17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖBT 1 K Nlsan 1968 CUTVIHÜRİYET O, herke» köyüne dönsün ben yardım ederim diyormus!.. Devletimiz tâadetmişti bize; TlNER'in Röporlajı İDİ KIBRIS... «Altı saatte geleceyik» diye... amma. Ama, ben Papaza güvenemiyornm! Bahçeme, evime dön düîiim gün, canımı alacak, çocaklarımı öldürecekler.. Bn hep böyle oldn, yıllardır... ı Sonra efendim... Türkiye bizlere 7 milyon sterling yardım da bnlanmns, öyle söylüyorlar!. Ama bunun sonu nerey e varacak? Bu para yerine sarfediliyor mu? înkişaf oluyor mnf Halk ver;i ödiivor mu? Farkında deŞil kimse!« Kahvehanede çıt çıkmıyordu bu sırada.. Yaşlıca bir Kıbrıshnın haykırması bozdu bir anlık sessizliSi: En şüvenilir yerimiz Geçitkalede 8 saatte yol açtı Rumlar... Bize devletimiz vaad etmisti; «6 saatte yetişeceyik» diye.. Ne oldu, niye gelmediler.. Başka bir ses karıştı: Acaba anavatan hiç bizf düşünüyor mu? Anavatan sizin neyinizi ihmâl etti a dostum! Hangi fedakârlıktan kaçındı? Bizim hu dağ başında, en bÜTİik ümidimiz o'dur,. Başka kimseye çüvenimiz yok(ur âa\. Bir işçi başını salladı ağır ağır! Avam sınıfı çok millivetçldir. Canını verir sözünü geri almaz!.. Sonra gerilerden daha önce hiç konuşmayan beyaz saçlı bir ihtiyarın titrek aesini duyduk beraberce: Bir kısmımız da ortalık dülelse. şöyle bir Londraya. Pari«e uzansak diyor!.. Hey gıdi Kıbrıs hey! ömür gibi siyah gözlü, kmrcık saçlı yavru, olan bitenden habersiz, köye yeni gelen yabancılara, bize, şaşkın şaşkın bakıyordu. Üç yaşında ya var, ya da yoktu Nermin!.. Tombııl pembe yanaklarının üzerindeki gamzeleri onu büsbütün şirinleştiriyordu.. Küçük tatlı kııın «yafrını yere değdlrmiyordn kinue. Şefkatle kncaktan kucaga dolasıyordn... O daha dünyaya gelmeden babannı Rnmlar öidürmü» ve kaderl çiıilmi»U böylece! «Bağhköy» Lefkoseden bir hayli uzakta, Lefke kasabasın* bağlı bir köydü. Üç tarafinı çeviren dağlann yamaçlannda kurulmuştu. Hayvancıhk, çiftçilik ve madencilikle geçiniyordu insanlan... Fakat artık hepsi hayâl clmustu... Hayvanlarının çoğunu Rumlar almıs; ve ayrıca otlatacak meraları kalmamıstı. Tarlalanm. bahçelerini canlarını kurtarmak için bırakıp kaçınışlardı!.. Kireç ocakları Rumların eline geçmiş, vaktiyle çalıştıkları yabancı çırketlerın madenlerine gidemez olmuşlardı... Şimdi, onlar da Türkiyederı gelen yardımla geçiniyordu... Elleri böğürlerinde, tavla pullarının ürerinde veya av tüfeklerinin tetiğinde bekliyerek!.. Kadınların erkeklerden daha çok olduğu Bağhköy'de sulh zamanı bir işçi günde, en ajagı 1,52 «terling kazanırdı. Şimdi ise sadece boğaz tokluğuna hazır para ile yaşıyordu bu dövüşmesini iyi bilen ınsanlar... Halbuki köyün dört tarafı dünyanın en zengin baktr madenleriyle kaplıydı... Ajnerikahlar, tngilizler işletiyorlardı oraları... Bu civarda deniz bila bakııın rengini almıştı... Sahilden itibaren, yüz, ikiyüz metre ileriye kadar sular maviliğini kay betmişti.. Koyu, kirli turuncu daJgaiar limanda yatan tekneiere çarpıp duruyordu... Zaten Kıbrısın adı bir rivayete göre, bakırdan geliyordu. Lâtince «Cuprum» bakır demekti. Kıbrıs ise bunun değişe değişe bugünü bulan haliydi... Bizim kan dâvamız K nolacak?» Tavla pullarının şakırtısı yerine îlk okulu bitirmis olan Ismı11 Mehmet madenlerde 1,5 »terling yövmiye ile çalısıyordu. Evliydi ve 5 çocuğu vardı. 1958 den, su yakın zamana kadar mü cahitlik yapmıstı. O da köyde bağını bahçesini bırakıp can kaygusuyla Lefkeye kaçanlardandı. Kendi kendisine hem Rumca, hemde Ingilizceyi öğrenen bu uyanık Kıbrıslı, meydanı, kürsüyü ve dinleyiciyi bulmu? politikacı gibi takır takır konuşuyordu... Ancak, eminim samimiydi sözlerinde!.. Etrafımızı çeviren insanların yüzlerine bakıyordum. Çoğu kabullenmişti Ismail Mehmedın dediklerini... «Doğru doğrn» dıye baş sallıyorlardı.. Bir ara duvarlara ilişti gözlerim... Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Selim, Kanunî Süleyman renklenmi?, canlanmış sanki bızi dinliyor gibiydiler... 1570 yılında II Sultan Selimin Lala Mustafa Pasası, Imparatorluğun bütün heybeti. bütün ihtişamıyla kimbilir nasıl dövüşmüş, nasıl dolaşmıştı buralarda?.. Donanmanın 1. grupunda ünlü Murat Reis.. 2. grupta Piyale Faşa... 3. grupta Müezzinzade Ali Paşa olduğu hald e kuşatılmıştı Yeşilada.. Anadolu Beylerbeyi, Rumeli Beylerbeyi, Cezayir Beylerbeyi hepsi hepsi 50 bin Yeniçeri ile üzerinde durduğumuz topraklar dan zafer meşaleleri yakarak geçmişlerdi... Tavla pullarının tembel insanları sümsükleştiren sakırtısı yerine; o zaman çakmaklı tüfeklerin mekanizma sesleri duyuluyordu Kıbnsta!.. Kıbnılı eanı yenmi? »oydaşıznız büsbütün heyecanlandı ve âler tler parlayan bir teı tonu ile: Geçmlş, geçmiş ama dedi... Y» biıim »lacsklarımız?.. 108 köyfin maddî mânevî tazmlnatı var.. Gaspedüen haklarımız var.. Kan dâvamız var!. Ya bizim kan dâvamız nolacak? Namu•umuzu, şerefimizi unutursak tam»mdır lsimiz.M... O daha dünyaya gelmeden babasım Kumlar öldıirmuştü. Bağlı köyde herkesin Nermin... Yanında büyiikannesi görülüyor... sevdiği bir yavruydu Türkiye bizlere 7 milyon Sferlin vermiş... Bu para yerine sarfediliyor mu acaba? fa Paşanın Limasoldan başlıyarak, Lefkoşaya. Mağusaya kadar şehirler zaptedilirken verdıği emir işte buydu... Bugün Makarios ise «Malını ve canını almadan kimseyi bırakmayın» diyor... lerden ayırdım. Ve yine tsmail Mehmetı dinlemeye başladım. tktisattır insanları yaşa tan.» Toksa milliyet cihetinden; 5 klsilik bir köy 2000 kişilik diiv mana dayandı, tek karıj toprak vermedi diyelim... Sonu nolacak? Ama ekonomi herşeyi yıkar!.. « Rnmlar bngün nane çopü kadar fidan alıp ekiyor. Makarios'ta kendilrrine 2 lira fidan başına veriyor™ Biz yapamıyoruz. YARIN: Küçük Kaymaklı ve Hamit köy... tt 398 yıl sonra ne hazin. nc ibret verici bir sonuç değil miî 123456789 Lefke kapısında gelenleri ell »tenli bir Türk polis karşıhyordu... Arkadaşımız Yılmaz Çetiner'i poüsle beraber görüyorsunuz .. kalma binaları, etrafında yükselen madenlerden çıkan topraklar, inışli yokuşlu sokaklarıyla değişik bir kasabaydı.. Kebabcı dükkânları, kahveler hayli kalabalıktı Lefke de... Görev başındaymış gibi içiyor ve oyun oynuyordu herkes!.. Buradaki insanların bu mutluluğu civardaki madenlerde iş bulabilmeleriydi. Yüksek tavanlı olmasına rajmen sigara dumanı ve kalabalıktan göz gözü görmez bir hâle gelen kahvede etrafımızı çeviren Kıbrıslı soydaşlarımızla konuşmaya başladık.. Bn bir kandırms işidir. Bn bir kandırmadır, Magariosun yaptığı!,... Ağzı lâf eden orta yaslı bir adamın sözleriydi bunlar. Ve herkes can kulağı ile dinliyordu bizi... Rnmlara bngun bc; oloktan para dökülüyor. Biz Türk cemaat! Ise yalnıı Tflrkiyeye baglı kaldık. Yalnız oradan bekliyornk!.. Aldığımızı yine Papata veriyomk. Ayrı liman y»k.. syn hava alanı yok.. lnkişaf yok!.. Tavla pullarının kulaklarımızı sağır eden şakırtısı azalmaya başhyor. konuşmaya kulak kabartanlar çoğalıyordu. Karşımdakini daha açmak, samimi düsüncelerini öğrenmek için: « Makarios geçmisi nnnialım. Ve artık hep bir arada yaşayalım diyor» dedim. Siı ne?. Adam küskün küskün yüzüme bakarak sözümü kesti: Yani demek, hakkımızdı dayak yemek!.. Gelsin seni dövsünlcr.. Sonra toka et otnr yerine öyle mi? «Ama conlar geçti artık, yeni bir hayata dönelim» diyor Papaz!» «Ya bizim kan dâvamız nolacak?» Bağlıköyden ayrıldıktan sonra Lefkeye uğradık. tngilizlerin müstemlekesi olduğu zamandaıı Hani 6 saatte gelecektiniz? «Herkesin mal ve can emniyeti korunacaktır» Lala Musta MODESTY BLAISE Acıhs. Drneram Kur'anı Kerim, acıklaması ve vorumu 06 30 Saz eserleri 07.00 Kove haberler 07.05 Cıınavdın 07.30 Haberler ve hava durumu 07.45 İstanbulda bueün 07.50 Ilânlar ve hafif müzlk 08.00 Hafif Batı muziâi 08.15 M Birtandan sarkılar 08.45 Tanfolar 09 00 Turküler eecldi 09.15 Kenıan soloları 09 30 Ovun havaları 09.40 Ev ictn 1000 Ara haberler 10.05 Rumba ve Ca Ca'lar 10.20 Inci Cavıriıdan sarkılar 10.40 Arkası varın 11.00 Sabah konseri 11.45 T Yakarcelikten sarkılar 1200 Ara haberler. ilânlar 12.10 M Akeiinden türküler f 12.2? Kücuk ork*..s ra 12.40 B. Oıaldan sarkılar 13.00 Haberler ve R.G de buffün 13.15 S. Turdan sarkılar 13.30 Reklâm Droeramları 14.00 Pasiiik vedilisi 14.15 S.Dİzerden sarkılar 14 30 K. Gülesoeiu orkestra»! 14.45 T. Enainden türküler 15.00 Ara haberler 15.05 M. Mukadderden sarkılar 15.20 Caz dünvasından 16.00 Okul radvosu 17.00 Ara haberler 17.05 Kadınlar faslı 17.30 Köv odası 17.50 Reklâm oroeramları 10.00 Haberler ve hava durumu 19.35 Hafif Batı müzigi 20.00 N.H.Culhadan sarkılar 20.20 Sonat saatl 20.40 Türküler 21.00 24 saatin olavları. Ilânlar 21.10 G. Akkordan sarkılar 21.30 Mercek ve Böc'k 21.45 Genc müzikcinin kösesl 22.00 Reklâm Droeramları 22.45 Haberler 23 00 Plâklar arasında 23.55 Özetler Droffram. kananıs İSTAVBUL İL RADVOSU 16.55 Acılıs ve Droavam 17.00 Diskoteeimizden 17.30 Kücük konser 1800 Genclere müzik 1830 Senfonik müzik 1900 Francois Hardv 10.30 Aksam konseri 20.15 Genclerle beraber 21.00 Oda müziei 21.30 Liedler ve ozanlaı 21.45 Hafif müzik 22.00 Gece konseri 23.00 Caz müziei 23.30 Hafif Batı müziSl 01.00 Proeram ve kaDanıı 06.25 0630 nut ve kapalı yer feski terim'». 9 erişememe. 6 Çevrilip tekrarla Bir geminin başka bir geminin nınca acıkmış insanın karnında üstüne veya rıhtımına yaklaşıp ya peyda olan gürültüyü belirten bir naşması, bir harfin okunuşu. söz belirir, bir edatın kısaltılmışı. 7 Bir erkeit Yl'KARIDAN AŞAĞIYA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 adı, bulundugu1 Solistlerin veya musiki grup muz yere yakın larının ve orkestralann verdikledegıl. 8 ÜsîU ri (çogul). 2 Başlıca besin mad düz bir çeşit bil desi olarak kullandığımız şey onyük duba, kahdan yapılır, «çok güzel ve hoş duraman Mehmefrumdaki etrafı su ile çevrili kara cikler grupu. 9 parçası» mânasına iki söz. 3 Bulgaristanda bir kent, ad. 4 En asagı mTersi su yollarındandır, çevrilince Dünku btılmaranın sım, bir soru ebir sayı olur. 5 tstenilen yere hailedilmi; şckll datı. SOLDAN SAĞA: 1 Bir hareket veya bir söı yüzünden bir insanın içinde uy*nan şüphe ve ahnma duygulan (çogul). 2 Şeref ve haysiyetins | düşkünlükleriyle tanınmış olanlar K (çogul). 3 Milll Eğitim Bakanlığının eski adı. 4 Ün şan ve şeref karşılığı kullanılan yeni terimlerden, bir işaret sıfatı, geçmiş zaman olaylarım anlatan ve eleştiren bilim bölümünün iki başı. 5 «Başkasının erkek hizmetçisi» anlamına bir karma sö?;. 6 Bir çeşit Hind hükümdannın yansı, «komuta» mânasına gelen bir sözün yansı. bir teklifi kabul etmeyip geri çevirme hareketi. 7 Bir çeşit aydınlatma araçlan (çoğul). 8 Bir olayı yazı veya sözle anlatırken takınüan tavır veya şahsa mahsus üslup tarzı, ko 1 DttNKÜ BUIJvlACANLN HALLEDILMIŞ 5EKLİ NASIL HALLEDİT.ECEK Vıık?ndak) rı!iamlı bulmacada s«dece 4 tane anahtaı (ipucu) ve S tane sonuç vmdır Bo$ kalan l2 karenin içine 1 den 9 a kadar uygun birer rakam koyarak ve toplama, çarpma, çüortma, bölme ijaretlerine <l:kkat ederek soldan sağa ve yukarıdan aşağıyi bulmarada göstcnior snnuclan bulunu*. BLraz vaktinizi alır ama, boş vaMinizi boşça geçirmi; olursunuz. DUNDEN BUGUNE 34 Ne güzel.. yalnızız. Bizden başka kimse yok! Oturdu. Yaslanarak başını arkaya dayadı; gözlerini kapadı. Erkek vanına geçU. Onu seyredivordu: Islak saçlan omuzlarma dökülmüş; mayosunun askısı biraz kaymış. Güzel değildi belkl. Ama çirkin de sayılmazdı. Vücudu genç. diri... istüıa vericiydi Evet, yalnızdılar. Herkesten uzak... «Elimi uzatsam... okşasam..» Kızar, tersler miydi? Yoksa bunu bekliyor mu? İstiyor mu? Melda derin bir soluk aldı Doğruldu. Gözlerini karşıya dikti uzun uzun. Dudaklan kısılmış, alm kırışmış... birşeye kararlı gibiydi yüzii. Birden sordu: Benimle dost olur musunuz Semih bey? Tuhaf bir bükülüş belirdi erkeğin ağzrnda: Dostuz zaten... Hayır. Dost olmamız için, llkln güzelce an1 şmalıyız. İkimizde de hiçbir ard düşünce kalmamalı. Her zamanki çocuksu hali kaybolmuştu. Çok ciddi konuşuyordu: Dinleyin: size göre bir kız olmadığımı, ve beni karı diye almıyacağLnızı çok iyi biliyorum. Böyle bir umudum da, isteğim de yoktur. Yani, aramızda «evlenme> bahis konusu değildir. Tamam mı?! Biraz durakladı. Sonra: Şimdi şunu belirtmek istiyorum, dedi; eğer beni kendinize oyuncak etmeğe. benimle gönül eğlendirmeğe kalkışırsanız, öylesine hayal kırıkhğına uğrarım ki, bir daha kalkınamam, hiç! Artık kimseye inanmam; bütün insanlardan iğrenirim. Bunu yap mıyacağınıza güvenebilir miyim? Semih elini uzattı: Bana inanın, ve güvenin, Melda. Sizi hayal kınklığrna uğratmıyacağun. Melda, onun uzattığı eli avucunda sıkarken gül dü: Öyleyse, aklıma esince, misafirliğe tarasanıza gelirim. bir gün. Semih Arda: Ne zaman Kozyatağından geçsem, eski köşklerin bahçelerine bakarım, dedi; hangısinde kiraz ağaçları var, hangisi Reşat Nuri'nin kitabmdaki <Ça.lıkuşu»nun evi diye... Bir de, Rumelihisarında, Mithat Cemal'in «Üç tstanbul.unun kişisi Belkıs'ın mermer yalısını aradığını söyliyecekti. Vazgeçti: Melda «Üç îstanbuUu bilemezdi. Okumus olamazdı. Yarattıkları kişileri, ortamı, bunlan gerçek »andıracak kadar caniandırabüen bu iki büyük romancıya içinden imrendi. Melda'yla beraber, uzunca bir gezinti yapıyorlardı. Bostancının arkalarından dolaşarak Kozyatağına gelmişlerdi. Köhneleşmiş köşkier.. gazinomsu bir havuzlu bahçe... Yoruldunuz mu? Yooo... hayır. Dönüşü de var bunun ama. Olsun. Yürüdüler. Ileriden. Erenköyünden dönecekîerdi. Genç kız yanmdakiain koluna girdi. Ayaklarında rahat pabuçiar vardı. Serin, tatlıydj hava. Gidiyorlardı. îlkin, kırlık yerlerden geçtiler. Yavaş yavaş gene evler başladı. Kapılarında kadınlar oturmuş. Önlerinde çocuklar koşuşuyorlar. Küçük bir meydanlıkta, çınarın altında, erkekIer çay, nargile içiyoriar. Şimdi dükkânlar.. eczane... kavun, karpuz sergileri... Yandaki sokaktan. düzgün kaldırımlı geniş bir yola çıktılar. Ve oradan sonra, ulu çamlarıyla. yer' yer hâlâ geçmişin izlerini taşıyan Erenköy. Çarşıya gelince, erkek: Biraz dinlenelim isterseniz. dedi. Istasyon kahvesinde oturdular. Poror.da dolaşan insanlara, trenlere bakıyorlardı: Kırmızılar giymiş şişman kadını gördüniiz mü? Ankara motörlüsü geçti. Banliö çok kalabalık. Birbîrine fıkralar anlatıyorlardı. Bulmaca soruyorlar. Çaylannı içerlerken, «Yakıştırmalaria tanımlama» oyunu oynadılar. Semih, birisini v.ıtr muştu; Melda. bunun kim oldugunu bulacak. Sı> rular soruyordu: Hayvan olsaydı ne olurdu?? Cırcır böceği. Bitki olsaydı? Kaynana dili. Bina olsaydı? Curnbasından, komşu cumbaya konuşulabjlen bir ev. Kitap olsa? Elifba. Yani, eski arap narfleri alfebesi. İçkı olsaydı? Tükenmez. Koku? Gülsuyu kokusu. Yemek? Patlıcan dolması. Bizim aşağıdaki Seher hanım olmasın? Tamam. Bulmuştu Arkasından, Melda Hitler'i tuttu: Bitki olsaydı? otu. (Arkası var) A N K A RA 0625 06.30 06.50 07.00 07.05 07.30 07.45 08.00 0«.10 08.40 09 00 09.20 09.35 09.55 10.00 11.00 11.05 11.25 11.55 12.00 12.15 12.30 13.00 13.15 13.30 14.00 14.15 14.35 14.55 15.00 1600 16.15 lfi.35 16.55 17.00 17.30 < 17 17.50 19.00 19.35 19.50 20.05 21.00 21.10 22.0i 22.41! M.no 21145 23 3!» Tiffony Jones TIFFANY JONES Acıhs. Drogram Kur'anı Kerim. açıklaması ve vorumu Saz eserleri Köve haberleT Günavdın Haberler ve hava dtrrumil Sabah müziSi Ankarada bueün K.Tanrıkut ve Pavaslıdan sarkılar Turküler gecidl Cocuk ve ı?elislml Sabah konseri Arkası varın Ara haberler. Ilânlar Okul radvosu Hafif müzik E.Savından «arkılar Konser saati Ara haberler. ilânlar M. Erdaldan türküler Kıbrıs saati Beraber ve solo sarkılar Haberler ve R.G. de bueün Hafif müzik Reklâm Droeramları Ovun havaları M. Uâurludan sarkılar Albümlerden secmeler Ara haberler. ilânlar Okul radvosu N.Bavramdan türktller Y. Özelden sarkılar Plâklar arasında Ara haberler. llârilar Yurttan «esler Köv odası Reklâm Droeramlan Haberler ve hava durumu S.Erorhandan türküler Hafif müzik Tab'at ve tnjnn F. TCozinoSludan garkılar Dinievlri isteklerl ?4 saatin olavlan. llânlar O»ce konsorl TBMT.T sa«tl Haberler Haftanın bestectri Oece varısin» doSnı faetter nroerramı. Trafik xxvm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle