25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMTTFRTYET 31 Ağustos 1965 İSLÂN DEVLETİHDEN MEDET UMMA Prof . Bahri SAVCI adamlannın, Türkiyedeki tek yerleri olan cami \c ibadet ile ilgili çetre ve ilişkilerîn öıesine geçerek halkı, hemen her bakımdan eğitnıeşre, vetiştirtneğe, aydınlatmağa, uyarmağa, raodern hayatla ilçili konularda bir yöıı koymada görevlendirilmeleri teklifinin yapılması kararlaştmlmıştır. Bakınız şu işe: «Dini kullanmak», onu, kanıu hayatının düzenleyicisi dıırumuna sokmak alışkanlığından. geleneginden bir türlü kurtulamıyoruz. Dini, kaınu hayatımn ve toplumsal ahlâkın düzenleyicisi vapmaya kolaylıkla eğiliyoruz. Bu «uretle, modern ve lâik Tıirk topluniunun somut meselelerini, tembel ve doğulu «Osmanlı kafası» Ue çözme yolundan ayrılmamış oluyoruz. Bu meseleleri, bir islâm devletinin geleneklerinden medet umarak çözmek istiyoruı. Gerçekten Türkive'nin. maddî ve fikrî hüyük meselelerini temeldeki dâvalarıtıı ancak bir islâm devletinin dayanabileceği nıetafizik ilkelerin yardımı Ue çöztneye çahşmak, türlü mesele \e temalann sonuçlandırılmasını, bunların tamaıniyle cahili olan din hizmetleri pcrsonelinin teşebbüslerine hırakmak olmaz. Bu. mpmleketin gerçekten uvanması ihtimalinm. tembel ve doğulu Osmanlı kafasımn yctersiz ve geri kalmıs idrâkine kurban etmekten baska bir şey dcğildir. Bövle bir tesebbüs, imam *e hatip okıılları çıkışjı din adamlarına beşeri ve lâik ilk öfretimi teslim rtme projesine paraleldir. Teşobbüslerden birisi, okul Içindeki eğitimi, mahiyetindeki ilâhî nitelik ile, müspet bilimin ötesine kaydıracak niteliktedir. ötekisi de, okul dışındaki eğitimi, yani halk eğitimini, kimse pek farkına varmadan, bir islâm devleti ve toplumu yaratma amacına doğ ni götürücü özelliktedir. Ve bu suretle de, bu ucu/ efcitim yolu, Türkiye'yi pek ueuz olarak Mustafa Kemal'den degil, Koca Reşit Paşalardan geriye itecektir. Türkiye'de, bir islâm topluluğu ve islâm devleti esaslarına taviz verme ve ondan medet uıtıma geleneği, Halk Partisinin 1945 lerden sonraki devrinde başlamıştır. Bunun öncülüğünü parti Içindeki islâm muhafazacıs.1, saldırcan milliyetçi gelenekçisi ırrup yapmıstır: Kendilerinin ve partilerinin >erini, artan muhalefet karşısında, kuvvetlendirebilmek için. nların verdiklcri tavizleri D. P. nin dünya görüşunden yoksun lirierlcri sınırsız derecede art tırınca, Türkiyede siyaset, hüyük kitlelerin muhafaıacı • dincî • seriatcı eeilimlerini yakalamak. uyandırmak, körüklemek, dovurmak gihi bir öz ile dolup taştı. 21 Mayısın anayasası kendisinden önceki bu uvanmıs, körüklenmiş akımdan Mustafa Kemal'in lâikliğini kurtarmak için çaba göstermek zorunda kalmıstır. Bu anavasa, tarihsel gelijim nlguMinıın bir s<Wıcıı olarak lâiklisi. türlü partilerin islâm muhafazacısı saldırgan milliyetçi gelenekçisi. hâlâ ümmet de\rl idraki içinde yaşamak isteyen şeriatçı ve mukaddesatçı kanatları elinden kurtarmıştır. Araa. zaten, hir evvelki toplum «afhasında, yenide.n jrelişme şansları ve iınk&nlan elde etmis olan bu ummet devrine nzse deferler re kurumlar, şimdiki toplum safhasında d» sfirmek, toplumu ve siyaseti etkilemek güçüne ermljtİT. :u::::::;:;::::::;u:;u~::;.;.:~::^::::::::.:::::::::: iüilüHsiilş KORKU tikamız bugünkü şartlar altında memleketin eleman ihtiyacına cevap veremez. Devlet Plânlama Teşkılâtı eleman istatistiklerine göre: Sene Talep An Nok. kişl 1965 102.300 80.500 21.800 1970 171.000 81.500 89.500 1975 324.000 85.400 23S.Ç00 Yukarıda memleket sanayiinin ihtiyacı o'.an. tekniker ve teknisyen sayısı açıkça göıülüyor. Üsielik bugüne dek 54 yıllık Tekniker Oku'larından mezun sayısı 6.500 ci varmda olduğu, yâni ustabaşmdan fazla teoriği. mühendisten fazla pra tiği olan. tekniker formasyonu »1mış. kalifiye eleman probîemi. memleketin ve Maarifin çözümlemesi icap eden bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Özellikle belirtelim ki, bugün hemen, hemen dışçi, eczacı. iktisat ve hukuk branşlarındaki ih1iyaçlarımız, özel okullann vereceği mezunlarîa kapatılıp, ar7. fazlası duruma geçecek niteüktedir. Bu koşullar altında yapılacak tek şey kahyor. Lise ve Enstitüden sonra üç yıllık tekniker tahsilini değerîendinnek. Teknik elemanı gereküği gibi değerlendirecek organizasyon yokkığunun. kalkınma hızını frenlemekten başka işe yaramıyacağı S?i kârdır. Esefle söyliyelim ki iktisadi devlet te'ekküllerinden bazılan tekniker müessesesini mevcut kanunlara rağmen tanımak istememekte ve liseden, enstitüden sonraki üç yıllık teknik eğitimi hesaba katılmadan, orta öğretime eşit, İ5 ve ücret vermek cihetine gitmektedir ki. Bu sartlar, teknikerü ği câzibe.siz. teknikerleri huzursuz, i? kolunda ise seviyesinin çok altında bir işte çahştırılarak, e'.emnnın gerektiği gibi değerlendirilm» mesiyle, daha fazla randıman alınacak elemandan daha az randıman almması, gibi mânâsızlıklara sehep olmaktadır. Bu organizasyor.suzluğun artık önüne geçilmeüdir. Esasında tekniker meselesi rıre^nizasyon vetersizîiğînden doğmaktadır. zira teknikerlere bi'.gisiy 'e mütenasit) iş. işi ile mütenasip ücret verildiâi gün. Hem bu hak«i7lıklarm önüne geçilmiş. hem mestekleri dışında çalışmaları. hem de bu kaiifiye elemanlann yurt dı şında çalışmasının önüne geçilmiş c'.unacakMr. On binlerce liraya maîolan bir tekniker tahsilinin hebıı clmaması isteniliyorsa: • ı Öcretim üyeleri daha da kuvvet lendirilerek. yüksek okul hüviyetine getirilmeli. Eski mezunlarının intibak'.an sa2 lanmalı. Hak ve selâhiyetleri teminat al1ına alacak organizasyon yapılmalı dır. Ak.'i halde ne kadar iyimser olur sak olahm. bugünkü teknik öğrelim sistemimizin. memleket menfaatlerıyle baedaştığını iddia etmek gülunç olur. Sabrl Özkar Elk. Teknikeri rıne çe^itü aşamalardan geçerek ulaşmışlardır. 18. ci yüzyılda ışçıleri alabıldiğine sömümıüşler ve burjuvazi alabıldiğine güçlenmıştır. Bundan sonra sosyalizm ve sos ya! siyaset cereyan!arı ortaya çık mıştır. Sosyalizmin geüşmesinden korkan isverenler. sosyal siyaset *edbirîerine güclükle razı olmuşlardır. Toplu sözleşme, sendikalar ve sosyal sigorta kanunları yıliarca önce kabul edilmiştir. Bundan sonra bu ülkelerde so?yal demokrat partileri örgütlenme imkânını bu'.muslardır. Zira bu ülkelerın ?(imürdükleri dış pazarları vardır. îşçi ücretlerine yapılan zamlar. fıatlarm genel seviyesinde bir aıtış husule getirmemektedır. Fakat dış ü'.kelere sattıkları malların fiatları hızîa yükse'mekte ve bunun acısını da bizim gibi az gelişmış fakir ülkeler çekmektedir. Almanva'ya işçi gönderiyoruz. bununla üstelik övünüyoruz. Halbukj bu ışçilerimizin oradaki her zam talebi, bizim Almanya'dan ithal ettığimiz mallann fiatlarını yükseltiyor. Biı bunun farkında bile değıliz. Netice olarak, batının sosya! demokrat partileri işçiye belirli bir refah seviyesinin sağlanmasınm savunucusu olmuşlardır. Temel duz.eni değiştirmeyi gerekli göımemektedirler, ama bir gün geiecek sömürecekleri dış pazarların kalmadığmı göreceklerdir. O zaman kendi ülkelerinde fiatlar notmal o'arak yükselecektir. Bundan sonra temel düzeni değiştirmek istemı yen bu partilerin ha'.ini görmek isterdik. Türkiyemizde ise durum hayli farklıdır. Sömürülecek dı? pazarlanmız yoktur. Sermaye birikimi olmamıştır. Sendika, grev ve toplu sözleşmeden söz açmak daha 5 10 sene önce Komünistlik sayılıyor du. 1963 de toplu sözleşme, grev ve lokavt kanunları kabul edilmiştir. Her sene bayramlar yapılmaktadır. Bu kanunlar n« getirmiştir? Evet, işçi ücretleri be'.irli bir oranda artmıştır. Peki ya fiatlar? Onlar aynı mı kalmıstır? Hayır, fiatların umumi seviyesi de hemen hemen aynı oranda artmıştır. Fiatları gözönüne almadan •Riz işciye daha iyi hayat şartlan sağladık» sözü bır aldatmscadır. Fakat şunu da takdirle belırtmeliyim ki, bu kanunlar işçiye daha iyi refah sağlamamışlarsa da. onun şuur kazanmasına ve bilinçlenmesine yardımcı olmuşlardır v« olmaktadırlar. CHP nin gelir dağılımında bıraz daha Adalet uğruna çıkışlar yaptığına gelince, ki yapmıstır ama mutlu azınlık için Iktidarda bulunduğu sürc içinde vergi rcfonr. ları adı altında vasıtah Vergilere zam yapılmıştır. Vasıtah veıgilerin ise bütün iktisatçılar ve maliyecilerin kabul ettikleri gibi fakir halk çoğunluğunun aleyhine işlediği bilinen bir gerçektır. Toprak reformunu gerçekleştirme iddiasmda olan CHP nin ve onun sayın liderınin hükümetleri zamamnda «Tapulama Kanunu» çıkarılmış ve bununla toprak reformunun imkânsız hale getirilmesine çalışılmıştır. Hem kendılerinin dedikleri gibi «yırmi senede» toprak reformu olmaz. Yitmi sene ıktidarda kalabileceklerine senet verebilirler mi acaba? Netice olarak diyebiiiriz ki, C. H. P. si ne sosyaüsttir ne de ortanın solundadır. (T\ Ingıliz îşçi Partisi ile Türkiye İşçi Partisi arasında Demokratik olmak ve isim benzerliğinden başka benzerlik o'.amaz. Türkiye İşçi Partisi di«er ülkelerin sömürülmesine ve Türkiyenin sömürülen bir iı!ke olmasına kesinlikle karşıdır ve bunu proğrarmnda da belirtm.ş tir. Ingiliz İşçi Partisi Sosyalisttir. Fakat Bakanlarından birisi sömür geier Bakanlığı yapar. Ingiliz İşçi Partisi Hükümeti Amerikan Emper yalizmini tes%'ip etmektedır. Boy e bir parti kendi açısından ve kendi ülkesinde sosyaüst olabihr. Ama benim bildiğim kadarıyla «Demokratık sosyalizmde» diğer ülkeleri sömürmek dıye bir şey yoktur. ÖTcan Korkmaı Öğrenci Kendine güven lkinci Dünya Savasından sonra Sovyetler Birliip'nin Roiaılsr rejimi üstündeki isteUleri. Türk toplumunda lâ.Mk olducu tepkıleri yaratmıstır. Kusların davranışlarına karşı öylesine bir öfkeve kapıldık ki, simdi her sözün başında bir kere : lkinci Dünya Savasından sonra bizdcıı BoğazUn iîıtiven Rusya diye konusanlarımız \ardır. Ikinei Dünya Savasıııdaıı sunra. serek Potsdam konusmalarında \e çerek Rusya ile bizim aramızdaki si\asi iliskilerde söylenenler nedir? tstenenler nedir? Bir çiin bunlan daha şoeukkanlı \e daha gerçekçi açıdan ortaya koymak istiyoruz. Nadir Nadi, « P e n e Aralığından» adlı eserinde bu koııuya dokunmustur. Ve çok dikkate deser bazı noktalara isaret etmistir. Halkımıza sövlenenler ile o sırada olan hitenler arasında tam bir uygunluk bulunmadıfı da anlasılmaktadır. Ama simdilik bu olaylar konumnzun dısındadır. Kusların Bo:a?lar üstüne teklifleri ve iki Rus profesörünün Kars ve Ardahan a kadar uzanaıı süzleri Türk milİPtinden hakettıSi cevabı almıstır. Simdi aradan yirmi yıla yakın bir zaman geçmistir. l'nutmıyalım ki. o tarihten yirmi bes yıl önce de Bojazlar kapitalist devletlerin issraliııdeydî. Ve tstanbulda bir Insiliz is^al Uumandanı bulunuvordn. t'stelik kapitalistlerin Bosazlar ve bütün Türk toprakları üstündeki emelleri politik.icılarııı ağzında değil, düşman askerlerinin çizmelerinde dile çelmistir. Ne bundan <irmi yıl önccsıni unuturuz, ne de ondan yirmi beş »ıl öncesini unuturuz. Türk halkı. olavları tarihî gerçekler içinde dejerlendirmesini bilecek tecrübededir. Ancak halkın sağduvusunu baltalamağa çalısan birtakım xavallılar. \arlığımızı Amerika'ııın varlığına haçlamağa kalkışırlar. Bunlara cöre Amerika olmasa biz de yokuz. Türkiyeyi tkinci Dünya Savasından sonra Amerika kurtarmıstır. ve simdi de Amerika olmasa balimiz haraptır. Amerika'va minnet borcumuz büyüktür. î s t e hir millet için en tehlikeli düsünce badur. Türkler varlıklarını haska hicbir devlete borçlu değildirler. Varlıeımızın güveııi, deste^i, si»orta<:ı. ne Amerikadır, ne de bir baska devlet. F.fer varolu^umuzu başka blr devletin veya teskilâtın inavetine bajlı bulanlar varsa derhal bn temelden boznk düşünceyi detistirmelidirler. Hiobir devlete. ve hiçbir millete minnettar degiliz. Tarih içinde bizi boğmak ve yoketmek istiyenlerle zaman zaman mücadele ettik. Bu mücadelenitı en umutsuz nldaiu kesimlerde Rusyanın bize yardınıı Amerikadan çok daha önemlidir. Milli Mücadelede bütün dünya hattâ Müslüman dünyası bize sırtını çevirdiçi zaman, yalnız Rusya bize destek olmuş, para \e silâh vardımı yapmıstır. Milli Mücadele taribimiz tkinci Dünya Savasından sonra kompradorlar yönetiminde kasten karanlı^a itilmistir. Simdi a tarihe baktıfımız zaman Milli Mücadelede Dısisleri Bakanı Muhtar bey 3 Ocak 1921 günü Büyük Millet Meclisinde söyle konuşoyorda : c Ankara millî hükümeîın.n. muhtaç oMuğu dış dayanagı, Batıda bulmasına ımkân yoktur. Hariciye Vekili olmak sıfatiyle resmen ve »lenen beyan ediyorum ki, simdiye kadar Batı'da bize sağlam bır dayanak olacak ve ümit verecek hiçbir kesin degişiklik vâki değildir. Binaenaleyh hükürr.etimiz mut'.aka ve mutlaka bu büyük mücadelede kendisine yardımcı olacak büyük bir dış kuvvete dayanmak mecburivetindedir.» Ve Rusya Haricive KomiseH Çiçerin'e va nota ile baıvnrnvorduk : « Aynı düşmanlar aleyhine mücadele edildıği ve Batı emperyalistlerinin baskılarına karşı milletlerın hurriveti prensipi bırhkte savunulduğu cıhetle, Türkıye Buyuk Millet Mechsi Hukümetı, kendisinı bilindiği üzere Sosyalıst Federatıf Rusya Cumhuriyetınin bir tabii müttefiki say.yor.» Çiçerin ise söyle konusuyordu : « Bizim takdirimiz şudur ki, simdiye kadar yaptığınız pibi emper\alut îtılâf Devletlerme karşı tam bir başarı ile yürüttüğunüz kahramanca mücadelelerınız ile memleketin istiklâl ve dokunulmaziığını savunuyorsunuz.» Rusva. Türklere altın \e silâh yolluyordu. Varlık vey» yokluk savaşı içindevdik. Silâhımız ve paramıı yoktu. Rusya, Türkiyeye boyle bir zamanda yardım etmistir. Ama biz varlığımızı Rusyaya defil, kendimize borçluyuz. Ve de Amerikava değil kendimize borçlu\uz. Bunun tersini düşünmek, varlığımuı inkâr etmek olur. Yervüzünde yerimizi almak ve millet olarak yasamak için hiçbir yabancı devletin minneti altına Rİrmek zorunda değiliz. Satılmışların kafalarına iyice çakılmalıdır bn gerçek : Devletler kendi çıkarları için birbirleriae yardım ederler zaman zaman . Bu vardımı bahane edip halkın sağduyusnnu baltalamak, ancak arka hesapları olan kompradorlarm mesleğidir. A nkara'da 613 n ve Hçeden gelmiş müftüler için bir din semineri yapünuşlır. Buıada, din O Bu, iki yolda olmaktadır: Önce. bİ77at siyaset tarafından. ümmet devri dejerlerine ve kurumlarına tavizler vererek kredi toplamak için, bunl.ıra alan açılmaktadır. Ikiııci yol ise şudur: Dinci görüşün. siyasetin akıl edip de kendisine ycni bir rol \ermeyi düşünemediği alanları bizzat bulmasr, oradan toplumu, bir islâm devleti esaslarına güre etkileme imkânı ve gücünü kazanmayı bizzat teklif edip elde etmesi.. Bunun da son iki örneğini Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş l e görevleri hakkındaki eski kanıın tasarısı ile. şimdi Ankara'da toplanan müftülerin aldıiı karar suretinde buluruz. 6 dı geçen kanun tasarısı, vakıa hükümetin Ei imzasiyle flKİ yılının 1. ci ayında parlâmcnto>a sunulmuştur. Fakat bu tasarı esas itibariy1? Türkiye riaha Kunıcu Meclis safhasında iken Oiyanet Işlerince ve onun esprisine uygun peçici fiyasetciler tarafından hazırlanmıştır. Bu tasarıda ihya edilen ümmet devri değerleri ve müesseseleri, esas itibariyle, bizzat dinci görüş ve çevre tarafından siyasete zorla yükletilmiştir. Siyaset de önce. buna karşı gelememiştir. Tasarıyı Meclise sun mak zorunda kalmıstır. Fakat Meclis dışı çevrelrrden gelen lâiklik temasını savunma baskısı altmda da, kanun. ümmet devri değerleri ile kurumlanndan oldukça arınarak çıkmıştır. Lâkin, islâm devleti esaslanndan medet umucu grtrüş. bu sefer. bir baska kurnazlığı akıl etmiştir: Kanuna sokturamadığı yukarıdaki unsurları, bu sefer. hir din seminerini. bir din politikası semineri haline getirerek. oradan geçirtmek suretiyle yaratma yolunu açmıştır. Buna göre, din adamları. halka, modern hayatla ilgili bilgileri verme görevini kazanacaklardır. Memleket bütünlüğünü korumak gibi masum hir amaç altına gizlenerek, halka, türlü akımlar ve cereyanlar hakkmda konferanslar vermeleri sağlanacaktır. Bu yoldakl çalışmalara bütün halkevleri, öğretmen lokallerl, iş yerleri, fabrikalar açık tutulacaktır. Din adamlannın belll bir entelektüel olpınluk seviyesi isteyen bu işi, tabiatiyle gerçek fikri muhtevasiyle yapamıyacaklan bellidir. Onlar, halkı eğitme görevini, ancak kendi dinci suurlarına uygun yolda yapabilirler ki bu da lâiküge aykırıdır. Oerçekten bizim bir lâiklik ilkemiz vardır ki anlanu da şudur: O Dinî kuralların. din adamlarının. din idaresinin: beşeri hayatımızı, beşeri münasebetlerimizi, beşeri kurumlarımızı düzenlemesinin, ytinetmesinin, denetlemesinin reddi: O Bütün bu beşeri hayatın. ilişkilerin ve kurumların, ancak ve ancak müspet bilime, müspet 7ihniyete göre beşerî yollarla. bir beşerî siyasal iktidara dayanan bir heşeri idare cihazı yoluyla düzenlenmesinin, vnnetilme«inin. denrtlenmesinin kahulü. Binaenaleyh Türkiye'de sağ ile sol i!e, masonluk ile savaşılacaksa. hunıı. ancak. beşnrî yollarla, heşeri kurumlar aracılığı ile, lâik lıir siyaset ve idare cihazı ile yapahiliriz. Türkiyc'de hir eğitim olataksa, ve halk uyarılacaksa onun yolu da eğitimi ve halkı hu konularriaki bilgileri ve yetenekleri olmnan din adamlannın dinci şuurlarından gelen tdk : n!orinp değil. eğitimcilerin ve müspet bilim aüamUruun telkinlerine açmaktır. S yın Ecevıt Güresin'in «Korku» baş^ıkh yazısı dış siyasetımizdekı hastalığa parmak basmakta. Bu aiandaki psikolojiye gayet yennde bir teşhis koymuştur. Korku. Gıiçsüzün korkusu ile kısa görlişlünün (güçlü de olsa) korkusu nun menşei farklıdır. Iktisadi alanda güçsüzliığümüz meydanda. Teşkılâtın gıicsüzlüğünden doğan korku ise, bizi en fazla zarara uğ ratanıdır. Su anda kanr.ı oyu hangt partiden olursa olsun kurulacak teşkilâta tam püven duymadığı, duyarr.ıyacağı gerçeğı kadar, idare kademelerindekiler de halkın desteği veya hislerini hiç hesaba katma makıa. Osmanlılar zamanından ge len. hükümet etme zihniyeti hâkımdi bir zamanlar. Demokrasinin icaplarır.dan olmasına rağmen, halkm herhangi b:r konuda gösterdiği hassasıyeti hazmedemiyor, aman pohtika sokağa dökülüyor telâşma kapılıyorlar. TIMEİN BİLMEDİĞİ GERÇEKLER Em. Tümgeneral Lütfü GUVENÇ Vatandaslann büjiik bir kısmı okuma yazmadan yoksun. Aydm dediklerimizin de iktisadl, sosyal veya politik bilgisi gayet az. Sebep son 10 yıllık karanhk devredir şimdi. Acı meyveleri olgunlaşıvor. O devirde bilinrnesi icap eden ana meseleler gizlenmiş. Açığa çıkarmak istiyenler susturulmuş. Cahili, iyice cahil, aydını ya n cahil durumuna getirmiştir. Gerçekten habersiz, adliye koridorlarından kopup gelen avukatlara, önîüğünü atıp Meclise ko nan doktorlara, mühendislere bir de Bakanlıkta selâhiyet verilince, vazifesıni öğrenınceye kadar iyiyi bozar, kötüyü tarkedemez. Me seleyi anladıgı anda vazifesi de bıtmiştir. Bu şartlar altında bır mıllete kolay zincır takıhr. Hem de kim^e farketmeden. Mıllet uvandı diyorlar. Yanlış. Eski. uyuvan büyük kiıtle halen uyııyor. U\andı zannedılen tabakaya ise uvandı denemez. Memleketın içinde bu'.unduğu korkunç gerçeği anlamaya çahşıyor. Şaşkınlık peçiriyor. Düşünceleri; fakiriz. geriyiz, bari hür ve haysiyetli bir millet oîamaz mıyız? Maaiesef ılensı için de ümit kapısı yok. Halbııki gerçek, vatan daşa bütün açıklığı ile anlatılmalı. Gizli, açık ne varsa, vatanın zararına olan bütün anlaşmalar ortaya dökülnn.eli. Halk'a, siyasl ve iktisadi bsgımsızlık, haysıyetli idare için gerekli rota çızilmeli. K;mden zarar ve kötülük gelecegi aydmlığa kavnsmah. Bu savaşı kaıanmak ıçm yardım etmesi perektiği, bunun II. bir tstiklâl Savası olacağı, dış yardım kes:lme?ı tehdidiyie karşılaşüacağı. kesil'.rss veya azahrsa doğacak problemler bir. bir sayılmah. Sonunda elde edilecek kazancın büyüklüjüne ir.ar.dırmalı. «Cahil, bilgisiz» denilen miüetten istenilen destek oek çabuk sağ ',anacak. Türk'ün sağ duyusu yanılmaz. Bazı sun'i iç çekişmelerin nedenleri açıkça ortaya çıkmış ola cak. Mücadelede kimin azınlık, kimin çogunlukta k.ılacagını düşünmpk bile yersız. Gidiş boyle devam edcrse yenıden 19Î0 yi yasamak gerekecek. Bir zamanlar örnek oldugumuz Paki?»an, Tunus bize ders vermek te Basımızı biraz kaldınp baksak kâfı. Sayın yazarın belirttiği gibi aksskhklar gerçek milliyetçilik du\>pısun'in eksiklijinden doğmaktad:r. Cezasmı da bdemeye başladık. Bıimem bu gidişle son taksidi ne zaman vatıracağız? T. Durmus SCNGUR Öğretmen M. Kemalpaşa ....1 Sosyal Demokrasi ve CHP ayın l^mail Cem'in. gazetenızin 1R'8 1965 tarih'i sayısında «Sosyal Demokrasi, C.H. P. ve Sosyalizm» üzerine yazdığı makaleyi ilgi ile okudum. Sayın yazarın fikırlerine iştirak etmek'.c beraber, birkaç konuda kendi görüşlerimi açıktamak istiyorum. (?) CHP sini Batıdaki Sosyal Denıokrat Partileriyle aynı çızgide gos'.ermek hatalıdır. Gerçi CHP de batının Sosyal Demokrat Partileri gibi toplumun temel düzenini değiştirmeden Sosyal Siyaset tedbirleriyle adaletli bir kalkınmanm sağlanabileceğini savunmaktadır. Fakat Batı ülkeleriyle Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar aynı değildir. Zaten ne çekiyorsak, bu ülkelerle kendimizi mukayese etmek ten çekiyonız. Batı ülkeleri bugünkü leviyele VEUIER Ö6RENCİIER İUTUN KITiPCiLARO* <ml M|>t« tUTls . 9$ Okulfarla ilgili ararfıfımz her biljiyi yalnız bu kitapta bulacafcsınız S C mnhariyet Gazeteslnde Time dergisinin »ley. hlmizde bir yazısı yayınlanmıştı. Özetlenmiş olan bu yazıda; «tzmir'ln Türkler tarafuidan yakıldıği v» yüıbln Rum ve Ermeni'nln öldürüldtiğü Iddia olunrnaktaydı. Ttae gibl blr dergide ne gibi belgelere dayan4ığl bellrtilmeden yayuılanan bu yazıyı hayretle karîilamış olmakla beraber kaynağınm nerelerde balonduğu ve ne gibi tesirlerle yazılmıj olduğu da meçhulümüz değildir. Bu olaylar lçersinde yaşamıj blr fert olarak garçeği »cıklamajT vicdan borcu olduğu kadar intkni ve millî bir vazife bilirim. Gerçek şudur: Başkomutanlık meydan muharebesinde imhadan kurtulabilen Yunan Ordusu kalmtılan grubUr halinda İrmir genel lstikametinde takip edilijordu. Batı Anadolu'da üçbuçuk yıllık iş?al süre«ince Tunan Ordusu ile tşbirliğl yaparak Tiirklef revâ gördükleri zulüm. işledikleri clnayetlerin ve lhanstin akıbetinden korkan Türk uyruklu Yerll Rumlar/ın bir kısmı bu sırada Yunanistan'a kaçmak fırsah bulabildiler. Bunlardan îzmir bölgesinden kaçamayanlar Istlrdad'dan sonra Türk Garp Cephesl Komutanlığı birliklerinin muhafazan alhnda bmlr'in Halkapmar semtinde kampa aItndılar. îımlr civar şehir kasabalarıyle Aydm istlkametlnden gelen Rumlar'la kamp mcvcudu kı•a iüre içinde o derece kabarmış idi ki, bunların ylyecek T * Içecek Ihtiyaçlarmm saçlanması önemli blr konn olmuştu ve bu arada vaktiyle bunlardan lulüm gören halkm intikam duygusu ile vâkî olabllecek muhtemel hareketlerine karşı tetbir almmagı da gerekiyordu. Bu durumda Garp Cephesl Komutanlığmm direktifi ile İzmir mevki komutanlığmın aldığı tetbirler arasında sivil halkm kampa sokulması önlenmiş ekmek ve su ikmali de her çaıeye bas vurularak o günkü imkânlar oraBinda «ağlanabilmişti. Kamp siiresince ekmek ikmâli o derece güç bir duruma girmişti ki, bunların aç kalmamalan için İzmir ve civarındaki ordu birliklerinln günlük ekmek Istihkaklarının yarıya indirildiği giinler de olmuştu. Sonunda bunların Yunanistan'a gitmek isteklerinin Millî Hükümetce kabol edilmesl üzerine İzmirdeki Amerikan, Fran•u, faıgiliz ve İtalyan konsoloMuklannın aracılığı İle kıyjlarnnıza yakın Yunan Adalanna gönderilmelerine karar verildi. Yapılan anlaşmaya göre nakllyat, limana girmeğe müsade olunacak 300500 tonluk küçük Yunan yolcu vapurlariyle en kısa füre içinde yapılmış olacakdı. Karapda toplanan Rumlar'ın sevkinde bindirme ntn çabuk yapılabilmesi için de îzmir'de Kordon boyundaki Amerikan Konsoloshanesinin önündekl nhtunda mevkl komutanlığı görevini yapan Onbe•ind Tümen İstihkâm Bölüğii tavafuıdan vapurlan n yanaşmasuıa müsait çabuk ahşab bir iskele yapıldı ve istirdaddan çok kısa süre sonra sevkiyata başlandı. Hergün ortalama ücbeş vapur geliyordu. Vapurların istiap durumuna göre sevke aynlanlar Onbeşinci Tümen hirliklerinden ayrılan muhafızların nezaret ve muhafazasında Halkapınar kampuıda bindirme iskelesine qetiriliyor ve bura«la mevkl komutanlığuıca bindirme ve sevke memur subay kurulunun kontrolu altında ve Amerikan Konsolosluk memurlariyle o «ırada Ilmanda knlunanan Amerikan Harp gemilerlnden karay» ükarılmıa bej, on kadar deniz askerlnin sembolik yardimı ile intizam, disiplin ve tam hir güvcnlik altmda vapurlara bindirilerek gönderiliyordu. Bu arada kamptaki Rumlar'dan 2045 yaş arasında bulunan askerlik çağındaki erkckler henüz barış andlaşması yapılmadığı için, millî hükiimete sivil esir olarak alıkoııuyor erkek kadm diğer yaşdakilerin Rönderilmesüıe müsade olunuyordu. Bu suretle bir aya yakın süre içinde kıyılanmıza yakın Yunan adalanna hatırladığıma gör« ikiyüz atmış üc bin Rum sevk edildi. Sonuç olarak. her ordunun harekâtında olduğu gibi istirdadda da İzmir bölgesinde Orduya mukavemet edenlere karşı münferid ve faili belli olmayan birkaç olay olmuştur ve olabilir. Ancak bunlar da o zamanki şartlara göre gayet normal kabuledilebilirdi. Fakat Time'in yayınladığı gibi bir katliam hiçbir surette. asla vâkî olmamıştır. Gerek yerll ve gerekse yabancı resmi kay. naklarla bu iddiayı lsbatlamak daima mümkündür. S zmlr yangınına gelince: I Yaııgın istirdad da Kordon boyunun gerisin' deki Rum Mahallesinden bir anda birkaç yerden haşlamış şehir Itfaiye teşkilâtının pek zayıf ve iptidâi halde olmasmdan mevki komutanlığınca söndüvme gayretleri sonuç vermiyerek Alsancak semti kısmen hariç Basmahane, Pasaport. Alsancak arası yanmıştır. Yunan ordusu ve Rumlar Izmir'i boşaltuken Türk Mahallelerinl de yakmak istenıişlerse de Türkler'in gösterdiği mukavemet karşısında bu semtlere girememlşlerdir. Yangmın, o «ıralar kaçmak fırsat ve imkânlannı arayan Rumlar tarafından Türkler> son blr darbe olarakbirşey bırakmamak rlhnlyetl Te hissl 11« çıkarıldığı duyulmuştu. Yunanlılar Sakarya yenilgisinden sonra Eskişehir genel lstikametinde çekilirken hemen bütün mahsuları ve yolları üzerindekl köyleri tarnamen yakmışlar: yiiksek dağlara sığmarak canlarını kurtaramayan bu bölgedeki yüzlerce masum Türk köylüsünü de (cocuk. kadm. ihtivar) insanlığa sığamayacak hunharlıkla ve çesitli u^ullerle •öldürmüşlerdîr. Küçük Asyar Harekâtına ait ıl) Yunan subayları tarafından yazılan özel eserlerde Yunan ü«t komııtanlığinea Sakarya'dan çekilirken Türk Ordusuna yarayacak birşey bırakılmaması emri verildiği açıklanırsa da. gerçekte demiryollarının tahribl ve ekln tarlalarınm Imhası ile yetinilmeyerek çekllme şeridl lcinde geçtikleri yollar iizerindeki köyleri yakmışlar ve insanlarını da lmba etmişlerdlr. O (ecl »ahneler bugiin gibi gözümüzün önünde. Sakarya'dan dönüşt* yaptıklan yetişmlyormuş eibl Büyük Taarruz'dan sonra Batı Anadolu'nun boşaltılması sırasında da blrçok köy ile beraber Usak. Gürp. Salihli. Turgutlu. Manisa şehir ve ka«abalan da Yunanlılar tarafından »ebepsiı yere yakılmıs ve bircok Insan da aynı nsnllerle öldiirülmiiştür. Sonunda trmlr*de bunlar glbl aynı akıbete uÎTatıImıştır. Gözlerimizle şahid olduğumuz bu fec! ömekler meydanda iken Izmir'in kendl yurdunu kurtarmı? olan Türkler tarafmdan yakılmış olduğu iddiası gülünç olduğu kadar akla, mantığa, duruma, olaylar ve delillere uymıyan «sdece Türkiye'ye karşı kasıth blr yaynn olduğuna asla şüphe edilemex. SINAİ YATIRIM ve KREDİ BANKASI Anonim Ortaklığından (İstiklâl Caddesi No. 187) AHLÂK ANLAYIŞI 1. ÖZCAN, «önce ahlâk düzelmeli» diyenlerin görüşünü tamamen yanlış diye almanm hatalı bir yola götürebileceğini belirtiyor. Bankamızm f49 47 73) C49 15 78) (49 48 99) teleon santralı numaralan 1.91965 tarihinrien itibaren: (49 63 20) (19 6.'! 21) (49 63 22) olarak değiştirilmiş,tir. Sayın müşterilerimize bildirınz. (Basın 15758) 10323 EĞİTİM A. E. ERGUN, tlhan Selçuğun «Çocuktan al haberi» yazısına değinerek eğitimdekji eşitsizliği belirtiyor. YABANCI SERMAYE C. AKSEL, (Öğrenci) Bir az gelişmiş ülkenin yabancı sermaye ile kaîkmamayacağını, bu yola sapanlann peyk olacaklann, yazıyor. R. SALCILAR (Em. Miifettiş'», llhan Selçuğun petrol ile ilerili yazılarına değinerek, Atatürk'ün bir sözünü hatırlatıyor: «Düşman, memleketimize dostça da gele'oilir...» M. ENGİN (Öğrenci) Kıbrıs ş^bl çeşitli sorunlarımızm sebebini yabar.cı sermayeye bağlıvor ve petrol, yabancılarm kurduğu imalât sanayil gibi konulara dıkkati çekiyor. ın reklâmını kullananlar yapıyor fstlkfll Caddesl 150 Japon Afağ&zssrmn yrtnde) MAÛAZASl Yeni Ajans 1691 lo:j49 4. öğretim Yılına Başlıyan ŞİŞLİ DOST f İLKOKULl Gösterilen yakın ilgiden ötürü sayın velilere teşekkürlerini suna; { Cumhuriyet S.O3J3 ,^%.^%. REFİK HALİD KARAY'ın w<%».».».<»^%.'%. En son neşredilen romanı SONUNCU KADEK SEÇİM E. Ünver (öğrenci), blr taraîtan demokrasl ve hürriyet edeblyatı yaparken öte yandan sopah baskmları ögütleyenler koralk bir çelişmenin içindedlrler, dlyor. Fiatı 5 liıa İN'KILÂP ve AKA KİTABEVLERİ Cumhuriyet 10314 r DAHA AKTİF'YENİ FORMUl'ü JoyesroO* Tekniker'ler ve organızasyon emleketin idare sistemi, «osyal M yapısı ne olursa olsun, endüstrisinin muhtaç olduğu iki ana unsur vardır. Maizeme ve eleman. 3/8/965 Urihli Cumhuriyet Gazetesinde Tartışma sütunlarında da izlediğimiı «Tekrük eğitim ve teknikerler. b«|;ık:ı yuıd» da aflkça fö • • STAR'ın VIKAMA GUCU ARTTI ! fljltrı iılıl kollj trltlT, klritrl y«k«4» • ııri >w!t'<a kıli|lıh!| jıktı « • STAR DAHA BEVAZ VIKAR • STAR DAHA EKONOMIKTIR tlltlaı t t>'»aıo< \'\m\* • STAR SUVU VUMUŞATIR Merkez Aygır Deposu Müdürlüğünden 1 Müessesemiz ihtiyacı 25ü ton balyalı sapsaman , sayılı kanunun 31 nci maddesı gereğınce kapah zart usulü ile satın alınacaktır. 2 Muhammen bedeli 47.500 hra olup eeçici teminati 3 562 50 kuruştur. 3 İhale 17/9/1965 cuma günü saat 15.30 da Eskişehir Veteriner Müdürlüğünde yapılacaktır. Şfrtname ayni müdürîükte görülebilir. (Basın 1593? E 426) 10333 0 * R . U t î IfUaM TMr r B H . B M l l * , Mktt Uu ttmu T* »»10» • MU1 IIMIt S9M i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle