23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT «ebeplerden çok, ekonomik darama bağlıdır» der. Fakat kalkınma için seçilen metod, Dr. Şefik Hüsnü'nün söy lediği devlet şeklinde olmaz. Ola maz da zaten. Atatürk'e göre, «Bizim halkı mıı menfaatleri yekdiğerinden ayrılır sınıflar halinde değil; bi lâkis mevcndiyetleri ve mubas salai mesaisi yekdiğerine lâzım olan sınıflardan ibarettir. Çift çiler. sanatkârlar, tüccar, ame le Bnnların hangisi yekdiğeri ne mnarız olabilir? Biitün bu saydığımız sınıflar aynı zaman da zengin olraalıdır ki, knvvet bulabilsin.» Seçi'.en yol ve alınan metod bütün sınıfların birden kalkınması ve bütün kaynaklann seierber olmasıdır. Bütün kaynaklann seferber olması, yani hem devlet hem de özel teşebbüs... Devletin tek başına kalkınma imkânı yoktur.. Bütün bütçeler (1929'a kadar) açıktır. Bir yabancı müellif. «Devletin özel sektöre dayanmasının sebebi, ona,olan güveninden değil, kendi iktidarsızlığından gelir» der. Özel sektör de en az devlet kadar perisandir. Tasarrufu sağlayacak milli bankacüığın yokluğu, sermaye birikimini başlangıçta engeller. 160 milyonu geçemiyen tedavüldeki para miktarı ise, ne bir sermaye birikimine, ne de bir yatınm politikasına gicfecektir. Çaresizlikten gelen bir metodsuzluk vardır. Siyasal Bilgiler öğretim üyesi Taner Timur, kökü II. Meşrutiyette bulunan ve Plekhanov felsefesinden çıkan Halkçıhk ilkesinin. Atatürk Türkiye'sinde bir sosyal felsefe hal.ine geldiğir.e işaret ediyor. Bu, topyekun kalkınmanm, sınıfların ayırım yapmaksızın geliştirümesinin fikri dayanağı olan bir halkçılıktır. 9 Kasun 1968 CÜMHURİYET tarihimizin en önemli TURK İDARI Ilk Türk Cumhurbaşkanı ve O'nun ilk hükumeti!.. hnriyettirj» Inönü'nün söylediği gibi ış «olnp bitmiftirj» Ekim 1923 gününü çızen olaylara, Fethi Bey'm baskanhk ettıgi Millet tfeclisindeki müzakereyle gireim. Ortada bir kabjne buhranı raniır ve kuvvetli hukumet ku•abihneic lçin yollar aranümakadır. Kürsüye gelen Mustafa Kemı! »aşa, hükumet kurabilraek için >ir yol bnldugunu ve bu makatla anayasada degişiklik yapnak gerektiğini söyler. Değişikliği taşıyan tasanyı, Canuni Esafî Encümeninin üyeerinden 8'i ımzalamış, 7'sl lmzaız bırakmıştır. Bir gece önce, Austafa Kemal ve Ismet Pasaann Çankaya'da görüştükleri asandır bu. Mecliste bu tasanyı savunanarın konuşmalan ve arkasından asannın oylanması gelir. Bu taİl tasanu kabul edilmistir. Arık anayasanın ı!k matfdesi şöy•dir: «Hikimiyet ksyıtsu şartu milletindir. 1dan uınifl hal:ın bizzat ve bilfiil idare etmesi sasm» müstenittir. Türkiye levletinln bükumet şekli, Cum M Devlet Başkanı undan sonra, hazır bulunan 159 kişiden 158'inin oyuyla, rfevletin başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa seçiliyor ve 42 yaşındaki liderin yeni iktidar devri başlamıs oluyordu. Cumhuriyete değil, fakat kişise.! sebepler yüzünden Atatürk iktidarına karşı olanlar. bu büyük olaya itiraz etmişlerdir. Meselâ Lozan sırasında başvekil olan ve îsmet Paşa'yı tasvip etmeyen Rauf Bey, Istanbul'daki <Vıtan> ve «Tevbidi Efkâr» gazetelerine verdigi demeçte çunları söylüyordu: *... Kanaatimce en dofrn şekil, knvvetini milletten alan idare şekiidir. Bn esaa baki kaldıkça, isim degifmegi hedefi ve gayeyi defistirmez. Cnmburiyetin anî snrette ksrarlaftınlmasıns gelince, bn, halk arssınds gayrı mesnl kimseler tarafından bir emrivaki şeklinde ihdas ediidiği fikir ve endişesini hasıl etti. Mevcnt Teskilitı Esasiye Kannnn yeni hükumet şeklinr göre tâdil ve ikmâl edilmeli, Mecliste (reni? muzakere ve mfinakasa yapılmab idi. Bnna müsaade verilmeden Cumburiyetin ilfinına karar verilmiştirj> Rauf Bey, diğer muhalif îstiklâl Savaşı kadrosu üyelerinin fikirlerini yansıtmıştı bu demeciyle... Yani Kâzım Karabekir'i, Ali Fuat Paşa'yı, Adnan Bey ve Halide Edip Hanım'ı... Türk tarihinde bir devri kapatıp yeni bir bölümü açan Cumhuriyetin ilânı olayı, o gün yaşayanların bazılarına göre, basit bir şekil meselesi olarak tartışılabiliyordu. «Acele edildl», «Gayrî mesnl kimseler» gibi e'.eştiri* Ierle, bu en önemli günün karan yerilebilmişti 0 günlerde... tnsanlar tarihi yaşadıklarının farkına varamıyorlardı... Ancak yeni Türk devlet şeklini eleştiraslerln fcepsi<bultadar • d'eğildir. Bunlar zaten, bir kadro içindeki parçalanmanın sonucu olan eleştirilerdir. B İlk hükumet şte bu düşünee ve eylem atmosferi içindeki Cumhuriyet, 1923 yılı 29 Ekim'inde ilân edilecek ve 30 Ekim'de, yeni sistemi uygulayan Atatürk, başvekilini ve kabineyi seçerek Meclisin güvenine sunacaktı. Başvekil tsmet Paşa'nın kabinesi, Atatürk iktidarmın ilk icra vekilleri heyetidir; Şeriye Vekili Mustafa Fevzi Ef. Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi Müşir Fevzı Paşa, Dahiliye VekUi Recep Bey. Maliye Vekili Hasan Bey, Mİidafai Milliye Vekili Kâzım Paşa. Iktisat Vekili Hasan Bey, Adliye Vekili Seyit Bey, Maarif Vekili Safa Bey, Nafia Vekili Muhtar Bey, Sıhhiye Vekili Refik Bey, Imar tskân Vekili Mustafa Necati Bey. İ Mustafa Kemal Paşa, arkada Lâtife Hanım, Ali Fuat ve Kazım Paşalar ve Mareş.*! Dişl Bond MOOESTY vakit, Hâkimiyet Milliye vev Vatan gazeteleriııin Cumhuriyetin ilânını bildiren sayılan. Vakit: «Cumhuriyet dün resmen ilân edildi. Birinci Reisieumhururnuz Gazi Mustafa Kemal Paşadır. İlk Başvekâleti de İsmct Paşa işffal edeeektir. «Hâklmiyeti Milliye» B.M. Meclisi, dün gece 8.3 d a Türkiye Devletinin şeklini mıittefikan «Cumhuriyet» olarak tesbit ve 9 a çeyrek kala G. M. Kemal Paşa Hazretlerini, müttefikan «Reisicumhur» intihap eyledi. Îsmet Paşa, 30 Ekim'de Büyük Mület Meclisinde okuduğu, Cum huriyetin ilk hükumet programınd'a, özetle şöyle diyordu: «Cumhnriyet hükumeti, ekaeriyet fırkasının milletçe tasvip edilen umdelerine ve Millet Meclisinin iltizam etttfi eıaslar» nyacaktır. lctc ve dııta, «n!h ve sükunu esas tutacafız. Şiirımıs ftaliyet, gayret ve iş yapma arzusudur.» Bu en kısa programh ilk hükumeti bekleyen meseleler uzun ve köklüydü... YA R I N İlk yıllar "I DENIZG HALİKARNAS BALIKI j 70 Ama deniz bambaskaydı. Çünkü söylediklerine göre, hem maviydi, hem oynardı. Dünya ve âlem ise mavi degildi, belli başlı bir rengi yoktu, her r*>nktendi ve hiçbir renkten degildi. Gelip geçenlere sorarU: «Deniz nedendir?» diye, onlar da «Sudandır» derlerdi. Bir gün bir denizciye: Bak dayı köyümüzün altında bir ırmak .'ar. deniz midir? diye sormuş. Denizci gürül gürül gülmüş ona: Deniz değil, ırmak sudur, dedi. Çocuğun aklı kanştı: Hem denizi su diyorlardı. sonra sudan olan ırmağa, deniz değildir, diyorlardı. Kezban bacı zaman zaman Cennet ve İmdad'ın mezarlanna götürüyordu. Mezarlan göstererek, Selim'e: «Burada anan Cennet yatıyor. burada da baban Imdat,» diyordu. O zaman çocuk Kezban nineyi sorulara boğuyordu. Nine de içini çeke çeke babasımn ve anasının nasıl öldürüldüğünü anlatıyordu. Ona bir gün Imdadın kım işlemeli kamasını gösterdi. Çocuğa: «Asıl babanı ananı öldürten Dümberekoğlu Hasim ağadır. Bu kamayı baban sana bıraktı, büyüdüÇün zaman sana verecegim. Babanın ananın öcünü alacaksın.» derdi. Ninenin bu sözleri Selimin içine işledi. Arasıra Kezban'a: Nine, ver şu kamayı göreyim, derdi. Kamaya bakar, kınından çıkanr, evirir çevirirdi, sonra ninesine: «Sakla.» der kamajT verirdi. Ama çocugun asıl merakı denizdi. Ah onu bir görebilseydi. Sıgırtmaçhğını ettiği iki inek pek yavaş yürüdükleri için, inekler bir adım atana dek, tez canlı çocuk da elindeki değneği fırlata tuta ineklerin çevresinde bir kez fırdolayı sekerdi. Irmağa yanaşmca Selim suyun içlnde şapıl şupul koşardı. Deniz suysa her halde cok hoş şapıldadığını düşünürdü çocuk. Irmagın üzerine kol salan ağaçlar ku~ cıvıltısıyla yüklüydü. Ne mutluydu o kuslar, kanatlan vardı uçabilirlerdi. Oysa kendisi ayaklarıyla mıhlıydı Cavdarlı köyüne. Selim s?kiz dokuz yaşına vannca dolaylarda tanımadıgı ver, tammadığı taş ya d.. kovuk yoktu. Yalnız o değil, oranın bütün yaban yaratıkları, Selimi kendilerinden sayarlardı. Sincaplar saksağanlar ondan ürkmezîer. o ıslık çaldı mıydı, ya da kendi bildiği sesler çıkardı mıydı, gelir onun avucundan yerlerdi. Köyün gerilerindeki bir uçurumda ulu bir çam ağacı yüksehvoıdu Koyluler o çamın tepesindtn âlem T A MYA K T A MYA K T A MYA K T A MYA K LOKOMOTİFLEROE ler denizler görünür diyorlardı. O koca çamın yanında geçmiş. zamanda, o tek ağaç boyunda başka bir çok çamlar varmış, ama çoktan beri ömürlerini tamamlamiî olan oduncular, ulu ağacm arkadaşlarmın tümünü baltayla yere sermişlermiş. Her nedense o tek ağaca kıyamamışlarmış. Ta neden sonra koca ağa cın dört yanını, pırnallar, yaban sakızları, mersinler köpürü köpüre kaplamış. Kaplamış ama o tek ağaç onların hepsinin ortasmda akıl almıyacak yüksekliklere si%Trilekalmış. Çamın tepesi kendi başına bir ormandı. Tepesinden milierce uzaklıklar, oraya çıkanın ayaklarına kilim gibi serüirmiş. İşte Selim oraya çıkıp âlemi ve denizi görmek istiyordu. Gelgelelim o hantal inekler ne uçuruma. ne de ağaca tırmanıyorlardı. ki onları gütmek bahanesiyle Selim de oraya varıp çama tırmansın. Yalnız Selim bir kez, kaçamaktan uçuruma tırmandı, ulu çamın gövdesine ellerini dayadı, yüksekteki dallanna özlemle baktı baktı, ama işte o kadar. înekleri uzun siire aşağıda kendi başlanna bırakamadı. Budala hayvanlar sincaplar gibi çevik deftildiler. Gider bir hendeğe düşeıier. ayakları kırılabilirdi. Selim hemen aşağıya indi. İndi ama zaten yırtık. pırtık olan donunun büyük bir parçasını sürünerek inerken kayaların üzerinde bıraktı. Ne biçim ağaçiı o? Aşağıda bir mumu üfieyecek kadar bir puf yokken. yukarda yaprakları aslan ye lesi gibi savrularak fıs'ldardı. Selimin büyüm^siyle, ulu ağaca tırmanma özlemi de arttıkça arttı. Dayana mıyordu artık, tırmanırken düşüp ölse de, tırmana caktı ona. Bir gece kulübenin kapısını kapamadı, aralık bıraku. Selimin gözlerine uyku girmiyordu. Murat kuş lan nerdeyse. tâ kapı eşiğine gelip huu huu diye öte ceklerdi. «Dsyak mayak, ne olursa olsun» diyerek gün ısımadan usulca dışarıya kaydı. Korkmadı değil, köy mezarbŞmdan knşa koşa çecti. Çünkü köy yaşlı ları anlatırlardı, gece ölüler hort'.armış. Ellerini top raktan dışarıya çıkariıp. yolcularm bileklerinden tutarak onları mezarların içine çekerlermiş. Selim me zarlığı geçince rahat bir nefes aldı. Uçurumu tırmanırken yarı uyuyan kuşlann seyrey seyrek çık çık edişini sevinerek duydu. Orası me zarlık degildi bari. Orada Selim canlı kuşlarla gönül gönüleydi. Yüreği hızla çarpıyordu. Ay!ü amma da kocamandı o gece. Selimin kanı gövdcsinde zil ça larak. ulu ağacı saran fıundahklara vardı. İlk önce yani bajındaki dikenli pırnala tırmanmalıydı. Selim yaprak kargaşahğına daldı. Derisini tırmalıyordu di kenler, ama derisini değil etlerini de koparsa Seiime vız geliyordu. Uyanan bir kskkk telâşla cak ca cak ederek kaçtı. Bir sincap da neye uğradığına şaşarak sağa, sola hopladı. • Ark.ıy vaı > GartH Değişik elestiriler ir de Türk toplumunun sınıfsal açıdan ele alınıp yorumlanmasını isteyenler vardır. Kurtuluş Savaşı boyunca ve Cumhuriyetin başında, Türkiyede çeşitli Komünist Partileri kurulmuştur. Ancak bu partiler üyelerinin önünde güç bir mesele bulunur, Türkiye'ye uygulamak istedikleri Marksıst görüş, sınıfları teşekkül etmiş ileri toplumlara göredir. Halbuki Türkiye'deki sınıfların varlığını ortaya koyacak bir tahlil bile yoktur ortada. Sovyet uygulaması ise. henüz çok yenidir ve Sovyet toplumu 1920 lerde kendi Marksist yolunu henüz çizmek çabasındadır. Türk komünistlerinden Dr. Şefik Hüsnü. bu çaba içınde toplumumuzda sınıf aramaya kalkar. 1921de. «Şehirlerde zadegân ve bürokratlar, köyler ve kasabalarda ise bir çeşit küçük burjuvazi» gibi bir sınıf ayırımına çalışır. Bız de işçi sınıfı bulamaz. 1923'te ise. Şefik Hüsnü. çelişmeyi yabancı sermaye peykleri ile saray ortaklığının meydana getirdiği bir sınıf ve ha'k arasında görüyordu. O'na göre hükümet, iktidarını halktan aldığı için iş ve işçi hükumeti olmahydı. Yeni Cumhuriyetin temelden bir eleştirisini, Cumhuriyetin ilânından önce yapmağa çalışan bu görüş. o günün şartlan içinde pek fazla sesini duyuramaz. B Trffony Jones 71FFANY JONES Honu veres.m: A YHAN BAŞOĞLU BUDIM KOPBUSU Bepe 7 PİUNM St"Z AT SlETlMC/ : G çrAUtı ^ 1 ; HAWM Metod nedir? i fv ! 6 r I ^ ^ ^ ave devrim yapmaktır; fakat bunu milli sınırlarımız içindeki şartlara uygun olarak yapmak. Atatürk, devrimleri düşünürken. bunların iktisadi hayat ve kalkmmayla olan ilişkilerini aslâ aklınd'an çıkartmamıştır. Izmir Iktisat Kongresi, Kurtuluş Savaşım başlatan Erzurum ve Sıvas Kongreleri kadar önemlidir Atatürk'e göre. «Bir ulusun geleceği, sirasî ve askerî PETROtOFİSİTERA: 825 13590 SATIŞ İLÂNI Kadıköy Çiftehavuzlar Zühtüpaşa mahallesi Mahur sokak 1/3 kspı No. lu ve 62 ada, 10 parsel sayılı (804.50) M2 arsa kapah zarf usulü ile satılacaktır. Bu mutena arsa için isteklilerin fazla bileri edinmek istedikleri takdirde Karaköy Voyvada Cad. No: 25 de mukim Sümerbnnk İstanbul Şubesi Müdürlüğüne müracaatlan ve en geç 20 Kasım 1968 günü saat 17.00 ye kadar teklif mektuplannı teslim etmeleri ilâh olunur. Banka ihaleyi yapıp yapmamakta veya düediğine yapmakta serbesttir. SÜ^IERBANK İstanbul Şubesi Demir Ağaç Vidası Almacak T. G. Devlef Demiryolları Estanbul Alım ve Satım Komîsyonıı Hebüğlr.dan: 1 2 kalem 2950 Kg. düz freze başlı demir P^P.Ç vidası 21 Kssım 1968 Perşembe eünO saPt 15 de Sirkeci'dek'; komisyon binasında kapah zarf usulü ile satın alınscaktır. Tekliflerin en geç o gün saat 14.30 a kadar Komisyona verilmiş veya gelmiş olnıası şarttır 2 Geçici teminat teklif edilen bedeün yüzde beşi olup şartnameler Komisyondan bedelsiz ahnabilir 3 TCDD ihaleyi yapjp yapmamakta veya kısmen yapmakta ve terdh ettiği talibe yapmakts* tamaraen serbesttir. fBasın: 26374 13586' (Basın: 26380/135841
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle