20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
BAHtFE ALTI 10 Evlul 1968 CUMHURİYET TATİL KOŞELERI BAŞARILI BİR OYÜN Cumhuriyei 10 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyetten "Paramparça,, Özdemir NUTK U îlk temsili 1 ekim 1963 tarihinde verilen Turgut Özakman'ın «Paramparça» adh psikolojik oyununu beş yıl kadar sonra Dortnen Tiyatrosundan seyrettik, Türk toplumundaki cinsel özellikler ile birlikte oldukça evrensel bir açıdan insandaki zaafları da inceliyen bu biraz da geriye dönük oyunun sağ lam bir kuruluşu ve başarıh bir organik gelismesi var. Üç kadın ve bir erkek arasında geçen bu oyunda bütün kişiler ku gurlu ve iyi yanlarıyla, dengeli bir yolda karşımıza çıkıyor. Kafası ge lişmiş olgun bir erkek olan Süha, evlendiğinden bu yana karısı ile cinsel bir ilişki kuramamıştır. Çün kü kadın, çocukluğunda annesi ile babası arasında geçen bir sahneye tanıklık etmiş; bu onda bir tiksinti ve iğrenti duygusunu ortaya çıkartmıştır. Onun için de, yıl lar yı lı kurumuş ve «ödev»den başka bir şey düşünmiyen bir kadın durumuna gelmiştir. Bu çifte konuk gelen kadının arkadaşı Yelda ve kızı Ayşim ise bu buzları eritecek özelliklere sahip kişilerdir. Yelda, bütün hafifliği ve oynaklığı içinde kötü olmayan bir kadındır: daha doğrusu onun dıştaki hafifliği ken dine olan saygısını yitirmesinden 1leri gelmektedir. Ayşim ise içi neyse dışı aynı olan, günümüzün maraz, vitrin olmaktan başka bir fey olamıyan, baskı altındaki genç kızmdan bambaşkadır; onun bu saydamhğı her yönden sağlıklı oldujhınu gösterir. Yazarın düsünce si Aysim yoluyla seslendirilmiş bu oyunda: o hesaplı kitaph sevmesini beceremiyen. kendini «su gibi sebil ederek> sevmek isteyen bir kızdır. İnsan sevdikçe tükenir, tü kendikçe mutlu olur» der annesine. Oysa Ayşim'in çevresi içinde, ne düsünse ayıp ya da giinah olmaktadır. Ayşim bu oyunda. aynı zamanda. öteki üç karakterin acıll ezgiîini söyliyen bir gözlemci, bir anlatıcıdır. Jale yaralı yamnı bir ödev» duygusuyla gizlemeğe çahşırken, Yelda zayıflığını ve kendine karşı yitirdiği saymsını sıcak bir dostlukla karşılamağa ça lışır. Süha ise, sağlıklı olan yanını gün geçtikçe yitiren ve bir insan olarak tatminsizliğini dışa dönük hareketlerle örtmeğe çalışan bir erkektir. Eseri sahneya koyan Haldun Dormen, organik gelişme içindeki esaslan başanlı bir yolda çıkartmış. Ancak oyunu incitmekte olan ve ilk batuşta küçük gibi görünen kusurları ayıklamamış. Buna bir örnek Ayşim'i daha çok güldürü havası içinde yorumlayarak bu rolü kabalaştırması. Oyu nun orta direği olan Ayşim, sa£lıklı yanını seyirciye kabul ettirmek zorundadıı, yoksa yalnızca «zıpır» bir kız gibi anlaşılması oyunun anlamını incitmektedır. Aynı şekilde, son sahnede, Jale'nin kendini «hoyrat balıkçı»ya vsrerek korkusunu yenmesi kolayca zevksiz bir melodram sonucu o!a biliyor. Bu sahnede Jale'nin yokoluşu değil, kurtuluşu vurgulanmaktadır. Bu sahne için metinde yazar tarafından «ağlar» diye yazılmış; ancak bu bir umutsuzluk değil, bu aşağılanma içinde Jalenin bir kadın olarak kurtuluşunu haber veren bir miijdedir. Oyunculuğu ve yorumu Devlet Tiyatrosu'nda oynanan temsilie karşılaştırırsak Dormen Tiyatrosu'nun bu temsili bazı üstünlükler gösteriyor. Süha'yı oynayan Metin Serezli ve Jale'yi oynayan Nevra Şirvan çok ölçülü ve rollerinin değerini veren sanatçılar. Ayşim'de Fiisun Erbulak, bu kolay rolde çok sevimli, ama rolün dışına çıkacak kaba çizgili bir yorum içinde, biraz düz olduğu için güç olan Yelda rolünde Göksel Kortay, dikkath ve ölçülü, ancak bu role biraz da renk getirebilirdi. Metin Deniz'in bu kez yaptığı dekoru çok baştan savma buldum. Dekorda atmosfere bir paramparçalık da verilmek istense bu kadar darmadağınık ve bütün lükten yoksun bir çalışma yapılmamalıydı. Bugünkü toplumun ahlâk ve alışkanhklanna daha çok subjektif bir yolda yönelen yazar. dolayısı ile kendi çevresi içindeki yanlış şartlanmayı da elestirmektedir. Bu oyun, biriki kusurlu yanı dışınci'a. kendi türü içinde başanlı sayılabilir. Bütün bunlan kuru bir ciddiyetle değil de, yer yer güldürerek veren yazarın yöneldiği nokta bu buruk mizah içinde daha etkili o'.abilmektedır.. Kadınlara lâf atanlar dağıhrken ana Ankara, 9 (Telefonla) Adli mı son ışıklar ye Vekili Mahmut Esat Bey, ka vatana tekrar ve ebediyen kadınlara karşı söz atanlann ço • vuşmuştu. Afyon tepelerinden koğaldığını gözönüne alarak Cum pan zafer akını yıJdinm gibi düşhuriyet Savcılarına telgrafla şu manı kahrederek Akdeniz ve Marmara kıyılarına inmişti. Şükönemli tamimi göndermiştir: «Zabıtaya karşı koyanlar hak rü Xaili Paşamn kumanda ettigl kındaki eN'velki tebliği teyiden Üçüncü Kolordu da Eskışehir* inkılâba aykın hareket eden za denberi darma dağınık olan düşrarlı künseler arasında kadınla manı kovalayarak Bursaya doğra lâf atanlan da Cumhuriyet ru koşuyordu. Eğer bu hızlı taSavcılarına hatırlatmak isterim. kip biraz gecikseydi ihtimal bu Bu düşkün ahlâk sahipleri, inkı zümrüt yurdu da Izmir, Manisa lâbı sevenleri şaşınacak hareket gibi bir harabe halinde bulacaklerde bulunmaktadırlar. Türk va tık. Buralardaki düşman kuvveti tanmın namus, şeref, haysiyeti bizden fazla idi. Fakat ordunun esas teşkilât kanununun teminatı hasameti karşısında durmak hig altmdadır. Türk ceza Kanununun fayda vermedi. Birlikîerimiz an421. maddesi lâf atanlar için üç sızın Bursa üzerine geldi, bu anî aydan başlamak üzere hapis ce baskın, düşmanı şaşırtmıştı. Kazasına çarpılmalannı âmirdir. til ve tahribe fırsat bulamayıp Yeni ceza kanununun 424 ürcü şehirden dağlara, ovalara kaçtımaddesi bu teminat hükümleri lar. 33 üncü alayın fedakâr kuni kapsamaktadır. Bu gibilerin, mandanı Rüştü Bey, 3 üncü böizlenerek cezalandınlmalarını is lükle beraber Bursaya girdi. Yatterim. Bu telgrafım, alındığının sı ezanını okunurken bu güzel ve suretlerinin zabıta âmirleri Türk şehri de düşmandan tamaile ilçe savcılarına telgrafla bil men temizlenmişti. dirilmesini rica ederim.» •• TCNUS'un açıfındaki Djerba adasının merkezi «Houmt Souk» * 6000 nüfuslu küçük bir balıkçı kasabasıdır. Adanın dörtde üçü kumlarla kaplıdır. Hcr tarafı tabii plâj olan Djerba adası. Tunus'a devamlı turîst sağlar. Plâjlar kenarında hasırdan yapılmış evler, günlük kiralanır. Adanın güzel otelleri vardır. • CEFALU; İta*ya'nın gilneyindeki Sicılya adasının kuzey kıyı larında, Palermo'dan doğuya doğru gidıldiginde, bu der.iz cennetiae varılır. Su kayağı yapanların idealidir bu kıyılar... Güzel oteller, lokantalar, İspanyolcaya çalan konuşmaları ile şen ve gürültücü Italyanlar!... Burada da tamamen hasırdan yapılmış tatil köyleri vardır. Turizm Dünyasından Kısa Haberler • A>TERİKAN ithalât thracat hankası. Brezilya havavollanna 10 milyon dnlarlık uçak alma kredisi vermiştir. Brezilya bu kredi ile üç tane Boeing "07 330 C uçaijı alacaktır. • TtRKİYE'nin Turizm Cografyası yönünden çok kıymetli bir deirerlendirmesini yapan; «Batı Anadolu bölgesinin kültürpl gelişmesini gösteren kartografik bilsiler» ve «Batı Anadolumın taksimatı» adında Türkçe ve Almanca iki eser yayınlanmıştır. Escri Kiel tniversitcsi Co^rafya doktoru Dr. R. Steniır ile Beyoğlu Ticaret Lisesi Müdürü Ruhi Tıırfan. uzun çalışma sonunda vayınlamışlardır. «Batı Anadolu Taksimatı» adındaki kitabın çevirisini de Ruhi Turfan ile M. Şevki Yazman yapmışlardır. • HOLLANDA'nın resml mrizm teşkilâtı «VW»; turistlerin gidecekleri yerler hakkmda çolc çeşitli bilgiler istediklerini ve bilhassa otel rezervasyonları taleplerinde rezeırasyon tarihleri esnasında yagmur durunıunu bildiTfSl istatistikler talep ettiklerini gözönüne alarak Holtanda'nın bütün bölgelerine ait yağmur ista tistikleri hazırlamıştır. Bu teşkilât kanalı ile otel rezervasyonu yapıldığmda turiste kalacağı dev re esnasmda o şehirdeki yağmurlu saatleri bildiren bu cetveller yollanılmaktadıı. Eğer turist bu cetvellerde gösterilen saatlerden fazla yağmurla karşüaşırsa otel ler hesaplarından yüzde 10 indirim yapmaktadırlar. Bu yenilii; meteoroloji oürolanna turizm sanayiinde önemli bir rol vermektedır. •• JAPON Turizm işlerini L;* laştırma Bakanlığı vürütmrktedir. Bu Bakanlığın kontrolunda ÖZPI bir kanunla 1959 yılında kurulmuş, turizm uzmanlanndan seçilmiş idarecilerin yönettiçi (JNTO) admdaki bn teşkilât dünyanın en muvaffak Turizm Orpanizasynnudur. Simdi bu teşkilât; değişik şehirlerde çok sayıda büro açmak yerine propaganda hedeflerini teshit edip, bölgesel bürolar kurmanın daha faydalı olduğu kanısına Yarmıştır. • İSVEÇ'te plâstik tuğlalaria yapılan motellerin bir yıllık deneme devresi sonunda turistler tarafından çok beğenüdiği, hattâ tercih edildigi görülmüştür. Bunun sebebinin plâstik duvarlann ses ve ısı geçirmemesi özelliğine dayandığı belirtilmektedir. • HOLLANDAda arsa fiatlannın tabiî olarak çok yüksek oluşu yeni oteller inşasını zorlaştıran sebeplerden biridir. «AUah dünyayı. HoIIandahlar da Hollanda'jı yarattı!» deyiminin çok kullanıldığı bu memlekette mevcut turist akını bazı yenilikler yaratmayı zorlamaktadır. Akla ilk eelen denizden favdalanma yolu otelcilikte çığır açan «Botel» (şat üzerine alüminyum konstrüksiyon la yapılıp sahile bağlanan otel) Hollanda'da revaç bulmuştur. Şim di de; Hollandalılar sığ sularda beton ayaklar üıerine oturtulan yeni bir çelik ada yapıp üzerinde 6 katlı ote> inşasına başlamışlardır. Hollanda'nın Gronimgen limanında (Alman hududunda) yapılmakta olan «EEMSHOTEL» bu sistemle inşa olunmaktadır. 1970 de bitecek, 2 milyon dolara mâlolacaktır. • KANADA'ran 1967 yılmda turistlerden 1 milyar 300 milyon dolar geliri olmuştur. Yapılan istatistikler; bu turistler içerisinde büyük para harcayanlann ancak yüzde 8'inin Avrupa'dan geldiğini göstermektedir. Kanada turizm ilgilüeri önümüzdeki yıl 1 çin Avrupa'dan turist çekmek üzere kampanyaya başlıyacaklardır. • PARİS, Londra ve Madridde «S.O.S.» adı altında yeni bir metodla çalışan şirketler kurulmuştur. Bu şirketler özellikle otel ve benzeri turistik tesislere abone yoluyla haelıdır. Bu gibi tesislerde günün herhanfi bir saatinde meydana gplecpk her türlü arızayı bertaraf edebilecek ekipler, vasıtaları ile son süratle yetişerek tamirat yapmaktadırlar. Turistlerin şikâyetlerint azaltan bu buluş şlmdl Avrupa'nın dljfer şehirlerlnde de Utbik edilmey* Halulc DURUKAL Bursa'nın kurtuluşu Yedi sene ev\el Türk'ün şehamet tarihine ilâve ettiğimiz büyük zaferin şanlı muharebelerinden birini bugün kazanmıştık. Yeşil Bursa 10 eylul 1922 aksa Soğuklar başladı Yabancı gözüyle Türkiye Bunaltıcı sıcaklardan şikâyet edenler, ıki gündenberi şehrimizi etkisi altına alan soğuklardan rahatsız olmaya başladılar. Dün şehrimizde derece birdenbire 11 e kadar düşmüştür. SPOH ve SERGl SARAYI DEVLET FOLKLOR TOPLULUGU Tam Programa İlâveten: JAPONYA Türk Halk Oyunları Ekipleri gösterisi TÜRKİYEDE İLK DEFA Bundan bir müddet önce tsviçre basınında çıkmış olan bu yazı nasılsa gözden kaçmış bulunmaktadır. önemine binaen Elisabeth Brindesi adındaki yazarın bu makalesini alıyoruz. Yazar; şöyle başlıyor: «Avrupa ile Asya arasında Haliç bo>oınca uzanan ve şanlı zamanlarının Bizans ve Kostantinopl'u olan ts tanbul şündi uçakla Zurich'den 2 saat 20 dakika uzaktadır. Uçak penceresinden îstanbul şöyle görünüyor: îki kısma ayrılmış bir şehir. Merkez kısmı karınca yuvası gibi otomobillerle cîohı!.. Herhangi büyük bir şehirde görülen tıkanıklık içindeymiş intibaını yaratıyor. Gerçekte Bizans tabyaları, Konstantin ve Teodos' un yüksek duvarları, :efaleti nis•bi bir refehtan ayırıyor. Şehre ^toc.parea kazanç saglamak, için gelmis bulunan ve kenar mahallelerde bir tarafa bırakılmış gibi yaşayan Anadolular parklardaki kanapelerde sürünüyor veya ön yüzleri yıkık dökük, ucuz kiraIık evlerde çürüyorlar. Onların bu'unduğu ysrlerin hemen yakınmda koytın sürüleri seyrek otları yemekte. Şehrin caddeleri dolmuşların meydana getirdik'.pri kalahp.hkla tıkar.mış dunımda. Trafiğ'n bir başka b'zelligi de sağa, sola geçmektir. Kim önce klâkson çalar, daha kuvvetli ses çıkanrsa o hakhriır. Bu konserin cereyan ettiği alanm tam orta yerir.de trafıği idare etmek için kalabahğın içine dalan veya vasıtaların önü sıra koşuşan, soprsno gibi avaz, avaz bagıran polis memurlarmın kulakları tırmalayıcı ve tekrar tekrar çaldıklan düdüklerin sesleri de işitiliyor. Fakat Istanbul her şeyden önce bir teessürler, hüzün şehridir. Bu teessür; camilerin kubbelerinde, meşhur çeşmelerinin sularının içinde, dogu saraylarınm mermerden yapılmış süslerine asılı vaziyette bir memleket hastalıgı gibi dalgalanmaktadır. Viyanayı kaplayan hüznü, mimari saflıgı ve mozaiklerinin zen?inligi bütün dünyaca tanman Ayasofyada tekrar buluyoruz. Bu hüznü bir de duvarlarındaki burma şeklindeki fayanslarda akisler yapan Sultan Ahmet camiinde 'suyım akışını andıran ışıklarda gürüyoruz. Tiirkler esasen bugünkü refahlarına kıyasla çok fazla debdebeli bir geçmişin ağırlıgını ilk olarak hisseden insanlardır. Onlar; Arap nağmelerinin seslerine. l'kraynalılarm ateşli hareketlerinin, değişmez bir kanaatle hor görülen Yunanlüarın zersfetinin karıştîgı halk danslanyla olduğu kadar .sayısı çok az Isianbul'da bir geziden izlenimler •Kayi» çı|ükl»n »tıp r»kibine »T»klanyla Tunnak için hırsl» nçnyan bir karateci... Öldürücü bir Spor: KARATE «İki adam gessizlik içinde dö,,8üşüy,orlatdı. Bir,, kaç sanıye içinde Malko adındaki üstünlüğü sağladı. Rakibinin bilegıne indirdiği kuvvetli bir darbe onu iyice sersemletti. Fena halde ser seme dönen rakibi auyduğu acıya dayanamayarak bir kaç adıra gerı çekildi, diz üstü çöküp garip bir şekilde ellerini ileri uzattı. da çıplak ellerle yapılan bir A&ğüş demgmek iâzım, çünkü eller ellikten çıkmış yıkıcı, öldürücıl hakîH birer silâh haline gelmij! Karatenin Japonca anlamı «silâhsız el» dir. Japonca («Te» el, «Kara» da boş demektir.) Ellerini ayaklannı bu hale getirebil mek için karatekolar karete spo runu yapanlar) saatlerce ellerini şiddetle sert tahtalara vururlar. Bâzılan bu çalışmalar sırasında o kadar heyecanlanırlar, o kadar kendilerinden geçerler ki düşüp bayılırlar. Benden beş on adım ötede yanm saatten beri bu işken celi çalışmayı yapmakta olan bır gencin çeneleri kenetlendi, yüzünün rengi sarardı, çektiği acıya dayanamayarak ağlamaya başladı. Fransa'da karate Japonya'dan çok daha evvel yapılmaktaydi. Ha len Fransa'da 10.000 lisansll ka Silâhsız el «Karate» «Karate» adı verilen bu vshçl ve insafsız müsabakada Malko' nun biraz düşünmt'k fırjatmı yakalayabildi. Sonra bırder.bire çöktüğü yerden frlayarak iki eliyle keskinlemesine Malko'nun kulaklannın altına iki şiddetli darbe ındirdi. Malko kafatasının çatladığını sandı.. Kulakları sağırla?mış ağır ağır sendeleyerek geri çekildi.» Bu satırlar Gerard de Williers'nin «SAS at l'or de la riviere> adlı romanından Bİınmış. Ben kitabı beni Japonya'ya götürmekte olan dev jet uçağında okudum ve bu pasajı da bitirince Karate öğretilen ünlü okullardan birine gidip incelemelerde bulunmaya kaıar verdim. Ancak Tokyo'ya geldikten beş gün sonra bu fırsat elime geçti. Bir Japon meslekdaşım bana. Hosie Üniversitesi «Dojo» suna gitmemi tavsiye etti. Oraya giderken karate hakkında esaslı bir fikrim yoktu, onun da diğer benzeri sporlnr gibi bir döğüşten ibaret olduğunu sanıyordum. Düşüncemde aldanmışım! Japonya'daki karate sporu hiç bir sporla kıyaslanamayacak kadar başka bir spor. TAKDİM EDEN: 10 Eylül SAL1 11 Eylül CAKŞAMBA 12 EyHil PERŞEMBE saat 21.00 saat 21.00 saat 18 ve 21.00 Dergide, İstanbul trafiçinin sıkı,ıklığından da söz ediliyor. YALNIZ 00R1 TEMSİl BKTMAN Belediye Başkanlığmdan: BHetler: SPOR ve SEBGİ SARAYI ile ŞAN SİNE.MAS1 GİŞELERİNDE Cumburivet 10554 olan fabrıkalan İle de iftihar etmektedirler.» Yazar makalesiıü şu cümlelerle tamamlıyor: «tstanbul; sahip olduğu Amerikan arabalanna ve Adamo'yu, Antuan'ı dinleyen gençliğine rağmen müslümanlığın merkezlerinden biri olarak kalmaktadır. Yedi tepe üstüne kurulmuş nlan ve iki milyon nüfusa sahip İstanbul (nüfus hiçbir zaman kesin şekilde sayılamamıştır) turistleri büyüler. Her sokak, her anıt ona 2500 yıllık bir efsaneyi hatırlatır.» Ulvi Uraz liyatrosu Arena'da • LLVİ Uraz Tiyatrosu bn mersim Arena Tiyatrosu'nda temsilierine başlayacaktır. Repertuvarlannda: «Fermanlı Deli Hazretleri», «Hamum Şaralop», «Murteza», «Gözlerimi Kapanm, VazJemi Yapanm» ve «Lâ Pandule» (Yaz Bitiyor) oyunlan yer alacak* tır. «Kayi» çığlığı «Dojo» salon demekîır. Orada döğüş antrenmanlan yapıhr. Oraya girer girmez insan kendifini çok özel bir bava içinde buluyor. Hemen salona girmiştim ki, tatami' (halı) nin üstündeki bir adam birdenbire havaya fırladı. iki ayağını öne uzatmıştı ve insanı dehşete sulan çığlıklar savuruyordu. Çığlık «Kayi» diye ufak bir kelimeden ibaretti fakat insanın tüylerini ürpertmeğe yetiyordu. Ani olarak atılan «kayi» çığlıgının amacı şimşek hızıyla rakibi şaşırtmak ve onun en geç or.urıcu saniyede hassas yerine indirilecek sprt bir darbe ile hareketsiz hale getirmek. tnsanı kımıldayamaz hale getiren çığlık spordan daha çok Eski Roma gladö'terlerinin insafsız döğüşlerini hatırlatan «karate» de ellerle yapılan vuruşlara «a'e ml» iki ayakla yapılan vuruşlara ise «suteml» iy !ar. «Karate» de kafa vurmalannın da büyü't rolü var, kala vuruşuna ise «gülle vuruşu» adını ver işler. Hosie Üniversitesinde 22 yaşında bir sporcunun üst üste konulmuş yedi tuğlayı başıyla paramparça et tiğini gördüm. Hayrftler içinde kaldım ve bu kadar kuvvetli bir başa sahip bulunan bu şampiyon sporcuların elleriyle, ayaklarının klmbllir ne kadar öldürücü bir kuvvette cldugunu düşünerek lr kHdim!«Karate» sporu yapanların ellerlnin keskln kısımlan bir odun kadar sert, ayak ve el parmsklarının mafsallan büyük ns örtülü. Bu döğüşe aslınAtemi denilen elle vuruş.. rate sporu yapan genç vardır. Ja ponya'da ise lisanslı bir milyon karateci bu sporu yapmaktadır. Belediyemiz tarafındsn yaptırılacak olan 1.149.817.27 TL. keşif bedelli Hâl binası inşaatt 2490 sayılı kanun gereğince ve kapalı zarf usulüyle ekyiltmeye çıkanlmışür. Bu işin geçici teminatı 48.245 lira olup ihalesi 4 ekim 1968 cuma giinü saat 10 da Encümen huzurunda yapılacaktlr. Telle yapılan müracaatlar ve postada vâki gecikmeler nazara ahnmıyacaktır Şartnamesinde yazıh olduğu üzere ihaleden üç gün once giriş belgesi almak, ihale günü saat dokuza kadar 2490 sayılı kanunun öngördüğü vesikaları havi mektubu Beledive Başkanhğına vermek şarttır. Şartname istiyene bedeli karşilığı gönderilir. (Basın: 23793.10529) Helezonî, K r o m Nikel alışımlı çelikten, alıştırılmış dişlilerle O,25 H P den 5O H P ye kadar her devirde, elektrik m o t o r l u ve m o t o r s u z , Redüktörler. Sipariş üzerine 50 HP takate kadar her devirde hususi Redüktörler imâl edilir. 1 SENE GARANTİLİDİR, REDUKTORLERİ KİVİ pilleri denenmeğ#*Ieğer g Üâncüık: 8488/10538 Mak Mühendis: Z A R E B E D E Y A N Azapkapı Ta^aşcılar Sok. No. 4 Karaköy Telefon : 44 529544 27 70 Reklâmcüık; 3400/10549 Günümüzde karate sporunu en yaygın ülke Japonya ise de buluş Japonlann değil Çinlilerindir. 2500 yıl evvel Çın'rie rahıplerin silâh taşımalan yasaklanmıştı. Bunlar ülke içinde dolaşmak zonında kaldıklanndan her an soyguncuiarın hücumuna uğramatc tehlikesinde bulunuyordular. Bu tehlike karşısmda bazı rahipler kendılerini korumak için ellerinden ve ayaklanndan birer silâtı gibi yararlanmayı düşündüler. Japonlar daha sonra «özeilikle V ve X yüzyıllar arasında) bu çeşit boksu daha da mükemmelleştirdiler ve «karate» doğdu. Bu spor bir' öldürme sanatı fakat hiç bir silâh kallanmadan insan kendisine hücum edenleri zararsız hale getirebil iyor. Hosie Üniversitesinde bir «karatecinin» başından geçmiş olan şu ilginç olayı anlattıiar: «tkinci Dünya Savaşında şiddetli bir çarpışma sırasında bir Japon eri silâhını kaybetmiş ve birdenbire etrafını Amenkalılar tarafından sarıldığını görmüs. Gençliğinde bir karate şampiyonu olan Japon, yumruk ve ayak larıyla yedi silâhlı Amerikalıyı öldürerek kaçmayı başarmış ^e burnu bile kanamadan kıtasına katılmış...» Çinli rahipler ve Karate
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle