gitmiş. Kudret Yanardağ da karakol kapısına îdris, Deve ve araba cı Kel Mıstık'la çıkmıs, Kel Mıstık millete müjdeyi vermişti: c Dâvasından vazgeçti, elli bin lira da ayrıca verdi!» Kudret Yanardağ duymuş, üzerinde mahsustan durmamıştı. Hemen o gece spor arabaya atlayıp, çiftliğin yolunu tutmuş. bir saat sonra da içki masasımn başına geçip. Gülten'in cânı gönülden hazırlayı verdiği çeşitli mezelere yumulmuşlardı. Deve kadehini kaldınp: « Şerefe!» demişü. Sonra da Kudret'e göz kırpıp: • Bu kıza iliştin mi?» « Yok vallaha.. niye sordun?» « Evlenme teklil edeceğim de!» « Çüüüş!» demiçti ldris. « Niye lan bastı bacak? Sana çüş olmuyor da bana niye çüş?» « Ben gencim sana nazaran!» « Benim de elim kolum, boyum posum. ulan beni yarsalar senin gibi dört tane ldris ed«rim be!» Kafaları buldukları sıra da asılmıştı kıza jan şaka: « Bana varır m:sın kız?» Kırıtmişu: « Neden varmıyayım?» Idris'e dönmüştü: « Duydun mu bastıbacak?» Gülten gülüvermişti: • Hanımı duymasın!» Deve, Kudret Yanardağ'a sordu: • Sâhi nerde sizin hanımlar?» « Komşu çiftliğe misafirliğe gitmişler..> Geç vakte kadar yemiş, içmiş, sonra da bua dan böyle ne türlü davranmalarının gerekli oldu ğu üzerinde durmuşlardı. Deve'ye göre, Kudret, dini siyasete fazla kanşünyordu. tşittiğine gör» hükumet, ne pahasma olursa olsun onu tutukl»maktan yanaymış! Kudret Yanardağ umursamamıştı: • Adaam sende...» « Öyle ya, ahşün içeriye ama, müdür deği| mis, ne haber?» « Benim için farketmez!» « Belli olmaz. Sıkj bir tâlimat verirlerse y» narsm..» Ayağa kalkmış, parmakları arasmdaki cigarayı somumrcasuıa çektikten sonra, ağız dolusu bir duman bırakmıştı: • Hâlâ anlamıyor musun? Halk benimle! Halkm, din adamlannın benimle olması ne de« mek? Korkmuyorum. Atsmlar içeri sıkıysa. Bir dahaki konuşmalarımda Hilâfet ve Padişahlığı öveceğim. Korkmuyorum evet, ya devlet başa. ya da kuzgun leşe! lnsan hapishanelerden korkma malı. Hapishaneler insana geniiiiş şöhret temia eder. Geniş şöhretin sonu da mebuslukla biter arkadaş. Korkmuyorum. korkmıyacağım. Bildiğüa den de bir dikiş payı geri kalmıyacağım, o k«dar!» XX Haber şehirde bomba gibi patladı: Kudret Yanardağ tevkif edilmiş! Neden tevkif edilmişti? Niçin? Suçu neydi? Cezaevine gönderilmiş miydi? Şimdi nerdeydi? Arabacı Kel Mıstık'ın cıvatalarından lâçka a r t . bası şehrin ana caddesinden şakırtıyla geçerken, arada bir duruyor, Kel Mıstık arabasından atlayıp bâzı dükkânlara uğruyor, elini ağzma siper ederek küçük bir fiskos, sonra yeniden arabasına atlıy»rak, öfkeyle yapısıyordu dizginlere: (Uevamı vsr) CİHAN KOM. O) Sultanhamam. Katırctoğlu Haı Kat 5, İSTANBUL (llâncüık: 3378 9016)