16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFEtKİ 20 Nisan 1966 CUMHURİYET MALİYETİ I KA1KINMANIN Fikret GÖRÜN Orta Doğu Teknik Üni. Öğ. Üyesi lecegi gibi, tüketim malları imâlinde de kullanabilir. Ama gerçek hayatta bu ikl ucu görmek imkânsızdır. Demek ki, ülkeler kaynaklarını, bu iki tür malın bnâli İçin dağıtmaktadırlar. Var sayalım ki, bir ülke bu konuda devamlı olarak, sâbit bir dağıtımı gerçeklestinnektedir: gelirin yüzde M ı tüketim için harcanmakta, yüzde 10 u yatınlmaktadır (yatınm mslları imâl edilmektedir); yatınm miktan yıl içindeki eskime aşınmadan daha fazladır, yâni ekonomi belli bir hızda gelişebilmektedir. (3) Gene var sayalım ki, aynı ülke, şiradi daha hızIı kalkmmayı kendine hedcf olarak seçmck istemektedir. Bu durumda, daha az tüketim, ama daha çok yatınm malı üretilecektir. Bu kez, diyelim, gelirin yüzde M i tüketime giderken, yüzde 2» si yatınma aynlacaktır. Görülüyor ki bu durumda, şimdiki yasama koşullanndan yapılan bir fedakârlık vardır; alternatif maliyeti bu fedakârlık teşkil etmektedir. Kaynaklann tüketim ve yatınm mallan arasındaki dağıtımı bu oranda devam ettiği sürece, ekonominin geiismesi bu ikinci yolu izleyecektir. Hiç şüphe yok ki, fedakârlığa karar verildiği andaki eski yaşama koşullannı yeniden elde etmek belli bir zaman alacaktır. Ama bu düzeye vanldıktan sonra, ekonomi, bu kalkınma yolu üzcrinde. ilk kalkınma yolu izlenseydi varılabilecek olan tüketim koşullarma çok daha erken (hızlı) varacaktır. Pek tabii, eski tüketim düzeyine vanldıktaa sonrakl belli bir süreyi de, katlanılan fedakârlığa ayırmak gerekir. «Belli bir zaman», «belli bir süre» diye yap tığımız nitelemeler, katlanılan, katlanılacak fedakârhklartn can alıcı noktasını teşkil eder. Bunu kuramsal bir örnekle canlandırmağa çalışabtn: (4) Her hangi btr ekonominin, kaynaklarm yüzde 15 ini yatınm mallan imâline ayırarak yüzde 2 lik bir kalkınma hızinı gerçekleştirirken, yeni bir kararla kaynaklannın yüzde 23 finü yatınm mallan İmâline ayırmağa başladığnıı ve yüzde 3 lük bir kalkınma hızını seçtiğini var sayalun. Bu durumda tüketime, kaynaklarm yüzde 85 i yerine yalnızca yüzde 77 si aynlmaktadır. Yaşama koşullanndaki düşme, bu yeni hızla 3,5 yıl sonra tclâfi edilecektir. Mamafih, kalkınma hızında bu değişiklik yapılmasaydı erişilebilecek olan yaşama koşullarma, bu hızla varmak için daha 6,5 yıl gçrekecekti. Buna bir de, ilk on yılda (3,5 + 6,5 = 10) katlanılan fedakârlığı giderecek olan 13 yılı da eklemek zorundayız. Bu şekilde, verilen karardan ancak 23 yıl sonra. yaşama düzeyi bakımından net kazançlar başlayabilecektir. Yeni kalkınma hızıyla ekonominin ulaşacağı yaşama kosulları, birikimsel bir şekilde, ilk kalkınma hızını kullanan gelişme yolunun sağlayabileceğinden üstun olacaktır. aym Prof. Dr. Bülent Nurı E S E N i n «StLÂH BAŞINA» adlı yazısım defalaıca okudum. Tümü itibariyle yazıyı benimseyip beğenmekle beraber, O' na ben de bazı ilâvelerde bulunmak istiyorum. Saym hocamın da dedifi gibi, bu yeltenme; Izmirdeki Atatürk Heykeline saldıran ferdin şahsi isteğinden çok, «memlekette, toplumun ileri gitmesine engel olan bir zibniyet ve bu zihniyeti uygulayanlann» işidir. Atatürk Inkılâplannı benimse meyip, O büyük TÜRKÜ bilmeyen, fakat bir Kürt bozmasını çok iyi tamyanlar, bugün cidden korkunç şekilde gelişip çoğalmak tadırlar. Bu olaylan da yaratanlar onlardır. Izmirdeki hâdisenin hemen akabinde bir başka gericilik hareketi daha... Arkasından bir diğeri... Şahsi kanım odur ki; memleketimizin ilerlemesine ve gelişmesine engel olan bu zihniyeti sindirmede, Sayın Esen'in ortaya attığı «kanunlarımızın yetersiz oluşu» yanında Efitime de çok büyük görevler düşmektedir. Bir bakıma «kitle halinde yükselip, gerçeklere bilimsel yollardan ulaşmak» diye de tanımlanabilen eğitimin, Yurdumuzda gereği gi bi uygulanamadığı, uygulansa da istendiği gibi başanya ulaşamadığı gerçeğini, acı olaylar göster mektedir. • ••••••••••a ••••••} kinci beş yıllık plân hazırlıklarmın yogunlaştığı şu günlerde, Iktisadi kalkmmada Izlenebilecek yolların alternatif maliyetlerine, çok genel ve kuramsal bir şekilde de olsa, bir göz atrnanın faydalı olabileceğini duşündflk. Kişi başına gelirin artması, endüstri sektörünün ekonomi Içinde daha büyük yer kaplaması, daha riinamtlc, esnek bir toplum yapısına kavuşulması gibi kalkmma tanınılannı (daha doğrusu sonuçlannı) bir yana iterek, ulusal ürünü daha hızb ya da daha yavaş arttırmanın kalkınmaya harcanan çaba ve kaynaklar bakımından rnaliyetini incelemek, bizi oldukça üginç bir sonuca götürebüecektir. Bu bakımdan değinilmesi gerekli bir nokta, Iktisadî kalkınmanın birikimsel (cumulative) bir karaktere sahip olnıasıdır. Bu, pratik anlamda şu demektir: Kalkınan bir ülke ile kalkınınıyan, daha hızlı kalkınan bir ülke ile daha yavaş kalkınan arasında, ulusal gelir düzeylerindeki farklar gitride büyüyecektir. Çiinkü aynı kaUunma hızı gittikçe büyüyen bir ulusal gelire dayanacaktır; yani bileşik faize dayanan bir birikim yolu ortaya çıkacaktır. Bunu daha göze batar bir duruma getirmek için Lipsey ve Steiner'in kullandığı şu tabIoyu naklettnekte fayda görüyoruz (1): Silâh başınct S İlkokulların lâik eğitiminden geçip, buluğdan sonra camiye şiden yurttaşın cami kürsülerinde de lâik ve devrimei din adamlan bulabilmesini sağlamak... Sayın Esenin «cezaî müeyyıdelerm ağırlaştınlması» fikri ber türlü irtica baltasını ancak böyle si köklü ıslahatlardan sonra köreltebilir kanısındayım.» F5'ler ve ötesi Türk HavH Kuvvetleri 21 adet F5 uçağını Amerikadan teslhn aldt. Bu sebepl» bir tören yapıldı. Genel Kurnıay Başkanı, Kuvvet Kumandanları, Amerikan askerî erkânı törende hazır bulundular. Bu gibi sembolik teslim törenierinde söylenmesi usulden nutuklar söylendi. Amerikadan bir muhrip, bir uçak filosu, bir denizaltı alırken düzenlenen tabii merasimleri Babıâli basını sayesinde manşetlere çıkan: nz. AdaJet Par( si gazeteleri bu sefer de Sam Amca'dan gelen yardımı göklere çıkardılar. Oysa bu gibi yardımları Türkiye çoktan kanıksamıştır. Artık sağduyu sahipleri biliyorlar ki, bir sanayi ülkesinin bir az gelişmiş ülkeye verdigi makiııeler o az gelişmiş ülkeye bir şeref vermez. Biz ne laman kendi topumuzu, kendi tankımızı. kendi uçağımızı kendimiz yaparsak o zaman en büyük törenleri yapmaya hak kazanacağız. İşte o zaman en büyük sevinçlere lıakkımız vardır. Şiradi Ameıika. bize 20 tane uçak, iki tane muhrip, üç tane denizaltı verdigi zamsn düğün bayram etmek için bir sebep yoktur. Hiç bir deviet, hiç bir devlete boşuna yardım etmez. Devletleri yönetenler o kadar saflaşmariılar daha. Şunu iyi bilelim ki Türkiyeye giren her malzetueııin bedeli Türkiyeye kat kat ödetilmiştir. Eğer bu ödemenin nasıl yapıldığına aklımız ermiyorsa, demek ki o zaman ne deviet yönetim ine aklımız eriyor, ne iktisadî dâvâlara aklımız eriyor. Buçüa Türk Silâhlı Kuvvetlerinin NATO standartlanna yükselebilmcsi için 37 nıilyar liraya ihtiyaç vardır. Bu yatınmı yapmaya NATO nıüttcfikleri yanaşnıazlar, Amerika da yanaşmaz. Avrupada NATO üyesi devletler içinde iktisadî ve askerî bakımlard::n en az >ardım Türkiyeye yapılmıştır. Yunanistan bile bizden kat kat ilerdedir. Buna rağmen Türkiye bir NATO harbinde ilk tahrip hedefi haline getirilmiştir. BuKÜnlerde Ankarada CENTO Bakanlar Kurulu toplanıyor. CENTO'nun üyelerinden dostumuz Pakistan ordusunu Komünist Çin'den aldığı SIİG uçakları ve TU tanklan ile donatmıştır. Ve Çin yardımı devamlı anlaşmalara bağlanmıştır. Sinıdi Pakistan'ın Çin Cnmhuriyetine nıinnottar olması mı gerekecektir? Yardım alıyor diye Çin'e karsı kendi rıkarlarını lıesaplıyamıyacak propaganda ağına mı girmelidir? Türkiyeııin NATO ve CENTO gibi anlaşmalarla şu noktada bulunduğu artık çok iyi anlaşılıyor: 1 Türkiye bütün Batı ve bütün NATO ülkeleri içinde tehlikenin ağzına sürülen en önde ülkedir. 2 Türkiye, Amerika ve NATO tarafından bir NATO savaşında ilk taürio hedefi haline sokulmuştur. İlk Tahrip kesimi birkaç saat arasıdır. 3 Türk Silâhlı Kuvvetleri, NATO standartlarına göre donaülmamıştır. İlk tahrip kesiminden kurtulsak bile NATO savaşmm stratejisi içinde savaşabilecek biçimde silâhlanmak için 37 milyar liraya ihtiyaç vardr. Donatunı noksan ordu, eksiğini insan malzemesiyle kapatır. 4 NATO üyeleri arasında savunma yükü âdilâne dağılmamıştır. En hüyük yük Türkiyenin omuzlanna binmiştir. 5 Türkiyeye bir dış saldırı ânmda NATO'nun işleyip işlemiyeceği sorunı havadaöır. Johnson'un mektubunda açıkça ifade edilmiîtir bu nokta. Bütün bu maddeler, Türk Ordusunun uzman kurmay subaylan fınd^ii rakam rakam açıklanmıştır. Artık ortaya çıkmıştır M Amerikahlar. Tfirkiveye savaş hattuıda harcanması gereken ilk kuvvet mumelesı yapmaktadırlar. Onlar dolârlarını sakmıyorlar, ama bix Meh. metçiğin kanını sakınmıyonız. Böyle bir pazarlık sanırun hiç bir Türkün kabul edemiyeceği bir mantıktır. Daruırı ortada iken Amerikanın verdigi on beş yirmi uçak, bir iki savaş gemisiııin ne değeri kalmaktadır! Savunma dengemiz bozuktur. Turk iuianının hayatı, müttefik devietlerce değersiz sayılmaktadır Bo gerçeği 21 adet F5 uçağı değiştirebilecek değildir. • Su yukanda sayıp döktüklerimiz, «rsyalizmin, Itapitaliımin munamin, laşızmln dışında bir hikâyedlr. Bir insan hangi deviet Jinıini vc hangı ıdeolojiyi tutarsa tutsun. ulusunun, memlekeünin vunma gerçeklermı hesap etmek zorundadır. Bizdeki komprador lemlorı ve politikncılar, kadar idrak dış, düşroüş olanlar komünist ya kapıtalıst başka iılkelerde var mıdır bilemeyiz. 1 UMDUĞUMU BULAMADÎM 0 Tartışmacı Ali Osman Çakır ise Prof. Esenin yazısım heyecanla okuduğunu, fakat yazıda umduğunu bulamadığmj söylemekte ve şöyle devam etmektedir: «İzmirdeki Atatürk heykeline saldıran adamın saldırı nedenini bilimsel açıdan inceliyeceğini san mıştım. Oysa, öyle yapmamış sayın B. Nuri Esen. Milyonlardan biri olan heykel kıncıyı almış karşısına ve sadeee o zavallıya vermiş veriştirmiş. Gerçi yazının bir yerinde «Memlekette toplumun ileri gitmesine engel olan bir zihniyet ve bu zihniyeti uyguluyan eller vardır.» denmis. Başka bir yerinde de «Her tarafta dernekleri, kuruluşları, teşkilâtları olan, maddî durumları ile ılgili hususlarda bildiriler yayınlıyan ÎmamHatip Okulları an! tep ki göstermiyor. Devletin temel düzenine can veren prensipler bu müesseselerin kabuğunu delip işliyememiştir» deniyor ama, bep si okadar. Orada kalıyor Sayın B. Nuri Esen. Kısalıfmdan da belli ki, yazı aceleye reimiş. Yukanda sözünü ettigim iki rümienin daha açılma sı gerekirdi çünkü.» sütundaki bühızları hiç <Je• . gelirdeki bü ğişmediği takdirde lisyüme hızı tedeki ülkelerüı A.B.D. (yüzde ortalamasına yetişecekolarak) leriyıl Japonya 8.4 1995 Yugoslavya 6.5 2048 Almanya 5.5 2005 ttalya 5.4 2025 Avusturya 5.4 2065 Fransa 3.6 2045 Danimarka 3.3 2154 Meksika 3.1 2134 Holinda 3.1 2142 Venezüella 2.7 2235 Belçika 2.4 2236 Britanya 2.1 2139 Filipinler 1J8 2590 TÜRKİYE 1.1 5735 KAYNAK: Birleşmiş Milletler, Statistical Yearbook, 1963 e dayanılarak yapılan GERCEK ULUSAL GELİRDEKİ ORTALAMA BÜYÜME HIZLARI 1953 • 1962 Ortalaması Adam başı na ulusal yüme Birinci LÜK ilkesıne bağlı bflyük Türk Ulusunun, uygarük dünyasında gerçek yerini alacağına inanıyordu. Bu inancm kaynağını ulusun ozünde buluyordu. Onun bütün hayatı o büyük amacı gerçekleştirme mücadelelerinden ibarettir. Gerçekçiydi. Hayal ürünü «kanaatler» onun hiçbir davranışına temel olmamıştır. Açık olan gerçek şudur ki: Atatürkçülflk; onun kendl sözleri olan yukardaki temel ilkelerden sapmadan, ulusun çağdaş uy garlık düzeyine erismesi için, bilimsel, akılcı ve çağdaş metodlarla çalısmaktır. Yoksa Atatürkçülük dogmatik ve statik bir «mezhep» dejildir. Temel ilkeler üzerinde ge>sen ve büyüyen ülköcfi ve akılcı bir yfirüyflstfir. Atatürk Akademisi kurulmalı ve ilk görevi. varlışımızın temelt olan Kurtuluş Savaşımızı bütün açıklığı ve vönlerivle ortaya koy mak, yetisen nesillere ögretmek olmalıdır. Bütün temel ilkeler Cumhnriyetiraizin temelindedir. Herşeyden önce bu ilkeleri iyi bil mek gerek. Akın OYAT Ist. Teknik Üniversitesi Kadına saygı artışma sütununda, «Kadına Saygı» başlığı altında çıkan yazılan ilgiyle izlemekteyim Bu yazılarda birçok gerçekler ortaya çıkmakta ve insanı düşündürmektedir. Bunlardan bin de şu: Erkeklerimiz en ileri ve aydın bilinenler bile erkeği bir üstün cins olarak gönnekten kendilerini alamamaktadırlar Oy sa toplum bir bütündür. Erkekten de kadından da önce «insan» vardır. Kişiler «insan» olarak ele almadıkça hiçbir sorun çözümlenemez. Burada bir sairimirin şu mısralarını anmadan geçemiyeceğim: AYDINLARIN SUÇU YOK MU? • aat •••• >••• •••« •>•• T ii!! •••• •••• hesaplamalar Gülünç olmayan hız ukandaki tablodan da görülüyor ki, «clddl» bir kalkınmaya girişilebilmesi ve kalkınma Rürecinin meyvalanndan, pek çok uzak olmıyan bir gelecekte istifade edilebilmesi için, her şeyden önce, «gülünç» olmıyan bir kalkınma hızını seçmek ve bunu gerçekleştirmek gerekiyor. Zira ancak bu şekilde, kalkınma sonucunda vanlacak hedefler, olanaklanmız içine girebilir. Bu »ebepten, bir iktisadî politikanm başarüı olup olmadığı da, en iyi şekilde, hızlı bir kalkınmayı gerçekleştirip "frerçekleşttrmedigi açısından ortaya konabüir. Apnı şekilde, yeryüıündeki ekonomilerin ert «mâniâar» karşılaştırması, gerçckleştirdikleri kalkınma hızlanna göre yapılmaktadır. Bütün ekonomilerde, çoğunluğun, daha hızb bir gelismeyi, daha ravaşına tercih ettiği, nesnel bir olgu olarak da ortaya konulabilir. İşte bu noktada, seçilecek hjzla, kalkınmanm maliyeti arasındaki sıkı iliştd yüzeye çıkar. Çünkü yüksek bir hız, şimdiki yaşama koşullanndan yapılacak fedakârlığı (maliyeti) arttırdığı oranda, seçilebilme olasılıgmı yitirir. Bunu biraz daha yakmdan gözlemeye çalışalım. Sonuç ma önemli olan ve blzim de değinmek Istediğimiz esas sonuç, işte bu 23 (27, 35, 50..) yıldan çıkmaktadır. Özellikle, insan hayatının kısa oiduğu azgelişmis ülkelerde, 23 yıl bekleyis, yaşlı ve orta yaşlılar için hiç bir anlam ifade etmeyebilir ve etmez de. Tabiî, çocuklar ve genç kujaklar İçin aynı jey söylenemez. Bu bekleyis süresinin kısaltılması, kalkınma hınnm daha yüksek oiduğu, bir başka gelişme yolunun seçilmesi hâlinde imkân dahiline girebilir. Daha yüksek bir hız ise kaynaklarm daha az kısmının tükethne aynlm«sı sonncunda elde edilebilir yâni "şiradiki yaşama kosullarmâan yapılacak fedakârhğın artınlması sonucunda. Bunun sonu, «kemerleri sıkma» politikasına vanyor. Bundan kasit. kemerleri sıkısık olmayanlardır, pek tabii. Bu arada kemerleri «çok fazla» sıkışık olanlan da biraz olson ferahlatmak ayn bir amaç. oluyor, (önemli bir amaç). Kimlerin «çok fazla» sıkışık kemerli olduklannı kestirmek ise, tatnamiyle siyasi iktidann yetkisi içine girmektedir. Bu bakım dan bunu geçiyornz. Ama ortaya çıkan gerçek de unutulacak türden değildir: «Gülünç olmayan» bir kalkınma hızını amaç edinen bir kalkınma süreci. daima, bir yeniden gellr bölüşümü programı ile başlamak zorundadır. Bunu smırlayan ise, iktisadi kaynaklann yetersizliğinden çok, kalkınma ve deviet felsefesinin buna izin verip vermediğidir. İ Y A •••• •••• •••• •••* •••• :::: •••• ::: •«•• •••• •••• tktisadi kalkınma, bir anlamda, ekonominin öretirn olanaklanmn (kapasiteslnin) arttınlması demektir. Bu ise net yatmm tanımından başka bir şey değildir. Ancak, gerçekleştirebildiğimiz tasarruf kadar yatırım yapabileceğimize göre ve tasarruflar da, gelirimizin, tüketim harcamalan düşüldükten sonraki kısmını teşkil ettiğine göre, tamkuHamm koşulu altında, daha fazla yatınm »tasamıf), daha az tüketim olanakları anlamma gelir. Daha az tüketim olanaklan ise, az önce sözünü ettigimiz «şimdiki yaşama koşullanndan yapılacak fedakârlık» m, daha teknik bir şekilde ifade edilmesidir. Bu fedakârlık sonucu yapılacak «kalkınma yatınmları» (2), pek tabüdir ki, tüketim mallarmı. hemen degil, bir süre sonra arttıracaktır. (fedakârlık bu süreyi de kapsayacaktır.) ir ülke kuramsal olarak, kaynaklannın tümünü yatınm mallan imâlinde kullanabi unda aydınlann hiç mi suçl a n yoktur? Sadece, böyle bir hareket neticesinde, çeşitli kuruluşlann bildiriler yayınlaması, asîl Tiirk Gençliğinin Atatürk'ün Heykeli dibinde nöbet tutmalan mes'eleyl halleder mi? önce, kişi, yapmış oiduğu işin bilincine sahip olması lâzımdır. Fakat, bugün, bu kara düşüncenin temsilcileri, gerçekleri öylesine kendilerine aşılanan şekilde kavramışlar, kafaları öylesine örümceklenmiştir ki; ilk bakışta onu görebilmeleri imkânsız gibi dir. Bu geri zihniyetin temsilcile rini, sadece Adaletin pençesinde bogmak, bilmem ne derece olum lu bir netice verir?. Toplum olarak, aydın olarak, kendimize düsen vazifeyi Iâyıkıy. 1* yerine grftirebilim' egtttmi Yur dumuzun en' iicn köseierine kadar götürerek, onlara tohuraunu saçabilir; temiz heyecanıtnız yanında, «Türk Şayragının da1?alandığı her verde vazife mukaddestir» düsturunu ön plâna ahp bunu başarabilirsek. su yüzüne çıkmış gerçeklerle daha ilerilere ulaşmak yollarını aramava koyul muş olacaeız Mesnt ÖZGEN A. Ü. Eğıtim Fakültesi B Alatürkçülük DİĞER TARTIŞMALAR • Bu konuda, İ.T.Ü Elektrık Fakültesi öğrencisi Ali Oktay' dan, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe öğrencisi Ünal Türkeş'den, Ali Osman Cakır'dan mektup aimış bulunuyoruz. Tartışmacı Ali Oktay, Prof. Esen'in yazısım zevkle okuduğunu belirtmekte fakat yazar kara ve kaba kuvvetin nasıl türediğine değinmediği için yermektedir. # Ünal Türkeş Prof. Esen'in yazısını okuduğımu, konu ile bazı yargılara vardığını ifade ederek özetle şöyle demektedir: B (1) R. Lipsey ve P. O. Steiner, Economies, NewYork, 1966, s. 682. (2) Kalkınma yatınmlarım, seçilen kalkınma hızını uzunca bir devre boyunca garanti altında tutabilecek türde yaünmlar olarak niteliyoruz: Çelik fabrikasına yapılan yatırım, yoksa gazoz fabrikasına değil. (3) Sermaye ürün oranı bilindiğinde bu hız hemen hesaplanabilir. (4) Örnek, Lipsey, Positive Economies, Londra, 1963, s. 508 den alınmıştır. Okttlu Saün Âlma Komisyonu Başkanlığmdan thaleye konulan madde Ihalenin şekii tarihi fünü taati I LA N TEMELE İNMEK GEREK «tzmirdeki Atatürk Anıtına yapılan baltalı saldırının altında ge rici, tutucu, ümmetçi ve cağdısı bir çörüsün yaUığını aklıbasında herkes biliyor. Bu bakımdan, ted bir olarak ileri sürülen «ce?ai müeyyidelenn ağırlatınlması» teklifinden Snee, din adamiannı yetiştiren kurumların ivedilikle ıslahattan geçmesini istemek devrimei ve zorunlu bir davranış oluyor. Tarihinin uzun süresîni teokrat bir yönetim altında geçirmiş olan ulusumuz, kapalı bir toplum olma niteliğini az ya da çok hâlen korumaktadır. Atatürk. 1919 hareketine basladığı sıra karsısın da zamanının en büvük din ada mı Şeyhülislâmm idatn fermanını buluyordu. Atatürk Devrimlerinin en büyük baltalayıcıları şeriat ya da ümmet adına yapılan hareketlerdi. 1946 larda, 1950 lerde, 1950 den sonralarda ve daha yakın tarihlerde devrimei süclerin karşıtanda olanlar her tiirlü çagdas ve ekonomik bılçıden vok sun, ülke «orunlannı hemen din masasına vatırmaktan cıkar n, manlar, ümmetçiliji veîliyenler l ve teokrasivi özüvenler olmuştur. l ayın Burhan Felek, «Atatfirkçfilük» adlı yazısında ozetle, Atatürkçülüğün butün yönleri ve ilkeleri ile çok ÖNCE açık bir şekilde ortaya konulması Nasıl olur yarabbi! gerektiğini savunurken, öyle bir Kime baksam gülerek kalıp istiyor ki, bir fikri o kalıba Kime versem elimi koyalım ve anlıyahm Atatürkçü tnsandan önce kadın, olup olmadığını.. Bunun için de tnsandan önce erkek!.. yazar, bir Atatürk Akademisi ku Erkeklerimiz bu fcafayı değişrulması gerektiğini arada belirtıtirmedikçe Atatürk'ün o kadar yor. özledigi ileri ve uygar bir topSayın Fetek' çok Bhemfi'bir nok lum . düjeyşne asla eriş.«meyi7.. taya yönelmiş, ancak bu noktanm Sevinç ESEN farkma varmadan yanından geŞAŞILACAK ŞEY çip gitraiştir. Bir Atatürk Akademisi kurul0 Bu konuda tartısmacı Istanması gerektiğine bütün varlığıbul Birinci Noteri Fahire Akman, mızla inanıyoruz. Çünki biz daha diğer tartışmacı M. Sadık Aslankendi kurtuluş savaşımızı; bu kaya'ya şu cevabı vermektedir: savaşa bizi götüren etmenleri; «Bu sütunlarda, (Ne xaman göhangi ilkeler için savaştığımızı receğiz?) başlıği ile çıkan yazımı doğru dürüst bilmiyoruz. Daha her halde iyice okumadılınıı anCumhurıyetimizin temelini anlalaşıhyor. r değiliz. Tabiatiyle Anadoluda Kadının Bu yüzdendir ki, bu temelden acıklı halini bilmekteyiz, yazıa y n olarak düşünülen tüm devmızda bu kötü durumnn bir an rimler anlamsız ve yersiz gösteril evvel düzelmesinl, hukuk nizamekte, durmadan yıpratılmaktamma uymasını temenni etmiştik. dır. Ve Sayın Felek devrimlerden Daha Iise sıralanndaki «ençlesöz ederken «Atatürk... Türklenn rin hakiki aydınlara tarizde buAvrupalı bir millet oiduğu kanalnnmağa cesaret etmeleri de doğatinde oldugu için tıep bizi o yota rusu çok şamlacak bir sevketti.» diye yazmış ve şahsında, devrimlere gerçekten bağlan mış kişilerin bile nasıl yanıldıkVartısma bölümUne eondtıilannı gösteren bir örnek vermişlen jrazilarm aıflmküDsc daktir. tllo cdllmeslnl. 250 kelhnevt •şmamasını vt yazartan degil, GERÇEKÇİYDİ tarfiD fizerine «Tartıştna» O, SİYASÎ MALÎYE, tKTİSAT, rüıtıuzu .vazılarak San İsleriADALET, ASKERLİK, KÜLTÜR.. •» oo«talmma«inı rica ederis. v GİBİ HER ALANDA TAM BAĞIMSIZLIK VE TAM ÖZGÜR S koresakave Amerika ile müttefikiz. antlaşmalar imzalamışız, ihsaf ola da bari an ' f î m a l J a n 'y* yürıitmek için akhmızı kullanalım. Amerikadan uçak aldık dıye gazete makalelerinde göbek atmak, Amerikanın propaganJasmı, Amerıkadan çok yapmak, Millî Savunmamıza ne kazan •••• ••• •••••••••••...„„„„„„„„„„„.„„; \lllkHl ııılrıı Prodüktör Müzeyyen Üço^uk i l e Şirketimız • arasmda mün1akıt produktörlük mukavelesi feshedilmiş oiduğu cihetle, kend.sının ŞirKetimiz adına Sigorta ıstihsâlinde bulunmaSa paro taısıline ve Şirketimizi her ne suretle olursa olsun temsıl» yetkisi bulunmadığı sayın müşterilerimize ve üçüncü şahıslara duyıırulur. Üânchk: 2994/4247 NOT:ı 400 adet Civa Buharlı Ampul (125 W. lık, balastsız) alınacaktır İ.EJJ. JŞLETMELERÎNDEN: 1 Yukarıda yazılı malzeme mektupla fiat veteküf isteme usulü ile ihaleye konulmuştur. 2 Teklifler kanunî nispetteki teminatla birlikte en geç 27/4/966 günü saat 1 6 . va kadar Levazım Dahiıî Satmalma Servisine verilecektir. 3 Bu ise ait şartnameler Metrohan Levazımmdan almabilir. 4 İdare ihaleyi yapıp yapmamakta, kısmen yapmakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. (Basın 11248/4242) EREGU KOMURLERI IŞLETMESI MÜESSESE MÜDÜRLÜGÜNDEN: •• •• Muhammen bedeli Muvakkat temınat Kalorifer Tesisatı Eksiltme İlanı 1 Müessesemizin Zonguldakta Karadon bölgesinde yaptıracağı, keşif tutarı 159.571,67 TL. ve muvakkat teminatı 9250. TL. olan Kilimli Bölüra Yazıhanesi ve Gelik yeni tertip yeri kalorifer tesisatları işleri kapalı zarf usulü ile bir arada eksütmeye konulmuşlardır. 2 Eksiltme dosvası Zonguldakta Müessesemiz Inşaat Müdürlüğıinde, İstanbulda T.Kİ. Satınalma Müdürlüğünde, Ankarada, T.K.İ. Etüd • Tesis Müdürlüğünde görülebilir. 3 Ekslitme 13/5/1966 curna günü saat 15.00 de Müessesemiz İnşaat Müdürlüğünde yapüacakbr. 4 İsteklılerin şimdiye kadar yapmış oldukları ve balen taahhüdünde bulunan kalorifer tesisatı işleri, teknik teçhlfct ve personel beyannamesi ve banka referansı ile birlikte, eksiltme tarihinden • gün evveline kadar Müessesemize müracaat ederek (eksütmeye iştirak belgesi) almaları lâzımdır. 5 Teklif zarflan eksiltme şartnamesine göre tanzim edümiş olarak ihale günti saat 12.00 ye kadar Müessesemis özel bürosuna teslim edilmiş olacakür. 6 Müessesemiz belge verip vermemekte, ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. (Basın: 11481 9238) 8U U kılo koyun etl .U Kapalı zarf 9/5/1968 Pazartesi 11.00 6 . U . U TL. 0U OU O 9.01HJ.U0 TL. 20.UOÜ kılo ekmek Kapalı zarf 10/5/1966 Salı 11.00 24.0OO.UUÜ TL. 3.600.00 TL. 28 kalem erzak • Kapalı zarf 11/5/1966 Çarşamba 11.00 51.302.50 TL. 7.695 50 TL. Okulumuzun 1966 mali yılına aıt yukiııda yazılı ıhaleler helırtılen tanh ve saatte Saglık Okulunda vapılacaktır. Şartnamelenn okul idaressınde mesaı saatlen dahılınde görulebıleceği, teklif mektuplarının ihaleden 1 saat evvçl verilmesinın gerektiğı, vukubulacak gecıkmelerin nazara ahnmıyacağı ilân olunur. (Basın 10765/4244) TODD !ş.efmesi Merkez Alınt ve Satım Komisyonu Bafkaîiîjğîndan: Perçin, Civata ve Somun imâline mahsus kalibre çelik ve sustalık çelik satm alınacak 1 Hariçten teklif alma suretiyle takriben 632.000 kg muhtelif cins ve ölçüde kalibrelenmiş çelik Ue takriben 11785 metre sustalık çelik satm alınacaktır. i « ~ f'İ, 1 5 8 a İ t t e k u n e r i n en geç 25 Mayıs 1966 çarşamba m günü saat 17. ye kadar Ankarada Malzeme Dairesinde toplanacak Komisyonumuza verilmis veya gelmiş olmaa şarttır. J şartnameler Ankarada Merkez. tstanbulda Sirkeci veznelerinden 25, lira mukabilinde temin edilebilir S U N G U R L U Deviet Haslahanesi Baslabibliğinden: Aşağıda 8 kalemde yazılı malzemeler 2490 sayılı kanun gereğince birisi kapalı, diğerleri açık eksiltme usulü ile belirli gün ve saatlerinde Komisyonca mübayaa olunacaktır. II. Zarf tevdii veya bizzat işüraklerdeki gecikmelerden Komisyon sorumluluk jTİklenınez. III. İştirakçilerden ihalenin çeşidine göre kanunî belgeler aranır. IV. Komisyon ihaleleri yapıp yapmamakta, tehir etmekte tamamen serbesttir. M ü b a y a a Srra No. 1 2 3 4 5 6 7 8 C 1 n t t Ekmek Et «muhtelif» Linyit Kuru odun, kozalak Benzin Temlzlilt malzemesi Taze sebze ve meyvalar Kuru gıda maddeleri O l u n a c a k M e v a d d ı n Muvakkat Miktan Muhammen kilo kıymeti 6500 7085. 2600 14750. 100 ton 11250. 10 » 1500. 3000 Llt. 2840.70 7 kalem 2240. 24 kalem 21 kalem 8944.50 19435. İh a 1 e n i n Saati Şekli 10. Açık eksiltme 10.30 11. 11.30 14. 1430 15. 16. Kapalı zarf 4239) I. reva r ^ . t H İ ? talıbe yapmakta ™*** tasmen yapmakta İ ?L ^V™ tamamen serbesttir. reya tercih ettiği (Basın: 11443 4240) a f yaP1P 1 BİZDE DİN Bugün bizde din gündrlik çıkar politikasının emrine girmiş ve yoziaşmaga dogru hergUn biraz daha çok vol almağa haslamıştır. | Köyündeki imamm, ramazan aylanndaki gezici din adamlan nın camilerdeki vaazları lâikliSe! avkın düsüyorsa, bunun nedeni' din adamına verilen fikirlerın { devrimcilikten. lâiklikten cok. skolâstik rikirler olmasıdır. | Ve Ahtnet Ali adlı Türk vurt | taşı, bugün Blkesınin kurtarıosı j na bu denli bavaiı ve asajılık E« rusler şçısından bakabi1ivnr<sa bunun nedeni lâik olmıyan. devrim düşmanı din <nlam!annın ca milerdeki vaazlarıdır Bugün önümüzde yalın bir su1 run var: I İsianbul İstihkâm Okniı K. lığından: teminatı 531.37 1106.25 843,75 112.50 213.05 168. 639.84 1457.62 Günü 9/5/966 Makinn Mühendisi Alınacak Maden İşletmeleri veya fabrikalarda çalışmış tecrübeli bir Makina Mühendisi 4/10195 sayıh karamameye göre intibak edeceği yevmiye ücretle alısacaktır. Talipler'n 15 mayıs 19S6 tarihine kadar Çonrm'daki İşletmemiz Müdürlüğüne müracaatlan rica olunur. TÜRKİYE KÖMÜK İŞLETMELERİ KURUMU ALPAGUT DODUBGA LİNYİTLERİ İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ (Baan 11469/4237) Çiltci ve Terzi Alınacaktır 1 istihkâm Okuluna bir ciltçi ve bir terzi alınacaktır. 2 En az ilkokul mezunu olması çarttır. Yapılacak imtihan neticesinde başan durumuna göre ücretleri takdir edilecektir 3 İsteklilerin ve teferruatlı bilgi almak isteyenlerin en g«Ç 25 nisan 1966 gününe kadar Okul Merkez Şube Müdürlüğüne telefonla veya bizzat müracaatlan rica olunur. (203 Bann 11162/4241) (Basın: 11488
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle