18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SABdtFE DÖRT n n r» 30 Kasım 1968 CUMHTTRÎTET dık. Motln yıllarfı. Sesinde hasret gjbi bir?eyler serdim: Tekrar feriye dönmek kabil olsa, bangi çocuklok yıllarına dönmek isterdiniz? dedim. Tekrar geriye dönmek kabil olsa . Dönmek ister miydiniz bir kere? Bir saniye tereddüt etti: Çok çok igtemezdim, ded: Hayır, çok çok istemezdim. Niye? Ben, beni seveniere bir şey ler verebildikten sonra mutlu ka çıktı. oldnm. Çocukken ancak okul çevresine, kendi çevreme hitabediyordum. Veya mahailedeki komşularıma, arkadaşlarıma ma samereler veriyordum. Bizira ikj tane havuzumuz vardı. «Pınar başı» suyu derler, bir su vardır Bursa'da. Evden eve gider. Fazla temiz değildir, meyvaa soğutmakta falan kullanırlar. Onun kenanna babaannem saksılar dizerdi. Sardnnya saksıları.. O benira sahnemdi. Kom şulann nekadar kız. erkek çocukları varsa, toplanırlardı. Onlara temsilJer verirdim. sim, mfiztk.. Btrna bîra» Iıeykel de katılınca Sonradan şiir de yazdım. Bir kitabım nesrolundu: «Bıldırcın yafmnru» isimli. Sarkılarımın gflftesini kendim yazjyoram. Betste yapma^a çay ret ediyornm. Fazla iddialı değilim. Film çeviriyorum. Vani bence, güzel sanatlann kaç da(ı varsa, bepsinde çaba sarfetlim. «Çay ve Sempati» yi bu kış Ankara'da oynamam ibtimali var. Sonra desenlerlnl hazırladığı kumaşlar. eşarplar, hahlar.. Sonra radyo, plâk, reklâm.. Sonra sahne.. Bütün bu işler sona erip de, gece eve dönünce, 6 Dndafında bir beni vardı. Çook sevimliydi. Disiydı, üç renkii. Sesi şefkatle titriyor Ne oldu, oldü nii peki? öldü ya.. Daha ben Bursa'dayken öldü. Başkalarını ttldık sonra. Ama hiç biri «Benli» nin tadını vermedi. Sevgiyle, özlemJe bakıyor r6simdeki kediye. Bir de kediye nankör derler ya.. Ben ummadıgım ınsanlardan öyle nankörlük gördfim ki, oo.'.. Kedi yanında vurnoşacık kaldı. Bu «itham> a gönlü razı olmuyor. Ama kedi nankör bir hay R p ro ? N e c l â S E Y H U N o ot j Mukavva Plaklarla altın plâklar arasmdaki Zeki Müren Mukavva plâklar Dişl Bond MODESTY BLAISE Tzttos Biyer/ "" VOUJ iua Tiffatıy Jones flFFANY JONES konu vercsim: AYHAN BAŞOĞLU j ^ BÖTÜM J KUEui İŞt£<? SEMİN Topbane bahçesine de saz heyeti gelirdi. Bazan bizim masadan kaçıp, en öndeki masaya ilişirdim. O sahnenin kendiTül perdelerin gerisinde yemanlı ipek bir fulâr bağlamış. ne has bir kokugu vardı. Makyesil biir bahçe uzanıyor. Yerde Bana müziğin çevresinde döyaj kokuffu, rutubet kokusu, oZeki Müren «Benli» si ile.. tüylü halılar, rahat, kızılcık nüp dolaşan hâtıralarını, çocukkuyucu baoımların esans kokırmızısı koltuklar. Abajurlarluk ve okul yıllannı anlatıyor. kusu... yıtlıyalım, diyoriar, leneıi yandan jüzülen tatlı, yumusak bir masın.s O zamandan çeker miydi Kahve yerine şarkı ısık. Sâtin bir öğle sonu. Arasizi? Sesi ve müsaroerelerdeki arda kapı zilinin tatlı melodisi du Oknla altı yasında basla tnanınız, beni en çok çeken tistik kabiliyeti, ona bayramyuluyor yukan kattan. Yahut dım, diyor. Bursa'da, Osman koku, oydu. Bir de gramoton larda elinde küçücük bir bayuzaktan uzağa bir telefon çalıGszi tlkokulnnda. Sesimin şü rakla taburun en önunde gıtkokusu! Belki makina yafının yor. Kapıları görunmez eller a zellifini de, ailemden sonra mek hakkını veriyor okulda. O kokusn.. Fakat benim için çıyor, telefona görünmez kimokol mfisamerelerinde öğretmen yılların en büyük zevki ve gu «hayatımın kokusu» Niçin? Sis«ler cevap veriyor. Dıs dünya lerim keffetti. Dedemin ve anyah defter kapaklanndan yururu bu!.. ile ilgisi yok bu »alonun. Kendi neıtıin sesi çok r/üzeldi. O zaman varlak pliklar keserdim. O zaOrtaokulda zevkleri arasına, içine kapalı. misafirlere sarkı söylemek, kab manlar plâklann üstfi kırmızı şiir ve edebiyat da katılıyor. Ove pisirmek gibl normâl bir hâyeşil parlak kifıtlarl» etiketArkamdaki duvarda kocaman kul toplantılarında hem şarkı, diseydi bitim evde. Sandalyelenmişti. Onlardan keser, plâksiyah kabartma harflerle çince hem şiir okuyor artık. nin üzerine çıkardım. Tabii bolann üstüne yapıştınrdım. Ve bir yazj v»r; Ve karsımd* Zeki Sonra Boğaziçi Lisesi.. Sonra ynm miniminiydi.. üstüne büyük harflerle alfaMüren. Saçları günün modasına Istanbul.. En güzel oku] yıllabenin büyük baarf kısmını sök uygun tarzda, biraz uzun kesil Yajı kiiçük diye oKula kay.ıtrı.. Müzik çahşmaları ciddi bir tüğüm yıllar ki, yaş 56 olacak • miş. Sırtında vücut hatlanm sız alıyorlar önce. Araa on gün yön alıyor. ZEKİ yazardım. Ve meselâ «tnbeürten barut grisi, parlak, sık içinde sınıftaki diger talebele Bir yandan liseye devam dim havoz basına» yazardım. 11bir kostfim. Içinde gece mavisi rin üstünde bir basarı gösterinediyordnm, bir yandan da Şe le o plâk babaannemin bos grabir gömlek. Boynuna gene gece ce, ögretmenleri annesiyle barif îçli bej «ibi, Retik Fersan mofonunda herhalde biraz da mavisi üzerine kiiçük beyaz pubasına müracaat ediyor ve «Kabey fibi büyükfistadlardander yağsızdı gır gıt dönerdi. Ben se başlamıstım diye anlatıyor de elimden bir bom yapardım. o yıllart. Haftanın mnayyen gün Gramofonnun içine bakın g&ı lerinde onlar okala gelip ders lerim dolar anlatırken o şarkı veriyorlardı. Cnmartefi Paıar yı okurdum. Onu kaldırırdım, irfinleri de ben onlara gidiyorbir başka mukavvayı koyardnm. dım. Oiyelim ki, o zamanın şarMektebin ada gezintileri olurkılanndan «Kâlplere vur bir du baharda. Güzel havalarda zımba.. rumba da rumba da rum vapur tntniar, Büyük Adaya Zeki Müren: «Ben okul yıllanndanberi kıskançlıklara tahamrniil ba!..» Bu sefer onu mırıldanırKİdilirdi. Ben o zatnan tanıdıetmeye, sabretmeye kendimi alıstırdım» diyor. dım. Sea gramofonun içine akgım bir iki »az Dstsdını da dâsedip oradan çıkınca, benim p'â rıumarall kapıyı dış dünyaya van defll ki.. Boşuna çıkmıs adı. vet ederdim bu gezilere. Hem gım çalıyormuş bissini verirdi. kapıyor Zeki Müren. Soğuk Kendini kornmak için tırnakla* bir kır gezintisi olurdu, hem de Böylece belki 203« plâğım varharp de, sıcak hayranlık da, bu rını kullanmak zorunda kalışarkı söylerdim Ada'da. Bir de dı. Demek o kadar aarkıyı öğkapının dışında artık, yorsa.... renmisiim. Ve tara, dogru ola vaparda dönüste.. güneş batar Kurt her gece bekllyor beIçini çekiyor: rak. Bir gün o plâklann aitın ken. Derglerim de çok iviydi. ni. Saat kaçta gelirsem geleyim, plâk, plâtin plak ödBlö «larak Birincilikle bitirdim mekteple Insanlarla kedilerin bir far boynama atılıyor, Hoşgeldın» di kı var yalnız. Kedinin knyrnjfn bana verileeeğinl dü?ünemexrimi daima. Bu arada mugiki ile yor. Sâdık oluyor hayvanlar.. dim. uğraşmatn ve milgamerelerde na basınca, canını acıtınca tiOnların sevgisine, dostluğuna yaptıfım söhretle diger taV!'flân. belki tırmalar. lnsantar bs güveni var. önunde bir deste ço lerden daha farkh sevilirdim. zan kendilerine hiç dokunulma6 numaralı kapı cukluk resmı. îçınden bana veBu beni mutln ederdi. dan pençelerini çıkarıyorlar.'.. öıellikle bangi dersleri sereceklerini seçiyor. ' Gülüyor. Ama bir garip gülüs Afeyvalı ağaç verdiniz okul yıllarında? Kedileri de severim çok. bu. Şevksiat ve küskiin!.. J Edrtiy»*, müzik. Mrselâ • Aesiplerin arasından birini Arkadaşlarınız arasında bir A Slfii : batınn yantnda aritmetik ve geseçip, .uzatıyor bana: kıskançiığa yol agınas.mıydı ometriye çok fazla uınmıı de?(.:•• Kusficük bir Zeki Müren, bir bu durum? fildim. Daima iyi notlar aldım GÜNSELİ BAŞAR kediyi bagrına basmış, gülüm Açardı. Mesel* şu entereama, sert dersleri hiç bir saman süyor. lan ve flzüctt bir olaydır. Meksevmedim. Evet, edebiyat, re Ba kedimin adı «Benli» idi. tebin müsameresi vardı, baş rol bendeydi. Şarkı okumam icabediyordu ve 5 gün vardı. Bir de ismi lâzım defil bir arkadafin da sesi güzeldi. Bnjün o jfaliba tüccar. Ben cam kenarında yatıyordura. N'ekadar çilt cam olarsa olsun, Boğazın rürjrârı kış günleri müthiş esiyor v« pencere aralıklarından sızıvordn. Onun için bir battaniyeyi iki kat edip, fist tarafından çivilemiştim. Inanınız, camı açtılar, sabağa karsı yanafımın yanına, yastıgs nen de vardı. Denizeilerin bir ö'rgütleri mörgütl« 88 kar sepelerken uyandım. Ve ri yoktu. Çoğu da, «Bu Lâtif de kırılıp çöplüğe atıKara Hacer'di o! Kara örtülerinin içinde, inhakikaten muvaffak olduiar, lırsa, bizlere pinekleye pinekleye hiç olup gitmek sandan ziyade upuzun bir iskelet, bir bostan korkuanjinden yattım, bir hafta kakalır» diye düşünüyordu. Her neyse, Lâtif gülümsü luğuydu. Rüzgâr gibi Karakulak'a fırladı. Kara örtü dar. Müsamere tebir edilemezyerek kapıdan kelepçesiz çıktı. tki yıl süren iskence, ler arasından bir ekmek bıçağı göründii. Kara Hacer, di, günfi belliydi, dâvetiyeleri bir Genel Kurmay şamariyle sona ermişti. Bir se«Alişimi öldürün!> diye hjçkırdı ve bıçağın ışmı dafıtılmıştı. vinç kopup, kasırga gibi Akdenizi boydan boya sarKarakulak'ın gŞvdesinde kayboldu! Kara Hacer, Ka8f£> ı'Ş 8UI T dı. Artık Akdenizlilerin kendi Akdeniz'i yine kenBen, o zamandan beri kıırakulak'ı görebilmesi için açtığı gSzler durg\ınla|tı. dilerinin olmuştu. Denizciierin arasında Plaç denikançlıklara taöammiil etmeye, Göz evlerinin karanhğında bakışı, iki sofuk mermer len biri vardı. Çelik gibi kaslardan örülme, hemen sabretmeye kendimi ahştırdım. bilya oldu sanki: Yere iki ölü devrildi.» SEMİ u ü iki metre boyundâ bir yiğitti. Çanakkale'de, bir Yıkıcı, ya da yıkmak isteyici savas gemisinin güvertesinde nöbet beklerken, bir bn tip hareketler, beni kat'iyEngin açıklıklan yasak edilmi* denizeilerin günyüzen mayının. hızlı akıntıyla gemiye çarpmak ö yen yıldırmadı. Çünkü «Meyva leri, bitmek tükenmek bilmez cenaze alayı gibi süzere olduğunu görmüş. Haber verecek vakit de olma veren ağaçiar taşJanır» sözünü rüp gidiyordu. Kül renkii günlerdi onlar. Hani ate|dığından zırhlı ile mayın arasında yumuşak tampon kendime dfisinr edindim. leri söndürülmü? ocakların buz gibi soiuk kfilleri luk etmek üzere kendini kaldırıp denize atmıj. Me Sahne bayatına atıldığım zaolur a, onun gibi. Solgun, bezgin, soiuk ytizleriyle, •rafeyi iyi hesap edemediği için mayının üzerine düş man, bunlann bin tnisli tatbik boş gölgeler gibi y«h kahvesinde,. ötede berlde top müş! Mayın patlsmış ama. Plac kurtulmuştu. «Kur edilmek istendi. Müthis bir solanıp dertlesiyorlardı. Aralarına kimiyol Lâtif adlı tulduğum zaman bile simdiki kadar sevinmemi;tim> fok harple karşılastım. Yaptlbiri geliyor, onları dinledlkçe, bunca haksızlığa ifdiyordu. ğım her yeniliğe bir bahane bfll rit kesiliyordu. Bu lâtif için <Dari fılfil de mi, Dari dular. Papyonuraa mini mini bir Zencetil de mi, «Dariilfunda» mürekkep yalamif, Denizciler artık kendi kıyılarında avlanmaya ta$ işlettifim zaman, hâdise olderlerdi. Okuma . yarrna bildigi için, denizcileri din serbesttiler. Ama iki yıl süren bu avlanma yasadu. Koyu fes rengi bir frak yapledikçe, denizciler adıyla. onların uğrtdığı büyük ğında dip süngerleri öyle in&afsızca taramıştı ki, bun (ırdı|ım ısmaıı, dedikodu ayvuhaksızhğı anlatmağa uğraşıyordu. lann eski hallerine gelmesi yıllara bakardı. Hem artık sünger dünya sstı? merkezi adalardaki RumLâtifin Bakanhklar ve daireler katındaki bu Bugün her sanatçının arkaların kontrolü altına sağlamca geçmiş ve Türk sün uğragına oraları •vazifernizdir» diyorlardı ama, asıl sindaki saz hevetinde veya kengerciliği Yunan ekonomik egemenliğe girmişti. «Ne vaziferniz!» diyerek y«n çiziyorlardı. Hattâ büdinde erkek kadın ayırıraı yapAteşoğlu'nun başındaki yara kapanmıştı. Ama tün bu çabaları yüJuek mevki ve mertebelilerce arnadan pırıl pınl elbiseler, i«zavallı adam, önceki hayatını hemen hemen unutlay konu sayıyordu. lemeli kravatlar var. Hattâ bag muştu. Elektrik lmam ara sıra kendisine bir şeyler laraacı arkadaşlarımız bile şiraBöylece Lâtif ve denizcilerle iki yıl «ürecince soruyor. fakat bu sorular pek uzaklardaki bir dağ di papyonlannın üstune strattan alay edildi. Usa ve gerçege uygun anlatıjlara kulak bajından i$idilir ijidilmez bir sesle ünleniyormuş gibi süsler ilâve ediyorlar. Bn beni verenin olmadığı görüldü. Durum da gitgıde kötüAteşoğluna bir mânâ taşımıyordu. Ateşoğlu bağınmesnt ediyor, nlçin? önce tenlejiyordu. Hum kayıkçılar, Türk süngerlerini, Türk lan sözlerle ne dendiğini anlamak zoruyla, kaşlankit edilen bu tip yenllikler dekıyılarmda nes'eii kahkahalarla doldurup doldunı şatıyor, gözlerini kısıyor; tâ neden sonra dudaklan mek o kadar oturdu ki, buçün : rtıp Yunanistan ve Amerika'ya gönderiyorlardı. titriyerek, o sevimli gülümseyişiyle, yavaşça •Haaa ber yerde, Edirne'den HakkaBöylece maskaraya döndürülmeye dayanamıyan deunuttum galiba» diyor, sonra da «Ne bileyim evlât!» riye, en büyük sabneden en kü ', nızciler Lâtif ne olursa olsun diyerek bu kez diye mırıldanıyordu. Ateşoğlu'nun bu çocuksu gülüm çügfine kadar tatbik ediliyor. doğrudan doğmya Genel Kurmaya k ı » , ama zehir semesi o kadar cana yakın oluyordu ki... Ben »mokiıı mecburiyeti koyzemberek bir telgraf çektiler. Telgraft Ankara'ya dnm. Bugiin en kiiçük sahneBodrum'a getirildikten sonra Ateşoğlu'dan anlaileten ara postahanelerdeki telgrafçılar heyecana ka de. en küçük bfr tiyatro trubuşılan tek şey, kayıkda avlanmak istediğiydi. Komsupılarak «Yaşa!> diye svinç teli çekiyorlardı. nun yanında okuyan solistin arl«rı evini satarak ona, deniz kenarında küçük bir baAradan 24 saat geçmiş, ya da geçmemişti. Birkasında smokinli saz çörünc<" raka aldılar. İçine bir sedir döşediler, bir de küçük kaç denizci koşarak Lâtife herhen linıan dairesine veya duyunca memnun oluyokayık sağladılar. Ateşoğlu kayığın küreklerini bir gıtmesini söylediler. Liman dairesi, iki katlı bir bi rum. Demek ki bu yol şarttı. otomot gibi kuHanıyor, Kara Ada'nm açıklarına gii nanm üst katindaydı. Üst kata çıkan merdiven de diyor; orada sabahtan akşama kadar bahk avlıyorOkul hâtıralarından sahneye ıçte defil, binanm dışında idi. Aşağıda, binanın ödu. Kulübesine dönünce bahkları komşularına istegelmişti, gene bir hâtıra ile sahnündeki avluda bin kadar denizci halka olmujlarye gülümseye veriyor, yiyeceği kadannı pisiriyorneden okul yıllarına dondü: dı, hepmnin yüzü tasalıydı, ortada bir tıs yoktu. lar, fazlasını da satarak parasım ona veriyorlardı. tzci olnrdnk, dedi. Meselâ Çünkü Lâtifin tevkif edileceği sanılıyordu. Lâtif Böylece birkaç yıl geçti, ve gtinün birinde bahlisede izci takımımjz vardı. Onin kendisi de öyie tahrain ediyordu. Lâtif, sessiz avga gıden Atesoğlu bir daha geri dönmedi... larla vapur gezintileri yaparludan geçti, iki katın merdivenini tırmandı, liman dairesine girip kayboldu. Oradan ileri kelepçeli çık Ara sıra durgun ve sessiz denizde, deniz kayığa sür ması bekleniyordu. Belki de denizciler arasında, tunerek geçerken, bir tuhaf fısıldıyordu. Bu'fısıltıyı • •Efendim telgrafı biz dejil, çünkü cahil adamlanz, duyunca Ateçoğluteaiçten sarsıhyordu. Denizin çabu Darfelfilli yazdı, biz de imzaladık» demeyi düşü gırışı mıydı bu? 'Arkaa BUDIN KOPRUSÛ m lllP M ^ ı l: Cengiz Eaplangi | Şirketimizden ayrılmıştır. ll \ gililere duyurulur. Ş KOÇTAŞ Ticaret A.Ş. • Cumhuriyet 14646 KATIP Istanbul 30088 Stcil Afır Vasıta Ehliyetimi zayi ettim. Yenlsini alacağımdan eski'linin hükısü yoktur. Kerim BOSTAVCI (Cumhuriyet: 14668) T. Müh. ISTAÎfBUL ASLITE İKİNCİ HUKLK H.ÎKİMLfdİXDF\: . , Esas No 5063 848 Dftvacı: Teodosya Aportolldis. Clhangir, Havvar sokak No 4Z stom vessire t taraflarından Teodosr Haritonidls, K „ I T " T » ^P° Keti, Fofo. Lilı Kurteh, Fer.er Rum kilisesi, Talya Cani vesaire aleyh^rine ikame olun.n ve Nikol» KurteliTUn dul karıs, Aleksandra'nın Yunan (Atına) notcri huzurunda tanzim ettigi 23 Subat 1933 tarihli vas.yetnanıenin iptali isteğine mütedair bulunsn dâvada dâvacıları terr.•ılen durusmayı takip eden avukat Mustata Tu'nah'nın vefatı üzerine anruşmada bfzzat bulunmssı gereken dâvacılardan Teodosya Apostolldisin gösterilen adreste bulunamaması itlbariyle dâveliye tebliö ediltmemiştir. Bu kere adı geçen dâvetiyenin mahkemece ilânen °tebUJıne karar verildlginden, Teodosya Apostolidis hakkında düzenlenen vc 42909 saat 11.30 cj mahkemeye dâveti mutazammın dâvetiye mahkeme dlvanhanetine «ıılmiftır. Adı «eçen Teodosya Apostclidis'in duruşma için tâyin olunan 421969 s»at 11.30 da tstanbul Ailiye Ikinci Kukuk Mahkemesir.» gelmcsi bu ilân ile tebJij olunıır. Basın: 8225H654
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle