22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÎFE DÖRT 7 Arahk 1988 mlt dolu bir Anayasa. Bir kaç ay, valıler, kaymakamlar, fakülte profesörleri, Genel Kurmay subayları, Sendika liderleri, İlerici gazeteciler bu Anayasayı halka izah etmek için köyleri ve şehirleri dolaştılar. Fakat halkın yüzde 80 i okum t yazma bilmez. Ağalar, imam lar ve hocalar halka bir hukuk dersi vermeyip ona basit bir !isanla hkab ettiler: «Tanrı büyük ve merhametlîdir. Oy günü ağanızın evine gidiniz. Orada Hükümetin gandığı nı bnlnrsnnnz. Ne yapacağınızı «ize löyleriz.» Ama şeytan i;e karıstı. Bazı cahil ağalar oyların dağıtımında yanlış hesaplar yaptılar. Küçük bir çoğunluk ile Anayasa kabul edildi. Şeytan küçük bir farkla kazanmıştıl CUMHURİYET Yazan: Denisx BURNOUF Derleyen: Emine UŞAKLIGiL I «ıl»aıi41 rıldı. Yine Eruz: Bütün bn hareketier delilHt. Ankara nüfusnnnn yüzde 40"ı gecekondularda otnror. Bu oran yüzde elliyi geçerse, artık ihtllâl Harbiye'den çıkm3yacaktır. Anladın mı? Gülegüle ürkiye'deki gezime devaiı ettim: Van gö'lü, Diysrbakif. Antakya, Hatay. Kony^. Adana, Side, Antalya, Didim, Efs ve tstanbula sıra gelince, ayrılmanm za manı geldi. Tâ uzaklardan Edirne camilerinin minareleri gözüküyor. Edirne Bizansdan önce Türk olrr.ııştur. Bugün ortodoks Yunanistan ve komünist Bulgaristanm karşısmda Edirne ve şanh hâtıralan dikilmiş duruvor. Sultan Murat Camii, Sultan Beyazıt camii ve Sinan'ın şaheseri Selimiye. Ayakkabılarımı ben de kapınm önünde bırakıyorum ve yalınayak caminin içine giriyorum. Dipde, adamlar Mihrab'ın önünde namaz kı Iıyorlar. tmamın sesi bütün camide aynı şekilde duyuluyor. Dua bitince. çoğu yaşlı olan adam lar yavaş yavaş dışarı çıkıyorlar. Arkalarmdan tâkip erfiyorum, ayakkabilarını giyip. birer birer avludan çıkıp şehre doğru gidiyorlar. Hayret! Ayakkab'.larım yok olmuş. Kutsal ihtiyarlara içimden lâ net ediyorum ve yalın ayak arabaya kadar nasil gideceğimi düşünürken. bir ses: Efendi, diyor. Arkama bakıyorum. Saks'.İ! müezzin elinde ayakkabılarımı tutuyor: Ayakkabıların yeniydi. Onları bırakarnk bir ihtiyatsızlık etfirr Av luya her çesit insan girebilir. Ons verdiğim parayı kabul ediyor, fakat gittiğim sırada usulacık onu bir dilenciye verdiğini fark edi yorum. Dua sırasında, her ş»yi goremedin. Gel, seni gezdireyim. Ve minberin önünde bana: Bak, ne giizel diyor. Bildiğim kadarı, Türklerin çirkinliği veya nefreti ifade etmek içm bir işaretleri yoktur. Muhtemelen iyimser tabiatlıdırlar. Voltaire, maceralarından sonra rahat edebilmesi için, Kandid'i en sonunda Türkiye'ye yerleştirmedi mi? Işte ben de belki onun gibi yaparım. Arsam yok mu? Cafer'in verdiği arsa. I yozüyle Tfirkiye te birkaç vilâyete subaylan vali ve kaymakam olarak göndermiş. s'teyim. Eruz'dan blr meklıyorum: rk ordustı büyük blr lhtişardı. Hürriyete ve haysieniden kavuştuk. Demokkurtardık. Çocuklanmn amonlann gözlerinden öper. îönneye gel. Kardeşin. Eruz.» ay öğrenciler polis ile çarr. ölenîer oldu ve ondan ordu bir darbe yaptı. gecede, Eaşkan Celâl Bahil olmak üzere, eski rejibütün yöneticüeri tevkil sr. Bir yurt gezisinde olan ;an Menderes kaçmaya teetti. Arabası uçakla duru. Ankara'dakl Harbiye ilâlde önemli bir yer altaşradakl ordular harekeIdılar. Birlik Komltesl kunıldu. î eski Kara Kuvvetlerl daru General GUrsel variara'da, halk sokaklarda » tezahürat yaptı. Sert bir •üık lle GUrsel kalabalığa tti: •lerinlze dSnfin rt çalısaslaym. tbtilâl bir kennea ı Marmara sahlllnde bullaymakam olmuştu. KoraiMahkeme! Istanbul'un açıklannda olan Yassıada'dayız. Eski rejimin yöneticileri yargıçlann karşısındalar. Ayakta blr avukat bir «aatten beri konuşuyor. Hava sıcak. Halk uykuya karşı direniyor. Mahkeme bitmek bilmlyor. Isnat edilen suçların listesi de öyle. Bazılan gtllünç ve ancak kamu oyunun ilgisini uyandırmak için düşünülmUş: Bayar'm Afgan köpeği gibi. Fakat öğrencilerin katli gibi itharnlar sorumluların ensesine yapışmış. Yassıada, şeytan ve Allah Müll Birlik Komitesl gericiliklerl lle tanmmış 175 ağayı dogudan batıya sürmtlş. Ankara'da bir köylü Tahkikat Komisyonuna bir belge veriyor: Ağamızı götürdünüz. Bunun sebebini anlıyorum; bizl dövüyordu, soyuyordu. Bize işlettiği toprağı bize dağıtacağımzı söylüyorsunuz. Peki, fakat bize tohum lan kim verecek? Onlan satın al mak için ağamn parası vardı. Bizden eUnin yarısını alırdı, fakat öteki yansını kendimlze bırakırdı. Tardım etmediğiniz takdirde, topraklar ekilmeyecektlr. Ağa gjdeli beri Vali'nin yanında hiç kimse köyü temsil etmiyor ve Valinin yardımcılan mevcudiyetimizi bile unuttular. Ağamız hastalara bakardı. Cevabınızı da biliyorum. Yalmz doktorlar hastalara bakabilirler. Fakat hangi para ile doktorun ücretini ödeyebiliriz? Ağa para olarak buğday ve yumurta kabul ederdi. Doktor ise bize reçete yazar. Eczacı onlan bize hediye ml edecek? Türüyemeyecek kadar ağır hasta olanlan doktora kim götürecek? Ağa köyde otururdu. Sizin kadar lyi bilirim ki, bir hastanın ağzına üflemek, veya bir yaranın üzerine uydurma bir vakı yapıştırmak, veya bir dua söyieyerek duvara bir çivi sokmak pek faydalı değildir. Fakat bunlar ıstırap çekenlere umit verirdi. Ümidimizl elimizden alraaya hakkınız yoktur! Sonbahar Eylfll 1961 Menderes, Polatkan ve Zorlu asıldılar. Gürsel, Bayar'ın ve bir kaç kişinin ıdam cezalarını müebbet hapse çevirdi. Seçim ile, referandumun neticeleri doğrulandı. îhtilâlin hızı durduruldu. Mecliste, 600 kişi BTasında sadece iki işçi üye var. Cunta'nın eseri yavaş yavaş yok oluyor. Ikinci Cumhuriyet birin cisinin kadrolarını yeniden kul lanıyor. Toprak reformunu müdafaa edecek olan Tarım Baka nı Güney'in büyük pamuk arazi sahiplerindendir. Millî gelirin yuzde kırkı hâlâ nüfusun yüzde birinin eline geçmekte. Iktisadi gelişme plânı gözden geçiriliyor ve hafiiletiliyor. Fakat onu karşılayacak vergilere sıra gelince, herkes kaçınıyor ve dış yardıma baş vurmayı tercih ediyor. Ağalar yabancı uzmanların plâna iştirak ettiklerıni farkedip bunun bir «gâvur» plân olduğunu öne sürüyorlar. «Pilân* ve «pilâv» kelimeleri ile oynanılarak bir slogan ortaja çıkıyor: «Pilân değil, pilâv isteriz.» Gericiler yeniden Menderes'in eski bir sözünü âlet ediniyorlar: «Her köye bir cami». Fakat bir fabnka müdürü ayda 3.000 TL. kazanıyor, bir uzman 1.000 ve bir işçı 300. Hocalar hayatın kı sa olduğunu ve bu dünyanın bir ıstırap dünyası olduğunu, fakat sonradan Allah'ın bahçelerinden istifade edüeceğini öğretn.emi?ler miydı? Ordudan gelen valıler ve kay makamlar orduya donduier. Eruz Ankara'da Genel Kurrnayria. Ve bana dıyor k i : Eski bir ata sözü vardır: Bir yılan bir kedi.vi ısırırsa, kedi ip gördüğü zaraan kaçar. Men deres'in asılması ile, poiitikacılar kedilerden daha ürkek oldular, bir sicimin önünde bile titremeye başlıyorlar. Bu sicim, Harbiyedir. Albay Aydemir'in çağırısı üzerine, askerî öğrenciler ayaklandılar. Tarıh: Şubat 1962. Meclıs paniğe kapıldı. Fakat Aydemirin kar şısında 80 yaşında ve 60 senelik resmî hayat bilgisi olan Baş bakan Inönü vardı. Dolajan bir söze göre, btrbirlerine hiç çarp madan b3şmda dokuz tilki koşuşur. înönü resmen vaadlerde bulundu. Askerî öğrenciler de derslerine döndüler. 1 L N Kasım 1960 1U1 Birlik Komitesi parçalandı. Radikal eğilimli 14 genç subay komiteden çıkarıldı. Bunlar, nüfus artışı yüzde 3 olan, ntifusu 25 sene zarfında iki misline çıkan, hasat mevsiminde tarım işçilerinin yüzde 10'u Iş bulmayan, tanmdan gelen bir avam sınıfımn şehirlerin etrafındaki gecekondulara yığıldı, sanayileşmemiş bir ülkede, bir iktisadi gelişim plâmnı yürütmer.in elzem olduğu kanısında idiler. Yabancı uzmanlar yardımı ile pîân hazırlanmıştı. Hükumette kalan 23 adam plân fikrine karşı değillerdi, fakat en önce bir parlâmento rejiminin kurulmasım istiyorlardı. Ondörtler ise, reformların der'nal yapılması gerektiğini ve bu reformların parlâmento rejiminin karışık işleme tarzı ile bağdasamayacağını ileri sürüyorlardı. Dünyanın dört bucağına «Diplomatik» vazlfe ile gönderildiîer. M 1960 sonbaharı: olis sahüde bir delik kazan iki sakalhyı tevktf ediyor. Karşılarına çıkan herkese Yassıada'dan Menderes'l kurtarmak için bir tünel kazmaya kalkıştıklarını söylüyorlar. Anadolu köylerinde garip bir takım hocalar kapılara vııruyorlar ve köylülere Menderes'in gökte gezeceğini söylüyorlar. Her gece yeşil kanatlı bir atm üzerine binip hücresinden çıkarmış. P Temmuz 1961 Referandum! Anayasa hazır. Demokratik, Hik, sosyal, ilerici, yeni ve ü Ağamız para olarak buğrday kabul eder... Erur'un dediği gibi: Bir ihtilâl kışın yapılmaz. Aydemir'in bundan haberi yoU. Inonü İse, ötedenberi yaptığı gibi bu defa da vaadlerini tutmadı. Mayıs 1963'de, Aydemir yeniden harekete geçti, fakat dokuz tiikinin gözleri açıktı. Ve bu defa herhangi bir vaadde bulun mak lüzumsuzdu. Ateş ediJdi, ölenler oldu, ayaklanma ba^t. Dîşl Bond CSTY İL£ «O. / "© > SON K ""• MMMiT SEYDA u fcî 11 9 yajB »A Bta Af^I 30BCU' wH I HkJüE İstanbul Asliye 15 inci Hukuk Hâkimliğinden: 968/89 Dâvacı Aziz Emre vekıli Avukat Lutfü ü n u r tarafından Hazıne ve tstanbul Beledıyesı aleyhıne açılan tescı! dâvasına konu teşkil eden Fatih. Seyit ömer Mahallesı, Kırımlı Azız ve Hüse yın Kâzım Sokaklarında ve Kadastronun 1734 ada 10, 11 parsel ve 173K ada, 1 parsel sayılı gayrimenkullerle ı!işıği olanlann Mahkememıze müracaatlan ilân olunur. 20'll/19fiH IY JONES (Basın: 8139/14989' t L A N SARITER Sl'LII HUKUK HÂKÎMLÎĞİNDEN 966 373 Emirgân Yenikoy Hakkakyümnü sokak, nüfusunun hane 16, cilt 8, sahife 288 de ka yıtlı Ibrahim oğlu Haıiceden doğma 1314 Trabzon doğumlu Boyacıköy Hakkaicyümnü so kak 16 No.'da mukim KEMDUH Türaerin kanuni rnırasçıları tahkik ve tesbit edilme miştir. Sarıyer Noterliğiüce tanzirn edilen' 22/8/963 tarih 3875 sayılı resen vasiyetnaın* mün derecatına göre Alemduh Tümer Türkiye Cum'uuriyeti Vilâyetleri mülhakatı Tapu Sicil MuhafızlıklaruıJa kayıt lı gayrimenkullerinin tamamı ile menkullerini İstanbul Belediyesi ACEZELER EVÎNE vasiyet ettiği anla>ılmıştır. Itirazı olan mirasçıların iki ay içerisinde müracaatlan ilân olunur. Basın: 8419 15000 Antalya'ya geldiler, biliyorsun, analarını belle dik. pabuçlarını eüerine verdik arkadaş.. diye konuyu tâzcledi Kulki Bey. Şirr.di bizi çağırıyorlar. 15 gün sonra burada maçımız var. Bakalım ne olur yenmek de var, yenilmek de. Çocuk inançlı: Korkma gene yeneriz, dedi. Hüsnü abi varken.. Sen iyi yetişecektin aslanım, ama çdiyorsun. îleride takım kaptanı bile o'.urdun. Bunu diyene dönüp baktı çocuk. Dij 'bilediğini unutup boynuna sarılası geldi. Katı katı öksürdü. Kamyondan indiler. Dizleri tutulmuştu. Yukarı aşağı gezindiler. dolaştılar biraz. Kısa pantolon dert ki dert. İnsan doğrudan dizlerine yiyor ayazı. Şoför yardımcısı çeşmeden iki kova su getirmiş, kamyona dol durmaktaydı. Kapağı döndürünce. kapak birden yüzüne fırladı onun. Kaçınmasa yüzü gözü yandı gitti. Moret amma da kızmış be. Yanıyordum abi. Yananı Allnh görür oğlum, görür. Şoför duvar dibine gidip çöktü sonra. Bir cigara tellendirdi. Çocuk. cebini yeniden yokladı. Hurtci uzaklaştı. Dolandı geldi. Acıh acılı çıktı sesi: Bütün dükkânlar kapalı dostum. Aç kalmak buna derler. O sabah Dinar'da doldurdular kannlarını. Çorba ıçtıler. salep içtiler. Afyon'a vardıklarmda güneş devrılıvor, batıyordu. Bü>aikçe, avlusu araba ve gürültü dolu bir hana vardı dayandı kamyon. Eyvallah küçük bey. Şoförle yardımcısı. çocuğa ellerinl uzatmışlardı. H«D birlikteki tatlı yolculuktan iki kişi daha silindi boj'ece. Sen gel. tasalanma.. Afyon nedir? Afyon; «Soğuk.. çok soğuk.. zehir gibi ayaz.. arabanın tekerlekleri buz tuttu.. başını sakın dışarı çıkarma oğlum.. burnun donar düşer..» gibi, bellekte kalan sözierdir. Ama şimdi durum hiç uymuyordu bu bellekte kalmış sözlere. Ilkyaz havasının ılıklığı, güneş batmışken daha sönmeyen pırıltısı, çoğu ceketsiz, bısıkletle dolaşan gençler, ceketini koluna almış adamlar bir gerçeği yaianhyorlardı sanki. Ben küçükken, biz buraya Büyükbabamıa, ba. bamla, babannemle gelmiştik.. diye anlattı çocuk. Bir de Fitnat annenin kel ahretliği Kâmuran diye bir kız vardı. Hiç bir şey böyle değildi. Bir çeşit bulanık, perdeli bir özlemle baktı Hulki'ye. Eli kendiliğinden cigara paketine gitti. Cigarayı çıkardı, yaktı. Neden sonra, adamın sesi geldi kulağına: Içtiğini niçin söylemedin arkadaş? îç. Helâl ol sun. Yalnız ciğerlerini çok zedeleme. Bugünün yannı var, topun arkasından bakakalırsın. İçmeyeceğim artık. Fıriattığı paket dikenli tellerin ötesine düştü. Adamdan ayrılma saati yaklaştıkça onu daha çok se viyor, ona bağlanıyordu. Sözünü yineledi: İçmeyeceğim artık. Hulki demedi ki ona, «Babanm yanında nasıl içer sin?» Pişkin ve oîgun davranıp, İstanbul'a gidecek tre ne kendisi binmeden önce onu Toros Ekspresine bindi rip, eline üçüncü mevki biletini tutuşturup: Yolun açık olsun arkadaş, dedi. Sen sen ol, futboiun peşini bırakma. Çocuksa, onun yüzüne değil, yere bakaraktan: Olur Hulki âbi, dedi. O bakımdan merak etme, bırakmam. Ayakkabısmm bumunu, ufaktan ufaktan, vagon t^nu ve resim: ^, SEN A1İSÎM ? ^^^Ş^S®» BUDIN KOPRÜSİI Vede vyBYObede v'ır çes güriedl pe &4^ı/wız "\ J BAÜ Beyocsıuu MAuaoç.) J kapısınm köşe demirine vuruyor, şut çekme denemeleri yapıyordu. Sen bu işi llerlet, bize yaz bildir, îlkışık'ta oynaman için para yollar çağırırız. Hüsnü nası! konduy sa, seni de yerleştiririz bir işe. Antrenmanlarını aksatmazsın.. Çocuk. gözleri parlayarak: Olur Hulki abi, dedi. Ben sana yazar Bildirlrim. Gelirken, çahştığın kulöpten bonsen'is iste. Olur. Tren hareket ettikten sonra, bu taraklarda hiç b« zi olmayan uslu akıllı çocuklar gibi. pencere önün» yerleşti. Olaki bir umut kapısı doğduğundan, olaki denizi görmeden paçaları sıvama huyuna kapıldığmdan, bir tatlı düşün içine dalmıştı: Her maçta, ne eksik ne artık. iki gol çıkarıyor. Karşı takımın kaleci si diyor ki, «Yahu şu parmaklarıma bakin, tutmak isterken ters döndü, kırıldı. Onun çektiği şutu Zamora gelse, tutflmaz.» Maçtan sonra omuzlara alınıyor. Soyunma odasına kadar omuzlarda taşınıyor ve seyirciler... birçok kızlar.. tempoyla alkış tutup ba ğırıyorlar: €Ya ya ya, şa şa şa, Osman Osman çok yaşa!. Giyinirken ceketin cpbine el atıyor. Kabnrık lık dikkatini çekti. O ne? Sürüsüne bereket aşk mek tupları.. Yaz tâtilinde Konya'ya dönen iki öğrenci daha geldi kompartmana.. Karşısına oturdular. Öteden b« riden lâflar açıldı. Yaşça büyük olmaları bir şey değil de, ikisi de Galatasaray'h değiller miymiş? Dehşetli canı sıkılan çocuk: Ben.. dedi dikildi, Istanbul'da Fenerbahçeli, Antalya'da llkışıklı'yundır arkadaj. Gerisinden zati hayır yoktur, çek kuyruğunu. Gülüştüler: llkışık mı, o nesi? Biz böyle bir takımı hiç duymadık.. dediler. Birbirlerine baktılar. Çocuk anlattı: Rengi yeşil kırmızıdır. Bir Hü=nü abi var, tskımın kaptanı, ona çalım buna çalım, dört kişiyi suaya dizip atar golünü. Ağzınız açık kahr arkadaş. Tam köşeden, zımba gibi girer. Zaten o oynamadı mı.. ,( Al yanaklı, uzun saçlısı, sözü çocuğun ağzma tıkayıp: Biliyorum, biliyorum.. dedi. Bütün takım yatar. Koyu renkli giysisi, durgun bakışlarıyla öğrenciden çok öğretmene benzeyeni, çocukten yana çık tı. Çıkıp dedi ki: Artık bu koca delikanlı sana yalan söyleyecek değil ya iki gözüm! Elbet söylemiyecek, dedi öbürü. Ama adım andığı oyuncu gidip niçin İstanbul'da, büyük kulüplerde oynamaz? Burasını anlayamadım. Galatasaray'a gelsin, hepimiz e! üstünde tutarız. Ortaya, içinden çıkılması güç bir problem atmıj gibi kaşlarını kaldırmış bakıyordu. Gelmez, oynamaz arkadaş.. dedi çocuk. Sesini azıcık daha sertleştirip: îşi gücü var yahu, dedi. Sıtma Savaş'ın Başkâtibidir. Yalnız futbol mu? Düğünlerde, toplantılarla Kazaska da oynar. arkadaş. Futbo! dedim, Ka zaska dedim. Bitmedi. Siz bilmezsiniz onu, doktor Abdürrahim motosikleti yıldırım gibi sürüyor, bu ne yaptı? Uç metre yandan sıçrayıp, geçti arkasma oturuverdi. Nah, gözlerimîe gördüm. Ahdürrahim beyle iddiaya giriştHer, durabilirim. duramszsm (Arkasi var) Sosyal Sipr!a!ar Kıınıınu Nişanfaşı TAVU< SfBİ 1 Aşağ:da 4 prop hallnde gösterilen Rida ve temlzlik maddeleri; hizalannda tesbit olunan gün ve saatlerde idarl vo evsaf şartnamesi hükümlerl gereğince kapalı zarf usulü ile lhale edilecektlr. Tarih Gür Saat a Ya? sebze (45 kalem) 12.12.1968 Perşemb* 15.00 b Yufica. te' kadayıf ve 13.12.1968 Cuma 15.00 benz°rleri c Tavuk 18.12.1968 Pazartes! 15.00 d Temizli* maddeleri n.12.1968 Salı 15.00 2 Buna alt idarl VB evsaf sartnameleri mesai saatleri içlnde Haştahanemiz Levazım Senrlsinden bedelsiz temtn edilebilir. 3 îsfekliier, Idarî şartnamemlz esaslan geregince hazırlıyacaklan kapalı zarflan ihaleden en geç bir saat evveline kadar Satmalma Komisyonu Başkanlıgma vermeleri şarttır. Po;t3da vâki gecikmeler kabul edilmez. * Kunımumuz 2490 sayılı feanuna tâhi olmayıp, lhaleyl yapıp. yapmamakta veya dilediğtne yapmakta serbesttir. Sosyal Sigortalar Kurumu İstanbul Satmalma Müdürlüğünden 1 Müdürlügümüz Göztepe deposunüa mevcut hizmet dışı 129 adet Mora marka 13 litrelik şofben ile muhtelıf eb'atta kesilmiş penoere camiannm açık arttırnıa ile satışı 16/12/1968 pazartesi günü saat 10.00 da Beyoğlu Balıkpazan Kalyoncu Kulluk caddesı Mallı rıandaki 2 No. IU Satmalma Komisyonunda yapılacaktır. 2 Şofben ve camlar her <run mesai saatleri dahilinde Göztepe depomuzda görüle^ileceği gibi bunlara ait idarî şartnameler adı geçen Komısyondan ücretsiz temin edilebilir. 3 Satışa iştirak için idarî şartnamede yazılı teminstlann ayn ayrı en geç satış gününden bir eün evveline (saat 16.00 ya) kadar Müdürlüğümüz veznesine vatırılarak alınacak makbuzların Komisyon Başkanlığına verilmesi lâzımdır. 4 Kurum, ihaleyi vapıp yar^makta veya diledigine yapmakta serbesttir. (Baaın: 8303/14986) (Basın: 28991/14935)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle