23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE DÖRT «Parramm.. Hakktmın..» «Tahu bağırmayın.. Dutlevin beni.. Kimler çahşmak istiyor elini kaldırsın...» dedim. Hiç el kalkmadı.. «Ne yapayım. görüyorsunnz, ça lışmak istemiyorlar.. Siı verin dltı binlerini..» «Sevabına veririm, pekı. bunlar böyle efendim.. G6rüyoT«aıouz..» «Ha» dedim . «Sizi çok aradım. Tanm Iş Kanunu için de fikirlerinizi alacaktım, kısmet burada bulu?makmış..» «SÖyleyeyim.. $ey.. Evet.. Bunların, Tanm İş Kanunu.. Bunların en büyük meselesi. en büyük.. meselesi şeydir efendim, apteshane meselesidir.» «Teşekkür ederim, acaba par«lannı nerede vereceksiniı, ister»eni* binelim arabaya, iki üç ki«i de bunlardan gelsln, bitsin bn iş..» Razı oldu, Şeyhmuz atlıyordu arabaya. Sonra.. Sonra, başka yere gidecegint söyledi.. Elçiyi bulup getirtnelerini söyledi.. Dediler «Elçiyi nerede bulalım.. Sen ver hakkunm.» «Vereyim» dedi.. «Kolay..» Sarı pikap, «vııııv..» deyip uçtu.. Boynuma sanlıyorlardı.. Sırtımı tapışlıyorlardı.. «Keko.. Keko. AUah gönderdi seni.. Keko.. Keko...» Gol atmış futbolcu gibiydim. Kalenin önünde, ne olur gol atınca? îşte öyle.. Sonra aynştım.. Çoban, Orhan geldiler.. Kilometreler sonra.. Çocuklar. O bebecikler.. Biber gibi girdi gözüme.. Bol nevale aldım.. Getirip bıraktıklar yeniden yanlanna, Çoban, Orhan, Işık Tarsus'a geçtiler.. Konuştuk.. Konuştuk.. Konuştuk.. Sonra «Kamyon» diye bağırıştılar.. Kamyon.. Kamyon.. Kamyon gelmişti.. Elçi de vardı üstünde, iki üç kişiyle beraber.. Birisi, getirdiğim yiyecek san dığının üzerindeki kara paltoyu çekti ve bir somun aldı teİâçla.. Olanlar oldu.. Mınik eller.. Minik olmayan eller.. Nazırlı eller, kınalı eller, mor döğmeli eller, buruşuk eller, buruşuk olmayan eller. gümüş bileciklerin hemen bilekte yığın yaptığı eller, cığaradan sararmış eller, partnak sız eller, parmaklı eller... Pu?ulu başlar, kasketli ba?lar, yemenili başlar, yemenisiz başlar, traşlı başlar. traşsız ba?lar, örgülerine tazı boncuklart dizilmiş başlar.. Gözler, kara gözler, möhür gözler, îincan gözler, sürmeli gözler, çapaklı gözler, çapaksız gözler, ferli gözler, fer siz gözler, umutu gözler, umutsuz gözler.. Burunlar, humalı nazik burunlar.. Güçlü kollar, güçsüz kollar, paramparça göm leklerin yenleri içindeki kollar.. Ayaklar,. Kunduralı kundurasız ayaklar.. Kadın ayaklan, kız ayaklan, bebe ayaklan, hele onlar, hele onlar, hele onlar» Kara şalvarlar, ak şalvarlar, çıdırgı bedenler birbirine girdi.. Bir kavga başlamıştı bereketli Çukurova toprakları üzerinde!» Ekmek kavgası!. Bağırıyordum durmadan, durmadan bağırıyordum: «Durun.. Kekolar.. Kardeşler^ Durun kardeçler.. Tapmayın..» Zaliha kaadın, 0 balyoz gibi yumruklarıyla Şeyhmuza vuruyordu, gürp gürp.. Çoeuklar feryad ediyor, kadınlar haykıııyor, ekmekler, domatesler, ü» zümler, biberler, sovanlar, patatesler uçuşuyor, yeTe düşüyor, insanlar can havliyle athyorlardı üstüne, kapmak, tlmak lçln!.. Yaralanan çocuklar, uğunu* yorlardı yerde!.. Dizleriml dövüyordum: «Kekolar.. Kardeşler.. Taptnayın.. Benim yüzümden oldo.. Benim yüzümden.. Benim yütümden..» Ağlayanlar.. Bağıranlar.. Biı yandan kanjyona doluşanlar.. Eş yslar, bebeler, kadınlar.. Sinekler içinde bir bebe.. Yerde, kanaletin gölgesinde, dünyadan habersiz.. Bebem, bebem, canım bebem, unutulurlar ırn acep seni, bu can telâçında? Küfür ediyordum dünyaya. Bir de neye küfür ediyordum bilir misiniz? Bir uyduruk lilm makinası alamadığım, alacak ka dar kazanamadığım dünyaya.. tnanmayanların önünde oynatıp, kafalanna kafalarına, gözlerine gözlerine ve de yüreklerine çaktnak için.. Ve Tarsus yolunu «özlüyordum... «Gelmiyornm slıle» dedi Şeyhmuz!. Oysa, herkes binmişti kam yona. Üçbeş ihtıyar, kollarımın arasında çırpınan delıkanlıya yalvarıyorlardı.. «Gelmiyorum »izle, gelmiyornm..» ... Etme Seyhmiıı... Eyletne Seybmuz.. Ayrılm» kbylülerinden Olur böyle şeyler Seyhmaz.. Olur kekom.. Olur kardefim Haydi atla kamyona, bekletme yetmiş ttç canı, beklet me «ıcakta Haydi keko, haydi Şeyhmus! Ne dediysem, dedıysek nafile'... Küsmüştü Şeyhmuz, kaderine, herşeye!. Bacağından yaralanan karde•ine bakıyordu Şeyhmuz, kamyondaki kardeşine, sırtına gürp gürp vuran Zaliha kadtna bakı yordu, O'na bi hoş.. «Paran var mı Şeyhmn»? Ne yapacaksın parasıı, gnrbet illerde?» «Var» dedi arkadaşım kısık bir sesle «Var afabey.j «Bakayıro?» dedim. Demez olaydım!O gibi fırladı Şeyhmuz, fişek gibi, koşmaya başladı Adana'ya doğru! «Dur kekooo. Dnr kardeşŞfyhmuz... Şeyhmnz.j» Yetmiş üç canlı, yetmi? üç insanlı, yetmis üç insanın eşyasıyla yüklü o kamyon, 31 AL 879 Ford, trslik kurallannı çigneyerek homurdandı. Salkımsaçak.. Ayaklar.. Ayaklar.. Ayaklar Sarkan, ka 21 Ekim 1968 CUMHTJRÎYET CAN PAZARI y r yazı!ar FIKRET OTYAM *ARA QÜLER tol O R t l A N PEKER desenler Otomibilin motoru çalışıyordu. Üç kişiydiler.. Her kafadan bir ses çıkıyordu.. Demediğini koymuyorUrdı.. Yapışmıştılar otomobile, hareket etse elierinde kalacakmış gibü. «Parramızı.. Parramızı isteriz.. Parramızı..» Bagırdım, «Susun» diye.. Sustular.. Anlatbm hallerini.. «Mukavrleye aykırı hareket ettiler» rîedi.. Konuştuk, konuştuk.. «Veririm altı binlerini, sevabına..» dedi sonunda'.. «Bakın, size yeni bir tarla gi>stereceğim. gtlin çalışm orda, haa?» Bağırdılar hep bir ağızdan: «Başınds parçalansın tarlan.. Parramızı.. Parramızı.. Hakkımıxı.» «VTV... VTV...» diye geçiyordu antçlar, uçaklar kelebek gibi.. Halları n'icoldu acep (iedim, biaâmülerin? Vartfam yanlanna günler sonra. Oradalardı, şarampold», serseîü!.. «Ho» gebnişBen keko..» Sakallarundan bagrıma akan terleri silerken, buyur ettfler ayaga kalkıp. Palto malto sermek istediler, çulu değişmiştim de.. Xirlenmesin diye döşek getirme5e aırdul&r. çöfctük eskisi gibi topraga, toza. Anlatfem tsvnkatla konuştukla »...Senin paıonn olomazj) kekolar..» Bi sevindiler, bi sevindıler!. Çocuk gibi.. Inanarak degil, inanmayarak!. Hayal gibiydi onlara.. • Vıv... Vıv... Vıv...» geçiyordu araçlar, asfalt yoldan kayarak.. «Vıv... Vıv...» Hep bu ses.. Hep bu ses.. Vıv... Vıv... «Elçiyi buUbildiniz mi?» «Bulduk» dedi Memet.. «Şeyhmuzla bulduk.. Yakasına yapıştık.. l lan, dedim, uian... öldiirüriim seni, git bul ağayı, getir parrayıl.» «Ne oldu sonra?» «Korktu..» «Vıv... Vıv...» diye geçiyordu araçlar.. Arkam dönüklü yola.. Karşımdakiler birden fırladılar yerlerinden.. Başımı çevirdim, san bir pikap. Hizaımzda duramadı da iki metre ötede durdu «vıv...» diye.. Koştu bir kısmı. Şeyhmuz: «Paranm ergeç kurtaracafız Besaib bin ürsydı haklan.. «Elçi Hamzs demiftir bize, UN dönüm yer var, ikki ay çabftırackgun sizâ, binmişiz yetmi«. dört kifşi karayona. gelmişiz buraya, çalıştmşız dört gün, 4emiştir (A ). işinizi beğen. menüşimdiT, yallah demiştir bizze? Yiııık degildir bizze, su (olak fu çocuk, ?u selsefilUk?» Arüatıyorlardı al baştan'. Havalar soğuk gjtti, sulu pamuk geç açtı amma Işçileri çağnlmıştı, açan pamuklar toplandl; çok, çok işçi gelrr.işti, işler çabtık bitti, hesaplar kanşh ve de insanlar «yallah» landı tarlalardsn «selsefll». Canlar ucuzla nmı: «Paramn kntencain kekolar.» «lşte deıii, aradığjnuz adatn.. Ağa.» Koloniyal şapkalı. Gri gömlekiiydi, sıhhatli pazulan taşmıştı açık camdan.. «Durun ben konuşayım.» Davrandım. Şeyhmuz, iki eliyle çöktü omuzuma: «Otur sen, zaran olnr sana, biz hallederiz..» Kalktım.. Tanıttım kendimi.. «BafiTmayın be.. Bakın iş RÖsteriyor size, neden çalışmak istemiyorsunuz?» Sersefil kavkılnuşlardı sarampola, anlatıyorlar, dinllyordum.. tadan dışan... Kelebek uçaklar durdu. Vıv.. Vıv.. lar durdu. Kuşlar durdu.. Kurtlar durdu.. Güne» durdu.. Sinekler durdu.. Orhan durdu.. Yurtçu'lar durdu. Böcekler, ka rıncalar durdu. Ve dünya. 31 AL 879, yetmişüç canla ufalıyordu. Eller sallamyordu, yü rekten. Sallanan eller gidiyordu kamyonla Kırıkhan'a, orada pamuk devşirmeye.. Yolda. Şeyhmuz'u aradık. Çukurova yanlmış nar gibi, yut muştu Şeyhmuz'u.. «Bu röportaj bnrada biter,. Orhan..» Dedim. O, dolu gözlerle, gide gide ufalan kamyonu izrıyordu. Güne$ kaskalı kesildi, kamyon dakileri gormuştü! Sonra uçaklar, sonra kuşlar yeniden uçtu, böcekler, kurtlar, sinekler canlandı, kamyonlar, lüküs otomobiller,' tr^ktorler, burunsuz otobüsler yine «Vıv» vıv..» diye akmaya başladılar.. Ve dünya dönmeye başladı, yeniden. BtTTl (1) Ahmed Aril MODESTY BLA1SE DENİZ GURBETÇİLERT 5i» . Yahu Selim, seni bilmez miyiz, zaten doguv tan bizdensin. Al paranı geriye biz zaten gizli sığa gidiyoruz. Peşimize Karakulak düştüğü için ona izimizi kaybettirroek tviyetiyle buraya geldik,. dediler. Selim: '.: < Yoooo olmaz! Aşımzda benim de sekiz yüz liralık tuzum bulunsun. Bu parayı ortaya eklemezseniz yüreğimi kırarsınız. Alimallah şimdi palamarı çözer giderim. Bu 13i oldu bitti sayınız. Hem bununla boş vakitler geçirmiyelim. Size bildireceğim çok önemli şeyier var. Karakulak sizin izinizde değil. Peşinıze düştüydü ama, sizi kovalamaktan vazgeçti. Şimdı başka işlerin peşinde, Bodrum'a döndü,» dedi. Güvertedekiler, «Ne işlerin peşinde?» diye sordular. Selim: « Acele etmeyin de size sırasıyla anlatayım. Ben sizleri bulmak için Bozburun'dan çıktun. Bunlar, herhalde Çakır Ayşeyle Salih Reis'e uğrarlar, orada değilseler bile Çakır Ayşe'yle Salih Dede bilirler, diye düşündüm. Avlonya'ya gittim. Çakır Ayşe'nin evinin yerinde yeller esiyordu. Ayşe Nine, Salih Reis'e gitmiştir. diye Palamut Büküne git tim. Salih Reis'in de kulübesi yıkümıştı. Ne Salih Reis, ne de Çakır Ayşe vardı ortada.» dedi. Selimin sözünün burasında onu dinleyenler, heyecandan ve hayretten yerlerinde kalkıp kalkıp oturuyorlar, her yandan «Ne diyorsun yahu!» «Yok a canım!» «Na sıl olur yahu!» gibi sözler söyleniyordu. Selim: « Demek ki Ayşe Nine'nin ve Salih Dede'nin öldüklerini bilmiyordunuz ha? Palamut Bükünde bir sürü tuhaf tuhaf insanlara rastgeldim. Ora topraklarını ölçüp biçen insanlar vardı. Bir de ağaçları, çalıları kökleyip temizleyen insanlar vardı. Oralan Muğla'h bir ağa satm almışmış. Onlardan Salîh Reis"le Ayşe Nineyi sordum. YYüzüme tuhaf tuhaf baktılar. Orada kimseye rastlamadıklannı söylediler. Yalnız, orada bir ihtiyar kadın kadavrası bulduklanm söylediler, «Nah işte şurada», dediler. Elleriyle gösterdikleri yere gittim. Yüreğim duracak sandım. Çalılann dibinde kuru kemik bir iskelet gördüm. Yalnız yüzünün kunımu; derisi kemiklerine yapışmıştı. Ayşe Nine'yi apak saçlarmdan tanıdım. Oraya gömmek istedim, «Olmaz, bura sı bahçe olacak.> dediler. Divan burnu yamacını biliyorsunuzdur, taşlıktır. Ama kayalar arasında topraklık çukurlar vardır. Toprak bulunan bir yeri iyice kazdım. Zavalh nineyi kaldırıp bağrıma basum. Ak saçları yüzüme çarpıyordu. Ağırhğı bir kü çük çocuk kadardı. On, onbeş kilo ya var ya da yoktu. Hey gidi canım nineciğimi. seni bu halde gömmek bana mı kaldı! diye içim yandı cayır ca yır. Kendimi tutamadım, ağladım. Kayığm firtma yelkenini kefen diye diktim. Gömdüm oraya. Bir tas buldum, mesannın başma diktim. Kayığın zıftiyle mezar taşına fBurada eşi bulunmaz canımız Çakır Ayşe Ninemiz yatar, insan. kurt. kuş ruhuna bir ıatiha okusunl diye yazdım. Zaten yoksul Palamut Bükü bto kat daha yoksul oldu gözümde. Hemen kayığa atladım, uzaklastım o scı ıssızhktan. Bir güriün ışıgtymış Çakır Nine'yle Sanh Dede, sön dü o gün şimdi,» dedi. Selim, sörünün burasında sus tu. Dinleyenler de sustular. Yürekleri c ı ^ etmişti. Ayse Nine'siz bir Palamut Bükü. Palamut büksüz bir dünyayı akıllan almıyordu. îçlerihi bir yok?iıl luk sarmıştı, ıssız ve soğuk kalmıştrdünyalan. T5 neden sonra Teleskop: « Ben bu işte Karaku'.ağın parmağını görüyo rum» dedi. Selim: « Ben de once öyle düşündüm: Çünkü bu iş tam Karakulağın yapacağı bir işti. Ama bütün kışın Karakulakla kabadavılarmın Bodrum'dan a?rıl madıklarını öğrendim. Siz de Bodrum'davdınız ya, siz de görmüşsünüzdür ayrılmadıklarını. Sonra ben bu havadisi Bodnım'da duyurunca KarakuiaV'la Ka rakulak'çılar. herkes gibi şaştıla,r. Karakulak kışm Muğla'ya gidip gelmiş, birkaç kez. O zaten vilâyette ne olup bittiğine hay cıkrnavası cıkarları dolayısıyla hep göz kulak olur. O demis ki: Bu tnut laka MuSla'H Hacı Lâtif'in işidir». Çok kurnaz ve dişlek adamdır. Vali ya da kaymakamlar tâyin edil1 di miydi, ne yapar yapar kuzu dolmal»' ' f''"" onları avuçlarının içine slır Her ye^He söxü aecer O çoktan beri Datça yarımaâasına göz koymuştu. Her nereye göz koyarsa, allem eder kallem eder. eninde sonunda orasını dağı tasıyla cumburlop yutar. Yaman toprak avjasıdır. Çakır Ayse'yle Salih Reis aslan agzma hso gibi gelmemişlerdir. Bu iş Haeı Lâtif in işidir. Karakulağın ne menem adam olduğunu bilir=iniz. Ama onun yediği halt değil bu,» dedi. Karakulak: •E. peki bizi nasıl buldun?» diye sordu Selime. Selim de: , « Zaten sizi bulmak için can atıyordum. Ama Palamut Bükü'nde rastladıklarımla karşılaşınea si ze kavuşmak, sizlere karışmak içimi yakan bir özlem oldu. Hemen Bodrum'a gittün. Nerede olduğunu oradan öfrenirim, diye. Hem de kimi tanıdıkiara icimi açarım diye. Ama Bodrum'a ı»i*Tn«.rîen önce Palamut Bükünden Ilıca de^irmenine dek kıyıyı taradım. Yoktunuz. Bodnpn'dan Güney'e doğru yol landığınm söylediler. Kara Ada açığında volta vururken. karsı kıyıda depozitonuzu tanıdım geldim işte!» dedi Koca Numan: « Yann Tekir Burnunu kovanço ederek eizü sı ğa gideceğiz. Ama yüreğimiz titriyor. bizi Karakulak bulup görecek diye» dedi.Selim de: < Arteun Tiffatıy Jones TIFFANY BU JtJOî sl4 A K O k 81LE ;vuvC ^ ' fi /> V>! * / Radar Reklâm: 964/12906 U U K 1 O K Tarık Z. KIRBAKAN liert, Sa<j ve Z&hrevi Hastalıklan Mütehassnsi tstiklâl Cad. Parmahkapı No 86 rel: «4 10 T* Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir ve Hidrografl Dairesi Başkanlığından bildirümiştlr: DENİZIİLK.RK VE HAVACILARA 1 T S*Y1L1 BlUjtRİ 1 6 Kasım 1968 tarihinde 09.00 ile 17.00 saatlsri arasında aşagıJaki noktalan birleştiren saha Içinde seyretme, demirlem;>. avianma ve bu saharan 4600 metreye Radar olan vüksekliği can ve mal emniyeti bakımmdan tehlikelidir. AKIİhNİZ İSKKNUKRUN KÖRKKZİ \ 1b SAHAS1 1 ncı nokta: E. 591b No. ıu Akıncı lenertnden 151 derece ve 4.5 mil mesafede, enleml 36 derece 15 dakika Kuzey, boylamı 35 derece 49 dakika Doğu. 2 nci nokta: Enlemı ?6 derece 15 d&Kika Kuzey, Boylamı 35 derece 32 dakika Doğu. 3 ncü nokta: Fnlem: 36 derece 35 daklka Kuzey, Boylamı 35 derece 32 dakika Doğu. 4 ncü nokta: Enlemi 36 derece 35 dakika Kuzey, Boylamı 36 derece 0B dakika Doğu. 5 nci nokta: Enlemı 36 derece 50 dakik» Kuzey, Boylamı 35 derece 53 dakika Doğu. DENtZCİLERt VE HAVAC1LARA ÖNEMI.F Ol'YURULUR. DENİZ KUVVETLERİ R0MUTAN11G1 SeyİT ve BidroErafi DaİTfM Raskanlıgından bildirilmistir. DENlZCtLERK VE HAVACILARA 116 SAVILI BlLDtRl 3] Ekim ve 1 Kasım 1968 tarıhlennrte IN 00 ıle 160U saatlen arasında aşaŞıdaki noktalan birleştiren saha ıçinde seyretme, demır'eme, avlanma ve bu sahanın 70(K) metreve kadar olan yüksekliSi can ve mal emnıveti bakımınftan tehlikelirlir KARADENtZ • tSTANRUL ROft.AZINA YAKLASMA K 9 SAHAS1 1 inci nokta: E 5832 No lu SHe fenennden W2 derece ve 18 mil I mesafede, enleml 41 derece 28 dakıka Kuzey, boylamı 29 derece 38 dakika Dogu. 2 nci nokta: Enlemı 41 derece S0 riskika Ku7ey boylamı 29 rierece 38 rtakıka Dogu 3 üncu nokta r Enlemı 41 derece 50 dakiks Kuıey Boylamı 30 derece 17 dakıka Uogu 4 ünefl nokta: Enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey Boylamı 30 derece 17 riakika Dogu. DENİZÇÎLERE VE HAVAC1LARA ONEMLB DU.YT3RTJLUR. (Basın: 26423/12858) » * * • »•••««••«•«•« *•• • (Basırr. 26507/12856) Petrol Clfisi Gene! Müdürlüpnden: 22.8.1938 28.8.1E68 tarihlerinde Son Havadis gazetesinde istimlâıu ilân edilen Haramidere deposu mücavirinde ve mezkur gazetede ada. parsel ve metrekareleri ile malikleri büdirilen cem'an 77173 M2 lik gayrimenkullerin lEtimlâkinden vaz gecilmiştir. İlgüüere duyurulur. (Basın: 26914/128841 1 Hediye Pulu İşletmesinden Kocaeli ili, il hudutları içinde olmak kayıt ve şartij'le HEDİYE PULU BAŞ BAYİLİĞİ HALİL İBRAHİM ORHAN îstitclâl Cad. No: 144 İzmit Telefon: 1201 Firmasına. verilmiştir tîgililerin dikkatine sunulur. Heriş: 691/12871
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle