24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFK İKİ 26 Nisan 1966 CUMHURtYET DEVLET BAŞKANININ BEYAHLARI Boha ARIKAN Mayıs inkılâbının büyük bir şefi olan Sayın Gürsel'in, unulmaz hastaüğı, her Türkiin bağruıda şüphesiz ki, büyük bir ıstırap yaraaı açmıştır. Artık vazife göremiyeceği ilmen tahakkuk edince, Devlet Başkanhğında zarurî olarak, bir değişiklik vukua gelmiş, şerefli bir asker yerini, yine şerefli bir askere terketmiştir. Normal gartlar altında geçen bu değişikliğin, Türk milleti için hayırlı ve uğurlu olması, her Türk ferdi gibi, bizim de candan arzumuzdur. 5 Mart 1966 tarihinde, yine bu sütunlarda çıkan ve «Cumhurbaşkanınrn tarafsızlığı» başlığını taşıyan bir yazımızda, Cumhurbaşkammn tarafsızlığını açıklamaya çalışmış, bu çabamıza dayanak olarak, Anayasamn 95 inci maddesinin Temsilciler Meclisindelri müzakere tutanaklarına değinmiş Idik. Anayasa Komisyonu sözcüsü, bu tutanaklarda. Comhurbaşkanının nasıl bir kimse olması lâzım geldiğini açıklamakta ve bu makamı işçal edecek kimsenin, siyaset kaideleriyle az çok yakinen meşgul ohnuş bir kimse bulunmasım ileri sürmektedir. Temsflciler Meclisi üyelerinden bir profesör lse, Devlet Başkanmtn mânevi vasıflarına doktınmakta ve Türk siyasî zihniyetinin devlet Başkanına büyük bir otorite atfetme eğiliminde bulunduğunu ifade etmektedir. Dvletin Basımn ortada bulunması ve bir orta hakemi rolfinü ifa etmesi doğrudur. Ancak Anayasamn, kendilerinin başı bulunduğu icra kuvvetinin omuzlanna yüklemiş olduğu bazı sosyal görevler vardır ki, bu görevlerin, ne cepheden bakılırsa bakılsm, sosyal eğilimli bir kavram taşıdıklarından şüphe edilemez. tuz yedinci madde devleti, topraksız olan veyeter derecede toprağı bulunmıyan çiftçiye toprak sağlamak için tedbirler almakla mükellef tutmaktadır. Yine aynı madde, Devleti, çiftçinin işletme araçlanna sahip olmasını kolaylaştırmakla görevlendirmektedir. Anayasamn bu hükmü, şüphesiz ki aşırı bir solculuk iddiasını taşı mamaktadır. Ancak, bu hükmün sosyalizmi hatırlatan bir eğilimi bulunduğu da inkâr edilemez bir hakikattir. Şu halde Devlet Başkamnm «ortadayun» sözü, «tarafsızım» mânasına alınmayıp da, politık ve ekonomik bir görüşle sağ ve sol eğilimlerin ortasındayım kavramına alındığı takdirde, Anayasamn bu hükmü hakkmda Devlet Başkamnm hiç bir teşebbüse girmiyeceğini kabul etmek lâzım gelecektir ki, Sayın Sunay'ın şahsiyeti bakımından, buna da inamnaya imkân yoktur. Anayasamn 39 uncu maddesi, kamu hizmeti niteliğini taşıyan özel teşebbüslerin, kamu yarannın gerektirdiği hallerde, devletleştirilebUeceğini ifade etmektedir. Bu maddenin Temsilciler Meclisindeki müzakeresi sırasında konuşan sözcüler, bu hükmün, Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olmasına dayandığım ifade etmekte ve kanun sözcüsü «sosyal devletin iktısadî düzenlenmesi, sosyal zümiyet çerçevesi içinde olur» dedikten sonra, sosyal kelimesinin Anayasaya girmesine muanz olanlara karşı «sosyal devletten korkmıyalım, tekrar ediyorum, sosyal devleti kabul etmediğimiz zamandır ki korkmamız ve endlşe etmemiz lâzımdır. Sosyal adalette, sosyal devlette endişe edilecek bir cihet yoktur.» ifadesini kullanmaktadır. Sözcfi bu hususta şu açıklamayı da yapmaktadır. Diyor ki: «Anayasamn ikinci maddesindeki sosyal kelimesinin yadırgandığına şahit oluyoruz. Sosyal tesanüt kelimesi, 1924 Anayasa tasansının bir maddesinde geçince, bır çok mebus ayağa kalkmış ve (o, ne demekmiş) diye bağırarak maddenin reddedilmesini sağlamışlardı. 1924 ten bu yana Türkiyenin bir nayli ılerlediğine kaniiz. Gönül öyle istiyor ki, (sosyal adalet ve sosyal devlet kelimeleri bu Mecliste ve bu memlekette artık hiç bir suretle yadırganmaması lâzım gelen mefhumlar olarak kabul edilsin.» Görülüyor ki, devletleştirme hükmünde de sola kayan bir eğilim vardır. «Ortadayım» sözüyle, tam tarafsızlığını anladığımız Devlet Başkanımn, gerekli hallerde, bu madde hükmünü de savunacağından şüphe edilmemelidir. nayasa, sağ cereyanlann kabul edemiyecekleri başka bir takım yeni hükümler de getirmiştir. Çalışma hakkı, çanşma şartlan, dinlenme hakkı, ücretlerde adalet sağlanması, sendika kurma hakkı. toplu sözleşme ve grev hakkı, sosyal güvenlik gibi hükümler, bugünkü Anayasamızda yer almış bulunmaktadırlar. Bu hükümlerin her birisi ayn ayrı incelendikleri takdirde, sosyal bir eğilim gösterdikleri görülecektir. Devlet Başkanı bütün bu hükümlerin hakkiyle yerine getirUip getirilmediğinde, hakemlik vazifesini görecektir. Sol eğilim için böyle olduğu gibi, sağ eğilim için de böyledir. Anayasamn 19 uncu maddesi, herkesi vicdan ve dinî inanç ve kahaat hürriyetine sahip yaptığı gibi, devletin sosyal, iktisadî, siyasî veya • hukuki temel dozenini din kurallarına dayanmak suretiyle istisman da menetmektedir. Bundan başka Anayasa. yurürlükte bulunan bazı kanunları devrim kanunu olarak telâkki etmekte ve bunlar 4bkkında Anayasaya muhalefet, Anayasa Mahkemesinc başvurulamıyacağmı öngörmektedir. Bu kanunlar tedrisatm birleştirilmesi. yani medreselerin diriltilmesi, şapka giyihnesi, türbe ve tekkelerin kapatüması, medenî nikâh ve Türk harflerinin kabulünü öngören kanunlardır ki, ortanın sağuıın, aşırı olmaksızın. savunduklan hususlardır. Ortada bulunan ve Devletin Başı olmak itibariyle icra organının da başı bulunan Devlet Başkamnm bu memnuiyetlere karşı yapılacak çabalara engel olacağı elbette ve elbette Sayın Sunay'dan beklenecektir. ıca • ••• • ••• ...„.„.., •= Yann: Bir gurbet bayramı «Atatürk, «...butun koyluye okumak, yazmak ve vatanını, ulusunu, dunyasmı tanıtacak kadar coğrafî, tarıhî ve ahlâkî bılgıier vermek, dört işlem oğretmek milli eğıtımımizın ılk gayesıdır» demisti. Bu amaca ulasmak için ilk kez ulus okulları denendi, ama ıstenilen sonuç alınamadı. Çünkü bu işleri yürütecek eleman kıttı» dıye basladığı mektubuna soyle devam etmektedir : «Köyden gelip köye yarıyacak ve okuma yazma \anında köylüyü 20. yüzyılın uysarlık düzeyine çıkaracak bilgi ve becerileri is içinde yaparak \e ujçulayarak öğrendikten sonra köye gidecek ve köyde kalacak kis^Iere ihtiyaç vardı. Bunlar kalkınan ve devrimci Türkiye'nin ülkücü ögretmenleri, sağlık memurları, ebeler ve sanat erbabı olabilirdi. Köy Enstitüleri bu amacla kuruldu. Kısa zamanda yurdun çesitli yerlerinde 21 köy enstitüsü açıldı ve buralara binlerce ko.vlü çocuğn alındı. Menıleketimizde eğitim seferberliğine baslandı. Herkes bu seferberliğe katıldı. Enstitüler ilk mevvalarını verip mezunları köylere dağılmağa ve Atatürk'ün buyrukları yerine gel meğe başlayınca, ne olduysa o zaman oldu kisisel ihtiras ve çıkarları uğruna bazı kisiler bu eüzelim kurumlara çamur attı Iar. mamen zıddı olanları da vardır ! Meselâ, Alman filozofu Hegel'in ortaya koyduğu: «Kuvvet Hak» formülü, korkunç bir hata ve dalâldir. Çünkü, her şeyın «İzafı = reiatıf> yiiıi zamana, mekâna, sartlara bağlı olduğu bu evrende, hayvanlar âleminde yurürlükte olan bir olayııı, birbiriyle devamlı münasebetlerde bulunarak >aşamak zorunda olan insanlar âleminde de yiıriıtülmesı, bayatî, ıçtimaî, iktisadî, kültürel ve medenî zo runluklara ve en sade ve basit bir akıl ve vicdana avkırı bir tacia ve felâket olduğu ve ebediyen de öyle olacağı meydanda • dır. Bunun ıçın, «zamandaıı zama na, toplumdan topluma, insandan insana değisen görüsler, kanaat • ler, inançlar, nazariye, faraziye, felsele ve doktrinlerle hiç bir memleket ve millecin devamlı bir huzur. güvenlik ve refaha kavuşturulamıyacağını, ancak simdiye kadar olduğu gibi sürüklenip \e süründürülüp duracağını ve bizi evvelâ ilim, sonra yine ilim, daha sonra yine ilim kurtaracağı nı; her alanda ve her alanda ilmî ve müsbet bir yola girmeden gerçek bir kurtuluşa erismemiz mümkün olmadıgını» hiç hir zaman u^ntr"arnrlk çprekı^ Haluk Necdet DOĞAN Sosyolo]] ve ahlâk oğTenci1!! Tehlike nerededir? Dünkü yazımızda Kürt meselesinden söz açtık. Yakın zamanlarda milletlerarası bir mesele haline gelebilecek gibi görünen bu konuyu biraz daha deşmek istiyoruz bugün. Çünkü Türkiye ne zaman çözülmüş ve zayıflamışsa, basına dâvalar sardırılmıştır. Memleketi yönetmek hevesinde olan politikacı çoğunluğu da bu dâvaları düşünmek şöyle dursun, oy çıkarları uğruna dâvalanJstismar etmek yolundadırlar. Doğu illeri problemi, Seyh Sait isyanından bu yana bitmis değildir. Çok partili rejime çirdiğimizden beri de baska biçimde bir gelisme yolundadır kürtçülük. Meselenin çok hassas olması rahatça konusulmasını engellemektedir. Ama Türkiye içinde konusulmıyan Kürt meselesinin, Washington, New York, Londra, Paris gibi merkezlerde durmadan konusuldujunu nnutmıyalım. Biz meseleyi bir kenara iterken, yabancı çevreler meseleyi tartışmakta, hazırlanmakta ve çittikçe bilenmektedirler. Kıbrıs dâvasında aynı durum çörülmüstür. Bizler Kıbrıs meselesini enine boyuna konusamazken. onlar durmadan hazırlanmıslardır. Ve neticede Menderes'in «Kasaba papazı» dive kücümsediçi Makarios, usta bir strate.ii icindeki kurnaz taktikleriyle bizim politikacıları yerden yere çalmıstır. Kürt meselesinde Türkiye iein gelisen tehlikeyi şimdiden görmek ve haber vermek zornndayız. Irakta 1961'den beri bafımsızlık için çarpısan Molla Barzanî vardır. Molla Barzanî büvük devletlerle pazarhk masasına oturmak kıvamına henüz erismis deSildir. Ama Irakta vasıvan Kürtleri bir gerilla savasının disiplinine sokabilmistir. Gerilla savaslarının ise ne tfpmek olduân tecrübelerle bilinivor. Amerikanın, tnçilterenin ve Rusyanın dikkatleri petrol bölgelerini ilzilendiren bu eerilla savaslarının gelismelerine doğru kaymıstır. Türkive sınırları dısında olan bitenler bizim icin çok önemlidir. Çünkü kendi icimizdeki gelişmeler de çok partili düzenden bu vana earip çelismeler içinde yuvarlanmaktadır. Rnnları madtlc madde sövle özetlivebiliriz : 1 Çok nartili reiimden bu vana siyasi parti teskilâtının 73man zaman devlet te«kil5*ına hâkim duruma geçtiSini Batı illerinde dahi görmüsüzdür. tl ve ilce baskanlarının Ankarava da\anarak vali ve kavmakamlar üstünde nüfıi7 sa?İTİı!<larını bilivoruz Devlet otoritesini kıran bn tııtum. DoSu illerinde pek tehl;keli vönlere kaymıstır. Sivasi partileri oy bakımından kendi bölgelerinde kontrol altında tutmak füciine sahip sevhler ve ağaiar. halk ile devlet arasına çirmi<ilprdir. Kürtce konu«an böleelerde sevhler ve ağaların nii'uzn devlet nüfuzunu asan hir pelisme eöstermistir. 2 Do5u iller'nin halkı. Atatürk çasında k'irulan devlet oto••iteMnin vıkıldı*inı gözlerivle eörmüs. ve Kürtciilük akımının basını çeken sevhlerin, sevvitlerin, aSalann liderlifine adamakılii ba5lanmı«tır. Ov eoveovrtıvn politikarMar hu durumn bildikleri halde susmaktadırlar. Millî Biriik iktidarı devr'nde alman birtakım kısır tedbirler eabncak önlenmistir. 55 a£anın sürgüne gönderilmesi (fibi üst katta alman tedbirler hiçbir s«"V ifade etmemistir Çünkü catırta defil tcmelde derisikVkİPre ihtivaç vardır. 3 Sevhler VP ağalar. ya kendi temsilcilerini Ankaraya milletvekili diye yollamıslar, ya da şeyhlerin ve ağalann kendileri politikacı olarak Parlâmentoya Rİrmişlerdir. Böylece Do&u'da devlet içinde bir başka âletmn hikmetleri duyulmaya başlanmiştir. * Halk. geri. alfabesiz ve suureuz bırakılmış, Cumhuriyetin vatandaşı olacak yerde şeyhin ve ağanın knlu kölesi olmuştur. Bu geri düzenden çıkarı olan politikacılar Dnğu illerinde halkı Cumhuriyetin ve medeniyetin ışığuıa kavuşturmak icin gerekli bütün reform tedbirlerine direnmişlerdir. 5 Yabancılar petrol şirketlcriyle ve jferek üsler yoluyla ve başka ceşitli vâsıtalarla Doğu illerine demlr ahnışlardır. O bölgede doğrudan doğruya temaslar ve anketler yapmakta, geleceğe ait yatırımlara şimdiden hazırlanmaktadırlar. 6 Seylılerin ve ağalann nüfuzundaki halk, Türk radyoları yerine Kürtçe yayın yapan yabancı radyoları dinlemektedirler. Böylece Cumh 'riyet hükumetinin kendilerine veremediği eğitim yerine yabancılann rğitiminden gecmektedirler. 7 Doğuda Kürtçe yaym yapan nice yabancı istasyon gürül gürül çalışırken, bir Kürtce kitap yayınlıyan vatandaş, polis koğuşturmasına uğramakta. bu gülünç hareketlcrle ilgililer avutulmaktadır. Doğu illerinde sosyal \e kültürel reform isteyen aydınlar Kürtçülük davranışlanyla suclanırken, oy pazarlığı plânında Doğu şeyhleri ve ağalarıyla elele yürüyer politikacılar Meclise girmekte, hattâ Bakanlık koltuklanna oturmaktadırlar. Ve bunlar Doğu illerinin geriliğini sürdürmek irin reformlara karşı durmaktadırlar. Manzara sudur: Şeyhlerin ve ağalann temsilcileri itibardadır. üoğunun karanlıiında içten içe işliyen tehlikeli akımlara karşı tedbir düşünülmeınekıedir. 8 Türkryenin sınırtan dibindeki gelişmelerde Amerikaya güven mek. Kıbns'ta Amerikaya güvenmek kadar sakat bir yoldnr. Gelişen Arap sosyalizmine karşı Amerika. Molla Barzanî'nin Kürfctilüğiinü (utmak yoluna kolaylıkla sapabilir. Molla Barzani de Amerika, Ingiltere ve Anglo Amerikan petrol kumpanyalarıyla pazarlığa oturahilir Molla Barzanî şeyhlerin ve ağalann desteğine sahiptir. Böylece Doğu Anadoluda Iraka vc İrana kadar uzanan bir bölgede petrol çıkarlarıyla şeyhlerin. ağalann ve Molla Barzanî'nin çıkarları birlesebilir. Her halde bu konuda Türk aydınlannm uyuması kadar tehlikeli bir şey olamaz. Yabancı ülkelerde bu yönde harıl hanl konferanslar düzenlenmekte, cemiyetler kurulmakta. temaslar yapılmaktadır. Bizirn polirikarılarımız ise Secim Kanunu ve oy goygoyculuğu üstüne verdikleri çetin savaşta dünyayı görecek halde değildirler. iiii •••• • ••• Ne sağ, ne sol ayın Cumhurbaşkanı, «Cumhuriyet» te çıkan özel beyanlarında, ne sağ ve ne de solu kabul etmediklerini, ortada bulunduklarını bildirmektedirler ki, bizce bu, doğrudur. Gerçi biz, yine bu sütunlarda çıkmış olan 13 Araük 1965 tarihli «ortanın solu» başlıklı yazımızda, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Liderinin ortanın soluna ait bildiriBini savunmuş ve bu savunmayı yaparken, C.H. Partisi programı ile Anayasa hükümlerinin birbirleriyle olan uygunluğuna işaret etmiş idik. Ama bir Devlet Başkanı için ortanın sağı veya soluna bahis konusu yapmaya imkân yoktur. Devlet Başkanını, Temsflciler Meclisi Anayasa Komisyonu sözcüsü bir hakem vaziyetinde görmekte, sağ ve sol eğilimli bütün partiler arasında ahengi temin et» mek vazifcsiyle mükellef tutmaktadır. Onnn içindir ki, Devlet Başkamnm, bir orta hakemi vazifesi göreceğine nazaran, ortada bulunmasım, hakemlik görevi yönünden, doğru bulmaktayız. Yoksa Devlet Başkamnm «ortadayım» sözünü sağ cereyanları da, 8Oİ cereyanları da okşamak veya her ikisine de cephe almak mânasına almamaktayız. Esasen böyle bir mânaya almamıza Anayasamız da imkân vermemektedir. Anayasa başlangıç kısmında Türk mUletinin 27 Mayıs hareketini ne için ve kime karşı yapmış olduğunu açıkça anlatmaktadır. Buna göre 37 Mayıs hareketinin başlıca sebebi, hukuk dışı tutum ve davranışlarla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidarı, iktidardan uzaklaştırmaktır. Binaenaleyb Devlet Başkanımn, orta hakemliği vazifesini görürken, böyle bir iktidara ve böyle bir iktidarın sonuçlarını doğuracak olan olaylara tâviz vereceğini düşünmeye imkân yoktur. Anayasa Türkiye Cumhuriyetini, millî. demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olarak telâkki etmektedir. Hukuk devleti ise bütün vatandaşlann aynı nimetlerden eşit bir surette faydalanmasını, aynı âkibetlere eşit bir surette katlanmasmı istiyen bir rejündir. İktidardaki bir partinin sağ veya sol eğilimli olması, her zaman için mümkündür. Kezalik iktidardaki bu psrtinin, karşısındaki sağ veya sol eğilimli muhalefeti tazyik altında bulondurması da, yine mümkün görülen hailerdendir. Ortada bulunan Devlet Başkamnm, hakemlik vazifesi itibariyle. böyle bir muvazene bozukluğuna meydan vermiyeceğine inanmak, vatandaşın tabiî bir hakkıdır. anayasa, bir takım hak ve hüniyetleri savunmaktadır. Bunlar arasında kişi dokunulmazbğı, özel hayatın korunması, konut dokunulmazlıfı, haberleşme hürriyeti, düşünce hürriyeti, bilinı ve sanat hürriyeti gibi, her birisi bugünkü Batı medeniyet dünyasında artık tartışma konusu dahi olraaktan çıkmış, bir takım h > \e hürriyetler buk lunmaktadır. Kanunlar her tü''ii müeyyideleri havi olsalar dahi, bu kanunları uveulayan iktidardaki icra kuvvetinin, akıl ve hayale gelmiyecek yollardan, bu kanunlara taarruz etmesi her zaman için hatıra gelebilecek ihtimallerdendir. İktidardaki partinin sağ veya sol eğilimli olmasına göre, aksi kanaati taşıyan muhalefete mensup kimselerin evlerini basmalar. kitap aramalar, karakollarda süründürmeler gibi hâdiselerin vuku bulabilme Dıtimalini daima gözönünde tutmak lâzımdır. Bu gibi hallerde orta hakemliği görevini yapan ve icra organmm başı bulunan Devlet Başkamnm. kendisinin ortada olduğunu ileri sürcrek nötr kalacağını düşünmeyi dahi. hayal iistü bir vehim olarak telâkki etmekteyiz. Tertemiz bir geçmişin geleceğe devrcttiği Devlet Başkanından, bu gibi çelişmeli hallerde, tarafsız bir hakem olması itibariyle, icra oreamnı doğru yola sevketmesini beklemek, ne mntlu Türküm diyene vecizesinin tabiî bir semboIü olacaktır. ayın Sabahattın Eyuboğlu'nun «Yann: Bir Gurbet Bayramu başlıklı yazısını dikkatle ve defalarca okudum. Cefakâr köylümüz için besleüiği iyi niyetlere tamamen iştirak ediyorum. Sayın Eyüboğlu, yazısının bır bölümünde, «ÎmamHatip Okulları açmayı yoksul Anadolu çocuklarının beyinlerini, gözlerini karartmayı, okullara din derslerini sokmayı milletimize daha uygun (yahut milletimize ancak bunlara Jâyık) görenler varmış Atatürk'ün partisi içinde» diyorlar. Sayın Eyüboğlu, bır zamanlar mensup olduğu Köy Enstitülerinı gbklere yükseltirken, Türk milletinin mânevi inançlannı ve mületimizin imanlı bütünlüğünu idame ettirecek olan kurum ve tesislerıne de çatmayı ıhmal etmemisler. Herkesçe malumdur ki, dinsiz bir millet veya topluluk ergeç dağılmağa ve parçalanmağa mahkumdur. En iptidaî klân cemiyetleri bile herhangi bir şeye inanmak mecburiyetini duymuslar ve onun etrafında toplanarak millî bütünlüklerini devam ettirmişlerdir. Ne büyük şereftir ki, Türk milleti en son ve her bakımdan mükemmel bir din olan tslâmh^ı kabul etmişler ve uzun bir müddet sözü geçen uygar devletler kurarak dunya milletleri arasında söz sahibi durumuna geçmişlerdır S BU MU ZARARLI Eeitim seferberligine girisıldigi 1944 ten sonra 10 yıl içinde okulsnz ve öğretmensiz köy kalmıyacaktı. Neylivelim ki, en büyüçümüzden en kücüğümüze değin herkes atılan bu camurdan korktu. Araya bir de politika karısıp oy kavçı>sı belirince Köy Enstitüleri davanaksız kaldı. CesUli iftiralar altında 1954'e kadar geldiler. O zaman bir avuç Köv Enstitüsü se\erin 20.000 Köv Enstitüsü mezununun ter>atları altında can verdiler. Üzülerek belirtelim ki basınımızdan ve aydın lanmızdan karsı koyan olmadı. Bundan cesaretlenen zamanın iktidarı eÇitimi büsbütün ihmal etti. Bu sebeple okur yazar oranı gittikçe çoğalacağına azaldı. Bugünkü tutumla 27 Mayıs Devriminin getırdiği 222 sayılı eğitim ve öçretim kanunu gereğince düzenlenen 10 yıllık eğitim plânı ile de ilköğretimin yüzde yüz gerçeklesHrilmesine imkân yoktur. Nitekim Cumhuriyette çıVan ve Devlet Plânlama örçütünün bir raporundan alınan havadise göre Türkiye'de okuma yazma bilmiyenlerin sayısının hızla artmakta olduşu ve millî eğitim seferberliği altında yıllarca evvel baslatılan kampanyanın ise yerinde saydıçı, ciddi bir program ile meselenin üzerine eğilmek mümkün olsa bile dâvanın 2055 yılından önce halledilemiyeceSi anlaşılmaktadır.» Bulasıcı delilik DİNDEN DOĞMUŞLARDlR ugün iktisaden kalkınmıs dev letler acaba dinsizlikleri sayesinde mi dünya politikasında söz sahibi olmuslardır. Halen Komünist blokta Çin'in "00 milyon halkı Konfiçyüs denen sahsiyetin ortava çıkarttıgı eksik, mesnetsiz bir dine inanıyor. Keza Hıristiyanlık ve hattâ Sovyet Rusya bile dine karsı aldığı sert tedbirler ile insanların kalblerine kilit vuramamıştır. Sayın Eyüboğlu dınin insanlar için faydasız ve zaman israfı gıbı gorunen fuzuli bır inanıs olarak kavnyorlar. Kendileri de bılirler ki; din bütün sosyal kurumları yani ahlâk, hukuk, aile ve ekonominin kaynağıdır. flimler ve sanatlar da dinden doğmuslardır. din ahlâkı olayın kaynağıdır. Son zamanlarda milletçe şu karara varılmıştır ki; cahil halkımız, çıkarcı ve bilgisiz softalar yüzünden bazı çıkmaziara girmistir. Bu halin çözümü için acılan tmamHatip Okullan ve okullarda hayata yeni atılan genç neslin dini bakımdan biraz olsun bir şeyler öğrenmelerini gereksiz mi buluyorlar? Yüce Turk milletinin atıde payidar ve kuvvetleri olabilmesi için bu gibi kurum ve teşkillerın kurulması ve okullarda bugunkünden daha sıhhatli dinî bilgilerin verılmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim. B A A !•>• >••• Sonuç •Sr şte bütün bu sebepier dolayısiyledir ki, biz, •• Sayın Devlet Başkamnm «Ortadayun» sözü• nü, münhasıran hakemlik vazifesini görürken, ortada olmaya, yani mutlak bir tarafsızlık içinde bulunmaya hamleylemekte, iktisadî veya politik bir inançla sağ ve sol eğüimieri tamamiyle reddeder mahiyette telâkki etmemekteyiz. Aksi takdirde, yukanva özetlerini çıkardığimız Anayasa hükümleri. tatbikatta hakemsiz kalmış olacaklardır. Aşırı sağ ve sol cereyanları burada babis konusu dahi yapmaya lüzum görmemekteyiz. Çünkü bu gibi olaylar, esasen ceza kanunlannın tehdidi altına girmiş ve binaenalayh, kaza kuvveti sahasına intikal etmiş bulunmaktadırlar. SlRTlNA BİNDİĞİNİZ ATIN... • Tartışmacı Sıtkı Şaplak da, Mustafa Sarıkaya ile bırleşmekte, «Köylü kalkınmalı, köylü çocuğu okumalıdır» demektedır. • Tartışmacı Oktay Zağlı da Şaplak Sarıkaya ve yazarla aynı fıkirdedir. Koy Enstitulen hakkında pek çok yazının kaleme alındığını, pek çok söz sarfedildığını, o gunden bugüne köprülerın altından pek çok sular geçtiğinı ifade eden tartışmacı özetle şoyle demektedır : «Tarihe; kunıcuları Saffet Arıkan, HasanÂli Yücel, 1. Hakkı Tonguç altın harflerle, yıkıcılar: R. Şemsettin Sirer, Emin Soysal, Tevfik tleri bakır harflerle kaydediliyor. ÜNESCO dünya milletlerine tavsiye ederken, kurucuları olan bizler yıkıyordnk Köy Enttitülcrini. 23 24 Arahk 1946 da bütçe görüsmelerinde Enstitülere ve kuruculanna hücum ediliyor. Bazı gerçekten halkın arasından kopup şelen milletvekilleri, «Sahsiyet yapmayın» deyince, seflerini daha da yükseltip, «Köv Enstitüsünün lüzumsuz olduğunu» söylüyorlar. Meclis zabıtları böyle yazıyor. Gayeleri: Türk köylüsünün uyanmaması. uyanırsa ne olacafını gayet iyi biliyorlar. Bu zihniyet sahiplerine gereken cevabı HasanÂli Yücel şn cümlelerle veriyor: (Sırtına bindiğiniz atm, sızler kadar neden akıllı olmasını istemiyorsunuz..)» Selçuk KAYHAN Ankara DİĞER TARTIŞMACILAR • ••• •••> >••• «••••••«•••••«•••••••••«••••••••••>••••••>••••««•••••••••••••! :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::":::::""::: # Aynı konuda Ilkoğretım Mufettişi Mustafa Sarıkaya'dan, Konya Eğitim Enstıtusu oğrencısı Sıtkı Şaplak'tan, Bigadıç'teki okurumuz Oktay Zağh'dan mektup almış bulunuyoru? Tartışmacı Mustafa Sarıkaya, Sabahattın Eyüboğlu'nun yazısını okuduğunu, bır Koy Enstıtusu çıkışlısı olarak çok duygulandı*mekte ve • ajan Burhan Felek, «Bulasıcı Delilik» adlı yazısında Ataturk heykellerıne tecavüz edenleri delilikle suçluyor BıldirJer yayınlamak, mıtingler yapmakla, bu işin bır çözüm yolu olmadığını ifade ederek. gerçek çözüm yolunun; gençlerin oralara gitmesı ve Atatürk'ün yap tıklarını oradaki vatandaşlara an latmalan ile sağlanacagını ifade ediyor. Sayın yazarın fıkirlenne katılmakla beraber ılâve edecefim ba zı noktalar var. Söyle ki: Akıl görüşüne dayanan Atatürkçülüğü. kırk yıldır topluma kazandıramadığunız bir gerçektir Dünyada her şey sevçiye dayanır. Sevginîn olmadığı yerde hayat da yoktur. Atatürk'ün heykellerine tecavüz edenler, büstlerini kıranlar, resimlerini yırtanlar da Ataturk (sevgisini almamışlar ki, bu fecavflzlere yeltenmektedirler. Bu olavları yaratanların Atatürk kuşağından oluşu, aynca bir yüz kızartıcı harekettir. Son zamanlardakı bazı olaylara bakacak olursak; büyük kentlerdeki heykellere saldıranların ve küçıik yerlerdekı büstlerı karanların, dar ve kapah çe\Tenin msanlan olduğunu görüruz. Buradan da şöyle bir kanıya varabiliriz: Büyük yerlerdeki aydınlanma araçlan ile Atatürk sevgisi kazandırılabilmekte. Toplum da O büyük ınsanı sevebilınektedir. irmi milyon kişinin okur ya tar olmadığı. 18 bin köyün daha ilkokuldan mahrum !•••••!•• •••••••••••••••••••••••••••••••••• l l a l l a l l n a l I ( olduğu yerleri düsünecek olursak; durum tamamen başkadır. Dört yılda bir uğrayan politikacı. başka konuşur. Bilhassa ramazan aylannda, din kisvesine bürünerek camilere koşan sabte din adamlan da başka konuşurlar oralarda... Diğer bir mesele de; ehliyetsiz din aöamlarmın, cuma günleri ve ramazan aymda halka söyledik1 Bira sandığı imalâtmda kullanılmak üzere 155800 M3 leri şu sözlerdir «Resim olan eve çırah çam kerestesi komisyon marifetiyle pazarlıkla samelek girmez. Resim olan evde tın aknacakbr. namaz nlmaz. Bir mümin erkek. 2 Şartnamesi her gün Komisyonumuzda görülebileceği bir mümin kadınla bayramlaşırgibi bedelsiz olarak da verilebilir. ken bir birlerinin ellerine dokunamazlar.» Bunlann yanında öy3 Pazarhğı 3.5.1966 salı günü saat 15 de fabrikamız Salelerine rastlıyoruz ki, duasını tınalma Komisyonunda yapılacaktır. bitirirken «Padişahım sen çok ya4 İşin geçici teminatı 5258.25 lira olup, isteklilerin paşa» cümlesini sarf ediyor. öyle zarlık saatinden bir saat evvel fabrikamız veznesine bır ortamdayız ki. Türk olduğu teminatlannı nakit, Banka mektubu veya tahvil olahalde Türküm diyemıyor. Saderak yatırıp, makbuz ve Ticaret Odası belgelenni K o ce ben müslümanım diye direniyor. Zor oluyor bu kişileri ikna misyona ibraz etmeleri. etmek 5 Komisyon ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. Mükremin TEKtN • Sakarya Budaklılar köyü öğretmeni S Y İstanbul Tekel Bir a Fabrikası Müdürlüğünden (Basın 11476) 4504 TESEKKÜR Scndıka İdare Heyeti arkadaşlarımızdan ZUHAL ERTEM. SEVTM TUNÇAY, VEHBİ ARDAL1, KEMAL BABADAĞ Gerede'de 15.4.1956 günu saat 21 sıralannda geçirdikleri feci rrafik kazası dolayısiyle yakın alâkalarını esirgemiyen Sayın Çalışma Bakanlığı Müsteşarı Halit Ünal'a. Gerede Sağlık Merkezi Başhekimt ve heraşirelerine, Sosyal Sıgortalar Kurumu İstanbul Bölge Sağlık Müdüru Dr. FAHUK KALELİ'ye ve Istanbul Teşküâtı Bftşhekimlerine saflık personeline ve Adapazarı hastanemiz Ba<hek!rnlne *]enen teşekkür ederiz. Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumn Ebe, Hemşire, Sağlık Memurn Lâborantları Sendikası İdare Heyeti Cumhuriyet 4507 13. icra Mennırluğuıtdan İstanbul 964/7328 Münfesih Varpa Koll. Şti. Vartan Kırmızıyan ve Parseh Filibosoğlu> şeriklerinden Şişü Osmanbey Tayyareci Fehmi Sokak No: 2426 Ama Apı. Daire 5 de iken adresi meçhul kalan Vartan Kırmızıyana: Tekta teksitil Sanayi A. Şti. Vekili Av. Necati Güler tarafından aleyhinize muhtelif vâdeli 20 adet emre muharrer senede müsteniden 52574 lira 44 kurus vâde tarihinden 3280 lira faiz ve işleyecek faizler icra masrafları ücreti vekâlet tutan için yapılan icra takibinde yukarıdaki adres''rjize gönderilen ödeme emri adresiniz meçhul kaldığmdan bilâ tebliıf geri gelmiş yapılan zâbıta tahkikatı neticesinde de adresinizin tesbitine imkân olmadığından ödeme emrinin kanuni sureye 20 gün iHvesi ile ilânen tebliğine karar verilrniştir. Ödeme emıinin gazete ile neşri tarihinden itibaren 20 gün sonra başlamak üzere 10 gün içinde borcunuzu ödemeniz, tâkip müstenidı se net altındaki imza size ait değilse kanuni süre içinde 5 gün zarfında icra dairesinc bildirmeniz, aksi takdirde senet altındaki imzanın sizden sadır sayılacağı haksız yere imzanızı inkâr ederseniz 100 liradan 5000 liraya kadar para cezasına çarptırılacağınız borca karşı itirazınız varsa bunu sebepleri ile birlikte yine 5 gün içinde icra tetkik merciine yapmanız ve itirazmızın kabulüne dair belgeyi dosyamıza İbra2 etmeniz, rksi takdirde cebri icraya devam olunacağı keza yine bu süre içinde î t. K. 74. maddesi gereğince mal beyanında bulunmanız aksi takdirde hapsen tazyik olunacağmız hilâfı hakikat beyanda bulunursanız hapisle cezalandırılacağmız ödeme emri yerine kaim olmak üzere ilânen teb'iğ olunur. lcra Memur M. M Aii Çetiner (Baın: 04) 4511 " J E A N N E D ' A R C " Helikopter Taşıyıcı Gemisi •ve ona refakat hizmeiini yapan <C V I C T O R S C H O E L C H E R " gemisi tekniğin en son imkânları ile mücehhezdirler. Özellikle bu gemilerde Hiikumette değislklik S "CROSSBAR PENTACONTA" telefon sistemi kullanılmaktadır. Yüksek kalitesi ile tanınan bu telefon sistemi " L E M A T E R I E L . T E L E P H O N I Q U E " Firması torafmdan Türkiye Millî Telefon Şebekesi için teklif edilmişı. KARADA VE DENİZDE CROSSBAR PENTACONTA " EN İYİ VE EN EMİN SİSTEMDİR ". ayın yazar ve eleştirmen îsmail Cemin, «Hükumette değişiklik» başlıklı yazısında AP programının ve felsefesinin Türkiyeyi kalkındıramıyacağını belirtiyor. Oysa, AP nin felsefesinin değil, dunyada hiçbir felsefenin müs • bet bir değeri olmadığını söyle • mek daha doğru olurdu... Çünkü felsefe: Zan ve tahmin vâdismde el yordamı ile yürümek de mektir. Felsefî telâkkiler ve Inançlar, bazan gerçeğe uygun olabilir Fakat, genel olarak, «Gercek» ten ve «hakikat» ten çok uzak kalmaktadırlar... Hattâ bazan (•rceğin, doğrunun v« ıyinin ta TEŞEKKÜR Vefatı ile blzleri «onsuı acı İçinde bırakan CEVZA ERATAK'm cenazesıne istirak eden, çelenk gönderen, telefon, telgraf ve mektupla tazlyette bulunan akraba, dost ve yakınlanmu Oe hastalığı esnasında Şişll Sıhhat Yurdu personellnln kendisine gösterdiği yakın Uglye saygı ile candan teşekkürlerimizl «unarız. Halftk ve Lâle ERATAK ve Mnstaıa KtBAR tReklamcıhk: 1824) 451S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle