16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE İKİ CUMHURİYET 6 Nisan 1965 SENDİKACILIK HAREKETİ VE İŞÇİ PARTİSİ B ağımsız sendikacılık hareketinin doğduğu ve çok partili demokratik sistemin mevcut olduğu her memlekette, scndikaların siyasi hayat içinde rol aldıklan, bazan doğrudan doğruya bazan da doiaylı yollardan siyasi faaüyetlere katıldıklan görülmüştiir. Özellikle işçi partilerinin kunılduğu memleketlerde, bu partilerle münasebetleri dolayısiyle sendikaların siyasi faaliyetleri her zaman tartışma konusu olmuş ve olmaktadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Aşağıda kısaca bellibaşlı iki ayrı görüşü özetledikten sonra memleketimizdeki duruma intikal edecejiz. RflDYO ve DEVLET 1 RADYONUN M A H I Y E T I v e ÇEŞİTLİ SISTEMLER Dr. A. Ülkü AZRAK eni hükümetin proRTammm Parlâmentoda tartışılması esnasında M.P. Başkanı tarafından ortaya atılan ve bugüne kadar adım adım gelişen «Radyonun tarafsızlaştırılması» sorunu. sonunda gelmiş T.R.T. ile ilgili teşkilât kanununun defiştirilmesi haznlıklarına dayanmıştır. Bir kere «radyonun tarafsızlaştmlması» dendiği zaman, bu kurumun daha önce tarafsız olmadığı ya da öyle davranmadıgı noktasından hareket ediliyor demektir. Bu düşünceyi dofuran faktörler nelerdir? Bu düşünce yerinde midir? Kanunda değişiklik yapılma sı isabelti olur mu? Bu hususların tartışmasına girmeden önce, radyo denen haberleşme ve kültür aracının mahiyeti, devlet ve kamu oyu karşısındaki durumu ve çeşitli ülkelerde radyo idaresi ba kımından uygulanmakta olan sistemler üzerinde durmak faydalı olacaktır. Önce sosyal adalet! Ve sonra kalkmma! Türkiyeye Amerikan lardım Teşkilâtı cihetinden bir bilim adamı gönderilmisti: Prof. Enos ! Adam tuttu, çalıştı, incelemeler yaptı, araştırdı. Türkiyedeki gelir dağılımı üstüne bir rapor hazırladı : Mıllî gelirin yüzde 32'sini nüfusun yüzde 2'si paylaşıyor... dedi. Prof. Enos'un söylediklerinin Türkçesi ve rakamsızı : Türkiyedeki gelir dağılımı bir rezalettir; açlıktan ölenler ile memleketin kaymağını sömürenler bir arada yaşıyorlar bu toprsklar üstünde... Aslında kalkınma yoluna sirememiş az gelişmiş ülkelerde durumun başka türlü olmasına da imkân yoktu. Kompradorlarla, derebeyi artıklannın yabancılarla işbirliğine gırdiği ülkelerde felir dağılımı elbette kepazelik manzarasında adaletsizliktir. Ve bn adaletsizlik sürdüğünce de kalkınma yoiana girmenin ımkânı voktnr. Çünkü bir milletin kalkınma gücü belirli bir mânevi ortam içinde seferber edilebilir. Gelir dağılımındakı korkunç adaletsiıliğin yarattığı ahlâk buhranında, inanç çöküntüsünde, vurguncolnk ortamında insanlan umutsuzlok sarar. Türkiyede gelir dağılımındaki adaletsizliği görmek için elbette Prof. Enos'a ihtiyaç yoktur. Ama bizim iş çevrelerimizin büyük l e kâları gitmişler ve Amerikan Yardım Teşkilâtı eski Başkanından iki satırlık bir fetva çıkarmışlar. Diyor ki fetva : Prof. Enos'un öne sürdüğü rakamlar yanlıştır. Yani bir bilim adamının alıntcri döküp hazırladığı eser, iki »atırlık politikacı fetvasiyle tekzip ediliyor. Böyle bir fetvayı Türkiyede çeçerli kılmak istiyenlerin gayretleri boşuna çıktı tabii .. Türkiyede yaşıyanlar, Prof. Enos'un rakam rakam söylediklerini her gün gözleriyle görmektedirler. Türkiyedeki gelir dağılımı insan olarak hepimizi utandıracak bir dengesizlik içindedir. Ba. açık ve seçik... Ve tam bu sıralarda bir ikinci tartışma gazetelerimiıin Hyfalarıııı doldurdu. Plânlama Teşkilâtı Başmüşaviri Tinbergen in kalkınma hızı konusunda ortaya attığı rakamlar gene eyyam politikacılarının hücumlariyle karşılaştı. Adalet Partisi Başkanı : Kalkınma hızı yüzde 3.9'dur... dedi. Yeni Türkiye Partisi Başkanı : Yüzde 3'tür... dedi. Üçtür, üçbnçnktur, üç virgül yetmiş beştlr, flç virgfll doksandır îihi politikacı iddialarından sonra dün tstatistik Enstitüıü bn konuda bir açıklama yaptı. önce bilim adamlarının konuşacaklan yerlerde politikaeıların konuşarak bilim adamlarını ithara etmeleri görülmüş tuhaflık değildir. Ama bir de asıl komiklik bu konudaki rakam tarttşmasıdır. Türkiyenin kalkınma hikâyesinde hız üç olmuş, dört olmnş, dörtbnçuk olmuş. ne ifade eder. Artık biliniyor ki, yüzde yedi kalkınma hızı gerçekleşse de bize yetmiyor. Yüzde 3 nüfus artışiyle emilen kalkınma hızımız dünyamn öteki milletleri ile kıyaslanmadan gerçek durumumuz ortaya çıkmaz. Öteki alusların koştnğtı alanda bizim yürümekle kaldığımız gercektir. Demek ki, aradaki fark gittikçe artacak, ve biz gittikçe geri kalacağız. Ama biz yalnız Batıdan geri kalmıyoruz, Doğudan da geri kalıyoruz. Ne acıdır ki. artık eözlerimizi Batıya değil, Doğuya da çevirmek. ve hattâ Afrika uluslarına dikkat etmek gerekiyor. Çin. dev adımlarivle kalkınıyor, açlık tehlikesini geçiştirdikten baska atom gücüne sahip oluyor. Japonyanın duruma meydanda; Knha şaşılacak bir biçimde kalkınma yoluna girmiştir. Avrupa kıt'ası dısındaki birçok ülkede görülen tutum, Avrapa kıt'asına dabil Tiirkiyeyi şaşırtacak geüşmeler içindedir. Ve biı böyle bir dünyamn ortasmda : Kalkınma hızı yüzde üçtür, üçbuçuktur, flç vlrgfil Tetmlş beştir... tartısmaşındayız. Kalkınma bızını bile politika tartışması yapan, bilim adamlarının sözlerini politikacı fetvalariyle karşılıyan, milli gelir dağılısındaki korkunç adaletsizliği inkâr etmeye yeltenen bir siyasi ortam içinde yaşamaktayız. Hürriyet ve demokrasi ortamını torarfanız. yüz elli yıl önce yazılmış kitaplan toplattığımız için daha dün Fransız bilim adîmlarının protestosuna uğradık. Bütün bnnlann üstüne iktidar partisinin dünkü bildirisi : Zararh cereyanlar önlenmeli 1 Bu ve bunun gibi giyasi iktidarlardan Türk milletlnin nrandu yoktur. Kalkınma hızı artmış artmamış halka ne? Millî gelir yüzde üç veya yüzde beş artmış, halka ne? Kalkınmak için Snce sosyal adalet! Şart ve öncelikle sosyal adalet! Kalkındıktan sonra sosyal adalet değil... Zaten sosyal adalet gerçekleşmeden kalkınma yoluna girmek imkânsııdır. Prof. Dr. Cahit TALAS re siyasi iktidara sahip olmadıkça işçi haklarının, menfaatlerinin ve gerçek bir sosyal adaletin tahakkuk ettirilmesi ve geliştirilmesi mümkün decilılir. Diğer partiler bu hak ve menfaatleri ne derece benimserse benimsesinler, esas itibariyle başka sınıflara dayanan partiler olduklan için işçilere ancak tâviz şeklinde bazı menfaatler sağlıyabilirler. Bir kısım memleketlerde mevzuat. sen dikaları işçi partileriyle işbirliği yapmakta ve onları maddî ve mânevi hakımdan desteklemckte tamamiyle serbest bırakmıştır. İngilterede ve Is veçteki durnm böyledir. Ancak, yukarıdaki düşünce tarzını zayıflatan bir gerçek zamanımızda pittikçe gelişmektedir. Şimdi bir çok partiler işçi haklannı ve nıenfaatlerini ve sosyal adalet ilkelerini benimsemiş bulunuyorlar. Bu konuda işçi partileriyle rekabet halindedirler. Binaenaleyh işçi partileri eskiden olduğu gribi şimdi bu yönden bir inhisan ellerinden kaçırmış durumdadırlar. Y line getiren bu hoparlörlerin büyük bir kısmı da bizim kahvelerimizde ve yazlık gazinolanmızda bulunmaktadır. Aleyhtekı görüş B ilindiği üzere sendika, esasında mesleki karakteri ağır basan nev'i şabsına münhasır bir dcrnektir. Esas itibariyle mensuplarının ekonomik, sosyal, kültürel vesair haldarını ve menfaatlerini korumak için kurulur. Binaenaleyh sendikacılık hareketi her şeyden önce çalışmalarını ve imkâıılannı bu hedeflere çevirmelidir. Kuvvetini ve enerjisini doğrudan doğruya siyasi faaliürk sendikacılık hareketi muhakkak ki buyetlerin içinde israf etmemeli ve ana fonksiyonu günlerde tarihinin dönüm noktalarından biriolan toplu müzakere sistemini başarılı bir şeni yaşamaktadır. Türkiye işçi Partisinin kukilde yürüterek işçilerin hayat ve çahşma sartruluşundanberi için için kaynıyan ihtilâl çeşitli larını islâh imkânlarını, meslekî niteliğini yitirvesilelerle daha önce de satha çıknuştı. Zongulmiyerck aramalıdır. Millî hasılânuı daha âdil öldak olaylan ile bu ihtilâf daha derin bir şekilde çüler içinde dağıhmım sağlamak çabalan, bu yol ve Türkiye sendikacılığını bölünmeye götürecek da hareket olunduğu takdirde dahs fazla başarıbir istikamette şimdi daha sarih olarak açıklığa ya ulaşabilirler. Zira, özellikle sendikacılık hareçıkmak üzeredir. Zonguldak olaylarının çeşitli ketinin henüz kuvvct kazanmamış olduğu, bfiyük ve çok yönlü sebepleri bulunmaktadır. Zamanla halk kitlelerinin desteklerine genis ölçüde dave üzerinde duruldukça bunlar birer birer vuzxıranmadığı toplumlarda, belli bir siyasi çörüşün ha kavuşacaktır. Ancak bu hâdiselerin ortaya koyarkasından gitmek, belli bir partiye angaje olmak duğu gerçek, Türkiyede bir sınıf mücadelesi haevvelâ sendikacılık hareketini bölme tehlikesiııi, reketinin yaratılmak istenmesi. sendikaların da saniyen bu harekete karşı diğer siyasi partiler ve bu hareketin içine girmeye zorlanması ve sendisımflar nezdinde cephe abnması sonucunu doğukalann belli bir siyasi görüşü ve siyasi partiyi rur. Binaenaleyh iyice sanayileşmenıiş ve tıetice benimsemeye doğru itilmesidir. itibariyle sendikacılık hareketine katılabilecek işTürk sendikacılık hareketi yaşama, gclişme çilerin, yeknn çalışan nüfus içinde büyük bir nisve devlet karşısında bağımsız kalma mücadelesini bel taşımadığı toplumlarda bu hareketin mesleki yaparken çeşitli güçlüklerle karşılaşmıştır. Bunalanda kalması ve doğrudan doğruya siyasi faaları aşın, «uç» fikirlere ve davranışlara gitmeksiliyetlere yönelmemesi, mensuplarının haklannı ve zin yenmiştir. Aşın ve şiddetli bir sınıf rnıicanıenfaatlerini koruyabilmek bakımından daha mü delesine vasıta olmayı kabul etmemiş ve devlet essir bir yol olarak kabul olunmalıdır. karşısında olduğu gibi siyasî partiler karşısında Sendikaların gittikçe büyüyen işçi kitlelerini da bağımsızlığını koruyarak mesleki niteliğini yitemsil etmeleri keyfiyeti, yalnış işçi partileriııi tirmemiştir. XIX uncu yüzyılın eskimiş ve vardeğil, diğer partileri de sendikalar üzerinde etki oluş sebebi kalmamış şiddet hareketlerini reddetyapacak ve sendikaları şu veya bu şekilde kendi miştir. Zira, Türk toplumu ve ortamı büyük sınıf nüfuz ve tesirleri altına sokacak yolları araştırmücadelelerinin doğmasım gerektirecek sebepleri maya sevketmiş, kendi adamlarmı sendikaların sinesinde taşımamaktadır. Vaktiyle Batıda olduğu kiüt noktalarına yerleştirmek rekabetine girerek gibi bugiin Türkiyede derin sınıf ayrılıklan yoksendikacılık hareketinin bölünmesine yol açmıştur. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundanberi soslardır. Bu istikametteki gelişmelerde tehlike RÖyal devlet fikrini benimsemiştir. Herhangi bir işçi ren sendikacılar bütün partiler karşısında bahareketi olmadan, başka memleketlerde uzun müğımsız bir sendikacılık hareketini savunmuşlar cadele yıllarından sonra kabul edilmiş olan bir vp demokratik bir düzen içinde sendikaların mesçok sosyal ve iktisadi haklar ve hürriyetler çaleki niteliklcrini vp bağımsızlıklarım koruyarak tışmalar» ve mücadelelere lüzum kalmaksızırn işçilere daha çok faydalı olacağı cörüşünü ileri Türkiyede gerçekleştirilebilmiştir. Rürmüşlerdir. Bir kısım memleketlerde mevzuat Türk sendikacılık hareketinin bir parti ile da bu gö'rüşü benimsemiştir. Birleşik Amerika ve irtibat tesis etmesi ve bir partiye destek olması Türkiyede dıırum böyledir. bu hareketi bölebilir. Bölünmüş bir sendikacılık, bu hareketin en büyük zaafıdır. Daha şimdiden öyle görünüyor ki sırf siyasî görüş ve doktrin ayrılıklan vüzünden böyle bir tehlike ortaya çıkukarıdaki görüş bütün sendikacılık hareketi nııştır. Kunılduğu, gazetelerde ilân olunan ve iiçinde lamamiyle kabul edilmemiştir. İşçi parkinci bir konfederasyonun çekirdeği olacağı antileri kurulduktan sonra sendikaların bu parlaşılan Türkiye İşçi Sendikaları Danışma Konsetiler vasıtasiyle ve bu partileri destekliyerek siyi tehlikenin kapıya gelmiş olduğunun işaretidir. yasi hayat içinde rol almaları gerektiği tezi ileri Radyonun idaresinde çeşitli sistemler adyo. bir haberleşme hizmeti gördüğüne ve haberleşme de politika ile sıkıca ilgili bulunduğuna göre devlet eğetnenliği, bu konuda da bir dereceye kadar rol oynıyacaktır. Radyonun teşkilâtlanması ne biçimde olursa olsun bu gerçek değişmez. Radyonun telsiz sistem ve idaresinden doğarak gelişmiş olması, onun Türkiye'deki durum R I lisansı 6 aylık süre içm verilir ve her sürenin sonunda federa! komisyon, özel radyo idaresinin faaliyete devam etmesınin kamu yararını zedeliyeceği kararma varırsa, lisans süresini uzatmaktan kaçınabüir (3). Bu sistem, A.B.D. nin serbest teşebbüs ve devlet otoritesi karşısındaki tipik rutumu na uygun olup başka hiç bir ülkede rastlanacak cinsten değildır. Bu sistemde. devlet radyo yayınla nndan faydalanmak istediği takdirde, alelâde bir müşteri gibi radyo şirketine başvurmak zorun dadır. Radyo şirketlerini smırlıyan sayüı hususlar. kamu düzenine ve rekabet şartlarına uymak tan ibarettir. Görülüyor ki A.B.D. de, devlet, radyo karşısında. alelâde bir ticaret şirketi karşısında haiz olduğu kamu düzenini ve re Radyonun mahiyeti ir kültür kurumu olarak radyo, doğrudan doğruya halka yönelmiş olan haberleşme hiz meti ve bu hizmetin teşkilâtlanmasından ibarettir. Basın ve sinema gibi, radyo da kültür tarihi açısından, kişileri etkiliyen bir toplumsal süreç Cprocessus) olarak görünmektedir. Radyo, üstelik, sinemar.ın ve bir dereceye ka dar da basımn rakibi durumundadır. Yalnız arada bazı farklar vardır. Bir kere radyo, sinemadan farklı olarak, bır kitle aracı değildir. Bundan başka radyo, ahustik imkânları sayesinde binlerce ki'.ometre uzaktaki dinleyiciye doğrudan doğruya yayım yapabilir. Filimlerin de dünyamn bir çok yanına gönderilebilmesine rağmen, sinetna, radyo gibi çok uzak lardaki insanlara doğrudan doğruya erişmek imkânma sahip değildir. ö t e yandan psikoloğlarm iddiasmca, ınsan idrâkine kulak yoluyla ulaşan olaylar, insanı goz yoluyla ulaşanlardan daha kuvvet İe etkiler (1). Gerçekten ispatlanmıştır ki, insan tasav\ur kabiliye ti ve hayal kurma efilirni sayesin de, fotoğraf ve resimden ziyade, söz ve müziğin kuvvetle etkisi aJtmda kalmaktadır. Bu sebepten, insanların çogu, iyi bir seyirciden ziyade. iyi bir dinleyici olmaya istidathdır. İşte radyo, insanların işitme duygusuna ve tasavvur kabiliyetine, tâbir caizse «ruhî gözüne» hitap etmesi dolayısiyle da ha yaygın ve daha önemli bir sos yal fonksiyon görmektedir. B Lehdeki Görüş Y sürülmüştür. işçi partileri genel olarak işçilerin gerçekleştirilmesine çahştıklan proframlarla ortaya çıkmışlardır. Bu programlar içinde işçilerin hakları ve raenfaatleri geniş ölçüde yer almıstır. Binaenaleyh bunların şerçekleştirilmesinde işçilerin siyasi iktidara sahip olmalan birinci derecede rol oynıyacaktır. Genel olarak siyasi iktidarı ele geçirmenin iki yolu vardır. Yollardan biri normal ve demokratik. diğeri ise ihtilâlci yoldur. Sendikaların doğrudan doğruya siyasi faaliyetlere katılmalannı benimsiyenlerden bir kısmı birinci, diğer bir kısmı da daha müessir saydıklan için ikinci yolu tercih etmişlerdir. Fakat, ihtilâlci sendikacılık hareketi zamanını ve derrini yaşamış bir harekettir. Sendikalann siyasî faaliyetlerde bulunmalan ve işçi partileri ile sıkı irtibat tesis etmeleri üzellikle işçi partileri içinde rol ve söz sahibi olmuş ve her türlü sosyalist akımlan benimsemiş »ydınlar tarafından şiddetle arzu edilmiştir. Bir çok hallerde bu aydınlarca kurulmuş ve yürütülntüş olan işçi partileri, temellerinde sendikalar olmadığı takdirde siyasi iktidara ulaşmamn mümkün olmadığını bildikleri için sendikaları kendileriyle irtibat kurmaya zorlamışlardır. Onlara gö Türkiye büyük bir sanayi memleketi değildir. İşçiler daha çok bir kaç büyük sanayi ve iş merkezinde toplanmışlardır. Binaenaleyh sendikacılık hareketinin bir işçi partisiyle irtibat tesis etmesi bu harekete fazla bir müessiriyet getiremiyeceği gibi Parlâmentoya geniş ölçüde yolları açacak bir vasıta da olmryabilir. Türkiye her alanda olduğu gibi burada da başka ülkelerin deneyip terkeyledikleri bir yolu ille de bir defa da bizzat denemek durumunda ve zorunluğunda değildir. Dünya sendikacılık tarihini inceliyenler, sendikalann siyasî faaliyetler ve partiler dışında kaldıklan ölçüde mensuplarının refahlarına daha iyi hizmet ettiklerini ve siyasî partiler karşısında bağımsız kalarak daha müessir bir sosyal politikamn gerçekleştirilmesinde birinci derecede rol oynadıklarını tesbit eylemekte güçlük çekmezler. Oyle görünüyor ki bizde, daha çok sosyalist düşünceye inannuş ve işçi partisi içinde yer almış bulunan ve bu partinin politikasını yapan, fakat sendikaların desteğinden yoksun kaldıkça başarıya ulaşmanın güç olacağını bilen bir kısım aydınlar, Türk sendikacılık hareketini siyasi faaliyetlere doğru itmekte ve bu hareketi belli bir doktrini benimsemeye zorlamaktadırlar. delvet ile ilişkisini bir ölçüde açıklar. Bugün devlet, posta ve tel siz hizmet ve idaresini nasıl elinde bulundurmak zorunda ise, rad yonun da bir dereceye kadar kon troluna sahip olmak mecburiyetindedir. Şu kadar ki devletin bu alandaki kamu kudretinin posta ya da Ulaştırma Bakanlığı ile kültür, propaganda v.s. gibi diğer Bakanlıklar arasında bölüştü rülmesi yolunda bir eğilim dünyanın hemen her yanında kendisini göstermektedir. Yalnız hemen ekliyelim ki, devletin radyoyu koatrolu şeklinde jörünen kamu kudretf, 'daha' ziyade teknrk görevleri kapsamakta olup, hiç bir zaman radyo idaresinin teşkilâtına ve radyo programlanna doğrudan doğruya müdahale şek linde ortay» çıkamaz. Aşağıda ele alacağımız ömeklerden büyük bir kısmı bağımsız ya da özerk radyo idaresinden ne anlaşılması gerektiğini açıkça ortaya koymakta dır. kabet şartlarını korumak gibi geniş anlamda zabıta kontrolundan ileri geçmemektedir. Devlet radyosu sistemi: D A,B.D.de özel radyo firketleri Devlet kontrolünün zayıflıgı bakımından aşın bir sistem bugün A.B.D. de göriilmektedir. Gerçekten bu ülkede her yurttaş ve her ticari şirket radyo istasyonu kurarak işletebilir. Yalnız bunun için devletin yetkili makamlanndan bir ruhsat almak, yeteri kadar mali ve teknik araçlara sahip oldugunu ispatlamak ve kendisi için bir dalga uzunluğu tâyin ettirmek zorundadır. Dalga uzunlukları milll emlâke dahildlr. Bu sebeple, radyo işleten her müteşebbis, dalga uzunlugunu kamu yararına uygun olarak kullanmalcIa yükümlüdür. Yayın lisansını, 1934 te kurulmuş olan «Federal Communications Coramission» ad lı bir makam vermekte, istasyonların yayın kuvvetini ve yayın saatlerini t&yln etmektedir. Yayın evletten tamamen bağımsız ve ticarî mahiyetteki radyo sisteminin tam karşıtı, devlet radyosu sistemidir. Bu sistem, her şeyden önce otoriter devletler de görülür. Bu sistemde devlet, radyo programları ve teşkilâtı ba kıımndan bütün yetki ve sorumlulugu kendi üzerine almıstır. Hü kümet, radyoya bir idare unsuru nazariyle bakar. Bir zamanlar Al manyamn Nasyonal Sosyalist ve ttalyanın Faşist rejimlerinde uygulanmış olan bu sistem, bugün, biraz değişik bir şekilde Sovyetler Birliğinde vardır. Sovyet idaresi, 1933 de halk komiserleri kuruluna bağlı olarak bir radyo komitesi kurarak radyonun işletilmesini bu komiteye bırakmıştır. Böylece radyo idaresi, bir devlet makamı statüsüne sahip kılınmış olup, programlar bu komitece ha zırlamr ve sonra merkezi devlet makamları tarafından onaylanır '<«••••••••••••••••••• Radyo bir kütle ;||j aracı değildir B >•••••••••••••••••] •••*•••••••••••••• >••••••••••••••••• •••«••••••••*••*•( FTTTTTTTTTTm rTTTTTTTTTTTTYTTTT 1 Bilyalı Yatak Alınacak DİKKAT Dev eserin ilk cildi tamamlandı: T.C. Devlet Demiryolları Islanbul Alım ve Satım Komisyonundan: 1 96 kalem bilyalı yatak ve çelik büya teklif alma suretile »atın alınacaktır. 2 Tekliflerln 16 nisan 1965 cuma günü saat 17. ye kadar Sirkecideki Komisyona verilmiş veya gelmi? olması lâzımdır. 3 Bilyalı yataklann taınamma teklif veribnesi mecburl olmayıp firmalar ellerindeki mevcutlara göre de teklifte bulunabilirler. Bilyalı yatakların listesi komisyondan almabilir. 4 TCDD. ihaleyi yapıp yapmamakta veya k:smen yapmakta ve tercih ettiği talibe yapmakta tamamen serbesttir. (Basın 5012/3767) DÜNYA TARİHİ MEYDAN İLÂVESİ BÜYÜK ir çok radyo eleştiricileri, rad yonun bir kitle aracı olduğun dan bahis a.;arlar. Oysa bu yanlıştır. Radyo. yapısı itibariyle evin, odanın içerisine glrer ve kemiyeti ifade eden anlamda halk kitleleri yerine, cihazlarının başmda programları izliyen kişilere yönelir. Gerçi radyonun da bir dinleyici kitlesine sahip olduğu söylenir. Oysa bu dinleyici kitîesi. milyonlarca kişiden ibarettir ve bu kişiler birbirlerini görmedikleri ve işitmedikleri için gerçek anlamda bir kitle teşkil etmezler. Çünkü. gerek Fransız sos yologlarmdan Le BON'un, gerekse Ispanyol filozofu OrtegayGasSET'nin ortaya koymuş bulunduk lan gibi, dar ve gerçek anlamda kitleden bahsedebilmek için bir kere insanlann büyük ölçüde bir araya toplanmış olmalan, sonra da kişiliklerini geçici olarak bir yana bırakmaları, başka bir deyişle, bu toplulukta bir ruh ve düşünce birliğinin (l'unite' mentale des foules) meydana gelmiş olması gerekir (2). Böylece, psikolojik bakımdan kitle, kendisinl teşkil eden bireylerin üstünde bir bireydir. Kitle, kör bir yaratık ya da başsız bir canavar gibi, kuvvetli güdülerin etkisi altında vıkıcı ve kıncı olabilir. (1) bk. LOLOWICZ. Erust: Der Rundfunk. eine psychologische Intersuchung Berlin, 1932, sh. 20. (2) LE BON, Gustave, Psychologie des foules, Paris, 1947, sh. 18 vd. (3) bk. Rrsponsability of Broadcast Lincences, Report bf. FCC, Washington 1946, sh. 10. (4) bk. REIDEMEISTER, Gert: Die Organisationsformen des Rundfunks in den einzelnen Rıındfunksystemen, Diss., Münih, 1950, sh. 38. Kimy» Yük. Mühendiı SUNA OSKAY ile Kimya Yük. Mühendl» İSMET GÜLEB NljanUndılar Ankar» 4.419SS Cumhuriyet 3791 TEŞEKKÜR 1 Nisan tarihind* aramızdan ebediyen ayrılan »evgtll kocam, babamız, enlstemlz em«kli Ziraat Yüksek Mühendisi ALt HAYDAR İRTEL'in vefatı dolayısiyle büytik yardıtnları dokunan. kederimlzl paylasan. cenazeslne Iştlrak «den. çelenk gönderen, telefon, telgraflariyel tazlyetlerinl büdlren «kraba, dost v e meslek arkadajlarına fükr»nlanmızı bUdirlriz. İRTE1 y E MENEMKNCİOĞLC AİLESt YARIN İNGİLİZ SİSTEMİ (BBC) VE DİĞERLERİ MUZAFFER ADAM Terzihanesi Mevsimin yeni emıalslz modellerinin geldiğinl layuı mUjterUerin» bildirir. Tel: 44 03 87 Üânclhk: «OM »77» Cumhurlyct ön cephesl berrak temiz deniz ve tabii ince kum, arka cephesi Londra asfaltı olan; etrafı milyonluk yalılar, Turistik motel ve tesislerle meskun bulunan; su, elektrik, mevziî kanalizasyon tesisatı, ^çocuk^bahçesi müessesemizce yapılacak, Kumburgaz girişinde. DENİZ KENARI KUMSALDA DAİRELER I MEYDAN'a 14. Sayıdan itibaren 1 vıllık abone olanlara, BÜYÜK DÜNYA TARİHt'nin 572 sayfa tutan ilk 13 fasikülü parasız verilecektir. • Tafsilât bu hafta SAİNBEYLİ BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN 1 General Motor marka az kullanılmış 80 beygirlik 60 Kw. lık bir adet dizel motor 2490 sayılı kanun hükümleri dahilinde açık artırma usulü ile satılıktır. 2 Muhammen bedeli 25000 lira olup % 7,5 geçici t e minat 1875 liradır. 3 İhale günü 20/4/965 salı günü saat 10 da Saimbeyli Belediye binasında Encümen marifetile yapılacaktır. 4 Adı geçen motor Adana Karşıyaka Kemâl Soylu Ticarethanesinde günün her saatmda görülebilir. 5 İhale tarihinden bir saat evveline kadar alıcılann geçici teminatlarını Belediye veznesine yatırarak makbuzlanru Encümene ibraz etmeleri şarttır fBasın 4872 A. 2792/3770) şte bu sebeplerle radyo, bir kitle aracı olarak kullanılamaz. kullanılmamalıdır. Bunun denemesini Nasyonal Sosyalist rejim yapmıştı. 1933 den 1945 e kadar sık sık büyük salonlarda toplanan yüzlerce, binlerce Alman, «Führer» in ya da onun yardımcılarından birinin radyo hoparlörlerinde kamçı gibi şaklıyan sesini duya duya, fanatik ulusal duygulara hitap eden şişirilmiş sözleri dinliye dinliye, totaliter devletin her türlü amaç ugruna kullanacağı bir araç haîine gelmiş ve başka uluslara karşı da saldırgan bir tavır takınmıştı. Sonrasını hepimiz biliyoruz. 3. İNŞAATI BAŞLAM1ŞTIR. Önümüzdeki yaz istifade edilmek üzere Temmuzda teslim edilecektir. FİATLAR: 2 oda 1 tıol, mutfak, (tuvaletduş), ön balkon, arka balkon; arsa, bahçe kumluk ve deniz hisselerl dahil 28 750 liradır. Şimdi % 20 tenzilâtla 23 000 iiradır 3 oda 1 hol. mutfak Ctuvalet duş). teras, balkon; arsa, bahçe, kumluk ve deniz hisseleri dahil 40 000 liradır. Şimdi %20 tenzilâtla 32 000 liradır. KATLARDA BİNER LİRA FARK VARDIR MEYDAN'da Cumhıui>*t »711 Rayh kendi kendini yitirmiş, teşkilâtı, radyosu, diğer propaganda araçları ve taraftarları ile birlikte tarihin tozlu saj^falanna gömülmüştür. Radyonun bir kitle aracı olmadığını ispaüıyan bir gerçek daha vardır ki o da, bugiin dünya yüzünde yaklaşık olarak 400 milyon radyo cihazının bulunmasına karşılık, bu cihazlara bağlanarak radyo programlarını yaj'an hopar lörlerin sayısının 15 milyonu aşmamasıdır. \e tahmin ederlı Tam konforlu fevkalâde lüks, modern, nezih sitede kendinizin ve çocuklarınızın sıhhati, emniyeti için aranan herşey mevcuttur. Deniz kum, çocuk bahçesi, güneş, balık, iyotlu hava, hepsi KUMBURGAZ PLÂJ SİTESİNDEDİR. TEDİYE ŞARTLARI: Bedelin yarısı daire ayrılıp, inşaat.mukavelesi yapılırken diğer yarısı 2 ay sonra tapu takriri esnasında ödenecektir. Arzu edenler bedelin tamamını şimdi ödeyerek ? av beklemeden taoularını derhal Tepebaşı Meşrutiyet Cad. 107 Kat 1 Telefon : 44 38 56 KREDILI MESKENLER Umumi İmar Müessesesi U rmdyoyu Ur gUrUUtt u a a taft bOiâ 3796
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle