27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
VVARREN KOMİSYONÜ KENNEDY'NİN SIRTINDAKİ YARAYI, F.B.İ. RAPORLARINA RAĞMEN GÖRMEZDEN GELMİŞTİ Beş kurşun atılmıştı dıktan sonra, muhafızlarından Roy Kellarman otomobilin arkasına fırlamıs ve Kennedy'Iere yardıma çalışmıştı. Kellerman, çeşitli sefer verdigi ifadelerde aynı şeyi tekrar etti: Otomobilin arkasına atladığı anda, Kennedy'nin «Allahım vuruldum!» dedigini duymuştu. «Bir adam «Allahım vuruldum!» diye ne zaman bağırır? Herhalde kurşun havada uçarken, vücuduna isabet etmezden önce değil. Hele, gırtlağını delip geçen bir kurşundan sonra, ağzını açıp tek kelime etmesine imkân hiç yoktur bu ada mın.... Halbuki, komisyona göre lik kurşun Kennedy'yi gırtlağından vurmuştur. Kaatil ımd ı ! Derleyen t Gonnaly'ler lk kurşun konusunda Vali Connaly de Roy Kellerman'ı doğruluyor. 27 eylul 1964 deki bir mülâkatında, Vali C.B.S. televizyonunda şöyle konuşmuştu: «Eksperler, Kennedy'nin ve benün ilk kurşunla vurulduğumuzu söylüyorlar. Buna inanamam! ilk kurşunun sesini duydum ve ne ol duğunu anlamak için geriye döndüm. Bu dönüşten snra vücuduma kurşun girdiğini hissetüm. Epey zaman geçti bu arada.» Connaly'nin kansı da, Kennedy ve Connaly'nin ayrı kurşunlarla vurulduğuna yemin ediyordu. Ve biz yine Mark Lane'in ajıklamalarına dönelim: «Komisyonda yanlış olarak belirtilen durumu yeniden gözden ge çirebiliriz: «İki ajanın da tesbit ettiği gibi, ilk kurşun Başkanın sırtına, omuzunun altına saplanmıştı. Bu kurşun, Başkanın ceketindeki ve gömleğindeki delikten de anlaşılıyor. Enseden girip gırtlaktan çıkan bir kurşunun, elbisenin sırtmda delik açabilmesini anlamıyorum. «Devam edersek, sırta giren ilk kurşundan fonra Başkan, «Allahım vuruldum» diye bağv racak ve karşıdan, tepen gelen ikinci kurşun bogazına isabet edecekti. Bu kurşınun gırtlakta «giriş» yarası açtığını, yani komisyonun söylediğinin hilâfına arkadaki kitap aeposundan gelmesine imkân olmadığını, Dallas'lı doktorlar belirtmişlerdi. Üçüncü kurşun gerıden gelip Connaly'yi vuracak, dördüncü ise arabadaki kimseye değmeden karöseriden sekecekti. MEHMET BARLAS Kurşun izlerinı sonradan F.B.I. ajanları tesbit etmişlerdi.. Ayrıca seken kurşunun yola çarptığı zaman sıçrattığı parçadan ötürü, yoldaküerden .lames Tague yüzünden yaralanmıştı. sından kopardığı parçayı geriye doğru fırlatan bu kurşunun önden geldigini (koraisyona pöre, Oswald, arkadaki kitap deposundan atmıştır.) isbat etmiştik. «Neticede, tcafik işaretine isabet eden diğer bir kurşunu da saymazsak, beş kurşun atıldığını söyleyebiliriz. Bunlardan üçü Başkanı, bir tanesi ise Vali Con naly'yi vurmuştur.» Mark Lane, üç kurşun attığını isbat edemedikleri üswald'a, beş kurşun attırmıs olmamak için, Warren komisyonunun bu konuyu karanlık gestiğini iddia ediyordu. B eşinci kurşuıı, Başkanın kafatasına isabet eden öldürücü kursundur. Kafata Beşinci Robert Kennedy, ağabeysinin katlinden doğabilecek bubranı, sessizlikle geçiştinneye çalıştı. Şimdi O'nun gayesi, bir suikasta jfiden aydınlar iktidannı. siyasî yolla yeniden ele geçirmektir Artık Johnson'la da yolları ayrılmıştır iyice. Robert özellikle dış politikada en sert bir mubaliftir şılmaktadır. Alalım Kennedy'yi vnran silâh, ya da silâhlardan atılan kurşunlann sayısını.. Warren raporuna göre, soikast anında Oswald üç el ateş etmiş, bnnlardan ikisini isabet ettirmiştir. Kurşunlardan birincisi (iddiaya göre) Başkanın ensesinden girip gırtlagından çıkmıştır. Bu kurşunun, önde oturan Teksas Valisi Connaly'i de yaraladığı ileri sürülmüştür. Rapor, ikinci kurşunun isabet etmediğini, üçüncünün ise Kennedy'yi başından vurarak öldürücü yarayı açtığını belirtiyor. > uı. swald'ın, kötü bir nişancı oldugnnn, elindeki Carcano silâhının bu kadar hızlı ateş edemivecek kalitede bnlnndufnnu vâkıalarla vermiştik. Atılan kurşunların sayıst da, Komisyon için yüzkarası bir yanlışlığı işaret etmektedir. Avukat Mark Lane bu yanlışlığı şöyle anlatıyor: «Hatırlanacağı gibi, Başkan ilk yarayı al ennedy suikastının bir komplo eseri olduğunu ispat eden delillerin bir kısmını ele almış ve Warren Komisyonu raporunun tutarsız yanlarını ortaya koymaya çalışmıştık. Fakat bu rapor, âdeta baştan aşağı dayanaksız noktalara oturmuştur. En önemli parçalar incelendiği zaman bile, mutlaka bir yanlışlıkla, daha doğrusu «kasıtlı yanhşhklarla» karşıla K İ 0! w Toronto Star, snikastın ertesi günü Amerikan bayrağını kanlanmış olarak gösteren bir resim basmiştı Yalan Osfvald tek suçlu mu? Diğer yara omisyon, atılan kurşun sayısında da yanlış şeyler söy lemişti. Otopsi üzerine rapor yazan iki ajan, Sibert ve O'Neill, Başkanın sırtuıda bir parmak derinliğinde bir kurşun yarası olduğunu keşfetmişlerdi. Kurjun da orada duruyordu. K arren komisyonu, O»wald'ın attığım iddia ettiği kurşunIar bakkında da açıkçası «yalan» söylemişti.. Rapora göre, Oswald'ın tüfeğinden çıkan kurşunlar Olin Mathieson şirketi fabnkalarında yapılmıştı. Halbuki Mark Lane, fabrikaya yazdığı mektupta bu şirketin 1944 den beri 6,5 müimetrelik Carcano kurşunu imâl etmediğini öğrenecekti. 19 senelik bir kurşunla, Oswald fiibi kötü bir nişancı, hareket e den bir hedefi vurmuçtu komisyona göre» Ve aksi isbat ediliyordu YARIN BU YALA\XAR NE OLACAK ? Dişi Bond MODESTY BİAISE ISTANBUL 06.25 06.30 06.45 06.50 07.00 07.05 07.30 07 45 07.50 07.55 06.00 08 20 08 40 09 00 09.10 09 30 09 45 10 00 10 15 10 25 Acılıs. Droeram Türküler eecidi (1) Konusma Türküler eecidl ( I ) Köve haberlfr Sabah melodileri Haberler v e bava durumu Kücük ilânlar Stüdvo G'den Istanbulda buün B u sabah sizınle Kücük orkestra Viyolonsel soloları Kentlmizin sorunlan M.Demirkırandan sarkllar Valsler Sabah türkülerl Müzik kutusu Ev kadını ile röDOrtal Ev kadınımn Türk müzijinden istekleri 1040 Ankası varjp ^ .„»» II.OO Kısa haberler ^ " r " . 11.05 Sabah konaeri : 1140 CUan melodileri 12 00 Ismet Sıral orkestrın 12 10 Kücük ilânlar 12.15 C. Cevhercicekten türküler 12 30 Üsküdar Mu&iki CemLreti 13.00 Haberler. R. G. de buKün 1H.20 Stüdvo G'den 13 30 Rek'.âm nroaramları 1400 Güzlde Kasacıdan sarkılar 14.20 Dans orkestraları 1450 ODera sahnelerinden 14.35 Saz eserleri 15.40 Oyıın havaları 1555 Kısa haberler 16.00 Mikrofonda senelik 16.5 Cocuk bahcesi 17.10 Kardes okullar 17.20 Kısa haberler 17.25 Yurdun sesi 17.50 Reklâm Droeramlan 19.00 Haberler v e hava durumu 1940 Kücük ilânlar 19.45 Stüdyo G'den 20.00 Ramazan Sensesten türküler 20.15 Türk vorumcuları 20.35 T. Kormandan sarkılar 20.55 24 saatin olavları. K. ilânlar 21.15 Klâsik Türk musiki koroau 21.40 Kücük ilânlar 21.45 Sevdiklerinizle beraber 22.00 Reklâm proeramları 22.45 Haberler v e hava durumu 23.00 Radvo vavlılar tophıluiu 23.20 Oda müziSi 23.55 Proeram 24.00 Kaoanıs ISTANBUL 1L RADYOSU 16.55 Acılıs v e DroBram 17.00 Sizin lcin 17.30 Kücük konser 18.00 Ivi aksamlar 18.30 Senfonik müzik 19.00 Cesitli melodiler 19.30 Aksam konseri 20.15 Genclerle beraber 21.00 Ooeralardan seemeler 21.45 Hafif müzik 22.00 Gece konseri 23.00 Caz müzifti 23.30 Cesitli müzik 24.00 Gece varısı icin 00.30 Hafif müzik 01.00 Program v e kapani] BULMACA 45 6 8 9 i 3 1 234 56789 11 1 1 1 < i«««««> ; II • M kaç tane taşır, «geniş sayılacak le! 7 Putbol durumda» m&nasına bir söz ve revlilerden, bir bir takı. 3 Hileciler karşılann O3456789 dakileri aldatmak için bu türlü tertiplere girtşirler, ateşin vücut^ ta açtığı yara. 4 Istanbulun ilçelerinden birl, bir zaman parçasırun tersi. 5 tstenüdigi zaman derhal yapılabilinecek işler için böyle bir terim kullanılabilir (bir edat ve bir söz). 6 Çevrilince iki nota arka arkaya belirir, söy llıınHM nudıı" • •" hlll<dUmt< tekl* maçmdaki göerkek adı. 8 Kollanmızın vil cudümüze yapıştığı köşenin dörtte ikisi, Ka radeniz kıyısı U lerimizden birintn halkından. 9 «Sade kah/e» ler bu du rumdadır (iki söz). # SOLDAN SAGA: . 1 «İçkl içmeye mabsus küçük .Çardağı dolu değil» anlamına iki S5z. 2 Borcunu verememe hali. 3 Toprak atmaya mahsus araç. 4 Konut, bir şeyin alev alırken çıkardığı seslerden, nota, 5 Erkekierin adlarının önline getirüen nazik söz, sayüardan. 8 «Bık ve yaka silk!» anlamına bir emir, düzenli olarak sıraya konmuş durumdaki şeylere böyle denilir. 7 Dostumuz Pakistanm kuruculanndan, çevrilince bazı binek hayvanlarının boyun kıllan belirir. 8 Dertlinin veya üzüntülünün çektiği ve duyduğu, bir parola. 9 Dil tutukluğu. DÜNKt 8OLMACANIN HAUJBrLMIS SEKLJ NASIL HALLEDİLECEK lukandald rakamb btümacad» «adece 4 tane anahtar (ipucu) ve 8 tane sonuç vardır. Bos olan 12 karenin içine 1 den 9 a kadar uygun birer rakam koyarak ve top YUKARIDAN AŞAĞIYA: •ama, çarpma, çıkartma, bölme işaretlerine dikkat ederek »oldan 1 Kaybolan şey bunlara varıncaya kadar her tarafta aranır sağa ve yukandan aşağıya bnlmacada gösterilen sonnçlan bahmuz. (iki söz). 2 Herkes ondan bir Biras vaktinizi alır anu, bos vaktinizl ho$sa ceçirmia ohmannz. TIFFANY JONES / • \ sıu ec / O *1 rr flSK ve ÖLÜM « N'olur, gidin, n'olur!» • Söyle nedir mesele.» « Hayır. hayır, söyleyemem. N'olur.».» Durdular, dinlediler. Yaklaşan ayaksesleri kapının önünde durdu. Kapı vuıuldu, babası seslendi. • Efendim?» Dr. Mahon aşağıda. Gelebilir misin?» İki kadın bakıştılar. Margaret: «Gel» dedi. Cecily'nin gözleri gene kapkara kesildi. Titreyerek: «Hayır, hayır!» diye fısıldadı. Babası gene: «Sis?» diye seslendi. Margaret: «Evet de» diye fısıldadı. | • Evet, baba. Geliyorum.» « Peki.» Ayaksesleri geri çekildi. Margaret kızı kapıya doğru çekti. O direndi. Telâşla: «Bu biçim gidemem» dedi. « Gidersin gidersin. Bir şey yok. Gel.» Onlar içeri girerlerken, Bn. Saunders, sandalyesinde asker gibi, ciddi, dimdik oturmuş, «Sorabilir miyim... O kadın bu işe ne karışıyor?» diyordu. Kocası bir yaprak cıgarasmı çiğniyordu. Papazın yüzüne dökülen ışık onu yıpranmış kurşuni bir maske gibi gösteriyordu. Cecily ona doğru koştu. « Joe Amca!» diye haykırdı. Annesi, sert sert: «Cecily!» dedi. «Ne demek bu! Bu kılıklan inilir mi?» Papaz, kocaman, kapkara, ayağa kalktı, kıza sanldı. Cecily, ona asılarak, gene: «Joe Amca!» dedi. Bn. Saunders: «Hadi, Robert...» diye bir şey söyleyecek oldu ama, papaz onun sözünü kesti. Kızın yüzünü yukarı doğru kaldırarak: «Cecily» dedi. Cecily çenesini kıvırarak yüzünü onun ceketine yasladı. Bn. Saunders: «Robert» dedL Papaz, üzgün üzgün: «Cecily» dedi, «Birlikte uzun uzun konuştuk. Biz diyoruz ki... annen, baban...» Cecily, içini olduğu gibi gösteren o saçma elbisesinin içinde kımıldadı, babasına bakarak: «Babam mı?» diye haykırdı. Babası, onunla göz göze gelmemeye çalışıyor, oturmuş, ağır ağır cıgarasını kemiriyordu. Papaz sözünün arkasını getirdi: « Biz diyoruz ki sen yalnız... yani sen...» Durdu, sonra sözlerini: «Donald ölecekmis, Cecily» diye bitirdi. Cecily, körpe bir ağaç gibi esnek, adamın koluna doğru geriye atıldı, yüzünü görmek için büküldü, gözlerini dikti. « Ah, Joe Amca! Sen de mi bana karşı oldun?» diye çılgınca haykırdı. IX George Farr bir haftadır hayli içiyordu. Ar Vtfilliom FAULKNF Mmbb 3 92 1 konuveresim.AYHANBAŞOĞLU BEYAZGÜL A NKAR A Acıli3. Droeram Günaydın Köye haberler Kutlu Payaslı ve Yüksel Kioten sarkılar Haberler ve hava durumu Haberler ve hava durumu Sabah müziEİ Ankarada bueün Kücük ilânlar Her telden Kücük ilânlar Hacer Bulustan türküler Günümüz Sorunlarımız Sabah konseri Kısa haberler ve K. ilânlar Arkası varın Esitim radvosu (1% Müzik Fiziâe Kiris Melodiden melodiye Cocuk bahcesi Konser saati Öele müziai Kıbrıs saati Kücük ilânlar Sarkılar ve ovun havaları Haberler. R. G. de bueün Plâklar arasmda Reklâm Droeramları Cocuk bahcesi N. Dadaloeludan türküler M. Armagandan sarkılar Hafif müzik Kısa haberler ve K. İlânlar Eğitim radyosu (2\ Müzik Fiziee eiris Hafif müzik Mikrofonda eenclik Kısa haberler ve K. ilânlar Yurttan sesler N. Ersözden sarkılar Reklâm Droeramları Haberler ve hava durumu Kücük ilânlar M. Türüneden türküler Uykudan önce Tikret Kozinoeludan sarkılar Hafif müzik Kücük konser 24 saatin olavları. K. ilânlar Erkekler toplulueu 20. Yüzvıhn eetirdikleri T.B.M.M. saati Hafif müzik T. KarabulutUn türküler Haberler ve hava durumu Konser salonundan Gece varısına doeru Program ve. kapar.ış . . . kadaşı, o birahane tezgâhtarı, «Bu gidişle deli olacak» diyordu. Oranın bir özelliği, bir gelenek olmuştu: Şehrin ayyaşlan bile ona saygıyla bakmaya başlamışlardı; onu adıyla çağırıyorlar, ona karşı ölmez bir bağhlık gösteriyorlardı. Dövüşken, delişmen, ağlamaklı sarhoşluk halleri dışındaki aralarda, canavarca bir sevinç gibi, kafese kapanmış bir hayvan gibi, işkenceyle yavaş yavaş ölüme sürüklenen bir adam gibi, mahvedici bir umutsuzluğa kapıldığı da oluyordu: Küçük çapta bir tekdüzen acı. Yalnız, genel olarak, oldukça sarhoş kalmayı da başarıyordu. Kjzın daracık gövdesi, çınlçıplak, tatlı tath ikiye aynlıyor... bir tane daha iç... öldürürüm seni kızın peşini bırakmazsan... benim kızım, benim kızım... onun daracık... bi tane da iç... ah, yarabbim, ah yarabbim... tatlı tath ikiye aynlıyor bir tane daha... iç, ne umurumda, ah, yarabbi, ah, yarabbi, ah, yarabbi, ah, ya rabbi... «tyi» kimseler sokakta artık onunla konuşmuyorlardı ama. özellikle küçük şehirlerde, her yerde de «aşağı» tabakada hep olduğu gibi, gelişi • güne! tanıdıklar, gerek beyazlardan, gerek araplardan arkadaşlar, bir bakıma, ona değer verlyor, koruyorlardı. Kızartma kokulan arasında, gürültü arasında, muşamba kaplı bir masada gözleri cam gibi, oturuyordu. Genizden gelen bir ses, pek korkunçcasına «Sarmaşımk çiçekkkkleri, sarmaşık çiçekkkkleeeeriiiiiii» diye türkü söylüyordu, bu melodiyi de saatli bombsnm saati gibi tekdüzen ufak bir se düzgün aralıklarla kesiyordtı. Şöyle: Yon (tik) ca (tik) (tik) çi (tik) çek (ük) leeeo (tık) rüiii (tik). YarundE yeni arkadaşlanndan iklsi oturuyordu, kavga ederekten, tükürerekten, el ele tutuşaraktan, gramofon plâğının o çatlak bitmeztükenmezliği iteerine aflayaraktan. Plâk blr sakarin ateşliliglyle: «Yoncaaa çiçekkkleeeeriii» deyip duruyordu. Ses alçalınca. pis bir aralığa, ondan daha pis bi mutfağın arkasmdaki pis bir aralığa geçip Georpe Parrtn vtskisinden Içiyorlardı. Sonra döntip geliyorlar, plâğ) bir daha koyuyorlardı, başka türlü vıkanmayan yanaklarmdan aşağı bol bol gözyaş lan akarken el ele tutuşaraktan. «Yon caaa çi çekkkkkkk leeeeriiü...» Gerçekten kötü ahşkanlıklar can sıkıa, kot •eylerdir. Dünyada hiçbir yaşayış bu sözde «çicekli yol» kadar güç değildir, bunun kadar hem gövde gücü. hem kafa gücü istemez. «Yonca çiçekleri...» ...Biraz sonra farkına vardı: Bir süreden berl biri onun canını sıkıyordu. Gözlerini kısarak baklı, en sonunda tanıdı: Üzertnde haltalardar berl tabaklan kuruladığı belli bir önlük, oranm sahibi. George, güçsüz, yıvışık bir dövüşkenlikle: «Na istiyorsun be?» diye sordu. (Arkası var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle