Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖRT 19 Ocak 1968 CUMHTJWtTET DJŞ âlemle pek ilgili görünmeyen içine dönük, hülyalı bir adam AHMET MUHİP DRANAS Kahvesini ağır agır yudumluyor, sigarasım dertn bir iştiha ile çekip havaya sanki hülyalı duman Yakın akrabam şair H&mit Mâcit Selekler 1928 • 1932 yıllan ara lar savuruyor. Onu bir tablo gibi seyrederken çocukluğumda AnUl sında Ankarada Hukuk Fakültesinde okurken Ahmet Muhip Draya dolayiarında gördügüm Ronas'la arkadaş olmuşlar.. Yaz tamalı genç heykelleri hatırlıyorunı. tülerinde Antalyaya geldiği zaYüz hatları, mânalı burnu, incs men bana uzun uzun Muhipten oir hüzünle açılan dudakları ve bahseder, şiirlerini okurdu. önce sustuğu zaman uzun süren bir leri (Ahmet Muhip Atalay) imzaaşk savaşından yeni kurtulmuş siyle bir kaç şiirini okuduğum gibi yorgun ve sağa doğru eğik ve akranları arasında sevgi ve başı... Evet bu haliyîe Ahmet Muhayranlık toplayan «Bulutlar» şaihip, konuşân bir Roma heykelini rini nlhayet 1934 yılında Ankarada andırıyor. tamdım. O zamanlar liseyi yeni İlk buluşup, tanışmamızda çok bitlnniş olan Ahmet Muhip, îskapalı, çok kendi âleminde ve tanbulda Edebiyat Fakültesi Felbiraz da mağrur mizaçlı gördiisefe Böltimüne gitmek içln hazırğum Dranas, derin sular gibi dallıklar yapıyordu. dıkça, güzelleşen, zamanm ruhuBiitün genç şair ve yazarlan et nun kapılarını sevdiği insanlara rafında toplayan, onlara iş bulan, ardma kadar açan, îakat bütün himaye eden rahmetli Sadri Erbunlarla beraber şairlik gurur ve tem bfr akşam üstü Istanbul Pas sevincini taptaze tutmasını bilen tahanesinde otururken yanımıza bir sanatkârdır. Biraz ağır ve tem gelen genç ve yakışıklı bir insanı bel mizacı, bazan Sinoplu olduğutakdim etti: nu hatırlamışçasına bir Karadenizli alınganlığı ve sinirliüği için Ahmet Muhip Dranas... de harekete geçer yüksek perdstnce uzun boylu, gözleri bir den ötkeli konuşmalar yapar, öfrüya aleminde yüzermiş gibı hafif dalgın, sesi yumuşak ve du kelendigi zaman daha güzel konu şur. bazan da alay ve târizleri çok manlı... Halü kır düşmüş uzun şiddetli bir hal alırdı. Daha çok saçları ince, uzun parmaklariy'.e içki sofralarında hassasiyeti artan tam bir şair Upi... Ağır ağır kove tutturduğu bir konuyu inatla nuşuyor, daha çok diniiyor. Dış savunan Muhlbi, o yıllarda ve o ftlemle pek ilgili görünmüyor, içi sofralarda kızdırmaktan çok çene dönük hülyalı bir adam. Genç kinirdik. Bereket versin küsme şairler kuşağunn en başta gelen huyu yoktu. Bağınr, çağmr fakat isimlerinden biıi oldugunu hiç üç beş dakika sonra sesine yuşüphesiz kendisi de biliyor. Belmuşak bir ton vererek tartıştığı kl de bu yüzden saklamaya çalışinsana: «Senin gibi kıymetli bir tığı tatlı bir gurur havası içinde, şair nasıl böyle düşünebilir?» YAaz gülüyor, az konuşuyor. hut da kalbini kırdığı birine «Sen Sadri Ertem'le konuşurken onu benim biricik dostumsun, bunlayı Inceden inceye tetkik ediyorum: başkasına soylemem, bana kızmadın ya!..» gibi sözlerle seıt havayı gidermeye çalışırdı. Ahmet Muhib'in anası babası Ankarada ön Cebecide kendi ma) ları olan ufak bir evde otururlar dı. Muhib'in çocukluk ve gençlik yıllarınm bir kısmı bu sevimli ev de geçmiştir. Delikanlılık çağında yazdığı «Fahriye Abla» adlı şilri bu mahallede komsulan o!an gti zel bir kadın içindir. Şiirin tama mını, mahallenin havasmı ve Muhib'in gençlik düşüncelerini bütün özellikleriyle yansıttığı için bura' ya aktanyonım: Hava keskin bir kömür koku suyla dolar Kapanırdı daha jçün batmadan kapılar O afyon ruhu gibi baygm ma halleden Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın. sen Hülyasındaki geniş aydınlığı S«len Gözlerra, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne şirin komşumuzdun sen Fahriye abla!. küçücük bir evdi. Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi; Güneşin batmasına yakın saatlerde Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede; Yaz kış yeşil bir saksı pencerede; Bahçede akasyalar açardı baharU Ne şirin komşumuzdun sen Fahriye abla: Eviniz icutn gibi önce upuzun sonra kesik saçın vardı: Tenin buğdayst, boyun bir başak kadardı, İçini gicıklardı bütün erkekleria Altın bileziklerle dolu bilcklerin. Açılırdı rüzgârda eteklerin; şairler arasında âdeta bir «hâdiseıt yaratmıştı. Pek çoğu sevip be ğendigi halde bir kısmı da, bu şiir ciddi bir edebiyat dergisinden ziyade bir mizah dergisind3 yer alabüır. diyordu. O zamanın gönişü bu idi. Şimdiki şiir akım ları ve genç kuşaklann her konuya el atan eğilimleri gözönün de tutulacak o'.ursa, o zamanlar, şiiri hissedilir bir taassupla koruyarak «şiire şu konu girer, bu konu girmez» gibi fikirler yürüten genç arkadaşlara bakış, Muhîp yenici hattâ ihtilâlci idi. Hıl buki bugün «Fahriye abla» gereK şekil, gerekse konu ve iJade b* kımından klâsik bir şiir bile savılır... Ahmet Muhip Dranas İkinci Ci oan Harbınden sonra gelen şair kuşakları arasınoa şekle ve öze aynı derecede kıymet veren bir sa natkârdır. Hiç bir zaman birini diğerine tercih ettiği görülmemış tir. Bütün bu ölçülü yürüyüş içıode şeklin daha agır bastığıru sö.vHyenler bulunaoilir. Ancak bu gö rüş ve dttşünüş, yine de onun a leyhine bir not değil, artık şekü bir yana atıp alabildiğine bir başı boşlük içinde şiir söylemeye başlıyan kendi kusağı içindeki şair lere nazaran Muhib'in inatla, şekilde, istifte ısrarı ve kendine m gü bir ahenk yaratmak eğilimınden doğmaktadır. Mısra yapıları inceden inceye tetkik edüecek olursa Dranas'ın çogunlukla kullan dığı kelimelerin bir bütün içindeki ilk görevleri tıpkı bir musiki ımlâsındakı notalar gibi aheak nizamını sağlamak ve hiç şüphesiz buna bağlı olarak mânayı tamamlamaktır. Bu gözle bakıldıjı zaman Muhib, hiç de kapalı esfci tâbiriyle «iphamcı» değildir Ha> tâ sembollerden kaçan bir aali vardır. Benim anlayışıma göre, Muhip şürde sembollere ister ıstemez yer verse büe bu bir zorunlu geçistir. bu geçişlerin şürin gerçek yapısı ile doğrudan doğruya ilgisi yoktu. Kısaca şairimizin sembollerle başı pek hoş değildir. Muhib'in şiirinde benzetişlerden çok «tartfler» vardır. Onun için mısralan aydınlık, sade ve yah» dır «Ayaklar» adlı şüri bu düşüncemi en güzel ispatlayan bir parça olduğu için buraya aynen aktanvonîm: Ölmüş o, ayn düsmüî sürüden. Avakları dışard: örtüden. Ölmüş herkes gibi ölen insan, Yalnız ayaklar kalmış yaşayan! Ardından ölüme düşen başın İki kardeş baka kalmış şaşkın. Dcr ki bu ayakları RÖrenler: «Başun değOmi? düşflnen meğer» Ayaklaran... Az çide uz gide Ayaklanm .. Ümitler peşinde» (Rurada ansızın susup kamış Koyunları başı boş bırakmıs.) Volcıı ölmüş, işte ayaklar hür, Yolcu ölnıüş, ayaklar düşünir Yarın ORHAN VELİ KANIK 3456789 AHMET MUHİP DRANAS Açık aaçık şarküar söylerdin en fazla, Ne çapkın komşumuıdun srn Fahriye abla: Oönai verdin derlerdi o delikanlıya En sonunda varmışsın bir Erzicanlıya. Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda rrusm? Hâlâ dafları karh Erzincanda mısın? Bırak, geçmif günleri gönlüm hatırlasın! Hâtırada kalan şey değişmrz zamanla Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla! mir arka arkaya. 6 Binek veya YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 AUas Okyanusunda GLTÎ araba hayvamnin tuvaletini yap!» mânasma iki sözlü bir emir. 7 körfezinden çıkıp kuzey çevresin «Kalburdan geçir!» karşılığı de batıdan doguya gelen sıcatc 1 2 3 / 1 5 6 7 8 9 bir emir bir k* su akıntısı (coğralyadaki adı ile). dın adı. 8 Ter si dünyanın e2 «Bir nehrin yaptıği hareketi sas uydusunun yapar» mânasma bir çekim, en eski adlanndnn küçük sosyal gnıp. 3 «Sağlığı 5 biridir, tokatın saglayan deva» karşılığı iki söz. 6 çıkardığı ses. 8 4 «llâve olarak kabul edilen Bir çeşit takasıt ve düsünce» anlamına tki hç, buğday ölçmeye yarayansöz. 5 «Malını pazara çıkar ve D ank« lardan. karnuu doyur!» mânasına iki e hanedflmb «ekll 1934 yılında bu şiir Varhk dergisinde yayınlandığı zaman Dişi Bond MODESTV İSTANBUL Acılıs croeram Kur'anı Kerim. acıklaması ve vorumu Saı eserleri Köve haberler Günavdın Haberter ve hava «hırumu Isıanbulda bueün İlânlar ve hafiî raüzik Hafif Batı m ü r i a Beraber ve solo sarkılar ATD soloları Tuıküler , Keriian soloları " t ,. ' t r S M eserleri '• • " • . • ; Ev icin Ara haberler Rumba ve Ca Ca'lar Arkası varın N SlDahiden sarkılar Sabah konseri S.Dizerden sarkılar Ara haberler. ilânlar N'.Tüfekciden türküler Kücük orkestra MBirtandan sarkılar Haberler ve R.G.de buaün Handan Karadan sarkılar Reklâm Droeramları Mavi cocuklar orkestrası Solistler eecidi Garth MU 07.50 08.00 08 15 08.45 09.0Q 09.15 0*.30 09.40 10.00 10 05 10.40 10.20 11.00 11.45 12.00 SOLDAV SAÖA: 1 Azılı kaatil hırsız ve haydutlara böyle denilir (uluslararası bir terim). 2 «Volga» nehrinın kollanndan olan ve Avrupa Rusyasında bulunan bir akar su, «eşim ve çocuklarım» mânasma bir söz ve bir takı. 3 Ağzını açmayıp tek lâkırdı söylememe (iki söz). 4 Vaktiyle Anadolumozda hüküm sürmüs eski bir devlete ait olmuş çevrerun adı, çalışıp hayatını kazanmaya Uşenenlerin ergeç böyle kalmaları beklenebilir. 5 Meyilli bir yoldan aşağıya doğru ytirüyüp giderek. 6 «tkinci derecede önemli» kar şüığı eski bir terim, «komuta» nın dörtte iklsi. 7 «Herhan^i bir esas veya yasaya iddia ve say gı gösterme konusu» anlamına iki söz. 8 İdare bölümlerim:^den, hayvan ayakkabısı. 9 Bir hayvanın bağırüsı, bir maden çey şidi imiş gibi kendisinden fayda' lanılan madde. DÜNKÜ BULMACANIN HALLEDtLMİŞ ŞEKLÎ NASIL HALJJEDtLECEK Yukandaki rakamlı bnlnncada «adcce 4 tane anabtar (ipucu) ve 8 tane sonnç vardır. B05 kalan U kıtrenin içine 1 den 9 1 kadar uyguo birer rakaro koyanık ve tof»* 1 lanıa, çarpma. çıkartma, bölme Işarellenne dikkat ederefc soldaO &ağa ve yukandan aşağıya bulmarada göstcrilen snnuçlari buU.ıaa. Büıu vaktinhri alu «ma. bog vakrinizi bo^ça gccirmiş olorsunua VV1LL1AM SAROYAN DÜNYADA BİR GÜN Ç vr n T A R I K O U R S U N K. e le GEUDl. BU AMCAK. BİC DELfMİM M ı i Ğ o& &LDİGH UALDE 14.15 14.45 15.00 15.0S 15.20 16.00 17.00 17.05 17.30 17.50 19.00 19.35 19.45 20.00 sckaoın.dakı, ewtt taV3JZ Tifffany «Jones TIFFANY JONES T. Eneinden türküler Orkestra altı Ara haberler B.Aksovdan sarkılar Caz müziei Okul radvoıu Ara haberler Kadınlar faslı Köv odası Keklâm Droeramları Haberler v e hava durumu Hafif müzik N.Bavramdau türküler Türk sanat M. bestecileri konseri 20.40 Klâsik Batı müziei 21.00 24 saatin olavları. ilânlar 21.10 Solistler eecidi 21.30 Mercekdeki böcek 21.45 Pivano soloları 22.00 Reklâm oroeramları 22.45 Haberler 23.00 Plâklar arasında 24.00 KaDanıs İSTANBUL IL RADYOSC 16 55 Acılıs ve Droeram 17.00 Diskotegimizden 17.30 Kücük konser 18.00 Gençlere müzik 1830 Senfonlk müzik 19.00 Hafif müzik 19.30 Aksam konseri 20.15 Genclerle beraber 21.00 Oda müziei 2131 Liedler ve Ozanlar 21.45 Hafif müzik 22.00 Gece konseri 23.00 Caz m ü z i « 23.30 Hafif Batı müziei 01.00 Proeram ve kaoanıs AN KAR A DENİZ RUV VETLERİ ROMUTÂNL1GI Seyir ve Hidrarrafi Dairesi Başkanlığından bildirilmiştir. DENİZCİLERE VE HAVACILARA 3 SAYIU BİLDlRt 29 Ocak ilâ 3 Şubat 1966 tarihlerinde 09.00 ile 17.Ü0 saatleri arasında aşağıdaki noktaları birleştiren saha içinde seyretme, demirleme, avlanma, dalma. sualtı seyri ve bu sahanın 1000 metreye kadar olan yüksekliği can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidir. KARADENİZ İSTANBCL BOGAZl GtRÎŞİ 1 inci nokta : Enlemi 41 derece 13 dakika Kuzey, Boylann 29 derece 09 dakika Doğu olan E. 4958 No. lu ANADOLU feneri. 2 nd nokt» : Enlemi 41 derece 27 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 15 dakika Doğu 3üncü nokta : Enlemi 41 derece 22 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu 4ÜDCÜ nokt» : Enlemi 41 derece 11 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYTJRÜLUR. (Basın: 10401/567) İstanbul Emniyet Müdürliiğtt Satınalma Komisyonu Başkanlığından: l L Â IV 1 İstanbul Emniyet Müdürlüğünde mevcuut FORD marka otclar için 14.789.12 lira muhammen bedelli yedek parçalann 2C.1.1968 salı günü saat 15. de İstanbul Emniyet Müdürlüğünde açık eksiltmesi yapılacaktır. İlk teminatl 110920 liradır. 2 Bu işe ait şartname iş saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Şube 7 kaleminde göriilebilir. 3 İsteklilerin 1967 yıh Ticaret Odası vesikası Ue ilk teminat makbuzu ibraz etmeleri şarttır. (Basm:28421/566) ELEMAN ARANIYOR Büyük bir smaj müessesenin Muhasebe Servisinde istihdam edilınek üzere; ?.) Lise veya Ticaret Iisesi roezonu, sskerliğini yapmı» memurlar, b) Lise ve Sekreterlik Oknlu mezunu bir Sekreter alınacakhr. Müracaatlarm el yazısı ile, bir adet vesikalık resim ilijtU rilrnek suretiyle • P.K. 352 Beyoğhı adresine yap:lması rica olunur. İlSncılık: 4567/575 İKTİSATÇI MAÜYEGİ AUNAGAK TÜRK PHILIPS T.A.Ş. İstanbul ve Ankara teşkilâtlannda çalıştırümak üzere en az 5 yıl iş tecrübesi olan, müstakilen çahşabüecek, çok iyi lisan bilen feüsatçı v e Maliyeci alınacakür. Hâl tercümeli olarak P.K. 504 Beyoğlu, İstanbul adresine müCumhuriyet 562 racaat. oroaram 06.25 Acılıs. 06.30 Kuranı Kerim. acıklaması ve vorumu 0 06.50 Saz eserleri 07.00 KSve haberler 07.05 Günavdın 07.30 Haberler ve hava dunımu 07.45 Sabab müzisfl 08 00 Ankarada bueün 08.10 N. Demirdöven ve Necdet Tokatlıoeludan sarkılar 08.40 Türküler eecidi 09.00 Cocuk ve eelisimi 09.20 Sabah konseri 09.35 Arkası varın 09.55 Ara haberler. ilânlar 10.00 Okul radvosu 11.00 Hafif müzik 11.05 S. Özdensesten sarkılar 11.25 Konser saatl 11.55 Ara haberler. ilânlar 12.00 N. Eroldan türküler 12.15 Kıbrıs saati 12.30 Beraber ve solo sarkılar 13.00 Haberler ve R.G. de bueün 13.15 Hafif müük 13.30 Reklâm Droeramları 14.00 N.Akoldan türküler 14.15 Z.Taskentten sarkılar 14.35 Albümlerden secmeleı 14.55 Ara haberler ilânlar 15.00 Okul radvosu 16.00 Z. Oeuzdan türküler 16.15 K. Öncandan sarkılar 163S Plâklar arasında 16.55 Ara haberler. ilânlar 17.00 Yurttan sesler 17.30 Köv odası 17.50 Reklâm Droeramları 19.00 Haberler ve hava durumu 19.35 Y AİDdoSandan türküler 1950 üvkudan önce 1955 Tabiat ve tnsan 20.05 M.Yıldızdosandan sarkılar 20.25 Trafik 20.30 Dlnlevicl istekleri 21.00 24 saatin olavları. ilânlar 21.10 Gece konseri 22.05 TBMM saati 32.45 Haberler 23.00 Haftanın besteciri 23.45 Gece varısına doînj 24.00 KaDanıt Yep koridoru geçti, odasına geldi. Çabucak yatağa atü kendini, uyudu. Uzun uzun uyuduğunu sanarak ansızın uyanıverdi; oysa yatalı bir, birbuçuk saat anca olmuştu. • Bu ağn ruhsal dengesizlikten mi acaba? Sanmıyorum. Olsa olsa makinenin artık yavaş yavaş eskimesinden, aşınmasından herhalde. Bunca yüdan sonra olacağı buydu elbet.» Arka arkaya iki bardak buz gibi soğuk su içti; yatağa girdi yeniden, dönüşünde yolda rastlayıp al dığı gazetelerden birini açtı. Orası burası derken VVinchell'in sütununa kadar geldi; hep de okurdu o yazarı, ne zaman New York'ta olsa, Winchell'in yazdıklarmı okumadan edemezdi. O sütunda da değişen bir şey yoktu: Aynı kişiler. aynı adlar, aynı dedikodular: Aşklar, mahkemeleşmeler, evlenmeler, boşanmalar, çoluk çocuk, çevre, öteberi falan filan. Maçlan da okudu, atyarışlannın sonuçlarına göz attı; sonra ışığı söndürdü, çevrilip yattı. İkinci uyanışında saat dörtbuçuğa geliyordu. «Millet uyumak için türlü haplar alıyor. Galiba biz de başlayacağız o haplara.. Bir bardak daha su içti. ikinci bir gazeteye uzandı. Bir yığın dedikodu, bir yığın da arka arkaya sıralanmış adlar. Yeniden uyudu. ama, kuyulu bir uykuydu bu da. Düşünde çocuktu, on iki yaşlarında falan; Fresno'daydı, bir koşudur tutturmuştu, gidiyordu. Bu, hiç durmamıştı zaten, büyümüş kocaman adam ol muştu. hâlâ o koşuyu sürdürüyordu: Bugün San Franeisco'da, yarm New York'ta, öbür gün... Allah kahretsin koşturup duruyordu işte; ama yüksünmeden, hep gülerek tabii. Oysa şimdi gülecek mülecek hali gücü de kalmamıştı. «Yerimi yadırgadım zahir. Uykum ondan kaçıp kaçıp gidiyor...» Başma saplanan ağn da dinmek nedir bilmiyordu hiç. Uyandı, kalktı, pencereye doğru gitti; Venedik pancurlarmı kaldırdı, açtı. Ağırdan ağıra ışıyan New York'u seyretti bir süre; bir cigara yaktı, derin derin soludu dumanı. Ağn geçer gibi oldu, rahatladı biraz. •Amma iş! Bir solukçuk sigara ağrının canma okudu. Van'le Rosey'i bu yaz bir aylığına yanıma aldırmalıyım. En iyisi bu. Büyük arabaya doluşur. balığa, av avlamaya çıkarız; hep birlikte güler eğle niriz.» Santrala bir fincan kahve söylemek için mutfağı bağlamasmı söyledi; ama, servisin saat yediden ön ce başlamasının mümkün olmadığını bildirdiler. Traş oldu, giyindi k'uşandı, dışarda açık bir yerlerden iki fincan, bir kahvedenlik ve kahve aldı, yeniden geri geldi. Kahvedenliği doldurdu, otsun diye beklerken «New York Times»in sayfalarını çevir meye başladı. Tiyatro sayfasma geldiğinde, Zak'm * telefonu çaldı. •Seni uyandırmadım ya?» sordu. «Hayır. Epeydir uyanıkım..» dedi. «Gelsene birlikte kırallar gibi şahane bir kahvaltı edelim..» «Beş dakikaya kadar inerim. Saloncla bulusuruz..> Zak, salonun bir köşesindeki gazete dergi sergisinin küçük sırasında ayakta duran satıcı kadma eündeki bir kaya parçasmı gösteriyordu. Yanlarına vardığında, Zak, ikisini birbirine tanıştırdı: «Bayan Eglantine, size Yep Muscat'i takdim ed« rim,.» «Sakın o...> •Ta kendisi...» dedi Zak. «Hih, hiç beklemiyordum dojrusu. Siz de blzim otelde misiniz yoksa?» Yep, Chesterfield'ler'den aldı bir paket, kadına «Gerçekten mi?» •Gerçekten.» •Millet anlattığımda inanmayıp benimle matrak geçecek ama, olsun! «Jake the Fake>i jok beğen 13 dim. tki defa okudum hem de.» «Yok canım, niye?» «Jake, öylesine deli doluydu ki... Komanlardaki öbür kişilerin hiç birine de benzemiyordu. tl« ginçti yani Şunu demeye getiriyorum; çok tatlı^ cana yakın biriydi ya. pek de alçaktı hanı. Siz d« öyle olsun mu istemiştiniz yoksa?» cEvet, galiba..» «Ama ben bir türlü nefret edemedim ondan. Jake gibisinden bir erkeğe rastlamış olsaydım; elbet tiksinirdim ondan, nefret ederdim tabii. Am» romanda sevdim onu. Bir kadından öbüriine kostu rup duruyordu. Biliyor musunuz, bir erkeğin başından yedi defa evlilik geçmesi çok şaşırücı. Jake, bununla da yetınmiyor; kaynanası ile, baldızıyla, on üç yasındaki tazecik bir çocuk kızla da arada kı nstmyordu.» «Yanlış. Kınştıran Jake değil. Kadınlar. Kadın lar her bir vakit evlenecekleri bir erkeği arayıp bul ma, ardından koşma eğilimindedirler.» «Bana öyle gelmemişti. Bütün evlenme törenl» ri eğlenceli olur ama değil mi?» •Öyle. evet. Nasıl buldunuz bu taş parçasını?» «Uranyum dolu mutlak..» dedi kadın. «Yinni yıl öncesinde olsaydı. kimse başmı çevirip bakmazdı bile buna.» Zak: «Jeoiogların son verdikleri raporlara göre, en azından on milyon ton daha çıkarabilirmişirn bu taşlardan» dedi «Ne anlama gelir bu, biliyor musun?» •Bırak şimdi bunlan bir yana. Nicedir bayan Eglantine'in kafasını ütüledik. En iyisi birkaç paket cigara alalım ki, ödeşmiş olalım arada...» «Ben cigara ıçmiyorum.» dedi Zak Yep. Chesterfieldlerden aldı bir paket, kadına bir çeyrek dolar verdi. «P!aza>da otuz cent bunlar» dedi. «Öyle satarlar orda... dedi kadın, paranın ustünü verdi: «Kibrit de ister misiniz?» •Bir penny'liklerden...» Kadına bir penny uzattı. kadın da ona bir kutu kibrit verdi: «Kitabmızı getirsem acaba imzalar mısrnız benim için?» «Imzalanm» «înanm, en sevdiğim Amerikan yazarı sizsiniz.j «Buna çok sevindim işte. Peki, Fransızlardan kimi beyeniyorsunuz?. «Fransızca bilmiyorum ki..» «Çevirilerden demek istedim..» «Ben daha çok eski yazarlarımızı seviyorum.* «Kimi sözgelişi?» «Gunther'i .» • Bir karşılaşmamızda söylerim bunu ona..» «Estella Gunther'e mi?» «Ahh... «Biraz anlamsızca romanlar yazar..» «Neyse. Yarın bir aralık uğrar kitabmıa sizill için imzalarım.» • İmzalar mısınız sahiden?» «Tabii. Zak, niçin o taşa bayan Englanüne'ın adını vermiyorsun yani?» «A. çok memnun olurum bundan.» dedi Zak. «Ama herşeyden önce onu Wall Street'e götürüp bay Weber'e göstereceğime söz verdim. Saat onda buluşacağız.» •Bu. Paine Jackson ve Curtis'lerdeki Weber mi?. «Max Weber benim dediğim..» «O da kim?» «Bizim madencilik işlerimize bakan adam» Plaza alanına bakan bir pencere önünde oturdu lar. Lokantanın o köşesinden büyük çeşme de görünüyordu. çevresinde küçük at arabalan vardı; sürücüler bir yandan pipolarını çekiştiriyorlar, bir yandan da lâflıyorlardı. Zak: •Hadi milyonerler gibi bir kahvalt' vapalım..» dedi. (Arkası v»r)