02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE İKÎ 18 Nisan 1966 CTJMHURÎYET ••••••«•••••••••a *# Açık oturumdan çizgiler KOPRUSU H.V. VELİDEDEOĞLU knruldu. Bu köprü, özel hnkuk alanında, bundan 40 yıl önce bn iki memleket arasında ku • ruhnuş olan cMedenî Hukuk» köprüsüdür. Birkaç gün önce, Isviçrenin en tanınmış ve gözde hukukçularından 11 profesör bu köprüden faydalanarak, Türkiyeye geldi. Ankarada Türk hukukçulan iie karşı karşıya, ilmi bir toplantıda bulundular. Bu profesörler Bern, Zürich, Geneve, Neuctaâtel, Fribourg Universitelerinden Geneve Hukuk Fakültesi Dekanı, Prof. Berenstein'in başkanlığında Prof. Beck, Liver, Merz, Bar, Wubbe, Grossen, MeierHayoz, La live. Jeanprttre ve Patry'den kurulu bilim heyetidir. Böylece Ankaradaki bilimsel toplantıda Isviçrenin beş Hukuk Fakültesi temsil edildi. • Aııkara Hukuk Fakültesi Profesörler Kurnlunon, • bu Fakültenin kuruluşunun ve Isviçre Medenî Kanununun Türkiye tarafından iktibasının 40. yıldönümü vesilesiyle aldığı karar üzerine tertiplenen bu ilmî toplantıda, tsviçreden alınan Medenî Kanunun, Türkiyedeki uygulanışından doğan sonuçlar incelenecek ve bu konudaki bilimsel araştırmalar Türk ve tsviçre profesörleri tarafından, birer tebliğ halinde Kongreye sunulacaktır. rrupanın nygar memleketlerinden birl Isviçre iie Türkiye arasında son kırk A olan kinde,ensağlam ve sarsılmaz bir köprü yıi üzerine eğilmesinin sebebi de budur. Bu farklar su sebeplerden doğmaktadır: O Roma Hukuknnn 'alan ve uygulayan memleketlerin hepsi hıristiyan geleneğine bağlı olduklan için, Roma Hukukunun iktibası, uzun bir zaman devam etmiş olmakla beraber, millî örf ve âdet cngelinden başka bir de dinî gelenek engeli iie karşılaşmamıştır. Halbuki Türkiyede İsviçre Medeni Kanununun iktibası ancak hukukun lâikleştirilmesi, yani bir hukuk devrimi sonucunda mümkün olabilmiştir. Bu durnm, aşağıda belirtilen direnmeyi doğurmuştur. Q 19. ve 20. Yüzyıllarda Avrupada hazırlanan sistematik büyük kanunlar Roma • Germen Hukuku temeline dayandıkları için bn kanunların mahallî hukukları da aynı temele dayanan başka devletler tarafından alınıp yürürlüğe konması. o devletler halkı tarafından yadırganmamıstır. Buna karşılık Türkiyenin mahallî hukuku Roma • 'ermen Hukuku köküne değil, Islâm Hukuku köküne dayandığı için, lsviçre Medeni Kanununun Türkiyece kabulü, başlangıçta, Türk halkı tarafından yadırganmıştır. Bu kanunun özellikle evlenme, boşanma ve miras hükümlerine karşı bugün dahi bir direnme mevcuttur. Bu sosyal olay tabiî karşılanmalıdır. Nasıl ki iklimi değişik bir memlekette yetişen bir ağaç fidanı; başka bir memleket toprağına dikildiği zaman birdenbire değil, yavaş yavas kök salmağa baslarsa, asırlarca teokratik bir hukuk sistemini benimsemiş olan bir hallun tamamen lâik bir hukuk sistemini birdenbire benirasemesi beklenemezdi. Bn oluşum yavas, fakat sağlarn yürümektedir. Q Diğer bir fark da, Türkiye ikliminin Isviçreninkine kıyasla değişik olması yüzünden, insanların Türkiyede tsviçredekine nazaran daha erken gelişmesinden doğmaktadır. Bu sebeple lsviçre Medenî Kanunu aynen değil, bir çok maddelerinde önemli değişiklikler yapılmak suretiyle alınmıştır (1). ş sviçre Parlâmentosu tarafından 1907 de ka"*• bul edilip beş yıl sonra, 1912 yılı başında yürürlüğe konmuş bulunan tsviçre Medenî Kanununu orada yalnız hukukçular değil, halk da çok sever ve onunla iftihar eder, gurur duyar. Bu kanunun 40 yıl önce Türkiye tarafından alınıp yürürlüğe konraasını, ne gariptir ki, o zaman Tür,klerden çok Isviçreliler yadırgadılar: bunun Türkiyede yürümiyeceğini sandılar ve olaya büyük önem vermediler. Bizdeki bazı aydmlar da bu düşüncede, tsviçrelilerden geri kalmadılar. Türkiyenin 3. Selimdenberi devam eden ve Tanzimatla hızlanan sosyal, ekonomik, kültürel ve hukukî gelişimini unutarak, lsviçre Medeni Kanununun alınmasını, meselâ (bir Türk Adliye Vekilinin vaktiyle tsviçrede tahsil görmüş olması) gibi basit bir tesadüfe bağlamağa çalıştılar. Fakat Medenî Kanunun Türkiyede uygulanış târzına dair eserler çoğalınca, Tük mahkemelerinin ye özellikle Yargıtayın kararları ^gfttikçe îetf'.eVesari1 oimâga Baslayınca, tsvfçreli hgfc«kç«ila^ fetf mygnİMMn • 4le ttgilenınefe başladılar. Yukarıda sözünü ettiğim ilmî toplantılar ve bu defa Ankarada toplantı bu ilginin eseridir. Medenî Kanunlan iie gurur duyan lsviçreliler, 1962 yılında bu kanunun 50. yıl jübilesini yaptılar. Bütün üniversitelerinde ilmi toplantılar, konferanslar tertiplediler. • ••• • ••• • ••• •••• •••• • ••• • ••• KOY ENSTİTÜSÜ Doç. Dr. Cavit Orhan TÜTENGiL ukukî doğusu 17 nisan 1940 tarihinde Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bir kanunla ger çekleşen, gerçekte, daha önceki yıl larda girişilen eğitim kurslannın bir gelişmesi olan Köy Enstitüleri, aradan geçen bunca yıla rağmen canlı bir tartışmanın konusu olmakta devam ediyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Köy Enstitüsü tecrübesi, bu kurumların önce prog ram ve anlayış, sonra da ad değiştirilmek suretiyle sürdürülen ömrünün on yıla vannayan bir dönemini kuşatmaktadur. Bu durumda, Köy Enstitülerinin sahneden çekilmesini tâkip eden yıllar onun uygulama alanı bulduğu yıllan aşmaktadır. Hal böyle iken nasıl oluyor da bu kurumlar anılmakta, tar tışılmakta ve özlenmekt» devam edebiliyor? •••• ••>• •••• •••• •••• •••• •••• :::: •••• •••• >«•• •••» •••• •••• •••• •••> H •••• •••• «••• •••• •••• •••• :::: «••• •••• :::: • • • • • • • •«•• •••• •••• • ••• •••• •••• :::': ••• ••• ••• ••• ••• ••• ••• Iktibas olayı abancı bir hukukun bir memleket tarafından alınması ve benimsenmesi konusu oldukça eski devirlerdenberi hukukçuları meşgul etmiş, bu konu üzerinde çeşitli bilimsel araştırmalar yapılmış ve bir çok eserler yazılmıştır. Hukuk tarihinin en önemli <iktibas> olayı Ortaçağda başlayıp Yeniçağda tamamlanan «Roma Hukukunun diğer memleketler, özellikle Germen memleketleri tarafından iktibası» olayıdır. Bu iktibas, bir kanunun tüm olarak alınması değil, bütün bir hnkuk sisteminin, yüz yıllar boyunca uygulana uygulana o memleketlerde yerleşmesi ve onların halkı tarafından benimsenmesi şeklinde olmuş ve böylece eski Roma Hukuku, eski Germen Hukuku iie karışarak, Avrupa kara devletlerinde karma bir hukuk sistemi meydana gelmiştir. Buna Roma • Germen hukuk sistemi d«nir. 19. Yüzyılm ilk yıllarında başlıyarak bu yüzyıl boyunca devam eden ve 20. yüzyıl başlarında lsviçre Medenî Kanunu iie sona eren büyük kanunlaştırma devri, Roma Germen hukuk temeline oturmaktadır. Bu kanunlaştırma devrinde meydana getirilen ilk sistematik kanun «Napoieon Kanunu» da denilen 1804 tarihli Fransız Medenî Kanunudur. Gerçi ondan önce Prusya Kıralı Büyiik Frederik tarafından hazırlatılıp onun ölümünden sonra 1794 te yayınlanan (Prusya Devletleri Umumî Kanunu) varsa da, on yedı bin maddelik bu dev kanun ' nodern anlamda sistematik bir kanun olmadı"'•"flııdan, bufOnkO" sistcrmattk kanunlarm anasr, .ı. jvkarıda jdzflnü etUgimiz; Fransız Medeni Kanunudur. Bundan sonra 1811 tarihli Avusturya, 1 H taribli Alman ve 1907 tarihli tsviçre 8 6 Medenî Kannnlan Batı dünyasının en iinemli •istematik kanunlarıdır. ütün bu kanunlar Roma • Germen hukuku köklerinden dalbudak salmış olmala • rına rağmen, hazırlandıkları memleketin özel durumlarına göre, Medenî Hukuk alanının çeşitli dallarında birbirinden farklı kurallar koymuşlardır. önemli olanı bu farklılık değıl, fakat bu büyük kanunların, Avrupanın ve kısmen Asyanın diğer devletleri tarafından bazı değişikliklerle iktibas edilmış olmasıdır. Meselâ 1804 tarihli Fransız Medenî Kanunu, ftalya, Belçika, Romanya gibi Lâtin devletler ve Isviçrenin Lâtin kanunlan (eyaletleri) tarafından 19. yüzyılda, bazı değişikliklerle alınmış ve uygulanmıştır. Alman Medenî Kanunu bir çok önemli değişikliklerle, Çin ve Japonya tarafından, 20. yüzyıl başlarında iktibas edilmiştir. Avusturya Medenî Kanunu, Isviçrenin bazı Al man kantonları tarafından alınarak uygulaıımıştır. 19. Yüzyılın sonuna doğru bütün lsviçre için bir tek Medeni Kanun hazırlanmağa başlanınca, orijinal bir kanun olan Zürich Medenî Kanunundan, çok geniş ölçüd«, hükümler alındığı gibi, Fransu, Avusturya ve Alman Medenî Kanunlanndan da faydalanılmıstır. örülüyor ki; memleketler arasında hukuk alışverişi yalnız Türkiye iie Avrupa devletİeri arasında değil, çok daha önceleri, çeşitli Avrupa ve Asya devletleri arasında baçlamış ve bir çok memlsketler arasında bir çok hukuk köprüleri kurulmuştur. Ancak, Roma Hukukunun Ortaçağ sonlarında diğer Avrupa memleketleri ve özellikle Germen ülkeler tarafından benimsenip uygulanman ve ynkarıda adı geçen Avrupa kanunlarının başka Avrupa memleketleri tarafından alınması olayları iie, tsviçre Medenî Kanununun Türkiye tarafından alınıp uygulanması olayı arasında çok önemli farklar vardır ve bir çok Avrupa ve özellikle lsviçre hukukçularınm bu son olay •••• •••• • aaa • ••• • ••• • ••• • ••• • ••• Akla ilk gelen, olumlu ve olumsuz yönden bir takım «fanatikler>in bu tartışma kazanının altını devamlı olarak. beslemeleridir. Bir gerçeğe ve başanya dayanmayan, toplumun şahdaman iie yakın ilgisi olmayan hiç bir konuyu bazı kijilerin keyfî direnmeleriyle ayakta tutmak olacak şey değildir. Öte yandan, bu konu dayanıksız, •püf» deyince devrilip çökecek kadar der meçatma olsaydı yıkıcılarınm ikti darlardan destek gördüğü uzunca bir dönemden sonra çoktan unutul ması gerekirdi. Sistemli çürütme ve kötüleme kampanyalarına rağmen Köy Enstitüleri bugün de aydınlanmız için bir umut ışığı olmakta devam etmektedir. Enstütüierin gücü I öy Enstitüsünün gücü «millî» oluşundan ve gerçeklerimizia ' zorlamalanndan doğmaktadır. Millî Eğitim tarihimizin önemli fâsıllanndan birini teşkil eden «Köy Enstitüsü TecrübesUnin sık sık ken disinden söz ettirmesi ve bir özlem olması bu yüzdendir. Bizim ifl hareket ederek, köytü* denilen bazi. •**rienin eğitinf've öfr«ttm çtkmazına bir çözüm yolu getirmişlerdir. Bu çözüm yolunun bir ihtiyaç olarak kendisini hissettirdiği ve arattığı sürece elbette sözü edilecektir. Tar tışmanın bir yerde sona ermesini isteyenler daha iyi çözüm yollan göstermelidirler. Köy Enstitülerinin yıldırımlan üzerine çektiğini duyan bir yabancı, Türkiyede eğitim tartışmalarının nasıl olup da eğitimle ilgili ol mayanların da meselesi olduğuna şaşabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse tartışma, eğitim plânının çok dışmda cereyan etmektedir ve her tartışmada olduğu gibi belli bir noktada düğümlenmektedir. Bu düğümlenme iki ayrı dünya görüşü arasmdadır. Bir yanda Atatürk Tür kiyesinin değerlerine yürekten bağlı olan, lâyık dünya görüşlü kişiler, öte yanda ise teokratik bir anlayışı yegâne çözüm yolu olarak görüp devrim düzenini ortadan kaldırma ya niyetlenenler vardır. «Tutucu» kuvvetlerle «ilerîci» güçler arasındaki savaşların en çetini, konu ortaya nasıl konulursa konulsun ve hangi temalar ele alınırsa aiınsın «Köy Enstitüleri» için verilmektedir. Işte, konuyu canlı tutan temel sebep budur. K B Sonuç u defa, Ankarada yapılan ilmî toplantıda, tsviçre ve Türkiye Medenî Kanunlarmda, kabullerindenberi yapılan değişiklikler, ve kat mülkiyeti hükümleri gibi yrnilikler üzerinde durulmaktadır. Hukukçu olmayanlar için çok teknik nitelik tasıvan bu konuların aynntılarına girişmeğe, bu sütunlar elverişli değildir. Yalnız şu kadarını söyliyelim ki, Medeni Kanundaki bazı kaidelerin Türk hukukçuları tarafından daha pratik ve rasyonel bir sekilde yorumlanıp uygulandığını gören Isviçreli hukukçular, 40 yıl önceki iktibas olayını. simdi, hafife almayıp, büyük bir sosyolojik ve ilmi olay şeklinde değerlendirmekte ve Türk hukuk zekâsına hayranlıklannı, bir çok vesilelerle, açık ve samimî olarak belirtmektpn eeri kalmamaktadırlar. 40 yıl önce Türkiyeden Isvıçreye doğru kurulmus olan hukuk köprüsünden bugün artık Isviçreli bilginler de Türkiyeye doğru emniyetle geçmekte ve Türk Hukuk tatbikatından yararîanmaktadırlar. Atatürkün dehâsı, lâik hukuk fidanını dikmiş, Türk hukukçuları da ona gereken bakımı göstererek fidanı yetistirip büyütmesini bilmişlerdir. Misafir tsviçre bukukrularını selâmlarken, Büyük Ata'yı da, yalnız heykellerine değii, eserlerine saldırıldığı bu devirde bir defa daha, minnetle anmalıyîz! B me ve denetime katılmaları, başka bir deyişle, köy koşullan içinde yaşanmış demokrasi köy enstitülerinin etkili yanlanndan bir başkası olmuştur. O Köy enstitüsü tecrübesinin yeni bir eğitimci nesli için okul haline gelmesl Ortaklasa özelliklerl olan yeni bir eğitünciler neslinin okulu köy ensttülerinde ögretici ve yönetici olarak görev alanlarla öğrenimleri ni bu kurumlarda tamamlıyanlan belli ilkeler etrafında toplamış gö rünüyor. Pedagoji tarihimizde kar şılaşılan dış kaynaklı etkilerin yanısıra iç kaynaktan beslenen eğitimcileri, geniş ölçüde köy enstitüsü tecrübesine borçluyuz. O Köy enstitülerinde denenmiş eğitim Ukelerinden bazılannın bugünkü ilk öğretmen okullarında yaşamakta devam edişi. 1964 • 1965 ders yılında sayılan 73 e varmış olan ilk öğretmen okul larından 21 i (% 28.7 si) kuruluş yerlerinden gelen bir detenninizm ve iş eğitimi, tanm çalışmaları, köyde staj, öğrenci koUarının işleyişi, öğretmen öğrenci ilişkiIeri gibi bakımlardan bugün de ya şama alanı bulmuştur. 0 «Öğretmen adaylarının köyle ilgisi kesilmemiştir. Millî eğitim hayatımız bakımından köyde öğretım ve eğitim meselelerinin taşıdığı hayatî önem, ilkoku] öğretmenlerinin köyun şartJar:na ve meselelerine gdre bilgı ve davranış kazanmaları. Köy Enstitülerinin olduğu kadar tiköğretmen Okullarının da ana meselesidır». ()) 0 «Köy Enstitülerinin knrulnş yerlerine yöneltilmiş olan tenkidlerin, denemeden elde edilen müspet netice sonunda bir yana bırakılarak, son yıllarda açılan yeni ılköğretmen okullarının yerlerinin seçilmesinde de gözönün* de tutulduğu görülmektedir. Büyük şehirler yerine, tabiat içinde, kendi kendilerine bir bütün tpftkjj^ eden okul sitelerjne .«idiliyor». (2) "O K3y"BnstiTÎfterîh1n butuîfunde uygulama alanı bulmuş olan karma eğitim görüşü, bir geri dönüşten sonra bugün, koşulların da zorlamasiyle ilköğretmen okul larından sonra. geleneksel olarak «erkek» lisesi işleyişindeki, öğretiminde bir özellik bulunan okullarda da (Galatasaray Lisesi, Moda Maarif Koleji. tstanbul Erkek Lisesi.. gibi) yer bulmaya başlamıştır Q Köylii çocukları için eğitim ve öğretimde «fırsat esitliği» ilkesinin ilk büyük uygulama alanı olan Köy Enstitüsü tecrübesi, bu ilkeyi millî eğitim görüşümüzün «temel fikir» lerinden biri haline getirmistir. Küıtür ve sanat'ta • kincı 4 kumede «kültür ve 1 sanat alanı» nda Köy Enstitü• sü tecrübesinin etkileri diye bır araya getirdiklerimiz, olayın küçümsenmiyecek bir başka yanını ortaya koymaktadır. Kültür ve sanat çalışmalarında halka dönmek, kaynakları tanımak ve işlemek bu alandaki etkilerin sonucu olmuştur, denebilir. Gerçi bu tutumu başlatan Köy Enstitüsü tecrübesi değildir. Fakat bu tutuma anlam kazandıran, yurt ölçüsünde bir genişlik getiren, olayı halks ve aydına maleden Köy Enstitüsü tecrübesi olmuştur. 0 Ulusal kültürün yaratılmasında Köy Enstitüsü tecrübesinin payı büyüktür. Köy Enstitülerinin bu yanın» ilişen bir araştıncı, halk kültürünün ve çağdas Türk kültürünün yaratıhşmda bu kurumların yerini şöyle belirlemektedir : «... Cumhnriyet Türkiye'sinin değerleriyle nynşma halinde olan halk türkülerini teşvik etmekle G Yurf içındeki etkiieri ürkıye dışmda, özellikle Unesco çevrelerinde ve bazı az gelişmiş ülkelerde sempati iie iz lenmiş. uygulama alanı bulmuş olan Köy Enstitüsü tecrübesinin Tür kiye içinde de geniş yankılan olacağı tabiidir. Tecrübe döneminin kı salığına kıyasla yaygm olan, çeşit li alanlan koşatan bu yankılar «Sel gider, kum kalır» atasözünü hatırlatmaktadır. Yazımızııı amacı Köy Enstitüsü tecrübesinin yurt içindeki etkilerini topluca ele almak tadır. Köy enstitüsü tecrübesinin yurt içindekl etkileri çok yanlıdır. Eğitim alantndan lktlsat alanma kadar uzanan bu etkileri, aşağıdakl, başlıklar altmda kümelendirerek özetlemek mümkündür. I Eğitim ve öğretim alanmd», II Kültür ve sanat alanında, III Sosyal ve ekonomik alanda. Enstitüler, toplumsal ve devrimsel imkânlan olan bir ulusal müzik yaratılması yolunda önemli adımlar atmışlardır.» (3) Şu hükümler de aynı araştırıcmındır: «Dil. yayın, toplumsal eleştirme, sanat ve edebiyat alanlarında Enstitülerin tesiri herkesin görebileceği bale gelmiştir.» (4) 0 Halk oyunları ve türkülerinin, halk sanatı eserlerınin gördüğü yakın ilgı. Köy Enstitülerinden esen yelle dört bir yanı saran havadan büyük ölçüde hız almıstır ve almaktadır. 1956 yılında düzenlenen «llköğretmen Okullan Spor ve Millî Oyunlar Haftası» ndan 1964 yılında 7 ncisi düzenlenen «Halk Oyunları Bayramı» na, Anadoluyu bastan başa saran folklor çalışma larından halk motifleriyle süslü işleme, örme ve dokumalara kadar uzanan ça'ışmalarda Köy Enstitülerinin yakın çevrelerinde başlattığı etkilerin izlerini bulmak mümkündür 0 Halk kültür hazinesinin yaşayan değerler alanı olan Köy Enstitüleri, çağdaş tekniklerle yerli malzemenin işlenmesi suretiyle Türk kültür ve sanatının her alanında yeni yaratışlara girişilebileceğini mütevazı çalışmalarla ortaya koymak suretiyle öncü ve uyarıcı olmuşlardır. Fikir ve edebiyat alatıındaki eserlerin etkisı. daha şimdi den. ilgi çekicidir Belli bu eörüşıi paylaşan «Köy Enstitülü Yazarlar» dan söz etmek müm • kün olmuştur. O «Halk» ve «Aydın» ikiliğinden kuvvet alan «Halka gitmekHalka doğrn» akımı, Köy Enstitüsü tecrübesinden yaygınlık kazandırdığı yeni bir aydın tipini ortaya koymuştur. Halkın içinden gelen bu aydın için «harsı öğrenmek için halka gitmek» elbette söz konusu olamaz. O Kas^ .Enstitüleri iie,, ğ ci olsuıı olmasın, btitfin yrfrt <hnlanı»rıî*ran köy ıilt cakhğından biraz kaybetse de, aydınlarımızı düşündürmekte devam etmektedir. Edebiyatın çeşitli dollarında, hele siirde ve hikâyede, sosyal ve ekonomik ilimler alanında köyün düşündürücülüğü, kaydedilen yeni çelişmeler ilçi cekicidir. Meseleler, köy • sehir münasebetleri çerçevesinde tek yan • Iıshktan kurtarıldıkça bu ilgi çekicilik daha da artabilir» (5). Köy Enstitülü yazarlar ve onlar la birlik olanlar. fikir ve sanai alanında köy konulannı daima canlı tutmakta, bu yolla halk oyunu etkilemeye devam etmektedirler. O Yakın çevrenin tabiat, tarih ve halk kültürü değerlerinı ortaya koymak, yersel özelliklerin izinde «ulusal» ı bulmak tutumu, Köy Enstitüsü tecrübesi nin günümüzü etkileyen yanla rından bir başkasıdır. Şehirler arasındaki kültür yarışı ve yerli değerlere sahip çıkma, ayırd edici özellikleri arayıp bulma, festivaller. şenlikler, kut lamalar düzenleme.. bu arada sayılabilir. Türkiyede iç ve dış turizmin gelişmesinde, turistik hediye sanayiinin ilerlemesinde bu bakış tarzı verimlerini şimdiden ortaya koymağa başlamıştır. (1) C. O. Tütengil, Mill! Eğitimimizin Köy Enstitüsü Denemesinden Kazançlan, Forum, S. 58, 15 Ağustos 1958. (2) Adı geçen yazı, ı. S0. (3) F. Kirby, Türkiyede K5y Enstitüleri, Ankara 1962, s. 283. (4) Adı geçen kitap, s. 286. (5) C. O. Tütengil, «dı geçen yazı, ı. 20. Türk Millî Talebe Federasyonu «Dış politika ilışkileri, NATO, Ikili anlaşmalar, üsier» konusunda bir açık oturum tertipledi. Halk Partisinden Mustafa Ok, Türkiye tşçi Partisinden Sadun Aren, Millî Birlik Grnpundan Suphi Karaman otunıma katıldılar. Önceki gün bir güzel cumartesi idi. Boğaz yollan gezmeye gidenler yüzünden tıkanmıştı. tlkbahann tadını çıkarmak istiyorlardı insanlar. Fatib Tiyatrosu ise ağzına kadar dolnydu. Gençlik kapalı bir salonda, güzel gün ışığından uzakta, memleketin gerçeklerini dinliyordu. Açık oturumda yönetici idim ben. Tartışma süresinde önümdekl kâğıtlars gelişigüzel notlar aldım. O notlardan bazı satırlan dağınık düzen içinde birlikte okuyalım : Mustafa Ok : Nükleer harbin üç safhası vardır. tlk safhası tahrip safhasıdır. Birkaç dakika iie birkaç saat arasında surecektir. Ve hedeflerin yok edilmesi, tahrip edilmesiyle son bulacaktır. Ismet Paşa bu konuda «Harbe hiç olmazsa bir gün sonra girelim» temennisinde bulunmuştur. Türkiye bugün ilk hedef halindedir. NATO'ya bağlı olan Norveç ve Danimarka devletleri ülkelerine atom silâhlan sokmazlar. Türk Ordusunun bir NATO savasına hazırlıklı olması içln 37 milyar lira gerekir. Şimdiki halde NATO savasının ağzına sürüldüğümüz halde gerekli biçimde donatılmamışızdır. NATO, CENTO, SEATO anlaşmalan yeryüzünde gelismekte olan toplumcu fikirleri engellemek için vasıta gibi kullanılmaktadır. Fransız Devriminden sonra dünyaya yayılan özgürlük fikirleri, insan haklan ilkeleri Meternih müdahale sistemiyle durdurulmak istenmiştir. Toplumcu fikirlerin insanlığa yayılmasını yirmincî yüzyılda önlemeye çalısan kuvvetler vardır. Dört slogana güvenmek çok tehlikelidir: 1) NATO bizi kornr ve kurtarır, 2) Johnson bizi düsünür, 3) Amerika Rusya iie anlaşamaz. 4) Tabancı sermaye bizi kalkmdırır. Savunma yflkünün âdilâne dağılma prensibi NATO içinde yoktur. Türkiye öteki üyeler arasında ezilmektedir. Sadun Aren : Kısa vâde içinde geçerli bir gerçek vardır: Bir ülkenin kalkınması öteki ülkelerin alevhinedir. Türkiyenin kalkınması gelişmis dostlannın aleyhinedir. Bu ilkenin tersini ispatlamak için derler ki. mahallede bir bakkal dükkânı var, o mahallede otnranlar zenginleşir kalkınırsa, bakkal hesabına da iyi olmaz mı? Daha çok alışveris ederler. Ancak mahallede oturanlar içinde zenginlesenler bakkal dükkânı acmak isterlerse ne olacak? Az gelismis ülkelerin pazar durumunda kalmasının jelismis ülkelere faydası vardır. Kendi mallannı kendisi yapabilecek düzeye çıktı mı blr ülke. kalkınmıs ülkeler bir müsteri kaybederler. tktisadi politikayı dıs politikadan ayırmaya imkân yoktur. Bağımsız olamazsak kalkınmavı gerçeklestiremeyiz. Bağımsız olmak demek karar vermek bafımsızlıfı demektir. Bir, az gelismis ülkenin kalkınması kapitalist kalkınmıs nlkelerin aleyhine sayılabileceğine göre. sanavilesmeyi sağlıyacak fikir akımlannm az gelismis ülkelerde eüclenmesini istemiyecekleri tabiîdir. Milletler aranndaki yardımlaşmalan bn bakımdan iyice incelemek gerekir. Dış yardım almıyalım demiyoruz, ancak yardım alırken devletten devlete, veya milletlerarası kurumlardan devlete almak ve şartlarına çok dikkatle eğilmek zorundayız. NATO içindeki savunma düzeninde Türkiyenin yeri nedir? Biraz incelendiğinde görülüyor ki, en tehlikeli koşullar içindeyiz Bn tip anlasmalarda tabiî kanunlar vardır. Eğer bir Türk kumandan emrinde yabancı birlikler varsa. yabancı birlikleri ateş hattına sürmek Türk kumandanı için tabiî bir davranış olur. Suphi Karaman : Nükleer savas iie böleesel savaşlar arasında kesin ayınm yapmak gerekir. Türkiyeyi nükleer savasın ilk hedef tabtası ol maktan çıkarmalıyız. Türkiyeyi kendi Iradesi dısında savaşa götürecek düzenlerin dışında bulunmalıyız. Birinci Dünya Savaşında irademiı dışında savaşa sürüklendik, sonucunu biliyorsnnuz. Bugün konuştuğnmuz bütün dâvalar 1961 Anayasasının özgürlük ortamında ısığa çıkmıştır. Eğer Petrol Kanununun kapitüler hükümler getirdiği bu kadar kesinlikle 1960 ta bilinseydi, hesapl>r ona göre yapılır, tedbirler ona göre alınırdı. Millî savunma stratejimizi Millî Kurtuluş Şavaşı düzenine göre ayarlamalıvız. Bir tecavüz vukuuHHI'tlÜ'ftî'rr millet savaştı mı, karşısında durmak mümkün olmnyor. MMK*Jtartuluş Savası düzenine göre çarpışan bir halkı yenmek mümkün değildir. Bu ispatlanmıştır. •••••••••••••••••••••••••••••• Vedia Aksan'ın eşi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlarından AkU Aksan'ıc babasa, Sabiha Asna ve İrfan Aslan'm kardeşi, Olcay Aksan'ın kaympederi, Deniz'in büyükbabasi, Şinasi Asna'nın dayısı, Cumhur Aslan, Süheylâ ve Aylâ'nın VEFAT amcalar, R E M £L A K S A JS 17/4/1966 günü vefat etmiştir. Cenazesi 18/4A966 oazartesi günü öğle namazını mütaakıp Bağdat caddesi Caddebostan Camiinden kaldırılarak Sahrayı Cedit Mezarhğına defnedilecektir. Allah rahmet eyleye. NOT: Çiçek gönderilmemesi rica olunur. Cumhunyet 4173 Sayın Doktor ve Eczacılara (1) Bu değişiklikler bizim (lsviçre Medeni Kanunu karşısında Türk Medenî Kanunu) adlı etüdümüzde etrafhca gösterilmiştir.( Bak: ( Medeni Kanunun XV. yıldönümü) kitabı Istanbul 1944 sahife 339406). Î INDOCID (Indomethacin 25 mg., 30 kapsül) Uzun zamandanberi beklenen Romatizma ilâet *••• ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••»••••••••••"••••**n*** mİİ ••«•••••*••»*•••••••••••«••>••>••••••••••••••••••••••«•••••••••«•«•••••«••••••••••>B" •••••••«••••••••••••••••••••••«•••••••••••••••••>•*••>••••••«•••••••••••••••••••••* ••«•••«•••••••••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• MERCK CO., INC, RAHWAY NJ., U.S.A. Lisansı Ue hazırlanarak piyasaya arzedllmiştir. Kasîamonu Göl Ilköğretmen Okulu Müdürliiğünden Muhammeı fiyatı C i n s i Ekmeklik un (80 R. çuvalsız) Sığır eti Koyun etl Pirinç Zeytin (lüks duble) Beyaz peynir Nebatî tnargarin (yemeklik) Nebatl margarin (kahvaltılık) Çubuk makarna Zeytinyağı Konserve (Ayşekadın lasulya) Kristal şeker Miktan 20O0 çvl. 150O0 kgm. 5000 » L. kş. 79 00 6 00 9 00 3 75 5 71 8 75 6 75 7 00 2 75 8 25 4 50 2 70 YARIN Sosyal ve Ekonomik Alandaki Etkiler Dr. İBRAHİM ETEM ULAGAY İlâç Fabrikası Tenl Ajans 2815/4142 12O0O » 4000 3000 ı 10000 ) 3000 6000 ı 4000 4000 ItutU 10000 kgm. Tutan Lira kş. 158000 0ü 90000 00 45000 (X) 45000 00 23000 00 26250 00 67500 00 21000 00 16500 00 33000 00 18000 00 27000 00 570250 00 tlk teminatı Lira kş. 10150 00 5750 00 3375 10 3375 00 1725 00 1970 00 4625 00 1575 00 1240 00 2475 00 1350 00 2025 00 Eğitim ve öğretimde irincl kümede topladığunu • • ğitim ve öğretim alanındaU etkiler, başlangıcında köyü • • ğitim yolu Ue canlandırmak amacını gütmüş olan köy enstitüsü tec rübesinin Uk verileri olmuştur. «Hareket Terld fikir» niteliğinde gördüğümüz bu tkller şunlardır: O Sistem ve program hazır elbiseciliği yerine ihüyaçtan doğmak ve mevcut durumlara çözüm yollan getirmek. «İhtiyaç» lar iie «imkân» lar »rasında denge kunnak, yeni imkanlan aramak ve denemek, ber şeyden önce de gerçekçi bir tutumla yurt sorunlannı temmnir, zamanla «eğitim ve öğretim alanı» nı da aşan ilk etki olmuştur. Bu etkiyi, gerçeklerimize ve kendi kaynaklanmıza dönmek şeklinde nitelememiz de mümkündür. O Eğitiml ve öğretimi amaca uy [ sun bir ortam içinde demokratik t işleyişte herkese sorumlulnk ve vetki vererek eerçekleştirm*'h Enstitülerin kunılun veri belli Up&lard* ötreocüerin da j6natf BASIN BALOSU Büyük sürprizlerle Ananevt B 21 Nisan 1966 Perşembe günü Takslm BELEDİYE Gazinosunda Dâvetiyelerinizi Gazeteciler Cemiyetinden temin Telefon: 22 12 22 edebillraink. Cumhuriyet 4171 Istanbul Vakıflar Başmüdürlüğünden Geçici tşin yeri: Kesif bedell: Teminat: 1 Vakıflar Yeni Valde Han 40^02.75 3,022.71 mutfak onanmı 1 Yukanda yazüı onanmın inalesi, 5.5.1966 günü saat 15'de kapalı sart usulU iie îstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde toplanacak Komisyonda yapılacaktır. 2 Dosyası Emlâk Onanm Şubesinde görülebillr. 3 Taliplerin eksiltmeye glrebilmeleri için: a) Eksütme şartnamesinin 4. maddesl (D) ftkrasında (şartlan belirtilen) iştirâk belgelerinl, ihale tarihinden en az 8 gtln evvel müracaat edip alarak tekliflerine bağlamalan, b) 1966 yılı vlzesini havi Ticaret Odası vesikası iie teminat mektup veya makbuzlannı tekliflfirine bağlamalan, 4 Taliplerin, 2490 sayıiı kanun hükümlerine göre hazırlayacakları teklif mektuplannı, öıale saatinden bir saat evvel Komisyon Başkanüğına vermeleri, postada vaki gecikmelerin kamıl edilmeyeceği ilân olunur. Basm: 11330 4162) 1 Okulumuz4. öğrencilerinin 1966 malı yılı yiyecek üıtiyaoı bulunan cins, miktar ve ilk tenünatı yukanda yazılı on İki kaaem maddenln kapalı zarf eksütme usulü iie inalesi yapüacaktır. 2 İhale 6 Mayıs 1966 cuma günü saat 11 de Kastamonu Defterdarlık makamında mütesekldl Komisyon önünde oiacaktır. 3 TeKlU mektuplan 2490 sayıiı kanunun 32 nci maddesine göre hazırlanmış olarak ihale saatinden bir saat evvei Defterdarlık makamında toplanmış olan Komisvcna verilmiş oiacaktır. 4 Postada vâkı eeclkmeden Komisyon mesul tutulmaz. 5 Şartnameler Kastamonu Mill! Eğitim ve Goi öğretmen Okulu Müdürlüklerindeve saatte Kogün görUlür. 6 2490 bulunmalan üân olunur. misyonda hazır sayıiı Kanunun 2 3 üncü maddesindekı şeraiti hai2 tsteklilerin belli gün ve saatte (Basm 11048/4169) Ü ŞÂKİR ZÜMRE Fabrikalan EMAYE KISMI'nın yıllık revizyonu tamam[anmış ve ilâve tesislerle kapasitesi artınlarak HARİÇTEN DE İŞ KABULUNE başlanmıştır. Döküm ve saç üzerine her türlü emaye işleri yaptırmak isteyenlerin İŞLERİN SIRAYA KONMASI için müracaaüan. Fabrika: Sütitice. İmrahor Cad. 52/1 Tel: 44 32 14 Büro: Galata, Nordstern Han 101103 Tel: 44 W 12 lUkllmmhk 1716/4146
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle