Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖRT Başhca teda\1 yollan telkln, rüya, güneş ve su banyoları ile tiyatro ve çeşitli eglencelermış. Bu yolla sayısız insan iyileştirılmış Asklepion'da. Şehre dönüp otelden çantaları a'dıktan sonra kereste yüklü bir kamyonla 56 km. kadar ilerdeki İzmir Çanakkale yo luna çıktık. Orada beklemeye başladık. Taşıt çok boldu ama belki de yol çok düz olduğundan durmuyorlardı. Çoğunlukla yabancı plâkalı taksiler geçiyor du. Bır ara içinde iki bayan olan bir araba göründü. «Tamam, bnnlar bizi mutlaka alırlar» diye ıkimız bırden isaret ettik, ama taksi aynı hızla yanımızdan geçip gitti. Bır de baktık; direksiyondaki kadın sandığımız, uzun saçlı bir erkek değil mi?. En sonunda karayollanna ait bir kamyonu durdurabildik. Şo for îngılızce sordu: Are you English? No.. Gtrman? Ta . Adam dostça elimizi sıktı. Almanları çok seviyordu anlaşılan. 25 Ekim 1969 CUMHURİYET Musa Turhan abah, Eski Foça'ya gitmek uzere yola çıktık. Orada 6zel bir kamp (Çıplaklar karapı) olduğunu öğrenmiştik. 'Bizi alacaklannı pek sanmıyortiuk ama gene de nasıl bir yer olduğunu merak ettiğimiz için gitmeğe karar vermiştık. Diğer taraitan kasabanm da doğal gtizellıkleriyle görulmege değer olduğunu okumuştuk broşürlerden. Bir dolmuşla Karşıyaka'ya geçtıkten sonra Eski Foça'ya kadar üç taşıt daha değiştirdık. Son bındığimiz bir otobustü. fBıletçiyle baştan Türkçe konuştuğumuz halde o gene bizi yabancı sanıyordu. Yanındaki arkadaşına, «EUerindeki haritalara bak, bunlann hiç kimseye ihtiyaçlan yok. Zaten çok giisel Türkçe de öğrenmişler, bra•o doğrusu» diyordu. v Eski Foça'nın yukarıdan gtlsel bir görünüşil var. Birbirl içine girmiş irlll ufaklı koylar, yanmada ve adalanyla renkli fbir manzara serihveriyor önünüıe. Kasaba yarım daire çiızen bir koyun kıyısına kurulmuş. Deniz kıyısmdaki bir lokantada yemek yedikteh sonra merak ettiğimiz «öcel kamp» ı sorduk. Kasabaya 4 km. kadar uzakta olduğunu ve «Tatil köyü» diye isimlendirildiğinl öğrendık. Çantalan T Ö.S. şubeslne bırakıp yola çıktık. Arkadan hemen hiç taşıt gelmediği için 4 km. lik yolun tamamını yürüyerek glttik. «Tatü köyü» yemyeşil küçuk bir koyun kıyısına kurulmuş. Çevresi tel örgülerle çevrili. Tellerin üzerine «öıel kuIUp, firmek katî surette ya S Kaymağı onların posası da bizim! saktır» yazılı levhalar asılmış. îçerdeki binalann değişik bir gorunüşu var. Denizde yelkenli kotralar kıyı ile karşıdaki adalar arasında tur atıyorlar. Yuruyerek «özel kulüp» ün kapısına gittik. Ön tarafta tipik bir adam oturuyordu. AtTedersiniz, içeriye girebilir miyiz? Vje kartınız var raı? Hayır, üye olmayan glremez mi? Giremez. Adama kamp hakkında sorular sorduk. Edındiğimiz bilgiler şunlar: Kampı Fransızlar kurmuş, 15 günlük ücretl bizım paramızla 4500 lirayrnış. îçerde her türlü eğlencesi varmış. Kamptakiler tam çıplak degillermiş. Adamın deyimiyle «ince bir şey» giyiyorlarmış. Kampa Foça'dan devarah su taşıyan bir kamyonla geri dönduk. Deruze girdikten sonra buyuk bır şans eseri bulduğumuz bır kamyonetle Izmir Bergama yoluna çıktık. Bergama'ya kadar gidip geceyi orada geçırmeyi düşünüyorduk. Fazla beklemedik, isaret ettiğimiz bir kamyon hemen yanımızda durdu. Sofor, gözleriiiden zekâ fışkıran bır delikanlıydı. Arabayı uçururcasına surerken bir taraitan da bize Don Juan'lık serüvenlerini anlatıyordu. • Çanakkale yolundan ayrılıp Bergama'ya geldigimizde gece olmuştu. Çantalan bir otele bıraktıktan sonra yatmadan önce iyice yoruluncaya kadar şehn gezdık. BERGAMA ergama 24000 nufuslu, tarihi eserleriyle ün kazanmış, turistik bir şehir. M. ö . 111. yüzyılda o bolgede kurulan «Bergama Kıraüığı» nın başkentiyken ve daha sonraki Romalılar devrinde önemli bir bllim ve sanat merkeziymiş. 3ugun şehir gerek o zamandan, gerekse Selçuk ve Osmanlılardan kalma eserleriyle tam bir tarih hazinesi. Sabah ilk işimiz yürüyerek Akropol'e (Tepedeki e>kı Bergama harabeleri) çıkmak oldu. Yukanya kadar dagın çevresini donerek giden bır otomobıl yolu vardı ama bız kestirmeden yürüdük Birçok yerde kazılar, restore çalışmaları yapılıyordu. Daha sonra bu çalışmaların Almanlar tarafmdan finanse edddığini oğrendik. Karşılığında B buradan çıkan tarıhî eserler hakkında yayın hakkı yalnız onlara venlmiş. Gördüğümüz eserler ^erçekten ilgi çekici. Zırvedeki kıral saraylan, 15.000 kişilık dünyanın en dik tiyatrosu, bır zamanlar 200.000 eseri olan dunyaca tanmmış kitaplığı bunîar arasında. Ne yazık ki, içlerınde en ünlüsü olan «Zeüs Sunağı» nı Almanlar kaçırmışlar; geriye tapınağın yalnız temelı kalmış. Geldığimiz gibi yürüyerek şehre döndük. Sonra arkeolo.ıı müzesini gezdik. Îçerde Taş Devri'nden Bizans Devri'ne kadar her türlü eser vardı. Bir kosede Almanlar tarafından ka çırılan «Zeüs Sunağı» nın maketmi görünce bu güzel eseri koruyamayıp başkalarına kaptırmamıza çok hayıflandık. Musa, «Herifler kaymağını alıp posasını bize bırakıyorlar» dıyordu. Daha sonra şehrin iki kilometre kadar dışındaki Asklepıon (saglık yurdu yıkıntıları* a gittik. Burası hakkında anla*ılanlar çok ilgi çekiciydi. Kapısmda, «Tannlar adına ölümiin girmesi yasaktır» yazılı olan bu yurda hastalar «mutlaka iyileşecefim» ınancıyla girerlermış. EGE'NİN İNCÎSİ Ayvabk'ın çirişinde kasabaya doğru yürürken çekilmiş bir iotoğraf. Kö^edeki afaçların önünden sola ayrılan yol, tabli giizelliklerlyle insauı büyüleyen çamlığa jitmektedir. Evet, Çanafckale'den müfettiş beyi Ayvacık'tan da başka bir müfettişi alıp götüreceğim.. Konuşkan bir adamdı. Sohbete devam ettik. Acaba Çanakkaleye kadar kaç liralık benzin yakar bu araba?. 300 lira kadar masrafı oluyor. Fakat biz yolu uzattık. Adana Antalya tsparta tzmir uze rinden geleceğimize tzmir'e dinlenmeğe gelen müfettişin hanımı % e kızı denize girecekler diye An talya • Finike Fethiye . Muğla sahil yolundan geldik İzmir'e. Biz de oralardan gellyonız. O yol çok bozuktur oysa.. Öyle ama ne yaparsın? Gözüm sağ tarafta ön cama konulmuî kâğıttan plâkaya takıldı. Plâkayı niye söktünüz? Yakalanmamak için. «resmîdlr» yazısının üstünü de boyadık. O yolda araba daha çok benzin yakmıştır, onun açığını nasıl kapatıyorsunuz? Yolda birkaç kere MobU'den benzin doldürduk. Onların faturasını aldım. Müfettişe vereeeğim. Peki o faturaları miifettiş ken di cebinden mi ödeyecek? Onun da kolayı var. Petrol Offo'tan başka bir zaman gidiş dönüş için iki fatura alıyorsun, dö nuşte benzin almayıp ikinci faturayı da işleme koyarak paranı çekiyorsun. Her şeyln kolaymı bulmuşlar kardeşim. Konuşmamız daha epeyce sürdü. Şoför gidış dönü; için 166 lira yolluk, ayrıca yolda geçirdigi her gece için de 33 lira alıyormu?. Hemenceçik kafamda bir hesapla dım; bir müfettiîin Çanakkale'dea yerine dönmesi kendi yolluğu ve arabanın yıpranma payı dışında devlete 800 liraya mâloluyordu. «•••«•••ai • • • •• • • • • •«*••••••••••••• { « • • • a m llllllllllllllHIIIIIHIIII IIHlllllrtillllllHlllllllllllllıııllınılllllltUIII ' • • • • • • • • • • • • « • « • • « • • • • •• • • • • «• • •• •• «•• • • • • • • • « • • • • • • • « « •• • •• • • • • « • • • • •» • • « • ^ •« « • • • t MOOESTY BLAISE • •«•••••• ••••••i • aaaKaVaaaaaaaaaı ••aavfteaaaaaaaaa y • • • • • • • • • l i iaaBaaaaaB«aaB»a*aaaaaBas««««Ba«Ba««a«aaa*a«aas«aaaaBaaaaaaa« a«aBaaraaaa«aai«aaa««saaaaaıaBsa)fl«B a«a ««a«aaa*a«aas«aaaaBaaaaa««aaaa ııı»«ta ••••••••••alİMlSî ••(••»! ua •••»•• • • •• • • ınımııl • • ( • » • • • • •ı • •• • • • • • • t •• < • • • • • • u m ı aaaBaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaMa) ı aaaaaaaaaaaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaBaaaaaeaaaaaa • • • # > • • •••»••••••••tıııııiMtMiHn ııiMiiHıııı t •ıtnıaııııın RlÇA'Va. GıöEEV yoUJMU ^ Bie ÖLUMLO'YE o!un her iki yönunde alabildığıne uzanan zeytinhkler arasmdan geçerek Ayvalık'a geldık. Şoför bizi şehre 23 km. uzaktaki bir karayollan şubesınde bıraktı. Bu yolu tepeden aşağı>ra doğru yürüdük. Çantalan turizm derneğine bıraktıktan sonra Musa'mn oralı bır ögretmen arkadaşını bulduk, beraberce gezmeğe çıktık. Ayvalık şırin bir şehır. Kıyı boyunca çamlıklar arasmdan Güneye doğru uzun bir cadde iniyor. Bu caddenin iki yanında sıralanan modern evleri, kıyıya kadar inen çam ağaçları ve irılı ufaklı körfezlerüı meydana getırdıği göz alıcı görunumleriyle şehriö bu kısmı cennet gi bi. Bellı ki, halkı da çok zengin. O kadar ki, kımin turist, kımın yerli oldugu anlaşılmıyor. Bızı gezdiren arkadaş bu yol üzerinde Celâl Bayar'm eskıden sık sık gelip kaldıgı köşkü gösterdı. A>valık kızlannın güzelligınden bahsederken de 1967 Turkiye güzeli înci Aseoa'nm oralı olduğunu oğrendik kendisinden... Gece olmuştu. Bir lokantada karnımızı doyurduktan sonra arkadaşa teşekkür ederek aynldık. Bir kamybnetle Burhaniye'ye, oradan da yürüyerek Ören'e geldık.< Geceyi burada geçirip ertesi gunü doya doya denize girmeyi düşünüyorduk. Ören'e altı yıl önce gelmiştim. O zaman bir tek gazinosu vardı. Şimdı gördüğümüz Ören ise çok değişmiş. her taraf pırıl pırıl tu ristik tesislerle dolmuştu. Hiç gör mediğim bır yere gelmiş gibifdim. Görevli bir polis bize kamp ku rabileceğimiz bır yer gösterdi. Fakat hava serindi ve bizim üze rimize örtecek bir bez parçamız bile yoktu. Onun için çadır kurmaktan vazgeçtik. Kıyıdaki kum sala merek yataklan şişirdik. Ça dır bezıni de yorgan gibi üzerimize cektik. Yıldızları seyrederek uyumak daha güzeldi.. Ertesi gunün hemen hemen tamamını kararlaştırdığımız gibi deniz ve guneş banyosuyla geçirdik. Akşama doğru önce bir doimuşla Burhaniye'ye, oradan bulduğumuz bir kamyonla Edremıt'e geldık. Kampı Akçay'da ku rup ertesi gunü de orada geçirmeğe karar vermistik. Edremit'te hiç durmadan yola çıktık. Epeyce yürümüştük ki isaret ettiğimiz bir taksi az ilerimizde durdu. Şo för yalnızdı. «Akçay» dedik: Çanakkale'ye gidıyormuş. Yol kav şağında ineriz düşüncesîyle bindik arabaya. Y YARIN: Otostopçulara tavsiyeler.. T 79 îçmez. dedi Ayhan. Hiç bir kötü alışkanlığı yoktur... Arkadaşları bile alıştıramamış onu. Kılığına bakıp Hipi sanma. Yoksulluk bununkisi. «Üstüne başına bir şeyler alayım. Nilüfer ablamm karşısına bu kıiıkU çıkma» dedim, bana kafa tuttu: «Sen benim neyimsin ki bana masraf edeceksin? Bir iyilık yapmak istiyorsan bana doğru dürüst bir i? bul da kendim para kazanayım» dedi. Bu kılıktaki bır kıza da kim güvenir de iş verir? Bır dıplo ması bile yok. Ancak açık havada filim çekilecek de... Cami avlusunda figuran gerekiyorsa... . Peki neyle geçınirmış bu? Kımsesi yok mu bunun? diye soracaktı Nilüfer. O sormadan Ayhan cevap verdi: Sesi de altın gibi. Birkaç filimde türkü söylettık. Kafasını sallayarak devam etti: Dramı bınlercenin dramı: Eskişehir'li Maviş. Lise onbire kadar okumuş. Bir gün okuldan eve dönünce makinist olan üvey babası karşısma dikilmiş: «Gel beri!. demiş. Bu da «Gelmem> deyince, «Peki ben seni bedava mı besliyorum? Yallah evim den.« Neylersin, anasinın makinistten iki sümüklü oğlu var. Sıkıştırmıj kızının eline küflü altınlanndan beşini ve nüfus kâğıdını: «Var git, başınm çaresini ara» demiş. Bu zavallı da kış ortası Istanbul'a iş aramağa gelmiş. Haberi olur mu gozü açılmadık pisi pısüıin Hanya'dan Konya'dan? Şubat sonuydu. Güneşli birt öğle üzeri Beyazıt Camiinin orada filim çekecek olan bir arkadaşı görmeğe gittim. Derken bir figüran gerekti. <Az ötede camiin önünde bitle nenler var» dedim. Bunlann üçü beşi bir arada oturuyoriardı. Gozüme kestırdim bunu. O da beni kes tirmış olacak ki. elimdeki on lirayı görünce kalktı: «Ne iş yaptıracaksınız bana?» dedi. Bir salındı objektıfin karşısında aldı on kâğıdı. Bir de döndüm baktım, ağlıyor. .Ne ağlıyorsun kız?» dedim. €İstanbul'a geldim geleli iki aydır ilk kazandığım pa ra buı dedi. Gerisi uzun... Şirkette temizlık yapon kadının evine yerleştirdim. Arkadaşlar da kayırdılar dediğim gibi, türkü söyledi filimlerde yanık yanık. Sesi pürüzlenmiş soluk soluğa kalmıştı. Nilüfer. bakışlarını piyanoya daldırdı düşünüyor: • Annem babam olsalardı ne yaparlardı bu durumda? Yallah geldiğiniz yere, derler miydi? Yoksa götür Izmit'e aılenın yanına, onlarla kozunu paylaş mı» derierdi? Ahkoyarlar mıydı bu kızı ev KARAMAĞA DEVLETİN • • lıı m • •lln ı Saaaiiaaaaaaaâ~a •aeaaaaaaaasaaa • ••••• ıtı Tiffonv Ifones G.ÖTÛCDÜ... 15 Yli. A DUQDUM Nl. •••••• •••• •••••• •••• •••••• •••• •••••• • • • • •••••• •••• •••••••••••••••••••••••••••••• ••••• •••• •••••••••••••••••••••••••••••• ••••• •••• •••••••••••••••••••••••••••••• ••••• •«•• •••••••««••••••••••••«•••••••• aaaaaaaa.aı •••••••••II •••••••••ıı •••.....«.a a*ra...«..a MALI DENİZ TIFFAHY JONES A t^ıveresim: AYHAN BAŞOĞLUII TIJUJl CASUSU kjam olmuş, hava kararmıştı. Epeyce yol eldığımız halde daha da hiç durmadan gidiyor duk. «Bu kadar uzamaraan gere • kirdi» diye düşünuyordum içimden. Çok sonra Akçay'ı geçtığimi zi anladık. Şoförün ya dalgınlığı na gelmışti veya bizim gibi bu bolgeyi bümiyordu. Artık onunla birlikte Çanakkale'ye kadar gıtmekten başka çıkar yol kalma mıştı. Şoförle arabaya bindiğimizoen beri tek kelime konuşmamıştık. Tabi; o da bizi yabancı sandığı için konuşmuyordu. Sessizliği Mu sa bozdu: Arabayı yeni almışsınız galiba. Giile gule kullanın. Teşekkür ederim ama araba benim değü. Ben de sizi ecnebi sanmıştım... Peki kimin bu araba? Kimsenin değil... Kesmi bir dairenin arabası. Görevli olarak mı gidiyorsunuz? lerinde? Onun kafasından geçenleri aezml; fibi Ayhan konuştu: Sana hiç getirmeden tzmit'e götürecektim. Ama dedim ki kendi kendime, bunu götürürsem benımkılerin yanına, koyduğum yerde otlayacak. Üstelık de ihüyarlar fena yadırgayacaklar. Bakarnn horlarlar da... Yalvarırcasına baktı Nilüfer'e: Dedım ki sonra kendi kendime, şunu Nilüfer ablaya götüreyim de biçime soksun. Ben de o ıırada evlenme hazırlığı yapar, alır giderim kedimi, dedım. Kıza döndü birden: Sen de yalvarsana Mavij... Bana yardımcı olsana. Diliyle yalvarmasına ne hâcet? Mavi#'in Nilüfer'e çevrılen gözlerinde tıpkı, yemek isteyen kedlsi Maviş'in yalvarışı var. Kırpmadan gözlerini kara kı vırcık kirpiklerinin arasmdan bakıyor: Dilersen beni sokağa at» gibisine. € Bu yaşunda dertsiz başıına dert> diye aklın. dan geçirdi Nilüfer. « Üç beş gün alıkoyayım bari. Sonra çiftll|» bizinıkUere havale edorim. Ayhan o sırada ev bulur, nikâh işlemini yaptırır, alır götürür,» diye aklından geçirdi. Sonra birdenbire sorumlu duruma düşmek ihti mali düşündürdü. Selim'in haber almca bu işe ne dıyeceği aklma geldi. Gerçi Selim, karısı öldükten üç ay sonra bir kez uğramış, Izmit'ten Ayhan'a getirdiği bir paketi bırakmi}. Ayak üstü üç be} kelima konuşmuşlardı. Sormamıştı bile Ayhan'ı. Ancak t« lefonda ayda yılda bir arar Ayhan'ı o denli ilgisiA Uzun düşündün Nilüfer abla, diye Ayhan yeniden konuya döndürdü Nilüfer'i. Nilüfer, dalgınlıktan sükindi. Duvar saatine baktı. Siz yemek yediniz mi? Ayak üstü bir şeyler ati|tırdık, dedi Ayhan. Nilüfer, kıza gözlerini çevirdi. Şimdi başını önüne eğmiş, tırnaklarını inceliyor. Nerede kalmı; bunca zaman beş altınıyla? Nerelerde gezmiş? 1 « aramış? Kımler beslemiş bunu? Kimlerle düjmüj kalkmış? Acaba Ayhan'a anlattıkları gerçek mi, masal mı? Bir bakıma Ayhan'ın insanlar hakkında verdiği hükümler ekseriya doğrudur. Ya bu kez aldandıysa duygularına kapılıp? Kızın yüzünü saçla. rmın perdesinden gerektiği gibi inceleyemedi. Belki gerçek kişiliğinden belirti verlr yüzü. Scsinl bil« duymadı. Nilüfer sesi çok önemli sayar. (Arksn rar) İSTANBUL BANKASI İzmırde ANAFARTALAR Ankara'da NECATİBEY İLÂN İstanbul'da Özer Bağdat'a her ay 1250 şer lira ödemek üzere verdiğım 5101969 ilâ 541970 vâde tarihli cem'an 8750 liralık 7 adet emre muharrer senet karşılıksız olup, .kanunen geçersizdirler. lyi niyetli üçüncü kışilere duyurulur. Fethiye'den Avuk»t Ramazan Konukçu .Cumhuriyet 12850 Özel Ikramiye DENIZLİ Subeterı hızmete gınyor Anafartalar 40.000 lira Necatibey 40.000 lira Denizli 50.000 lira ayoı zamanda umumı kesıdelere ıstırak edilır Dekson Reklâm: 69/1621282', SATILIK ĞAYRÎMENKUL Alanya ilçesi İncekum mevkiinde kâin takriben 10.000 metrekare büyüklüğünde. kumsal plâjı, ıkı su kuyusu, kaba inşaatı tamaınlanmış evi olan, çıftlik binası mevcut turistık yol kenannda OTEL ve MOTZL ınşası için çok uygun gayrimenkul satılıktır. Müracaatlann Avukat tlhan Postalcı Posta Kutusu 16 Büro Telefon: 116 ALANYA adresine yapüması rica olunur. Cunıüurıjet 12833 Hatay Defterdarlığından. 16526.83 lira keşif bedelli mülkiyeti hazineye ait 773 pafsel sayılı memur konutu onanm işi, 2490 sayılı kanunun 41. maddesi geregince açık eksıltme suretiyle 31.10.1969 Cuma günü saat 10.30 da Defterdarlıkta teşekkül edecek komisyon marifetiyle ihalesi yapılacaktır. Buna ait keşif ve şartname Millî Emiak Müdürlügünde görulebilır. Taliplerin mezkur gün ve saatte Ticaret Odası, müteahhitlik karnesi ile 1240. liralık geçici teminat makbuzlariyle birlikte Komisyon Başkanlıgına müracaatlan ilfin olunur. (Basın: 23696/12824)