Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖRT msyı düşünüyorsunî Hayatında degişiklik o'du mu?» «Hayatunda, hiç bir degişiklık olmadı ve olmıyacak. Ben müsnf adam degüım. Senin sırtındaki elbise belki benimkinden daha pahalıdır. Buna rağmen ben eskı hayaümı sürdürmekten memnunum.» «Teşekküllere, üniversitelere yardımı düşünüyor musun?» «Hayır. Ünıversiteler sadece komünist yetiştiriyorlar.» «Şu halde kazancımn çoğunu vergl olarak hükümete vermen lcabedecek.» «Hayır. Yeni bir demir sanayii kurmak isti orum. Sadece Avustralyalılar için bir şirket olacak bu. Yabancılan sokrmyacafım içine. Kendi madenlerimizi ve sanayiimizi kendimiz kontro! 9 Eldm 1968 CUMHURÎYET edersek on beş sene zaründa h»yat standardımızı iki misllne çıkarabiliriz.» «Yabancı sermaye istemiyorsun demek.» «Hayır. Başkala ı için çaUşmak istemiyorum. Memleketimiz bir çok bakımlardan zengin. Kısa zamanda istediğimiz cesisleri ken dimizin kuracağına ve idare edeceğimiz» inarayonım.» Bay Hancock v? onun gibl dilşünenlere hak vermemek eldpn gelmiyor. Zira Avustralya dünyanın en zengin kıtalanndan btri olmaya namzet. Tabil ki Avustralyalı kendi servetinın dış ülkelere gitmesini istemiyecektir. En mühımı henüz bütün yeralü servetleri bulunmvış degüdir. Ancak bu demir ma'ieni gibi te«adüfen bulunanlar şlmdiki hal de ljletilmektedir. Kımbıiir dabft ne zengin damarlar apaçık bir T«ziyette bulucusunu beklemektedlr. Avustralyadi el'ân insan ayağı de£memis yerler mevcuttur. Bütün bu şanlar muvaceheslnde Avustralya günden güne ilerl»meye. gelişmeye n«.mzet görülünü yor. Yakın bir gelecekte refahm en yüksek kademesine erişebilecek olan Avustralyalı kendi servetini niçin başkalariyle pavlaşsın? Tabit ki kendi imkânlan ile ken di madenlerinl işletecek ve semeresini de kendisi yiyecektir. Demir madeni bulan adam Lang Hancock zengin demir madenini' bulmuştu: ama yerini neden yedi sene gizli tutmuştu? Son günlerde Avustur*lyad» çeşitli maden yataklannın bulunması çabuk zengin olmı heveslüerini (Klondike) zamanındaki altına hücumdan bu >ını llk defa büyük mikyasta harekete geçirmiştir. Boraalarda hi»»e seneüeri bir anda altı hattâ on jıisline fırlamıs, en çok rağbet madrn işleticılerin ve kuyuların yak'.nında bulunan meskun yerierdeki arsa ve bina «ahibi inşaat çirketlerinin hisse senetlerine olmuştur. Avusturalyada bulunan yeni madenler milli geliri «rıtırmış, halkın ve hükumetin YUZÜTÎU guldürmü? yeni yollar, limanlar yapma ve sehirler kurma işini bir hayli kolayla?tırmı«tır. Uzak doğunun ve btlhas'a Güney Doğu Asyanın dığer ülkeleri refaha doğru dev jıdımları ile ilerleyen DU komşulannı şimdi gizli bir hasetle seyretmektedirler. Bir çok kims: Avusturalyayı riyaret etmek, hatti oraya £İdip yerlesmek içın can atıyor şimdi. Zıra orada yeni eir (El Dorado) merdana çıktrı'.mıştır ve bu ülkenin t*?ı toprağı altındır adet*. 1952 yıhnda Bay Hancock kaBulunan maden kalite ve mık nsı ile birlikte Hamersley dağtar bakımmdan dünya yuzünde larının üzermden uçarken âniki hemcinslerinin en ıyisi ve en den kahn bir bulutla iiışılaşır zengin olanıdır. ve tehlikeli bir sekılde alçalmaya mecbur olur. O anda âdeta Nikel ve petrol aramaları bir dağların tepelerini valayarak yandan ilerlerken rfaıııersley geçmektedır uçağı. 3ulut aldemir madenleri şimjıden büçaldıkça kaçacak yer bulamıyuk kazanç sağlamaya başlayan Lang Hancock kurtuluşu mıştır. dağların araşına gırmekte buGeçen sene tonu bej jte'ligden (yaklaşık olarak 130 TL.) lur. Büyük bir (ahh eseri olarak çocukluğundan beri iyi bılbeş milyon ton yüksek kaliteli dıği nehir yatağını »oıünce o demir madeni Japonya'ya ihraç yolu takip eder. Daha çvve! bu edilmiştır. 1970 yıhna kadar bu havaliden defalarca geçmis ı.lma miktann senede 15 milyon tona sına rağmen vüksekten uçmuş çıkacağı tahmin edilmektedir. olduğu için dağların sa'hım iviBu rmktara erişildiği takdirde ce tetkik etmemıştır. Buluttan Bay Hancock'un yıllık geliri bir kaçarken tehlikeü derecede plbuçuk milyon sterling'i (yaklaçalması ona talıh yolunu açar şık olarak 39 milyon T.L) geç ve dağların yüzünde kıımızımsı rengi görür. Bunun bir demir mıs olacak ve böylece kencisi madeni daman olacağtnı tahtek başına kıt'anın en çok vergi min ederek mevkii iyice dklınveren mükellefi durumuna gele da tutar. cektir. Bay Langley George Hancock aslen davar yeüştiricidır ve orı ları için pek büyük «ayılmayan uçyüzbin hektar araziye «ahiptır. Bir zamanlar maden »rayıcılığına heveı etmiş, 29 sene önce pilotjuk öğrenmls ve kendisine bir uçak «atınalmıstır. FaBir sene sonra tekrar rynı yere dönen Hancock 70 mil uzun luğundaki bir sahada demir madeni damarları olduğuna iyice kanaat getinr ve uçağını bir düzluğe indirerek nümune toplar. Tahlil neticesi madenin iyi ka vusturalyalı adam Perth sehrınin 1400 mil Kuzey Diğusundaki Tom Price dağındakı Hamersley demir madenıru tam bir tesaduf eseri olarak oulmuvtur. kat çıftlikteki ışlerinin çokluğu onun bu hobisine vakit ayırma»ına pek meydan vermemi?tır. Çcviren : AZİZ YARIN Sigorta sahasında üç kişinin yaptığı ihtilâl Dahş. !ite ve zengin olduğunu anlsyın ca çok sevinir ama yine de kimseye bir sey söylemez ve t u firnnı tam yedi sene sakîar Susmasının sebebi hükumetin kanunlarıdır. Zira o havaîide bulunacak herhangı bir maden doğrudan doğruya devletin raaiı omaktadır ve bulan hiç bir hak iddia edememektedır. Bu durum karşısında da Pay Hancock'a susmaktan ıiafka ya pacak bir sey kalmıyoıau. 123456789 Teminat.. Şanslı buluşundan yedi sene sonra kanun değişir ve Hancock maden şirketleriyle temasa geçer. Kat'i teminat almadan madenin yerini açıklamamakta direnir. Nihayet istediğl teminatı vermeye hazır olan bir şirketle anlaşmaya girer. Fakat şirket mümessıl leri işi yavaştan alırlar. Bay Hancock sinirlenir, şirketin Mudurii Bay Val Duncan'a mektup yazar. Gönderilen jeolos madenm bulunduğu yeri gordügü zaman heyecanından nerede ise düşüp bayılacak hale gelir. Netıoede sağlam bir mukavele ile (Kaıser Steel Corporatıon) e bağlanan Lang Hancock'a satıştan yüzde iki buçuk bir hak tanınır. İki ay kadar önce kendisinl zlyaret ettiğim zaman aramızda şöyle bir konuşma geçti: «Kazandığın paralarla ne yap menin tekran şeklınde su lçerler, çevnlince bir sayı olur. 7 Tersi 1 «İsminin söylenmesi men e«teker teker elden geçerek numadilmiş durumda» jüamına \lsi maralanmış» Kaı söz. 2 Bir çogul edatı, tersı 23456789 sılığı bır sözdür «kudret ve mukavemetini göster!» bir harfin okumânasına bir emirdir. 3 Eli tünuşu. 8 BoyU fekli ve yanı köpekliye verılecek nu veya enini aemirlerden (iki söz), bir sonı edazaltarak. 9 tı. 4 Önemli buldugu bir şeye Çevnlince «çift gbzlerinl dikerek. " Eskiden sayıda Asyadaki yanlış olarak tranlı komşulanmıkurumuş göl» za böyle denihrdi, bır okul çeşidi. DUKKU ouimatdniD anlamına iki söz 6 Çok susamış olanlar bu keli hâUedilmis «eKU • belirır. Büyük bulu?.. Maden ?irk«tltrine aıt hisse seııetlerinin birdtn fırlama'i, kısa zamanda zengtu olma heve sinde olanların yollara dökülmesi bir yana şimdiye kadar hıç bir maden arayıcusı Lang Hancock kadar emeğinin karçılığını fazlasıyla almarnıjtır. Asıl adı Langley Geor^ı Hancock olan 59 yasındaki Bıtı A Dişf Bond MODESTY BLAISE pruz AAETCE pc ""<> VIL SONEu. İSTANBUL 06 25 06 30 07.00 07 05 07 30 07 45 08.00 0« 05 08 10 08 25 08 45 09 00 09 20 09 40 10 OO 10 00 11 05 11 50 12 00 12 10 12 25 12 40 13 00 13 15 13.30 14.00 14 İS 14 45 15 00 15 05 16.05 18.25 1S40 17 00 17 05 17 25 17 50 19 00 l"».30 19 40 19 55 20 00 20 15 20 2S 20 J0 2100 21.10 21 40 22 00 211 "S '•? 00 5^45 24 00 Acılıs. t ı r o i r » m Gunavdın I Köve haberler Günavdın n Haberler ve hava d u n m u Turkuler Istanbulda Busun Kucuk lUn'.ar Hafif Batı ıruzlöl Beraber ve s:>lo s j r k ı l a r Vı\olm?1 soloları Ev ıcın S Derandan sarkılar Arkesı varın Ara haberler Okul radvKU Sabah k n n j e r i Ovun havaları Ara haberler. ılânlar S Gııltekind?n turkuler Kucuk orkes*ra K Bırcltten sarkılar Haberler.. R O de bugün Saz eserleri Reklâm o r o e r t m l a r ı S Dizerden s a r k ı l a r Radvo senfoni orkestrası Dort ses ve «Sort sazdan turkuler Ara haberler Okul radyosu Umit Aksu orıesl.ası Sarkılar TurkuİT Ara haberler Kov odası Erkekler fRSİı Reklâm p r o g r a m î a n Haborler. hava dırıımu K.ilânlar: hafif murlK Anavasa Bır varrn's: b i r v o l n ı m Oda mııtısi Denizaltl du.ı.ası Soor dereısi A Yava^ea'ian sark'nr 24 saatm o l a v i ı n . ı'ri'aı Klâsık Turk ; . ; . knrı.^j Hafif mu • 'Reklâm n r o ç r a m ' a r ı Haberler Caz tnıi'.i"i Gece nviiiü KaD3i'i* İSTANBIL Ifi 55 17 00 17 30 1' 00 18.30 19.00 19.00 19.15 İL RADYOSU SOLDAN SAĞA: 1 Suda yaşıyan ve tutulup ye nilen hayvanlardan birinin cinsi (karma soz). 2 Mahkemelere şikâyetçi olarak başvuranlar (çoğull. 3 «Uzakta bulunan ilâve hararet» mânasına üç soz. 4 4 «Adalarda çok yetişen bır cins ağacı tutuştur ve Iriil et!» karşılığı iki sözlü bir emir. 5 Yalnız eşeklere verilebilenecek bir emir, tersi «bir şeyi bulmak için çaba harcar» anlamına bir çekimdir. 6 Eskiden bir çoklan sözlerinin dinlenmemesini ondan yok sun bulunmalanna hamlederlerdi, bu da her zaman esnafa veriîebilinecek bir emirdir. 7 Zaman par çalanndan, ucu bucagı gelmiyen garaz, bir takı. 8 Savaşlarda boş yere dökülen, bazı durgun ve rüzgârsız havalarda İstanbul Boğazını kaplayan. 9 Ortaçağda halkı baskı altında yaşatan şeflerden (karma söz). DÜNKÜ BULMACANIN HALLEDİLMİŞ ŞEKLÎ NASIL HALLEDİLECEK Ynkarıdaki rakamlı hulmacada sadece 4 tane anahtar (ipoca) ve 8 tane sonuç vardır. Boş kalan 12 karenin içine 1 den 9 • kadar uygnn birer rakam koyarak ve toplama, çarpma, çıkartma. bolrae işaretlerine dikkat ederek soldan iağa ve yukarıdan asağrya bulmacada gösterilen sooaçlan bulunaz. Biraz vaktinizi alır ama, boş vaktiniri hoşça geçinniş olursuuuı. 41 Tiffatıy iTIFFAKYJONESff Açılış ve p r o g r a m Diskotegımizden Kucuk konser Gençlere muzlk Senlonik müzllc Hafif müzik Hafif muzlk Radyo ile F r a n s ı z c a (45. ders) 19.30 Akşam konserl 20.15 Gençlerle b e r a b e r i l 00 O p * r a l a r d a n «eçrrıeleT 21 50 Hafif müzlk 22 00 Besteciler v e eserlerl 23.00 Caz muziğl Malkoçoğlu Konu ve resım: AYHAN.BAŞOĞLü| BUOİH KÖPRÜSÜ 23.30 01.00 Hafif melodiler P r o g r a m ve kapanuj ANKHA 06 25 06 30 07.00 07 05 07.30 07.45 08 OO 08.05 08.10 08.30 08.45 09.00 09.20 09 40 10 00 10 05 1105 11.30 12 00 12 05 12 20 12 25 12 30 13.00 13 15 13 30 14 00 14 15 14.35 15 00 15 05 16 05 16.25 16 40 17.00 17.05 17.30 17 50 19.00 19 30 19.35 19 50 19 55 20 25 20 40 21 00 21 10 21 25 21 45 22 05 22.30 22 43 23.00 Acılıs: o r o c r a m Gunaydın I Köve h a b e r l e r Günavdın U H a b e r l e r v e hava d u r u n m Sabah müziSi Ankarada b u c ü n Kucuk ılânlar A Zengerden s a r k ı l a r Cesitli müzik Neclâ Eroldan t u r k u l e r Ev için Sabah konserl Arkası y a n n Ara haberler: ılânlar Okul radvosu K Öncandan s a r k ı l a r Konser saatı Ara haberler. Ilânlar A. E Cicekten t u r k ü l e r K ı b r ı s saati Kücuk ilânlar S a r k ı l a r ve O. havaları Haberler: R G d e b u e u n Hafif müzik Reklâm Droeramları Kucuk konser T u r k u l e r eecıdl P i â k l a r arasınd» Ara haberler: ilânlar Okul radvosu A.Malikten s a r k ı l a r Baclama T t u r k u l e r Albumlerden secmeler Ara haberler: ilânlar Yurttan « s l e r K o v odası Reklâm Droırramlan Haberler: hava d u r u m u Kucük ilânlar S. O k ı ^ t a n t ü r k ü l e r Bir v a r m ı i . bir vokmus T u r k nıuziH Süor dersisi Sanatcının earlo dünvası 24 saatin olavları. K.ılanlar A.Candan t u r k u l e r C a * d a j T u r k sııri Y Özelden sarkılar Dans müzi^l N. InnaDtan turkuler Haberler G«M konaerl l! 23.45 G*ce M00 KâDinıı Iste havası denizcılerde yolculuk özlemı veren o akşarn, aralarmda en yaşlısı olan Salıh Reis'ten gençljk amlarını anlattnasmı istedıler. thtıyar, gençliğınde «Avnullah» fırkateynı humayununda nasıl başçavuşluk ettiğıni anlattı. Avnullah'tan başka hem bır yelkenlı, hem de islimli bir zırhlı daha varmış, o kadar büyükmüş kı, iki kardeş içmde bırbirini aramışlar. Ve ancak bır ay sonra birbırıni bulabilmişler. Tayfası da o kadar kalabalıkmış ki, ıste o zırhlı, ancak «yedi duvel» Turkiye ile savaşmak üzere birleşüklennde leva demir edermiş. O zaman yedi cîüşman pes edermış. Sonra yabancı gemılerde tayfalık ederek Hindıstan'a baharat almaya, Sumatra'ya da fıncan almaya çıtnus, Trablus'a, Cezayır'e dunyanın bırçok limanına uğramıştı. Hıkâyesının burasında çocuklannı hatırladı ve sesı puslayı sasırıp alabora oldu ve hüngür hüngür ağladı. Onu avuttular nevse, çocuk avutur gıbı... sozun konusunu da değıştirch'ler. Onun her sozünde derın bir yurt sevgısi sezıliyordu. Teleskop Melımet o sevginin kökünü anlamak istedi: « Salıh Dede, hepimız gibi sen de yurdunu çok seviyorsun. Acaba nesmi en çok seviyorsun?» diye sordu. Salih Reis'in kulak'arı pek duymuyordu artık. Ne dediklerinı anlamak ıçın kaşlannı çattı. Ama bır aralık kafası ekmek sözüne takılı kaldı. Birkaç kez, «tnsanın kökü ekmektir» diye mırıldandl. Alnı düşünce zoruyla kırış kırış oldu. Tutunlenmiş balık renginde olan yüzü birden aydınlandı ve : c Hah buldum!» dedi. «Çok yer gezdim, çok aslar yedım. Bir sürü «melmikât* larda, ama en sevdiğim yurdum Bodrum'un kara ekmeğidır. Neyleyim ki, ağzımda diş kalmadı. Hepsini şu denizrfe, bu denizde gömdük. Eh, su yediğımiz Bodrum'un takozları (denizci galetaları) var a. Islatırsın, kabanr pamuk gibi olur. Çiğnemek gerekmez. Onu hapazla ye» dedi. Gemidekiler, «Yaşa bre Salih Dede!» dediler, onu daha sbyletip yormasınlar diye sözü kesti'.er. Dalgıçlar seferdeyken rakı içmezlerdi. Ama Karabatak dalmadığı için kimi aksam aklına esince biriki kadeh parlatırdı. KarabataŞın yası dolayısiyle onun seferde içki içmesıne ses çıkarmazlardh. Ama Karabatak, sı»m bulunması sevinciyle o gece fazlaca çekti. Denizcilik hayatından hiç yakınmazdı, ama o gece yakınası tuttu. Karabatak : « Ben Bodrum'un Sandama köyünde doğdum. Ama şimdi köyümün adını değiştirdiler, simdi Yalıkavak oldu. Ama ne bileyim, Sandama adı daha şanlı ötüyordu. Benim köylülerim hep, «Şandamalı, denizcilikte çok şanlı!» d"er dururlardı. Kulaklanm insan dılini anlamaya başlayınca bu lâfı dinlerdim. îçimden «Sandamalıyım, san.li bir denizci olrcağım» derdim kendime. Hey gidi Şandama! Köyün bir ucu denize bakan koca dağlarda ağanr, dağlardan iner, öbür ucu da cfeniz kıyısı kumsallarına kari"!ip giderdi. Şimdi de övledir a. simdi bir zorlu deniz ogullan çıkar oralardan.» Evimiz dört kuru duvardı. tki penceresi vardi denize bakan, bir de kapısı. Ben evde oturursam. illa o pencerelerde otururdum. O pencerelerden bakardım denizlere. Çatal Adaları vardı önümüzde, bir de Küdür bumu. Küdür bumu hep köpükler içinde olurdu. Denizciler, «Gectin mi Küdür'ü. yat huzura» derlerdi. Tâ onca tehlikeliydi hınzır burun! tskelemizde tstanköy ile Kalimnos adası, Leros adası. daha. uzaklarda Patnos adasıyla onun yavru adaları. Ondan sonra göz yayhmmca deniz. Gemiler geçerdi önü müzden. Her gemi benim gb'zümde flokundan tutunuz da tâ papafingosuna dek bir ateşti gözümde. Ne acı, tatlı oluyor zamanlar.. Dedik a! Göz yaylıımncs denizle. gönül yayhmmca da açık enginler tütüyordu gözlerimde. Evden kaçtığımı bilirim, çoğunuz gibi. Al sana denizi, danlasıyla dalgasıyla. yedi elvan gelin kuşak larıyla, şş? sim^eğiv^! Denizden uzakta değildim gayri. Denizin üstünde, içinde, ortasındaydım • Sozünün bura«ır.da, cigarasmı bir çekiş*e kül edercesine çekti. yüzünden de bir acı geçti. Taş gibi adamm dudaklan titredi. ama çarçabuk topladı kendinr « .. Deniz her şeyi kırar. Tahtayı da, demiri de, yü reği de, umudu da, her şeyi her şeyi paramparça eder. atar. Onuysa, Aüah belâsını verrhesin hiç bir şey kıramıyor. Büyüdüm. gürbüzleştim. Artık harıl hanl denizdeydim. tçimi harıl harıl doldurııvordıı Akhmdan. babamı. anamı, evimizi penceremizi sele tutulmuçlar gibi süriip çıkanyordu. tçimden mt, dı»ımdan mı bir ses bana, denizin üstünde yapayalnıznn, diyordu. Belki çoğunuz bilir onu. Ben de kendi kendime, evet yapayalnızım, diyordum. Geminin arkasına gıttim, dümen suyunun bir yılan gibi uzayıp gittiğini gördüm. Işte bu hayatımın yoluydu. Ona bakar da bakardım, bu uzayan dümen suyu nerede bitecekti acaba? Neydi o gördüğüm engin? Cevap yok. Ama kuüüt diye enseme bir yumruk indi.» «... Ağır bir ses,, Ulan postan işe koyuldu. Sen aylak aylak yıldızlan saymak için mi aldın paraları!» diye gürledi. Eh, bir yönden haklıydı doğrusu. Gidip aıkadaşlarla çalıştım.» «Bir gün güvertede yalnızdım. Hiç kimse yoktu. Her zaman olmaz böyle. Ortada bir benim gözüm, bir de geminin gözü, maestra direğinde vardiya prova feneri. Gemiye baştan kıça göz gezdirdim. Ne yuk «ek, ne kıyak gemiydi o. Denizci ilk bindiği gemivi hiç unutamaz. llk gemi, erkeğe erkekliğini dişiliğiy le tanıtan ilk kadm gibidir. Erkek onu unutamaz hiç. Anası onu doğurmuştur evet, ama sonraki o ilk • kadın onu erkek etmiş, erkekliğini doğurmuştur san ki. tlk gemi denizciyi denizci etmiştir. Unutulur mu hiç?. « .. Güneye kuzeye gittim. Güneşi, ayı kovaladım. Bu denizden haydi o denize. Şimdi iliklerime kadar dondum, şimdi gövdemin tüm suyunu terledim. Yukarıya savruldum, dibe çöktürüldüm. Doğuya, batıya git babam git. Hep bir yerden başka bir yere. Her zaman, hiç bir yerin hep tam ortasındaydım. Büyüdüm, boylandım. Bir gemiden baska bir gemiye. limandan sefere, seferden limana. O çocukluk rüyala rımın yığılı durduğu pencereye döndüm.» Yutkundu Karabatak. Gönlünde bir gizi vardı. Tâ dudaklarına geliyor, ama onu bir türlü fora edemiyordu. «... Babam ölmüstü. aıılayıverin denbde kaybolmustu, bir gemiyle beraber. Ben büyümüs, anam da küçülmüş. büzülmüştü. Ben genişlemiştim, anam in celmişti. Elleri salt deri kemik. sırtı da kambur. Anam, «Sen denizde yapabildiklerinden başka karada ne iş görebilirsin?. dedi. Ses çıkarmadım. Pencereye gittim. Deniz gene o denizdi. Allah eksik etmesin. «Ne zaman gideceksin?. dedi anam. Cevap verma dim. Dışanya çıkıp esiğe oturdum. Hiç bir şey düşünmüyordum. Ya da düşünceler belirmeğe akit bulamadan akıp gidiyorlardı. Her neyse a>kadas!ar! Kal kıp gene içeriye girdim. Anam ocağı yakıyordu. Babam sagken ocağın yanma dikilirdi. Ben de oraya dikildim. Anam babama söylediği gibi bana da, «Burada bir iki hafta kalacaksm oğlum. değil mi?» dedi. Ben de babam gibi, «Hayır. yarın gidıyorum.» dedim. Anam torbamı hazırladı. Hemen oturup yamaladıSl kaba saba yün çoraplarımı, ü^tbasımı torbaya korken ağlamıjordu. Onda ağlayacak gözyası mı kalmıştı? Ama canmı canevinden, yüreğini bağrmdan paralayıp torbama koyuyordu sanki.» «... Bir yıl sonra, anamın uzak bir yolculuğa çıktığını. gidip göremiyeceğim bir yere gittiğini öğrendim. Ama iyi oldu. Artık hangi denizde öldüğümü, yüreği kan ağlaya ağlava merak edemezdi. Sonraları içime fena koydu bu. Bir sıra islime girdim. (Vapurlarda çalıştım.'» Yabancı memleketlerin birinden birine gittim geldim» dedi. Karabatak, «Babam gibi. diye ekledi. Yüzü bir tuhaf tiklerle yamru yumru oluyordu. Sesi yalpaladı, Gene babam gibi ertesi günü sefere çıktırri. Anam gençliğinde hüngür hüngür ağlardı babam gittiğinde. Tâ uzaktaki o ağlayışını gölümde duyuvordum. Gönül kulağım mı delinmişti ne? Yol. ıssızdı. içim donuktu. Iskeleye dümen kırdık. sancağa dümer kırdık. Bir yere vardık. Kayığımızı bir sürü geminin or tasına soktuk, palamarımızı rıhtım babasına bağladık. Gece oldu rıhtınna çıktım bir başıma. Torbamı sırtıma vurdum, şehre çaldım. Yabancı b' yerdeydim. Yüksek. büyük yapılar arkasmdaki sokaklarda yürüdüm. Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti. Sokaklarda yolu şaşırdım.. «Öyle yürürken bir kadma rastgeldim. Gülümse. di, gülümsedim. Tammıyordum onu. Ama bana gülumsüyordu ya! Para içinmiş, varsın para için olsun. Beraber karanhk sokaklarda yürüdük Bir sokak lânı basmm önünde, cebinden çıkardığı anahtarla bir ka pı açtı. tçerde bana, «Konyak iç, içini ısıtır,. dedi. Asil gülümsemesi ısıtıyordu beni. O para için gülüm semede sanki bütün insanogu 1ları gülümsüyordu. tnsanlar arasında ben de insan oluyordum. Sıcakça, ben ona, o bpna yaslanıyorduk. îçimden bir sıcaklık seliyordu. Içimin buzu donu eriyordu. Se=im de^U, .\"üreğim konuşuyordu ona. Donmuş yüreğimin dili çözülüyordu.» , «Kadm bana, «Bu duyduğun iç soğukluğu var ya, zamandan eskidir o. Para zoru iç dondumr. Hiç bilmez olur muyum ben? Ben o taş gibi buzu. çok ama çok erıttim.» yollu bir •şej.cr rler gibi oldu Dedi mi, deme<H mi oek bilemivoru'n. Bsna der o'hj oldu ya! Evim barkım yoktu. O oda evim barkım oluverdi. Isrndım, ısuıdun.»