23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE iKt 31 Aralık 1967 CUMHURtYET BJIimi ve Bilglnlerl SOYUTIASTIRMA Prof. Bahri SAVCI üniversite içi ve dışı büginlerini bir «raya getirmiştir. Bunlarla, pozitif bilimler alanında yapılacak araştırmalan geliştirme, teşvik etme tedbirleri düşünür. Bizzat bu araştınnaları düzenler. Tiirlii merkezler kurumlarca yapılacak olan araştırmalun koordine eder. Tflrkiye'ye oranla bol da ödeneği vardır: 1967 yılı için 17 milyon liraya yaklaşık bir ödenek... Bu Kurumun bu parayla yapacaklan bunlardır. Bu faaliyetin nihai amacı da şudur: «Memleketimizde müsbet bilimlerin gelişmesine yardımcı olmak.» Evet, mfisbet bilimlerin, başka yerlerde değil, «memleketimizde» gelişmesine yardım cı olmak.. Fakat gazetelerdeki yayınlardan ve «1967 Bilim ödiilü Töreni» broşüründen anlaşüdığı üzere, bu Kurumun, müsbet bilünlerin «memleketimizde» gelişmesine yararb bir faaliyette bulunması yolunda iki zorrafa vardır: Kurumun en fist organı olan, «Bilim Kurulu» nun görüşü ile, bizzat bu kurulun pek değerli başkanının paylaşamadığımız bir eğflimi, «bilim bilgln sosyo politik çevre üişkıleri» iizerindeki bir anlayış durumu. Şimdi bunlan bir analizden geçirelim: lkemizde Bilimsel ve Ü Araştırma bir «Türkiyevardır. Pozftif Teknifc Kurumu» bilimler fizerinde çalışır. Pozitif bilimler alanının, ferlnl önliyen ve binaenaleyh onun yokluğunu açıklayan nedenler de bilhassa şunlardır: • Türkiye'de iken, bilim adamının günlük mevzii dedikodularla dikkatinin dağılması; • Türkiye'de iken, vatamn Istikbali veya çahştığı müessesenin gelişmesi konulanndaki müzakerelere sürüklenen bilim adamının, gene, dikkatinin dağılması; • Türkiye'de iken geçim sıkıntısı çekmesi dolayısiyle de kendini konusuna veremeyip dikkatinin geçim meseleleri ile dağılması; İşte bu nedenler yüzünden Türkiye'de bilirasel çahşma, verimini yitirir. O zaman da şu mantık zincırmden sıyrıiamayız: Gerçekten böyle ise ki Sayın Başkana göre bSyledir Bilim Kurulu Başkanının görüşünden şu sonuçlan çıkarmak zorunlu olur: Her ne kadar Kurum, bilim atmosferinin kurulmasına çalışır ise de, buna pek umut bağlamamaüdır. Çünkü bilim adamı, yurt içine girdiği zaman, «günlük mevzii fledikodulardan» kurtulamıyacaktır. (Bu çevre onu nasıl olsa sarar da ondan) Keaa, Türkiye içine girdiği zaman «vatamn ısükbali» ile «çahştığı müessesenin gelişmesi» konu. larındaki, bitip tükemnez verimsiz müzakerelerden de kurtulamıyacaktır. (Bu çevre, onu, nasıl olsa, bu konularda da sarar da ondan). Bu çevre, bilim adamını, ister istemez böyle meselelerle uğraştıracağına göre; soyut bilimin gelişmesi için ise bilgin'in de bu konnlardan >ıynlması gerekeceğine göre, bilgini de soyutlaştırmaktan başka çıkar yol yoktnr. Bilimin gelişmesi için, bilgini, çevrenin günlük mevzii dedikodularıyla birlikte vatamn istikbali, çahştığı müesseaenin gelişmesi konularıyla uğraşmaktan da kurtarmak gerekir. eki, bu nasıl olabilir? Şöyle: Çevrenin bn olumsuz soyut etkilerinden knrtnlnp, soyutlaşarak bilgin faaliyetinde bulunmak için, bilim adamını soyutlaştıracak bilim atmosferinin bulundufu yabancı Slkelere hicret.. Tabii bunlan, Bilim Kurumu'nun bilgin başkanı açıkça söylemiyor. Ama yurt içinde kalınca yukanda gösterdiğimiz nedenler yüzünden verim verilemheceğini de söylememezlik edemiyor. Bunu söyleymce de eğilimi, bu sdylediğhniz nnktalara kadar uzanıyor. Her ne kadar yurt dişi bilim zihniyetini bilim atmosferini, bilim şartlannı yurt içinde sağlamamn masraflı dahi oKi mümkün olduğunn bildiriyorsa da, bn beyanı da bizi teselli etmekten ileri gidemiyor. Çünkü yurt içine girince, «günlük mevzii dedikodulardan» «vatanm istikbali» ile «çalıştığı müessesenin gelişmesi» konulanndaki bitip tükenmez verlmsiz müzakerelerden nasıl kurtulunulacağını göstermiyor. Bize göre, sayın başkanın bilim bilgin sosyo politik çevre Uişkileri iizerindeki soyutlamacı anlayışı üzerine esaslı bir ıslah gerekir. Bu ounadıkça, Kurumun, yurt dışı bilim şartlarını, yurt içinde de sağlamamn yollarmı buhnasına imkân yoktur. Yurt içinde bilim şartlarını bir soyutlama ile sağlayamayız. Bu şartları araştınrken sosyo • politik gerçekleri ihmal etmeye imkân voktur. IIHIIüffiils Oğretmenler direnirken da basan gösterir mutlâk. Onunla beraber tüm ulusumuzun yüzü güler. Kemfil IŞIK Pamukova • Tartışmacı Sıtkı Şaplak ise, bu konuda ozetle şunları yazmaktacfır: tandaşın binbir güçlükle, banka kredısi ile ve şirketlere Dorçlanarak sahıp olduğu meskenlerden fazlası ile vergı alındığı gün gıbl asıkârdır. Şöyle ki; kıymet esası üzerinden 100 metre karehk bir daireye 16U0 TL. vergı tahakkuk ettirilmekte, ıkametgâh senedı ile sahıbının oturduğu tevsık edıldığınde bu meblâğ 1062 TL. na ındirilmektedır Şayet bu daire emsallerı gibi kıraya verilmış olsa; ayda 1000 TL dan senede 12.000 TL. gelir sağlayacak ki: buna karsılılc ancak 1600 TL. vergı ödeyecektır Kazanç sağlamayıp kendılerı oturan vatandaşlar lehıne yapılan 500 TL. lık ındirım kâfı değildir. Hem, alınan vergı neyin ver gisidir? Bütun suç, devletin vatandasa yapamadığını yapabilmekte, yani mesken sahibi clmakta mıdır? Yazarın da dedigl gibi, mesken vergısı kaldırılmalı gelır vergısıne bağlanmalıdır Bu arada bazı esaslar konmalı, kiraya verıp gelır sağlayanlarla, kendilerı oturan vatandaşlar arasındakı fark ıkıncilerın lehine düzeltilerek ya tamamen kaldırılmalı ya da esa^a müstenit olmak üzere sembohk bir rakam konmahdır. u suretle; zarar göstenp vergı ödemeyen ve senelerdır hâlâ ayakta duran koca koca şirketler, ayrıca; senede *500 lira gelir vergisi ödeyio ürbeş senede koca koca hanlar, apartmanlar diken; dükkân, mağaza, çiftlık v.b. sahibi açıkgözler karşısında mesken sahibi olan vatandaşlan; bugünkü vergı sısteminın karamsar ışığı altında bütun yükü omuzlarında taşıyan memur ve işei vatandaşlar gibi gülünç dururaa duşürmemış oluruz. A.'Havri ÜLSEVER Etıler Ist. '•«• !•*• Bilim kurulunun görüşü wry ilim Kurulu» nun görüşü, blzce, hu *~* Kurumu, amacına nlaşmada sorlnk> lara götürücü niteliktedir. Şöyle kl: Kurumun amacı «memleketimizde müsbet bllimlerin gelişmesine yardımcı olmak» idi. Kurumu bn amaca götürecek en fist organ olan «Bilim Kurulu» nun görüşünde de «mem'.eketin gelişmesine... yarar sağlayacak» çahşma ve araştırmalar, bu amaca giden yol olarak gösterilmiştir. Buraya kadar iyi. Fakat Bilim Kurulu, synı zamanda «bilıme uluslararası seviyede bir katkıda bulunmayı» da, bn amaç içinde görmektedir. Bir başka deyimle, direkt sonuçlan memleket yaranna olmasa da, memleketimizde miis» bet bilimlerin gelişmesine direkt olarak yaramasa da, bilime uluslararası seviyede bir katkı getirici bir çahşma ve araştırma, pene de Kurumun amaçları içinde görülerek, ödüle lâyık sayılacaktır. tşte bu noktada mesele nazikleşiyor: Bilime ulnslararası seviyede bir katki getirici bir bilimsel çahşma ve araştırmanın memleketlmlze bir yarar getirmemesine ve memleketimizde billmin gelişmesine yaramamasma rağmen, sırf bu niteliği ile yetinilerek, ona, Türk kasasından bir ödıil verilebillr mi? Verilemez deseniz, diinya biliminin gellşme8İne iirtını çevirmek ve ona katkı getirmek çibi bir soylu uygarhk görevinden kaçmış olursunuz. Sırf adı geçen nitelik ile yetinerek, Myle bir çalışmaya ödüJ verilebilir der iseniz, yabancı ülkelerin savaş gücünü arUıran, taele Batı ülkelerinin az gelişmiş ülkeler iizerindeki ekononik vte sosyal egemenliklerini sürdü/me aracı ve stireci olmakta olan endüstrileri geliştirici çalışmaları da, Türk kasasmdan ödemek gibi, sosyo politik realitemiz ve zorunlarımızla çelişmeye düşen bir çizgi içine girmiş olursunuz. Bu çizgi içindeki moral sorumluluktan knrtulmanm yolunu da, olss olsa surada bulacaksımz: «Ben soyut bilim ile uğraşırım. Benl ilgilendiren, soyut açıdan bilimi geliştirici çalışmalardır.» Fakat, o zaman da bu, soyut bilimden ötesi ile ilgilenmeme gibi çok dar ve kaçamakh bir mazeret olmaktan öteye gidemez. Böyle bir nuzeret milli ve milletlerarası ilişkiler karşısında aydın seçkinin sorumluluğu kuralı ile uyusamaz. GörüKıvor ki, «bilime uluslararası seviyede bir katkıda bulunma» kuralı bizi, sosyo politik zorunlan ve bundan doğan sorumlulnğumura ihmale yol açan soyutlaşmış bir bilim zihniyetine götürüyor. Oysa ki, dünyanm sosyalsiyasal oluşma özellikleri önfinde, bilimi, böyle bir soyutlukta mütaleaya gittikçe imkân kalmamakladır: Bilim artık, somut pratik sonuçlann anahtan olmuştur. Böyle olunca da bizim, onu, lıir soyutlama içinde mütaleamızdan doğan sonuçlan, tfirlü sosyo politik zorunlar ile uyuşturmamız mümkün olamıyacak durumlar doğabilir. Soyut bilim iddiası, bizi, «memleketimizin yaranna» prensibi ile gerçekten uyuşmaz çelişkilere götürebilir. Milletlerarası katkı fazileti yanında, tüm az gelişmişler ile, bu arada bizzat kendl ülkemiz için sosyo politik sakıncaların ve hattâ tehditlerin doğduğunu görebiliriz. Bu sakıncalı durumdan kurtuhnamn tek yolu, bu son kuralı uygulamada hassas davranmaktır: «Bilime uluslararası seviyede katkı getirme» nin; yabancı savaş güçleri ile, az gelismiş ülkeler zararına endüstri gelişmelerini arttırıcı bir yöne akıp akmadığmı bir bilinç kontrolünden geçirmemiz gerekir •••• Nasıl olabilir ? P Ö • • • • • •«I •• •«I ••I ••I ::: • •• • •• ••• • •• >•• ••• ••>' ••• • ••< • •• ••• Sosyo politik misyon osyo • politik zorunlar, bugün artık, biljme, bir sosyo • politik misyon da getirmiştir. Bu suretle, çagdaş bilim ve bilgin soyutlaşıp sadece soyut bir faaliyet göstermekten öteye diişmüştür. ''endi milli toplumunun ve dünya tonlumunun sosyo • politik zorunlannı yenmek için, bu ortamlann sosyo • politik problemleri ile de uğraşma alanı içine girmiştir. Hele bugün, az gelismiş ülkelerde, insanoğlunu ve onun toplumunu insan haysiyetine lâyık bir düzeyin özgüT' lüğü içinde yaşatabilmek misyon u doğmuştur. Bu misyonun sahipleri, ülkelerini bütün sosyal • ekonomik • kültürel alanlarda mevcut geri ve hurafeci egeUerden kurtarma faaliyeti içine girmiştir. Bu, az gelismiş ülkelerin ekonomik • sosyal • siyasal • kültürel kalkınması faaliyetidir. Böyle bir kalkınma faaliyeti içinde, bütün yapıcı kuvvetlerin tüm yetenekleri ve kapsayırılıklan ile toplumu ve onun içindeki insanı yeriııde saydıran kültürel • ekonomik sosyal siyısal kötü engelleri bertaraf etmesi; onların yerine, daha güzel daha doğnı daba âdil daha yüce olanı, yani bilimsel olanı getirme faaliyetine katüması gerekir. Bu, bilim erbabına da düşen modern roldür. Modern karmaşık hayat içinde bilimin ve bilgin'in, Bilim Kurumu'nun sayın başkanınin eğiliminde gözüktüğü üzere «çevrerun», «vatanın», «çalıştığı müessesenin» mevzii problemlerinden sıynhp soyutlaşması, bir fildişi kulede ya da bir «buudu mücerred» de yaşaması mümkün değildir. Böyle bir soyutlaştırma, bir safdil bilim adamı kuşağı yaratarak onu, gerçekte, insanî beşeri moral olmayan bir plâtformda, bir basit araç olarak kullanmaya vol açar. Böyle bir kuUanılmaya uğramaktan kurtulmanın tek volu, bilimin ve bilgin'in soyutlaştınlması efsanesine direnip bir sosyal ve somut plâtfonnda sosyalleşme ve somutlaşma bilinci ile tahrik edilmiş bir yaratıcı zekâ kullanma moralitesi gösterilebilmesine bağhdır. Çevrenin dedikodulan!» Evet, zaman alır. Vatanm istikbalini tedbirlere bağlamayı düşünmek!... Evet..., laboratnvarda, kütüphânede konsantre olmayı önler. Bulunduğu müessesenin gelişme problemleri!... Evet, dikkati dağıtır. akat çevrenin, vatanm, bulunduğumuz müessesenin daha güzele daha doğrnya daha âdile daha yüceye, yani bilimsel olana nlaşması için, bilim ve bilgin olarak karşılaşacağunız bu engellere ragmen, zihnî bir konsantrasyon gücü göstermeye zorunluyuz. Böyie bir gücü de, ancak, sosyalleşme ve somutlaşma biluıcine dayalı bir moraliteden başka bir yerden ahımayız. «Türkiyedeki öfretmen kitlesinin yiizde doksanı öteden beri bir avuç mutlu azınlıkça zorlanan, ezilen ve ntançsızca sömürülen bir sınıfın çocnklarıdır. Tabii olarak bu sınıfın egitmeni olacaklardır. Bu çörev öğretmenin sınıfında yarının büyüklerine verdiği ısık kadar kntsaldır. Bngün oknlnn duvarları arasında sıkışıp kalan, salt A.B.C. öjreten öğretmen, omnzlarına yüklenen sorumIuln£a karsı çıkıyor. eörevini yapmıyor demektir. Halkı e$iticilîk törevi, Bçretmenın asıl görevidir. Çünkü ancak o halk bilinçlenir, «hanyayı konyayı» snlarsa o zaman bn sflrfip ciden kör döfüşüne, bn sömürü düzenine dnr der. Ancak o zaman el kazanıp bey yemez. Çünkü o zaman üstündeki yorganı atar, Onuncu Köyün kartallarının kanatlannı yolar. Ama bn uyanıs mntlnlnklarını halkın alın teri ve emeği üzerine kuranların isine gelmez. Bunun için babayı evlâda düsman ederler. Kövlüyü öğretmene karsı çeşitli bağnazğretmen, herşeyden önce sulıklarla kıskırtırlar. Dövdürürler, na inanmaktadır: Yoksullusövdürürler. evinibarkını taşlağun, sefaletin olduğu her yertırlar. Cünkü efer balk bu •düde komünizm boy gbsterır. Bun zen bazhk düzenini» tamyacak odan kurtulmanın çıkar tek yolu, Inrsa hak yerini bnlnr. Ve onlar mevcut sömürü düzenlenni durbir kenara atılır. tşte bir amnt durup, toplumumuzun, ekonoışıfı olan Köv Enstitüleri salt bu yüzden kapatılmıştır. Terlerine mik, kültürel ve sosyal alanda Saidi Nursi'nin risaleleriyle yağkalkınmasmı sağlamaktır. öğretmnr dnasına çıkan imamlar yemene kıymak, aydın kafalan susturmakla önlenemez bu. Mev tiştiren tmam Hatip Okalları bu yönden açılmaktadır. TÖS Başcut toplum rahatsızlıklanna bir kanı Fakir Bayknrt bakanlık emyenisini eklemekten öteye geçrine bnnun için alınmıştır. Yani mez. Esasında, sayın özek'in de belirttikleri gibi, «tarihsel bir zo ssıl sornn düzen sorunndur.» runluluk içinde. ne kadar engel *** olunursa olunsun, aldatılan yığınlar biluıçlenmekte ve mutluluklardan paylarını istemektedirlrr.» Bu ıstemeler zamanla, yenilerı eklenerek üst üste yığılır ve birdenbire tehlikeU bir şekilde pat örünflrde Millt Eğitim Bakanının hukuk dışı tutumlarına, gerçekte mevcut düzene karşı dırenen öğretmen, direnme nedenlerini Sayın Doç. Dr. Çetin Özek'ten farklı bir şekilrfe açıklamıyacağı kanısındayım. Dırenmedekı kararhhğı da, onu dırenmeye goturen nedenlerin dayandığı gerçekleri başından beri bilmesind'en ilerı gelmektedır. Esasında, öğretmeninin yalnız kendisine karşı direnmedığını, çıkarlarının korunmasını ulusumuzun az gelişmişliğin sınırlan içinde kalmasında, yine kendi çıkarlan yonünden millî eŞitimimizi ayarlamaya çalışan eğemen zümreye karşı olduğunu, bakanın .'rendisi de çok iyi bilmektedir. Yalnız, bunun adı, simdilik, «memleketin benimsemiyecegi ideolojilere sapmak» oluyor. Bu, hep böyle oluyor zaten. Ulusunun çıkarlarını herşeyın üstünde gören, bu yolda çalışan herkesin adı, «memleketin benimsemiyeceği ideolojilere sapmak»a çıkıyor. Ama bu ideoloji, ulusumuzun bir kurtuluş savaşı vererek millî sınırlanmızd'an kovmağa çalıştığı emperyalizm ml, yoksa, yine ulusça allerji duyduğumuz komünizm mi? Bunlann hangisidir bizim için zararlı olan. Bu bilinsin ilkin. Bilinsin ki, kimın ne yolda olduğu, hangi uğurda döğüstüğü kesinlikle meydana çıksın. e Asıl sorun B Servet vergısı. Flzik Oğretmcni GÜRAY TAMEK Elektrik Yüksek Mühendisi COŞKt'N StSGLR Nısanlandılar. 30 Amlık 967 Istanbul Mehmet Âkif'in ölümünden bn yana 31 yıl geçmis önceki fün Cagaloflunda Millî Türk Talebe Birliginin önünden jeçerken bır anma töreni düzenlendiğini gördüm. Âkif. otuz yıl sonr» degıl, yüz yü sonra da anılacak bir ozanımızdır. Nasıl amlmasın kı. Istiklâl Marşrmmn şairidir o.. «Korkma sdnmez bu şafaklarda yüzen alsancak» diyen kisidir o Çanakkale destanını söyliyendir, emperyalizme karsı savasandır.. Nasıl nnntnr bn mıllet onu. Millî Türk Talebe Birliğinin anma töreninde belirtıldı^ını sanmadığım birkaç noktaya dokunmak istiyorum bugün.. gençler çok iyi bilmelidirler : Mehmet Âkif satılık bir sair deŞildı. Hani. sıdıp iktidar partisine yafcılık yaparak devlet hazinesinden on bınleıee, yflıbinlerce lira para almak, sonra da iktidar çevrelerine bn paralarla hizmet arzetmek isteyen derneklerin yönetıcılerı, saglığında Mehmet Âkif'in karsısına cıksalar : Defolun çanak yalayıcılar!. diye köp3rüp hepsini kovardı sair... Bütün hayatı boynnca inançlanna içtenlikleı ba|lı kalmıs. ve nice ikbali bn yolda tepmis bir kisidir Mehmet Akif. Anadolnda cerre çıkıp para toplıvan sahte mfir«!itlerle ve demekcili|î ticaret ve komisvonculuk haline eetiren inanosız banknot düskünleriyle Mehmet ÂkiTi bir arada düsiinmek mümkün depidir. Mehmet Akif empervalizme karsı çıkmıs sereHi bir TBrk ozanıdır. Gerçi Millî Kurtulas'tan sonra devrimlere de karşı çıkmıstır. biz bn davranısına da «aveı dn\anz. Atatürk devrimlerini benimsemeyen. ama benim«cmi<! eörünen niıe devrim kasidrcisinin namnssnzlnihı toplnmun ortaverinde ahlâksulık ibidesi (fibi dikilirken Âkif'in inanrl.inna baglı ka'masında erdero eörmekteviz. Mehmet ÂkiHn. hayatmdaki büyük dramı nice insanımız yaşamıştır. Ey bu topraklar icin tonraga riü«;müs a^kpr Gdkten ecdat inerek öp^e o pâk alnı değer.. diyen in»an ve Millî Kurtulus Sava«<nda Anadoluya gecerek bagımfizlık için mücadele eden ozandır Âkif.. Hattâ hn dini bütün kigi. tslâm âlemiyle Tflrkiye ile anlasabilmeleri icin bolseviklere öjut de veriyordn : « Gönül ister ki, î<;lâm âlemiyle bır dereceye kadar anlaşmayi basaran Bolşevikler. Almanlann düstükleri çıkmaz yola düşmesinler. ( ..) Çünkü Avrupa kapitali^t hükumetleriyle daha çok za" manlar mücadele etmek zoruntfadırlar. ( ..) Bizim tek isteğimiz yeni istilâcı sıvasete kar<:ı kenclisini eöstprmeve baslıyan genç Busvanm tslam âlemini geresi eıbi incelevip bilgi edinerek on» göre bır yol tutması ve samimi adımlarla yürüyebilme>;idir. (...) Bövle samimi ve mert bir Rusya ile yöneticileri kim olursa olsun başta Törkive olmak üzere bütün tslâm *'eminin işbirliği edeceklerine hie süphe yoktur» diye vazıvordn Âkif. Ne var ki. empervalizme karsı çıkısın Mehmet Âkif tam bilincine varamamıştı. Sınıf ve iktisat aoısından emperyalizmin nitelifini kavrıvamazdı. Millivetçilik anlavısının karşısında idi : « Müslümanın vatanı Şeriatın hâkim olduğu yerdir» llkesine bajHıydı. Niteklm bn inançlı adam, KnrtDİnstan sonra Gazi Mnstafa Kemal'in millivetci ve devrimci evleminde hayal kırıklıgına nfradı. Kadını toplnm yasamına sokan kararlarla sarsıldı, Şeriat'ı bir yana iten va«ama'vı nnaviıvntnadı. V> Sapka Kannnn ilân ediiince büsbütün jrücenip Mısır'a fitti. «Seriatın hâkim olduğu yer Müslümanın vatanıdır» divordn eerci Âkif. ama o drvrin Mısın Inriliz eremenlitf altında bir ülkevdi. Hayatının nice vtllanm tngiliz empervalizmine karsı en hevecanlı siirleri vazmakla srecirmis bir ozanın Intiliz himavesindeki seriata sıSinması üstünde dikkatle dnmlarak bir noktadır. Mehmet Âkif sapka rivmemek icin Mısır'a jptmistir. Nâzım Rikmet ölümden kurtulmak icin Sovvetlere kaçmıstır. Biri Milli Kurtulus Savaşı Destanı'nı ve ötekisi Istiklâl Mar'i'nı yazan bn iki Türk ozanının hayatı üstüne e^ilmeliviz. tkisi de edebiyatımızın ve sanatımızın yüce adamlarıdır, ikisi de bizimdir, ikisi de namnsIn kisilerdi. Komprador çevrelerinln kapısında çanak valamak meslefiinde erbap olmns çevreler Nâzım'a hücum eder, Mehmet Âkif'i överler Ne Nâzım onlann hücumunda bir şey kaybeder, ne Âkif onların övjrüsünde bir sey kazanır.. Çünkü oşaklık mertebesinde bnInnnp da vatanseverlik gösterisine çıkmış olanlann davranışlan hiçbir deger yaratamaz. Akif inançlı kişiydi ilii • aar •aaı !!! •aaı •••ı • ••ı •)••! • ••I • ••I • ••I •••• a« tuğu da budur. Bunun îçin halka inmekterfir öğretmen. Halka ihtiyaçlannı duyurmak, onları ihtiyaçlan yonünden harekete getirerek mevcut güçlerini birleştırerek kalkınmasında kullanmak. bu arada da devletın payına düşeni istemesını öğretmektır. Böyle olunca, öğretmenı dınler devleti ıdare edenler. Tek baçına olunca öğretmen hiçbir sey >apmaz ve bugün olduğu gibi kıyılır. ma, bütün baskılara karşı susacak mı öğretmen? Bunu kesinlikle kafalarımızdan atahm bir kez. Değil mı ki 16.000 koyürnüz okulsuz, nüfusumuzun c o6O'ı okumayazma bilmez. Ve değil mi ki, 4050 bin kişiye bir doktor, bir hastane yatağına 5500 yurttaş düşmelctedir. Gene 9 milyon vatandas ailesı bır odarfa yatmakta, 1 milyon trahomlu, 25.000 den fazla cüzzamlı, 500.000 i aşan veremli vardır yurdumuzda. Ve halen yılda doğan 1000 çocuktan 450 si ölmektedır. Tüm bunlara karsı da, kisı basına o"uşen yıllık gelır, bir eğemenin kapıcısma verdıği bahşışten de azdır. Bunlar tum açıklıkla meydandayken, nasıl olur da susar öğretmen Bir gün gelir savasın S ayın Burhan Felek, 13 aralık tarıhlı yazılannda bına vergı sistemıne değınmekte ve çok yerınde bır deyişle «geliri olsun, olmasın... bir sermayeden kıymeti üzerinden ve nısbetsiz olarak ve munasebetsiz şekilde alınan verginın adı servet vergısıdır» demektedır. Bızım de bu konuya daır soyleyeceklerımiz var. Bugün va Cumhuriyet 154M Haftahk Dergisi Sigorta Şirketi için Muhasebe yardımcısı istenmektedir. Karaköy P. K. 351 yazıyla müracaat Ilâncılık: 4331 15492 53. SAYI Yılbaşı ve Bayram Tatili Dolayısıyla bir gün önce çıktı Cumhuriyet 15490 A Şevket Süreyya AYDEMİR« Ozd Stktirfiı a Moderı ve a Kmterlı OTE L I SUYU ARAYAN ADAM 3 üncü baskı "Bir adam vardı. Sııyıı arıjordu. Toprağı üç kulaç, beş kulaç kazJı. Sııyıı bulanıadı. On kula^, onbeş kulaç kazdı. Gene hulanıadı. Sonra, yerin derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı. Yeise dii^tii, gücü sona erdi ve suyu bulmaktan umuduııu ke^ti. Fakat, bir ses ona: Daha deriıılere in, daha derinlere! dedi. Daha derinlere indi ve suyu buldu." Şevket Süreyya Aydemir'in bu şaheserinde, çağımızm bunalımının kaynaklanm ve nedenlerini. bulacaksınız. Fiyatı 15 TL. Olel 5aner Banyolu ve Aircondioned 1 2 Oda ve 16 Süıt ile 1 HİZMETE GİRMİŞTİR. KIŞ SE2ONU FİATLARI Tek 6O TL. Çıft 8 0 TL. * 3976O *TANERİZMİR Cumhunyet Meydanı ı ZM IR Cumhuriyet 154»* ıREMZİ KİTABEVİ Başkanın görüşleri Başkanı olan bilinin bilim politik çevB ilim Kurulu'nunbilgin Sosyo •değerliKurure Uişküeri üzerüıdeki anlayış biçimi de, T mu, amacına ulaşmada zorluklara uğratıcı tstidattadır. Gazetelerden ve bizzat Kurumun yayınladığı broşürden anladığınuza göre, Sayın Başkanın bazı görüşleri vardır: (T) Merrüeketimızın gelişmesine yarar sağlıyacak araştırma ve buluşlann doğmasını koyulaştıracak bir «Bilim Atmosferi» nin oluşması gerekir. (2) Fakat bu bilim atmosferi, memleketimtzde yoktur. (5) Memleketimizde böyle bir bilim atmos Sonuç AKBAN K BUGÜN V (llâncıhk: 4215/154T3) yapı endüstri merkezi Reklâmcüık: 4846/15480 VEFAT Merhume Adviye Gürün'ün eşl, Anayasa Mabkemesi üyesi Muhittin Gurun, T. Emlâk Kredl Bankası Tıcart Krediler Mudür muavmi Bahattin Gürün, Emine Gürun, doktor Edip Gurun'un babaları, Mımise Gürün'ün kayınpederl, Raşit Gürün, BilgGürün, Müfide Gürün'ün dedeleri. Çankırılı İSTANBUL ANKARA İZMİR ve ADANA'da BÜTÜN ŞUBELERİNİ HİZMETİNİZE AÇIK TUTUYOR MAARIF DUVAR SAATLİ TAKVİMİ Aziz ve muhterem okuyucularının ŞEKER BAYRAMLARINI ve YENİ YILLARINI Tebrik eder, Saadetler diler. İSTANBUL MAARİF KİTAPHANESİ Cağaloğlu yokuşu No. 38 • İST. Ilânculk: 4135/15472 Şubemızin XIII. genel kurul toplantısı, 13 Ocak 1968 cumartesi günü saat 14.00 de Harbiyedekl Yapı Endüstri Merkezi konferans salonunda yapılacaktır. Bütün üyelerimizin teşriflerini rica ederiz. MİMARLAK ODASI İST. ŞUBESİ GÜNDEM: 1 Yönetim Kurulu adına açılıştan sonra bir Başkan, iki Başkan Vekill, dört kâtipten mütfişekkil Başkanlık Dıvanı seçimi. 2 Üç kisilik tasnlf heyeti seçimi. 3 Yonetim kurulu çalışma raporunun okunması, 4 Faaliyet raporu üzerınde görüşme ve karar alınması. 5 Oda Genel Kuruluna götürülecek şube teklifleri Uzerinde görüşme. 6 Yenı yıl çalışmaları için esasların tesbltl, 7 Seçlmler. 8 Dilekler. 9 Kapanıs. (Raklaincılık: 5019 18483) KONGRE İLANI ŞÜKRÜ GÜRÜN 30.12.1967 Cumartesl günü vefat etmiştir. Cenazesi 31.121967 Pazar günü öğle namazından sonra Haeıbayram cajnllnden kal • dırılacaktır. Tanrı rıhmıt «ylMİn Cumtaurlytt U4M AKB AN K İlâacdıfc 4328/U40S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle