18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎİFE DÖRT yataklara dahp çıkıyor, »onr« her önüne gelen yerdc. Bir de öteyi beriyi didikleme huyu var. Yere serili o cânım leopard postu yenmiş iki ayağı nı Çinçin'e borçlu. Minnacık ha nımı marifetlerini sayıp dökerken Çinçin, kucakta, konuşulan ları anhyormuşçasına suçlu suç lu oturuyor. Bu arada Günseli Başar çoeukluk resimleri ile geldi. Topu topu üç tane. Albümdeki öteki. resimlerin hepsini gazetecı ârkadaşlarımiz iade etmek vâadiy tlk*ıktı?f!an le ahp geri getirmemişler. Kibir hâtıra: me ne demeye hakkımiz var. UGünscli'ııin zatılan resimler içinden birini basında seçtim: fiyonçu, ötekiler sararmış, dedim, hariciyt'ci çıkmaz. olmayı Gülümsedi: hayal ettiği Sararması lSnm elbette, yıllar.. dedi. Ne olac»k, 1M0 jıllık resimler.. Sonra karşıma oturdu: Telefonda söylediklerira sa Hu. Arkada. üstüne terazi resmi çl mimî, dedi. Gerçekten okul yıîzümiş kocaman bir pano, önde cüp larını hatırlıyamıvornrn pek iyi. peli bir hâkim: ben!.. Şaka sanmayın. O yıllar öylesiÇocukluk yıllarının bu utanç vene nzakta kaldı ki.. rici hikâyesini anlatırken güiüyor Tatlı mübalâğa karşısmda dırendim. Onu biraz da zorla, so şimdi. rularla, gerilere çocukluk yılI'.kokuHa beraber Günssü'nin gö larına çektim. Beraberce o günçebe öğrenci hayatı da sona eriyor lerden kınk dökük hâtıralar artık. Okul yıllarının bundan ötesi toparladık. İstanbui'da geçiyor. Orta okuldan sonra kolleje gitme sevdası var bu Göçebe öğrenci sofer içinde. Ama. sblası Erenköy'e girince. hayaHerinin rotasmı o yana Bütün subay çocuklarının kadcrini paylaşıyor Günseli Başar. Üç kırıyor. Ablası nereye. o oraya. Gözünde irîeal 0. Çalışkan, zeki, güvegiin orda, beş gün burda. Çocuknilir. Yıllar ablasına karşı duyduğu luğu bir okuldan ötekine taşıntnak la geçmiş. Birinci sınıf Afyon'da, o hayranhk ateşinden hiç bir çey kaybettirmemiş. tdeal gene o, gene ikinci ve üçüncü sınıf Istanbul'da, onun kanadı altında. dört ve beş Eskişehir'de. Durmadan açılıp kapanan denkler, değiOrtaokul yıllarının en kayda deşik şehirler, değişik dekorlar, deği fik arkada^lar arasında bir beş ğer olayı. •tesadüfetı» iftihar listesine geçisi. Ama hemen bir haset yıl.. Gölgede kalmasınm. net hâtıçemberi sarıyor çevresini. ralardan yoksun olmasının bir sebe faza ediyor. Üstelik daha bir abi de belki bu... Baktım kl arkndaşlanmın dost lımlı, daha bir zarif. loklorını kaybediyormıı, diyor. bıGünceli Başar'm başında kocaraktım. Geçecek kadar vaüat çalışİki ayaklı leopard man fiyongu, Hariciyeci o'mayı tım o günden sonra. Zaten parlak hayâl ettiği, konusu hatırlanmıyan Zevkli döşenmiş küçük sabir talebe dcğildim. Çalışmayı sevmektep müsamerelerinde kartonlonda, röportajın iki küçük tamezdim. Sınıfta kalmıyacak bir not dan kanatlar takıp melek olduğu, nığı var: Biri kızı Aslı, oıri Çinbana yeterdi. yahut pamuktan saçlarla büyükçin. Aslı Tunca bıcır bıcır ananne rollerine çıktığı yıllar bunlar. latıyor onun marifetlerini. NeOkul sıralarmda kopya yapıp yap Ama o günlerden gayet iyi haler yapmıyor ki Çekmeceiere, madığım ögrenmek istedım. tırladığım bir olay vardır, diyor gardroplara giriyor, elbiseleri Hayir. dedi hiç. Ömrümde kaGünseli Başar. Beni son derece uçekiştiriyor, pabuçlan taşıyor, tandırmıştı. Eskişefairde bir bay nunsuz bir iş yapmadım. İddiasız, ama son derwe sâkin. sessiz bir öğ ram gün 1 iistü açık iki kamyon lu 1 renciydim. Öğretmenlerim bendeıı tulrauştu. Btı^ün gibi hatırianm. memnun olsalar gerek ki, yıllar Birisinde eski adaleti temsil eden sonra bana rastlıyan bir hocam. kısarıklı bir hnca vardı. İkinci kamzına benim adıraı verdiğini sojiedi. yon modcrn adaleti temsil ediyor 1 Aralık 196?, CUMHURİYET Eskilerin, çok eskilerin insanıyım ben,, Örümcek avı Erenköy. Akademi'ye geçmeden önce son durak Günseli'nin okul ha yatında. Erenköy llsesi benim zamanımda yandı. ama inanın onu ben yakmadım, diyor muzip bir tavırla. Bu hikâyede temize çıkması da son derece kolay. Yangın sırasında okulda değil çünkü. Erenköy'de güzel hâtıraları var. O gü/el kbşk. o korıı misali babçe. Ağaçlann dili olsa da. imtihanlardan önce nasıl örümcek avına çıktığını söylese.. Bana uğur getirdiğini denemiş tim, diyor. Üstüme örümcek gelsin diye ağaçların altında dolaşırdım hcp, imtihan günlerinde.. Örümceklerin yardımı ile Erenköy'den mezun olunca. sıra bu sefer Akademiye geliyor. Moda şubesinde zevkli bir öğrenci hayatı.. Köşedeki simitçi fırınmdan poğaça, manavdan kiraz almıp rıhtım sıralarmda yendiği, dersleri zaman za man asıp, Kazancı yokuşundan yu karı sinema kaçamakları yapıldığı yıllar. Gönlünün moda tahtmda Christian Dior oturuyor. Liseyi Akademi'de tamamlıyor Günseli. Gayesi Akademinin yüksek kısmını da bitirmek. Ama bu sefer de bir güzellik müsabakası giriyor araya. Ve, tahsil hayatı sona eriyor. Ama moda çalışmaları değil. Modanm çalışkan talebesi, bu sefer modanın pariak bir temsilcisi. Hikâyenin bundan ötesini herkes biliyor zaten. GÜNSELt BAŞAR BtRARADA: GÜNSELİ, ÇÎNÇtN ve ASLI Telefonda: «öyle uıakta kaldı ki çocaklnk yıllan. demışti, korkanm hiçbir şey hatırlıy»mıyacağım!» Kapıyı bir genç kız tazeliği ile açtı. Üstünde gök mavlsi renkte bir robşömizye, bal rengi saçları omuzlarında.. Dillere destan o karınca misali bel, aynı ince siluet. Kıraliçe seçildigi yıllardaki hatlarını aynen muha Bir zamanîar Dior'un oturduğu gönül tahtmda bugün hangi modacı var? Yves Saint Laurent ve Cardln, diye cevaplıyor sorumu. Ya Paco Rabanne? Orun metal elhiseleri, Î W yılının kadını hak( M kında ne diiçüniiyor?.. Güzel bir moda ama, bana gö re değil diyor. "Teenaeers»Iar için güzel. O kıyafetleri giymek i<"in yirmi vasinı geçmpmek gerek. Hem ben ifrattan hoşlanmıyorıım. Eskl düşüncpliyim biraz. Günümüze ayak uvdııramıyorum. Bu devrin insanı dpiilim. Hangi devrin Insamsınız pekl? GülümHiyor: Eskilerin. diyor. çok çok eskilerin. 14. Luis devrinin insanıyım ben!.. Pudralı perükler, korseler içine hapsedilmiş heller, kabarık uzun kat kat etekler? Hayalimde o devrin kalıbına sok maya çalışıyorum Günseli'yi. Sonra. son derece sade ama şık kıyafctine. korseye ihtiyaç gösternryen incecik beüne. akıllı uslu bir mini'nin açıkta bıraktığı uzun mevzun bacaklarına bakıyorum da, bana bu devirde yaşaması daha uygun gibi geliyor. Y ARI NT Hi$i Bond Hayalî Küçük ALİ KARAGÖZ'ün gölgesinde... GURBETÇRER1 (Reklâmcüık: 4799, 14637> ÇBTtNER?İBi 89 Deniz ona, çoktan unuttuğu bir dilden konuşuyordu. Bir gün birdenbire yoktan var olmuş gibi, önünde, yelkenleri gökte kaybolan bir gemi peyda oldu, Gemi yaklaşıyordu. Geminin içi bir kara •Habalıktı. Gemide öttürülen yüzlerce bukinaların (Pjıın1 borularının) sesleri Ateşoğluna ulaşıyordu, ama gemidekilerin kimler olduklannı seçemiyordu. Gemidekilerin hepsi de küpeşteye abanmış, ona bakıyoriardı. Gemi yaklaştıkça sesler bir kuş cıvıltısını andırıyordu. Gemi daha da yanaşınca Ateşoğlu onları tanıdı. Candan «Merhaba Ateşoğlu...» diye bağı \ ran bağıranaydı. Karabatak Davut Reis, Teleskop | Mehmet Reis, Paroz Mustafa, Kocabıyık Hasan Bora, Eminlerin Aliş, Koca Numan, Datçalı İsa, Sarı Ali i Kaptan. Topuz Mustafa, Cakaloz Haydar, Trampet | Ömer, Tosun Ahmet, Salih Amca, Çakır Ayşe, Paluko Mustafa Hele Badi Badi Cafer yok mu, Ateşoğlu'nu görme sevinciyle «Gâvurun kızı, fındık veri dim kanmadı...» diyerek perendeler atıyordu. thtiyar Arap Kaptanın ise sevincinden dili dolanıyor, ne dediği anlaşılmıyordu. Hepsi de Ateşoğlu'ra. «Çok çektin Reis, artık ge! Cök Kayıjımıza da rahat et. şu ömrün sonunda!» di \orlardi. Aieşojlu'na yüzlerce el uzandı. aldılar iht'yarı Gök Gemisjne. orada rahatça bağdaş kurdurdular. Ateşoğlu. onlara; «Arkadaşlar, siz bu Gök GemiSınde ne yapıyorsunuz?» diye sordu, hepsi de cevap \erdiler: «Boş durduğumuz yok» dediler, «Hani ya yıl larca geceleri yıldızlar bize yol göstermişlerdi ya, iş te bu yıldızları ara sıra loş puslar örtüyor, biz de hemen onlara uçuyoruz. Eh, bize yaban yere denizci dcmemişler. Raspalarımızı kapınca yıldızlan raspahyoruz, onları silip ponza taşı ile ovuyoruz. Yıldız kır pıntıları pırpır evrene dökülüyor. Yıldızlar uyanıp göz açıyorlar ve çıl çıl dünyaya gülüyorlar yahu. Eh, ara sıra da içimizden dünya anısı gelip geçiyor» Tosun Ahmet, «Ateşoğlu Amca, arasıra Akçalan köyü de anımdan geçiyor: O ıssız sapa yollardan gön lümce umutlarla dolu. girintili çıkıntılı. taşhk, güç patikalardan hava ve hevesime göre hey, hey... taban teperdim. tşte şimdi de kimi yol. 0 bol kabarah, demir nalçalı eski kunduralanm gözümde tüter...» di yerek içini çekiyordu. KfZft |CumhuriYel't2 DOKTOR Mao*pa tapanlac Çarkaloz Haydar ise şöyle haykırıyordu: «O ödemiş ve Tire'nin zümrüt titreyişli kenevirleri gözümün önüne geliyor Ateşoğlu. Ne sağlam lumalar bükerdim onlardan...» Ve gemi yükseliyordu kanat üzerine binmiş bir miho kuşunun yüksekliğine ulaşmışlardı. Birçoklan kuşu göstererek: «İşte Deniz Kurbetçisi...» diye bağır dılar. Gangavacı Topuz Mustafa'yla Trampet ömer Nisiros adasının on mil açığmda gangava çekeceklerdi. Ama rüzgâr daha almamıştı, onu bekliyorlardı. Ağır soîuganların tepeleri, birbirinden yanm mil arahkla geliyordu. Her halde tâ uzaklarda bir fırtına kopmuş ama sonra dinmişti. Lâkin yürüte koyduğu sular daha yatışamamıştı. Sanki Okyanos dev kabarışlar ve dev çöküşlerle enginin yüzünde inip kalkıyordu, köpük ve sessiz. Ama kıyıya ulaşınca gürleyerek kıya metlerce köpükleri fist üste yığıyotr; sonra yaman bir iç çekişiyle, kıyı yamacındaki yüz tonluk koca kaya parçalarmı leblebi gibi alıp yutuyordu. Üç kardeşlerin daniskası ayı gibi bir solugan boyunca kalkınca Ateşoğlunun sandalı su kesimine dek göründü. Tram pet Ömer olanca sesiyle, «yahu işte Ateşoğlu» diye bağırdı. Ateşoğlu çenesini küpeşteye dayamıştı. Yüzünde o mâsum çocuksu gülümsesiyle. Alt yanı ka yığının alabandasmda görünmüyordu. Çevresinde üç dört martı acı acı gak diye ötüşürdü. Ölmüş olduğu halde incinmesin diye, beşikde çocukmuş gibi gangavanm birine aldılar. Topuz Mustafa dayanamadı «hey dümenlerin dimdik. reisi, seni Farslar üzerinde yamyassı görecek mi idik. dedi, ve yüzü yıkıldı Günün birinde çocuklar Palamut bükünün kıyısında oynarken, Rodos ve öteki adalarda yağan yağmurda güneg birkaç gök kuşağı sallandırmış. Çocuklar oradaki Ali emmiye: «Bu gökün elvan renkleri nedir» diye sormuşlar. Ali Emmi de «Burada Ateşoğlu ve kizanlan vardı. Öldüler. Derler ki, onlar gök gemileriyle cennette gezerlermiş ne de olsa >urdlarının özlemi ağır basınca, cennette canları sıkılırmış. Arada sırada gelirler, gök gemileriyle adadan adaya gezerlermiş bu gördüğünüz gök kuşaklan, gemilerinin izi ya da dümen suyuymuş» derler. S O N tâusîafa czdüer Tiffany J o n e s NY JONES Muavene saati: Her c«n 1 5 ten sonra Tel: il W 40 Lâleü Mesihpaşa üvi NO 12 AKSAKAV Tütün tüccarlarmdan eşim FAZIL ERMAN 15 Kasım 1 8 günü, % maruz kaldığı bir trafik kazası neticesi vefat etmiştir. Kendisinin, muhtelif kimselere vekâletnameler vermiş olduğunu bildiğimden. vefatı sebebile bilumum vekâletnamelerin hükümsüz olduğunu, üçüncü şahıslar ve ilgili bütün hakiki ve hükmi şahısların bilgüerine arz ederim. BEDRİYE ERMAN 'Cumhuriyet: 14697) B IL D IRI konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLU } | B U D I N K O P R U S Ü l&K SUCTANl \\JŞ. NE •US.BANA ÖVLE Hİ1P ETME \ ŞİRKETİMİZİN YARIMCADAKİ AİT SZMİT TESİSLERİNE 1O51, 1183, 1 3 3 6 N L O U TELEFONLARI 1 ARALIK 1968 TARİHlNDEN İ İ A E IZMIT 3 1 3 0 TB R N OLARAK DEĞİŞTİRİLMİŞTİR 3HT A Alakalılara duyurulur OLPUQUMU SÖYLER. "lYl ÜZÜUPÜM BlZİMlB AlAV MU? PETKİM PETRO KİMYA A. Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YARIMCA KOCAELt Reklamcılık: 4340,14735
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle