25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎKİ CÜJMHURrVET 18 Ajpıstos 1965 •••••••••••a••••vr İSTANBUL'DA TURİZM VE TENİZLİK Ord. Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER etşejftto turizm der dururuz. Şu brai düşfinmeyiz Turist görse ne der? Ayıb olmaı mı? deriju Insanlann yaradılışları birbirine ben•emez. öyl e gözler vardır ki, gönnez, göremez. Hele IdarecHerin gflrmemesi ne yazık ve ayıptır. Dimağnnızda lisan merkeıi vardır. Onu çalıştırmusak konuşamayız. Gözümüzii terbiye etmezsek göremeyiz. O zaman bakan körlerden oluruz. Her tnristln, gSzünü terbiye edenlerin de oldnfcu kadar gönnedikleri hususları da çoktur. Meselâ sehrin ve abidelerin kirliliğini göremezler. O zaman hava hoş. Fakat bize ayıp oluyor. Şu şehirde biz ysnyoruz. Alâkadar olması icabeden makamların ihmalleri de çirkin oluyor. Şehrünizde tahkikime göre, her işin mes'nl memurn ve idarecisi vardır. Fakat çalısmıyorlar. Her şeyden önce görme terbiyeleri iptidaî. Turizm biliyoruz ki, önce para sarfettirmeyi leabettirir ki, para getirsin. Fakat benim söyliyeeeğim başka. Parasız tarafından. Meselâ, bizim dini âbidelerimizin dıs birlikleri nedir? Bunlara Vakıflar bakmaz, çünkü onIAT bn binalann onanmı ile görevlidir. Cami' personellerine karışmaz ve emir veremezler. Cami' lerimizin imam ve hatibinden başka mübalâğa etmiyorum, sürü sürii personeli vardır. Bir kısmı müezıinlik yapar ve iç temizliğine bakar. Cami dışı ve pencere camlarını temizleme ile kendilerini görevli saymazlar. Bunlar da Diyanet Işlerine bağlıdır. Cami' meydanları da belediyenindir. O da çok defa Vakıflan ve Diyanet İşlerini vazifedar bilmek ister. Bu keşmekeş devam eder. O ralan tanzim ettiremez ve temiz tutturamazsınız. Yatandaş da kendisini ihmâl eder ve bir tiirlü fehri benimsiyemez. Hele hariçten gelenler, şehlr kirleniyormuş, çirkinleşiyormuş nmunında değildir. Çünkü şehrimizin temiz tutulmasında sifahi, Içtimai kanunlarımızdan olan ananetnize de kclak astıgımız yoktur. S::: :::: >••• • ••• • ••* TÜRKYUNAN MÜNASEBETLERİNİN ESASLARI YENİLENMELİDİR Yazan: Doğan NADİ H H Btnalarmın yalnıı Içini değil, dışı da bizimdir deseler de bir umumî temizlik yapsalar. er şeye ceza kondu. Çeşitli. Bir de dükkanza teşmil edilse. Lâkin temiz tutanlara da ları ve vitrinlerine temiz bakmayanlara da eemükâfat vermek suretiyle. Herseyde ceza tarafına kaymamalı. İhmal cezalandirümalı. Fakat dikkat de mükâfatlandırılmalı. Bir de Allah rızası için, şu şehirde yasayanlar ve başımızda bulunan idareciler şu «Benim vazifem değil; bana ne; neme lâzım» dememelidir. Bir tngilizin sözünü size nakledeyim: Bir milleti ve memleketi içinden yıkmak lsterseniz onlara neme lâzımcıhğı aşılayın! Ben bir binanın dıs kirliliğini vazifedarlara güzellikle bir vatandaş sıfatiyle hatırlatayun riedim de az kalsm dayak yiyordum. Ondan da Mevlâna gibi şöyle kurtuldum: Affedersiniz, yanlış anladınız, ben bunlan sizlerl tecrübe için söyledim. Hakkınız var, dedim. Ha şöyle, dediler de ellerinden öyle kurtuldum. Yoksa evime yüzii gözü «anlı dönecektim. Belediye zabıtamızin herhalde bunlan biidiğine şüphem yok. Bilmem ki, çarşıda alış veriş edilen antika (!) satılan yerleri de kontrol ediyorlar mı? Çoğu doğru ve iyi insanlarciır. Lâkin aralarına her memlekette görülen dalavereciler de karışıyor. Bunların vatanperver olanlan da bu dururadan şikâyetçilerdir. Geçenlerde İsveçli bir turist bir yüzük almış. Dört asırlık ve altun diye adama 285 liraya yutturmuşlar. Baktım yeni ve sahte. Tarihi de yeni ve bizim memleket mahsulü de değildir. Berbad birşey. Bilen buna para vermez. Hele bana hediye etseler, atarım. Adam yabancı. Hakikati söyleyemezsin, memleketimizi krttülemiş oluruz. Bunlara verilecek misâller çok ve utandıncı Bu hususta misâl vermekten çekiniyor, daha mahiyettedir. Bunların yüzde biri bile kulağımıza doğrnsu utanıynruz. Bildireceğim, haydi orası te gelmez. Gazeteler de herşeyi yazamazlar. mizlenecek, ya diğerleri? Bu temizliği bir kül olaBiz bu işleri maalesef pek hafif alıyoruz. Bir rak ele almalıyiz. Mesell bizde her şeyin haftası insana vazifesi ihtar edilir mi? Edilirse onlar için TBrdır. Çocuk haftası. Analar günü. Verem hafölümdiir. Bir az da kendimize saygı gösterelim tası... gibi. ve vicdanımızı küçültmeyelim. Heİe vazifelerimizi Bir de temizlik haftası olsun da Vakıflar, Dibaşkalarından öğrenmiyelim. Görevli isek, ihmayanet İşleri, Belediye. Hükümet ve daireleri. dük limiz karşılığı bize verilen ödeneklere hak kazakâncılar senede bir defa olsun camlarını silseler. nalım ve çalmıyalım. H CEZALAR er zaman düşünürüm: Bizde en ufak bir h&dise çıksa kuzey komşumuz «güney hudutlanmda emniyet istiyorum» dlye, şöyla bîr, kıpırdanır. Beri tarafta Yunanistanın altı Ustüne gels» (ki şimdi ha geldl, ha gelecek) biz alâkadar bile olmayız. Rusya nesine güvenerek böyle davramr? Hiç ştiphesiz büyüidüğüne. O halde küçük bir hesap yapı labilir: Yunanistanın nüfusu yedl milyon. Bizimki otuz milyonun üs tünde. Yani, hemen de, onlardan beş misli îazlayız. Rusyanın nüîugu bizimkinin beş misli. Mesele çoklukta ise nisbetler, Uç aşagı beş yukan, aynıdır. olsa, günün blrinde, böyle olacak. Çünkü başka türlü devam etmeslne lnok&n yok.a Bazı pürüzier Y unanistanda böyle düşünenlerin sayısı az değildir. Kendisine hak vermekle beraber, yukarıda bazılarım sıraladığım pürüzlerl anlattım. Zaten biliyordu, o da bana hak verdi. Böylece birbirine tamamiyle zıt meselelerde, birbirimize hak vermenin tuhaflığı içinde kaldık. Yunanistanda böyle düşünenler az değüdir, dedim ama, ne yazık ki «ötekiler» çok daha fazla. Bir tarihte Sayın Ahmet Emin Yalman büyüğümüzle, Milletlerarası Basm Enstitüsünün verdiği bir vazifeyi yerine getirmek için, Yunanlı mes lekdaşlarla temas etmek üzere, Atinaya gitmiştik. Zaten hemen hepsini tanıdığımız Yunan gazetecileri tarafından çok iyi karşılandıktı. îzazikram, yemekiçmek... Yalnız, bir ara (zaten işimiz buydu) Yunan gazetelerinin olur olmaz bahanelerle, Türkiyeye karşı, biçimsiz yazılarla kampanyaja girişmelerinden şikftyetçi oldugumuzda, bize: Siz onlara aldırmayın. Burada tirajı düşen bir gazete, Türkiyeye karşı neşriyata başladı mı, hemen durumunu düzeltir. Onun için önemli değildir, demişlerdi. Vaziyetin bugün degiştiğini zannetmiyorum. Böylece Yunan halk:, içine bir hayli de meşhur Megalo • İdea salçası karıştırılarak, devamlı bir Türk düşmanlığı ile besienmektedir. Bir gün çok uzak değil, çok yakın bir gün bu ülke petrol bağunsızlığına kavuşacak. Bu dâvanın heykeli dikilecek savaşçılanndan biri, ve en önde gelenlerinden biri, Profesör Muammer Aksoy'dur. Şimdi Enerji Bakanından çömezlerine kadar bir sürü ağızın Profesör Muammer Aksoy'a çatmalarını tabü buluruz. Kavga devam et mektedir. Zaten Türkiyenin petrol dâvası, fiyat indirimiyle bitecek değildir. Petrol millîleştirilinceye kadar sürecektir bu... Türkiyenin petrol kaynaklan üstünden yabancılara en küçük bir avanta tanımak istemiyoruz. Yalnız petrol kaynaklanmızdan değil, yeraltı ve yerustu milü kaynaklanmızdan yabancüara haraç vermeyi kabul ettığunız sürece vatanımız» sahip çıkmış sayılmayız. Bu vatana sahip çıkmak, onun üstünde yan gelip oturmak değildir. Millî servetlerıne sahip çıkamıyan milletler iktisaden kalkınamazlar. Ve uygarlık düzeyıne erişemezler. Atatürkün «Muasır medeniyet seviyesine erışmek» dedığı şeyin anlamı budur. Biz seyrine bakacağız ve bir Ukım yabancı şir Gelin bizim madenlerimizi, petrollerimizi sizler işletin!.. diOlniaı böyle şey... Kongo'nun millî kaynaklarını yabancüar işletir, VenezueUanın millî kaynaklarını yabancüar işletir, İranın müli kaynaklarını yabancılar işletir. Nerede böyle bir hikâye varsa, orada milletler sömürülürler, kalkınamazlar, iki kere ikinin dort ettığı kadar açık bir gerçektir bu!.. İnsanlar ya vatanlarına sahip çıkarlar, ya da kaderlerini başkalarınm ellerine teslim ederler. Kısarık Atatürk devri dışında 1854 denberi yabancı sermayeye teslim olmuş, borçlanmış, harçlanmış, yabancüarın eUerijle kalkmnıaya gayret etmişiz. İşte sonuç ortada! Şimdi Ankarada ham petrol fiyatlarmda indirim konuşmalan yapılırken Türk milletinin yabancı petrol kumpanyalarına ve bizim politikacılanmıza soracakları bazı şeyler vardır: 1 Türkiye denilen memlekette bazı kimseler nicedir vanyorlardı ki: Yabancı petrol şirketleri bizi sömürüyorlar ve yüzde 35 pahah petrol satıyorlar. Bunun önüne geçmek gerekir. Bunun önüne derhal geçmek vâtandaşlık görevidir; Türk olmak, Türk toplumunu savunmak görevidir. Soruyoruz: Böyle söyliyenlerin karşısına çıkıp onları komünistlik lthamiyle yıldırmak istiyenler, devletin Bakanlık koltuklannda otump yabancı petrolcülerin çıkarlannı bugüne dek koruyanların >üzleri kızarmakta mıdır? 2 Yabancı şirketlerin bize pahalı petrol sattığını iddia edenlere karsı yabancı kumpanyalar gazetelere deve tabanı gibi ilânlar verip: Bizim fiyatlar dünya piyasası fiyatlandır, bu fiyattan ucuzunu ancak Ruslar satar, onların da siyasi maksatlan vardır... diye konuşmuşlardır. Şimdi aynı kumpanyalar fiyatları indirmek yolundadırlar. Soruyoruz: Türk halkını aldatmak için ve bir süre daha kazıklamak için söyledikleri yalan şimdi ortaya çıkınca bu kumpanyaların yüzleri kızarmış mıdır? 3 Petrol Kanunu Meclis Geçici Komisyonunda konuşulurken ortaya çıkıp da kamu oyu önünde: Hükümetin petrol konusunda görüşü yoktur... diye işi savsaklamak istiyen Enerji Bakanı, Türk Millî Gençlik Teşkilâtına verdiği bir demeçte: Benim petrol konusundald görüşüm hükümetin görüşüdür.. demiştir. Soruyoruz: Mademki hükümetin petrol konusunda bir görüşü vardi. Enerji Bakanı bu görüşü Geçici Komisyonda niçin savunma mış, petrol dâvasının geriye bırakılmasına çahşmış, dâvayı sürüncemede bırakmak için elinden geleni yapmıştır. Bu davranışı yüzünden şimdi yüzü kızarmakta mıdır? • Türk halkı! Senden yana olanlarla seni sömürenler arasındaki kesin avırım gün geçtikçe daha kesinlikle ortaya çıkmaktadır. Gerçekler açıktır. Şu kısacık ömürlerinde bir eli yağda bir eli balda yaşamak istiyenler ve onların tışaklan seni sömürmek için ellerinden geleni yapmakta, her zillete katlanarak senin uyanışını durdurmak istemektedirler. Servetlerinin zilleti. senin sefaletinin pahasıdır. Bu vatan, üstünde yaşıyanları adam gibi yaşatmak için yeterlidir. YPter ki o vatana üstünde yaşıyan halk sahip çıksın. Millî kaynaklannı yabancılara ve yabancıların adamlarına sömürtmesin. Bu demek. halkın kendi kaderine kendisinin sahip çıkması demektir. Bu demek demokrasi demektir. Bu demek, Atatürkçülük ve uygarlık demektir. Halkın sefil ve fakir ve de bir azınlığın zengin ve müreffeh olduğu bir memleket yirminci yüzyıhn ortasmda bir utanç manzarasıdır. Bu manzarayı değiştirmek için çalışnıak her namuslu vatandaşın in sanlık ödevidir. Bu manzarayı değiştirmek için çalışanların karşısına çıkanlar gvrcekte vatan hainleri ve satılıklardır. Mülî kaynakterımızı başka lanna peşkeş çekip knmisyon alanlardır. Başkomisyoncıısundan arlkomisyoncusuna kadar hepsini millet riııiind* teşhir ernftk de bu memleketin yazarlarının ödevidir... Bu ödeve devam edeceğiı. Soruyoruz! Yalnız Kıbrıs değil ^%nun için, bir aydan fazladır ^ ^ devam edip giden şimdiki büyük siyasî krizin sonu ne olursa olsun, Türkiye (Rusyanm, bize karşı, zaman zaman ortaya attığından çok daha fazla) Trakya ve Akdeniz hudutlannın emniyetini kollamak zorundadır. Yalnız Kabns sibi, alt tarafı, tek bir mesele de değil, bu vazıyeti etraliyle bütün dünyaya anlatmalıyız. Bugünkü 'Sunan krizi, yahut, önümüzdeki Yunan seçimleri, pekâlâ, bir komünist zaferiyle neticelenebilir. Böyle bir hal karşısında, açık konuşmak lâzım, Trakya hududumuz, bilhassa Ege sahülerimiz emniyette değildir. (BİTTİ) NüfUoian daşka da çok büyük jeopolitik dâvalar var. Türk trenleri bir şehirden diğerine hâlâ Yunan topraklarından geçerek gider. Ve Yunan adaları, hele yeni ölçülerden sonra, Türk karasularınm, yani milll hudutlarımızın, içindedir. Yunan Ortodoks Patrikhanesi bizdedir. Bu dinin, dünyamn dört bir tarafına papaz yeîiştiren, mektebi de bizdedir. Başımıza dert olan Makarios'u Heybeliadada, bir bakıma, biz yetiştirmişizdir. Epej'ce ei^vel Başyazarımız, Yunanistanla sağîam bir dostluk, hiç değilse, iyi münasebetler kurulması için bütün bu meselelerin, topla tüiekle değil, masa başuıda devamlı esaslara bağlanması icabettiğini yazdığı zaman, Yunanlı meslekdaşlanmızın sert tepkileriy le karşılaştı.Tepki mepki ama, n* çare ki, hakikat budur. • Yunan münaK aldı kl, Türk değildir. kıyaslasebetleri yalnız nüfus masından ibaret Aramız • SAYIN DOKTOR va ECZACILARA • ENTEROGEL VITAMINE ( Poudrı • Sfltpantyon ) B. Kompleks vltamlnlerlnf havl antldiarslk Streptomisln Sullat SulfaguanldiB Viumin Bi ViUmin B } ViUmia B Bir Kçttka mohttrijmlı : 0.10 Pollk u i d f 1 . OJS tx. • Aluminium HidroksJt Kolloıdat . 0.10 «r. J Kaolın • 0.003 (r. ı Pektin „ .0.003 ır • Koku ve ttd maddelcıl. 0 001 o.Ol 030 o.io 0.03 Q5. JS Değışik sıyaset er. • 20 Siçek ihtiva eden 200 cc. lik ittelerde plyauyı «rzedilmijtir. SOSYAL DEMOKRASİ, CHP VE SOSYAIIZM lOrtanın «olnndadıri» [smet Inönünün bn açıklamasını Nihat îrimin cOrtanın solunda olmakla» öTunmesi; CHP Gençlik kollarının Inönüyü tekrarlaması izledi. Ve ba araâa Tahsin Banguoglu CHP nin bu yeni yerinde kendisinin rahat etmiyeceğini açıkladı; Kasım Gülek ise «Gülekvari» konnsarak, ortanın sağı solu ne oluyormuş, bitim bulundutumuı yer iyidir, dedi. «CHP ortanın solundadır» bir yandan partinln haksız isnatlara, AP liderlerinin deyimiyle «Komünistlik» isnadına yol açarken; öte yandan CHP ye lahip olmadıeı bir niteliğin, «sosyalizmin» yakıştırılmasına sebep oldu. Aslında bu karışıklık, iktisadi kavramların nznn bir süre ülkemizde söylenememiş, öjrenilememiş ve ö$retilememis olmasından doğnyor. CHP nedir ve ne dtgildir. Ortanın solu bilimsel olarak ne anlam taşır; Batıda ortanın golundaki partiler hangi gcrüşieri savnnnr. Bu gornnların tartışılması, CHP yi haksız isnatlardan ve savnnmasını yapamadıgından ötiirü gahip çıkmaya hakkı olmadıği bazı görüşlerden nzak tutmaya yarayabilir. Sosyalist düşünce özellikle XX. yüzyıhn başlarında bir deiisim çeçirmişti. «Hayalci» likten hareket edip «Bilimsel> likte. Ençels ve Marx'ta olgunlaşan sosyalizm ikive. hattâ üçe bölünmüş; bir çeşit sapma olmuştu. Bn bö'lünmede bilimRel sosyalizme sadık kalanlar, O Iktidarın ancak ihtilâlle alınacağı görüşünde olanlar, 0 Iktidarı set,im yolu ile almayı ve seçim yoluyla kaybetmeyi kabul edenler (Demokratik Sosyalizm) olarak ikive avrılmıs, Sosvalizmden sapanlar ise «Sosyal demokrasi» görüsiinü benimsemislerdi. «Demokratik sosyalizm» taraftarları ihtilâlcl olmamakla beraber Mar^'ın eörüşlerine sadık kalan; çözüm yolunu sadece dajıtırada adalet olarak kabnl etmeyip üretim araçlarının mülkiyeti sorununu temel sorun şeklinde sörenlerdir. On lara söre, üretim araçlarının mülkiyeti topluma geçmedikçe diğer meseleler çözümlenemez. «Sosyalist» kelimesi, hilimsel dilde ve Batıda bn zörüse sahip olanlar için kuilanılabilir. Ve fos'jlistfer, solun bir difer bölümü olan «sosyal demokrat» lardan. yani ortanın snlundan kesinlikle ayrıdırlar. OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK Ismail CEM knvvetlenmesidir. Bu partiler için üretim mini değiştirmek söz konusu değildir. Onlar üretimin aynı şekilde, yani özel kişilerin elindeki araçlar vasıtasiyle yapılmasını, ancak gelirin paylasılmasında işçilere biraz daha fazla verilmesinl isterler. Türkiyede CHP bn akımın sözcüsü olabilir. bir bakıma sözcüsüdür de. CHP temelde köklü defişimleri öngörmeyen. «özel sektörün yapamadığını devletin yapmasını» isteyen, topln sözleşme ve sendikalizm yolunda: gelir dağılımında biraz daha adalet uiruna bazı çıkışlar yapan hir partidir. Sozünü ettiğimiz Batılı Sosyal demokrat partilerle genellikle aynı çizgide ortanın mutlaka solunda bir partidir. n ir başka mühim nokta da Yu" nanistanda, gidip gelen hükümetlerin, ötedenberi Türkiyeye karşı değişik bir siyaset takip etmeleridir. Papandreu'dan evvelki Karamanlis, azıcık, akla ve mantıga uyan bir sâkin adam gibi görünürdü. Papandreu geldi, hususiyle Kıbr:s konusunda, gemi azıya alan bir yol tuttu. Şimdiki krizden ne çıkacağım bütün bütün bümiyoruz. Meselâ, eğer Karamanlis son seçimleri kazansa, ve yerinde kalsaydı, Londra anlaşmalarım bizzat o imzaladığı için, Kıb rıs dâvası, zannederim, bugünkü hale gelip dayanmazdı. Hattâ, seçilmemesinin sebepleri arasmda, Yunanlılarca, o anlaşmaları imzalamış olmak günahı (!) da var rmydı acaba? Akla gelebilir bir sorudur. Atinada pek eski bir dost (ki mühim bir devlet dairesinin başın dadır) bana, bir yemek sırasında, dert yanıyordu: « Türkiye ile Yunanistan neye anlaşmaz? Bizim her şeyimiz rr.üşterek. Onun için her işimizi karşı karşıya konuşarak, anlaşarak yapmalıyız. Meselâ tütünümüzü, üzümümüzü r.eden beraber satmayız? Böylece rekabet ortadan kalkar, fiyatlar da düşmez, iki memleket de istifade eder. Yine meselâ neye müşterek bir turizm teşkilâtı kurmayız? Böylece size giden turistler bize de gelir, bize gelenler size de gider. Bütün işlerimiz tıpatıp birbirine benzediği halde. ayrı ayrı çahşmamn zararlannı çekiyoruz.» En az yirmi senelik eski bu dost daha da ileri gidiyor: «Haritaya bak, diyordu, bu işler nasıl DOĞFARMA LABORATUARI • Bomonti Sanayi mıntıkast Ilâncılık: 8080/97 TÜRK PHİLİPS SANAYİ A.Ş. ELEMAN ARAMAKTADIR Prodüksıyon kontrol kısmında çahşmak üzere iyi Ingilizce bilen, İstanbul piyasasında alış veriş yapabilecek, askerliğini yapmış asgarî lise mezunu, teknik kabiliyeti olan tecrübeli genç bir eleman aranmaktadır. Müracaat: PHİLİPS Radyo Fabrikası LEVEND Cumhurivet 9735 WANTED ELEGTRIGAL ENGINEER Ou installation, inspection heavy powerplant equipmcnt and controls. Must be bilingual ENGLISHTURKISH with minimum 5 years applicable experience. Send resume in English with photo and salary requirements to: BURNS and ROE. Inc, SARIYAR BARAJI, NALLIHAN. ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••a Dünyada ve bizde Demokratik sosyalizm güzellik emokratik sosyalizm, yukarıda belirttiğimiz cibi Marxizm'in ilkelerine sadık kalan, fakat iktidara ihtilâlle gelmeyi kabul etmeyen görüştür. Bu görüşe göre, üretim araçları fertlerin elinde kaldıkça, isçi ücretlerine yapılacak zam, veya ılımlı bir toprak reformu ülkedeki büyük çoğunluğa, yani üretim araçlanna sahip olmayanlara önemli bir şey getiremez. Üretim araçlarının özel ellerde bulunması hem büyük bir adaletsizliğin temeli, hem de toplumun ilerlemesinin engelidir. Temel ilke bu araçların toplumun eline geçmesi sınır ise ekonomik verimliliktir. Yani, sosyalist görüş verimin düşmesi ihtimalinin oldu|u bazı hallerde istisnalar tanır. örneğin küçük toprağın, imalâthanelerin özel mülkiyette kalması gibi. Millileştirilecek sektörde de, gene ekonomik düşüncelerle bir öncelik kurabilir. önce bazılarını, sonra diğerlerini millileştirmeyi uygun görebilir. Ancak, temel ilke kâr getiren mülkiyetin millileştirilmesidir. Sosyalistler bu değisiklifi sadece dağıtımda adalete *aflamak için değil. aynı zamanda üretimi arttırmak ve toplnmn daha iyi düzene kavnşturmak için sart görür. Ve bu görüş, onu sadece sağlanan gelirin dagılımında adalet isteyen Sosyal Demokratlardan, yani ortanın aolnndan kesinllkle ayınr. Demokratik Sosyalizmin Batıdaki en ilgi çekici örneği tngiliz Işçi Partisidir. Bu partinin amacı, programında belirtildiğine göre, üretim araçlarının millileştirilmesi ve bu şekilde toplumun yeni bir düzene kavuşmasıdır. Parti, bu il5£ııce şunu belirtmek gerekir ki, bazı C.H.P. li kesini ekonomik şartların izin verdifi oranda gerçekleştirmek ister. Türkiyede ise demokratik •I derlerinin söylediği gibi «Biz eski Amesosyallzmi temsil eden tek parti TlP'tir. " r i k a n Cumhurbaşkanı F. D. Roosevelt'in olduğu kadar ortanın solundayız» demek, hiç bir anlam tasımaz. Bir kere Roosevelt, «Ortanın» dejtil. aşın bir «Sağ» m solundadır. Kendisi «Xew Deal» programı gerejince. kuraklık çeken Tennessee dolaylarında baraj inşa ettirmiş, devlet pa z gelişmiş ülkelerde ve Türkiyede ristem, sorasıyla su yolları yaptırmıs. iki projesinden Agyut tartışmalardan çok maddi şartların soriculturel Adjustement Act bu şekilde uygulanırııucunda meydana çıkar. Türkiyede çözüm ken; sanayiyle ilgili bir projesini Anayasa mahyolu sosyal demokrasl taraftarlarına, blr bakıkemesi hükiimsüz kılmıştı. Roosevelt. bunun yama CHP sine göre, köklü değişmeleri gerektirni sıra fiatların pahalılastnasını önlemek için zorunln olmıyan hazı kaideler koymuş; savaş yıl meyen, sebeplerden çok sonuçların üzerine eğilarının şrerektirdiği bir merkeziyetçiliği, o da çok len bir sistemdir. Sosyalistler ise bu davranışı yetersiz bulmakta; meselelerin temeline eğilen sınırlı bir ölçüde uygulamıştı. Ve bu yaptıklannve köklü değişmelere yönelen blr sistemin Türdan ötürü, Amerikanın muhafazakâr Cumhuriyetklyeyi yflcelteceğine Inanmaktadırlar. çi çevreleri tarafından «sosyalist». hattâ «Komünist» olmakla suçlanmıştır. Roosevelt'in davranıTürkiyede «sol» bn Ikl görüşten kurulndur. şı «bırakınız yapsınlar, hırakınız geçsinler» ilkeCHP ortanın golunda olup, bugün partiye hâkim sinin hâkim oldueu kapitalist bir düzende merkekanat sosyal bir demokrasinin savunuculugiınu liyetçiliği uygulamıştır, fazlasını değil. yapmaktadır. CHP ye ve TtP'e komünist demek ise basit blr çamur fırlatmaktan fazla »nlam taAvrupaya gelince. Ortanın solu buralarda sımaz. Çamnra Tiedef olandan cck, onn fırlatanı «Sosyal demokrasi» ifade eder. lskandinavyanın lekeler. sol partileri, Almanyanın Sosyal demokratları; Ülkemlıdekl partiler iktlsadî kavramlan tarbir dereceye kadar Fransanın S. F. I. O. su gibi. tışmaya; kendi ilkelerinl bilimsel bir şe'ıilde aBn partiler, toplumun ileriye yönelmesi için üreçıklamaya başlamıslardır. Bn eğilimin güçlenditim araçlarının topinmun mülkivetine geçmesini ği oranda Demokraslmiı gelişecek, geregi ve kuvSngörmezler. Dâvalan, işçive verilen ücretin artvetl olan acıklıgs ksvnsaesktır. muı, vergilerin âdil olmuı, sosyal sieort3İarın D Dr. MTJSTAFA SABIR oğullarının doğumunu do«t ve akrabalanna müjdelerler. Güzelbahçe Kliniği 14.8. ALBERT (Tiko) HABİP Evlendiler. tsrael Dünyado ve btıde ortanın solu BETON VE İÇİN ARÇEÜÎKUn sizlere yeni hizmeti Az gelişmiş ülkelerde sistem Ostün kaliteli*tUygun fiatlı A DARBELİ MOTORLAR VE MUHTELİF^UÇIAR KARAKÖY^KÖREKÇİLERıCAD. No. 3840 Tel: 4413 50 İSTANBUL tlâncılık: 8123/9749 SARO TİCARET pöRGesı yakında yardımınıza geliyor 6KCRIK DOKTOR iili SÜREYYA ATAMAL Op. Orolo| Takslm Sırn<ıeivileı 10S/4 Tf I M VI M K L E Y I N Z İİÜİİÜİ •••• •••• «••• •• ••
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle