Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖBT 6 Ekim 1968 CUMHlTRtTET Sevgiliye ya da Personel Kanununa kavuşamazsan, vereme kavuşursun Türjerküloz bastalığı tarihin llk çağlarında da biliniyorüu. Eski Mısırdaki mumyalarda ttiberküloz izlerine rastlıyoruz. Hekimîerin ağsbabası Hipokrat da veremin belirtilerinden bahsetrtıişti. Çok. eskl zamanlarda tüılü efsaneler düziilmüş veretn içm. Vereme çare bulmak, ölüme çaro bulmak demekmiş: Baksa tabibanı cihan çareme Çare bulunmaz bilirim yareme Kastediyor tiri müjen canıma. Aşk hastahğına mı tutuldun, sevgiliye, ya da personel kanununa mı kavuşamadın arkasmdan vereme kavuşuyorsun. Fazla üzüntünün sonu, aynlığın sonu verera olmak, ondan sonrası da ölmekti. Her derdin arkasını takip edıyordu verem illeti. En önemlisi açhğın arkasmdan geliyordu verem. Elinde tırpanıyla: Eşek, kıral ve ben Tarına sağ çıkrnayacaİM. Kıral... tç sıkıntısından, Eşek... Açlıktan, Bense aşk iteşinden. Jacques Prevert's göre, aşk ateşinden, iç sıkmtısından ve açlıktan olan ölümlerde bile ükin verem geüyor, onu da ölürn takip ediyordu. 150 okkalık Hafız tbadullah: Sarardı rengi ruuuhhsaaanm aryasını atarken Batıda Latraviyata'nın 160 kilogram sikletindeki sopranosu da: Addiyo ulan mazi... aryasını ve SUTLE GEÇEN ağzından kan gelerekten atıyor, atıyor da bir türlü ölmek bilmlyordu. fster açlıktan, ister zafiyetten, lster personel kanununu beklemekten.. nereden gelirse gelsin tüberküloz lâfını duydukça daima hatırladıgım hayatımuı en değerli bir anısından bahsetmek isterim. Birkaç sene önce Intemasyonal Tüberküloz Kongrest Istanbul'da toplanmıştı. 30 küsur ulustan 1500 kadar tüberküloz hekimi katılmıştı bu kongreye. Fen Fakültesi salonlaruıda tüm dünyadaki tüberküloz çalışmalarının ürünlerinl dinliyorduk. llk gün Streptomisin'i keşfeden dahi insan S. A. WAKSMAN'a azız hocamız merhum Tevfik Salim Paşa tarafından Türk ulusunun minnettarlığına ve hayranhâına dair övücü sözler söy'ıendikten sonra okkalı bir altın madalya verilmişti. Verem mikrobunu öldüren ilâcın kâşifi, büyük insanı alkışlarken gözler yaşarıyordu. Aym akşam sarayda büyük bir ziyafet tertiplendi. Ben de misafirlere konser vermek için Şehir Operası solist sanatçısı olarak davetliydim bu ziyafete. Yaylı ve somyeli sazlardan derlenmiş küçük orkestra eşliğinde opera aryalan okumuştum (Hekirnlerin babası Hipokrat'ın tavsiyesine uyarak hekimlik kadar müzik de sanatımdı). Konser sonunda Waksman da tebrik ederek gayetle selis bir Ermenistancayı andıran Ingilizcevari Amerikan şivesi ile (Kendisi Ermenl asıllıy' dı) beni Hilton'a dâvet etti. Hanımı ile kabul ettiler benl. Bü yük bilglnin karşısında sesim heyecandan titriyordu. Kendilerine özel olarak tüberküloz hastalığı Uzerine bestelenmiş La traviyata, La Boheme gibi ne kadar arya varsa hepsinden söyledim. Repertuvanm orüarı çok memnun etmişti. Konserin sonunda en çok hangi aryayı beğendiklerl Mega «sfas gözlüklerime lnanamoorum.. diye ıcvinç çığlığı atmıştı. Daha »onra ayni topraktan yaptığı bakteriyolojik tahlilde Streptomyceus. grisseus nammda bir mantar ürediğini gördü. Topraktaki verem mikroplannı bu streptomyces'ler öldürüyorlardı. Sonra Tüm üâç Bozuk süt ve südü bozuk olanlar nl sorduğumda sarklı bilgin: Ben verem oldıım yar yol» na'yı demişti. Waksman inj^nhğı Slümden kurtaran ve üâç fabrikslannı zengin eden hariks ilâcı nasıl bulmuştu? VVaksman bakıyordu ki verem hastalığından ölmüf binlerce cenaze gömülüyor hergün toprağa. Bunlarm akciğerlerindeki milyarlarca basil n» oluyordu toprağın altında?.. Ka(asınria bu soru belirince derhâl kazma küreği kaptığı gihi FOIUğu Karacaahmette almıştı Wakv man. Veremli bir cenazenin mezarından bir avuç toprak »lıp mikroskopta dikizleyince basil namına hiç bir canh görememiş: labrikalan teleıber ol»rak bu nesneyi insan vucudüne zerk edilebilir halde elde ettiler. Ve dünya en büyük bir belâdan, veremden kurtulmuştu. Eğer Aleksandr Düma ve Cuıeppe Ver di Waksmandan «onra doğmuj olsalardı La Dam o kamelyanın »onu da muhakkak hayata dön mekle bitecekti. tneklerle uğraçanların, süt saganların ya da sütü kaynatmadan içenlerin tutulduğu bir hastalık daha var. Şap hastalığı. Bu gerçekten hayvanlara ait bir hastahktır. Bazen ne hikmette insanlarda da görülüyor. A Seyi» Osmanda bir lştahmhk bir bulantı blr kuımı belinni», ağzının içinde yanmalar bogizında va dudaklannd» İÇİ ıu do lu jislikler çıkmıı, a|ıının içt mi tinj meydanına dönmüştü. Zıvallı Oıman: Ben galiba f*P* oturdum diye söylendi. Daha gonra ayni seyler vücuöunun aH tsraf memnu mıntıkasında da belirin c e derhâl doktor» gitmijtl. Doktor FulUyra Zeki: Ben bundaa anlamam oğluro.. deyip Osmanı baytara gön derdi. Süt reren ineklerin memelerinde iltihap ytpan Streptokokua ağalaktika dentlen insana geçmeyen bir mikrop r'.aha yaçamaktadır. Yine memelerde bulunan ve çocuklarda anjin yapan mikroplar da var. lnek memelerinde. KIR AT SÜTtNÜ. Kt'Ş SÜTÜ DtTE ÎUTTUKAN'LAR Şimdiye kadar sütün sebep olduğu hastalıklardan ve bunltrdan korunma çârelerinden bah settik. Bütün ana mesele özsüt pastanesine pturup t a : 5ÜTU »aymak, süde katılan suyu anlamak için nitratlarını; bayathğını anlamak için de ekşılık dere cesini ölçmeye ne hâcet var? Südun proteinini nıçin tartalım? Bayatlığını örtbas etmek için iüde karıştırılan oksijenli su ve formaldehit'in tâyini r.'çin?.. 1neğin memesindekı iltihap hücrelerini sayıp ta füdün mikroplu olduğunu araştırmak neye yarayacaktır. Südü 60 ile 90 derece arası ya rım saat süre ile ısıtıp tekrar soğutmakla yaptığımız PASTÖRİZASYON acaba bize «tamamiy Je mikroplardan ve kolonilerden annrrr.ş «bir süt sağlayabilecek mi?. Bize kalırsa «BOZUK SÜT» lerı düzeltmeye kalkm&ktansa; «SÜDÜ BOZUKLARI. tıüzeltmek ilk işimiz olmaiı. Amma bukadar büyük bir dezerıleksiyon için çok büyük pastörizasyona ihtiyaç olsa gerek. SON GALÎBA BEN ŞAPA OTURDUM Garson b»na bir bardak «fit~ diyen Hüsameddine gırsonun anasının ak sütü gibi temia bir bardak süt getirebilmesinde. ineğin memesinden, Hüseyin kâhyanın ahınndan, gelerek «ütçü Niyazinin güğümüne girip Horhor çeşmesinde hacmi iki misline iblâğ edilen «ütün macerası; Çocuk kliniğinde yatan küçük Özcan'da son buluyor. Sütün kaymağını çalmakla başlayan hile, keçi sütünü inek sütü diye, kırat »titünü kus ıtitü dür diye, tuvalet ispirtoıonu arslan sütüdür dive yuttnnnak, «üte süraüklüböcek karıçtırmak la sonlanıyor. Sütün temizliğini kontrol için koli mikroplarını BULMACAP SOLDAN SAĞA: 1 2 34 6 6 7 8 1 Haritalarda arazinin deniz yüzeyinden olan yüksekliğini göstermek için verilen renk. (İki kelime), 2 Avuç içi Dinî öğüt veren kimse Sözlük, 3 Ayrılışta esenleşme Belirü Tam armalı yelken genıisinin arka direği. 4 Asker Sapındaki tellerden halat, çuval gibi kaba örgüler yapılan bir bitki Bir üayı. 5 Son günlerde ekmeğe yapılan Canlılann damarında dolaşan Ya?. 6 Bir nota Mütecaviz Kur'an surelerinden. 7 Çok büyük Meydan Beraber. 8 Çoğul takısı Hafriyat îlâve ettiren. 9 Bir ölçünün doğruluğunu anlamaya yarıyan âlet Bir cins bıçak Bir harfin okunuşu. 10 Ormanla rın Ktrah Türk para birimi Elbiselerde kolun ucu. 11 Soru zamiri Cami ve başka yapı kubbeleriyle minare kiilâhlarının üstüne konan tepelik Fenalığı artmak. 12 Radyo sözcüsü Çamgillerden Toroslarda çok yetişen, kere.'tesi reTUKARIDAN AŞAĞ1TA: çineli ve suya çok dayanıklı bir 1 Dokuzuncu Osmanlı Hü"sğaç. 13 Proteini bol (j»r be kjjmdan (Üç İsyn), f. r Azâ sin maddesi Uzak dR har E« küçük topluluk Gerçeklelin okunuju Bir peygamber. «inceye kadar her teyden süp14 Bazt bitkisel, hayvarısal he eden. 3 Ayak Avrupa veya madensel madde'.eri mey ve Asya kıtalarının sınırında ve dana getiren demet halindeki Rusya topraklarında bulunan tellerin tekine verilen ad Dın büyük bir daj zincirinin adı li ilgili inanma Istanbulda Motörlü araç feneri. 4 Güzel bir semt. 15 Yapma Bir San'atların tümü Akis. 5 mevsim Bir şeyın sahibi ta Yuva Eski zamanlarda savaşrafından ücret karsılıjında iğre larda korunmak için kullanıhrti olarak kullanılması için baş dı Bir meyve. 6 En azınkasına verilmesi tki cismi dan Güzel San'atlann tümü birbirinden ayıran mesafe. 16 Bulmaya çalışmış. 7 Bece Bir nota Cinlerin pek gü rikli Vilâyet Göz'ün üzezel olarak tasarlanan dişisi rindeki. 8 Anlayış Az sıcak llâve. 9 Bir k&dın adı Bulmaya çalışır. 9 10 111213141516 Dişi Bond MODESTY BLAISE tSTANBÜL 06 25 06.30 07.00 07.05 07 30 07 45 ( 00 W 03.05 08 10 08 25 03.45 09 00 09 20 08 41 10 03 10 05 1105 1120 11.40 n 00 12 10 12.25 12.45 1SA> 13.13 13.30 14.00 14.20 Acılıs orc Günavdın Kove haberler Gi'navdın II Haberler v» hav» dtırumu M. r>emlrltır«nd*n varkılar Istanbulda bueün Kücük llânlar Hafif Batı müziM Beraber ve solo sarkılar Keman ioloUrı Ev icin T Uveundnn »arkılar Arkası yarın Ara haberler Okul radvosu C. Türenden türküler Op«ret melodileri P Kövençten sarkılar A m haberler. llânlar Sonat «aatl G Kasacıdan sarkılar TujrküUn: ve ovun havalafl Habcrlor. K G «*« b u ı " fj. Koyurürtt orkestmsı Feklâm programları Inci Çayırlıdan sa.rk.lar Radyo ile ingillzc» (44. d e n ) 14.35 Ç. İr.öntepe orkestrası 14.45 Çekiç Ali'den türküler 15.00 Ara habçrler 15.05 Okul radyosu 16.05 Saz eserleri io.^5 Lied sf.ati 16 "0 S. Ercrhandan türküler Î7.C1 ATa haberler 17.05 Köy odası 17 25 Karrr.a faslı 17 50 Reklâm oroırramları 19.00 Haberler. h a v a durumu 19.30 19.35 Kuçük Uânlar Melâhat Pars ve Saml Göğüşten sarkılar 19.55 Blr varmış. bir yokmuş 20.00 Radyo hafif M. orkestrMl 20.20 Geçen hafta 20 40 K KoldasUn türküler 21 TO 24 saatin olayları, llânlar 21.10 S. Turdan şarkılar 21.30 Çeşitli müzik 22 00 ReHâm Droeramları 22.45 Haberler 23.00 Stüdyo konserlerünlı 23.45 Gece müziğl 2400 KaDanıs İSTANBIX tL RADYO8D 16.55 17.00 17.30 18.00 18.30 lü.00 19.30 20.15 21.00 21.30 22.00 22.15 23.00 23.30 01.00 Açılış ve progranı Diskoteğinüzden Küçük ktnuer Gençlere müzik Senfonlk müzik Peter. Paul ve Mary uçlüsü Aksam konsert Gençlerle berabe» Yajantılar Konçertolar Akdeniz ülkelerinden müıik Gece konseri Caz müziği Hafif melodiler Program ve kftpanii Kabul etmek Bir harfin okunuşu. 10 Bir renk Kansızhk Bir balık. 11 Dinleyicilel Bir 15 birf'kîr hakkın da düşünülüp taşınılarak üzerinde durulan çâre Çıpîak. 12 Emir veren Vilâyet Pay la anlamında bir emir. 13 Bir meyve Soğukta içılir. Manganezin »imgesi. 14 Sinirlilık Hayret ifadesi eder Bayındır. 15 Büyük anne Bir şeyin meydana gelmcsi için harcanan beden ve fikir eücü Yan yana veya arad arda duran şeylerin topu. 16 Başma bir harl gelirse sinırlenen oiur Bitkisel maddelerden elde edilen buruşturucu bir ilâç Bir erkek adı. Tiffany Jones TIFFANY JONES DENİI GURBETCILERİ MALİK ARiyAS 38 «Haydi Bora, av^n uğurlu .bereketll olsun». « Seni göreyim Bora, kara bahtunıza hayırlı ve mutlu bir sonuç getir,» yollu candan dıleklerle, Bora denize inen küçük iskelenin son basamaklanna götürüldü. İşte, oradan Bora kendisini den'.za salıverdi. Bora'nın deniz üzerinde duran migferinin çevresi, büyük bir hışıltıyla ve ay ışığıyla yalkandı. Bütün tayfa Ak Salih, Çakır Ayşe ds hep göz kesildiler kayığın sancak iskelesi küpeştesinden bellerine dek sarktılar. Yalnız hava pompaları ve can bağını (klavuz ipini) tutan Ateşoğla, yerli yerlerinde, görevleri başmda kalüılar. Pompacılar, rotayı çevirerek hava verirken Ateşoğîu da Bora'ya iple marpuç uzatıyordu. Bora, derine indikçe, miğîerden boşalttığı haT8 agaran bir duman gibi >üze doğru çıkıyor, yüzde ise. köpürüp fokurduyordu. Klavuz ipini tutan Ateşoğlu, Bora'ya (dur> işaretini verdi. Bora'nın gövdesinin dayanakhlığım denizin baskısma denkleştirmek için. Beş on dakikalık bir süreden sonra, Bora'mn daha da inmesine müsaade etti. Bu arada tayfayı bir meraktır sardı. Sığ vardı, evet sığda da balık gırlaydı, evet, ama sünssr yokduysa?.. Salih'i sorgulara boğuyorlardı. Salih Reis, «Ben paraketalan kaldınrken, kimi iğnelerin uçlarına sünger parçalan takılı buluyordum. Bir kez iki arşm boyunda bir zminera (tehlikeli hir çesit yılan balığıdır) yakalamıştım. Zmineraların ağzına takılmış ifnenin kösteğini balık kurtulma çabasıyla birkaç kez bir süngere dolamış. Zminera ile beraber sünger de kopup geldi sığdan. Ben, bunca yıl başka baska yerlerde balık avladım. Hiç bir yerde iğnelere sünger parçalannm takıldığım görmedim yahu,» diyordu. Eh, kolay değildi doğrusu. Tüm denizciler Bora'nın daldığı yere bakıyordu. Orası, umutlarınm mezan mı olacak, diye. Ama hayır, hayır! Ak Salih Reis'in söyledikleri büyük bir müjdeydi. Ama ne de olsa, akıllan apaydın «evet» lerle kapkara «hayır» lar arasmda gidip geliyordu. Bir yargıcın karşısındayriüar sanki. Bu durumda. beş on dakika yüzyıllar kadar uzuyor. Bora dibe vardıktan yarım saat kadar sonra, Ateşoğlu Murat Reis, «Bora işaret verdi1.» dedi yükseis sesle. Hep bir ağızdan, <tNe işareti?» diye soruldu soluk soluğa. Ateşoğlu, «Apoşiyl vlra!» diye ünledi. Bütün eller apoşi ipinin başma toplandı, «Vira! Viraaa! Vlraaa!» bir bağnşma oldu. Koca ve ağır apoşi, deniz sularını şarıldatarak küpeşteye çekilip güç belft güverteye almdı. O anda dalgaların çırpmtısı, denizeilere denizin «Yaşayın!» diye el çırpışı gibi geldi. Apoşi denizden çikarılmazdan önre, sünger dolu rldugunu, dipfp kopanlan siinKerlerin deniz yüarflne gelen ispirto'u ve IMHCI kokusundan anla mıslardı. Ama dell süngerler de böyle kokarlardı. Eh! Bora, karanlıkta deli süngeri iyı sünşerden ayırt edemediyse? Bir işkil geliyordu ussa. Ama Bora aceminin biri degildi ya!.. Denizcilerin sünger kokusundan burunlarının direği bile kınlsa onlarca mis gibi kokardı. Teleskop Mehmet, geçti apoşinin başma süngerleri bir bir kepçeden çıkarırken çeşidini bildiriyordu, bağıra bağıra. t Melatbir!» (Melat süngerlerinin deliklerl küçük ve ayni boydadır. Bu sünger kadife gibi yumuşaktır). « Kabadika2!» (Kabadika süngerlerinin delikleri • irili ufak'.ıdır. Yumuşaktır, ama melat kadar degil, çok sağlam bir süngerdir). «Melat3!» «Me!atdört!» «Kabadika beş!» «Ooo! Filkulağı a!tı!» 'En değerli süngerdir. Dünyaca Akdeniz Çiçeği diye anılır. Koni kıhğındadır. Kahnlığı ortalama iki santimetre kadardır.) • Kabadika yedi!> Süngerler sayıldıkça, da!?ıçlar Jevinçlerinden birbirinüı sırtlarını okşuyorlardı vururcasına. «Yaşaa!» diye bağırıyorlardı. Bir sıra bağırışlar arasınm bırinin hıçkıra hıçkıra. «hu, huuu» diye ağiadığı duyuldu.' Ağlayan Salih Reıs'di. Ona, «Yahu Kaptan ne o? Niye ağlıyorsun?» diye sordular. O da: «Bunca yıldır denizin kahrını çektim, Sizin ne duyduğunuzu anlamaz olur muyum? Eh, yaşlandık artık, hem de Karabatak'tan çok. Böyle moruklayınca insanm yüreği yufka, şözü de sulu oluyor. tşinize bakın. Seviniyorum ben. Duygulaniverdim işte. Geçer geçer evlâtlar» dedi. Teleskop Mehmet, irili ufaklı yirminin üstünde sünger saydı. Hasan Bora, hâiâ dipten yukarıya çıkarılma işaretmi vermiyordu. Sağdan soldan, «Artık anlaşıldı. Sünger avında değiliz, yaptığımız bir denemedLr. Anlaşıldı, zenain bir sünger yatağının üzerindeyiz. Uğraşıp dürmasın. İşaret verelim gelsin» yoilu sesler yükse'.di. Zaten Ateşoğlu'nun fikri de buydu. Hasan Bora. deniz köpüklerini ve uzak Sporad adalarının karlar gibi ağarışım ve ay ışığını. denizin yüzünde bırakınca, kendini başka bir â>m de buldu. Cam parçalan suya inerken, bh sağa bir soia kızla zikzaklar. Ay ışığında denirin içi de öyleydi. Yalnız. zikzaklayanlar cam d?ğil sanki yeşile çalan avna parçalarıydı. Bu parîaklıklsr, hızla görünüp. kaybolup görünüyorlar, akıyor'ardı. Sanki deniz göz kupıyordu Bora'ya. Yüze yakın, Bora deniz çırpıntismı uçan bir .alay kurr.runun kanat şakırtısı gibi duyuyordu. Bora. mı kulaçta durdu. Bekledi ki içine girdiği yeni fizik kosullanna gövdesi uysun. Sonra varva'ya (hava düğmejine) baş'.nm bir yanıyia vurdu. Başından bir •nıltanın koca kavuarunun teppsindeki tüy gibi hava ksbarcıkları gürüldeyerek yukarıya doğru tüttü. (Ark.ısı var) ^ ^ A N K AR A 06 2S 06.30 07 00 07.05 07.30 07.S.Î 0S.00 08 05 08.10 08 30 08.45 09 00 09,30 09 40 10 00 Acıln ve T>ro« Günavdın II Köve haberler Günavdın II Haberler ve hav» durumu Sabah müziâi Ankarsda bueün Kücük ilânlar C, Ioekten sarkılar Cesitli müzik Sabah türkülerl ÎAT icm Sabah konseri Arkası yarın Ara haberler. Uln.tr Okul radvosu V Gürselden sarkılar Konser saati Ara haberler üArü»' N. Yılmazdan tür . 11r Kıbrıs saaıı Kücük ilânlar Beraber ve lolo Mrt/lar Haberler. R.G 1» buıün Hafiî müzik Keklâm Drozramlart Kücük konser Y. Cınardan türx'l«r Plâklar arasında Ara haberler llânlar Okul radyoıu Turhan Özekten »arkılar Radyo U* Iruriliıe» (U. ders) Albümlerden »»cıneler Ara haberler llânlar Yurttan »esler Köv odası Heklâm Dro»T»mları Haberler. hav» durumu Kücük llânlar Y Ayhandan türküler Blr varmıs. blr yokrr.as Taner Sener ve Sevim Süer'den »arkıltJ Gec«n haft» Sevllen s««lcr 24 «aatîn ol«rl»n Radyo «Tatroıu idl ıo.os \/A P^ \ l"ti^T*TIr T | jM ii > * 4 1 1 r 11 05 11 30 12 00 12 05 12.20 12.25 12.30 13 00 13.15 13 30 14.00 14 15 14.35 15.09 15 05 16 25 18 23 K TanrıkutUn »«rkılar Haberlcr Kansnıl