28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT Tfirkiye'de sanatın bazı dallarına karşı gösterilen ilgi çok gelişmistir. Meseli; tiyatro. Fakat ben, bfitün olarak yurdumuzda sanata ve sanatçıya verilen değerin yeterli olduğnna kani değilim. öocelikle fitdr ve sanat eserleri kanonunun, bugünün ihtiyaçlanna cevap vertcek ve sanatçıyı koruyacak şekilde değiştirümesinde isabet görürüm. Dilimizin anlaşması için her türlü araştırmalann yapümasında bir hudut tanımıyorum. Elbette araştırmalar, denemeler yapılacaktır ki; dil de o ölçüde gelişecek ve zenginleşecektir. öztürkçeyi bugün çok iyi kullananlannnz vardır. Bir Biilend Ecevit, bir Nadir Nadi bu alanda gerçekten çok güzel ömekler vermişlerdir. Aşka inanıyorum. Bence aşk çok kesif bir yaklaşma arzusudur. Ben kanmla aşk izdivacı yaptım. O derirde biıim nişanlanmamız ve evlemnemiz bir taâdise olmustu. Doğrusunu isterseniz ben mini eteği çok beğeniyorum. Vaktiyle Sayın Nihat Erim'in istediği gibi hürriyet şalla öltülseydi; onun çok beğendiği mini etek bu kadar yaygın olmazdı sanırım. Neyse; Allah taksiratımızı aîîetsin. IR Aralık 1969 CUMHtJRİYET ümit Yaşor edense şal dendi ml akhma hep Nihat ETim gelir. C.HP. nin ünlü milletvekili Profesör Nihat Erim. Sayın Profesör, çok partili hayata yeni girdiğimiz günlerde; Meclists yaptığı bir konuşmada, hürriyetin üzerini şalla örtmeyi teklif etmişti. Bu o sıralarda uzun bir süre espri konusu olmuştu. Yazarlar, karikatürcüler bu sözden nice ilhamlar aldılar. Ve Nihat Erim'in lakabı «Şalcı» kaldı o günden sonra. Halbuki sayın Profesör bu tekliîi çok iyi bir niyetle yapmış! Havalar soğuk oldugundan hürriyet üşümesin istemiş! Durumu böyJece aydınlığa kavuşturduktan Bonra, kısa hayat hikâyesini ken di ağzından dinleyelim Sayın Erim'in: 57 yasındayun. Kandırada doğdum. Evliyim, 2 çocuğnm, 3 torunum var. Kendimde en beğenmediğim tarafınn sornyorsunuz; hemen söyliyeyim; Bu yasuna geldim, bu kadar tecriibe seçirdim, her tecrfibeden sonra «Bu hatâyı bir daha yapmıyayım» derim, fakat cünün birinde ona benzer bir hatâyı yine islerim. Befrndifciın bir tarafımı söylemek giiç geliyor bana. Politika her şeyden önce bir sanattır. Insanları idare etme sanatıdır ve zannediyorum sanatlarm en zorudur. Politikayı bazı milletler ilim olarak kabul ediyorlar amma; bence ilim değildir. Bence Türkiye'nin en 9tiemli meselesi; kalkmınadır. 35 milyona yaklaşan nüfusumuzun üçte ikisi henüz içinde bulunduğumuz çağın gereklerine uygun ortamia değildir. Onun N Tekerlekten sonra en önemli icad: Mini etek îçin eğitim soranumuzun çözümönü de içine alan bir kalkınm> en önemli meselemiz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu arada, çok befendiğim bir sözü tekrarlamak isterim: Ekonomide geri kalmış memleket yoktur, eğitimde geri kalmıs memleket vardır. Gençlik sorunlannın çörumlenmesi için; daha önceki nesilden olanlann birtakım önyargılardan kurtulması gereklidir. Geı.çlik bir olujum içindedir. Yeni kuşaklar, yeni ufuklara yönelmek istiyorlar. Biz yaşlılann, gençlik sonmlarına bu açıdan eğilmelerini gereklî bulurum. Ben bu konuda iyimserim. Gençlik bu ar&yışı içinde en iyiyi, en faydalıyı bulacaktır. Sayın Başbakan D«mirerin beğenmediğim yönlerini söylemem; karşı partiden olmam do lsyuile belki politik bir faul olarak kabul edilebilir. Fakat beğendiğim 4 noktayı söyliyecefcim: 1) Geniş bir hoşgörürlüğe sahiptir. 2) Atatfirkçüdür. Kekelemeden, «Ben Atatürkçüyüm» diyebilmekte'ir. 3) Kendisini ve partisinl bir Inönü kompleksinden sıyırmasını bilmiştir. 4) A.P. ile ordu hiyerarşisi ilişkilerini normal hâle getirmistir. Hiç beğenmediğim yönüyse; bir aydına ve bir Başbakan'a yakışmıyacak şekilde, vatandaşın dinsel duygulannı politika sahasmda istismar etmek eğilimini zaman zarnan göstermesidir. Politika dışındaki merakla rım: Okumak. otomobil kullanmak ve babçeyle uğraşmaktır. Şiir okumayı da çok severim. Fakat bu konuda bir kusurumu itiraf edeyim; ben hâlâ Ahmet Hasim, Tevfik Filtret neslinde demir atmış haldeyim. Nâzım Hikmet'i ve Orhan Veli'yi de çok severim. Bir zamanlar ben de şiir yazmaya çahşmıştım. Bazı denemeler de yaptım. Fakat kendim de beğenmediğim için çabuk bıraktım. Karısıııın ve dört çocugunun yanında bile mini eteğe karşı duyduğu layacak kadar kazak bir koca: Ferda Güley meselesi nedir? Türkiyenin en önemli meselesi, bence: halkımızı bugün içinde bulunduğu ıstırablardan, yoksulluklardan ve adaletsizliklerden kurtarraaktır. Saym Başbakanın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz birer yö nünü söyler misiniz? Sayın Başbakan ın en beğendiğim tarafı tolerans açısının ge niş olmasıdır. Beğenmediğim tarafiysa: oir Atatürk çocuğu olduğu halde. bazan onun eîzgisi dışım çıkarak gereksiz heveslere kapılmasıdır. Meselâ: ba^ında tak keyle Mersinde çekilmiş bir resmini görraüşrüm. Bunu Türkiyenin Başbakanı ve Yüksek Mühendis Süleyman Demirel'e yakıştıramadım. Burada Sayın Güley'e «Yanılmış olmayasmız? Belki de başı üşümesin diye takke giymiş olabilir> dedim. Şu cevabı verdi: Askerlikte Türk askeri üşümez, Türk askeri yoralmaz gibi sözlerimiz vardır. Onun gibi; Atatürkçü bir Başbakanın da kafası üşümez. üşümemelidir. Sayın Güley; ya kendinizde beğendiğiniz ve beğenmediğiniz taraflarmız hangiîidir?. Beğendiğim bir tarafım var mıdır bilemiyorum. Beğenmediğim taraflarım ise sayılamıyacak kadar çoktur. Aşka inanıyor musunuz? Aşk nedir sizce? tnanıyorum, hem de nasıl? Oscar Wildenin söylediği gibi: Ajk o kadar ulvi ve mukaddes bir şeydir ki; yere diz çökıılmüş olarak kabul edUmelidir. Ve in hayranb&ı açık FERDAGULEY C.H.P san onu kabnl ettikten sonra «Rafc bim! Ben buna lâyık mıyım?» di ye sormalıdır. Mini eteği beğeniyor musunuz? Çok beğeniyorum. Özelllkle genç ve güzel bacaklı kızlara daha çok yakışıyor. Bence dünya tarihinde tekerlekten sonra en i>nemli icad mini etektit. Sayın Ferda Güley, bunları muhterem eşinin ve 4 çocuğunun. huzurunda söyledi. Ne kazak er kekler varouş dünyada? Aşk olsun. YARIN : Şinasi Özdenoğlu ve Nurettin Özdemir GençHğfnde şiir denemeleri yapan, lakat begenmeuigi İçin kısa zamanda vazgeçtiğini söyleyen Nihat Erinı Mctllcopoglu Kohu ve resim: ATHAN BAŞOĞLUİ T||HA CASÜSÜ knin Ordu MillctvekiIH Sayın Ferda Güleyle evinde bir akşam yemeğinde yaptık konuşmamizı. Bana kendi eliyle yapüğı çiğ köfteden ikram etti. Doğrusu çok nefisti. Politikacıların dolrca yap makta usta o'sduklannı büirdim amma: böyle bir çiğ köfte usUsına ilk defa rastladım. Sayın Ferda Güley 55 yaşında. 1954 yıiında binbaşılıktan ayrılarak politikaya girmiş. 1957 seçimlerinden beri Parlâmentoda. Mütevazi ve hoşsohbet bir insan. Ev li. 4 tane de çocuğu var. Evinde, yetnek sofrasmda cümbür cemaat yaptık bu konuşmayı. Falih Rıfkı bir yazısında •Batıda insan politikaya zengin olarak girer. fakir olarak çıkar. Doğuda ise fakir olarak girer, zen gin olarak çıkar» diye yazmıştı. Ben politikaya altını çizdiğim bu iki cümleyle firdim. Gördüğünüz gibi evim de. yaşantıra da orta halli bir memurun dar imkân ları içindedir. Ben ikbal Ve nüfuz için girmedim politikaya. Hal ka hizmet için seçtim bu yolu. Gen<;lik yıllanmda hikâyeler ve şiirler yazdım. Şiirlerimi 1SÎ7 yıiında Yolculuk adh bir kitapta toplamı$tım. Size o kitabımdan gelişigüzel bir şiirimi okuyayım isterseniz?. MEYVA Giin ölür, çiirüyerek olur bir kara toprak B»v toprak afaç O!UT. bu ağa^ ' ' " gofe vafı» Gecenin dallannda gölgeler yaprak yaprak Gecenin dallannda yıldızlar bir meyvadır En güz?l olanları dallannda kuslar yer Tabiat ülkesinde hayat esir, ölüdiir Denk gelir kızıl bir el bu dallari silkeler Yıldızlar ağlayarak topraklara dökülür. Hey gidi giinler hey. Şu kitabın fiyatma bakın bir kere. 25 kuruş. Ne eünlermiş o giinler? Saym Ferda Güley birkaç şiirini daha okuduktan sonra benim de gelişigüzel sordufum sorulara şu cevapları verdi: Sizce Türkiyenin en önemli Melih Cevdet Anday 45 Dikkat! Dikkat! Tek ve çift sayılar her hafU değişecektir. Dikkat! Dikkat! Âsayişi Yerleştirme Olağanüstü Genel Direktörlüğünden bildirilmiştir: Sokağa çıkmaları yasak iken sokakta yakalananların evleri, bir ay süre ile, Âsayişi Yerleştirme Olağanüstü Genel Direktörlüğüne bağlı karakollarm emrine ve hizmetine verilecektir. Dik kat! Dikkat! Dikkat! Âsayişi Yerleştirme Olağanüstü Genel Direktörlügünden bildirilmiştir: Âsayişi. Bir yerlerde patlayan bombanın sesi, hoparlörde konuşan adamın sözlerini kısa bir süre bastırdı. Sonra ses yeniden duyuldu: ... evlerinde bulunan kitapları bir gün içinde Âsayişi Yerleştirme Olağanüstü Genel Direktörlüğüne teslim edeceklerdir. Yeni bir bildiriye kadar kentte kitap okumak yasaktır. Kutlu. «A.Y.O.T. nin bildirileri çoğaldıkça çoğalıyor» diye düşündü. «Bunun içinden nasıl çıkcağız?» Gerçekte kimse çıkamazdı bunun içinden ve çıkamıyordu. Bir bildiri, daha kesin olarak anlaşılmadan, arkasmdan başkası geliyor, kimi zaman da bu bildiriler birbiriyle çelişiyordu. Bu yüzden A.Y.O.T. nin önü ana baba gününe dönüyordu. Kentlilerin sorularına ise, orada, aydınlık getirici hiç bir karîilık veriTrniyoıdu. GeıçekVe bu kanşşklığı verecek kimse de• çıkmıyordn • başvuranların karşısına, çünkü bildiriîer bir merkezden yayılmıyordu. Böylece de birbiriyle çelişen bildirilerden birine ya da öbürüne uyanlar beraberce suçlu duruma düşüyorlardı. Öyle ki yasak edilen bir isi yapan da ceza görüyordu, yapmayan da. Hattâ yeni bir bildiri ile ortadan kaldınlmış olan eski bir bil dirinin kapsamına giren eylemler için bile tutuklananlar vardı. Artık hiç bir kentli, nasıl davrandığında ceza göreceğini, nasıl davrandığında görmiyeceğini bilemiyordu. Böylece de herkes suçlu duruma düşüyordu ister istemez. Bu duruma alışıldığı için de kimse hakkını aramağa kalkmıyordu. Öyle ki. A.Y.O.T.'ye çağırılanlar ya da A.Y.O.T. ce tutuklananlar, çoğus, çağırılma ve tutuklanma nedenlerini sormuyorlardı. Ortada tümden suçlu bir kent halkı ve sürekîi olarak onu yargılayan ve cezalandıran bir A.Y.O.T. vardı. Hattâ bir baskından, bir saldırıdan şikâyetçi olanlar da A. Y.O.T. ye baş vurmuyorlardı; bu durumda, çoğu zaman şikâyet edenin o güne değin bildirilere aykırı olarak yaptıkları ortaya çıkarılıyor (hattâ tümden suçsuz olup da AY.O.T.'ye hiç çağmlmamış olanlara neden kendiliklerinden A.Y.O.T.'ye başvurmadıklaıı soruluyordu) ve hakkını aramak üzere gelen şikâyetçi ceza görüyordu. Nasıl olsa cezalandırüacağını bi len halk ise, A.Y.O.T. nin bildirilerine boş veriyordu çoğunlukla. Gerçi bu bildirileri ciddiye alanlar, bildiriler uyarınca davranmağa çalışanlar eksik değildi; bunlann içinde, ezberlemek üzere bildirilerl yazmağa kalkanlar olmuş, fakat bu yazalı bildirileri üstlerinde taşıyanlar sorguya çekilmişlerdi. Çünkü uygulanmaktan kaldırılan bildirilerin yazılı ola rak saklanması ya da akılda tutulması A.Y.O.T. yi kuşkulsndırıyordu. Kutlu, Nigârlann evine gelmişti, fakat içeri girmedi, daha doğrusu giremedi; düşünmek istiyordu, ressam Macifi, onunla olan ilişkisini, bu ilişkinitt gerçek anlamım düşünüp bulmak istiyordu. Yolunu biraz daha uzattı. Dizi hâlâ ağrıyordu. «Belki d« çürümüştür» diye geçirdi içinden. Zavallı ressam Macit (yüzde yüz diyordu içinden Kutlu)ya da w vallılığı yakıştırmıştı kendine, (O zaman durum <leğişiyordu birazl. Çarçabuk umutsuzluğa düşerdi, resmi bırakırdı, evine kapanır, yatağından çıkmazdı günlerce. Karısı ile anlaşamıyordu, onu lâlim ve duygusuz buluyordu. Anlattığına göre, Nigâr, onun bu umutsuzluk bunalımlarından iğreniyordu, paylıyordu, küçümsüyordu onu; Macit'in tek daya nağı olan ressamlık yeteneğini de hiçe sayıyordu. • Sen hiç bir şey değilsin» diye bağınyordu vüzüne. Böyle zamanlarda ressam Macit, evinden çıkıyordu, kentten çıkıyordu, günlerce parklarda, ormanlarda vakit geçiriyordu (hattâ bu jüzden A.Y.O.T. ye çağırılmış ve evinden dışarda kendi başına dolaj masının nedenleri sorulmugtu kendisinden). Fakat kalb hastası olduğu için kıca bir süre sonra yoruluyor, hastalanıyordu, soluk soluğa dönüyordu evine, yatağına giriyordu. O zaman yeniden resi» yapma tutkusuna kaptırıyordu kendini, hasta hasta. yemeden içmeden çalışıyordu ve sonunda bozu yordu bütün yaptıklarını, Gizli emrin gelmesi geciktikçe morali bozuluyordu çünkü: bu yüzden, saglam, şaşmaz, ileriye yönelen, güçlü yolunu bulamı yordu bir türlü. Ona göre, belki de olanaksızdı bu yolu bulmak; gizli emrin gelmesi ile, bakardınız, bugünkü hazırlıklar, tahminler, yorumlar hepsi hepsi yanlış çıkabilirdi. Kentin gizli emir geldiktet» sonra alacağı yeni biçim içinde, elbet bütün değer ler yeni baştan gözden geçirilecekti, bu baktrodan bunlann şimdiki durumları hiç de güvenilir gibi değildi; bir günde. bir saatte eskiyebilirdi tümü bir den. Kentlerin böylesine hızlı bir değişime gebe bulundukları dönemlerde kimin inancı ve güvenci eskisi gibi kalabilir, hattâ yaşamda kalabilirdi. Sanat bunun içine girrnez miydi? Sanatçının humen olan gerçekler ve durumlar ardında yürümesi, geçici olaylara bel bağlamaması gerektiği üstüne ileri sürülen görüşlerde gerçi bir doğruluk payı yok değildi, ama ressam Macit, bu yola yönelmekten korkuyordu. Çünkü, böyle bir ölümsüz değerler inancına varmak için. geçici olaylar arasında titiz şa?maz bir ayıklaroa işine girişmek gerekecekti ki, bu ayıklama işinde hangi ölçüye ya da ölçülere day»nılacağını bulmak olanaksızdı, yoktu böyle bir ölçü. (Arkma var» «••••••••••••••• •••••••••••••••a ••••«•••••«•*••• •••••••••••••••• '««••«••••••••a* Boncf ••••«•••••>••••• «••««••••••••••a •••«••••••••••a* •••••••••«•«••a* *••••••••*»•••> •••••••••••••••«•••••••*•••••••**! !••••••••••••••••••••!•••••••••»• BfiŞSflĞLIGI Sevgili arkadaşımız Bekir Kaya geçirmiş olduğu trafik kazasında sevgili eşini ve baldızını kaybetmiştir. Uğradığı elim kayıptan dolayı kendisine ve yakınlarına başsağhğı diler, büyük acısını paylaşırız. Ereğli Demir ve Çelik Fab. Taş Endüstrisi Mühendisliği Başmüdnrlüğü Personeli Duyurma : 150'15069 VEFAT mm Bay ve Bayan Onnik Arslanyan ve evladı: Bay ve Bayan Sarkia Azar ve evlâdı; Bay ve Bayan Jlrayr Demirci; çok sevgili babaları; büyük oabaları ve kardeşi HACI AĞYA DEMİRCİ'nin . (Kösele Fabrikatörü) vefatını akraba ve dostlara teessürle bUdirirler. Cenaze me. rasimi (Perşetnbe) 18 Aralık 1989 günü saat 13.30 da Beyoğlu Balıkpazarı Üç Horan Er meni küisesinde lcra okınacaktır. Cenaze Servis İşleri NUBAR SABCIYAN Tel: 44 51 24 Gece 47 !>3 33 (Çiçek Reklâm : 449/15068) •;;i;;i;;:;::ii!^H!H!!i!::!:ü:ii:!!!ii!;!i;i!;İİİİİ!İ!;iiİH!;:iiİİİiy!İİiiİİİİİİİ 1 İ I I . C a r t h ÜUIUÜmİHimn!n!sn!HİÜHmnm=«S::«H:::::H:Hn;:HnH::a:=::îî::::H;= KAYIP İ.T.Ü. Kimya Fakü!tesinden aldığırp. 7220 nuntara'.ı şebekemi kaybettim. Hükümsüzdür. 3. sıııf 5. som. 60258 İ. Ersan KalafatoğHı Cumhuriyet i508i . Erenköy Etemefendi . sokağında satüık D Aİ R E Tapunun 107 palta, 435 ada, 116 parselinde kayıtlı Erenköy Etemefendi Sokak 108 No.lu apartmanın 6 No.lu dairesi 29.12.1969 pazartesi günü saat 15.00'de Şişli Halâskârgazi Caddesi 291 No.lu sitenin 2 inci kat 101 No.lu odasında açık pazarlıkla satılacaktır. Müracaat için telefon: (47 03 59 48 «8 75) L TÜRKIYE EMLAK KREDİ BANKASI (Basın: A. 1903726987/15057) (Cumhuriyet: 15064)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle