06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AUİFK fKt 21 Şobat 1966 CUMHURİYET BÜTÇESİ 1966 1966 YILI Doç Dr. Kenan BULUTOĞLU şılanamıyacağı muhakkak. Bütçe'de yer alan gcllr tahminleri su şekildedir: Gelir tutan (Milyon T i . ) Gelir çeşitleri 1. Vergi gelirleri 12,677 2. Diğer normal gelirler 730 3. Özel gelirler (karsılık para, vb) 2,661 4. Katma bütçe gelirleri 868 ' 5. İç istikraz 650 T o p l a m 17,587 • • •••••••••I •••••M •••• •>•« •••• • •aa • ••• *••• •••a • ••• • ••• •••« • ••« • ••• IEHİRİ İCRA Balkabağı? Se» altı günden beri Ankaradajun. Ankara bir tuhaf jehir. Buradıki insaulann çoğu politikanm sarhosluğunda geceyi günduze kanstırmışlar. Politika, politika, politikn .. Ankarada politikasız bir sey aradım. Yok, dediler. Vakitsiz bir ilkbahann güzelllğinde süren havalar bi'e politika j apıyorlarmış. Çünkü şubatta gelen bahar, martta çektirirmiş. . Ankcrada kahve ısmarlarken: Ortanm solu... diye sesleniyorlar. Bu hava içinde geçerken günler, İstanbuldan bir haber aldım. Yazı İşıeri »îüdürümüz Erol Dallı'nm bildirdiğine göre Savcıhk «Balkabağı» dâvasından vazgermiş. Siz «Balkabağı» dâvasınm ne olduğunu bilmiyorsunn7, tabii... Anlatmak isterim: 27 Mayıstan bc yana bir tek satırnn için Savcıhğa dâvet edilmemlştim ben... Ustalığımla arkadaşlarmıa övünüyordum. Bir yazarın U K dlkkati, yazarken memlcketin kanunlarma saygılı olmaktır. Hele Türkiyede suç işlememek için özel bir dikkate ihtiyaç vardır. Ceza Kanununun çeşitli maddelerine katılmadan satırlan yürutmek gerekir. Eh, bu işteki mârifetimizi de isbat etmiştik. Ancak nazar mı değdi nedir! Geçenlerde İstanbul Basm Savcılığma çağırıldun. Politfka dışı bir fıkranm bir tek cümlesme takılmıştı savcılık... Meğer ben şöj'le yazmışım: « Bir koltuğa iki karpuz sığmaz diyorlar, peki koskoca W kolV tuğu bir tek balkabağı nasıl dolduruyor?» V* sayın İstanbul Basm Savcılığı Ceza Kannnunun ilgili maddesine göre bana soruyordu: Bir koltııkta oturan balkabağı sözü, aidlyeti ve matuflyeti cihetiyle kime aittir? Doğrus'i revap verilmesi zor bir sualdi. Çünkü müdür koltuğu vardı, sinema kcltuğu vardı, tiyatro koltuğu vardı, berber koltuğu vardı, dişçi koliuğa vardı. vali koltuğu vardı, ve başkalan vardı. Düşiınmcye başladım kendi kendime: Acaba koltukta oturan balkabağı hangi kottukta oturuyordu ve kimdi? İnsan böyle bir konuyu hele savcı karsısında düşünmeye basladı mı. şaşırıyor. Tabiî ben de şaşırdım. Ve sayın Savcıya kendisini aydın latacak bir kesin cevap vetemedim. O üzüntü ile Adliyeden ayrıldun. Güıılercc aklımn takıldı bu soru.. Acaba koltukta oturan balkabağı kimdi? Her halde, diyordum kendi kendime, dâva açılır da mahkemeye gideısek belki meçhuller çözülür. Tabiî çeşitli deliller gösterilecek. tanıklsr dinlenecek, hattâ bilirkişi heyetleri teşkil edilip fikirleri sorulacak. Ve hüylece koltukta oturan balkabağmm kim olduğu anlaşılacak. Uykularını kaçıyordu. Kendi kendime geceleri tekrarlamaya basladım cümleyi: « Bir kcltuğa iki karpuz sığmaz diyorlar, peki koskoca bir koltuğu bir tek balkabağı nasıl dolduruyor?> Hay Allnh diyordum, kimin için "yazmışrım ben bunu? Doğnısu kabahatun yoktu. Allahın günü yazı yazıyordum. Ve bazan değil yazmın bir cümlesini. yazuıın tümünü kimin için yazdığımı unutuyordum. Pek duygulu ve pek ürkek bir kisi olduğum İçin mahkemeye çıkmak da korkutuyordu beni doğrusu .. Ama mahkeme, koltukta oturan balkabağmı tesbit edebilecekse her şeye razı idim. Ne çare ki olmadı. İstanbul Basm Savcılığı dâvayı açmaktan vaxgeçerek tâkipsizlik karan verdi. Yazı 'şlen Müdürümüz Erol Dallı, telefonla bu haberi duyurunca çarpılmış gibi oldum. Şimdi Ankaranın puslu sokaklarında ve vakitsiz ilkbahanr güzelliğinde dolaşarak kederimi dağıtmaya çalışıyorum. Faili mechul cinayet dosyası gibi Adliyenin mahzenlerinde çürüyecek olan «BaAabağı» tahkikat dosyasmı düşünüyorum. Bir yandan da kendi kendime: Koltukta oturan balkabağı acaba kimdir? diye tekrar tekrar soruyorum. Ve yalnız kendime değil size de soruyorum sevgili okuyuculanm: Koltukta cturan balkabağı kimdir? Bara yardım ediniz lutfen! Nasıl bir koltuktur bu? Sinema koltuğu mu, berbet koltuğu mu, dişçi koltuğu mu, genel müdür koltuğu mu. yoksa hir başka koltuk mu? Ve bu koltuğa yayılan balkabağı kim? Bilenler arasmda bizde âdet olduğu üzere piyango çekilecek, birinciye bir eskl koltuk hediye edilecektir. malî yılı bütçesinin Mecliste görüşülmesinin son günlerindeyiz. Bu bfitçe bir siyasî belge olarak iki bakımdan büyük önera taşıyor: 1. Iddiab bir iktidarın tek başına sorumluluğunu taşıdığı ilk bütçe olması; 2. Kalkınma plânına göre hazırlanan yülık programla bütçe arasında Uk iki jilda hafif bir şekilde görülen çelişmeleri ariık bütün açıklığıyla ortaya koyması. Bütçe, tıpkı kalkınma plânı gibi, bir icraat vaadidir. Ulaşılmak istenen hedefleri ilmî bakımdan tenkid etmek hemen hemen imkânsızdır. Hedeflerin seçimi geniş ölçüde bir değer yargısı işidir. Ancak halk kütlelerinin kültür seviyesi ile seçtiği değerler dfizeni arasında azçok sıkı bir korrelâsyon bulnnduğu da şüpbesizdir. Kütleler eğitildikçe öteki dünya nimetleri ile avutulma şansları azalmaktadır. Bu seviye ne olursa olsun, halkın ve onun seçtiği iktidarın ortaya koyduğu tercihlerin ilmî bir tenkidini yapmağa kalkışmak havanda su dövmektir. Seçilmiş hedefler ne olursa olsun, bunlara ulaşmak için seçilen araçlann uygunluk derecesi, bunlann kendi aralarında ve hedeflerle gösterdikleri çelişmeler ilmî bir tenkid konusu olabilir. Ayrıca hedeflere ulaşmak bakımından konan araçlan n ne dereceye kadar yürütüleipileceği, bunlann ne kadar etkili olabileceği çoğs kere riyazi bir kesinlikle peşinen ispatlanamaz. Şüpbesiz ilmî tenkid ve tahlil icraat vaadi üzerinde değil, fiilî icraat üzerinde yapıldığı zaman daha büyük bir kesinlik taşır. Bu itibarla, bir yılın bütçesinin eleştirisi, geniş ölçüde, geçmiş yılLarın bütçe uygulamalannın gösterdiği olgulara dayanmalıdır. Bu sebepten, 1966 yılı bütçesini eleştirirken, geçmiş yıi bütçe uygulamalarında ortaya çıkan bazı ısrarlı eğilimleri de dikkate alacağız. ilindiği gibi 1963 yılından bu yana bütçeler, yıllık kalkınma programlarına uygun olarak, onları yürürlüğe koyan başbca araç olarak hazırlanmaktadır. Yatınmlann ve gelişmeyi sağbyacak nitelikteki devlet carî harcamalannın programa uygun bir şekilde bütçeye ahnması, kalkınma hedenerine ulaşmakta çok büyük bir önem taşımaktadır. 1963 ve 1964 bütçelerinde, devlet yatınmlan için plâna uygun bir seviyede ödenek ayrılmıştır. Ancak bu yıllarda yatınmlar, devlet bütçesinde '• 94 oranında, iktisadî devlet teşekküllerinde sırasiyle °'o 83 ve *,'% 66 oranlannda gerçeklestirilebilmiştir. 1965 yılı bütçe uygulamasında da kamu yatmmlarımn gerçekleşme seviyesi, bütçe yılının dokuzuncu ayının sonunda, verilen ödenegin ancak % 52 sine ulaşmıştır. Bu gerçekleştirme hızı esasen harcama amaçlarının gerisinde kalmış olan 1964 bütçesinin temposundan da düşüktür. 1963 yıünda fiatlar genel seviyesinin ° o 10 , kadar bir artış gösterdiği dikkate alınırsa, yatırım harcamalannın reel (sabit ftatlarla) gerçekleşme hızının çok daha düşük olduğu (takriben 67 yüzdelik) anlaşdır. İktisadî devlet teşebbüslerine gelince, elimizde bunlar hakkında 1964 uygulaması için rakam ounamakla beraber, idarî bakımdan (yapılan tayinler sebebiyle) buzursuzluk içinde bulundukları, hükumetin işsiz yakınlanm kayırmakta bunları kullanmağa devam ettiği dikkate alınırsa, kaynak yaratma imkânlarının dolayısiyle yatırımlarının gerçekleşme oranının esH hızını da kaybetmiş olabileceği tahmin <"MUr. Tiirk idaresi ve memurları Prof. Dr. Lutfi DURAN azı yüksek memurların görevlerinden uzaklaştırılması hakkındaki idari işlemlerin yürütülmesinin Danıştayca durdurulmasına karşı yetkili ve ilgililerin direnmekte devam etmesi, mahkeme kararlanna uyulmaması sonuç larınm neler olabileceği ve bunların nasıl yerine getirileceği sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Bu meselelerin tetkikine girişmeden önce, bunlara yol açan yeni iktidarın Idare ve Memurluk müesseseleri hakkındaki görüş ve anlayışı üzerinde durmak gerekir. Çünkü, bir süredir siyasi iktidarı kullananlarm ve «Millî irade» nazariyesinden kuvvet aldıklannı sanarak yaptıkları azil, tekaüde sevk, tayin, tahvil ve nakillerden, söz konusu işlemleri ve Yüksek Mahkeme kararlarma karşı davraruslariyle, kendi suretlerinde bir İdare kurmak ve memurlar çalıştırmak amacı güttükleri ve çabası içinde olduklan kesinlikle anlaşılmaktadır. Nitekim bu konuda dördüncü koalisyon döneminde yaptıklan teşebbüsler, ortaklannın karşı koymasiyle gerçekleşmeyince; genel seçimler sonucunda tek başlarma iktidara gelir gelmez hazırlıklara başlamışlar ve kısa bir süre içerisinde genis ve önemli bir operasyona girişmişlerdir. Artış yüzdesi 15 10 14 62 aaaı •m • III •(•• aaaa «•aa aaaj aaaa aaaa •• « • •ııı aaaa aaaa l l l l l l l l 12 • ıs aaaa aaaa • ••• aaaa • •II aaaa • •»1 B ••••1 Bu gelir tahminlerinin dayanaklarını bütçe gerekçesinde bulmak imkânsızdır. Dünya'da iktisadî gidiş, uluslararası iktisadî ilişkiler konulannda sayfalarca (50 sayfadan fazla) açıklama yapıldığı halde, bütçenin en önemH konusu olan gelir tahminleri yarım sayfalık bir «tetkik ve tahlil» ile geçiştirilmiştir. Gelirler inandırıcı değil s* f\ğ\£\ y* bütçesinin en az inandırıcı oİ C F Ö O la,, insnu da işte bu gelir tahmin1 sünü düzenlemek hususunda, Anayasanm ilke ve hükümleri ve Hukukun Umumî Prensipleriyle bağlıdır ve bunlara aykın suretT te konulacak kaideler Anaj asa Mahkemesinde iptal müeyyidesine maruz bırakılır. Bu bakımdan. 1961 Anayasası, Birinci Cumhuriyet döneminin ikinci kesiminde görülen tehlike ve mahzurları kaldırmak ve önlemek için Türk İdaresini ve memurlarını, bir yandan Parlâmentonun, öte yandan Hükumetin partizan eğilim ve davranışlanna karşı koruyacak hükümleri ve teminatı getinnij bulunmaktadır. leridir. Hattâ daha önemlisi, Hükumet devlet gelirlerini Bütçe'de başka türlü, Kalkınma Programında başka türlü tahmin etmiştir. Butçede devlet gelirlerinin 12,677 milyon lirayı bulacağı tahmin edilmişken, 2 şubat 1966 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan 1966 ProgTamında 12,213 milyon olarak tahmin edilmiştir. Ozel gelirler ise (karşılık paralar ve proje kredisi) bütçede 2,661 milyon, programda 2,435 milyon olarak yer almıştır. Böylece, hükumet üyelerinin imzaladıklan bir belgede tahminler diğerinden 680 milyon lira farklıdır. Ashnda Anayasa hükmüne göre Kalkınma Programının Bütçe'den önce yayınlanması ve oradaki tahmin ve rakamlann bütçeye de esas olması gerekirdi. Meseleyi mümkün olan en iyi niyetle yorumlarsak, Hükumetin programı yaymlamakla bütçe'de yaptığı tahminleri değiştirmis ve açığı bütçedeki miktardan (650 milyon) daha kabank tahmin etmiş olduğunu söyliyebiliriz. Aynca, Programda tahminlerin geçici olduğu yolunda bir cümlecik sıkıştırılması da ihmal edilmemiştir. Şimdiye kadar sözünü ettiğiraiz açık yalnızea genel ve katma bütçe açığıdır. Oysa iktisadî devlet teşebbüsleri, mahallî idareler, döner sermayeli idareler de hesaba katıbrsa, toplam kamu kesiminin finansman açığının çok daha yüksek olduğu görülür. 1966 Programına göre bu açık 1,738 milyon liradır. Toplam kamu kesiminin açığının bu derece büyümesinin önemli bir sebebi, 1966 programmda, İktisadî Devlet Teşebbüslerinin 1%5'e kıyasla daha az kaynak yaratabileceklerinin tahmin edilmesidir. Şimdilik resml belgelerde 1,738 milyon olarak tesbit edilen kamu kesimi finansman açığı, bütçe ek ödeneklerle kabartıldıkça, İktisadî Devlet Tesekkülleri siyasî amaçlara âlet edildikçe (gereksiz işçi almak, kütlelere refah dağıtımı için pahalı alım yapıp, ucuza satmak, vb.,) bu açık daha da kabarabilecektir. Ancak bir etken de, geçmiş yıllarda olduğu gibi, aksi yönde isleyecektir. Plâna uygun olarak verilen yüksek yatınm hedeflerini kamu kesimi (devlet ve iktisadî devlet teşebbüsleri) gerçekleştirememektedir. Durum bu yıl da Bu gözlemlerden çıkardığınuz şudur: Ulgukça aynı şekilde giderse, verilen ödenekler fiilî harcaradikal varsaymüara dayanılarak hazırlanmış omaya dönfişemediği ölçüde (ödenek iptali) bütçe lan Kalkınma Plânına uygun olarak Devlet Plânaçığı azalacaktır. Ancak bir yandan carî harcamalama Teşkilâtınca yıllık olarak biçilen programlar verilen ödeneklerin tümünü hatta daha da lar, kamu kesimi için daima bol gelen bir elbise fazlasını yuttuğundan, bir yandan da fiatlar geolmaktadır. Yülık programm bu niteliği bu yıl nel seviyesinin artısı sebebiyle, yatınmlann ve büsbütün göze çarpar olmuştur. plânlanan kalkınma hııının gerçekleşmemesine rağmen, bütçe açığı gene de sıfıra inmeyecektir. Bu açığın fiatlan daha da artırması, gerçekleştirilen yatınmlann sabit fiatlarla değerini büsbübütçesinde, genel ve katma beraberce, carî harcamalar 1%5'e kı tün düsürecektir. yasla °o 13, yatlrım harcamalan '/• 20 ve sermaye teşkili ve transfer harcamalan da °'o 11 oranında artış göstermektedir. Bu barcamatar Meclis Karukarıdaki tahlillerimizi şu şekilde özetliyebima Komisyonunda eklenen ödeneklerle bir mikliriz: Birkaç yıldır uygulaması kalkınma tar daha artmıştır. Aynca, yıl içinde eklenecek programından a y n seviyede seyreden bütçelerin ödenekler bu harcama seviyesini daha da kabarbu niteliği bu yıl çok açık bir şekilde ortaya çıktacaktır. Hatırlatalım ki, 1965 yılı uygulaması sımıştır. Geçmiş yıllarda yüksek harcama hedefleri rasında bütçeye 842 milyon lira ödenek eklennüşkabul edilirken bunun gerektirdiği gelir artısını tir. Bu, ilk bütçe giderleri seviyesini °'o 6 dan faz ' sağlamak yolunda bir çaba sarfedilmekteydi. Bu la kabartmıştır. Bu sene aynı yola gidilirse bütsayede de nisbî bir fiat istikran korunmuştu. çe harcamalannın esasen çok yüksek olan seviye1965 yüından itibaren, hem harcama hedefleri si daha da yükselecektir. gerçekleştirilememekte, hem de fiat istikran tehlikeli bir şekilde bozulmus bulunmaktadır. Türki1966 bütçesi harcamalar bölümü, Kalkınma ye'ye yardım konsorsiyum'u bu durumun hayli zaPlânının «iördüncü dilimini teşkil eden 1966 progmandır farkına varmıştır ve Türkiye'ye plânını ramına, esas itibariyle, bağlı olarak haznlanmışdeğiştirmesini, uygulamanm ışığmda daha gertır. Program plânda öngörüldüğü gibi millî geliçekçi bir kallonma hızı (yani daha düşük) kabul rin gittikçe artan bir bölümünü devlet harcamaetmesini telkin etmektedir. Şüphesiz yılda yüzde larına, özellikle toplumun temel sermayesinin yedi iyi bir kalkınma hızıdır; ancak bazı cüretli (altyapı yatınmları) kurulmasma talısis etmiştir. siyasî kararları, radikal tedbirleri gerektirmekteAP iktidannın programında açıkça belirtiüniş odir. Artık Adalet Partisinin iktisat uzmanlan da lan «devlet harcamalannın payının azaltılması» plâna uygun yüksek harcama hedefleri kabul ilkesi 1966 yılı bütçesinde yer ahnamıştır. Aksine toplam kamu harcamalannda °o 16 gibi bir yük edip, sonra bunlann altmda kalma ya da bunlara ancak artan fiatlarla ulaşma politikasının terkesek artış hızı öngörülmekle kalkınma plâmnda dilmesini savunmaya başlamışlardır. 1966 yılı öngörüldüğü kadar hızlı (carî harcamalarda onbütçe harcama hedeflerine ancak hızlı bir fiat ardan da hızlı) bir artış temposu Sayın Demirel hütışıyla ( o da daha çok carî harcamalarda) ulaşıkumetince benimsenmiştir. Devlet harcamalannda bu kadar hızlı bir ar labilir. Bu da. reel fiatlarla, plânlanan harcama tışm devlet gelirlerindeki normal gelişme ile kar hedeflerin altmda kalmak demektü*. ssss • ••• B 1966 giderleri 1966 Sonuç Y Filhakika, İkinci Cumhuriyet rejimi, hemen hiçbir devletin siyasi sisteminde benzeri olmıyan şekilde, İdarenin temellerini ve yapısını kalın çizgileriyle, görev ve yetkilerini anahatlariyle memurların statüsünü esas unsurlan ve teminatiyle ve bütün bunlara aykın düşecek eylem v e işlemlerin müeyyidelerini kesinlikle Anayasasuıda göstermiştir. Örneğin, bu metinde, mahalli idareler, özerk kuruluşlar (Üniversiteler ve TRT) ve meslekî teşekküllerin organik ve fonksiyonel hükümleri öngörülmüş; merkezî idare kuruluşlariyle kamu iktisadî teşebbüslerinin esas lan tesbit edilmiş ve sadece bunlann ayrınülarının düzenlenmesi kanun koyucuya bırakılmıştır. Bunun gibi ve hattâ daha ileri gidilerek. İdarenin tarafsızlığını, hukukiliğini ve kararlılığmı sağlamak için, memurların âmirleriyle ilişkileri v e disiplin işleri inceden ncak Türk Idaresinin yakm zainceye tanzim olunmuş, memurlarmanlarda geçirdiği tecrübeler la kamu iktisadî teşebbüslerinin ve özellikle 1961 Anayasası yönetim ve denetim işlerinde çaprensipleri ve hükümleri karşısmda, böyle bir anlayışa ve dav lışanların, bir kısım özel teşekkül lerin merkez idarecileri siyasî parranışa gerek hukuk gerek siyaset tilere girmekten men'edilmiş ve bakımından yer ve imkân verilebütün kamu görevlileri vatandaşmez. Gerçekten, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ve yerleşme dö lar arasmda siyasî kanaatlerinden dolayı ayırun yapmaktan yasaknemlerinde inkılâp hareketlerinin ve tek parti sisteminin icabı, 1da lannustır. Nihayet, İdarenin tekmil eylem ve işlemleri yargı derenin siyasi iktidara tamamen tânetunine tâbi tutulmuş ve bunlarbi olması, tabii ve zarurî bulunmasına mukabil, ikinci Dünya Sa dan doğan zararlann tazmlnl pren sibi kabul edilmiştir. vaşından sonra çok partili demokratik rejime geçilmek istenmesinden beri bu teknik hizmetler teşkilâtının tarafsız, muhtar, kararlı ve sürekli bir hüviyet alması kaçınılmaz bir zorunluk olmuştur. Nitekim, 1946 1950 arasmdaki ilk nayasanm bu şekilde belirttiği tecrübe yıllannda ve 1950 1960 idarenin muhtariyeti ve medöneminde normal sayılan demokmurların teminatı karşısuı«ka, rasi uygulanmasında iktidarın par bu teşkilât bütününün ve ajanjptizan idare ve memur yaratmak rının, parlâmento önünde sorumlu çaba ve başarılan ve özellikle Ikolan Bakanlar Kurulu ve Bakantisadi Devlet Teşekküllerinde, mülar ile münasebetlerinin genellikesseselerinde ve iştiraklerinde göle nasıl ve kimin aracüığıyla sağrülen israf ve suiistimaller, siyalanıp yürütüleceği sorusu sorulasî rejimin yozlasmasuun başlıca bilir. îkinci Cumhuriyetin Devlet sebeplerinden birini teşkil etmişsisteminde bu görevi yapabilecek tir. ve yapması gereken yegâne siyasî Işte bu çok acı ve zararlı desahsiyet Cumhurbaşkanıdır. Çünnemelerden alınan dersin etkisiykü, 1961 Anayasasiyle yürütmenin le, tkinci Cumhuriyet Anayasasıntarafsız ve sürekli ayrı bir başı hada îdare ve Memurlaruı durumu line getirilmiş bulunan yalnız aynntıh hükümlerle düzenlenmiş, Devlet Başkanı, bu vasfına ve mev Hükumetin müdahale ve nüfuzunkiine uygun olarak Türkiye 1dadan korunmuş ve kuvvetli temiresinin bütününü nefsinde teşahnata bağlanrmştır. hus ettirip, muhtariyetini koruyabilir ve memurların garantisini Şöyle ki, 1961 T. C. Anayasası, gerçekleştirebilir. Cumhurbaşka1924 Teşkilâtı Esasiye Kanunununnı, İdare alanmda kendisine tedan daha açık ve kesin olarak, veccüh eden bu görevi, Bakanlar «İdare» yi müstakil bir paragraf , içinde ayrı bir varlık (entite"> ha Kurulunun karamamelerini ve Ba linde ele almış ve «kurnluş ve gö kanlıklann müşterek karamamelerevleriyle bir bütündür v e ka rini imzasiyle tekemmül ettirirken yerine getirmek imkân ve yetklnunla düzenlenir.» ilkesine dayan, j dırmışbr. Anayasanm tdare ve Me sine sahiptir. murlarla ilgili diğer hükümleri hep bu prensibin zorunlu sonuçları olup, bu müessesenın ve ajan larınm tarafsızhğmı, otonomisini, istikrar ve istimrarım sağlayan ve garanti eden kaidelerdir. sine uymayı kabul edebilir. Her iki halde genel seçimlerin vereceği sonuçlar, Cumhurbaşkanmm makammda kalıp kalmamasmı bel li eder. Modern demokrasinin gerekleri bu yoldan yerine getirilebilir. Nitekim, baü ülkelerinde seçimleri kaybeden bakanlar, Hükumet çekiknese de, derhal görevlerinden aynhrlar. T. C. Anayasası, Cumhurbaşkanmı Devlet içinde koyduğu mevki ve donattığı yetkileriyle, parlâmentarizmde devlet başkanlarmın sorumsuzluğu «paradoxe» unu bir yana iterek, böyle önemli bir rol oynamak üzere görevlendirmiştir. İdare ile memurların ve bunlann başı Cumhurbaşkanmm Devlet içindeki hukukî ve siyasî durumlan bu mahiyette olunca; yürütmenin diğer kolu Bakanlar Kurulunun ve onun Başkanı Başbakanın, bizatihi «milli irade» olarak tavsif ve takdime kalktığı iktidar partisinin seçim beyannamesi ile Hükumet programının uygulanma ve gerçekleşme imkânmın, Anayasada belirtilen ve mevzuatla düzenlenen yürütmenin ve idarenin kanuniliği prensibi ile smırlı ve kayıth olduğu ve bu alandakl icraat ve tasamıflann Devlet Başkanmm siyasî gözetim ve denetimi altmda bulunduğu anlaşılu ve görülür. Böyle bir anlayışa yer verilemez A Asla tecviz ve affedilemez u sebeple, herhangi bir İktidarın 1961 Anayasası içinde kalmak kayıt ve şartiyle, siyasî programını tatbik ve tahakkuk ettirmek maksadiyle de olsa, Türk İdaresinin tarafsızlık, muhtariyet, istikrar ve teminat ilkelerini hiçe sayarak, Türkiyede kendi görüs ve anlayışına uygun bir teşkilât kurmağa ve memurlar çalıştırmağa gücü yetmez ve özellikle, gelecek yazımızda göstereceğinüz gibi, bu tutum ve davranışlan önlemeğe matuf mahkeme kararlarmı yerine getirmemesi bir Hukuk Dev Ietinde asla tecviz ve affedilemez. .1) Y. Lenoir, La notion de responsabilite politique, Recueil Dalloz. 16 Janvier 1966, Chronique 11. p. 58. B Kimin aracılığiyle yürütülür? VUA* ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••«•••a A Bir vapur işletmesince İngilizce ve Daktilo bilir YARJN YARGI VE YÜRÜTME Rayaıt "aranrnaktadır. ' MÜRACAAT: 47 07 38 47 17 97 Sokrotor Cumhuriyet 1867 Hükumetin yetkisi var mı? sasen, Anayasaya göre, siyasî anlamda yürütmenin kendisi de kanunlar cercevesinde bir görevden ibaret bulunduğundan, Hükumetiri İdare ve Memurlar üzerinde Ukel ve genel bir yetkisi yoktur ve olamaz. Ayrıca, yukarıda belirtilen «tdarenin kanuniliği» ilkesi gereğince; yürütme organı ancak kanunların yüklediği görevleri yerine getirmek için tamdığı yetkileri kullanabilir. Hemen ekliyelim ki, yasama organı da, Idareyi ve memurların statü Devlet Başkanının siyasi gözetim ve denetimi 6 PERSONEl BEI1Mİ E Av. Merih SEZEN D evlet memurlarını bu kadar yakından ilgilendiren rejim hazırlanırken, memurlar hiç birşeydeıı habersiz olmanın vermiş olduğu endişe ile huzursuzluk içindcdirler. Devlet Personel Dairesinin kapalı kapılan ardında çeşitli smıf ve nıesleklcrin tüzükleri hazır lanırken, zaman zaman basına ve memur sendikalanna sızan çelişik bilgilerle, memurlar bilmece çözercesine kendi durumlannı tayin edebilmek için hesaplara girişmişlerdir. Anayasamızm 117 nci maddesinin 2 nci fıkrasi •Memurların nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetküeri, hakları ve yükümleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.» hükmünii taşımaktadır. Bu açık hükme rağmen Devlet IMemurları Kanunu"nda bu işlemlerin yapılması •tüzüklere bırakılmıştır. Anayasamızm bahis konusu lıükmü modern Âmme Hukuk anlayışına paralel olarak teminatla ilgili ve düzenleyici anlam taşıyan hükümlerin kanunla belirtilmesi prensibine uymak amaeıyla konmuştur. ir başka yazımızda da belirtmiş olduğumuz gibi kanunla düzenlenmesi gerekli olan hususlarm tüzüklerle düzenlenmesini öngörmek Anayasaya aykırıdır. «•• ••, Devlet Personel Dairesince hazırlanan tuzun tasarılannda, memurlaruı görev tarifi, sınıfa ahnma sartlaru nitelikleri. aylıklan, aslî memurluga atanmaları. snııf ve derece ve kademeleri, derece yükseVme şattlan gibi Anayasamızm 117 nci maddesinin 2 nci fıkrasında kanunla duzenlenmest gerekli bulunan işler ele ahnmıştır. Bu suretle yasama orsanının yetkisi dahilinde bulunan bir işlemin yapılması uygulama organma bırakılmak göre değişik ve çeşitli tabloları olabilir. Ne var kl muhtelif nitelikte ve mesleğe sahip personel Türkiye Büyük Millet Meclismde tartışılacak, kanunlaşacak bu tablolara göre kendi dnnımlanna uygun yerlerini bulabileceklerdir. İdarenin yanhş işlemlerine karşı Danıştay'a başvurmak snretiyle memurlar haklannı alabileceklerdir. Oysa tüzükler Danıştayca onanacağmdan tüzükten doğan bir haksızlık dolayısiyle aynı mercie başvurmak durumu hasıl olacaktır. Anayasaya uygun olarak kanun yapma yoluna gidilecek olursa, Personel Rejimine daha objektif ve daha garantili bir yön vermek mümkün olur. Yürütme organı eliyle bugün hazırlanmakta bulunan tüzüklerden bazılarmda Personel Kanunu ile getirilmek istenen ehliyete önverme, yetki ve sorumluluk tasuna bu suretle bürokrasiyi azaltma amaçlarına aykın hükiimler bulunduğu da anlaşılmaktadır. ' lrt İ *• «t><«tv c*ag*urlt«M •>!• «•Jtmoornıa «ofltam kl « i t u t ı t i l U U U MMt T TT OU T*1 * HAS: 484/1870 Mercedes 1966, 230 S. 0 Km. iahibine 12 74 37 ANKARA •••• *••• •••• Cumhuriyet • 1866 erçi Devlet Başkanı, Hükumet işlemlerinden sorumlu değildir; lâkin İkinci Cumhuriyetin Başkanı Birinci Cumhuriyetin. Reisinden çok farklı bir duruma ve yetkilere sahip bulunduğu gibi; klâsik parlâmentarizmin yetkisorumluluk denklemi, günümüzde, yasama meclisleri önündeki siyasi itımad plâmnda, seçmenler kaı şısuıdaki güven alanına kaymıs \ tır. (1) Denilebilir ki, Bakanlar Kurulu ile nyuşmazlığa düşmesi ha linde Cumhurbaşkanmm seçmenler öniine gitmesini sağlayacak bir mekanizma öngörülmediğine ve ikinci defa seçihnesine imkân verilmediğine göre; böyle bir siyasi buhran nasıl çözümlenecektir. Evet! bu çeşit ihtilâflan doğrudan doğruya halle yarayacak bir usul Anayasada mevcut değildir. Ancak Hükumet, ÎVUllet Meclislndeki bir çoğunluğa dayanarak ifbaşında olduğuna ve icraatta bulunduğnna göre; bu oyların alacağı seçnnleri yenileme karariyle, her zaman uyuşmazlığı seçmen lerin hakemliğine götürmek imkânına sahiptir. Devlet Başkanı da, Başbakanla anlaşır ve şartlar gerçekleşir ise, Milletvekilleri geçimlerinin yenilenmesini kararlaştırmak suretiyle, vatandaslarm irade 1.000.000 LİRA Tutarında7aileniz've»kendinizin*emniyet ve istikbalini temin edebilecek, her biri 50.000 Liralıkj2O^adet Ferdî Kaza^Sigorta Poliçesi, aşağıdaki soruyu 'doğru cevaplandıranlar arasında. kur'a ile dağıtılacaktır. GununÜçinjaşağıda ^gösterilen fışi "okunaklı olarak (matbaa harfi ile) doldurup 1 Mart 1966 tarihine kadarlPosta Kutusu No. 107 Karaköy, İstanbul adresine gönderiniz. Kozananların isimleri ayrıca gazetelerle ilân edilecektir. DOLDURULACAK FİŞ: B Sonuc B aşbakanlık Devlet Personel Dairesinde toplanıp hazırlanan tüzüklerin yetersizliği bazı 11sililerce simdiden ileri sürülmektedir. «Zararın neresinden dönülürse kârdır» deylminde bulunan dofruluk payına uyarak hareket ttmekte fayda vardır. 1 Mart 1956 tarihinden Hibaren belli bir oranda sınıf ve meslek tabloları kanunlaşıncaya kadar devlet personeli ile Ozel tdareler ve İktisadî Devlet Teşekkülleri personeline tazminat »eklinde bir zam yapıunası uygun olacaktır. En kısa zamanda da yürütme organı tarafmdan hazırlanmış bulunan tüzük taslaklarmdan da faydalanmak suretiyle smıf ve meslek tablolarınm Anayasaya uygun olarak objektif kıstasMemıırlarm nitelikleri. odev ve yetkileri haklarla yasama organınca ele alınarak kanunlastırıll»n \e yıikümleri. meslek durumları. aylık ve öman dojru olur kanumdayu. d«nelüerl U* U(Ui olarak biımetlmrin durumuna Comsponöfnft jJnstüutr Metoduyla Siz'de Türkiye'nin her yerinde, kendi lcendınize SO.RU:' Yukarıki alâmeti farika hangi şirkete aittir? CEVAP:. ««v .., Mesieğfniz.»^^ Adresinizr v. ......r O 1MI llâncılık: 1646 1856
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle