05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE DÖRT 27 Mayıs 1969 CUMHURÎYET Marks ideolojisi, hürriyetler ve Çekoslovakya Geçen Ağustosun 21 lnci güEü, sabahın erken saatlerinde •vukua gelen olayın, tarihçilerce XX. asnn ikincı yarısında gerçek bır dönüm noktası olarak mutalâa edilmesi kuvvetle muhtemeldır. Olay, birçoklanrruz ıçın, yolun sonunu göstermekıe idi. Beş müstevü devletın Rusya, Polonya, Macaristan, Dogu Alraanya ve Bulgaristan tank ve piyade askerJerinin Çekoslovakya sınırıru çiğnemeleri ve Rus askeri uçaklarııun Prag hava meydanıjıa inmeleri, yalnız Çek ve Slovaklann ümitlerini kırmakla kalmamıştır. Olay aynı zamanda dünyanın her köşesinde, istilâdan altı ay önce, Çekoslovakya'da olan bitenin, politikada yeni bir gönişün doğmakta olduğuna inananlar arasında da hayal kırıklığı yaratmıstır. Bu yeni polıtika demokratik bır komünizmin Marks'ın orijmal ideallerinin hürriyet anlamı ile •birleştirihnesi imkânlan şekiinde özetlenebilir. Işte 21 ağustos olaylan bu fcakımdan çok büyük önem taşımaktadır. Çekoslovakya, 14 mil yonluk ve toprak olçumü Guney Vietnam kadar küçük bir memlekettir. îçinde bulunduğu DOGU BL BUNALIM The Economist Dergisinden Ağustosta önlenen denemeyi engelleme hadisesi bu tarıhten altı ay önce baslamıştı. Dogu Avrupa'da son Stalinist'lerden biri olan Antonin Novotni, 1968 yılının baslarında, Çekoslovakya Komünist Partisinin liderliğuıden istifaya mecbur edilmiş, sonra da Devlet Başkanlıtından çekümiştir. Yirmi yıl süre ıle Novotni ve ondan evvelki liderler Çekoslovakya'da, belki de bütün Dogu Avrupa komünist ülkelerüıin asla affetmez rejimlerinden birini uygulamışlardı. Sonunda, beraber çalıştıgı mes lekdaşlan Novotni'nin aleyhine dönmüşler ve neticede; nazik fakat biraz asabi mizaçh reformcu Dubçek parti liderliğine seçilmişti. Gerçekte Dubçek, ülkesinin hiikumet tarzında, 21 ağustosa kadar hakiki radikal değişiklikler yapmış değildi. Komünistlerin 1948 de memleketı eline geçirdikleri gunlerdenberi, gelecek seçimde de yine seçmenler tek bir liste üzerinden oylarını kullanacaklar, bu da yine komünistlerin parlâmentoda kahir çoğunluğu sağlayacaklannın ifadesinden başka bir şey değildi. Çekoslovakya'yı millî ıflâstan kurtaracak ekononıik re formlar, hâlâ arka odalarda münakaşa ediliyordu. Her şeye karar veren, parlâmento değıl, yine komünist partisi idi. ni taraftariannca Ruslann Iştirakiyle kızılca kıyamet kopmuş tu. Bunun üzerine Buslar, Dubcek ve arkadaşlarını 29 temmuzda R\ıs Çek sınınndaki Cierna köyiinde bir toplantıya çağırmışlar, bundan sonra da 3 ağustosta Bratislava'da Avrupanrn komünist liderlerinin iştirakiyle başka bir toplantı yapılmıştı. Bu toplantıda, Dubcek'in söz hürriyetini sınırlandırmak vaadi üzerine güya herşey yoluna girmişti. Fakat bu sınırlandırmayı, Ruslan meınnun edecek tarzda başarmadığı yahut basaramadığı gerekçesiyle 21 ağustos olayı vukua gelmişti. KABAHAT LENİN'DE Ml? muz yüzyıl boyunca bu memleketin ne şekllde idare edıleceğine, belki omuz süker geçeriz. Fakat Çekoslovakya olaylan, belki de Vietnam'da olacağı gibi, her iki memleket sınırlarından uzaklarda yaşayan insanların ürrut ve hayailerini etkilendirmektedir. Rus tanklan tarafmdan 21 Hürriyetler üstüne Fakat arada mühim bir hâdise de cereyan etmişti. Basında, televizyonda ve umumi toplantılarda söz hürriyeti halka iade edilmiş, bunun üzerine Novot Diçi Bondülü ^^s^^^^ 1956 da, Ruslar Macaristan't lşgal ettikleri zaman, Macaristanda bır mukabü ihtüâlden bahsedılmişti. Bu da tamamiyle yersiz sayılamaz. Çünkü Macarlar, komünistlerin savunma örgütü, Varşova Paktmdan çekileceklerini haber vermlslerdi. Fakat böyle bir şey Çekoslovakj'a için bahis konusu degıldi. Dubçek, Varşova paktına sadık kalacagını bildirmışti. Hattâ Çekoslovakya'da komünist partismin liderliğinin devam edecefini de ilade Ptmisti. Buna, sanki Amerika'da üemokratlardan Cumhuriye^çilere. yahut İngilterede Muhilazakârlardan Işçi Partisine ıktidann devir edilmesi kadar küçük bır degişikliği hazmedemiyen, Ruslar Çekoslovakya'ya (250 (K)0) kişilik bir kuvvet göndermekle mukabele etmişlerdlr. Ve işte Rus hareketi bu sebepten dolayı bır dönemeç noktası telâkki edilmektedir. Ruslar, Çekoslovakya'mn komü nıst dünyası içinde tedricî bir demokrasi hareketinin öncülüğünü deruhte etmesinden korkarak harekete geçmişlerdır. Bu karar yalnız Çekoslovakların degil aynı zamanda, komlınizmin bir gün gelip bürriyet içinde geliseceğini taîunin eden lerin bütün ümitlerini kırmıştır. Bu limit bugiin için belki istikbale kalmış, belki de bUsbütün yok olmuştur. Karşıt ihtilâl Ruslann Çekoslovakya'yı işgalleri birçok düşiinceyi altüst etti buki, komünist sistemi bütün kuvveti partinin bünyesinde toplamaktadır. Parlâmento üyeleri, kabıne âzalan ve adalet mekanizmasındaki görevliler hep partice tayin olunmaktadır. Bu da her üç kolun bir tekelde toplanması demektır 2 Komünist sistem, her şeyi kapsamına alan bır sistemdır. Bir komünist devletı idare eden parti, Batılı partılerden başka yönde de farklıdir. Batıda partilerden en çok seçim zamanları öncesinde veyahut seçim aralannda faaliyet sesleri işitılir. Bır komünist devlette, parti her şeyi idare ve teşkilâtlandırmakla görevlidir. Meselâ kü'.türel hareketler, spor işleri, gazeteler, işçi sendıkalan gibi birçok hareketler Batıda toplumun meşgul olduğu ışlerdendir. Halbuki, Sovyetlerde bu gibi işlerle yalnız ve yalnız parti ügüenir. Parti, hukumetin bütün hareketlerini kontrol altında tutar ve gerekirse bunlarda da son tasarruf lan yapmak sadece partinin tekelindedir. Meselâ, 1967 Orta Doğu savaşında Araplann Israil tarafmdan yenilgiye terkedilmesi, kabinede değil, parti üst kademelerinde alınmış bir karardır. 3 Komünist sistem bir hiyerarşidir. Lenin, partisinin bir elit (seçkin zümre) teşkil etmesini ön görmüştur. Bazı ilk ko münistler gibi, işçi, sınıfmı ted ncen içten yoğurmakta fayda gbrmemiştir. Lemn, işçi sınılını ihtilâl kaderine çeken lok> motifinin elit zümre olduğu kanısmda idi. Bu kendine güvenen zümre, elbette ki, bugünkü komünist partileri üzerinde izlerini bırakmıştır. Diğer taraftan Sovyetler Birliğinde 13 milyon üyesi bulunan komünist partisinin sıra üyeleri, tıpkı bir kılıse mensupları gibi zamanında toplantılara katılmaktan baş ka işe yaramayan halktır. Gerçı kendilerinin parti mekanizmasında bır memurlukları olur sa ışlere karışırlar. Fakat katolık papazlarının Vatikan ;niksek politikasında hiçbır etkileri olrcadığı gibi, onlar da yüksek kademede söz sahibi degillerdir. Sözü geçen heyet merkez komitesi uyeleri (bunlar 195 asil üye ve 165 yedek üye olarak tesbıt edilmiştır) ve bır de 12 üyeden ibaret (presıdıum) başkanlık dıvanı vardır. Parti pohtikası bu heyetlerde bir karara bağlandı mı, bu kararlara itaat, • demokratik mer keziyetçüık» adı altında herkese vacip olur. hürriyeti olmadan ve fıkirler serbestçe tartışılmadan, hayat butun müesseseleriyle toner, gerıye bır hayat karıkatürü kalır kı. bu da" bürokrasinin tek faal unsur olarak yaşamasma hizmet eder. Hayat umumiyetle uykuya dalar ve ortada sadece 2030 kişilik sonsuz enerji sahibi parti liderlerınin emir leriyle hükumet idare edilir • Lenin, Rosa Luxemburga hiç itibar etmemiştl. Belki de ondan daha ıyi bir Marksisti. Çünkü eski günlerde Marksjstler, tarihin seyrini bilinçle tahminin kaabil olduğuna 'nanırlardı. Onlarca tarihin çelik kanunlannı bilenlerin; fen adamlannın fizik kaidelerini bildıkleri gibi, lüzumlu hareketlera tevessül etmelerl hoş görulmek icabederdi. İşte bu nedenle Lenin'in partisi. tarih kanunlarını anladıklarıru sanan bu küçük grup, partiye bu şekli vermişlerdi. Ve işte komüSovyet komünist partisinin nizmin tam iflâsmı hazırlamaktarihinde bu usule aykırı tek ta olan olay da politikanm !âbir misal presidium kararının, boratuar telâkki edilerek, bu merkez komıtesince iptali, lâboratuarda seçkin bazı uzKruşef'ln müracaatı üzerine 1957 de vukua gelmiştir. Ve iş manların ham madde olarak insan varlığı üzerinde çalışmalate böylece komünist partisi korından başka bir şey defiidir. damanlannın bütün iktldarı ellerinde tutan en çogundan 12 Komünistler politikanın agırlık merkezini evvelâ iktidan ele kişinin kararma, en azından tek geçirmek ve geçirdikten sonra bır müstebidin emrine ıtaatten da istenilen kimselere tevdiinin başka bir Örgüt degildir. Bu gerektîgi kanısındadırlar. N« teşkilât Lenin tarafmdan kuvar ki. kerçek bu degildir Porulmuştur. 1917 de, bu sekilde litikanın ağırlık merkezi iktidabir teşkilât kurulduğunu goren n kontrol ve iktidan ellerinde komünistler, Lenin'in hatalarıtutanların her zaman denetirn nın yaratması ıhtimali olan teh altında bulundurulması şartılikeîeri n zaman sezmişlerdi. dır. Bunlardan biri Rosa Luxemburg edında bir kadın olup, şu satırlarla adeta bir kehanette • Yarın: bulunmuştur. Sistemdeki «Genel seçimler yapılmaksıaksaklıklar... zın, smırsız basın va toplantı Tehlikeyi sezen kadın Meydan okuma Dubçek idaresi altmda Çekler ve Slovaklar, 1948 yıhndan ben katlandıklan dikta rejimi içinde sınırlı bir hürriyet tecrübesine girişmiş bulunuyorlardı. Fakat Rus'lar bu mutedıl tecrübeyi büe bir meydan okuma şeklinde tefsir etmişlerdir. Acaba neden? Bunun cevabını Sovyetlar Birliginın 1917 yüından berl uygulayıp diğer oriüç ülkeyi de' kapsamına alan idare sisteminde aramak gerekir. Dofnı, yahut yanlış bir teşhis koyarak Rus'lar Dubcek'in halka vermek istediği sınırlı bir hürriyetin, yavaş yavaş komünist sis temi temelden kemirecegini \e bunun sarî bir hastalık gibl her tarafa bulacağını tahmin et mişlerdir. Bunun önüne geçılmediği takdirde diğer Dogu Avrupa komünist ülkelere ve nihayet Sovyet Rusya'ya da sirayet edeceginden ürkmüşlerdir. Tahmin ve teşhislerin isabetinde hatalar mevcuttur. Çün kü, Dubcek'in gelişmenin bu şekli almasını istediğine dair elde müspet hiç bir delil yoktur. Ancak, Rus liderleri, Batılı liderlenn aksine; herhangi bir ho$görürlülük riskine girişmekten daima kaçınmıslardır. Ruslar hastahğın nasıl sirayet edeceğini bildiklerini zannetmektedirler. KAGITCI 26 «Baldız»Ia, «bacanak. bakıştılar. Yâ, demek sekreteri de vardı? Hani devleün gizli işlerinde kullan. dığı bir memuruydu? Ne olursa olsun, «Baldu» için farketmiyecekti. Ister şehirde çalkalandığınca, devleün gizJi işlerinde çalışan biri, ister kendi hesabına gazeteler çıkaran bir iş adamı olsundu. Seviyordu zorla mı? Adliye'de, candarma nezarethanesinde ilk gördüğü güh vurulmuş, önceki günkü konuşmalarmdaysa içindeki sevda alevlenmişti. Ne ayıptı, ne de günah. O gün cezaevinden ayrıldıktan sonra •Hocânım.a koşmuş, heyecanla her şeyi uzun uzun, ballandıra ballandıra anlatmış, hattâ .Hocânım» da: « Kız bu yaşunda beni bile iştahlandırıyorsun. diye gülmüştü. Sonra kasabaya istemiye istemiye gitmiş, Kemâl ağa'nın karısı olan ablasına, ardından da yetmişlik annesine içini açmış dbkmüştü: Ölen rahmetli kocasmdan daha uzun boylu, daha enli, çok daha da yakışıkhydı. Hani alımkâr olsa bir iki demez hemen •Peki»yi basar, ondan sonra da tarlalarıyla. çiftliğinin başma geçirtip oturturdu. Eniştesi adam olsun da bu işi perkiştirsindi işte. Hoş o da hoşlanmıştı adamd^n, anlıyordu. Yateğı nı vermişti. Yemeği birlikte yiyor, bir an birbirlerınden ayrılmıyorlardı. Annesi, ilk gözağrısuun üstüne gelen "ve kız.mı sevdalandıran yeni damat adayından dolayı sonsuz bir memnunluk içindeydi. Çılgın kızı ilk kocasınm ilk zamanlarında yerde durmaz, gökte durmazdı Allah vermeye. «Çok muhabbet tez ayrılık getirir. demışti bilenler. Bu muhabbetin çokluğundan olacak, adamcağız daha evlüiğine doymadan uçuruma yem olup gitmişti. Onun için, buna karşı bir parça ağırbaşlı olmasını isteyecekti ama, kadın, tıpkı ilk kocasında oldu ğunca, ortada da henüz ne fol, ne de yumurta yok ken, çalmadan oynamağa başlamıştı. Sekreterinizi tanımak isterdim.. Tanırsımz bundan böyle.. Çok cerbezeli, son derece de işbilir ve o nisbeüe sâdık bir insan, hayır hayır arkadaşür! Meraklanduıyorsunuz insanı Gerçekten meraklanılacak kadar vardır. Usullacık sordu: Evli mi, bekâr mı? Bekâr, hiç evlennıedi Kaç yaşlarında? Ben akran. Ve ne olursa olsun, eniştesinin yanında soruverdi: : Senin kadar yakışıklı mı? Enişte bir kahkaha attu Müfettisler mufettişi sözde utanarak: A»ıan canım, dedi. Benim nerem yakışıklı? «Baldız» eniştesine dönmüştü: Hatice için aklımdan geçü, dedi. Enişte anlattı: Hatice, amıcasmm öksüz ve yetim kızıdır. Azbuçuk toprağı var, hayrımıza sürüp ekiyoruz. Aüemiz efradındandır, ayn gayrımız yoktur. «Baldız^a döndü: Demek beyefendinin sekreterini amıcanın kızına... ha? Allah biliyor ya, aklımdan geçti! Müfettisler mufettişi sevinçten uçuyordu ama belli etmiyordu. Demek Idris'e de bir kapı açılmıştı. Bundan böyle tâlihleri onları büyük şehir dolandırıcılığından toprak sahibi büyük çiftçiliğe mi sevkediyordu? Iyi ama, çirtçilikten ne anlardı ki? Gece «Bacanak»a sordu. Bacanak: Benim anlamamla senin anlamaman farket mez. Çiftçibaşımız akıllı adamdır. Irgatbaşları ırgatları bulur. Irgatlar çalışır, didinirler bizde yeriz! Doğru. dedi. Sen sâdece baldızı idare etmeğe bak. Çiftli| i n idaresi ne senin, ne de benim üstümüıe vazi I KEMAL •••••••• < •••••••« • IIIHUIIMIIIIH THffany Jones TIFFANY JONES Kabahai Lenin'de Çekoslovakya'daki televi2yon yayınlan Dogu Avrupa'mn bir çok ülkelerinden izlenebilmekte dir. Slovak dilindeki gazeteler, Çek lısanında yayınlananların aksine, Polonya ve Ukranya'da halk tarafından okunup anlaşabilmektedir. Bu sebeplerle, Rus'lar bütün bölgede kontrolu kaybedeceklerine ve 1917 den beri uyguladıklan idare sısteminin tehlikeye girecefine muhakkak nazan ile bakmaktadırlar. 1917 ihtilâlinden beri Rusya' da herhangi bir olayın sonu he saplara uymayıp da yanlış çıkarsa bunun sorumluluğunu Stalin'in sırtına yüklemek ve işin içinden sıynlmak âdet haline gelmiştir. Halbuki, kabahatin biraz daha gerilere giderek Lenin'in omuzlanna vüklenmesi gerekir. Zira ihtilâlin hakiki kurucusu o'dur. Stalin'in kurduğu istibdat rejimi, Lenin'den miras aldığı kuvvet bünyesini sömürerek idare edibniştir. Asıl kabahat Lenin'in kurduğu komünist partisinin, gersk Stalin, gerek Çeklere ne oldu ise, bu parti bünyesinde gizlenen sistemdedir. Çünkü; Lenin'in partisi. şimdiye kadar ?ö rüimedik sistematik politik kuv vet uygulanmasma en müsait bir partidir Bu partinin üç veçhesı. onu şimdiye kadar kurulan diğer partilerden tamamıyle ajırd ettirmektedir. I V İ € l i l C O < ? O ğ İ M İ Konu veresim: AYHAN BAŞOĞLU jJNTİKAM YEMİNİ Partinin 3 yüzii 1 Bu parti bir tekel niteliğinde olup, şayet başka cılız bir parti mevcutsa, onun da «Millî cephe» adı altında komünistlere bağlı olduğu ve komünist partisinin, bu sistemle olan ilişkileri bir Batı demokTasisinin ışleyiş tarzmdan tamamen syrıdır. Amerika anayasası hükumetinin. teşrii idare ve mahkemeler olarak müstakıl üç koldan ibaret olmasına ınukabil. îngiliz hükumet tarzı idarî kolun teşrii kola tâbi ve tşbaşmda kalabilmek için mutlak surette parlâmento çoğunluguna Ihtiyaç gösteren btr düzen şeklinde özetlenebilir. Hal fe değil! Ne demekti o? Baldızmı idareyi anlamışt» ama, çiftliğin idaresi neden üzerlerine vazife değildi? Evet, Müfettisler mufettişi ağzı altın dişlerle dolu bir budala olsaydı böyle düşünürdtt ama. o, ağzı altın dışlerle dolu, Bacanağı» gibi bır budala mıydı?.. Sımdilik, yani şu cezaevinden kurtulup büvöik topraklara sahip oluncaya kadar sesini çıkarmıyabilirdi ama, sonra? Cezaevindea çıkıp. «Baldızla evlenip, büyük topraklara sahip olduktan sonra ne olacaktı? Ahşmış kudurmustan betredi be!.. Gene ne düşündün? Kendine geldi: Banka kredileriyle aranız nasıl? Birden anlıyamadı »Bacanak» : Hangi banka kredileriyle? Banka kredilerinin hangisi olur mu? Ekip biçme. çapa zamanîarı paraya ihtiyacınız olmaz mı? Kemal ağa güldü: Haa, şu mesele... Valla bacanak, partin iktidarda olursaaa canın eennette; olmazsaaa... Olmazsa? Anla işte. Su sıra bizlere banka kapı lan kapalı gibi bir şey. Büsbütün kesmediler krediyi amma, eh işte, naznan. Bereket elde azbuçuk para var da dosta düşmana muhtaç olmuyoruz. Ankara'da tanıdıkların vardır herhalde?.. Bozmadı: Canım orasma karışma. Soruşumun sebebl başka.. Bir çeşit azarlanmaydı ama, hoşuna gitmiştl bacanağın. Muhalefet partilerinden oldun mu yandın senin anhyacağm.. Mühim değil. Banka kredisi mesele değil yani!.. Muhalif olursan da mı? Sertçe baktı: Evet. muhalif de olsan mühim değil! Bu da kibarca, ikinci bir azardı assa, üzerinda durmadı 'Bacanak». Azarlasa da yakışıyordu ada» ma. Yakışıyordu ya, yann «Baldız>la evlenir, ellerindeki topraklardan coğunun <Baldız>a, yani «karıstna» ait olduğunu öğrenirse nasıl bir tavır takımrdı? Karısıyla birlik olup onu işin dışına atar mıydı? Gerçi büsbütün de tınl değildi, vardı iyi kdtü biraz toprağı ya, asıl gücü baldızınn topraklarından geliyordu. Adama korkuyla baktı. Tuhaf bir düşüncell» liğin esmer gölgesi vurmuştu yüzüne. Bir şey, y» da bir şeyler düşünüyor gibiydi. Baldızını düşün» düğünü bilse sevineckti ama, şu ikidir azarlaması karşısuıdaysa pek sevineceği gelmiyordu. llfc zamanlar çok uysal, tatlı, ağzmdan yağ bal akatı biriydi. Şimdiyse bir hayli sertleşmişti ki, bu sertlik baldızını tanıyıp, birbirlerine hayli ahştıkça artmıştı. Müfettisler mufettişi de bunu düşünüyordu iş» te. Ay madem omınlaydı, yıldızın kuyruğuna çarpardt. Madem annesi ölmüş. kansı aynlmak için dilekçe vermiş. karsısına «Baldız» gibi dul ama, halli malh, üstelik ilik ilik şehvet bir kadın çıkmıştı, aradaki bu <Bacanak»tn ne diye ağzuıın kokusunu çekecekti? Kalktı. Meydancılar da yerlerinden fırlamıj» lardı. îçlerinden biri aptesane ibriğini kaptı: Tuvalete mi bey abi? Karşıhk vermeŞe lüzum görmedi. Ayak takımıyla mı uğrasacaktı? Meydancı anlamıs. önden koşmuştu. Müfettiş» ler müfettişi'yse ardında tuhaf baktşlar bırakıp cıkmıştı koğuştan. Merdiveni tam inecekti, sol» daki sofamsı yerde sıravardıya oturmuş «Bey»lerden biri seslendi: Beyefendi, Kudret beyefendi! Durdu, sesin geldiği yana büyüklenerek bakh. (ArkM t«r)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle