03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Halk sağlığı ve hayat pahalılığı Dr. Erdal ATABEK Tltak TkMplari BirllJJ Baskanı KALKINMA DEMOKRASİS| Topyekun tehlikedeyiz Dfln SenatSr Haydsr Tunçkanat'm Millî Savunm* Bfitçesi konnsnnda Senatoda yaptığı konuşmanm tamamını okudum, Keşke bn konnşmanın tümü bir broşür halinde basılsa, ve vatandaşUra duyurulsa» Gerçekte köşemi, dörtbeş gün Tunçkanat'm Millî Birlik Grnpn adına yaptığı konuşmaya ayırmak isterdim. Bn mumkün olmadığı için bugün gazetelere geçmemiş bazı parçalarmı «nnmakla yetiniyorum. Tunçkanat, Türkiyenin Amerika tarafından nanl knllanıldığını delilleriyle açıklıyor : «Amerika B. Devletleri ülkesinin, nükleer başlıklı balistik füzelerin menzilleri içine girmesi, Sovyet Rusyaya büyük bir ferahlık vermis, Amerikalılan ise, eski harb stratejilerini, (yanı, harbın ilk anmda Rusyaya karşı nükleer silâhlann mümkün olan suratle ve bütün vasıtalarla, en fazla sayıda kullanılması şeklindeki stratejilerini) değiştirmeye sevketmistır. Halen, Amerika B. Devletlerinin benimsemiş olduğu «kademeli harb stratejisi» adını verdıkleri yeni stratejiyi, Amerikanın eski Kara Kuvvetleri Komutanı ve sonra Güney Vietnamda Amerikan Elçisi ve Amerikan harb stratejisini uygulayan General Maxwell Taylor'un «Uncertain Trumpet. adlı kitabından tercüme ettiğimiz bir pasajdan anlamağa çahşahm: Sayın General Maxwell Taylor diyorlar ki; «Her iki tarafın da, birbirini felce uğratacak ölçüde tahribat yapabileceği, sınırsız nükleer bir harbte, tarafların genel bir atom harbini başlatmadan önce, gittikçe artan yüksek seviyede bir taktik yapacaklannı farzetmek akla uygundur. Gerçekte, eğer her iki blokta akıllı kimseler tarafından idare ediliyorsa ki, bunu böyle farzetmek doğrudur, bu kimseler genel bir atom harbini yalnız ve ancak son vahim bir hareket olarak başlatacaklardır. Genel bir harbe müncer olmadan büyük çapta askerî harekât olabilir. Çünkü, aynı şartlara göre, muhasamatı mahalli bırakmak tarafların karşıhklı menfaatleri icabı olabilir. Benzer sebepler arasında, şayet kullamlmaları önlenmese dahi, atom silâhlarının, harbin genişlemesindeki neticelerinin önceden kestirilmemesi korkusu ile, mahallî harblerde kullanılmalarının sınırlanması da muhtemeldir. Atom silâhlarının kullanılmalarının sınırlanması temayülü, muharebe sahasının asıl sahibi olan millet tarafmdan da desteklenebilir. Bu millet muhtemelen, saldırıya mukavemet etmesi için bizim kendisine askerî yardım yaptığımız bir dost olacaktır.» Buradan şu sonuçları çıkarmak mümkündür : Amerika, nükleer bir harbin kendisini felce uğratacağını bildiği için, böyle bir harbi azami ölçüde mümkünse ve sonsuz olarak geciktirmek için her çareye başvuracaktır ve bunda kararhdır. Washington Moskova arasındaki kırmızı telefon hattı da bunun için kurulmuştur. Bu geciktirme hareketi şöyle yapılacaktır : Amerika ve Sovyet Rusya topraklarının dışında seçilecek veya ihtilâf konusu olacak bir ülkede evvelâ konvansiyonel silâhlarla harbedilecek, (Güney Vietnamda olduğu gibi), şayet müzakerelerle bir anlaşmaya varılamazsa, bu ülkede taktik nükleer silâhlar kullanılacak, eğer bu da arzu edilen sonucu vermezse, müzakere ve anlaşma için ilk nükleer roketler ikaz veya ihtar mahiyetinde atılabilecektir. Bu harbin cereyan ettiği topraklar, Amerikanın mütecavize karşı koymak üzere askerî yardım ytptığı, üsler kurduğu dost bir memleketin toprakları olacaktır. Fransamn NATO'dan aynlmasının başlıca sebeplerinden biri de muhtemelen budur. Amerika kendi topraklarını ve halkını atom taarruzlarından korumak için kendinin dışında yardım yaptığı dost ülkeleri kurban etmeyi göze almış görünüyor; bu şartlar altında NATO nasıl çatırdamasm! (...) NATO'nun millî gunırumuzla bağdaşmıyan ve askert haysiyetimizi yaralayan bir cephesi daha vardır. NATO'ya,ılk girdiğimiz zaman, acemî politikacılann aleti olan bir kısım kumandanların da katılmasiyle bütün Türk Silâhlı Kuvvetleri NATO emrine verilmişti. NATO'ya üy e devletler NATO'ya kattıklan güc nispetinde deniz, hava ve kara kuvvetleri kumandanlıklarını kendi uhdelerine almışlardır. Ingilizler, Fransızlar, îtalyanlar, Almanlar ve hattâ Yunanhlar, kendi denizlerinde, karalarında ve havalannda, kendi kuvvetlerinin harbte ve sulhte sevk ve idaresinden evvelâ kendi milletine, sonra da NATO'ya karşı sorumludurlar. Bizde ise, sadece Deniz Kuvvetleri Komutanı Karadenizde Türk Dz. Kuvvetlerini millî ve NATO Komutanı olarak sevk ve idare eder. Hava Kuvvetleri ile Kara Kuvvetlerinin tümünün sevk ve idaresi Izmirdeki NATO Karargâhmın emrine verilmiş olup orgeneral rütbesindeki ordu komutanları, Amerikalı tümgenerallerin emri altındadır. 1 inci Dünya Harbinde Alman olan bazı kumandanlann Alman çıkarlarını korumak amaciyle Türk ordularını nasıl kırdırdıklannı pek iyi biliyoruz. O halde, kendi silâhlı kuvvetlerimizin sevk ve idaresi niçin bizim elimizden ahnarak daha küçük rütbedtki Amerikalı generallere verilmiş? M. Savunma Bakanı konuşmalan esnasmda bunnn yanlı» olduğunu ve Türk Ordusunun Türk kumandanlan elinde olduğunu söylerse, "Kendilerine peşinen söyleyeyim ki gerçeği saklamak için böyle bir tevile gitmesinler. Durum budur. Ve bunu saklamağa da imkân yoktur. NATO'nun içinde kurulması için büyük gayretler sarfedilen vurucu çevik kuvvetler hususunda da hükumeti uyanık ve tedbirli olmağa davet ederiz. Bu, bir milletin iç işlerine dolaylı değil de direkt olarak müdahaleyi hedef tutan uzun vâdeli bir plânın ilk safhasını teşkil etmektedır. Milli kuvvetlerimiz zaten elimizden alınmış, fakat ne de olsa kendi topraklanmız içerisindedir. Fakat, bu çevik kuvvetlere katıldığımız takdirde, o birliklerin ne kumandası ve ne de sevki idaresi elimizde olmayacağı gibi, bizim arzumuz dışında başka maksatlar için de harbe sevkedilebileceklerdir. NATO müşterek atom gucu de bundan pek farklı değil, kullanma yetkimiz olmayacak fakat, kullananın bütün sorumluluğunu peşinen kabul edeceğiz. Bunlar çıkar yol değil, yol yakınken kendimizi bu tertiplerden kurtaralım.» İşte size nzman bir askerin çörüsfi... Ama bn sörfiş gerçefe oylesme oturnyor ki. kendini bilen her vatandaşın katılmamasına İmkân yoktnr. BMM. zabıtlanna geçmiş olan bu tarihî konnşraa, iktidann dnrumnnu büsbütün tesbit etmektedir. Çünkü bir gün insana sorarlar : k ü r s ü ! e r i n d e n ÇIKIŞ YOLU ıMemduh AYTURı BAŞBAKANLIK D.P.T. ESKİ MÜSTEŞARI milletleri arasmda eşit haklara sa ilerlememenin gerçekten bir cıkma hip olmak özlemi sağlam bir temel za düşmek olduğunu teslim edebilirden ve müeyyideden mahrum ise, lerse esatiri günlerimizin Ergenekosözde. kalmağa hiç mânâ ifade etme nunu bir de 20 nci yüzyılın ortasınmeğe mahkumdur. Asya'nın, Afri da yaşamış oluruz. kanın istiklâllerini yeni kazanmış milletleri ile Devletler Hukukunun nazari kurallan bakımından eşit sayılmak bizim bildiğimiz ve özledi ğimiz eşitlik olmasa gerektir. eni hükümlerin tatbikata konuBu itibarla eşitlik yâni (dış baluş ölçüsüne temas eden 53 üncü rış), Atatürk'ün deyimi ile cCihanmadde buraya kadar sıraladık da Sulh» ancak birinci kısımda tâ rifini yaptığımız, üstünde mutabık larınuz üzerine bir başka açıdan bir kalmağa mecbur bulunduğumuz, daha eğilmemizi zorunlu kılmıştır. bir kalkınmanm yoluna ciddiyetle Çünkü bu madde «Devlet bn bolümde belirtilen iktisadi ve »osyal girmek suretiyle elde edilebilir. amaçlara ulaşma ödevlerini ancak Şu halde Tüık Kalkınma Hukuku iktisadi gelişme ile malî kaynaklanun, devlete, hukukilik ve sosyal rın yeterliği ölçüsünde yerine getilik niteliği vererek sağlamak istediği rir şeklindeki bir hükümle âdeta şey, yurtta sulh prensipinin; bunun bütün yapıyı romantik bir dekor ha gereklerini yerine getirerek varline getirir gibi görünmektedir. ^ mak istediği kalkınma amacı ise ci Hükumetlere Anayasanın Ill^ünhanda sulh prensibinin teminatı ol cü bölüm hükümlerini ön plânda makta; bu iki prensip birbirini ta mütalâa etmemek. müddetsiz olamamlamaktadır. Türk Kalkınma Hu rak ertelemek imkânuu hazıriayan kuku, bu suretle, millî ülküyü yal madde bu maddedir. Burada bu niz milli vicdanda ve ferdi duygu maddenin kalkınma hukukumuz ida bırakmamış ona Anayasa içinde çindeki yerini tesbit etmek çok öanlamlı bir yer vermiş olmaktadır. nemlidir. Çünkü dünyayı yemyeşil bir kır; Anayasanın fert, cemiyet ve milinsanları ve milletleri onun üzerin let hayatını doğruca etkiliyecek bu de rahatça othyan koyunlar olarak maddeleri bazan uygulanır bazan tasavvur etmeğe imkân yoktur. Bu uygulanmazsa; uygulandığı zamanXX nci asır dünyasınm da göz yu larda çelişen istikametler alıp, birbir mulamıyacak bir gerçeğidir. lerinin tesirlerini izale ederse, ne fertte ne toplumda huzur, hürriyet ve kararlılık kalır; ne de millet dünîşte burada Kalkınma Hukuku ya içinde eşit muamele ve saygı gö ren bir kuvvet olur. Bu ifadenin aksi muzun çözümlediğini sandığım en önemli mesele karşısında bulunuyo ni düşünmek, tabii nizamın kendiliruz. Mesele, «işin kolayında olma» ğinden en iyi dengeyi bulacağını, tabiî meyli ile, «devlet olarak payi fert ve toplum huzurunu kendilidar olma> irade ve özlemi etrafın ğinden getireceğini, devleti kendili daki çatışmanın başka etki ve güç ğinden kuvvetli yapacağmı söyleleri saymıyalım çözümü dâvası mekle müsavi olur. Böyle fikirleri, olmaktadır. Ya klâsik demokrası, bir milletin içinde bulunduğu ve tabiî nizamın alnımıza yazdığı gi süregeldiği hayatına devam etmediş, piyasa mekanizması ve «bırakı sinde; güçsüz devletlerin «Yeni Janız yapsınlar» seçilecek; ya da bun ponyalar haline» gelmemesinde çıların beraberinde bulunan bazı hak karı olan iç ve dış baskı gruplannın lar, hürriyetler ve rahatlıklar terk etkisile doğmuş ve yayılmış sayanedilerek totaliter bir nizama girile lar git gide çoğalmaktadır. cek muakalasmda (spekülâsyonunBu anlayış Türk şuuruna hâkim da) olduğu gibi. elde sadece iki al olamamış; Türkiye başka bir (geze ternatif kalmıs gibi görünmekte gen^de farzedilmemiştir. Türk mildir. letinin huzursuzluklara, bölünmele re düşmemesi; komşularına ve diTürk kalkınma hukuku bu İki yo ğer milletlere nazaran yavaş bir ge lu da seçmemlştir; acaba bir çelişme lişmenin besleyebileceği tehlikelerye ml düşülmüştür?. le.karştLaşmaması için demokrasi, fert w» toplum hürriyet ve huzuru içinde dengeli ve hızlı bir kalkmmanın yolu tercih edilmiştir. İşte bu açık tercih Anayasanın üelismeye düşülmüştür, iddiası cüncü bölümünün getirdiği yeni hu yukandaki iki alternatiften bi kukun mutlaka tatbikat bulmasını rini benimseyenlerce kuvvetle gerektirir. öne sürülebilecek güçtedir. Her iki Bu sebepledir ki 53 üncü maddeyi fikrin arkasında muazzam literatür hayal oyununun kapanan perdekıymetli kafalar, büyük tecrübeler, bu gibi mütalâaya imkân yoktur. O sayısız ikna yollan vardır. Türk si madde, gerçekte, yeni hükümlerin Kalkınma Hukukunun getirdiği çö hulus ve titizlikle tatbik edileceği; zümü, bu büyük sistemlerin karşı bunun bir millet hayatı içinde tıp sına dünyada akisler yapacak bir kı ölçüsüz hürriyetler ve kötüye berraklıkla çıkarmak şimdilik ko kullanılan haklar gibi ifratlara lay değildir. Fakat tam bir ciddiyet sebep olabileceği düşünülerek bel le, millî bir mutabakat halinde de li kıstaslar koymakla yetinmiştir. nenmeğe değer bir yenilik olarak Bu kıstaslar III üncü bölüm hükarşılamak mümkündür. Bunun de kümlerinin hayal değil. gerçek olnenmeğe değer oluşu, çok basit bir duklarınm delilidir. 53 üncü madde nedene dayanmaktadır: Elimizde, III üncü bölüm hükümlerinin uygu durumumuz icabı, başka bir alter lanmasında dikkate alınacak iki natif bulunmayışı. esas koymaktadır: O «İktisadi Gelişme». O «Malî Kaynaklann yeter «Durumumuz icabı başka altema liği» ölçüleri. tif bulunmadığı» fikri; bugün salt spekülâtif alanda ortaya atılmak Demek ki temel hukukumuz başicabetse idi, belki de dikkatleri bi tan beri temas edegeldiğimiz gibi le toplamak gücünden yoksun mü hesap kitap (yani bilim ve metod), cerret bir iddia olarak karşılanır ve karar yollarının ayrılmaz unsurukütleye «çare» olarak benimsetil nu burada daha büyük bir sarahat mek yolu kapalı olurdu. Ama mil le önümüze koymaktadır: «Ölçü»! let olarak bir şansımız bulunduğu Şu halde devlet, iktisadi gelişmesi nu evvelce söylemiştim. Bu tek ve ni ve malî kaynaklann yeterliğini, alternatifsiz çıkış yolunu yakın ta inandırıcı olabilecek bir yol ile tes rihimizin bir oluşması neticesinde bit etmek mecburiyetindedir. Tek yeni Anayasamız ile fiilen seçmiş inandırıcı yol ilme dayanan açık, tutarlı, ciddi eller tarafmdan hazır ve o yola girmiş bulunmaktayız. Yapılacak şey. bu kurallara hu lanmış ku\vetli bir dökümandır. Türk Kalkınma Hukukunun mih lus ile, hiç değilse bir kuşak sürebulunuşunun si, uymakta mutabık olmaktan iba rakında bir plânın rettir. Eğer rasat mevkilerinde bu bir başka nedeni de budur. lunanlar, girilmis bulunan bu yolda S O N UKALLARIN DEĞERLENDÎRİLMESİ: Dünkü yazımda kısaca tahlilini yapbğnn yeni temel hukuk kurallarmı bir başka açıdan tüm olarak değerlendirmekte Türk Kalkınma Hukukunun felsefesine biraz daha yaklaşmak bakımından fayda olacağını sanırım. O Anayasamızda, Devlete yeni ödevler verilir, fert için yeni haklar sağlanırken, nisbeten kısa sürede (malî yük) şeklinde belirecek ve bu sebeple kalkınmanın hızma ve yönüne olumsuz etkisi olacak bir tercih yapıldıgına lsaret etmiştim. Öte yandan ferdin klâsik ve sosyal hürriyetleri, 10 uncu mad denin ifade ettiği (engellerin kaldınlması); III üncü bölümde açıklanan (sınırlamalar ve araç lar); kalkınma anlayısınm gerektirdiği (hız ve yön) ile birlikte miitalâa edildiği takdirde öncekilerde ciddi kısıtlamalar lcabettirdiği sonucuna vanlır. Bunlar Kalkınma Hukukumu zun madde ve hak alanındaki, zıt istikametll sayılabilen, özelllkleridir. 0 Kalkınma Hukukumuz, Anayasamızda tecelli eden şekli ile, devlet yönetiminde yâni iktisadi, içtimai, siyasi, kültürel v.b. alanlardaki politikaların tesbitinde akıl, bilim ve hesap yolunu açıkça tercih ettiğini; tabii nizamın yurda, ferde ve topluma kendiliğinden en iyiyi, en uygunu, en âdili geüreceğine inanmadığmı açıkça ortaya koy muştur. Pazar şartlarının. piyasa prensiplerinin ve dıj ticaret serbesti sinin yeni hukuk kurallarınm tahlili sırasında isaret ettiğimiz fert ve toplum huzurunu kendiliğinden tek başma ve kısa sürede getiremiyeceği artık anlaşılmıştır. Hukukumuza bu prensiplerin girmesinin nedenini zaten ve esasen, Türk tarihinin kendisi göstermektedir. Kalkınma Hukukumuzun mihrakında yatan bir diğer özellik işte bu sebeplerle, akla ve bilim metodlanna dayanarak (Karar)lar almak prensibi olmuştur. glk sağlığınm görtinen düjmanlan vardır, mtX JL ma gibi, tüberküloı veya frengi gibi. Herkes bunlarm kötülüğünü bllir. Bn düşmanlarla miicadele programları vardır. Bu mücadelede herkes birleşir. Halk sağlığınm blr de göriinmeyen düşmanları vardır. Fena beslenme, kötü sağlık sartlan taşıyan konutlarda oturrna, soğuk ve benzeri. Bu düşmanlarla miicadele programları yoktur veya yetersizdir. Daha da önemlisi bu mücadelede herkes birleşmez. Bu göriinmeyen düşmanlan destekleyenler vardır. Halka kötü gıda maddeleri satanlar, gıda maddelerindeki haksız fiyat artışlanndan yararlananlar, sağlık şartları eksik konutlan satan ve kiralıyanlar, yakıt fiyatlannı haksız yere yükselterek aşırı kazanç lağlamaya çalışanlar halk sağlığınm bu göriinmeyen düşmanlarının destekçileri, hattâ bazan yaratıeılandır. Halk sağlığını, toplumun Içinde bulunduğu sartlardan ayrı olarak düşünmek imkânsızdır. Ülkemizde 900.000 aktif tüberküloz'lu vardır ve her yıl yenl 58.000 kişi aynı hastalığa yakalanmaktadır. Bir yılda tüberkülozdan 40 bin kişi ölmektedir. Bir bölgemizde kızamık salgmı olmakta ve esasında öldürücü bir has talık olmayan kızamık, çocuklarımız için öldürücü ol maktadır. Gerçekte ise bu hastalanan ve ölenlcr göriinmeyen diişmanlann kurbanlarıdır. Fena beslenme, sağlık şartlanna uymayan konutlar gibi sorunlar ele alınmadıkça biz bu kurbanlan vermeye devara edeceğiz. Suçlu sadece Koch basili veya kızamık virüsü değildir, kötü gıda maddeleri satanlar, pahalı gıda maddelerinden haksız kâr sağlayanlar, bunları kontrol etmiyenler, sağlık şartlanna uymayan konut lan yapanlar. kiralıyanlar, bunlan kontrol etmiyenler bu hastalanan ve ölenlerin acı sonuçlanndan sorumludur. Değişik yönlerden etki yapıyor O Halkın ana gıda maddelerinin pahalılaşmasi esasen eksik ve yanlış bir beslenme içinde bulunan halkımızın beslenme durumunu daha da kötüleştirmektedir. Halk için ana gıda maddeleri ötedenberl tahıl ürünleri olmuştur. Un, ekmek gibi gıdalarla karbonhidrat dediğimiz türde maddeleri, beslenme temeli yapan halkımız devamlı protein eksikliği içinde kalmıştır. Protein vücudun ve hücrelcrin yapı tasıdır. Proteinsiz vücutta hücreler iyi çalışamazlar, karaciğer bozulur, kansızlık husule gelir ve pek çok organ kötü çalışmaya başlar. Bu şekildeki bir organizma yorgun, bezgin ve isteksizdir. Çabuk yıpranır. lıini şevkle yapamaz. Dü$ünme ve yaratma kabiliyeti yıpranır ve azalır. İste bu kadar kısa anlatışla bile önemini belirtebileceğimiz protein; et, süt, yumurta gibi hayvansal besinlerle ban sebzelerde bulunur. Fakat yerine konulamıyan değerdeki protein hayvansal proteindir. Normal beslenme tablosunda insanın günde kilo basına 1 gram protein alması gerekir. Ette yaklaşık olarak • 2 protein vardır. Yâni bir ki' 0 • çinin 40 gram hayvansal protein alması için günde 200 gram et yemesi gerekir. Üç kisillk bir aile için bu günde 600 gram et demektir. Bir kilo et fiyatı bugün 13 llradır, bir yumurta 60 kurustur. Bu ülkede fert başma düsen millî gelir or talaması yıllık 2000 liradır ve ancak bayram günlerinde et yiyebilen insanlar vardır. Yukanda belirt tiğimiz hesapta üç kişilik ailenin gündelik et masrafı 7 liradır ve bu ayda 210 lira eder. Bu ülkede bu para ile bir ay biitün yaşamını karşılamak zorunda olan aileler vardır. Ve Anayasanın 52. maddesi «Devlet, halkm gereği gibi beslenmesini... sağlamak... için gereken tedbirleri ahr> der. Halkın gereği gibi beslenmesi için herkesin protein, yağ ve karbonhidrad îhtlva eden gıdaları belirli oran ve miktarda yemesl gerekir. Devlet bunu sağlamak için gereken tedbirleri almakla görevlidir. Bu tedbirler de ana gıda maddelerinin yeterli miktarda üretimini sağlamak ve her pahalılığı halk sağlığma H ayat kötü etki yapmakiadır. değişik yönlerden ynrttasın bn gıda »maddelerinden yararlanmasını mümkün kılacak sartları yaratmaktır. Bu da tüketimin kaliteli ve ucuz jartlar içinde sağlanmasını rorunlu kılar. Halkm ana gıda maddeleri arztalep düzeninin az ve pahalı maldan çok kazanç ilkesine göre değil, çok ve ucuz maldan herkesin yararlanraası ilkesine göre sağlanmalıdır. Hayat pahalılığının bugünkü gidişi memlekette daha çok tüberkülozlu, daha fazla çocuk ölümü yaratacak nlteliktedir. Halkın beslenmesi gıda maddeleri piyasasının insafına bırakılamaz. Bu hususta alınması gereken ekonomik tedbirler bu yazının amacı değildir. Biz, halk sağlığı yönünden durumn ortaya koyuyoruz. A Hayat pahalılığmm halk sağlığına yaptığı Ikinci kötü etki, halkm sağlık ihtiyaçlanna ayırması gereken gelir payını azaltmasıdır. Biitün yurdu kapsayan «Sosyal Sağlık Sigortası knrulmamıstır ve bugünkü tempo ile kurulacağı da yoktur. Tedavi edici hizmetler alanmda halk, âdeta kendi imkânlarına bırakılmıştır. Devlet hastahanelerl bile döner sermayeli kurumlar halini almıştır. Bu yüzden halk, ciddî güçlükler içindedir ve şikâyetlerin sonu gelmemektedir. Bu gidişle daha da güç durumlar doğacaktır. Halk yetersiz sağlık hizmetleri içindedir. Tek çıkar yol memleket ihtiyaçlanna uygun bir hizmet standardizasyonuna gitmek ve «Sosyal Sağlık Sigortası»nı kurarak bütün yurdu bu hizmetin kapsamma almaktır. Bu yapıluıcaya kadar halk hastalandıkça para ödemek zorundadır. tşte hayat pahalılığı bu ise ailelerin ayırabileceği parayı azaltmakta ve hastaliklar ilmî yollann dışmda tedavi edilmek istenraektedir. Bn yüzden hekime başvurulmamakta, ilâç alınamamakta, halk feza tıbbının geliştiği bir devirde sağlık hizmetlerinin ilk basamağından dahi yararlaııamamaktadır. Bir defa daha hayat pahalılığmın halk sağlığmm düşmanı olduğunu görüyoruz. Memlekette sahte hekimliğin gelişmesinde, halkın sağlık hizmetleri alanmda kendi kaderiyle başbaşa bırakılmasının büyük rol oynadığını unutmamak gerekir. O Kamu hizmetlerinde çalışan elemanlar «değişmez gelir» esasma göre ücret almaktadırlar. Şimdi ise hayat pahalılığı ile ücretlerin «değişmez gelir» niteliği kalkmakta ve ücretler «azalan gelir» niteliği almaktadır. Maaş, tazminat ve benzeri ödenıeler. hayat sartlan değişmediği sürece «değişmez gelir»dir. Bugün ise bu gelirler gerçekte «azalmış gelir»dir. Bu hususun düzelmesi, ancak bu gelirlerin hayat pnhalılığı ile artabilecek bir «oynak ölçü» (echelle mobile) düzenine bağlanması ile sağIanır. Devlet Memurları Kanunu ile öngörülen katsayı anlayışı bu zorunluluk gözönünde tutularak ortaya konmuştu. Bu hususun hayat pahalılığmın gerisinde kalan zamlarla sağlanması mümkün değildir. Bu sekilde azalan gelirler sağlık elemanlan dahil bütün çalişanlann kamu hizmetindekl tizflntülerini arttırmakta ve hizmet şevkini kırmaktadır. Bu da hayat pahalılığmın halk sağlığına verdiği diğer bir zarar türüdür. K Dekor mu? Y fiil t aaa • ea «••• • ••• aaaa aaaa >••• :::: ııır • ••ı • ••>< aaaı a«iaı • ••< • ••' • II • •• • ••':::: • aaa aaa* a«aa • aaa •••• ıııı • aaa • ••a a«ac aaaa • aaa aaaa aaaa aaaa • aaa •III • «!• • aaa •••• aaaa aaaa •••ı aaaa *••• :::: aaaa • aaa aaaa • ••• •••c • ••• • ••a amatı • •aa IHI • «•a •aaa { aaa • •a aaaa aaaa aaaa • 1H Sonuç ayat pahalılığı, halk sağlığmm düsmanıdır. Bu görünmeyen düşman, halkın muhtaç olduğu ana gıda maddelerinden yararlanma itnkânmı azaltmakta, konut şartlarmı kötüleştirmekte ve soğuk tan korunmayı güçlestirmektedir. Diğer bir zarar türü de halkm sağlık işlerine ayırmak zorunda olduğu parayı azaltmasıdır. Bu yüzden halk, hastalandığı zaman hekim ve ilâçtan gereği kadar yararlanamamaktadır. Diğer yönde bir zarar da kamn •hizmetlerinde çahşanlarm gelirlerinin, hayat pahalılığı yüzünden azalmasıdır. Değişmez gelirin satınalma gücü azalmakta, bu yüzden gelir rakamlan aynı kaldığı halde «gerçek gelir» azalmaktadır. Bu nedenlerle, hayat pahalılığmm halk sağlığma yönelttiği çeşitli tehlikeleri belirtiyor ve yöneticilerin bu çok önemli konuda gereken tedbirleri süratle almasını bckliyoruz. H ( aaı aaı t • «•ı aaı • aı «aaı • ••ı • •«< Q Türk Kalkınma Hukuknna göre toplumun maddi ve mânevi sağlığı, ferdin siyasi ve sosyal hürriyetleri, millet bütünlüğünün. milletçe dayanışmanın mes nedidir. Buna memleket huzuru yfinl (iç barıs) demiştik. «Yurtta »ulh» özdeyişini daha başka veya sığ bir anlamda değerlendirmek kolay olmasa gerektir. Türk milletini blr arada yasamaktan meranon, «... kaderde, kıvançta, tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde... millî şuur etrafında toplanmış» görmenin, tutmanın ve her türlü fedakârlığa, disipline razı etmenin tek yolu budur. Çelîşriıe değil; Çöziiıü C Dış barış ^ A ncak boyle bir millettirki diinya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak... daima yüce»lebilir. Dünya ŞfM Aylalc Musa •Sö&Âteaâ^. J»P'lan nyannalara niçin sırt DÜŞÜNÇE VE DAVRANIŞ GAZETESi s?; | Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın YönetimindeJS> B U G Ü N Ç I K T I Cumhuriyet 143i aC. çelik Halot ve Tel Sanayii A.Ş. İdare Meclisinden Sicü No: 81449/24294 Sirketimizin 1966 hesap yılı devresine ait hissedarlar âdi umumî heyet toplantısı aşağıdaki gündemi görüşmek ve karara bağîamak üzere 1 Mart 1%7 çarşamba günü saat 11.00 de Türkiye Smai Kalkınma Banka* Genel Müdürlük binasında (Necatibey Caddesi No. 241 Kanköy, Îstanbul) yapılacaktır. Pay sahiplerinin veya mümessillennin topiantı gününden en az bir hafta evvel hisse senetlerini şirket merk«îzine tevdi etmeleri veya bir bankaya tevdi edeceklerse buna dair ibraz edecekleri vesika mukabilinde Umumi Heyet Toplantısı için giriş kartı almalan ve toplantıya teşrifleri, toplantıya bizzat kaülmıyacak olan pay sahiplerinin aşağıda gösterilen ömeğe göre tanzim edilecek bir vekâletname göndermeleri rica olunur. İdare Meclisi ve Murakıp raporlan ile bilânço, kâr ve zarar hesaplan şirket merkezinöe arzu eden hissedanmız tarafmdan tetkik edilebilir. GÜNDEM: 1 Başkanlık divanı seçimi 2 1966 yılı hesap devresine ait İdare Meclisi ve Murakıplar raporu ile bilânço kâr ve zarar hesaplarının tetkik ve müzakeresi, bunların tasdiki ve İdare Meclisi âzâları ile murakıpların ibrası, 3 Yıl içinde İdare Meclisüıe iltihak eden Ahmet Kutsal'uı âzâlığının tasvibi, 4 Murakıpların seçimi ve ücretlerinin tesbiti, 5 İdare Meclisi Reis, Reis Vekili ve âzâlarına Türk Ticaret Kanununun 334 ve 335 inci maddeleri gereğince muamele ifasına mezuniyet verilmesi, g Zaptı imzaya memur edileceklerin seçimL VEKÂLETNAME ÖRNEĞt: Çe'ik Halat ve Tel Sanayii A.Ş. nin 1966 yılı hissedarlar âdi umumi heyetinin Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Genel Müdürlük binasında (Necatibey Caddesi No. 241 Karaköy, Îstanbul) akdedilecek toplantılannm tamammda bizi (beni) temsile mezun olmak üzere vekil tâyin ettik (ettim) Cumhuriyet 1433 İstanbul jandarma Levazım Âmirliği Satın Alma Komisyon Başkanlığından: Müteahhit namı hesabına açık eksiltme usulii ile (4500) dörtbinbeşyüz kilo patates satm alınacakür. Tahmini bedeli (7200) yedibinikiyüz lira olup geçici teminatı (540) beşyüzkırk liradrr. Eksiltmesi 27 şubat 1967 pazartesi günü saat 11 de Demirkapıdaki Komisyonda yapılacaktır. Şartnamesi Komisyonda görülebilir. (Basın 11006/1429) "TÜRKAY„ Endiisfri ve Ticaret Anonim Şirfceti'nden. Sicü No. 50736/3382 Şirketimiz yıllık umumi heyeti 2 mart 1967 persembe günü saat 16.30 da, İstinye Çayırbaşı Sokak No. 1 deki Şirket Merkezinde âdiyen toplanacaktır. Sayın ortaklanmızdan, nama yazılı hisse sahiplerine dâvetiyeleri gönderüecektir. Hâmiline yazılı hisse sahiplerinin de en geç 22 şubat 1967 tarihine kadar hisse senetlerini Şirkete tevdi ederek giriş kartı almalan ve sözü geçen gün ve saatte toplantıya iştirak eylemeleri ve kendilerini bilvekâle temsü ettirmek iste3'en ortaklann da verecekleri yetki mektubu örneğini Şirket Merkezinden tedarik etmeleri rica olunur. Bilânço, kâr ve zarar hesabı, yıllık rapor ve murakıplar raporu 14 şubat 1967 gününden itibaren Şirket Merkezinde sayın hissedarlarımızın tetkikine âmade bulundurulacak v« bir sene içinde de bunlardan bir suret aldınlabüecektir. GÜNDEM: İdare Meclisi 1 Şirketin 1966 yılı hesap ve muameleleri hakkmda İdare Meclisi ve murakıplar raporlannın okunması, 2 Şirketin 1966 yılı bilânço, kâr ve zarar hesabınm tetkik edi'erek tasdiki ve İdare Meclisi ile murakıplann ibrası, 3 1966 yılı kârının tevzü ve ödeme zamanı hakkında karar almması, 4 Müddeti biten İdare Meclisi azasının yerin» yeniden seçim yapılması, " 1967 senesi için iki murakıp seçilmesL, 5 6 1967 senesi için İdare Meclisi âzalannın huzur hakları ile murakıp ücretlerinin tesbiti, 7 İdare Meclisi âzalanna Türk Ticaret Kanununun 334 ve 335. maddelerinde yazılı muameleri yapabilmesi için mezuniyet verilmesi, 8 Dilekler. CumhUTiyet 1422 OSMANU BANKASI UMUM MUDURLUGU Bankaıun eski umumi kâtibi Jean Legoux'nun 6 şubat 1967 tarihinde Marsilya'da vefat etmiş olduğunu büyük teessürle büdirir. Sedef Reklâm: 403/1423 Geri kalmış millet olduk: N i ç i n Uzunköprü Malmödörlöğönden 1 Uzunköprü kazasının Eski köy yakmmda bulunan 2 nci dünya harbi srrasmda bombayla tahrip edilen köprünün demirleri kapalı zarf usulü ile satılacaktır. 2 Artırma ihalesi 6/3/1967 tarihine tesadüf eden pazartesi günü saat 15 de Malmüdürlüğünde teşkil edilen thale Komisyonunca yapılacaktır. 3 Köprüde 230 ton profil demir olduğu tahmin edilmiştir, muhammen bedel 172.5(K) liradır. Muvakkat teminat muhannmen bedelin % 7,5 dur katî teminat ise ihale bedelinin % 15 dir. 4 Teklif mektuplan 6/3^1967 tarihine tesadüf eden pazartesi günü saat 14 de kadar Komisyona verilmesi lâzımdır. Postadaki vâkı gecikmeler kabul edilmez. 5 Vasıf ve şartlan gösterir şartname her g5n Malmüdürlüğünde görülebilir. 6 İsteklilerin muayyen gün va saatte Komisyonda hazır bulunmalan ilân olunur. (Basm 10852/1412) KİTAPÇILAll DAN tSTEYİNİZ Vazttn: ORHAN PEKİN Tevzl yeri: Tekln Yayınevl Ankara Cad. 51 Istanbul S T i . Cumhuriyet 1418 Îstanbul Levazım Âmirliği 2 No. lu Satınalma Komisyon Başkanlığından (Sirkeci Demirkapı) Kapalı zarf suretiyle (3.928) çift deri eldiven satın alınacaktır. Tahmini tutan (54.992) lira olup geçici teminatı (4.000) liradır. İhalesi 24 subat 1967 cuma günü laat 11.00 de yapılacaktır. Teklif mektuplannın ihaleden bir ıaat evvel Kom. na verilmesini, poattdaki gecikmeler kabul edilmez. Şartname, evıaf Anktrm, Izmir Lv. Azairllklerind« T« nümuneıi ile b'rlikte Kom da görülebilir. (Basın 2280 10733/1413)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle