18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE 11 Mayıs 1965 SÜIEYMANCILAR ve BEYAZ PUT Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA • ••a Millî kaynaklar dâvası Içimizde bazı kimseler : Ben Anadoluyu karıs karış bilirim . diye övünürler. Aııadoluyu birazcık ben de bilirim sanıvorum. Ancak düşünmeliyiz : Bu bilgilerin sıııın nedir? Doguyu. Batıyı. Güneyi, Kuzeyi dolaşmak; halkın selaletini sormtk, köyde ve keııtte acı gerçeklerle yüzyüze gelmek, elbet bir anlamda vatanı tanımaktır. Ama vatanı tanımak bilimsel alanda gerçekleşmezse, içimizden hiç kimse çıkıp da bu topraklara yeterli derecede sahip olduğumuzu iddia edemez. Vatanı tanımak, vatanın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını çok iyi bilmek ve işletmekle gerçeklesir. Lstünde yaşadıkları topraklarııı zenginliklerinden habersiz insanlar, vatanlarını tanıdıklarını söylerlcrse haksızlık etmıs olurlar. 1930 yılı, Türkiyeyi 60 kadar maden mühendisiyle bnlmustu. Cumhuriyetin ilk vıllarında Atatürk'ün elındeki insan malzemesinin ne kadar fakir olduğunu dü.sününüz. Ama o devirde atılan adımlar çiçeklerini acmıs. meyvalarını vermis, bugün Türkiyede Türkiyenin kaynaklarına sahip çıkacak insan kadrosu vetismistir. Buçün petrollerimize ve madcnlerimi/e sahip çıkacak bilgide uzmanlarımız vardır. Ve bu uzmanlarımız Anadolu topragının zenginliklerini değerlendirmek yolundadırlar. Ancak millî kaynaklarına sahip çıkmak istiyen Türk nzmanı, karşısında yabancı sermayenin adamlarını bulmakta ve bu satılıkIarla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Petrol konusundaki mücadele bugün halkovnnu sarmıştır. Bnna ra|men madenler konusundaki mücadele yeteri kadar aydınlanmış degildir. Durum sudur : Türkiyenin kendi milli karnaklarına sahip çıkmak üzere bulundıığunu sezen yabancı sermaye, bu hareketi baltalamak üzere elinden geleni yapmaktadır. Türkiye Bor madenleri bakımından dünyanın en zengin yataklarına sahiptir. Türkiyede kömür vardır, petrol vardır, alüminynm vardır, bakır vardır, krom vardır. demir vardır.. Bütün bu cevherleri değerlendirecek memleketsever teknik uzmanlar vardır. Biliniz ki bu uzmanlar coğunıuzun haberli olmadığı bir mücadele içinde çırpınmaktadırlar. Türkiyede Bor madenlerine el koymak istiyen bir Anglo . Amerikan tröstüyle devlet hizmetindeki uzmanlar arasında üç yıldan beri basına aksetmemiş bir mücadele sürmektedir. Yabancı sermayenin milyarları vardır, Türkiyede salın aldığı çevreler vardır, hizmetine koştugu politikacılar vardır. Devlet kesimindeki Türk uzmanlann ise «adece vatan sevgileri vardır. Ve üstüne baremde bir mütevazı aylıkları ve k»r olası hanede bekliyen çocukları vardır. Yabancı sermaye zaman zaman bazı politikacıları da kendi safına alarak Türkiyenin madenlerine el koymak için hazırlanmaktadır. Türk resmi nzmanlan bu gayreti önlemfktfdirler. Anglo Amerikan Boraks tröstünün teklifini reddeden Turk resmî uzmanlarının raporlarında şunlar yazılmaktadır : «... Projenin parlaklığına kapılarak verilecek acele bir kararla Türk evrim tarihinde ver alacak ölçüde ağır bir hata işlenmiş olabilir. (...) firmanın teklifinin çok cazip gibi görünmesine rağmen milli menfaatler bakımından büyük tehlikelerle dolu olduğuna inanıyoruz.» Bu raporlar birer tarihî vtsikadırlar. Türk madenleri üstüne yabancı sermaye isbirlikçilerinin oynamak istedikleri oyun üstünde biraz durmak ve halkoyunu düsüncfye davet etmek istivoruz. Türk devleti uzmanlarının mücadelesine katılmalı. millî kavnaklarımıza sahip çıkmalıyız. Meclise çelmek üzere bekliyen Amerikalı Mr. Ely'nin tasansı Türk halkı tarafından iyice bellenmeli, işin içyüzü bilinmelidir. On yıl önc e sshneye konmuş petrol faciasını madenlerimiz üstünde tekrarlamaya çalışanlar vardır. Bunlara karşı çıkmak her Türk vatanseverinin ödevi olmalıdır. NASIL KALKINDI? O by, Akdeniı kıyılarımızuı çirin ve oranın deyimiyle «Turistçilik» tcn hayli yararlanan bir ilçesinde geçer. Bu bir konuşmadır. Şahnlardan birisi C.H.P.'lidir. Diğeri de nakşiliğin bogfinkii sekli sayüan Süleymancıhk »kımının meosubu. Ve bu iki hemşehri şöyle konuşurlar: Sorn : Sta CHP ye neden rey vermiyorsunuz? Oerap: O partiyi toplantılannızda taşıdığınız beyaı put (Atatürk'e Terilen addır) kurmuştur. O dinsizdir. CHP liler boşuna yoruluyor. Biz o dinsizin partisine ondan rey vermeyiz, tsmet Paşa demokrasl kuracakmış, kursun da görelim. Born : AP nasıl, ona neden rey veriyorsunuz? Cevap : O da dinsizdir anuna CHP nin yanında ehvenişerdir. Sora : O beyaz put dediğin adam senin ananı, bacını düşman ayaklarından kurtanp Cumhuriyeti kurmadı mı? Cevap : Harbi o kazanmış değil ki.. Harbi asker kazanmıştır. Nasıl Yezid Hazreti Hüseyin Efendimizi kesip şehit ederek hilâfetl almışsa, seııin Atatürk'ün de padişahımnı sürüp halifeliği ortadan kaldırmıştır. Sorn : Siz Atatürk ve CHP lilerin dinsiz olduğunu nereden biliyor sunuz? Cevap : O dinsiz olmasaydı CHP ni kurdugu «*• man birçok hocalarunızı astınnaı, sapka giydirmez, kadınlan serbestlemeı, halifeyi sürdürmezdi. Soru : İslâm, dininin ahkâmından olan filttlemre itaat etmek var. Siz etmiyor musunıız? Cevap : tlülemre itaat etmek var anuna htikümetin ve basındakilerin müslüman olup halifenin olması şarttır. Sorn : Artık Tiirkiye'de bir halifelik kurulabilir mi? Cevap : Biz bayrağıtnızı neredeyse çekmek üıereyiz. Allah bizimledir. Sorn : Bayrağınızı çekmek üzere olduğunu s5yledin. Sizinki ayn mı? Cevap : İs'âmın bayrağı yeşildir. t mmeti Muhammed onuıı altında toplanacaktır. Sorn : Halifeyi siz mi seçeceksiniz? Böyle birisi »ar mı? Cevap: O kadar inceleme. de olduğu belirtilmektedir. Süleymancüığuı, Naksibendiliğin zamanımızdaki şekli, ya da bir kolu olup olmadığı da meçhuldür ... Yalnız, ne istedikleri belli bu insanların: Cumhuriyeti yıkmak ye teokrasiyi, «hilâfet ve saltanatı» geri getirmek.. İdeal Halife tipi İkinci Abdtilhamid'dir. O «Hakanı Hak» tır. Aritmetik bir demokrasi anlayışryla, seçroenleri boş hesabt sayarak, seçim mekanizmasından yararlanarak bu gayeye ulasmanın mümkün oldupolitikalarının temel prensipi sayümaktadır. Mesele bu noktaya varınca, sorumuz şu olabilir: Hangi siyasi kuvvetlerle birlikte çalışabilirler, ya da çalışmaktadırlar? Daha doğrusu, siyasi iktidarı etkilemek, yöneltmek, ya da ele geçirmek için hangi kuvvetlerle birleşebilirler? İki durumla karşılaşmaktayız : a Süleymancılar Nurcular gibi siyasi partileri iki grupa ayırmaktadırlar: Dinli ve dinsiz partiler. 19501960 arası DP dindar, CHP dinsizdi (1). Yukanki konusmaya göre, bugün CHP yine dinsizdir, AP daha dindar sayümaktadır. Genel olarak seçim parolası şudur: «Dinsiz partiye oy verirsen karın boş düşer, çocuğun zina, sen de kâfir olursun.» Dinlidinsiz parti ayırımı etkin bir politika silâhıdır. Süleymancılar, ?u şu halde. dindar görünen partiyle ya da partilerle, çalısacaklardır. b Memleketimlzde, tarikatçı topluluklann çalışmalarında, bir entegrasyon olayın» da şahit oluyoruz. Daha önce de belirttlgimi* gibl, Nurcular, Nakşîler ve Ticanî'ler bir arada çalışabilmektedirler (2). Tarikatlar arası ortak bir stratejinin sonuçlan bugünlerde, bir çok toplantılarda, ortaya çıkmaktadır. Cumhuriyet sistemini kökiinden kemirici ve yıkıcı bir aksiyon alanında, tarikatçılık sadece tarikatlar arası bir birleşmeden öteye gidebillr. Ve aşırı sag içinde aşırı sol kolayhkla hareket olanacaklannı bulabilir. Böylece, 1950 den beri oy mekanizmasınm sonuçlannı görnıüş ve tatmış olan hazırlıksız ve mâsum kitlelerin politik güçleri, «din »dına» yanlış bir yönde şreHştirümektedir. K l Geçtiğimiz günlerde yapılan, «Gençlik ve po^^litika» seminerinde konuşurken, yazımızın başmdaki konuşmayı genç partililere okumuştuk. Tartışma sırasında bunun, patolojik bir olay ol* * * duğu, üzerinde durulmaması gerektiği fikri ileri Okuyucularımm merakını gidermek için açıksiirülmüştü. Biz o kanıdayız ki, olay patolojik delayalım. Olay, sıcak ve güzel Alanya'da geçmişğil, her halde spesifik'tir, yani azgelişmiş sosyal tir. Konuşınayı yapan dostumuzun ismi bizde yapılara özgü bir olaydır. Her az gelişmiş mem•aklıdır. lekette görülebilen cinstendir. Şu halde bünyevi Asıl önemli olan. ne konuşmanın yeri, ne de bir mesele karsısındayız. Az gelişmişlikle savaşı kazanmadıkça, bu gibi olayların daha da artacakonuşanların kişiliğidir. Çiinkü bu gibi konuşmagma ve büyük kitleyi durmadan etkileyip, en aşılar ve karşılaşmalar. hele şu günlerde, memleketin her yerinde yapılmaktadır. Asıl önemli olan, rı akımlann ve yıkıcı aksiyonlann (elisim zemini olacağı muhakkaktır. Şuurlu bir sosyal, uyanış bu olayın ortaya çıkardığı gerçeklerdir. Siyaset ilnıi'nin gözlüğü ile bu olay 1 ann tah bizi ancak bu savaşta muvaffak kılabilir. Istiklâl Savaşımn devanudır bu.. liline gîrişeliın : m İlk müşahede. tamaınen siyasi gayeler güden, *** ^ ^ fakat dinî bir kisveye bürünen, kanunî bir Güzel Alanya'da dolaşan yerll turistler Perge, organizasyona sahip olmayan kuvvetlerle organiSide ve Aspendos'u gezdikten sonra başka bir me birer siyasi kuvvet olan partiler arasındaki zihniyet harabesi içine girdiklerinin farkına bile paralellık'tir. (Jorülüyor ki, dinci siyasi kuvvetvarmazlar.. Evet, güzel ve şirin Alanya'mn muz leri hiçbir partinin programı tatmin etmiyor. Buve portakal babçeleri ardında, köylere kadar girnunla beraber» dinci kuvvetler kendi kanılarına miş. Kur'an kurslarına da girmek isteyen böyle göre AP ile bir süre beraber çalışmakta fayda bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ama Alanya'da sagörmektedirler. Böylece, Türkiyemizde, gizll çalıyısı az da olsa bu tutumla savaşı göze almıs devçan ve organize olan topluluklarla, açık ve kanurimci insanlar da her yaştan vardır. Bu içnî çalışan partiler arasında «bir süre beraber çi ten, sıcak kanlı dostlann, gözlerinden en ufak dis» politikasına uygun bir muvazilik vardır. Yu bir hareket bile kaçmamaktadır. Alanyayı Alanya fcarıki komışmadan anlaşıldığına göre, Süleyman yapan, kendilerine elimizi uzatmadığımız, bu adcı AP nin iktidara gelişinden çok şey ummakta siz kahramanlardır. Başta fazilet taşıyıcısı öğfakat her şeyı ondan beklememektedir. Aslında retmenler olmak üzere... Ve Alanya böyle bir AP yi de bfğenmemektedir. olay sahnesi olma bakırmndan tek değildir. ^ 3 Süleymancılığın ne olduğu, doktrinal karak^ ^ teri hakkında heııüz köklü bilgilere sahip de(1) «îslâmcıhk Cereyanı» kitabımız, s. 223225. fciliz. Söylendisine göre. Süleyman Efendi 1960 (2) Bu gazetede yayınladığımız «Tiirkiye'de geritmn snnra ölmüştür. Halen bir halifesi (vekili) ci olaylar» dizisine bakınız. Süratle kalkınmada aileninrolü büyük oldu Alp KURAN Hukuk Fakültesi Asistanı lece, modern iktisat ilmi kurallanna uygun olarak, bütün işletmeler tek bir merkeze, tek bir şefe bağlanmaktadır. Bu durum, hem işletmelerin ne şekilde çalışmasını, hem de çeşitli şirketlere ait kârlan bir araya getirerek tek merkezden yatırım alanına yöneltilmesini ve Batı sanayii ile rekabet edebilecek dev işletmeler kurulmasını mümkün kılmıştır (2). Diger taraftan, sözü geçen aileler kanalıyla, Japonyada hükümet politikası ile özel teşebbüs aynı kişilerde birleştirilmiştir. Çünkü ailenin en yaşlısı (reisi) ister bir işletmenin, ister bir siyasi partinin başında bulunsun, ailenin diğer bütün fertlerinin ona itaat etmesi gerekmektedir. Bunun sonu cu, kalkmma işi özel teşebbüs sahiplerinin keyfine .ve piyasanm başıbozuk düzenine bırakılmamış, yatırımlar millet ekonomisi için en yararlı alanlara yöneltilmiştir. Ancak Batı ülkelerinde işçi İşveren münasebetleri yalnız iktisadi esaslara dayanıp geliştiği ve sanayileşme hareketi şiddetli sınıf mücadelelerini de beraberinde getirdiği halde, bu olaya Japon kalkınmasında iki sebeple rastlanmarmştır. Bir kere, Japonyada fabrika yalnız bir teknik işletme değil, aynı zamanda eski «Şeref Kanunu»nun hüküm sürdüğü, gelenek sel toplumsal yapının ve zihniyetin devam ettiği bir yaşama çevresi olmuştur: Işverenler eski asillerdir, işçiler eski serflerdir. tşçüer, geleneksel zihniyetle, eski efendilerinin üstünlüğünü doğal ve otoritesini normal olarak karşılamakta devam etmişlerdir. Bu durum, çok düşük işçi ücretlerine rağmen, proleterya şuurunun uyanmasına ve smıf mücadelesine set çekmiştir. öte yandan, Japon kapitalistlcrin örnek milliyetçi davranışları, lüks ve sefahate saplanmamaları, fakir halkla hemen aynı hayat sartlannı yasamaları da şiddetli sınıf mücadelelerinin doğmasına engel olmuştur. XIX uncu yüzyılın sorüarında, devlet işletmeleri kar getirmeğe başlayınca, kamu kapitalizminden özel kapitalizme geçildi. Devlete ait işletmeler özel kişilere devredildi. Fakat özel sektör daima devletin sıkı denetimi altında tutulma^a devam edildi. Fakat Japon kalkınmasının özel liğini kavnyabümek için, Japonya'da önce Devlet kapitalizmi yapıldığını, sonra da özel kapitalizme geçildigini söylemek yetmez. Ayrıca, bu özel teşebbüstin toplumsal menşeini ve yapısını da incelemek gerekir. & • ••I Gene eski Astlzadeler • ••• •••• • ••• • ••• *«>• • ••• • ••• • ••• • ••• • ••• • ••• • ••• • «•a • ••• • ••a • ••• •>*• iüi F: imlerdi bu yeni türeyen özel müteşebbisler? Esas itibariyle, feodal haklann ilga edilmesiyle ellerine geniş ölçüde ihayet, Japonya'nın süratmenkul değerler (para, tahvil, le kalkınmasında, sözügehisse seneti) geçen ve bu menkul çen birkaç ailenin özel davdegerlerini yeniden toprak almak ranışlan en önemli rolü oynamışta kullanmayan eski büyük toptır. Onlara hiçbir zaman özel rak asilzadeleri ve bazı büyük menfaat duygusu değil, fakat datüccarlar idi. Bunlar, o tarihlerde Japonyanm orta sınıfmı teşkil eden ve çok küçük bir azınlık olan, bir miktar malî imkâna ve az çok tecrübeye sahip bulunan birkaç büylik aile ile anlaştılar ve Devlet işletmelerini devraldılar. Bu sonuncuların tarihî menşei ne idi? Bunlar, bir zamanlar Daimo'ların (toprak asilzadelerlnin) emıinde «savaşçı aaılzadeler» ve «idareciler» olarak çalışan, 1868 yılında Şogun'luk idaresinin yıkılmasıyla Imparatorun hizmeti im» koyu bir milliyetçilik ve milne girip devlet adına sanayi işlet lete hizmet duygusu hâkim olmuş melerini kuran ve bir süreden betur. İmparatora ve millete bütün ri devlet adına yönetmekte bulubenlikleriyle bağlı ve sadık olan bu nan eski ikinci derecedeki asilzasoylu kişiler, hiçbir zaman halktan deler (Samurai'ler) idi. Işte Im ayn ve üstün bir yaşama seviyeparatora bütün benlikleriyle sadık sine özenmemişler, hiçbir zaman olan bu yeni bürokratik sınıf, tş lüks ve sefahate saplanmamışlar, letmelerin başında kalmak suregönüllü olarak kendilerini fakir tiyle, özel teşebbüs içinde hükühalkla aynı yaşama şartlarına tâmet polltikasınm özel ajanlan, bi kılmışlar ve bunun sonucu, yüriitücülüğü haline geldiler. muazzam kapitalist kârlarım Anlaşılıyor ki, Japonyadaki ye tek kuruşunu boşa harcamadan olduğu gibi yeniden sanayi ani müteşebbisler halkın öteden lanına yöneltmişlerdir. beri itaate alıştıgı eski asilzadelerdir. Eski toprak feodalitesi yeBütün bunlar, Japonyanm sürrlni yeni sanayi feodalitesine bı atle kalkınmasını, yüzde 12 14 rakmıştır. Temel işletmeler bir gibi dünyanın en yüksek kalkınma kaç imtiyazlı ailenin elinde top hızına ulaşmasını (3) (Türkiye ilanmıştır. Bu nokta Japon kalkın çin hâlâ yüzde 7 kalkınma hızı masının ve kapitalizminin en öideal olarak kabul edilmektedir! ı nemli özelliğini teşkil etmektedir. Batı ülkeleriyle dünya piyasasmJapon kalkınmasının bir başka da rekabet edebilecek dev işletözelliği de, hükümet politikası ile meler kurulmasım mümkün kılözel teşebbüstin aynı kişilerde, mıştır. birkaç büyük aile reisinde birleşmesidir (1). K M SAİT FAİK DİZİSİ Türker ACAROĞLU ölüffiü üzerinden onbir yıl geçmiş olan büyük hikâyecimiz M. Sait Faik ABASITANIK'ın eserleri, 1936'dan beri birçok defa basılmı$tır. Son deTİr hikâyecilerimizin en değerlilerinden biri sayılan yazann ilk siir ve hikâyelerini, daha bir lise öğrencisiyken yazdığı biliniyor. 1934'ten sonra «Varlık» d'rgisinde çıkan küçük hikâyeleri, onun ününü sağiamıştı. Daha sonra, hemen bütün kitaplannı Yarlık Tayınevi bastırdı. Annesi, sağhğında, 1.00» lıra tutannda bir Sait Faik Hikâye Armağanı kurmuş, bu işin yürütülmesini de Varlık'a bırakmıştı. Ama, her nedense, bu armağan işi pek uzn sürmedi. Kocasının, biricik oğlunun ölümlerincen sonra yapayalnız kalmıs olan kadıncağız, ölüıken, bütün emlâkini «Darüşşafaka Cemiyeti'ne bağışlıyarak Bnrgaz Adasındaki köşkünün bir Sait Faik Müzesi olarak muhafazasmı. ayrıca bir Sait Faik Hikâye Armağanı ihdasım vasiyet etnişti; bu vasiyeti Cemiyet'çe yerine getirildi. Ikiyıldır, Müze açıldığı gibi, Armağan da yılın en ı:i hikâyecisine verilmektedir. Eserlffinde konu ve olaydan çok şiir ve tasvir öğeler bulunan, yirmi yıllık sanat hayatında hep Istamul'u ve Adalan anlatan, kendi sıkıntı ve âvâreltcleri yanında denizi ve bahkçılart dile getiren y^zar; insanlan, hayvanlan, tabiatı, kı•aca hayaı olduğu gibi göstermek, anlatmak istemiştir. 3 hikâye kitabı, 2 roman, 1 şiir kitabı, 1 çeviri <mak üzere, bütün eserlerinin sayısı 17'i bulnıDaha kitap haline gelmemiş yazıları da Tar. Hakmda hazırlanıp bugüne kadar yayınlan a n kitaıarın sayısı da 4'tür. tlk ciltte, Semaver ile Kumpanya kıtaplarındaki 22 hikâye biraraya toplanmış. Prof. Sabri Esat Siyavuşgil, onsözunde, Sait Faik'i anlamak sorunu üzerinde durup yazann hayatı ve sanatı nasıl anladığını bize anlatıyor. Hikâyelerinden seçtiği 41 tanesini ılkin Fransııcaya çevirip Holânda'da yayınhyan, Varlık Dergisinin (1955) ve Darüşşafaka Cemiyeti'nin (1964) rahmetlinin »dına kurduklan hikâye armağanı jürilerinde çahçan, yurt içinde ve dışında onun hakkında çeşitli konferanslar veren Siyavnşgil, hikâyecinin hayatı v e eserleriyle olan ilişkilerini anlatırken, «Oraya (Avrupa'ya) ne tahsili için gitmiştir, belli değil... Grenoble'da geçirdiği üç sene içinde hangi yüksek okul veya fakülteye devam ettigi bilinmiyor» (s. 12) diyor. Ancak. bildiğimize göre, Abasıyanık, ilkin îsviçre'ye iktisat öğrenirnine gitmiştir (1931). Oradan Fransa'ya geçerek Grenoble Üniversitesinde yabancı öğrenciler için açılan özel knrlara devam etmiştir (1933 34). Fransu dili ve edebiyatını öğrenmiştir. Bunu, dostumuz Doç. Dr. C. Orhan Tütengil, yerinde yaptığı incelemelerle te«bit edip yazmıştır. t::: iaa Japon ailesinin • Köy sanayii •••• •••• • III • ••• :::: özef/ik/ert Japon kalkınmasının nıhunu an lıyabilmek için, özel teşebbüsün kimlerin elinde bulundugunu bilmek yetmez. Eğer Japonyada tamamen Japonlara özgü bir aile anlayışı ve yapısı bulunmasaydı, bu kadar başarılı sonuçlara ulaşmak mümkün olamazdı. Şu halde nedir Japon ailesinin özellli4i? Japon ailesinin yapısı, herşeyden önce, dinsel inançlarla karış mıştır. Japonlann ilk dini Şintoizme göre, ölenler insanJar başka bir dünyaya (ahrete) gitmezler. Bir çeşit tanrı (Kami) haline gelirler, canlılarla birlikte ve aileleri içinde yaşamağa devam ederler. Atalara saygı en büyük ödevdir. Namusa ve şerefe aykırı bir fiil ile onları üzmek en büyük suçtur. Ölüler canlıları kendi tec rübelerinden yararlandınrlar, onlara mükâfat ve ceza verirler. Böylece Japonyada, «aile bir din, aile ocağı bir tapınak» haline sokulmuştur. Öte yandan, «milli ahlâk ana babaya saygı ve sevgiyi vatanseverlik ve rejime bağlüık şek linde genişletmiştir.» Çocuklar onlara daima itaat etmek mükelleliyetindedirler. Batı ülkelerinden farklı olarak, reşit olmak, çocuğu ana babaya itaat mükellefiyetinden kurtarmaz. Ömürlerinin so nuna kadar onlara itaat etmelidirler. Bu iki faktörün sonucu, Batıdaki «ana baba çocuklar» üçlüsünden ibaret küçük aile tipi, Japonyada yerini yüzlerce küçük aileyi kapsayan ve en uzak yegenleri içine alan «geniş aile» tipine bırakılmıştır. Bu geniş aile birliğinde ise, bütün otorite tek kişide, ailenin gerçek reisi olan en yaşlı erkekte toplanmıştır. " > İşte Japon ailelesinin bu yapısı, Japonyanm süratle kalkınmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Bir kere, Japonyadaki temel işletmeler, yukarıda belirttiğimiz şekilde, halkın öteden beri itaate alıştıgı birkaç eski asil ailenin elinde toplanmıştır. Bu ailelerden her biri, ki Zaibatsu'lar adı verilir, bir çeşit şirketler birliği (trost veya kartel) mahiyetindedir. Geniş aileye ait pek çok i° letmeler vardır. Bu işletmeler (fabrikalar) zincirleme birbirine bağlanmakta ve birbirini tamam lamaktadır Ailenin en yaşlısı a na şırkeîin başında bulunmaktadır ve ana şirket aileye ait ötekl sırkeUer» biuaduâız. Böy Batı ülkelerinde. sanayileşme hareketi geniş ölçüde köyden şehire akın olayına yol açmış, gelişen sanayiin muhtaç bulundugu ucuz el emeği bu yoldan sağlanmıştır. Fakat bu olay, beraberinde pek çok meseleler getirmekten de geri kalmamıştır. Japonya ise, toplumsal yapının özelliğinden yararlanılarak, sanayi aynı zamanda köye sokulmuştur. Zaibatsu'ların dev işletmeleri yanmda, köylerde binlerce küçük işletme fışkırmıştır. Meselâ bir Bu iki faktörün yardımı ile, işçi ücretlerini asgari yaşama şartlarını sağlıyacak en düşük seviyede tutmak mümkün olmuştur. Japonya uzun süre sosyal güvenlik kurumlarından ve tedbirlerinden yoksun kalmıştır. Ayrıca, en düşük yaşama şartlarına alışkın olan köylüleri, yaşadıkları yerlerde işçileştirmek suretiyle de, dünyanın en düşük ücretiyle mal üretnıek imkânı yaratılmıştır. Diğer taraftan, üretilen rnalla rın yüksek kalitede olmasına ve yurt içinde tüketilmeyip ihraç edilmesine bilhassa önem verilmiş tir. Böylece, en düşük işçi Ucretiyle ve yüksek kalitede üretilen Japon mallarımn dünya piyasasında Batı mallarıyla rekabet etmesi sağ lanmış, batı tröst ve kartellen karşısında dış pazarlar kurabilmiş ,dış ticaret geliriyle kalkınma hızı bir kat daha arttırılmıştır. Yeni dış pazarlar bulmak endişesi, aynı zamanda, Japon emperyalizmine ve savaşlara da yol aç mıştır. îşte Japonya bütün bu şartlar altında dünyanın en yüksek kalkınma hızına. ulaşmış, kısa sürede en ileri Avrupa Devletleri seviyesine jükselmiş, tkinci Dünya Savaşına kadar durmadan gelişmiştir. Dikkatli gözler için, Japonya 1 le Sovyet Rusya kalkınması arasmda çok derin benzerlikler vardır. Her ikisi de, değişik siyasî rejimler içinde olmakla beraber, aynı iktisadl kurallara uymak suretiyle kalkınmışlar ve çok kısa sürede çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne yükselmişlerdir. Anlaşılıyor ki, az gelişmiş bir ülkeyi süratle kalkındırmak için mutlaka komünist ideolojisini ve rejimini benimsemeye ihtiyaç yok tur. Kalkmma iktisadının kurallarına milletçe uymak yeterlidir ve şarttır. LÜ Merhum Ali Kâzım ve Hadiye İnal'ın oğulları. Nevin Inal'ın eşi, Kâzjm ve Canan İnal'ın babaları, Makbule Özveren, Emine Uras, Muhsin. Macit, Nuri, Cevat Tiiren, Rukiye Refiğ'in yeğenleri, merhum Neş'et ve Atiye Berkmenin damadı vo Dr. Yahya Berkmen'in eniştesi NEHMET KÂZIM İNAL âni olarak vefat etmiştir. Cenazesi 11 Mayıs 1965 salı «ünü (Bugün) öğle namazmı müteakip Şişli camiinden aluıarak Zincirlikuju Asrî mezarhğına defnedilecektir. AİLESİ Cumhuriyet 5091 V E FAT Müessesemiz Müdürlerinden değerli insan, kıvmetli arkadaşımız İng. Commerrial A. İ. C. Ms. MEHMET KÂZIM İNAL âni vefatiyle bizleri derin acılara garkeylemiştir. Cenazesi 1] 5.1965 sah günü öğle namazını müteakip Şişli Camiinden alınarak Zincirlikuyu kabristanma defnedilecekAüah rahmet eyliye! Ragıp San Mahmud Oğlu Müessesesi Cumhuriyet 5096 MHMflaVâH Jtcı Dir Kayıp Tesisimizin Kıymetli Kurucularından MEHMET Yeni baskıda, yazann kitaplarma verdiği son düzen değiştirilmemiş. ölümünden sonra derlenen yazılan da olduğu gibi alınacak. Daha kitap haline getirilmemiş öteki yazılannın derlenmesi yolu ile ileride bu ciltlerin sayısı artabilecek. Yazılannın tam bibliyografyası da 8. ciltte bulunacak. Bibliyografyanm bir uzmana hazırlatılması yerinde olur. Yazarın soyadımn kitaplan üzerinde görülmemesi, üzüntü yaratmıştır. Bu nokta, hele bibüyograîya, kütüphanecilik, edebiyat tariŞimd gen« Varlık Yayınevi, Sait Faik'e ait hi incelemeleri için pek önemli ve gerekiidir. * hakırmın lahibi Darüşşafaka Cemiyeti ile Sait Faik Abasıyanık'ı şimdiye kadar okuyayaptığı <eı bir anlaşma gereğince, bütün eserlemamış olanlar, bu dizide çıkacak kitaplan ediner l n i yenbir dizi halinde bastırmağa başladı. 16 rek bütün eserlerini topluca okuyabilirler. Bunu, e r i ikis ikişer biraraya getirilerek 8 cilt olacak. hepimiz edebî bir fırsat saymahyız (325 s., 6 lira). ••••••••••••••••»•••••«•a•••••»•! !••••••••••••••••••••••*••>•>•••« ••••••••••••••••••••••••••••••••aP••••• ::::::::•::::::::::::::::::::•::::::::::•::::"":»:: •••••••••••••*«•>••••••••••ı.••• •••••••••••••••••••:::::;:::::::::::::::::::::::::;:•: SUN RESTORAN YENİKÖY Cunhurlyat 507T • i ' ı ALİ F.SİN HAVEK Ue Avukat DAÖ AKVERDt Mersin Cumhuriyet 5092 105.1965 (1) Bu olaya bir başka şekilde Baü kalkınmasında da rastlanmaktadır. Nitekim, batı Ülkelerinde de geniş halk kitleleri seçme bisikletin çeşitli parçlarından her birüıi (tekerlek, jant, sele, pom ve seçilme hakkından mahrum edümek suretiyle XIX uncu yüzpa v.s.) üretmek görevi başka jılın sonlanna kadar siyasi iktibaşka köylere verilmiş, sonra bun dardan uzak tutulmuş, devlet iklan bir merkezde birleştirmek yo luna gidilmiştir (4). Böylece, bir tidan burjuvaların tekeıine alınmıştır. yandan köyden şehire akın geniş ölçüde önlenmiş, bir yandan ta(2) Meselenin önemini belirtrım alanında ve köylerde boş ve mek için işaret edelim ki, 1905 yısaklı olan işgücü değerlendirilhnda millî ekonominin ",'o 60 ma miş, bir yandan küçük tasarruf Zaibatsular hâkimdi. 1929 yılında larla binlerce işletme açmak ve milli sermayenin 1/4 i ve banka bu yoldan milli üretimi son demevduatımn 3/4 U yalnız üç ailerece arttırmak imkânı yaratılnin, millî sermayenin yarısı yalmıştır. nız sekiz ailenin denetimi altmFakat bu nokta çok önemlidaydı. dir küçük işletmelerin üretimi (3) 1947 ile 1956 arasında, reel ve çalışması başı boş bırakılmamilli gelir her yıl "o 12 ve sanayi mıştır. Onlara kredi veren, eleküretimi °'o 19 artmıştır. 1956 yılın*irik götüren, ham madde sunan da millî celir °,'o 13,9 ve sanayi ürettikleri malı satın alan Zaibatüretimi »'o 23,4 yükselmiştir. su'ların denetimi altma alınmış (4) Bu küçük köy işletmeleri tır. • kalkınmamn başlangıcmda faydalı Böylece, Japonyadaki bütün üreolabilir. Fakat bu küçük işletmetim Zaibatsu'lar kanalıyla ler modern işletmecilik kuraltek bir merkeze bağlanmış ve tek lan ve azaml verim almak bakıbir merkezden yöneltilmiştir. mmdan bazı mahzurlar taşır. Bu sebepledir ki Japonyada, son zamanlarda bunları tasfiye edip, Isçilerin djrumu sanayii temerküz ettirmek üzere tedbirler almmaktadır. âni vefatını teessürle bildiririz. Cenazesi Salı günü öğle namazından sonra Şişli Camiinden kaldmlacaktır. Kederli ailesine başsağlığı diler, Mensuplarımızı son vazifelerini ifaya çağırınz. TERAKKİ TESİSİ VK ŞİŞLİ TEBAKKİ LİSESİ Ilâncılık: 6697 5079 İ N A L ın ILÂN A T O ILİM BÜRSLARI 1. Dışişleri Bakanlığı NATO İLİM KOMİTESİ, temel bilimler ve teknoloji alanlarmda yabancı memleketlerde (tercihan Avrupa'da) doktora veya ilmî araştırma yapacak olanlara burs vermektedir. 2 Başlıca burs alanları şunlardır: Matematik, Astrofizik, Fizik, Biyoloji, Kimya, Biyokimya, Farmakodinami. Nükleer Mühendislik, Elektronik, Biyoloji, Jenetik, Bakteriyoloji, Oseanografi, Mekanik, Tecrübî Psikoloji, Harekât Araştırması (Operational Research), Meteoroloji. (Sayılan alanlar tahdidî değildir.) 3. Temel bilimlerin dışında kalan ileri seviyedeki teknik alanlarda da azamî 10 ay süreli Teknik İhtisas Burslan verilecektir. 4. Özel müracaat formlan Fakülte Sekreterliklerınden, Bakanlıkların Teknik Yardım Bürolarından, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumundan veya doğrudan doğruya Dışişleri Bakanlığı NATO Dairesinden temiıı edilebilir. 5. Doldurulmuş müracaat formlarımn 7 Haziran 1965 tarihine kadar «Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Havuzlu Sokak No. 16. Ankara» :ıdresine ulaşmış oîması gerekir. (Basın 7359 A 4380) 5095 ve dif ticaret DIŞ TANIDIKLAIUN1Z1 Türkiyeyi Gezmeğe Dâvet ediniz İyi Ahlik Derneği Batı Ulkeleri ve Sovyet Rusya gibi, Japonya da genir halk kitlelerinin (bilhassa işçilerin ve köylülerin) ağır mahrurniyetlere tır. YARIN: JAPONYA ÖRNEĞİ VE TÜRKİYE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle