04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAFÎFE 14 Ekim 1969 CUMHURİYET HAYVANIARveÎNSflNLAR FikretOtyam Herkes canmdan bezaüş ve güven duygusundan yoksun «93 Harbi» nde on aıle geldi Kars'a.. Estonya'lı idi bunlar. Kaldılar Karsta ve bir dere kenarını begendiler Kars civarmda.. Bir köy kurdular on hanelik. Adını Novistonga koydular. Novistonga Eston dilinde «Çalışkan Eston kadını» anlanına gelir.. Sonra ailelerin bir kısmı Amerika'ya, bir kısmı Rusya'ja, bir kısmı Ingiltere'ye, Isveç'e ve Aimanya'ya göçtüler bölük porçük. Aradan yıllar geçti, köy gide gide büyüdü ve adı birgün Karacaören oldu. Başka insanlar gelip evler yaptılar kendilerine.. Seksen ev oldu.. Şimdi bu 80 evde 650 insan yaşar 1965 nüfus sayımına göre. 5 sınıflı bir ilk okulu ve 170 seçmeni var. Çoğu Adalet Partisine oy verir. Karacaören'in ortasında 1ndik makinadan. Felçli bir ihtijTir kadın taşlann üzerinde güneşleniyordu.. Köpekler istek8iz isteksız havladılar.. Köyün düzluğünde üç dört kadın bulgur seriyordu. Bir erkek, çuvala sırtını dayamış. deynek jontuyordu.. Daha doğrusu cam sıkıhyordu adamın ve can sıkıntısını kesip biçiyordu. «Oçen yıl 16002000 büyük baş hayvan vardı can» dedi, savruk bıyıklı bir «can».. Bıyıklannı sıvazladı, «Hu doost.» «Geçen yıl 3.000 civannda keçi koyun vardı, can» dedi.. «Ya şimdi can?» dedim.. uıyıklarını «ıvazJadı, makas degrnemiş bıyıklannı. «Bu yıl.. Bu yıl koyun 600 civannda, sığır 200250... Dlğerleri ml? Diğerleri iki ay içinde elden çıkanldı.» Bayram Doğru imi$ birinin adı. «G«çen yıl 1420 liraya bir inek aldım, bu yıl sattım 340 liraya. Satmasam ölecekti, bealeyemeyecektim zira.. Ama şimdi olaydı 60t?N'e giderdi..» • Neden giderdi şimdi 600 700e?» «Eh, hnkümet almaya başladı.. İki mandam vardı blrisioe 1550 lira verdiler, annem vermedi ama ikisi 1350 ye gittü.» «Mahvolduk» dedi bir başkası.. Eliyle, sıska; üfürsen devrilecek danalan gösterdi.. «Hepsini salrrerdik kaderlerine.. Ba kalım ksc giin ayakta kalabile cekler?.. Şuraya bak Can, taaa karsıya.. Gördün mü atlan, yayılıyorlar dorugun trpesinde, i?te onlan da salıverdik neyle besleyecen? Kendimizi zor doyuracağu bu kış, kendimizi zor Yalnız bu kadar da değil Yarin hayali gibi üstelik Nazlıdır, usuldur, incedir Biz ki ustasıyız vatan sevmenin Umut, saksımızda ölümsüz çiçek...» Ahmed Arif doyuracağız.. Şu bulgura, şu buğday», şu sanıana bak.. Kime yeter bu, kimi idare eder?» konuşursun, tabi aldı kombine senin hayvanlarını..» Tartışma uzadıkça uzadı, çeneler açılmıştı alabildigine.. Ve AP li de baş 1 adı «Haklısınız» dedi.. «Mahfolduk». Çâresiz kal mıştı acı gerçekler karşısında.. Köyün tek sokağına geldik.. Yüzbinlerce kara sinek dold'irmuştu minibüsü, çocukların ?gız larını burunlarını ve de bizim... Hayatımda bu kadar kara sinegi bir arada görmedim.. Bir ev vardı. pencerelerinden al al çiçekler görünen, nakışlı perdeler örgü.. Bir mavi gözlü adam geldi, «Buyurun bir çay içelim» dedi.. Girdifc o çiçekli eve.. Nakışlı, içi yün dolu yastıklar, kocaman yataklı bir karyola, üzerinde kanaviçeli yastaklar.. 27 yıllık bir incir ağacı fıçımn içinde, odarun içinde dolaşıyor yaprakları. bir masa üzeri nefis bir NANKÖRLÜK Kavurma yapın dedim, almazlarmış murdardır diye, inandıramazlarmış... Sucuk yapın dedim, bilmezlermiş ve eti olmazmış bu hayvanlann üfürsen dev rilecek danaların.. Hükümet topiamah dedim bunlan, Anadoluya otun bol oldugu yerlere, şeker fabrikalarına, çiftliklere.. Boyunlar bükük tartışıyorduk köy ortasında, dere kenarında. Dereden kazlar gidiyordu Uç beş filo, kazların fiyatı yirmibeş lira imiş, on liraya düşmüş.. «Namkürlük etmeyin, ne etsin daha hükümet?» diye patladı btrisi.. Başladılar aralannda dişe diş. cana can tartışmaya.. «Sen AP lisin başka nasıl örrülü, ötede bir ssndilc. sandığın üzerinde bir ciltli kitap.. «Nedir o kitap» dedim, mavi gözlü «tncil'dir» dedi.. «Eski bir Incil'dir, Estonca..» «Xasıl sizin hayvanlar, kurak hk ne yaptı size?» «Ne yapacak kurakhk. çalısan kunklığı yener» dedi cevaben.. Sordum ne yaptıklarını.. Bal ya makinaları \rarmış, otun bol zamanında daha da kiralarlarmış balya makinası ot için ve köyden 8090 işçi alırlarmış baş larlarmış otları balyalamaya.. Kapıda kocaman pırıl pınl bir Alman malı motorsiklet vardı, odada bir dürbün, bir çifte, kısa bir şemsiye duvarda üst üste asılı.. Eston ailelerinden birinin eviydi burası.. Evin büyükannesi taze fasulye doğruyordu, kurutacaklarmış.. Çocuklar önce Türkçe öğreniyorlar ve de Eston'ca.. Incil'lerini okuyorlar. Anneleri mi? Onlar Türkçe ko nuşmayı tercih ediyorlar.. Kız verdiler, ama kız alraadılar şim diye dek. Beş aüede 30 insan varmış.. Bu beş ailede ta P3 savaşından bu yana vatan edin mişler burayı.. «Tanrı gecinden versin, ölüleri nizi nereye gömüyorsunuz?» «Ebedi bir yola gittikten sonra toprak birdir» dedi.. «Mezarlıklanmız ayndır.. tyi geçiniriz köylülerle, kardeş gibi.. Biz onlara, onlar bize kanşmaz lar.. Havı anlarımız var, ve de otumuz samanımıı, yem de knllannız..» Sinek için gerekli tedbir alınmış evde, ölülerinden belli.. Yaluız lıayvaıılarını vatandaşımız... Bagrı da yüzü gözü yanık miş hergün her yerle temas ediyoruz, tedbirleri kontrol ediyoruz.» Deır.ek ki telgrafın tellerinden, Doğu'nun dolaştığım yerlerinden haberler an an geliyordu başkente'. Bunlardan bir tanesi sanırım «Cumhuriyet, kuraklığın peşin. de» idi. Son olarak size bir şey daha a değil. çoluğunu, çocuğunu ve kendini doyurmaktan âciz bir köylü bir ana... Zavallı ana... Zavallı Doğu... VARTO Bu y:l. belâlı bir kış oîacak.. Varto'ya uğradım, geceledim... Varto şirırı bir kasaba oidu artık. Oyuncak bir kasaba.. Hani filimler için kasabaîar yapılır ya, onun gibi.. Çok para döküldü. çok para heder oldu, çok emek heder oldu, ama Varto. eli yüzü düzgün bir kasaba şimdi.. Barakalar. min yatür dükkânlar kasabasi.. Hele bir tabelacı gelmiş Varto'ya . Dük kânların isimîerini. sahiplerinin isimlerini bir güzel yazmış.. EHeri dert görmeân her kimse.. Vartoyu biraz da bu zevkli tabelâcınm yazıları şirin ediyor.. çıklayayım mı? Öğünmek gibi ol masın, on yedi yıldır dolaşırım Doğuyu, özellikle.. Hiç bir zaman halkımı böylesine canından bezmiş, ağaiarı, tefecileri, parüzanhğı, kanunsuz para almayı, böylesine bol görmemiştim.. Halkımı böylesine canmdan; nâmusundan, malından emin olmaz durumda görmemiştim. Halkımı böylesine birbirine düşman görmemiştim. Halkımı böylesine din bezirgânla rının baskısı altında göımemiîtim.. Aydmhk veren öğretmen lODİuluğunu böylesine kahrolmu} görmemiştim. Sandıktan kim çıkarsa çıksm, bir daha çıksm; bu gördüklerimin, yazdıklarımın aksi olamaz.. Büyüklerin ellerinden, bebelerin gözlerinden öperim. BİTTİ NIHAL KARAMAGARAU 71 Götürün odasına. bay Şahin. Nilüfer abla!.. Nilüfer abla!.. Çığhk halindeki bu ses, Nilüfer'i çekti kurtardı dibine çöktüğü dalga uçurumundan. Gözlerini araladı. Karşısında yine demir parmakhklar. Bu kez ardında Selim. Demek gerçek yaşantıda değil?.. Gerçek yaşantısı geminin kamarasında. Yumdu gözlerini. Demedim miydi ben seslenirsem uyanır diye?.. Lâstik tekerlekler kaydı. Sedye hafifçe çarpıp karyola sallanınca Nilüfer baktı. Karyolanın yanına yanaşan sedyede Ayhan'ı gördü. Sol bacağı alçıda Ve sol kolu omuzuna kadar alçıda. Upuzun yatmakta sedyede ama, kafasını kaldırmış, kendisine bakıyor. Bakışlan da Selim'inkine ne kadar benzer. « Nedir bu halin? Sana ne oldu?» diye sormak istedi. Dudakları kıpırdadı. sesi çıkmadı. Ayhan güldü. Yanağı çukurlaîtı. Gülüşü de n» kadar benzer Selim'inkine. Yaşıyor dedilerdi de inanamamıştım. Bir de gözlerimle göreyim bari dedim yasadığını, Nilüfer abla. Bu sozlerin anlamım kavrayanndı. Sadece gülüms»ii"NUüfer. 5 " ",£'. . ' * . « . O and& hayâli yitıetenîb: ATfijm'ın başı düzeyinde Selün'i gördü. Yumup gözlerini bu muammanm çözümüne daldı. Kaydı uzaklastı, lâstik tekerlekler. Nilüfer bu sese alışıktır. Hastahanesinde ameliyathaneye götürülenler, getirilenler. Doğumdan çıkarılanlar. Sedyede sıra bekleyenler. Ve hep yalvanrcasına konusanlar: Kızımı az sonra yanıma getirirler değil mi, doktor hanım? Bayıltacaksınız beni değil mi, doktor ha» nım?.. Bavnltın da acı duymayayım. Hiç çocuk istemiyordum, kocam istiyor diye dofurdum. Allah ikiz verdi. cezamı buldum. Sonra âletlerin şıkırtısı™ llâç kokuları. Işte şimdi de âletler kulağuun dibinde şıkırdamakta. Işığı yaklaştırınız. hemşire hanmı. Oksijen. pamuk, pens... Tutun kollarını çırpınmasın, hemşire hanım. Nilüfer ne can acısının, ne çırpındığının farkında. Kirpiklerini zorla araladı. Başucunda Suad Çetin ile beraber bir başka beyaz gömlekli doktor gördü. Üzerine iğilmişlerdi. Çaresiz dayanacaksm Nilüfer karde?im, dedi Suad Çetin. Nilüfer tekrar uçurumun dibine daldı. tkindi üzeri Ankara'dan ayrıhnca tipi başlamıştı. Ayhanla o'omobilin arkasındaydılar. Gözgözü görmüyordu. Yerler kaygandı. Şoförse pek güvenliydi kendine. Ya da hayata ilgisizdı. Aman yavaş. Kızıîcahamam'a biraz geciksek de olur. diye uyardıkça yolcular korkularıyla alay ediyordu. Ve basıyordu gaza. Nerede hangi dağ başmdalar?.. Kar fırtınasının arasından beliriven bir kamyonun farları otomobilin içini şimşek htzıyla ışıttı. O anda Ayhan'ın haykırışı: Eyvah, yandık!.. Ne kacar da kolaydır can alı? verişi. SaniyeIerle ölçülebilen bir alış veriş. Sonra bir anlamda yokluk. Bir hayâl oyunu değil bu. Gerçek bir kaza geçirdilerdi. Geçirdiler ki böyle olağanüstü bir durum var. Nasıl oldu da yaşamakta hâlâ?.. Anlıyamıyor. Yaşadığına seviniyor mu, onu da anhyamıyor. Yalnız bildiği bir şey varsa, bir yönüyle hayata sımsıkı bağlı olduğu. Dallarına can veren, yemyeşil tutan da bu. Ama ağacın gövdesi içinden o>ulmuş. Gerçi dışından belli değil bu. Sanki dipdiri bir ağaç. öyle görünüyor. Ortasmdan kessen gövdeyi sanki yılları halka halka beliriverecek gibi görunüyor. Oysa. Odada durmadan biri gezinmekte. Suad Çetin kızıyor: Yeter... Başımı döndürdü gezinmen. Sen artık ote)e gitsene. Durumunda değişiklik olursa telefon ederim. Kesiliyor ayak sesleri: Bu haliyle ne kadar da annesine benziyor. Selim'in sesi bu... Yine rüjada olabilir mi Nilüfer?.. Âkıbeti benzemesin. diyor Suad Çetin. Allah göstermesin, diyor Selim. Dünyam yıkıhr. Bir sessizlik.. Ne bakıyorsun öyle j"üzüıne? Ayhan'a dengesiz dersin ya, sen Ayhan'daa daha dengesizsin, diyor Suad Çetin. Çok azap çekiyor, diyor Selim. Suad Çetin cevap vermiyor. Yine dalarken akhndan geçiyor Nilüfer'in: • Hiç azap çekmediğime göre rüyadayım..» Bir ara yine: Nilüfer!.. Nilüfer kardeş!.. Bu kez seslenen Suad Çetin. Bir başka ses de emirler veriyor: Buz torbası getirin. hemşire hanım. Oda yeteri kadar havalandı, pencereyi kapatın. hemşire hanım. Derken hareket duruldu. Nilüfer tekrar dalacak. Doktor Suad Çetin'in sesi: Nasıl biraz rahatladın mı, Nilüfer? Bütün gücünü topladı, mırıldandı Nilüfers Bıraksanız rahatlayacağım. Ve kendi sesi kulaklanna gelince, dalgala» nn yine yüzeyine çıktı, uyandı: Ne haber? rfedi Suad Çetin. Ve konu'jmak istediğini anlayınca da üzerine iğildi Nilüfer'in kulağına yaklaştırdı. Sordu Nilüfer: tstanbul'a mı götürdüler bizi? Nasıl olur? Hayır, biz geldik Ankara'ya. Siz? Doktor Suad Çetin, arkasına baktı: Yaklaşsana, Selim. Yatağımn ayak ucunda Selim belirdi. Bir süre ona baktı ve onu gerçekteki yerine oturtamadı, Nilüfer. « Olamaz böyle bir şey, hayal gb'rüyorum» diye düşündü. Yumdu gözlerini açtı, Selim aynı yerde. Rüya devam etmekte sanki. Neden geldiniz? diyebildi. Soruyu Suad Çetin cevaplandırdı: Keyfimizden... Bu karda kıyamette. Derken hastahane odası, gemi kamarası hayalinde birbirine karıştı. Nilüfer sallantıya bıraktı kendini. Yaralı kafasının içinde hayatının bir perdesi açıldı. Selim Adaları çok sever. Yazlan sabahleyin erkenden adalardan birine gitferlerdi. Denize girer, piknik yaparlar, öğle sıcağmda da çamların altına uzanırlardı. Kitap okurlardı, uyurlardı. Işte yine uzandılar çamların altına. Selim'le yan yana. Nilüfer uyumak istiyor. Elini bırakmıyor bırakmıyor Selim, parmaklarını öpüyor birer birer. Uyutmuyor. « Bu sonuncu öpüşü. Artık bırakırda elimi ujurum,» diye düşünüyor. Dayanamadı bir ara: Uyutmuyorsun beni. Saydım tam elli altı kez öptün parmaklarımı,. dedi Selim, üzerine eğildi: Ne yapayım? Yüzür.ü öpemiyorum kl, az öterfe başka bir çift var. Parmaklannı öpmekle oyalanıyorum. Silinmiştı bu anı kafasından, şimdi hatırladı. Hatırlatan nedir? Nasıl bir dış etkıdir? Arayamadan gözlerınin önünde başka bir sahne belirdi. Bir yaz Marmara'daki adacıklardan birinde kamp kurmuşlardı. Ferıt Belek Seüm'i de dâvet etmiştı. Gece ateş yakarak çevresınde yemek yerler, pikap çalarlardı, sandalla dolaşırlar, denize girenleri de olurdu. Sonra çadırlanna çekilirlerdi. Kardeşleri uyuyunca Nilüfer, usulca süzülüp çıkardı çadınndan. Selim'i, bacaklarında hâki şortu. gövdesınin üst kısmı çıplak. ayaklan çıplak vere oturmuş, sönmüş ateşi değnekle karıştırırken bulurdu. Eşer eşer külleri. kıvılcımları ortaya çıkanr, Selim. Sonra yine çalı çırpı koyar ve diz çöker, üfler, üfler, yüzü bazan ışıldar, bazan kararır ve kıvılcımlardan yeniden ateş yaratırch. Çoğu zaman tanyeri agarmcayadek ates baş:nda otururlar, gündüz öğle sıcaşında saatlerce uyurlardı Işte kıvılcımlar küllerin arasında k:pır kıpır. Üflüyor yine Selim Ateş yaratabileceic mi? Nilüfer merak'a beklerr.ekte (••••••••••••••a •••••••••••••••a •••••••••••••••• *•••••••••••••••» • llllllllltllllllllf'flllttıııııııııtcııııııtıııifııı ••••••flMaafiaıiMMflaılııı • I1IIIHIN ••»•••<•••••• •••••••••••••••lıal*ııııaıı l ••• •••• •••• If a I ••••••• aaaaaaaaa«v«aaaa«aaa«aaaa«ı VE BAŞKENT Döndüm Başkent'e. Devlet Bakanı Seyfi Öztürk'ü aradım.. •H05 geldin» dedi!. Şaşırdım.. «Nereden efendim?» dedim. «İki taraftan.. Önce Rusya'dan, sonra Doğu'dan.. Ne var ne yok Doğuda?» • Size bir şey söyliyeyim mi bey efendi. işi ciddiye almışsmız. ben oralardayken.. Gelince okudum ga zetelerde a'.ınan tedbirleri... Anla şılan Otyam acıklı yazmasın, buna fırsat vermeyelim dediniz...» «Senin de istediğin bu değil miy di?» •Tabii bu..> •Kars civannda ot ve saman depolaması yapıyoruz. yığıyoruz hepsini. Binlerce vaRon su anda Doğuya Rİdiyor. kimisi yükleme yapıvor. kimisi bekliyor ara istas .vonlarda, Halka tohumluk buğ. Har Wbe edece|İ7. Mmlne sataca" ğız ucuz fiyatla. Et Balık Kurunıu'nun alımı 40.Mfl.MH) n bulacak.. Gerekirsebir kırk milyonluk daha alacafız. Parası aynldı. gerekli emirler verildi.. Biraz önce Rus Büyiikelcisini kabul ettim, biliyorsun Dışişlerine de bakıyorura. 25 milyon liralık canlı hayvan satışına onbe$ milyonluk bir ek anlaşması yaptık. Iran'a et satışı devam ediyor. Ardahan. Kars, Posof. Selim ve Arpaçay'a üçer kişilik ekipler sevkettik alım icin. Giden vagonlar da boş dönmeyecek. alınan hayvanlar Orta Ana. dolu'ya ve Batı Anadolu'ya çekilecek. azimliyiz. kararlıyız. Ya ni anlıyacapın yazıların bn sefer acıklı olmayacak... • Va'.i de iyi calışıyor» dedim... •Haa« dedi. «O da seni çok sev •• • • • • • • • • • • ı »••••••••••• MODESTY BLAISE <SEL BU ALuaUIN I ,1».» ı R; •••••••••••••••a • •• • • • • a • « • • • • • ••••••••••••••• •»••••••••• Tiffony Jones ••«••••••••••«a •••••••••••••B• •••••••••••«••a • ••*>••••••••••• !•••••••••••••• ••«•••••••••a ••••••••••••• •••••ıııııııı • •••••Mlllll lllllllllllll TIFFANY JONES KONGRE İLÂNI (İLKSEN) tstanbul llkokul ögretmenleri Sendikasının 4. Genel Kurul Toplantısı 19 £kim 1969 pazar günü saat 11.00'de Istanbul Öğretmenler Derneğinin Aksaray'daki Salonu'nda yapılacaktır. Çogunluk sağlanmadığı takdirde 26 Ekim 1969 pazar günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. Üyelere duyurulur. G 0N DEM : 1) Açılış 2) Çalışma raporlannın okunması 3) Denetleme raporunun eleştirilmesi 4) Aklanma 5) Tüzük değişikliği 6) Seçimler. tstanbul İLKSEN TÖNETIM KURDHI (Cumhuriyet: 12407) KONGRE Kurtuluj İlkokulu Koruraa ve Yardım Derneği ile Okul Aile Birliğlnin yıllık genel kurul toplantısı 19101969 Pazar günü saat 9 da Kurruluş İlkokulu saîonunda yapılacakttr. Velilerimizin teşrifleri rîca olunur. Ekseriyet temin edilemedigl takdirde ikinci toplantı 26101969 Pazar günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. Üân olunur. Yönetim Kurnlu Cumhuriyet 12411 (Arkası rar) Konya DSİ. 4. Bölge Müdüriüğunden z s e J Mpe • • S < 4 s o u l s4c 1 20000 00 TL. muhammen bedelli 1 adet 90 tonluk hurda Demag Ekskavatör kapalı zarf usulü ile satılacaktır. Muvakkat teminatı 1500.00 TL. dır. 2 İhale 22.10.1969 Çarşamba günü saat 15.30 da Böîge İhale Komisyonu marifetiyle yapılacaktır. İhaleden 1 saat evveline kadar muvakkat teminat Bölge veznesine yatınlacak ve teklif mektubu da ihale Komisyonuna verilmiş olacaktır. 3 Bn işe ait şartname Bölge Makine İkmal Şefliğinden temin edilir. Ekskavatör de Çumra DSt de görülebilir. Göle Garnizon Satın Alma Komisyon Başkanlığından. 1 Garnizon ihtiyacı için 27 Ekim 1969 Pazartesi günü saat 11.00 de Alay Karargâh binasında kapalı zarf usulü Ue 65000 kilo Sığır eti alınacaktır. 2 Muhammen bedeli 487.500 00 TL. sı geçici teminatı 23.250.00 TL. sıdır 3 Evsaf ve şartnamesi her gün çalışma saatlerinde Alay Levazım Müdürlügunde görülebiür 4 İsteklilerin 2490 sayılı kanun gereğince uygun olarak grrekli belgelerle mektuplan ihale saatinden bir saat evveline kadar Satın Alma Komisyon Başkanlığma teslim etmeleri. Postftdaki gecikmeler kabul edilmez. (Basın: 23199/12:]; İLAN OLUNUR. (Basın: K. 138222994/12392)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle