19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE DÖK3T çıkar oldu. Türk vezirlerinin evlerinde çok zaman yemek yerdi. Türk büyükterini, evine davet ederek mükellef ziyafetler verirdi. Fransız EIçisi Chateauneuf'ün bu yakınlığı zaman zaman şüphe ile karşılantfı. Bu yüzden XIV Louis'nin iki yüzlü politikasına İltifat edilmedi. Fakat XIV. Louis, saltanat hırsı ile, Türkleri âlet olarak kullanmakta sebat ediyordu. Ispanya Kırah II. Karlosun ölümü üzerine ve veraset savaşları sebebiyle III. Sultan Ahmet'e başvurdu. O sırada îstanbul'daki elçi De Ferniol'a talimat vererek, Avusturya üzerine yürümek üzere, Türklere ittifak teklif etti. 17001708 tarihleri arasında 8 sene vazife gören bu elçi, Babıâli'yi baskısı altında tutmak istedi. Fransız idarecilerinin tek gayesi, Avusturyalılarla Türklerin anlaşma anna ara bulucu olmak isteyen lngili» ve Felemenk elçilerinin gayretleıini ba'talamaktı. Avusturyalılarla Türklerin sulh içinde yaşamaları halinde. bir gün Avusturyalıların Fransayı izaç etmesinden korkmaktaydılar. Bu maksatla Türkiyeye meşhur elçileri olan Marquis de Bonnac'ı gönderdiler. iMS. DEVRt (Pasarofca) arlaşmasından sonra Nevşehirli tbrahim Paşa iktidara geldi. Devrin münevver bir insanıy* Batüılann medenı Uerlem«lerini bilmekteydi. onlarla hoş geçinerek barış içerisinde yaşamanın Türkiyenin siyasi ve coğrafi durumu itibariyle lüzumlu olduğuna inanıyordu. Avmpalı elçilerle terruıslannda daima iyi dostluk gösteriyor, samimi blr havanm yaratılmasına çalışıyordu. Bilhassa Fransız elçisi Marquis de Bonnac ile dostluğu çok. ileriydi. Fransızlar bu ilişki ve dostluklardan faydalanmakU gayret gösteriyoılardı. Marquls de Bonnac Türkiye'de 8 yıl elçilik yapmış (17161724) ve LAIe Devrinin en gözde rnisafiri olmuştu (U. Türk rlcah, debdebe, zevk ve Kâğıthane sefalarınm sarhoşlukları içerisindeydi ve günü gün yapmayı sefahat içerisinde yaşamayı, devlet işlerine tercih ediyorlardı. Fransızlar bu hava içerisinde Türk idaredlertnden faydalanmakta üç gaye iîliyorlardı: 1 Türk ülkesindeki katolikler için Fransaya tam imtij'az tanınması, 2 Fransanın yakın s*rk ticaretinde gelişmeler sağlamak maksadıyla bazı yeni imtiyazlar elde edilmesi, 3 Fıreat düştükçe, Türkiyeyi Avusturya üzerine musallat ederek Fransa'nın doğusundaki yükün hafifletilmesi. Filhakika Kudüste ve Türk ülkesine dahil diğer topraklarda katolik rahiplere. din mekteplerine verilen imtiyarlar son haddini bulmuştu. Ticaret hayatmda da Fransanın Türkiye ile ilişkileri ve bu yönden kazançları diğer yabancı devletere nazaran çok üstündü. Hattâ Fwıs|^pki fabrikalarınr Ço𻫠mü3ıa|i8pın Türkiye için imal «tigf majtar SSTesinde yaşamakta idi. O yıllarda Türkiye ile Fransa arasında gidip gelen gemilerin mıktarı 500 den fazla idi. Fransızlar Türkiyeden. ipekli, ipek. mazı. buğday, mısır. pirinç, pamuk, kahve. sinemaki, deri, pamuk ipliği.yün vesair pamuklu e.şya alırlardı. Fransızların Türkiyeye sattıkları mal daha fazlaydı. Hattâ bu mallar yılda 5000 balyayı geçerdi. Türkiyeye Marsilya limanından gelen mallara landro adı verüirdi. Bunlar genellikle çuka, çivit, ipekli. sırmalı Lion kumaşlarıydı. Marsilya basmaları, bazı ziynet eşyalan Türkiyenin ithal çttiği mallar arasındaydı. TfRMtSEKtZ MEHMET ÇELEBtNtN FRANSA'TA SEFlR OLARAK GÖNDERİLMESt Damat Ibrahim Paşa, Fransa EIçisi De Bonnac ile yaptığı muhtelif görüşmelerde ona büyük kolaylıklar gösteriyor ve bu suret!e Türklerin şan ve şerefini yükselttiğine inanıyordu. Fransa ile ticaretin daha çok geliştirümesi, her iki d'evlet arasında Avusturya ve tspanyaya karşı tecavüzî ve tedafüi bir anlaşma yapmak için zemin hazırianmasında müsait zamanın geldiği kanaatindeydi. Gerek bu maksatlarla, gerek tahta çıkan XV. Louis'nin tebriki sebebiyle, yeniçerililer arasından yetişen Yirmisekizzade Çelebi Mehmet Eîendiyi sefirlik pâyesi ile Fransaya gönderdi. Mehmet Çelebi, padişahın ve İbrahim Paşanın yaldızlı mektuplariyle, ve Şark mamulâtından kıymetli hediyelerle Fransa'ya gi.tti. Bu Mehmet Çelebi, daha önce «Pasarofca» barış görüşmelerinde ikinci delege olarak bulunup liyakatini ispat etmişti. Rasit Tarihine göre, Mehmet Çelebi konuşma usulü ile taktiğine ve Hıristiyan desiselerinin kâffesine 2 Kasun 1968 CUMHTTRİTET tin ile Parocelle Kıral, Mehmet efan dinin resimlerinin yapılması için ta limat verdi. Bu tablolar yülarca Paris müıelerinln essiz esevleri ola rak teşhir edildi. Türk elçisi için aynı zamanda Fransada birçok y» zılar yazıldı, kitaplar yaymlandı. Mehmet Çelebiye gösterilen hürmet ve tezahürat, hiç bir yabancı el çiye nasip olmadı. Bir kerresinde Saraya giderken yollarda pırıl pınl elbiseli 30.000 Frtnsız askeri ona se lâm resmi ifa ettiler. Mehmet efen di gerçi Fransanm o yıllarda içerisinde bulunduğtt durum sebebiyle siyasi bir iktifak akdine muvaffak olamadı. Bunun sebebi Türk elçisinin başarısızlığı değil Fransanın o günkü malî sıkıntısı ve Kıralın çocuk oluşuydu. XIV. Louis öldüğü zaman. Fransada başlanmı» birçok kâîaneler, saraylar, kanallar vardı. Bunların ikmali lâzımdı. Harbler yüzünden Fransa nüfusundan 1 milyonunu kaybetmişti. Saraya yakın çevreler, âlimlere, edip lere ve bütün sanat erbabıns bol keseden hediyeler vermis Fra/ısa hazinesi tüvlü sebeplerle fakir düş mü«tü. XIV. Louis'nin ölümünde Fransız hazinesinin borcu 3 milyar livra (12 milyar Ura altin frank)a yükselmişti. LALE DEVRI Netice aUrai Koprülü. Ahaset aşa, eski aıuaşmaktrta hijbir eıri şart TC kayrt elderaoekaıin yenil*nebiLeceğini. bu hı*jstzn Fransa HüJrun«tine« kaul edilmemesi halinde Törkleıin aşkaca muahede yapmıyacaklanı 1671 nisanmda ikinci görüşıesînde Fransır Elçiıtne bUdtri. Elçiye dakuz aybk opsiyon ınrndı. Aldığı cevabt. nrötslâası île ransa'ya biîdiren ETçi. uzun ıüddet fstanbuPda bekledl Franz yöneticileri Türklere karşı lâh knllanmayı uygtm bolmuorlardı. Kendi donanmalannın »tanbul ümanındaki şamatalı klim atışlanm nezaket kaidelene uygun görmediklerini belir•rek, sefirlerini beceriksizlikle ham ettiler. O sırada Köpriilü, Lehlstan se'rine çıktı, Fransızlarla müzaereyi dönü$üne btr ktı. Avdendfe Fransu EIçisi Ue yeniden lüıakereler başladı. Talepleriin çoğu reddedildi. Hindistan e Kızıldeniz ulaşımı ile konso Yazan: Taha TOROS Ltte Verrrnm Fransa Elçisi de Bonnae losluklarına bazı haklar tanındı. Köprülünün ölümü üzerine, hasım devletlerde başlayan kıpırdanmaya maalesef, XIV. Louls de ayalc uydurmak istedi. O devrin Fransız Elçilerinden Joseph de Guielleragues Türklere zorla bazı tekliflerini kabul ettirmek istemesinden ve zaman zaman nihos hâdiselere sebebiyet vermesi yüzünefen 1685 yılında Yedikule'ye hapsolundu. Bu elçinin geri alınmasından sonra îstanbul'a da Girardin elçi olarak gönderildi. Bunun da başarılı olmadıjı görüldü. Çünkü Fransızlar Avusturya, Macaristan, Lehistan ve Rusya ile Türklerin herhangi bir ittifak akdetmelerine karşıydılar. Sefirleri Girardin, 16851686 yıllarında bu yönden faalıyetler gösterdiyse de başarılı sonuçlar Sİamadı. Bunu takiben 1689 tarihinde sefir olarak De Chateauneuf îstanbul'a geldi. Gayet zeki, hossohbet, okşayıcı bir diplomattı. Kısa zamanda Babıâli'ye nüfuz etti. özellikle Şeyhülislâm ile öyle samimî bir dostluk kurdu ki, teklifsizce onun evine girer Y ARIX: Fransız asıllı Humbaracı Ahmet Paşa Türk Elçisi Yirıııisekiz Mehmet Çelebmin 16 Mart 1721 de Paris'te karşılanışı vakıf muktedir bir zât idi. Mehmet Çelebinin, bu itibarla, Fransacta iyi bir elçi olacagı aşikârdı. Mehmet Çelebi, 1720 yılmın son günlerinde, Fransa topraklarına ayak bastığında misli görülmemis bir tezahürat karşısında kaldı. Kıralın özel temsilcisi kendisini 30 konak uzaktan karjıladı. Mehmet efendi maiyeti ile birlikte Fransız topraklarından geçerken kadın, erkek bütün halk onu görmek için yollara ve parklara toplandılar. Hat tâ Monpelye şehrinde at üstünd* Mehmet efendiyi parkın etrafında dolaştırdılar. Bandolar marşlar çaldı ve halk Türk elçilik menyuplarını şiddetle alkışladı. Mehmet efen di. Parişe giderken bir Mareşal t»rafından karşılandı. Kıralın huzuruna kabulü sırasında da büyük sükse yaptı. O sırada XV. Louis 1011 yaşlarında idi. III. Sultan Ah met'in ve Damat îbrahim Paşanın mektuplarını ve hediyelerini smrayda büyük bir samimiyet ve hünnet içerisinde Kırala sundu. 40 kijilik maiyeti arasında oğlu Mehmet Sait efendiyi de kâtip olarak götürmüş tü. Kıral ve naip. Mehmet Çelebiyi çok takdir ettiler. Kendisine ve ya nındakilere kıymetli halılar. pandül saatlar, av tüfekleri, tabancalar, aynalar, dürbünler gibi nâdide hediyeler verdiler. Mehmet efendinin kıyafeti Fransız sosyetesinin dikkatini çekti. Elçilik vazifesini gören bina hergün Fransu kadınla rı ile dolup taştı. Bilhassa onun ye mek yiyiıini görmek Parislilerin büyük zevklerinden biriydi. Kıral bile onu tekrar görmek vesilesiyle Versayda bir av partisi tertipledi. Avdan sonra Saraya beraber döndüler. Kıralın lâlâsı Türk elçisi Mehmet efendiye. (Kırahmızı nasıl buldunuz) diye sorduğunda Mehmet efendi (Allah kem nazardan saklasın) diye cevap verdi. Çocuk Kıralın uzun saçları vardı ve bunlar örgülüydü. Lâlası Mehmet Çele biye bunların takma saç olmadığını Kıralın hakiki saçı olduğunu söyle di. Çocuk Kıral bunu isbat etmek için arkasını dönerek saçlarını Türk elçisine gösterdi. Mehmet efendi eliyle bu saçları okşadı ve büyük sevgi gösterisinde bulundu. Türk elçisi Mehmet efendinin Pa ris'teki hayatı devrin ressamlarına ve gravürcülerine büyük bir konu oldu. Müzelere giren şahaser tablolar yapıldı. Bu arada ressam Mar (1) Memoire Historique sur L'Ambassade de France A Contantinople. Parle Marguis de j Bonnas Publie avec un Precia İ de ses Negociations a la Porte ' Ottomane par M. Charles Schefer Membre de l'lnstıtut. Paris 1894. DüZELTME: Türk llişkilerinin hikâyesinde bağlantı zarureti bulunıpadıkça kronolojiye sâdık «ahnmışiır. Dünkü yazımıza ait sıifuniann, bağlanırken yerleri degitmi» bulunduğundan, doğrusu ; ajağıdaki gibidir: ( 1) Yazının başından,\ 4. sütunun ortasına kadar (.. Ikapamağa muvaffak olamadılir) cumlesiyle biten kısmın e^as yeri (Türk Elçisinin başarısı» dönüşü Fransanın yeni bfr Elçi göndermesi) baslıgı Jİtınfca. 7. sütundaki (Köptülü Ahm^V Paşanın direnişı) başlıkh yaılrian önce olacaktı. t 2) 4. sütunun ortasında (Sfcdrazam Köprülü Venedikîller « rafından Fransız Elçisine yaz^lan bu gizli mektubu açtıraı) cümlesiyle başlayan kısım ise,', (Fransız dostluğunun zedelep.işı) başlığı altında 1. kütundan başlayacaktı. Yazı serimizi izleyen s.ay!n okuyucularımızdan, özür dileyerek düzeltiriz. UAI oe. OHU f TEE 64 Daha sonra Kezban'ı tanımaz oldu, abuk aabuk konuşuyordu. Sözleri pek anlaşılmıyordu. Yalnız ara sıra, Deniz, dalga» Or»a, orsa!» lözleri anlaşılıyordu. Bir gün, artık sör »öylemez oldu. Yalnız, derin deıin soluk alıp horlıdı. Bir gece horultusu da kesildi. Kezban. Durmuı Ağayı kaldırdı. Durmuş Ağa eğildi, dinledi: . Bilmem ama, Allah rahmet eylesin, Süleyman öldü ellem (Allahu alem>» dedi. Konu komşu çağırıldı. onlar da Süleyman Reis'in öldüğünü söylediler. Kezban: « Ah Süleymancığım!» diye birkaç gün ağladı. Cennet. bes. altı yaşına gelmişti. Kezban'm söylediğine göre çok uysal bir çocuktu. Kendisine, ?unu yap. bunu yap, diye bir iş verilmese saatlerce bir köşeye oturur. bir türkü tutturur yavaş yavaş mırıldanırken türkünün aklfina göre ellerini oynatırdı. Çavdarh köyünün evleri pek dağınıktı. Bir ev burada, öteki ev karşı tepenin yamacmdaydı. Cennet'in dayısmm çocukları. Çennet'in de kardeşleri yoktu. Bundan ötürü Cennet arkadassız ve akransız bir dağ kızı olarak büyüyordu. Dayısı seyrek uğrardı. Cennet'in çocukluk arkadaşlan birkaç davar. bir eşek, dağlar ve dağların yamaçlannda çiçekler ve kuşlardı. Cennet'in evi bir uçurumun kenarındaydı. Aşağıda bir akar vardı. Evden deniz gözükmezdi. Ama ırmağın suyu, bir tepeler zincirinin ardında denize kavuşurdu. On iki yaşında Cennet'in nerede oynamakta olduğunu, annesi sesine kulak vererek anlardı. Çocuk, hiç türkü işitmemişti ki, bir türküyü öğrensin. O, türkü söylemesini akarın şınldayan sularından, kuşlardan öğrenmişti. Kimi yol yamacm bir yanından sesi ince ince sağa sola savsalar, sonra göke bakarak uzun bir ötüşle, tutuktan kurtulur sanki, bir gökkuşağı gibi teze yükselir, vükselir sonra içten bir inleyişe inerek yavaş yava? dinerdi. Annesi, «Kız tepede kendi kendine oynuyor» diye düşünürdü. Kimi yol da ipe dizilmiş bir »ıra çmgırağm sallanışı çil çil bir gülüş tuttururdu. O zaman da Kezban, «Bizim kız ırmak kenarında eğleniyor ellem (Alahu alem)«, diye düşünürdü. Cennet Kız pınardan dönünce mutlaka bir dağ yamacını andırırdı. Yamah ve yırtık pırtık üstbasına ve saçlarma ta onca çok çiçek takınırdı. Ama sakın ha! O, püf denince beli kınlıvere DÜNE K A P A e HARIL. H4JSİU cek bir çıtkınldım sanılmasın. O küçük yaşta biie hele orağı eline almasın bir. İki güçlü erkeğin biçebileceği otu elindeki orağın güneşte birkaç çakışıyla yerîere seriverirdi. Çok köylüsü eşeği yüklerken, Cennetin kuç tüyüymüş gibi kaldırdığı yükü, eşeğe ancak ıhlaya ıhlaya sarabilirdi. Tarlada toprakla uğraçmaktan ötürü kat kat nasırh ellerinin, ama nurlu ve tatlı bir duruşu vardı, dizlerinin üstünde. Bakışı dalınca türküsünün uzaklanna, ya lın yahnâyaklannın da öyleydi duruşları. Apaçık göktü sanki mâsumluğu. Yüreği başkasına değgin bir kumazlık ve hınzırhk fiskesiyle bi le olsun gölgelenmiyordu. O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık mâsumlukla aydınlanırdı. Hep gülümserdi. Yaşama sevinci içtenliğinden ötürü. yalnız dudaklarıyla değil, tepeden tımağa bir gülüş oluyordu kimi yol. Doğanın çiçeğine, kuşuna, ağacına, toprağına, rüzgânna olanca cömertliğiyle kendini dağıtıyordu. Kendini böyle sağa sola dağıttıkça tadına varılmaz bir mutluluk, esenlik duyuyordu. O esenlikle çayırlar üzerinde bir tombalak kılıyor, sonra ha vaya hopluyordu. O sevinçle hoplayınca çevresindeki dağlar, sanki onun dansına uyarak çömelip yere diz vuruyorlar, o çömelince dağlar olanca yük sekliklerince havaya hoplayıp ona «Yaşa!» diye bağırıyorlardı kendi sevincinin çınlayan' çığlığıyla. İmdad'ı seven ve ona yataklık eden köyler. her ne kadar geniş bir çevreye yayılıyorlar idiyseler de, yakıcı bir yaşama özleyişi onu uzaklara itiyordu. Haniydi o başını alıp gönlünce dere tepe gezip toz duğu günler? Bulunduğu yerde kalmak zoru, tutsakmış gibi içini daraltıyordu. Onun için bir gün içinde bulunduğu çevrenin sımrlarını aştı. Hep ıssız yollsr seçiyor. kalabahk köylere yanaşmıyordu. Böylelikle dost köylerden epeyce uzaklaştı. Bir pınan geçti. suları yüzüne çaldı. Dik bir yamacı tırmandı. Yamacm raf gibi çıkıntısına varınca. bir davar ağılma bir de bir köy evine rastladı. Evin önünde sık çalılıklar vardı. Onlann arasına gizlenerek evi gözledi. Evin önünde birkaç davar geviş getiriyordu. Evin kapısı açıktı. içerden bir kadın ya da bir kız sesi tatlı tatlı mırıldanıyordu. tmdad. evde kız mı kadın mı, ondan başka kimse olmadığını anladı. İçinden. «Artık bıktım canımdan, vururlarsa vursunlar» diye düşünerek küçük bir davann iki ön ayağını tutup kaldırdı. Tam o sırada saçına ba şına çiçekler takınmış bir kız peyda oldu kapıda. 1 Arka»' Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir ve Hidrografi Dairesl Başkanlığından bildirilmiştir: DENİZCİLERE VE HAVACILARA 119 SAYIL1 BİLDİRt 6 ve 7 Kasım 1968 tarihlerinde 09.00 ile 17.00 saatleri arasındf aşafıdaki noktalan birleştiren sahalar içind» seyTetme, demirleme, avlanma ve bu sahaların 2000 metreye kadar ola" yükseklikleri can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidir. KARADENtZ İSTANBCL BOĞAZI GİRİŞÎ BİRİNCİ SAHA: K 14 SAHAS1 1 nc". nokta: Enleml 41 derece 13 daöka Kuzey, Boylamı 29 derece 09 dakika Doğu E. 4958 No. lu Anadolu fenert. 2 flci nokta: Enleml 41 derece 27 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 15 dakika Doğu 3 ncü nokta: Enlemi 41 derece 22 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. 4 ncii nokta: Enlemi 41 derece 11 dakika Kuz<;y, Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. tKİNCt SAHA: K 15 SAHAS1. 1 nci nokta: Enleml 41 derece 14 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 07 dakika Doğu E. 4956 No. lu Rumell fenerl. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 01 dakika Doğu. 3 ncü nokta: Enlemi 41 derece 25 dakika Kusey, Boylamı 28 derece 58 dakika Doğu. 4 ncü nokta: Enlemi 41 derece 18 dakika Kuzey, • Boylamı 28 derece 47 dakika Dcgu. DENtZCtLERE VE HAVACILARA ÖNEKLE DUYURÜttHL Seyir ve Hidroerafi Dairesi BaşkanlıSmdan büdirilmiştir: DENtZCtLERE VE HAVACILARA 1Î2 SAYILI BtLDtRl 12 ilâ 15 Kasım 1968 tarihlerinde 09.00 i\e 17 00 saatleri arasında aşağıdaki noktaları birleştiren sahalar içinde seyretme demirleme, avlanma ve bu sahaların 3200 metreye kadar olan yükseklikleri can ve mal emniyeti bakımından tehlikeüdir. KARADENİZ EREĞLİ VE BARTIN ÖNLERÎ K 5 ve K 6 SAHALARI. BtRtNCt SAHA: K 6 SAHAS1. 1 inci nokta: Enlemi 41 derece 19 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 27 dakika Doğu E. 5826 No.lu ölüce feneri. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 19 dakika Kuzey Uoylamı 31 derece 06 dakika Doğu 3üncü nokta: Enlbmi 41 derece 32 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 09 dakika Doğu 4üncü nokta: Enlemi 41 derece 36 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 25 dakika Doğu 5 inci nokta: Enlemi 41 derece 26 dakika Kıızev Boylamı 31 derece 45 dakika Dogu. İKÎNCİ SAHA: K 5 SAHAS1. 1 inci nokta: E. 5019 No.lu Filyos Fenerınden 247 derece ve 2.5 mil mesafede, enlemi 41 derece 33 dakika Kuzey, bovlamı 32 derece 00 dakika Doğu. 2 n d nokta: Enlemi 41 derece 5») dakika Kuzey Boylamı 32 derece 00 dakika Dogu. 3 flncü nokta: Enlemi 42 derece 05 dakika Ku?ey Boylamı 32 derece 32 dakika üoğu. 4üncü nokta: Enlemi 41 derece 51 dakika Kuzey Boylamı 32 derece 45 dakika Dogu DENÎZCÎLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURULUR. DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI (Basın: 28720/13211) (Basın: 26907/13209)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle