28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE İKÎ 15 Nlsan 1966 CUMHURÎYET ••••M SİLAH Prof. Dr. Bülent Nuri ESEN ir adam Izmirde Atatürk heykeline saldırmış. Bu kimsenin bir Tfirk vatandaşı olduğu anlaJüıyor. iiii •••• :::: 1 ••*• ••*• :::: •SsS •••• : : S ayın Av. Dr. Ziya Akkaya'nın «Sorunlarımız ve Eğitimde tdealizm» adlı makalesıni tekrar tekrar okudum. Söylediklerine ve söylemek istediklerine genellikle katılmakla beraber yer yer kendisinden ayrıldığım noktalar vardır. ::?? •••• »••» •••• ••*• B Adam Cumaovasından gelmiş. Yamnda oğlu var. Oglunun yaşı belli değü. SUâhiM ona taşıtıyor. İşe başlamadan önce namaz kılmış. Sonra da oğlundan baltayı alıp heykele saldırmış. İzmire eskiden (Gâvur İzmir) denirdi. Memleketin en medenî yeri olduğu için. Yurdun dfişman eline düşmesi üzerine ilk tepkiler İzmirde başlanııştır. İzmirliler millî haysiyetin şuurlu temsilcileri olmuşlardır. Dumlupmarın, son kurtuluşun parolası (Akdenb) dir. Akdeniz dcmek İzmir demektir. Türkiyenin medeniyet dünyasına en sokulmuş yeri İzmir idi. îleri gitmesine engel olan bir zihniyet ve bu zihniyeti uygulayan eller vardır. Devletin varhğı yönünden bundan daha vahim, bundan daha öldürücü tehlike düşünülemez. ehlike hissedilmiştix. Adam linç edilmekten zor kurtanlıyor. Delikanlılar ve genç kızlar ellerinde meşaleler Atatürk heykelleri dibinde nöbet tutmaya koşuyorlar. Bir çok gençlik kuruluşları isyan anlatan protestolar haykrnyorlar. Bun lar memleketin gerçek çocnklarıdır. Ama dikkat ediniz! Her tarafta dernekleri, kuruluşları, teşkilâtları olan, maddî durumlan ile ilgili hususlarda bildiriler yayınlıyan tmamHatip Okullan ani tepki göstermiyor. Devletin temeD düzenine can veren prensipler bu müesseselerin kabuğunu delip işliyememiştir. Sorunlarımız ve eğitimde idealizm linden gelenı esirgememektedır. Her alanda beceriksizlik, bilgisizlik, disiplinsizlik, kayırmacılık, menfi kurnazlık ve sosyal ahlâksızlık gırla gitmektedir. İnsanlanmızın bn bunalımlan, bu öze^likleri acaba sadece eğitim bozuk lnğundan mı ileri gelmektedir? Şüphesiz ki, tek nedene bağlamaya imkân yoktur. Ülkemizde mevcut olan maddi olanaksızlıklar, gelir dağıhmında ki adaletsizlikler, bölgeler arasın daki farklılıklar ve devlete karşı olan soygunlar ruhlarda silinmez etkiler bırakmaktadır. tnsanlara idealizm yüklemek lâfla olaeak kadar kolay olmadığı için, bu zorunlu idealizmin, mnhakkak, zorunlu reformlarla pekiştirilraesi gerekir. Sosyal reformların sornmlu iktidarlarca derhal gerçekleştirilmesi, eğitimde de ister istemez derhal değişmeyi zorunlu kılacaktır. Sosyal değistme uğramıs bir toplumda geleneksel kalıplar içinde kalmıs insanların varlığı zaten sosyal kanunlara aykırı olacaktır. Q Bu okullarda Amerikan metotları uygulanmalıdır. Q Amerikalı müşavirler önemli ıslerın başında bulunmalıdır. 0 Amerika'da eğitim gören Türk eğitimcileri, projelerde sösterilen yerlere Amerikalı müsavirlerin tavsivelerine göre tâyin edilmelidir. 0 Yardım alınarak yapılan bina ve tesisler Amerikahların tavsivelerine göre yapılmalıdır Bu sartlar altında, yani, yabancıların müdahalesiyle yürütülmesine çalısılan eğitim metotlanndan bir an önce vazgeçip, Türkiye'vi yakın bir gelecekte okuma yazma oranı '.80 90 olan devletler arasında yer aldıracak eğitim sisteminin uygulanmasını ilgiliIerden bekliyor ve arzuluyoruz^ Orhan Kemal çıktı Orhan Kemal çıktı. Orhan Kemal ile beraber tutuklanan iki arkadaşı da dün özgürlüklerine kavuştular. Sultanahmet Cezaevinin kapısında konusan ünlü yazar demiş ki : « Bir yanlışhk sonucu tevkif edıldık. Hakikat meydana çıktı. Otuz beş gün yattık. Böyle şeyler olur. Belirtmek ısterım ki herhangi bir yazı dolayısıyle tevkif edilmeyi zaten her an bekliyordum. Sanki diken üzerinde idim. Ama böylesini tahmin etmemiştim.» Türk edebiyatına cilt cilt roman, dizi dizi hikâye armağan eden ünlü romancımn şu konuşmasına bakın! Dünkü gazetelerin bir kıyıcığına sıkışmış bu satırlan okurken hiçbirimizin kılı kıpırdamıyor. Çünkü idrakimiz ve yüreklerimiz nasırlaşmıs. Ama çocuklanmız bunlan okurken bizim hesabımıza kızaracak yüzleri. Boyle şeyler olur... diyor Orhan Kemal. Belirtmek isterim ki, herhangi bır yazı dolayısiyle tevkif edilmeyi zaten her an bekliyordum .. diyor. Geçen hafta perşembe günü, Orhan Kemal'in 30 nncu sanat yılı Orhan Kemal'i sevenlerce kutlandı. 30 yıldan beri yazıyor Orhan Kemal. Kitaplığıma uzanıyorum, rasgele uzatıyorum elimi. «Devlet Kuşu> nu buluyorum. Ne güzeldir Devlet Kuşu! Kimbilir şimdiye dek kaç kişi ne büyük zevkle okudn Devlet Kuşu'nu, Murtaza'vı, Bereketli Topraklart. Kanlı Topraklar'ı... Ve bütün bunlan yazdıktan sonra Orhan Kemal : Belirtmek isterim ki, herhangi bir yazı dolayısiyle tevkif edilmeyi her an bekliyordum... diyor. Niçin bekliyor Orhan Kemal tevkif edilmeyi? Çünkü efendim vabancı şirket komisyonculannın, kompradorlann, yabancı sermaye kuklalannın politikacıları koltuklara oturmuşlar. Bunlar kültür düsmanlığının, sanatçı düsmanlığının sampivonlandır. Türk dilini en güzel kullananların, Türkcemizin en güzel eserlerini verenlerin düsmanıdırlar. Orhan Kemal'in peşine düşüp tertipler hazırlıyacaklar. sonra da vatanperverlik iddiasında nntuk atacaklar : Biiiiiz memleketimiziiiiiii severiiiiiz... diye. Türkçeyi sevnvyen Türkiyeyi nasıl severmiş? Kendi memleketinin yazarını kötüleyen, memleketini nasıl severmiş. J.P. Sartre : Ben Marksistim... der. Fransız da Sartre*ın adı çeçtikçe sapkasını çıkanr. Sartre, Pransada iktidarlar değistikce tevkif edilmeyi beklemez. OraBa Ister sağcı iktidar gelsin. ister solcu, Fransız dilinin isçilerine, Fransız sanatının ustalarına sayçılıdırlar; cünkü memleketlerinin diline ve kültürüne saysılıdırlar. Çünkü Fransız burjuvası milliyetçidir, çünkü onlar kökü dısarda komprador değildir. Fransız sanayiini onlar kurmuslardır, kendi memleketlerinin değerlerini dışan sağmazlar, dünyanın baska ülkelerindeki değerleri kendi ülkeleri hesabına sömürürler. Bir yanda Sartre'a savgı gösteren Fransız burjuvası, öte yanda Türkiyeye gelir ve bizim kompradorlarla şirket kurup Türkiyeden Fransaya kârlanm aktarır. J.P. Sartre ise kalkar Cezavir savasında Fransız ordusunun vanında değil, Cezayir Millî Kurtulus Ordusunun yanında yer alır. Kimse kılına dokunmaz. Bunun ne demek olduğunu ölçmek için kıvaslamayı söyle yaoınız: Türkiyenin açtığı herhangi bir savasta bir Türk vazarının düsmanın tezini savunması demektir bu ! Ama Sartre haklı'nm ve doğru'nun yanında olmak ister her seyden önce. Sartre ve onun gihi namuslu Fransız aydınlan Cezayir Millî Kurtulus Savasının yanında iken kompradorlarımız Cezayir Millî Kurtulus Savasına karsı idiler. Ve Cezayir aleyhine oy kullanıvordnk Birlesmis Milletlerde... Türkive iste bn kadar biiviik zıtlıklar ve açmazlar içinde kalmıs. memleket böylesine uyntulmustur. Bir vatan: vazarı. romancısı. şairi, hikâytcisi, destancısı ve tüm sanateılariyle vatandır. Dil, bir ulusun ulus olması için başta gelen temeldir. Türkçenin nstası demek, bu vatanın temeline en sağlam tuğlayı koyan insan demektir. Türk dilinin ustalarına düşman olanlar. Türkiyenin de düsmanlandır. Orhan Kemal : Tevkif edilmeyi bekliyordum... diye konuşuyor. Orhan Kemal ! Eğer sen yabancı şirket komisyoncusu olaydın, eğer fırsatçı is adamı olaydın, eğer vurguncu ithalâtçı olaydın Süleyman Demirel iktidarı basa geçince tevkif edilmeyi bekler miydin? Hepsi ellerini zevkle uğuşturuyorlardı seçlmlerden sonra . •••• • •«• •Ikf • ••I • ••I • «•I T •••• • ••• • ••• :::: •••• ••*• •••• ;::: •••• •••• •••• •••• •*•• •••• •••• •••• •••§ Bır süs değildir "jr zmirdeki heykel bir süs değildir. Eşsiz bir •*• kumandanı anmak için de dikilmemiştir. Bu heykel şerefli bir milletin medenî milletler arasında lâyık olduğu yeri almak azminin heyecanü bir semboltidür. Çünkü, miUctçe bağımsız yaşamamn şartı olan millî birliği, gelecekte var olmanın tek imkân yolunu, uygarlık yolunu temsil eder. İşte, adam, bu heykeli yıkmak istemiş. İlk bakışta bu teşebbüs bir mecnun hareketidir. tjzerinde durulmaya değmez. Zabıtayı ve akıl doktorlarını ilgiler. Fakat, bakınız adam ne diyor: Arap harflerihi kaldıran kimsenin, ölmüş de olsa, heykelinin ortada durması caiz değildir. Bu kimse memleketi düşmandan kurtarmış olabilir. Ama böyle olmuş olması Arap harflerini kaldırmakla islediği günahı affettirmez. Ben de riiyamda Allahı gördüm. Heykeli yıkma emrini aldım. fwy ürkiye devletinin bir ana düzeni vardır. Bu ^ düzen aksarsa devlet cihazı işlemez. Bu düzenin dayandığı değişmez esaslann başında (Atatürk devrimleri) gelir. Türk harflerinin kabulü bu devrimlerden biridir. Adam bunu istemiyor. Bunun anlatmakta olduğn mânaya isyan ediyor. Özlediği, «idama kadar kanını helâl ettiği» maksat budur. Bu adam toplumun ilerlemesine karşıdır. Geri dönülmesini ister. Ve bu özleminde yalnız değildir. Bir defa kendi çocuğu yanındadır. Baltayı ta> çıtır ona. Bu çocuk belki otuz, otuz beş, belki on, on beş yaşlarındadır. Ama, balta taşıyacak bir çağda olduğuna göre, her halde ilk öğretim geçirmiş bir vatandaştır. Böyle ikcn, babasına ortak ve yardımcıdır. Demek ki, ilk öğretim çocuğa hiç bir şey verememiştir. Hurafe ve safsata öğretimi yenmiştir. Aynı gün Deuizlide, hem de bir gece yansında, bir ilkokul tahrip olunmuştur. Ders araçlan parçalanmış. camı çerçevesi indirilmiş, içinde iş göriilemiyecek hale getirilmiştir. Memlekette toplumun Hastalığın mikrobunu yok edecek devayı kullanmazsanız maraz şifa bulmaz. Gençlerinizin temiz heyecanı kara ve kaba kuvvetin kemirmekte olduğunu kurtaramaz. Çiviyi çivi söker. Baltayı balta. Kanununuzu balta kadar keskin, balta kadar etkili kılacaksınız. Balta Ue ahnmak istenen neticeden daha kesin sonuç alınabilecek halde bulunduracaksınız. Adalet, her zaman toplumun hayrına ve hür insanlar devletinin mütemadi ilerleme yolunda bekasından yana olmuştur. Bunun tedbirlerini tanı olarak sağuyacaksımz. dam diyor ki: Atatürkü tanımam, ama Said Nursi'yi iyi tanınm. İki ismi yanyana kullanabilen kimsede hayâ diye bir şey aramayınız. Böyle bir kimse insaftan da yoksundur. Bu adam Atatürkün vatan kurtardığını bilmez mi? Anasının, kızının, kansmın ırzını, ismetini Atatürke borçlu olduğunu bilmez mi? Bu memleketi medenî dünya nimetlerlne kavuşturan zihniyeti Atatürke medyun oldugumuzu düşünemez mi? Pekâlâ bilir ve düşüniir. Lâkin onu hareketinde iten, sorumluluğunun neticelerine karşı emniyette tutan bir şeyler vardır. Said Nursî adı altmda gizlenen hareket bunlardan biridir. !••• ıaaa !••• !••• •••• • ••• • ••• '••• • •• A • ••• • ••• • ••• • ••• •••• • ••• *••• Bir ülkenin, eğitimde idealizmi gerçekleştirebilmesi için her şey. den önce eğitim kurumlamu yazarın da dediği gibi yüzde yüz ulusal bir yörüngeye oturtması gerektir. Bugün bir kısım okullarımızın program, tüzuk ve yönetmelikleri ilkel durumunu hâlâ sürdürmektedir. Bu kanımızı Eğitim Enstitülerinin durumuna bir gözatmak doğrulamaya kâlidir. Biz bugün, bu olanaklardan yok sunuz. Eğitim kurumlarımızın en üst kademelerinden tutun da en ait kademeye kadar birtakım yabancılar uzman adı ile bizimle içiçedirler. Söylenti ve iddialara bakıhrsa bu kişiler CIA gibi bir casusluk teşkilâtına bağlıdırlar. Bu pirincin taşı syıklanmalıdır önce. TEK ÇIKAR YOL # Tartışmacı Edip Polat da, yazar ve dığer tartışmacılarla çoğu kez birleşmekte ve özet olarA, «Eğitime dayanmadıkça hiçbir alanda ciddî bir kalkınma yapılamıyacağı hakkındaki ilkeyi tek çıkar yol olarak kabul etmekteyiz» demektedir. * * * MUTLU AZINLIK ACELE ETMELİYİZ ma biz eğitimin önemini katiyen inkâr etmiyoruz. Şüphesiz ki, yerleşmiş gibi görünen bu siyasi kurumlar, eğitîmin ıslahını derhal mümkün kılacak kadar elverislidir. Bizce yapılacak iş, yalnız okul eğitimi değil, is eğitimi, hizmet içi eğitimi, toplu çalışma eğitimi ve her türlü kamu ve özel alanlara özge eğitim anlayışının ülkemizde egemen kılınmasıdır. Böyle bir eğitimin insanlarımızda bir «zihniyet inkılâbı» nı gerçeklestireceğine kaniiz. Orljinal eserler veremiyen öğretim üyelerimiz, araştırıcılık niteıiği olmayan ve tek bir kitaba bağlı kalmakla yetinen öğrencilerimiz, kaderci ve kararasar bir felsefeye sahip halkımız ve kisisel çıkarlarını toplumsal çıkarlardan üstün tutacak kadar kendilerini yitiren aydınlanmız ancak toplumsal değismeye yönelen bir eğitim sis.'emi içerisinde «zihniyet inkılâbı» na tâbi olacaklardır. İngiltere'si, Almanya'sı, Rusva'sı, ÇinM, Bulçaristan'ı, Amerika'sı vatandaslarını ancak bu şekttde niteıliltli hnle oolmıını. lardır. Biz de kenâimize özge eğitimi gerçekleştirmede acele etmeliyiz.» Sonuc anunlannız yetersiz. Mevcut hükümlerle ideal bellediğiniz Anayasa düzenini ayakta tutamıyacağmız anlaşıhyor. Aydın diyebildiklerinizdeu bir kısrnınm Anayasada değişiklik yoluna gidilmesini telkin edişi ucuz bir çözüm yoludur. Anayasa mevcut kanunlar hükümlerine uydurulmaz. Kanunlar Anayasaya yakıştırılır. K •••« •>•• •••• •••• •••• :::: •••• •••• •••• •••• •••• •••• •••• :::: Mademki gaye Türkii çağdaş uygarük seviyesine eriştirmektir. O halde bu gayeye aykın, bu gayenin gerçekleşmesini önleyici veya engelleyici her hareketi ceza müeyyidesi âltına sokmak ödevindesiniz. Devlet organlan içinde bu ödevin kendilerine borç olduğu cihazlar ve kişiler vardır. Vazifeyi yerine getirmek namus işidir. Hiç duracak zaman yok. Elimizi çabuk tutaüm. İİİi iii! •••• • ••a ESHAH BORSASI 100 T&ŞIHD& :: •••• •••* •«•• •••• • ••• •••• H. Avni ŞANDA ambiyo, Esham ve Tahvilât Borsası, (yarın) 100 yaşına glriyor. Bu süre içinde, bütiiıı dünya borsalannda olduğu gibi, İstanbııl Borsasmda da hisse senetleri fiyatlarında, inişler ve çıkışlar olmuş, hattâ, anormal zamanlarda, bir hisse senedinin değerini tamamiyle kaybettiği de görülnıüştür. Bundan dolayı bir an içinde servetini kaybedenlere rastlandığı gibi, bunun aksuıe olarak, hiç ümit edilmedik bir sırada, hisse senetleri yüzünden zengin olanlar da görülmüştiir. Fakat, birbirinden çok farklı olan bu olaylara, İstanbul Borsasımn ilk kuruluş devresinde rastlıyoruz. I K Burada babis konusu edeceğimiz olaylar, daha ziyade, İstanbul Borsasına ait olacaktır. Böyle olmakla beraber, bütün borsalar, bünyevî özellikleri itibariyle, birbirine bağlı müesseseler olarak göze çarpmaktadırlar. Bu bakımdan, birinde çikan buhranın, bir kıvılcım gibi, ötekine de sıçradığı görülmüştiir. İstanbul Borsasuıdaki dikkati çeken fiyat hareketlerinde, iç buhranlardan maada, dış buhranlann da tepkilerini gözönünde tutmak zorundayız. borçlanmalara devam edilmiştir. Osmanlı Borçları diye isim alan bu dış borçlara ait tahvillerin pek çoğu, Londra ve Paris borsalannda muamele görmekteydi. Bir yandan bu tahviller, öte yandan bankalardan ve Galata bankerlerinden yapılan iç borçlara ait tahvillerin alım ve satımı, borsa acentahğı gibi yeni bir iş kolunun teşekkülüne sebep olmuştur. İlk zamanlarda, borsaedar, Galatada han odalarında hiç bir k3yda bağlı olmadan, değerü kâğıtlar üzerinde iş yapıyorlardı. 1864 yılında, aralarında bir dernek kurarak. borcasılığa yeni bir düzen vermişlerdir. Bu dernek, resmî borsanın bir nüvesini teşkil etmiştir. Bundan sonra, 1866 yJı, 16 Nisan günü, Maliye Nezaretinin kontrolu altmda, resmî bir borsa kurulmuştur. smanlı İmparatorluğu maliyesi, bir türlü sıkıntılardan kurtulamamıştır. Bir yandan da, saray hazinesi ve Baruthane gibi devlet fabrikaları, kendi başlarına. GaUtadaki bir bankerden kısa vâdeyle borç para almaktaydılar. 1867 yılında, bu dağınık hale gelen borçların birleştiriunesi, borçlanma işlerinin yalnız Maliye Nezaretinin yetkisi altında ohnası, bir tedbir olarak ele aünmıştır. Böylece, dağınık borçlar. KONSOLİT ismi altında birleştirilerek, bir tahvil haline sokulmuştur. İstanbul Borsasında konsolit satışlan ve ahşlan etrafında, sık sık hava oyunları olurdu. Maliye Nezaretinin, günü gelen konsolitleri ödiyemiyeceği veyahot ödemeji geciktireceği yolunda bir söylenti, borsayı ait üst etmeye kâfiydi. Aradaki iniş ve çıkışlardan dolayı büyük zararlar edenler olnyordu. Bu yüzden, Borsadan konsolit almak ve satmak bir çeşit kumar haline gelmişti. '••• '••• ir de yazar Akkaya. «eğitim görmüslerimizin yüzde yirmisini geçmiyecek sayıdaki aydın ve idealistler grııpu» dışmdaki okumuşlanmızın «az çalışmak, az okumak, peşin hüküm vermek, olumsuz geleneksel görüşlerin etkisinde kalmak» gibi kusurlan olduğunu yazıyor. Oysa bu kusurlann dışında ve üstünde onların daha büyük kusurlan vardır ki, o da: Halka karşı olmaktır. Çünkü, ülkemizde yüksek öğrenimden .yararlananların nufus içindeki oranı yüzde 7 cıvanndadır. Bu yüzde 7 hiç kuşkusuz ki mutlu azınlıktır. mutlu azmlığın çoeuklarıdır. Mutlu azınlık ıse «yalnız ben» den başka pek bir şey düşünmez. Bu onun doğal nıteliğidir. Belki de bir bakıma normaldir. Ama bu, yazarın deyimi ile yüzde yirminin dışındaki okumuşlar kendi çıkarları peşinden nüfusun yüzde seksenıni teşkil eden ve çıkarlan birbiri ile ters yönde olan büyük kitleyi de sürüklemektedır. Yani halkın çıkarları Ue kendi çıkarları taban • tabana •M^c^anokumuşlar, kendi çıkarlarım korurken, yüzde sekse'n, kendi çıkarları şurda dursun mutlu azınlığın ağına düşüyor ve onlar adına bilmeziye çaba gösteriyor. Bunun sonucu da kendi adına çaba gösteren yüzde yırmi gerçek aydına da cephe alıyor; daha doğrusu cephe aldırılıyor. tste eğitimin düğütn noktası buradadır. Bu kaosun kırılması gerçek anlamda ulusal eğitimi yaratacak ve eğitimdeki ideal de bundan sonra yaratılacaktır. B A Unuttugumuz Kıtjrıs ayın llhan Selçuk'un «Unuttugumuz Kıbrıs» başhklı yazısını ılgiyle okuduk. Sayın yazarımız, Rumların Kıbns politikasını pek isabetli şekilde teshıs etmektedir. Görüslerine aynen katılmakla beraber, bazı hususlara değınmek ıstemekteyiz. Kolavca müsahede edilebileceği gibi, Hariciyemiz Kıbns sorunumuzda, birkaç olumlu çıkışlar dışında pasif bir yol izlemistir. Sadece yetkili kişilerimiz, sık sık Enosisi kabul etmiyeceğimizi ve gerekirse savaşmaktan çekinroiyeceğimizi belirtmekle yetindiler. Bu tutum. Osmanlı tmparatorluğunun son devirlerinde yürütülen politikaya çok benzemektedir. Zira Osmanlı Dışişleri de bün yesinde görülen bağımsızhk hareketlerine gereken önemTveraneak bir av»l;lı\nwı v » S ULUSAL BAŞARISIZLIĞ1MİZ 0 Tartısmacı Mürsel Engin de yazıdan aldığı parçalan ayrı ayrı ele almakta ve yazarla paralel yargılara varmaktadır. En?m, yazar ıçın «Bir genelleme yaparak ulusal basarısızlığımızı çarpıcı bir sekilde veriyor» demektedır. ya kopma olduğu zaman bunları silâhla bastırmak yoluna gitmistir. Pek tabiî olarak basarı şansı da az olmuştur; çünkü karşısında teşkilâtlanmış ve büyük devletlerin himayesine sığınmış topluluklar bulmustur. ugünkü Kıbns siyasetimiz değismedikçe aynı sonuçla karsı karsıya kalacağımız muhak kak sibidir. Son anda yapılacak müdahale bir tedavi sekli olamaz, sadece aczin ifadesi olabilir. tste bunun için bir Türk Tunan savasına pek gönül bağlanmaması görüşündeyiz. Kaldı ki artık küçük devletlerin birbirleriyle harbetmeleri de kendi iradelerıne bağlı olmaktan çıkmıştır. Bir Süveyş, bir Keşmir olaylarını gözönüne almak zorundayız. Son dayanağımızın da bu şekilde önlenmesi sonunda, milletçe nasıl moralman yıkılacağımız iyice hesaplanmalı ve ona göre aktif bir politika izlenmelidir. Son Kıbns olaylan göstermiştir ki, devletlerarası münasebetlerde yalnız hukuka bağlı olmakla sorunlar çözülememektedir. Zira hukuk tek basına ıiilî durumlar yaratamamakta, buna karşılık daima fiilî şartlara nazaran şekil değiştirmektedir. • •••••••••••••••'•••••••••••••••••••••••••••••••••^•••••ı MİMARLAR ODASINDAN B 60 BİN'DEN ANCAK 3 BİN'İ ir ülkede ılkokulu bitirip öğretmen okuluna okumak için müracaat eden 60.000 halk çocuğunun ancak 3.000 i okuma olanağını elde ederken bu durum da halka, «halk çocuklan okutulnyor» diye yutturulmak isteniyorsa o ulkede değil ideal eğitimden, eğitimden bahsetmek bile gülünç olur. Halkın sorumluluğunu gene kendi içinden çıkan okumuşların yuklenmesi tek çıkar yoldur. Bugün sanayide, ekonomide görünüm ne ise Ulusal Eğitimimizdeki görünüm de onlardan besbeter durumdadır. Bn güdümlü eğitim çabasından kurtulmak içinde halktan yana aydınların, gerçek aydınlann bilinçli bir kurtuluş savaşı açması zonmlndur. B YABANCILARIN MÜDAHALESİ İLE YÜRÜTÜLEN SİSTEM 0 Kullandığı ifade'den öğretmen olduğunu anladığımız Oktay Zağlı da, «Yazarın fikrine katılmamak imkânsız> dedıkten sonra şunları söylüyor : «Politika da eğitim işlerimizi hallaç pamuğnna çevirmiştir. Şöyle ki: Eğitim Bakanlığında kilit noktalar Amerikahların ellerinde. İlkokullar için hazırlanan 1962 program taslağı Amerikalı uzmanlara danışılarak hazırlanmıs ve Türk milletinin ihtiyaçlannı gidermekten çok uzak olduğu gibi millî geliri çok yüksek olan devletlerin uygulaması icap eden bir program. Pek yakında Ortaoknl programımn değiştirilmesine başlanacak. Bu değişmeler bünyemizden kopup gelen birer program olmadığına göre, millî geliri 220 dolârı aşmıyan bir memlekette, Amerikanvari bir eğitim sistemi acep bizi bir an evvel cehaletten kurtaracak mıdır? Bu hususta 23 Mart 1962 yılında A.I.D.'nin Türkiye Eğitim Bölümü Başkanı Rinkıl'ın Millî Eğitim Bakanına verdiği memorandumu beraberce oknyalun : T. C. Emekli Sandığı Maçka Oteli Mimarî Proje Yarışması kollokyumu 23 Nisan 1966 Cumartesi günü saat 14.30 da Hilton Otelinde yapılacaktır. Yarışmalar Jüri Düzeni Yönetmeüği uyarınca kollokyumda sadece yazılı soruların cevaplandırılması gErektiğinden. üyelenmizin yarışma ile ilgili yazılı sorulannı, Yanşmalar Komttesi ve Jüriye iletilmek üzere 20 Nisan 1966 akşamtna kadar Mimarlar Odası İstanbul Şubesine göndermeleri saygı ila rica olunur. Cumhuriyet 4046 O İlftnen Tebligat Ödeme Eııtri İslanbul Beşinci İcra Memurluğundan: Dosya: 966A840 Aksaray Şehremini Başvekil Caddesi No: 8, Kat, 5, daire 7 de mukim iken hâlen ikâmetgâhı meçhul kalan Mustafa Saka'ya: Muammer Albayrak vekili îst. Cağaloğlu Doğançay İşhanı 37 numarada evukat Zeki Yalçmsu tarafmdan aleyhinize 5/11/965 vâdeli 800 ve 29/10 '965 vâdeli 800 liralık emre muharrer senetlere istinaden 1600 liranın taiz, masraf ve vekâlet ücretile tahsili hakkında 17/3/966 tarihmde ic^> tâkibi açılmış ve ikâmetgâhınızm meçhul kalması sebebüe ödeiıe emrinm ilânen tebliğine karar verilmiştir. Bu sebeple işbu ilânm gazetede neşri tarihinden iübaren otuz gün içinde yukanda yazılı borç ve masrafları ödemeniz. takibin dayandığı senetl^r ksmbiyo senedi niteliğini.haiz değılse (25> gün içinde mercie şikâvet etmeniz, takibin dayandığı senet altındaki imza size ait değilse yina bu 25 gün içinde aynca ve açıkça bır dılekçe ile icra daire. sine bildirmeniz, aksi takdirde icra takibindeki kambiyo senedi altındaki imzamn sizden sâdır olmuş sayılaca^ı imzanızı haksız vere ınkâr edersenız 5000 liraya kpdar para cezasile mahkum erfileceğinız borclu olmadığınız veya borcun itfa veya imhal edildiği veya alacağın zama.ı asımır.a uğradığı hakkıda itirazınız varsa bunu sebeplerile birükte 25 gıjn içinde tetkik mercıine bir dilekçe ile bildirerek merciden ıtı razınızm kabulüne dair bir karar getirmediğinİ7 takdirde cetai icrava devam oluııacağı, itiraz edilmedıği ve borç ödenmediği takdirde 3> t gün içındc mal beyanında bulunmamz. bulunmazsanız hapi=le lazvık olunacağmız, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikste aykın beyanda bulunvrsanız hapisle cezalandırılacağınız tebüs ve ihtar olunuı İcra Memuru <Basm: 2149) 4U32 Dış Buhranlar ilindiği gibi, kapitalist rejimin gelişme safhalarında, bir çok sarsıntılar olmuş, bunlarm borsalardaki tepkileri paniklere bile sebebiyet vermiştir. Bu sırada, altıu ve petrol arayan şirkctlerin araştırmaları sonucunda, müspct bir şey elde edemediği anlaşıhnca, hisse senetlerinin hiç değeri kalmadığı görülmüştür. O zamanlar, altuı ve petrol kaynaklarına yatınlan paraya karşılık olan hisse senetleri, küçük tasarruf sahiplerine de pek cazip gelmişti. Bunu istismar eden dolandıncılann da, halkı aldatarak, borsalarda paniklere meydan verdikleri sık sık rastlanan oiaylardı. Bütün bu anormal hareketlerin dışında olmak üzere, kapitalist rejimin oluş safhalarındaki teknik ilerleme, sanayideki yeni buluşlar sayçsinde, sanayi üretiminin dev adımlarla artışı, sermayenın kolonilere doğru akışı. bu kolonilerdeki ham madde kaynaklarının, kavgalar sonucunda paylaşıiması. çok defa buhranlara da sebep olmuştur. Tarihçiler, 1820 ile 190" yılları arasında, zaman zaman görül en buhranlardan bahsederler. Fakat, en şiddetli buhranlann. 1895 ile t907 yıllan arasında olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamalara göre, bir düzensizlik içinde alabildiğine gelişen sanayiin, 1907 yılında, şiddetli bir buhrana sebebijıet verdiği ileri sürülmektedir. O zamanki buhranın, lıer tarafa daçıldıçı, bankalann para tediyesinde zorluk çekt'kleri. sermaye gelişmeleri tarihinde, kara günler diyeanılmaktadır. B ı ürkiye, kapitalist rejimin bahis konusu etliğimiz bu safhalarında, arka plânda kalan bir memlekeUi. Bu gelişmeler olurken, iktisaden, yarı sömürge devresine giriyordu. Bu itibarla. buhranlar sırasında, İstanbul Borsasuıda, ham madde kaynaklarına ve sanayi müesseselerine yatırılan hisse senetleri muamele görmüyordu. Böyle olmakla beraber, o zaman, Galatada, Havyar handa bulunan borsacılar, bu çibi buhranların psikolo.ıik etkisine kapılmışlardı. Bu arada. hazinc honoları üzerinde spekülâtif hareketler vapanlar da vardı. Borsa dışında olan bu fiyat hareketlerini. tevsika imkân bulamıyoruz. Yalnız şu noktaları belirtmek kabil görülmektedir. Şöyle ki: Fransız • Alman harbınde, Türkiyedeki Fransız şirketlerinin hisse senetleri düşmüştü. Bundan başka, Rus Japon harbinde de, borsa ve buna bağlı yerlerde, Çarlık parası da eski seviyesini kaybetmişti. Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman, Borsa kapatılmıştı. O zamanki borsacılann anlattıklarına göre, savaşın ilk safhasında, Alman sanayiine ait hisse senetleri fı yatları yükselmişti. Fakat, savaşın sonuna doğru bu hisse senetlerini alnların, büyük ziyanlara uğradıkları anlaşılmaktadır. Tİ orsanın tarihinde, konsolit ticaretinden başka, en önemli mali rezalet, 1895 yılında patlak verraişti. Olay şöyle olmuştur: Banka müdürlerinden biri, Güney Afrikaya gidiyor, kısa bir süre sonra, İstanbuldaki dostlarma bir telgraf çekerek altın damarları bulduğunu haber veriyor. Bunun üzerine derhal bir şirket kuruluyor. (O zamanki ticaret kanunlarında, şirket kurmak için şimdiki kayıtlar yoktu.) Şirketin hisse senetleri kısa bir süre içinde yağma ediliyor. Fakat, isin bir dolandırıcılık meselesi olduğu anlaşıhnca, Borsada görülmemiş bir panik kopuyor. En sonunda, renkli kâğıtlara nefis bir surette basUmış olan hisse senetlerinin karşüığını ödeyen bir müessese olmadığı için, bundan bir çok kimseler büyük ziyana uğruyor. Bu malî rezaletin sarsuıtılarını gidermek için, malî çevreler tarafmdan moratoryum ilân edilraesi ileri sürülüyor. Hükümet bu fikre itiraz ediyor. Fakat işe nüfuzlu bir devlet adamı girişerek 1895 yılı Ekim ayının 19 uncu günü, moratoryum ilân ediliyor ve Borsanın da dört ay sürevle kapatılmasına karar veriliyor. B M. Nnrî ATVALI KONYA DİĞER TARTIŞMACILAR O halde zaman kaybetmeden Adadaki stratejik gücümüzâ artınp, bir yandan da dünya kamu oyunu kazanmak zorundayız. Ancak bu şekilledir ki. bozulan dengeyi lehimize düzeltmek imkânını elde edebiliriz. Çetin TAŞÇIOGLO Ank. Hukuk Fakültesi •••• •••• •••• •>«• • ••• Bu malî (elâket sonucunda, bir çok borsaedar da iflâs etmiş. 300 borsacıdan ancak, 8 borsacı ayakta kalnuştır. Fakat altın şirketi kuran kimselerin, o zamanın şartlarma göre, haklannda takibat yapılamamıştır. Esasen bu özel müteşebbisler de daha önce, ortadan kaybohnuşlardı. Borsa tekrar açıldığı zaman. borsacüar, ihtiyatlı hareket ederek, artık altına hücum şeklindcki böyle cazip islere girişmeye cesaret edememişlerdir. Borsadaki bu ürkeklik, 1898 yılına kadar sürmüştür. • ••• Sonuç ı yılında İstanbul Borsasında, bir rc rm yapılarak, Borsa, kozmopolit unsurlardan temizlenmiştir. Esasen, Mütareke devrinde, devlet tahviüerinin değerlerini düşürmeye eajTet edenler, yabancı memleketlere tcaçmışlardı. Bu bakımdan. Borsada millî menfaatlere aykırı hareket etmeye imkân kalmamıştı. Bu halin devam ettiği sırada, B. Amerikada patlak veren ve bütün diu'vayı saran 1929 buhranı, İstanbul Borsasında da> tepkilerini göstermişti. Buhranı önlemek için, 1929 yılında, döviz tahditleri başlamış, Türk parasmı korumak için, çıkarılan kanun ve buna bağb kararnamelerle, Borsa, serbest bir borsa olmak karakterini kaybetmiştlr. •••• •••• K ırım Harbı sırasında. Londrada, Palmers Bankasmdan 6.000.000 sterlin olarak ilk borçlanma yapılmıstır. O Urihten 1914 jüına kadar, dış • Aym konuda Hukuk Fakültesi öğrencisi Bilâl Kartal'dan, Tartışma bölttmttne cönderl | Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenlen yazılann mfimkünse dakcisi Orhan Kırlı'dan, Hukuk FaHlo edUmeslnl. 250 kellmeyl kültesi öğrencisi Mürsel Engin' aşmamasını ve yazarlara de£il, den, Bigadiç'teki okurumuz OkzarfiB Dzerine «Tartısma» 0 Öğretmen yetıstiren yüksek tay Zagh'dan ve Edip Polat'tan rümuzn vazılarak Vazı İşleriokullar Amerikan sistemine göre mektup almış bulunuyoruz. «• Dostalanmaıını rica ederiı. «mütekâmil ve ileri bir eğitim Bilâl Kartal, yazar'ın fikirlerisistemine» sokulmahdır. ne tamamen iştirak ettiğini ifade ederken, Orhan Kırlı ise : !' «Türkiye, üstün nitelikli, dinamik ve geleneksel kalıplardan kurtulmıış insan tipine çok muhtaç durumdadır. Sayın Akkaya sadece Türk aydınının özelliklerini isabetli müsahedeleri ile belirlerken, bütün insanlanmızın aynı kalıplar içinde kaldığını, aileden yetisme statikleşme dnruMuvakkat Muhammen munun devam ettiğini açıkça söy Saati teminatı CİNSİ bedeli lememektedir» diye başladığı ten14 1125 L. Tek tip ekmek 15000 kilo 15000 L. kidine söyle devam etmektedir: Erkeç eti ve karaciğer erçekten eğitim sistemi2846^5 L. 14.30 5850 kilo37950 L. miz o kadar köhnedir ki, Diğer yiyecek maddeleri bırakın, görevini tam an15 62 kalern 51697.50 L. 387731 L. lamiyle başarabilecek insan tipi 1 Hastahanemizin 1966 malî yılı üıüyacı olan yiyecek madyaratmayı, tüketici, umursamaz, deleri 2490 sayılı K. nun 31. maddesi gereğince kapalı zarf usuhattâ uyuşuk bir ordu kurmaya lüyle eksiltmeye konulmuştur. doğru yönelmektedir. Yapıcı ve 2 thale 28/4/1966 perşembe günü hizalarında gösterilen sayaratıcı insanın yetistirilmesi huatlerde Devlet Hastahanesinde müteşekkil Komisyon mârifetiysusunda olumlu, köklü değişimle yapılacaktır. ler yapılmadığı gibi, papağan ye3 Tahmin bedeli 10464750 lira olup, muvakkat teminatı tiştirmek için, eğitim erbabı'e7848,56 liradır. 4 Şartname, sebze ve meyvalar ile bakkaliyelerin nevileıi her gün mesai saatlerinde Hastahanede görülebilir. isteklilerin toptan veya ayrı ayn verecekleri teminat mektuplannı ihale saatinden bir saat evvel Komisyona ibraz etraeleri, postadâ vâki TERZİHANESt gecikmelerin kabul edilmiyeceği ilân olunur. Yen! modellerin geldiğini sayın NOT: Elmalı Devlet Hastanesi Baştabibliğindeıı Hatay Valiliğinden 1 Hatay îli Döıtyol İlçesinde yapılacük S dersliklı Ortaokui. inşaatı işi. 2490 sayılı kanun hükümlerine göre birım fiat esası üzerinden kapalı zarf usuliyle eksı'tmeye çıkarılmıştır. 2 Işln keşif bedeli 986299,32 liradır. 3 Eksiltme 2. Mayıs. 1966 pazartesi günü saat 11 de Antakva'da Baymdırlık Müdürlüğü binasında yapılacak'ıı 4 Eksiltme dosyası, Antakya'da Baymdırlık Müdürlüğünde gdrülebilir. 5 Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin: a) En geç 28 Nisan 1966 perşembe günü mesai saati =onu na kadar Valiliğe verecekleri dilekcelerine; İşin keşif bedeli kadar (Bl grupu müteahhitlik karnesı nin aslmı ve iş bitirme belgeleriyle usnlüne uygun hazırlayacaklan plân ve teçhizat. Teknik personel. taahhüt beyannamelerini ekliyerek Hatay Baymdırhk Müdürlüğü İştirak belgesi komısyonundan alacaklan yeterlik belgesini, b) 43201,97 liralık geçici teminat mektup veya makbuzunu. b) Ticaret Odası vesikasını Hsvi teklif mektuplannı eksiltmeden en geç bir saat önceye kadar makbuz karşıhğmda thale Komisyonu Başkanlığına vermeleri gereklidir. 6 Postadaki gecikmelenn ve noksan belge ile müracaatın kabul edilmeyeceği ilân olunur. (Basın: 110991 4030 MUZAFFER ADAM müjterilerine bildirir. Tel: 44 03 87 tlincılık: 3858 4034 (Basm: 10846 A. 3279 4019)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle