Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
.*?• Hürriyefler odına hüffiyeHere karşı Prof. Ragıp SARICA hak ve hürriyetleti koruma» amacına (ro'riislerhnizi, gene, birkaç noktada, toplayalrm: gJTartışma konusu «temel hak ve hürriyetleria korunması kanunu» teşebbüsüne hâkim olan (ve hâkim olacağı, şimdidcn, açığa vurulmus bulunan) zihniyet • hangi amaçlara yönelmis olursa olsun ve ne gibi gerekçelere dayanırsa dayansın! bir kere. «düşünce hürriyeti» ve yukandaki açıklamalara göre: «demokratik rejimuniz» bakımlarından tehlikeîer taşıyor. Çünkü: Bu gibi bir teşebbüs dar anlamıyla • düşünce hürriyetinin entellefctüel ve fikrî muhtevasına. Ister istemez, etki yapacak; kısacası, bu hürriye tin özüne dokunacak bir mahiyet ve niteliğe sahip bulunuyor ve bulunacaktır. Başka bir soyleyişle; tasarlanan bu gibi bir kanun , ister istemez, fikir âlemi içinde yer alan bir takım soyut düşünce ve kanaatleri sakıncalı, zararh, tehlikeli sayarak bir (yasak bölgesii içine alarak cezaya çarpılacak birer suç haline sokacaktır. Yâni mahz bazı düşünce ve kanaatlerin «söz, yazi, resim veya başka yollarla açıklanabilmesini ve yayılabilmesini» yasaklayacaktır. Kısacası, Anayasanm, 20. maddesiyle vatandaşlara tanıdiğı bir hürriyet tam olarak kısitlanmış olacaktır. Oysa sayın Prof. M. Kapanî'nin belirttiği üzere «Anayasanm 20. maddesinin açtk ifadesi fikir hürriyetinin bütün demokratik ülkelerde olduğu glbl bizde de kısıntısız kabul edildiğini göstermektedir.» Üstelik, böyle bir kanun (yasak bölge) ielne aldığı düşünce ve kanaatleri, muhtevalan ile, suç sayarak tüm olarak kısıtlamış olacağı için; bu gibi düşün ce ve kannatleri açıklayabilmek ve yayabilmek hürriyeti tamamen ve hiç bir noktada kullanılamaz hale sokulmuş olacaeından ötürii; . Anayasanm temel hak ve hürriyetlerin korunmasına iiişkin, 11. maddeye aykırı olarak düşünce hürriyeti <öz»ünden yoksun kılınmış olacaktır. Işte, ilk bir tehlike burada kendini gösterecektir. Bunun yanında düşünce hürriyeti, diğer hürriyetlerin temeli, kaynağı, kökü... olduğundan ötürii, düşün ce hürriyetinin kısıtlanması ister istemez bütün bu öteki hürriyetlerin iiişkin oldukları alanlara ve özellikle aksiyon plânına da yayılacaktır: Meselâ yasaklanan düşünce ve kanaatler etrafında ve üzerinde toplantı, gösteri, dernek ve parti kurabilmek hürriyetleri, topyekun, felce uğrayacaktır. Bu seveple de sayın Ord. Prof. H. V. Velidede oğiunun deyimi ile tasarlanan kanun ile temel hak ve hürriyetleri koruma> ncticcsi değil, aslında boğ ma. sonucu doğacaktır. tkinci bir tehükede hu! ğJj toplum hayatmda düşünce ve kanaatlerin açıklanmasmda ve yayılmasmda özellikle demokratik rejimin temel şartı olan kamu oyunun oluj ması bakımından başlıca araç basın olduğuna göre: Bu gibi bir teşebbüs, en ziyade, demokrasilerde i. kuv vet olan basının hürriyetini smrrlamaya, kısıltlamaya ve O'nu, özünden yoksun kılmaya yönelecekrlr. ^ ^ Bunun ise, tehlikesi meydandadır. Q | E n önemli noktaya gelmiş bulunuyoruz. Şimdl açığa çıkmıştır kl: Güya «1961 Anayasası (İZM)lere, re bu arada, JOSyaHzme kapalıdır» gerekçesine dayandığı ve dayanacağı anlaşılan «temel bak ve hürriycllerin korunması kanununa iiişkin tasavvur ve proje ile güdülen amaç: sayın Ord. Prof. H. V. Velldedeoğlu'nnn dediği glbl «iktisadi tenkidi susturmaktır.» Hattâ sayın Prof. B. Savcı'nuı deyimi ile «Türkiyede smıflar ve zümreler konusunda bir edebiyat, bir fikriyat, bir sosyal hareketlilik istenmemektedir.. Böylece... smıflar ve zümreler sosyo politiğine, sos yo ekonomiğine değinen konularda uyanma istidatlan gösteren Türk toplumunu uyaracak hak ve hürriyetlerin... kullanılması yasak]anmak» istenilmektedir, <Oysa; sayın Prof. T. Z. Tunaya'nın dediği gibi: •Türkiyenin asıl dâvası, az gelişmişlikten kurtuluştur... Ne liberal ne de Marksist metodlar, az gelişmişlikten kurruluş reçetesi olamamaktadırlar. Öyle ise tek yol kalıyor. Tek ve millî yol: Kendi kafamızla. kendi fikri yatırımımızla.. Yeni bir model yarata rak kalkınmak... Bu bir yaratıştır.... Bu bir sosyal uya nışttr.... tnsanlar, hürriyet iklimi içinde gelişirler... Yeni tedbirler tasarısı, bu memleketin muhtaç olduğu hürriyeti. hürriyetçi olmayan bir yolla sağlamak eği iimüıdedir.» ••••> «••> •••• • ••a »••a ~ i«« ••••••••••••••••••• Türk toplumunda kadının gerçek problemleri :::: «••• I HUKUK ve KAOIN jt ™ ^ Sol, Sosyalizm ve CHP ™ ™ » i > p • p m j m i ı w M • • ' ™» w w •• « • ' ^»^ • •' ı h WH yöneldiğinden söz aeılarak girişilen kanun teşebbüsü konusunda düsüncelerimi açıklamayı kaçınılmaz bir ödev sayıyorum. Konuya girmezden önce birkae nokta üzerinde durmakta fayda var: Önemlj olan; sözii geçen kanun teşebbüsüne iliskln olarak, şimdilik. hazırlanmıs bulunan tasarının Hk ve geçici bir taslak olup olmaması kevfiyeti değildir. Önemli olan: bu yolda bir teşebbüse girişmek huBusunda beliren ve açıklanan tasavvurun kendisidir. Diğer bir deyimle, önemli olan: şu veya bu kanun tasarısı değil. bu gibl bir kanun çıkarmanm tasarlanmış olmasıdır. Çünkü: Bugünkü tasan, yarm, metin olarak filan veya falan biçimi alabilir. Oysa bunun gerisindeki tasavvur, zihniyet, felsefe, psikolojik anlamda proje, daima aym kalarak, bn kanun tasansma hakim olabilir. tşte, biz, . bugünkfi tasarryı de|il! tasarlananı. yanı boylc bir kanuna iiişkin tasavvur, zihniyct, felsefe ve projcyi tartışmak istiyoruz. ı Ord. Prof. H.V. VELiDEDEOGLU™! 1 kadın problemi, gerçekte kadın problemi değil, bir erkek taassubu problemidir. Kadını mal, mülk gibi kendi emrinde bir varlık, bir köle sayan bir gelenek ve görenek problemidir. Meselâ erkeği kahvede veya cami avlusunda köy yârenliği. ya da parti tarüşması yaparken tarlada çalışan kadın, meydana getirdiği bütün ürünlerin erkeğin malı olmasını, veya şehirde hizmetçilik yapan köylü kadm, aybaşlarında bütün aylığını kocasma vermeği sanki bir alm yazısı olarak kabullenmekte, üstelik kocasından arasıra bir hiç için dayak yemeği tabiî bulmaktadır. Çünkü anasından, büyük anasından öyle görmüştür. Kadm dediğin, köle gibi çalışacak ve kocasına itaat edecektir. dünyaya gelen çocuğunu intikam ninnileri ile büyütmüş, küçük yaştan itibaren, babasının intikamuu almayı ona aşılamış ve buhun sonucunda, kaatilden öç almak çocuk için tabiî bir ihtiyaç haline gelmiş. Esasen bölge kan dâvası bölgesi. Aradan bir on yıl daha geçmiş, katil, memleketini özlemiş ve tanınmamak için sakal bırakarak yurduna dönmek üzere vapura binmiş. Kadın gurbetteki hemşehri lerinin mektuplanndan onun hangi vapurla geldiğini öğrenince delikanlı oğlunu çağırmış, «Oğlum işte zamam geldi; al şu tabancayı; bugün vapurdan iskeleye çıkacak adamlar içerisinde şu isimde ve şu görünüşte birisi olacak. O, babanı öldürmüştü. Gerisini sen bilirsin» demiş. Delikaniı gitmiş. bekîemiş, araştırmış, adamı bulmuş, daha şehre çıkmadan onu iskelede öldürmüş ve kadm mahkemede bütün bunlan adeta iftiharla aniatmış. Bu hazin hikâyeyi duyduğum zaman düşündüm: Bir ana. yavrusuna. adam öldürme düşüncesini aşılıyarjiliyor. Bu aşılama kudreti iyi yolda kullanılsa ve milyonlarca Türk anası tarafından iyiye yöneltilse; Türk anası, henüz çocuğu okul çağına gelmeden onun ilk öğretmeni olacak yetenekte yetiştirüse, yurdumuzun toplumsal sosyal ve ekonomik çehresi birdenbire ne kadar değişirdi. •••• •••• •«•• •••• • ••• ::: ••• •«2 ••• Horeket noktast ir kere, bu tartışmada, hareket noktamızi tesbit edelim: O Genel olarak kabul edilmek gerekir ki: Temel hak ve hürriyetlerden herhangi birinin duzenlenmesine, smirlanmasına iliskin herhangi bir kanun başka kanunlara nazaran Anayasayı daha yakından ilgilendirir. Anayasa açıstndan daha büyük önera kazanır. Yâni, bu gibi bir kanun daha düşünülürken ve yapılırken, Anayasanm mernine ve ruhuna uyeun luğu bakımından çok dikkat, titizlik ve hassasiyet gösterilmek gerekir. Özellikle Anayasamızın. herkese tanıdığı ve sağladığı «düsünce hürriyeti» hakkındakl bir kanunda bu dikkat. titizlik ve hassasiyet en yüksek noktasına varır. Varmak rerektlr Çünkü: ::: ••• B :Î «Düşünce hürriyeti», bütün kişi hak ve hürriyetlerimizin kökü, tohumu ve çekirdeğidir. Kısacası saym Prof. M. Kapanmln deyimi ile bu hürriyet klasik hürriyetlerin başında gelen ve onların anası sayılan» bir hürriyettir. Bunun gibi «düşünce hürriyeti.. Dekart'ın «düşünüyoruro, demek ki var'ım. ve Paskal'm, «însan. düşütıen bir kamıştır» biçhninde ebedileşmiş sözlerinin de anlattığı üzere: İnsanı, insan yapan özelliğe iiişkin bir hürriyettir. Bu sebepledir ki . sayın Prof. H. N. Kubalı'nın da belirttiği üzere düşünce hürriyeti «hak ve hürriyetlcrimizin en kutsalı olan, bize insan olma serefini ve haysiyetini kazandıranı»dır. ©Fakat dahası var; insan, sadece kişisel bir varlık değii; aynı zamanda sosyal, hattâ Aristot'un 2009 kiisur yıl evvel ifade ettiği gibi .politik bir yaratıktır.. Işte, düşünce hürriyetinin, insanların sosyal ve politik nitelikleriyle ilgiH olan yönü de gözden kaçinlmamak lâzımdır. Bahusus ki, insanlaruı hu sosyal ve politik yöniin toplum hayatmda ve hukuk düzeninde, çeşitli biçimlerdeki aksiyonlarında da kendlni gösterir. Vc buralarda söz konusu olan bütün hak ve hürriyetler bu yöne ilişkindirler. f ) Katnu hukuku İle, kamu hak ve hürriyetleri He uğraşan hukukçulann hemen hepsi belirtirler ki: Demokratik rejlm içinde yaşayan bütün memleketlerin hukuk düzeninde kabul edilen klâslk hak ve hürriyetlerden bizün Anayasamızın ağzı ve dill İle söylenek: meselâ «bilim ve sanaU hürriyeti, •basın ve yayım. hürriyeti (yânl gazete. dergi, kitap, broşür, haberleşmeye iiişkin bütün hakiar), «toplantı», «gösteri» hürriyetleri, «demek kurma. hürriyeti, «seçme ve seçilme» hakkı, «partf kurma» ve «partiye girme» haklan ve benzerleri: kaynağını ve temelini, hep, »düşünce hürriyeti»nden alırlar. urdumuzda, son haftalarda «kadm problemi> toplumun alt ve üst yapılarmdaki çeşitli olaylarla yine su yüzüne çıktı. Üst yapıdaki olaylardan roaksadımız, büyük şehirlerde az çok okumuş kadınların içine karıştığı ve gazetelerin arasıra sütunlarına geçirdiği olaylardır. Meselâ sosyete skandalları, îstanbul ve Ankara'da bazı diskoteklerde «parti!» kuran zengin aile kızlannın ve sevgililerine para yetiştirmek için hırsız lık yoluna sapan birkaç genç kızın hikâyesi; yabancı şarkıcıları dinlerken kendilerinden geçip haykırmağa başlayan veya sarkıcıya sarılan Dazı kızların veya kadmlar matinesinde yerli şarkıcılarla birlikte göbek atmak için sahneye fırlayan bazı aıle kadınlannın davranışları, ttıraf etmeliyim ki, beni pek ilgilendirmiyor ve büyük bir endişeye düşürmüyor. Çünkü gaze telerin sürümüne hizmet için • bir kısmı «şişirilmiş» bu çeşitten resimli hikâyelere konu oKn kadınlar, Türk kadınlığının pek küçük bir azmlığını teşkil etmektedir. Bu tip kadınlar her memlekette eksik değildir ve bütünü ile toplumu etkılemez. Y Değerli Şevket Süreyya Aydemir'in «İkinci Adam» HU oknyo rnm. Gerçekte okudujum eserin birinci cildidir. îkinci eildin ha zırlığım tamamlamıştır Şevket Süreyya.. Ve bayramdan sonrm ga zetemizde yayınlanacaktır. tkinci Adam, tsmet Paşa'dır. tsmet Paşa'nın hayatım bilmel tsmet Paşa'nın hayat çizgisindeki anlamı kavramak, en aşağıda Türkiyenin ve dünyanın yakın tarihini bilmek ve anlamak demek tir. Osmanlı tmparatorluğunun çöküşüyle Türkiye Cumhnriyetini kurulması Düveli Muazzama ile Hasta Adam'ın çekişmeleri, ka pifaiizmin emperyalizmi i l e Mustafa Kemal kurtulaş hareketini çetin savaşı, savaştan sonra bir bağımsız devlet kurmak çabalar bu çabanın yarattığı iktisadi mücadeleler, ve bütün bnnlann için de önemli rol sahibi olarak tsmet Pasanın kişiliği... Ba, enine boyuna geniş tabloda, kapitalizm ne demek, kapita lizmin emperyalizmi ne demek bilmeden ne Atatürk bilinir, n tsmet Paşa anlaşılır, ne bugün içinde yaşadığımız keşmekeşin mâ nası ortaya çıkar.. Ne yazık ki, bütün bunların anlaşılması için gereken kaltfir den çoğu kişi yoksnndnr. Çünkü kapitalizmin emperyalizmini an lamak için veterli kiiltürü verecek yayınlar vatanımızda yasak lanmıştı. Daha da ba yolda yapılan yayınlann toplatıldığını, ya zarlarının ağır ceza mahkemelerinde süründüğÜDÜ gazetelerimi: yazıvorlar. Düşününüz ki bn devlet, kapitalizmin emperyalizmine karş ölüm kalım savaşı vererek kurulmustur; ve sonradan o devlet te, kapitalizm nedir, emperyalizm nedir, sosyalizm nedir, komü nizm nedir somlarını cevaplandıracak her soy fikir akımı yasaklanmıştır. Bu garabet Türkiyenin nasıl bir tuzağa düşfirfildüğünfl açık ca göstermektedir. Türkiyenin tuzağa düşürülmesinde şüphesiz iç ve dış düşman ların rolleri önemli olmuştur. Ama ba vatanı iliklerine kadar se ven. namııslu ve saygılı insanlar da salt bilgisizlik yüzünden iç vı dıs düşmanlara âlet olmuslardır, günümüzde de böyleleri eksrt değildir. Solculuga ve sosyalizme karşı sırf bilgisizlikle direner nice kisi bilirim. tsmet Paşa : « Ben kırk yıllık snlcuyum» dediği zaman nice Insan şaşırmıştır. Âdeta kıvamet kopmustur. Cumhuriyet Halk Partisindt «Ortamn solu> isleri karıstırmış ve bazı milletvekilleri hem tsmet Paşaya hem de koskoca partinin Ktırultay karanna kazan kaldırmışlardır. Oysa geçmişe doğra azandığımız zaman şimdi kıyameti koparan kelimelerin rahat rahat kollanıldığını görüyoruz. Atatürk devrinde «sol» ve «sosyalizm» kelimelerine karşı korku ve kaşku yoktu. Şevket Süreyya Aydemir'in kitabından aldığım birkaç örnek bu duromu gözler önüne serecektir. 1921 de Celâl Bayar devlet adına şöyle konnşmak mecburiyetini duynyordu : « Biz devlet sosyalistiyiz, devlet sosyalizmi yapacağız.» Atatürk'ün yakın arkadaşı ve Cumhuriyet Hükumetinin çeşitli kademelerinde görev almış Fethi Okyar ise Serbest Fırka Baskanı ikptı 1930'da gazetecilere şu açıklamayı yapmıştı : « Fırkamız sola mütemayildir. Münakaşa hürriyetinin tesisine taraftar olmak, bu gibi hürriyetlerin yürürlükte olmasını hedef tutmak itibariylç tamamen Sol'a müteveccihiz.» Gerçekte Serbest Fırka sol'a eğilimli değildi. ama Fethi Okyar «solcuyuz» demekte sakınca görmüyor, bunu söylediği için kıyamet kopmuyordu. Kişisel bazı gözlemler ırsat buldukça yurdumuzun küçük kasaba ve köylere uğrıyarak, geziler yapmayı otuz yıldan beri âdet edinmişimdir. Çünkü Türk sosyal bünyesinin, Türk haJkının nabzını oralarda yoklamak bize yurdumuzun gerçek ihtiyaçlan ve gerçek sosyal yapısı hakkında fikir verebilir. Oralarla temas kurmadan devamlı surette büyük şehirlerde yaşayanlar. kasaba ve köy halkuun durumunu sadece gazete sütunlarında, röportajlarda yahut bu konuda yazılmış romanlarda okuyarak öğrendiklerini sanırlar ve bu yüzden çok yanılırlar. Her Türk aydınının, hele bizim gibi toplumun düzeni olan hukuk kurallarını okutan hukuk hocalarınm, yurdun gerçek sosyal yapısını bilmesi şarttır. Böyle geziler esnasında toplumsal, ekonomik ve hukuki alanda pek çok gözlemlerim oldu. Bugün bunlardan sadece Türk kadınmın toplum içindeki gerçek durumunu iigilendiren bir kaçmı buraya geçireceğim: QAyancık ilçesinin yakınındaki (Zindan) adını taşıyan omıandan geçerken yaşlı bir köyiüye rastladık. Cipimizi durdurarak indim; böyle akşam üzeri nereden gelip nereye gittiğini sordum. Kasabada öteberi almif, köye gidiyormuş. Sorulanmı onun ev hayatına getirdim, çocukları olup olmadığını sordum: «İki kızım var, biri maraz (yani kötürüm), evde oturuyor. Ötekini de sattık» dedi. «Kaça sattın» sorusuna da, çok tabiî. bir tavırla şöyle cevap verdi: Ucuza gitti bey, 10 kiie buğdaya verdik.» Anadolu'da kız evlendirilirken damat tarafmın, ağırlık adı altında para, hediye ve mücevherat vermesi geleneği vardır. Mesele bu gelenekte değil. İhtiyar köylünün kızını evlendirmesini hâiâ bir alım satun, bir trampa yani değiş tokuş sayan düşünüş ve zihniyetindedir. r Kadınlık dramı oplumun alt ve temel yapısındaki olaylardan maksadım, Türk kadınhğının çok büyük çoğunluğu ile ilgili olan olaylardır ve asıl endişe kaynağı olan da bunlardır. Bu olaylar zaman zaman büyük sansasyon yaratacak şekilde gazetelerin birinci sahifelerini kaplar; bazan da iç sahifelerde dört bej satırlüc küçük bir haber halinde verilir. Meselâ Adana'da öz babasmı öldüren liseli kızın hikâyesi hâiâ aktüalitesini kaybetmemistir. Türkiye'deki kadınlık dramının son bir iki hafta içinde gazetelere geçen hazin gerçeklerin den hatırzmda kalan diğer birkaçını §öj'lece sıralayıvereyun: Üsküdar*da kayınbabası tarafından sekizyüz liraya başkasına satılan gelin; Elâzığ'da evlendirilmek üzer» • İstanbul'da çalıştnjr yerden anası tarafından çağırılınca, kezzap içerek intihara kalkışan kız; sevdiği e:Kekten başkasi ile evlendrildiği için bir haftahk kocasını zehirleyen genç kadın: Adapazan'nın bir köyünde yaşlı bir koca ile «gül gibi geçinen» sekiz «ortak zevce»; evli bir erkek tarafından karısınm yardımı ile kaçırılıp iğfâl edilen 14 yaşındaki kız; üyev ana elinden kaçıp İstanbul'da kadm telâllarınm eline düşerek hayatî mahvolan 13 yaşındaki yavrucak; Anadolu' nun bir ilinde dağa kaîdırılıp dokuz kişinin tecavüzüne ugrayan yine 13 yaşındaki kız çocuğu; Hac yolculuğuna çıkan Trabzon vapurundaki üç hacı adayı ile ve «dul kadınlar hacı olamaz» gerekçesiyle açıkça imam nikâhı ile evlenen 3 dul kadın. Babam göndermiyor T ••• •••• •*«• •••• •••I mmmm :>••• •••• • •• • İİİİ :::: n» : : : • •>• • ••• • ••a :::: •ifi Q Yukarıda söylediklerimizle yakuıdan ilgili olmakla beraber; ayrı bir noktada belirtmekte fayda vardır ki: Düşünce hürriyeti. yalnız entellektüe!. fikrî bir tnuhteva'ya sahip bir hürriyet deglldir. Aynı zamanda aksiyon. eylem plânına da yayılan bir hürriyettir. Kı sacası, bu hürriyet: Fikir âlemine iiişkin olduğu kadar: aksiyon alanını da kapsamaktadır. Q Şimdi başka bir nokta üzcrinde duralım: «Düşünce hürriyetUnin, bir de, doğrudan doğruya, demokratik rejim ile ilgili hayatî bir rolü vardır. Hattâ. diyebiliriz ki, «düşünce hürriyeti», . demokratik rejim açısından bir misyon'a sahip bulunmaktadır. Bu hürriyet. demokrasinin oluşmasında, işlemeslnde, gelişmesinde, gerçeklesmesinde kendine özgü endi hesabtmıza; bu son paragrafta naklettiği bir fonksiyon görmektedir. miz saym üç meslektaşımızm görüşlerine ka Böyle olduğunu anlatmak için iki aktarma yaptıldığımızı söyliyelim. Ve, sadece, bunlara şunlan ek makla yetineceğiz. Şöyle ki: lemekle yetinelim: Bir yandan, T. M. Anayasa Komisyonu raporunAnayasamız başlangıç kısmuıda parlak sözlerle dan şu parçayı alacağız: ifade ettiği üzere Milletimizin, medeniyet^ âleml «Bu tasarıda genel mahiyeti ile, kişi haklan iktiiçinde, «Dünya milletleri ailesinin eşit haklafa sahip dan smırlayıcı bir demokratik prensip olarak yer şerefli bir üyesi olarak» yer almasmı sağlamayı ve aîmaktadır... Tasarmın yeni ve temel vasıflarından birisi, şöphesiz, (demokratik siyasi hayat) kavramına O'nu, «yüceltmeyi» kendisine «amaç» edinmiştlr. Buaçıkça yer vermiş olmasıdır. nun için de; Anayasamız. çeşitli maddelerinde öngör düğü teknik hükümler ile, «iktisadî, sosyal ve kültüSiyasi hayatm demokratik olabilmesi için iktidarel kalkuıma»yı zorunlu saymaktadır. rın karşısmda halkm fikrini, reaksiyonlarmı. kısa bir deyimle (umumi efkân) açıklayacak, ortaya çıkaİşte, Anayasamız tüm ruhu. esprisi ve felseferacak, kanalize edecek vâsıta ve müesseselerin bir si ile bu «yücelme» ve «kalkınma»nın gerçckleşmehürriyet iklimi içinde çalışabilmeleri; bu vâsıta ve si bakımından; toplumumuzun temelinde, yapısında, müesseseler üzerinde siyasi iktidarın baskısı, vesayedoku5unda tarihî şartların ve tabiî tesadüflerin ge ti veva tekel'inin olmaması> lâzımdır... reği ve sonucu olarak ortaya çıkmış ve devam edeÖte yandan, tdare Hukuku asistanı sayın Dr. Salt gelmekte olan bugünkü durum ve statiikoda esaslı Gürtan'ın «ifade hürriyeti»ne iiişkin doktora tezindeğişiklikleri, reformları ön görmekte ve hattâ emret den, su nasajı buraya geçireceğiz: mektedir. Oysa gözlemimiz şudur kl: «61 Anayasası, kendisine hedef olarak seetiği düAnayasamızın ışığı altında ve gene Anayasanm tenli demokraük bir toplum. kamu oyu vücut bulçizdiği yolda ilerlemeye yönelen «sosyal uyanış, sosduğu taktirde işleyebileceğine. müessir olabileceğine yal bilinç, sosyal akış» ile Hgill düşünce ve kanaatve. Idiizenli demokratik toplumldan da ancak bu tak lere bunlar Anayasanm ve ceza mevzuatının asla lirde bahsedilebileceğine inandığı için, bütün gayreyasaklamadığı biçimde ve nitelikte oldukları halde!tini bu nitelikte bir kamu oyunun teşekkülü ve te toplum üzerinde etki yapabilecek durumda olan şekkülünün siyasi olan ve olmayan iktidarlar taradurucu ve tutucu çevreler tarafından karşı gelmek, Fından engellenmemesi noktasına tevcih etmiştîr... karsı koymak istenilmektedir. [Kamu oyu rejimi) nasıl ve hangi vâ'îtayla ortaya Öte yandan; Anayasamızın yürürlüğe girdiği günçıkacak ve fonksiyonunu görecektir? Önce nasıl orden beri; memleketin kaderine hâkim olan siyasi iklaya çıkacak sorusunu cevaplandıralım. Kamu oyu tidarlar, genellikle. bu sosyal uyanış, bilinç ve akışa ve kamu oyu reiimi. hiç şüphesiz, toplumu ilgilen öneü ,veya yardımcı olabilecek nitelikteki düşünce iiren çeşitli ve bütün konu!arın, meselelerin muhve kanaatlere karşı çeşitli çevrelerden gelen tutucu telif ve özellikle zıt görüşteki fertler ve gruplar tara ve durucu davranışları önlemek, gidermek, düzeltFından ele almması ve. en önemlisi. bunlar üzerinde, mek yerine âdeta bunlan onaylar ve desteklermiş ioyut raünakaşaları aşan kuvvetli, sert. hücum edici, şeklinde yonımlanmaya elverişli bir passif tutum karşılıklı tartışmalaruı yapılması suretiyle teşekkül içinde kalmakla; hattâ, zaman zaman, aynı paraleledecek, devam edecek, gelişecek, değişecek, yeniden de yer almış görünmekle: sosyal uyanışa iiişkin düşekillenecek ve müessir olacaktır. şünce ve kanaatlerin, sankl Anayasamız ve hukuk düSorunun ikinci kısmının, hangi vâsıtayla ortaya zenimiz açısından meşru ve hukukî olmadığı yolunçıkacağı, fonksiyonunu göreceğinin cevabı, gene hiç dakl bir intiba, fikir ve Inaneın toplumda yer almajüphesiz. muhtelif ve zıt fikir, düşünce ve görüşierin sına, git gide yerleşmesine. günden güne yayılması;erbestçe, düzenli demokratik bir toplumun gerektir na istiyerek veya istemiyerek âdeta vâsıta oludişi. emrettiği. haklı kıldığı gerçek serbesti içinde yor. ifade edilmesi olarakt<r. ileriz ki: görünürde temel hak ve hürriyetlerin korunması adına tasarlanan bu teşebbüs, gerçekte. hak ve hürriyetlere karşı sonuçlar doğurf T ^ artışmada hareket nokfamızı açıkladıktan masın! Ve, neticeten, biraz önce belirttiğimiz reaksiyoner davranışlara bir âlet hizmeti görnıesin!. •• sonra; jimdi tartışmaya girişelim: aaaa aaaa •••ı IMI Bmmm •III aııa aaıa aııı •••a »M • III • »•a •aaa aaaa aaıa aaaa Kadın dayaklan korkmazsa? H B i r başka seyahatimde Çankın* dan Ankara'ya gelirken Çubuk ilçesi yakınlarında yol kenarındaki bir pınar başında mola verdik. Pınarın oluğunda bir kadınla, 10 yaşlarında kadar bir lcız çocuğu buğday yıkamakta, pınann üst başında oturan bir erkek de onlara bakmakta idi. Erkeğin yanına gidip oturduk, selâmlaştık ve konuşmağa başladık. Adam, buğday yıkayan kadmuı kocası ve küçük kızın babası imiş. Kızını artık okula göndermiyormuş. «îşte iki sene okudu daha fazla okuyup da ne olacak? Evde anasına yardım etsin» dedi. Kendisine okumanın faydalarını anlatmağa çalışırken oluk başındaki ana ve kız da işlerine ara verip beni dinlemeğe başiadılar. Sonunda erkek birdenbire sözünü kesti: •Beyim, siz kanlannızı dövebilir misiniz?» diye sordu. «Ne müııasebet kadın dövülür mii? O erkekten zayıf olduğu için onu dövmek bir babayiğitlik değildir» cevabıru alınca, dik bir sesle: «Hayır beyim, kadm dayaktan korkmazsa iş yürümez; sizin şehirli kadınlar mektepte okuduklan için siz onlara dayak atamazsınız. Ben de kızımı daha fazla okutursam sonra kocasını dinlemez, evde rahatlık olmaz» dedi. Kızın anası da söze karışarak kocasımn dediklerini tasdik etti. Böylece zavallı ana baba, cahillikleri yüzünden. kendi öz yavrularuıın ileride kocasından dayak yemesini daha şimdiden lüzumlu ve tabiî buluyorlardı ve kızcağız gülümseyerek temiz ve saf gözleri ile bize bakıyordu. Haydi erkeğin zihniyetini bir yana bırakalım. Fakat kadının ken di köleliğine kendisinin inanmış ve boyun eğmiş olması alt ve temel yapıdaki kadmlık drammın en acıklı noktasıdır. 0 B a ş k a bir seyahatimde, ilk kez gittiğim bir 1 merkezinde şehrin 1 tâ göbeğinde, erkeğinin iki metre gerisinden, sırtında küfe ile pazara giden ve adetâ bir yük hayvanı vazifesini gören Türk kadınlannı seyrederken içimdeki ıztırap ve isyan duygusunu açıklamaktan kendimi güç alıkoymuştum. J | B i r il merkezinde savcılık yapmış olan eski bir talebemin bana anlattığı bir olay, cahil kadmın, başka bir açıdan nelere kadir olabileceğini göstermesi bakımından çok enteresandır. Olay şudur: Kırk yıl kadar önce o ilde bir erkek öldürülmüş; katil (15 yıl hapiste yatıp) çıktıktan sonra intikama uğramaktan korkarak şehirden gizlice kaçmış. Kocası öldürüldüfü sırada gebe olan karısı. sonradan Sonuç K aaı Ml naa ::: • aa ıaaa «ıaa ıaaa ıaaa ıaaa •ıı 'aaa 'aaa i: Tehlikeler D Desinatör Alınacaktır İsfanbul Telefon Başmüdürlüğünden: Başmüdürlüğümüz Desinatör ihtiyacını karjilamak üzere, yeten kadar eleman alıoacakUr. İsteklilerin şartlan öğrenmek üzere Başmüdürlüğümüz Personel Âmirliğine müracaatları rica olunur. (Basm 12293/2936) D O KI O R T, Ziya Kırbakan Oen «•< n eahreti RaHalıklan *10trh»ın btlklâ) Cad ParmakKam No w r«< M Bunlar Türkiye'de kaduılık dramının son bir iki haftada gazetelere geçen çeşitli yapraklarından sadece bir kaçıdır. Randevu evlerinde yakalananları, zina halinde tutulanları buraya katmıyorum. Bunlar ayn bir konudur. Yukarıda saydığım olaylar cinsinden olup da gazetelere geçmeyenlerin sayısını Mevlâ bilir. Ben beni büdim bileli bu gibi haberler gazetelerde veya kulaktan kulağa sürer gider. Çünkü alt yapıdaki bu dram hiç kapanmadan işleyen bir çıban gibidir. Bu, Türk toplumunun geri kalmasında çok önemli rol oynayan ve her gün kanayan bir sosyal yaradır. 2şte alt ve temel yapıdaki bu • gibi köylü veya kasabalı ka••dmlarımız 21 yaşını doldurunca her dört, hatta iki yılda bir kocası, babası veya erkek kardeşi ile birlikte oy sandığı başma gidip oyunu kullanarak bu sandıktan «milli irade» nin yarısıru çıkarır. Buna bakıp bir kısmımız «biz sandıktan çıktık» diye böbürleniriz. Bir kısmımız «Türk kaduıı hukuki bakımdan İsviçre'li kadınlardan üstündür. Çünkü Isvlçre'de kadınların daha seçim hakkı bile yok» gibi büyük ve âlimane (!) hikmetler savururuz. Bu dış görünüşün tamamen aldatıcı olduğunu bilen bir kısım vatandaşlar da: «Büyük kadınlık kitlesi Atatürk'ün açtığı yolda bugünkü kanunî haklarını kullanmasını ne zaman öğrenecek ve gerçek kişiliğini ne zaman bulacak» diye üzüntü içinde bunalır ve «İstiklâl savaşında oğiunun, kocasının, erkek kardeşinin yanmda düşmanı vatandan ko\Tna mücadelesine başan ile katılmış olan Türk kadını bugünkü gibl köle hayatî yaşamağa lâyık değildir» diye bayıflanır. Bendeniz bu son kısım vatandaş lar arasındayım. Ancak bu hayıflanma ve yakınma, bir acımadan, merhametten doğan duygusal nitelik taşımaktan çok, kadmsız toplumumuzun ve dolayısiyle milletimizin bugünkü ve yannki durumu üzerindeki büyük endijelerden doğmaktadır. Çünkü kadınlığı geri olan toplumlann yarı sömürge halinde olan toplumlar oldukları görülmekte ve görünen köyün ise kılavuza ihtiyacı bulunmadığı bilinmektedir. Gene o günlerde Adliye Bakanı Mahmut Esat Bozknrt : « Devletçilik devlet sosyalistliği ıdi. Bu kabul edildi» diye Q B i r gün Gemlik köylerindcn yazıyordu. birinde rastladığım 78 yaşlarında bir kız çocuğuna. okula gidip gitRecep Peker ise : mediğini sorduğum zaman: Hayır « Liberalizm vatan hıyanetidir» diyordu. gitmiyorum. Babam göndermiyor. Görülüyor ki, ortanın solundan daha ilerde olmak, sosyalist Kur'an kursuna gönderiyor» dedi eğilimi bcnimsemek, battâ devletin sosyalist olduğunu iddia etmek ve Kur'an kursunda, mânasını anAtatürk devrinde bir suç değil, bir iftihar «ayılmıştır. lamadan ezberlediği âyetlerden baAma aradan yıllar geçecek ve bir gözlüklü profesör sol ve soszılarını yanlışsız okudu. Gözlcrinyalizm kelimelerinin demagojisinde ortanın solunu ve CÜ.P.'yi den zekâ fışkınyordu. Yine düşünkandaklamak çabasına girecektir. Çünkü Atatürk ölmüstür, ve düm: Memlekette bunun gibi milMustafa Kemal'in canh günlerinde : yonlarca erkek ve kadın zekâsı na« Biz devlet sosyalistiyiz, devlet sosyalizmi yapacağııa dlyen sıl küflendiriliyor, nasıl barcanıHalk Partisi. komprador mütegallibe sultasınds kişiliğinl yitlryor ve nasıl sonüp gidiyor? Halmiş. yiyicilerin, fırsatçılann partisi olmuştur. buki böylelerinin aydınlık bir katşte Halk Partisini ba halinden kurtarmak Istiyenlerin karfifa halinde yetiştiriimesi 1015 yıl sındaki satılmışlar Türkiyenin içine itildiği karanlıkta dfivslannı içinde yurdumuzu Orta Çağ hayayürütmek çabasındadırlar. tından kurtarabilirdi. tsmet Paşa 1920'leri yaşamıştır, 1960'ları da yaşıyor; kendi lfaJ^Türkiye'deki kadının gerçek desine göre tecrübelerinden daima ders almasmı bilmiş bir liderdurumunu açık seçik olarak göstedir Inönü.. öyle' sanıvorum ki, en bövük flerslefi de seksen yaşınren gözlemlerimden bir tanesini de dan sonra bugünlerde aîmaktadır; Türkiyenin Mr talihsizliği de şehir hayatından verecegim: İstanişte budur. bul'da çok zengin, okumuş ve Hicaza da giderek hacı olmuş bir kişi, kız ve erkek çocuklarını, gelin ve damatlarını ölümünden önce ça ğırıyor ve onlara: «Mirasımı ara •••••••••••»•••••••••••••••••••••••••••••• aaaaaaaaaaaa nızda eski hukuka göre paylaşınız. Medenî Kanuna göre değil. Eğer içinizden biri ben öldükten sonra bu vasiyetimi tutmaz da Medenî Izmir'in taıunmış tüccarlarından merhum Suat Öktem'in eşl, Kanuna göre hisse isterse. ona hakÜlker, Ülgür ve Bülent öktem'in biricik anneleri, Y. Müh. Feyzulkunı helâl etmem» diyor. Adam lah Olgür'ün kayınvalidesi, Çakıl Ülgür, Tunç Ülgür ve Ali öktem'in öldükten sonra her biri okumuj anneanneleri ve babaannesi olan çocuklan babalarının vasiyetini yerine getirerek mirası eski usule göre paylaşıyorlar. Yani kız çocuklan erkek çocuklarımn yanâni olarak 18.3.1967 günü Hakkın rahmetine kavuşmuş ve 19.3.1967 sı kadar pay alıyor. Bu olayda çogünü Zincirlikujm'daki ebedl istirahatgâhına tevdi edilmiştir. cuklara bir şey dediğim yok. BaMevlâ rahmet eylesin. balarının son arzusunu yerine getirmek onlar için insanî bir vazife. Fakat babanın zihniyetine baCurnhuriyet 2946 kmız. Erkek ve kız evlâtlan arasında fark gözetiyor ve bu da Türkiye Cumhuriyetinin ilânmdan 43 yıl sonra İstanbul'da oluyor. V E F A T Bn. NADÎRE ÖKTEM ACI BİR KAYIP Kiirsıive bırakılan pusula Q B u konu ile ilgili başka bir ınüşahedem daha acıklıdır. Evvelki yıl tstanbul Hukuk Fakültesindeki bir dersimde eski ve yeni Mlras Hukukundan bahsettikten sonra Medeni Kanunun .erkek ve kız çocuklarını miras bakımından eşit hale getirmesinin adalete ve insanlığa daha uygun olduğunu söylemiştim. Ertesi derste öğrencilerimden biri kürsü üstüne ünzasız bir pusula bırakmış. İçinde şöyle yazıyordu : «Efendim: eski hukuk erkek çocuklara daha çok miras payı tanırnıştır, çünkü erkek kendisine kalacak mirası kadmdan daha iyi kullanacağı için böyle kaide konulmuştur. Bu daha adaletli değil midir?. Itiraf edeyim ki şaşırdım. Çünkü 33 yıllık hocahk hayatımda ilk defa böyle bir düşünce ile karşı karşıya kalıyordum ve bunu düşünen kimse, mirasının eski usule göre paylaşılmasını isteyen yaşlı hacı efendi değil, Cumhuriyetin ilânından 20 yıl sonra doğmuş, 2122 yajlannda bir gençti. Eski hukukun özlemini taşıyordu. Ona bunu kim bilir kim aşılamıştı? Bazılannı zikrettiğim bu gözlemler gösteriyor ki, hukuk düzeni, hukuk kurallan ancak halkın ruhuna yerleştirilmekle bir anlam kazanmaktadır. Bu yapılmadığı sürece yüzeyde kalmakta ve «Sandık» tan da, her defasında, Inanmı insanlann gerçek demokrasisi yerine, en sinsi ve iki yüzlü bir fasizmin tohumları cıkmaktadır. Merhum Miralay Hüseyin Hüsnü bey ile Rerika hanımın oğlu, Merhum Doktor Selâhattin Çetinsoy'un ağabeyi, Secahat Çetinsoy'un kıymetli eşi, Refika Çetinsoy'un Babası Em. Tüm?. SEYFETTiN ÇETiNSOY 18.3.967 günü vefat etmiştir. Çenazesi 20.3.967 Pazartesi günü öğle namazuıı müteakip Şişii Camiinden kaldınlarak Zincirlikuyudaki ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir. Tanrı rahmet eylesin. Cumhuriyet 2947 DUYURU PERUKA VE İLAVE SAÇLARI İŞLETMESİ BAYRAM MÖDDETİNCE DE SATIŞ GALERİSİ ve SALONLARIYLA HİZMETİNİZOE OLACAĞINI MÜjDELER. Adrn : LÂLELİ OROU CADOESİ 212 T.l. 2 7 12 5 1 1 Reklâmcıhk (1037) 2921 Mimarlar Odasından İZMİB BELEDİYE SARAYI YARIŞMASI KOLLOGYUMU 10. Nisan 1967 günü saat 17.30 da İzmir Fuarı İspanya pavyonunda yapılacaktır. Sorulann en geç 3. Nisan. 1967 gününde Mimarlar Odası Izmir Şubesi Emlâk han 107 de bulunacak şekilde postalanması rica olunur. Cumhuriyet 2944 YARIN Hukukî ve iktisadi durum DOKTOR APIKOGLU KAROE$L£R'in MUHAKKAK OLSUN ır 7S Gelenek ve görenek ukarıda bazı misâUerini verdiğim olaylar üzerinde, derinliğine inmeğe iüzum olmadan, şöylece yüzeyde bir düşünceye varılırsa derhâl şu bilince ula(ilır; 1967 Atatürk Türkiyesinde Ü N t V E R S t T E L İ L E R Kövlerinizde Okul Inşasına Yazın Yardım Ediniı. İYİ AHLÂK DERNEĞÎ Y Süreyya Atamal Op. ürolog Taksim Sıraselviler 105/4 Tel: 44 57 44 .161^227872 Telg. NAMLISUCUK