15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE İKÎ CUMHURİYET 5 Mart 1965 KOALİSYON HÜKÜMETLERİ Prof. Dr. llhan Arsel on dört yü boyunca sokaktaH vatandaşın kulağını en ziyade aşındıran deyimlerden birisi de «Koalisyon» dcyimidir. Fakat bunuı» 1» beraber koalisyon deyiminden ne anlaşıl mak gerektiği pek bilinmez. «Koalisyon», Lâtince «Coalescere» kökünden (ki o da lehimlenmek, birbirine kaynamak anlamına felir) çıkma bir deyimdir. Devletler Hukukunda «ittifak» (devletler ittifakı, kuvvetler ittifakı) anIamında kullanılır. Siyasî hukukta ise, umumiyetle, siyasî partilerin hükümet teşkili maksadiyle meydana getirdikleri güç birliğinin adıdır; ve bu maksatla kurulan birüğin güveniyle işbaşına gelen ve yine bu birliğe dahil bulunan partilerin her birisinden alınma üyelerle kurulu hükümete de «koalisyon hükiimeti» denilir. Koalisyon hükümeti, esas itibariylc, Parlâmentoda ve daha doğrusu hükiimeti düşürme imkân ve yetkisine sahip bulunan Mecliste tek başına mutlak çoğunluğa sahip bir partinin bulunmaması halinde ortaya çıkan bir hükümet şeklidir. Filhakika böyle bir durumda hiç bir parti tek başına hükümeti kuramıyacağından, Meclisteki muhtelif partilerin birleşerek mutlak çoğunluğu sağlamaya ve bu suretle hükümeti teşkile çalışmaları gerekir. Meselâ yeni Anayasamız, gensoru yetkisini (yani hükümete güven oyu verip venneme yetkisini) sadece Millet Meclisine tanımış, Cumhuriyet Senatosuna böyle bir silâh vermemiştir. Millet Meclislnin fiye sayısı 430 olduğuna göre herhangi bir partinin hükümeti tek başına kurabilmesi için bu Mecliste en az 236 üyeliğe sahip olması icabeder (1). Aksi takdirde böyle bir çoğunluğu sağbyabilecek partilerin ittifak etmeleri gerekir ki kundan da ortaya koalisyon hükümetleri çıkabilir. Çıkabilir diyor, mutlaka çıkar demiyoruz, çünkü hükümetin kurulması siyasî partilerin yine birlikte hareket etmeleriyle ve fakat bu sefer koalisyon dışında ittifak yoUannı aramalariyle de olabilir. Daha başka bir deyimle hükümet teşkili, eğer siyasi partilerden hiç biri Mecliste tek başına mutlak çoğunluğa sahip değilse, ya koalisyon yolu ile yani muhtelif partilerin Mecliste mutlak çoğunluğu sağlıyacak şekilde birleşmeleri ve çeşitli Bakanlıkları aralarında paylaşmalan yolu ile olur; veyahut bu partilerden sadece birisi, diğer bir veya bir kaç partinin desteğiyle ve fakat tek başına ve bakanlıkları onlarla paylaşmaksızın, hükümeti kurmuş olabilir. Birinci yoldan kurulan hükümet, «koalisyon hükümeti» dir; ikinci yoldan kurulan ise «azınlık hükümeti» adını alır. 1961 Ekiminden bu yana, yani İkinci Cumhuriyet Anayasasının işlemeye b3şladığı tarihten bugüne gelinceye kadar, memleketimizde, son kurulan hükümet dahil, üç koalisyon (iki partili, üç partili ve nihayet dört partili koalisyonlar) ve bir de annlık hükümeti işbaşına gelmiştir. Fakat derhal •öylemek gerekir ki ister koalisyon bünyesinde olsun isterse azmlık hükümeti şeklinde olsun, bu çeşit bükümetler hiç bir zaman müessir ve gerçekten faydalı bir siyaset yürütemezler, istikrar sağlıyamazlar ve milli menfaatleri, ne tümü iti"bariyle ve ne de uzun vâde esasma göre kollsya B4SKA DÜMYALARA SEYAHAT ATDA NELER BULflCflGlZ!.. Doç. Dr. MUAMMER DIZER *nsanlar gökyüzünü dikkatli gozlemeğe başladığından be| ri, ılgi uyandıran şu suali ortaya atmakta gecikmemişlerdir: Gok cısmılennde oturulabiür mı? Bu sualin ortaya atılmasındaki en mühim faktör, dünya üzerinde daima mevcut olan iktisadi ve siyasi yıkıntıdan ziyade insan ların merakıdır. Maamafib. 3000 sene evvel Psalmist keder ve ıstırap dünyasmdan uzaklaşıp bir sükün dünyası bulmak için uzun güvercin kanatlan kullanmıştır. O zamandan bu zamana gezegenlerarası, fakat bilhassa Ay'a seyahat için bir çok plânlar yapılmıştır. Ay'ın sathının düzeltilmesini ıbsteren temsili resim Son senelere kadar mevcut imkanlaruruz bizi, muazzam kâinat men karanlık kısunlarda bu sıcak yeraltı mağaralannda yaşamsk toiçinde, âdeta kapalı bir dünyada Iık sıfınn altında 153° dereceye rundadır. yaşamağa mahkum etmiştir. Fa varır. Gündüz ve gece arasındakat 1957 yılından itibaren, bühas ki büyük sıcakhk değisimi Ay üsa Rud ve Amerikan bilim adam lerindeki kayalann parçalanmatkinci durak güneşe en yakın ge larının füze ve peyk alanındaki sına sebep olur, keza devamlı zegen Merkür'dür. Merkür güneşe ilerlemeleri bizlere gezegenlerarameteor yağmuru da bu parça yakınlığı dolayısiyle, güneş battıksı seyahatin mümkün olacağı ü lannuğa yardım eder. Her gün tan hemen sonra batı ufkunda venüdini kazandırmıştır. tşte peyki Ay üzerine bir milyondan fazla yahut dogmadan doğu uikunda çok miz Ay'a varan füze, güneş etra meteor düsmektedir. Ay bir atmos kısa müddet gözlenebllir. Bundan fında hareket eden sun'i gezegenfere sahip olmadığı için, meteorlar dolayı bu gezegen hakkında çok az ler ve nihayet Venüs gezegenine boşluktaki hızı ile Ay yüzeyine çar bilgiye sahip bulunmaktayız. Her doğru seyahate çıkan füze ümitparlar ve büyük tahribat yaparlar. ne kadar bu gezegenin yüzey şekli lerimize ışık tutan olaylardır. Ay yüzeyinde ki kayalarm parçalan gözlenememiş ise de, güneş ışınlamasına büyük ölçüde yardım eden Şimdiye kadar fırlatılmış füze rının «o94 yutup %6 yansıtması sokozmik ışınlar, güneşten fırlatılan ve peyklerden beklenen hizmet nucundan gayri muntazam bir yüparçacıklar, X ışınları ve Ultra vi zeye sahip olduğu anlaşılmıştır. yalnız ilml bakımdan olmuştur. Fakat muayyen bir süre sonra se ole ışığı da işaret edelim. Bu olayMerkür güneş sistemi içinde en »ılaruı Ay üzerüıe etkisi sonucu, Ay yahat için feza gemilerinin yapücak gezegen olup aydınlık kısımyüzeyi volkanik kül gibi bir toz ta larında sıcaklık 410° derecedir. Bu mıyacağını hiç kimse iddia edebakası ile örtülüdür. Bu tabakanın mez. O halde şu sualin cevabını sıcaklıkta kurşunun eridiğini işavermeğe çalısalık. Acaba elde e kalınlığı 30 santimetreyi geçmemek ret edelim. Karanlık taraflarda ise tedir. Aya varan insanların karsıla bu sıcakhk sıfınn altında 273° dir. dilecek imkânlar dünyamızı ne şacağı nahoş olayların başında koz kadar genişleteccktir? Bu sualin Bu şartlar altında hiçbir feıa semik ışınlarla meteor yağmurları cevabını hemen vermek mümkün yahat bürosu Merkür gezegenine olacaktır. Bu sebeple yamnda tıda. bir gezi tertip etmeği programlarıdür. Dünyanm ancak güneş sistemi kadar genişleyebilir. Bu ge su ve havasını taşıyan Ay yolcusu na ithal etmiyecektir. nişükte kâinatın büyüklüğü karşısında hiç mesabesindedir. Bunu bir misalle açıklayahm: Güneş sis temi içinde güneşten en uzak geBİR MİLYON URAUK YİLIN İLK zegen 5.899.270.000 kilometrede ÇEKİLİŞİNEJ«^JUVI^j£Jî; Pluton'dur. Bu gezegenin ışığı bize kadar takriben bes buçuk saatte gelmektedir. Halbuki buna mukabil. gökyüzündeki sayısız yıl dızlardan bizi en yakın olanı alfa Centauri'nin ışığı bize ancak 4,3 yılda gellr. Kilometre olarak uzak lığıru bulmak için, 4,3 yıl içindeki saniye sayısı ile ışık hızı olan 300.000 kilometreyi çarpmak lâzımdır. Bir an saatte 40.000 kilometre hızla giden bir feza gemisine sahip olduğumuzu farzedelim. Bu gemi ile Pluton gezegenine takriben 20 yılda varmamı1 KİŞİYE za rağmen en yakın yıldız alfa Centauri'ye varabilmek için ise, değil insan yaşı, asırlar kâfi gelmiyecektir. Şu halde insan hayatının kısalığı feza seyahatimizi ancak güneş sistemi içinde müm kün kılmaktadır. 5 Kİ*İVE YEŞİLYURTTA Seyahatimiz gezegenler sistemi içinde olacağına göre her bir gezegen üzerindeki fiziksel şartla ! rın hayatımızı idameye imkân ve 5 APARTMAN DAİRESİ rip vermiyeceği tetkik edilecek I problemlerm başında gelecektir. j Bu sebeple, gezegenler üzerinde yaşama şartlarını veren muhtelif astronomik sonuclara göz atmaK kâfi gelecektir. İlk sonuçlar doğrudan doğruva teleskopik gözlem 3631 KİŞİYE lerle elde edilmıştir. CEŞİTLİ PARA 355 yıl evvel Galile tarafından keşfedilen ilk dürbünle zamanıİKRAMİYELERİ mızın 5 metre çapındaki dev teles kopu ve dev radyo teleskoplarla Ay ve gezegenlerin yüzey şartlarımn neler olduğu hakkında bazı bilgiler elde edilmiştir. Şimdi sıra ile güneş sistemi elemanları, Ay ve gezegenlerin yüzey fisiksel bzelliklerinden bahsedelim: S mazlar. Bu sonucu biraz da normal karşılamak lâzımdır. Zira bizatihi koalisyon, koalisyon hükümeline dahil partilerin, birbirlerine verdikleri tâvizler dolayısiyle memleketin öz menfaatlerini ihmal etmeleri, unutmaları için kâfi bir sebeptir. Azınlık hükümeti için dahi keyfiyet budur; azınIık hükümeti, kendisini destekler görünen küçük bir iki partinin kaprislerine kurban gitme ihtimal ve tehlikesi içerisinde umumi efkârın huzurunu kaçınr ve her halü kârda o da, toplumun felâketi olabilecek konularda. tâviz okşamalarına devam eder. Nitekim memleketimizde. son 4 yıllık siyasi hayat bu dalgalanmalar içerisinde geçmiştir. Gerek koalisyon ve gerek azınlık hükümetlerinin, hele bizim gibi kültür seviyesi çok düşük topluluklarda, memleket için uzun vâdeli, müessir, umumi efkâra güven telkin eden bir siyaset takip etmesine imkân bulunmaz. Seçim sistemimiz «nisbi temsil» esasına dayandığı müddetçe de durumun bundan farklı bir manıara arzetmesi beklenmemelidir. Üstelik seçim mevzuatımız, 13 Şubat 1965 tarihinde yapılan son değişikliklerden sonra küçük partileri büyük partiler aleyhine kuvvetlendirecek hale sokulmuştur. Halbuki Kurucu Meclis, daha evvel, nisb! temsil sisteminin «d'Hondt» ve baraj usulü yollan Ue tatbiki imkânlannı yaratmış ve böylece çoğunluk sisteminin avantajlarmdan ds faydalanmak suıetiyle büyük partilerin sağlam çoğunluklarla Meclise girmelerini mümkün kümak istemişti. Nitekim bundan dolayıdır ki Ekim 1961 seçünlerinde Millet Meclisine, iki büyük parti, mutlak çoğunlukla değilse bile hatırı sayılır bir çoğunluk ile girebilmişlerdi. Fakat şimdi artık bu ihtimallerin de ortadan kalkmış veya çok zayıflamış olduğu kabul edilmelidir. Millet Meclisinin, bundan böyle, ne büyük ve ne de küçük ve fakat sadece orta büyüklükteki partilerin bir topluluğu manzarasını arzetmesi mukadderdir. Bu demektir ki parlâmanter rejim, memleketimizde, daha uzun bir zaman, koalisyonlar (veya azınlık hükümetleri) marifetiyle işleyip gidecek, ve fakat bu sefer ağırbk merkezi belli olmıyan, başstz bir koalisyonun tahribatı ortaya çıkacak ve bu da, tevlid edeceği sonuçlar bakımından, vatandaşın Anayasa müesseselerine ve bilhassa yasama ve yürütme organlarma karşı beslediği güvensizliğin devamına vesile olacaktır. (1) Bu nokta yanlış anlaşılmasın. Hiikümetin göreve başhyabilmesi için Millet Meclisinin güven oyuna mazhar olması şarttır. fakat güven oyunun Mecliste mutlak çoğunlukla (salt çoğunlukla) alınmış olmasınâ hacet yoktur. Bununla beraber herhangi bir partinin tek başına ve kımseye muhtaç olmaksızm hükümeti kurabilmesi ve iktidarda kalabilmesi için Meclis üyeliklertnin mutlak çoğunluğuna sahip olması icabeder. Bu hususlar için Bk. Prof. Dr. llhan ARSEL Türk Anayasa Hukukunun Umumi Esaslan; Birinci Kitap: Cumhuryetin Temel Kurulusu, Ankara 1965, sh. 408 ve d. • ••I • ••I •••' ::: i iii ::: ::::• •• • •••» • ••I «••1 • ••I • ••I ::: Merkür • ••• •••• • ••• •••• •••• •••• •••• İİİİ •••< TURK DEVIETÇİUGİ Dr. Mehmedcan KÖKSAL •••• «••• •••• •••• •••• 100000 lyi saatte olsunların hısmına uğramaktan korktuğumuz için önceden söyliyelim : NATO'ya ve CENTO'ya bağlıyız. Ama bu bağlılık, ellerimizi, kollarımızı, kafamızı, kalemimizi bağlamak mıdır? Çünkü böyle olduğu sürece işler tersine gidiyor. Halk nüktesi : NATO'ya. CENTO'ya ve SPORTOTO'ya bağlıyız... diye taşı gediğine çoktan koymuş. Aslında halk çoğunluğunu bilmem ama, bu CENTO, bizler, yani gazeteciler için pek faydalıdır. İlân verir, para verir, kokteyl verir, tatlı geziler düzenler. Ben de bu gezilerden nasiplenmiş biri olarak Iran'ı bundan dört yıl önce on gün kadar dolaştım. CENTO, Bağdat Paktı adiyle 1955 te düzenlenmiş bir antlacmadır. O tarihlerde üyeleri tngiltere, Türkiye, Iran, Pakistan, Irak idi. 1958 de bir ihtilâl Nuri Sait idaresini tepetaklak edince Bağdat Paktı Bağdatsız kaldı. Bunun üzerine adını «Merkezî Antlasma Teskilâtı» koydular. CENTO bu ismin ilk harfleridir. Üyeleri tngiltcre. Iran, Pakistan, Türkiye'dir. Şimdi dış politika konulannda hiçbir bilgisi olmıyan mütevaw bir vatandas dabi şu üyelere bir göz attığında, düsünmesi gerekir ki : Tuhaf is! Ingilterenin ne işi var? Haydi Türkiye, Iran re Pakistan kendi bölgelerindeki ortak çıkarlarını korumak iıterIer.. Ama Britanyalılara ne oluyor? Niçin Fransa, Holinda veya Batı Almanya değil de îngiltere felmis Ortadoğuyn korumaya azmetmiş? Üstelik Batı Almanya bn ise daha da yakışırdı. Çünkü iktisadi durumu Ingiltere'den daha lyi... Niçin bizim haklarımızı Batı Blokn adına savnnmak fedakftrlığını yalnız tngiltere yükleniyor? Bn sonıdan hareket edilince, jerçekler blribiri ardından *rUlığa dökülecektir. Sakın Ingiltere, tran petrollerini tran halkına, Arap petrollerini Arap halkına, Türk petrollerini Türk halkına karşı savonmak için Ortadoğnda bulnnmasın? Herkes biliyor ki, bagiin tranda petrol gelirlerini Antlosak•on sermayedarlan ile kırışan bir komprador azınhfı yönetime hikiradir. öteki Arap ülkelerinin durumunu biliyorsunuz. Daha geçenlerde Aden'de olup bitenler için bizim Petrol Işçileri Sendikası Ingilizlerin baskısını protesto etmişti. tngiüzlerin Ortadoğn siyaseti, petrol çıkarları politikasına göre ayarlanmış bir tntumdan baska şey değildir, Şimdi CENTO'nnn bizim millî çıkarlanmın en çok ilgilendlren en önemli yani üstünde dnralım : CENTO'nun bir de rayriresmî ortağı vardır : Araerika ! CENTO'nnn masrafları daha çok Amerikanın eebinden çıkar. Amerika pakta girmemiştir, üyelerle yaptığı ikili anlasmalarla fiye sayılmaktadır. En yetkili kişilerin açıkladıkları üzre bngün CENTO'nnn askerî önemi yok gibidir. Teşkilât çalışmalarını daha çok iktisadi, sosyal ve kültürel alanlara yöneltmeğe çalışmaktadır. Ama or(anlan arasında en önemliıi «Yıkıcı Faaliyetlerle Mücadele Komitesi» dir. Bu komitenin görevi o bölre içindeki yıkıcı faaliyetlerle mücadele etmektir. Tani Türkiyedeki yıkıcı faaliyetle CENTO raiicadele etmek yetkisindedir. Bunun için emrinde, hesabım bilmediğimiz kadar gizli ödenek vardır. Ancak bir ülkenin milli sınırlan içindeki yıkıcı faaliyetlerin ne olduğunu tâyin etmek, bir iç politika raeselesidir. Ortadoğndaki Anglosakson menfaatlerine aykırı bir faaliyet, belki Ingilizler için yıkıcı sayılabilir, ama bakalım Türkiye için yıkıcı mıdır? Meselâ Türkivede şimdi petrol bağırasızlığı mücadelesl başlamıştır. Üniversite gençliği bu mücadelenin meş'alesini eline almıştır. Türkiyedeki petrol bağımgızlıfı savan Anglosaksonlarm Ortadoğudaki petrol politikasına açıkça aykmdır. Türkiyede bugün yabancı sirketlerin kârları üstüne milli kontrolun tesisi mcselesi tartışılmaktadır. Memleketimizdeki yabancı kurulusların çoğu Anglosakson menşelidir. Acaba bu mesele de Türkiye içinde yıkıcı faaliyetten sayılmasın? Biz Kıbrıs buhranında Anglosakson politikası ile Türk çıkarlarının açıkça çatıştığını görmüşüzdür. CENTO'nun Vıkıcı Faaliyetlerle Mücadele Komitesi, Türkiyenin iç işlerine uzanmıs bir gölge gibidir. Türkiye için yıkıcı faaliyetin ne olduğunu ancak Türkler kendi milli menfaatleri açııından deferlendirmek yetkisine sahip olraalıdırlar. Baskalarının iç iflerimize karışmalarını istemiyor, her türlü yabancı ipoteğini reddediyornz. CENTO Yıkıcı Faalnetler Komitesi'nin elindeki gizli ödeneji şimdiye kadar nereye harcadığı, Türkiye sınırları içinde neler yaptığı bir bir açıklanmalıdır. Ve CENTO organları Türklyenin iç işleri konusunda kendi sınırlan içine çekilmelidir. CENTO T ürk Devletçilıği gene bir tehlıkeli dönemece gelmiştir. Bugün, dört başlı bir ÖJtel teşebbüsçü muhalefet koalisyonu iktidardadır. Daha öncekı C.H.P. ıktidarlarının bıle, sırasında «karma düzenle kalkınma» formülunün karanhklarına kolaylıkla gömebîldikleri Devletçilik, artık açık açık bir yana atılabılir. Hattâ Anayasanın böyle bir ilkeyi deyimlememesinden ötürü unutturulabihr. Bunun bir dereceye kadar kusurlusu, C.H.P. olacaktır. bır hukumet, bır parlâmento düzenındeki oluşmalardır. Oysa gözden kaçırılan ya da gözler önunden bır yana itüiverılen bir bitişım daha vardır. O da şu: Ne anlatn ve ne nıteükte alımrsa alınsın, ne anlam ve ne nitelik verilmek istenır• ••a • ••• • *•• se istensin, Türk Devletçıliğinin bir de Türk Halkçılığı ile olan bağhhğı vardır. Bu, onun demokratik olan yanıdır. Böyle toplumsal bir bü • ••* • ••• • ••• tüne dayanması ve onun ıhtiyaçlar ile tatmin araçları arasındakı iktisadi gerılime ulaşabıl»• Şöyle ki : • mesi, Devletçiliğin halkçı olması ıle bir derece • • ••• • ••• •••• • ••• C.H.P. iktidarı sırasında karma düzenrîe, ye kadar eş anlamdadır. Bunu, siyasal iktidar••r • ••a sektörler arasındaki oran payı (nispet), 1961 lar olsun, sonunda gene kendilerme ka'an bir !••••• • *••• • ••• Devrim Anayasasınm kalkınma ıle ilgılı hüküm takım açıklamalar ıle yetınen kimseler olsun, •••• • ••• lerine rağmen. uygulanmakta olan Plânda gös ıstedıkleri kadar gormezlikten ve göstermezlikterilmemiştir. Bu kadar da değil. Zaman zaman ten gelsinler, Devletçilik önünde sonunda gıtgi nedense kendisinın hırpalanrhğım açık ve sa de genişleyen bır toplumsal yapıya dayanmak, taşıcı bir dılle değimhyen özel teşebbüsle, ge onunla sınırlannı büyüten ilişkilerini daha da nel çerçeveli ve bir bakıma da ebedî nitehkli pekistirmek. bunu her sürede açıklamak ve hebarış antlaşmalarına girisilmıştir. Ona kamu ya sabını vermek zorundadır. Bugün için bu niterarını hiçleyen asırı teminatlar da verılmistir. lemenin vardığı kütle ve yığın sorununu da, yaHattâ öyle ki, bu teminatlar çoğu defa Devlet ni halkçılığı da tüm oy alma hesaplarına rağsektörünün yaşama araçlarının, özel teşebbüse men • bir yana atabilerek özel teşebbüsçü bir •••• • ••• birer silâh olarak devri yoliyle sağlanmak bile •^ıvasal iktidar işbaşındadır. istenmiştir. Bununla ria yetinılmemıştir. Daha oplumda siyasal tercihlerden önce iktisadi da geriye çekilerek. Karma Devlet Ortakhkları tercihlerin başta geldiği gözönünde tutulurüzerindeki Devlet denetı de zaman zaman inkâr sa, üretim araçlarının çoğunluğunun artan edilmiş, bu çizgiden yabancı ortaklıklara da. bir oranda Devlet sektöründe toplanmasının gecephe üzerinde bir kurmav hattı kurabilmek rekçeleri daha da kolavlıkla anlaşıhr. Elbette fırsatı verilmıştır. Bunun böyle olmasım. Anki genıs toplum katlarımn bu sektöre belli foran kara'ya kadar gıden Ticaret Odalan temsilcilemüllerde katılmaları şartiyle. Ancak bu gerçeği • ••• •••a rı rahatlıkla talep edebilmış, sonucu da kendı *••• de. bugün birtakım geçici ve destek taklidi ya >>•> yararlarına toplıvabılmışlerdır. pan yalancı formüllerle kötüye kullanmak da mümkün görünüyor. Görünüşe göre, özel teşeb•••• iz bunlara, gecıktirilen çeşitli reformların • III büsçü bir kalkınma geleneği değil devam etti•••• geleneksiz yerli ve samimıyetsız yabancı *••• •••• rilmek. hattâ hızlandırılmak bile istenecektir. • • • • özel teşebbüse yansıyan olumsuz sonuçlannı Öyle ki, gerçekte ıstişari bir kuruluş olan Dev• ••• da ekliyebilirsinız. Durumu da. bir Devrimin let Plânlama Teskilâtı, sirndiden özel teşebbüshemen ertesindekı düzleme göre değerlendıreçü muhalif koalisyon iktidannın en geniş kanabilirsiniz. Kamu tktisadi Tesebbüslerinin, daha dı bulunan Adalet Partisinin gene bu geleneğida yerini buiamamıs hedeflerine ulaşamamış ne hizmet edecek hukuksal bir statüdedir. Böybir Plânlı Kalkınmada yetersız düzenlenmelerile olunca, Kalkınma Plâmndaki, yukandaki ışani de buna bağlıyabılirsimz. retlediğimiz noksanlıklar etkilerini, bütün diğer Bütün bunlar C.H P nın iktidarından kalansapmalarla beraber, bugünden sonra daha da lar... büyük çapta gosterecektir. Işte, bugün iktidarda bulunan muhahf koalisyon, hiç değilse böyle bir noktadan yola çıkacak, sektörler arasındaki payı • önceki süreler artığı bir ampnzm ve pragmatızm kuraiına sıonuç olarak, Halkçı Türk Devletçüiğı, günğınarak, kolaylıkla özel teşebbüs yararına dülük zıkzaklara rahatlıkla uyabilen formülü zenliyecektir. Hattâ dayanağı olan sınırlı ve ile bugün, yeniden tehlikelı bir dönemece köksüz baskı gruplarına vermek zorunda kalagelmıştir. Yeniden bir biçim almak öncesindecağı karsılıklar konusunda • bunun hemen gerdır. Bu biçimi de ona, iktidarda olan sağ kanaçekleşrnesıne de gınsecektır: Günümüze kadar dın temsilcileri, özel teşebbüsçü partiler vereki gözlemlerımız. bunun böyle olacağının yeter cektır. li kanıtıdır. Sırasında şu son dört yıllık iktidarı Ktsacası, Türk Devlet iktisat siyaseti üstten ortak olarak katılmalarındakı davranışları ve başlıyan bir altüst olma tehlikesiyle, Devletçilionu yıkma uğruna çeşitli çabalan ile son telâş ği dahi kısa elden kaybetmek durumu ile karsı . ları da, hep bunu göstermistir. karşıyadır. Umut edelim kı, ya da etmek isteriz ki, bunu şimdi muhalefete çekilen Devletçi Görülüyor kı, C.H.P nın kusuru muhalıfler Cumhuriyet Halk Partisi ve onun fikir alanında koalisyonu tarafından âdeta bır teammüt olarak, diğer bir deyışle bekleyen bır kasıtın yo ilerici kanadını kuran toplumcu baskı grupları ya da bağımsız toplumcu düşünce, düzeltilmesi ğunluk kazanması nitelığı ile devralınmıştır. yollarını aramaya başlasm. Seçimler yaklaşıre var kı, bunlar tümü ıle sıyasal bır düzen ken oy potansiyelinin, bu hayat noktasında etde yanyana gelen oluşumlar olarak, üst ya raflıca aydınlatılması gerekir. Aksi halde dönüp pıda görülen bitişmelerdır Hattâ o kadar dolaşıhp varılacak nokta, bugüne kadar olanlaki, Devletçilik, kalkınma. sektörler arası nispet rın tekrar tekrar yenilenmesinden ibaTet kalaolarak doğrudan doğruva ıktisadı konularda orcaktır. taya çıksalar bile. Bunlar siyasal bir düzende, iİİİ 100000 ERU^K •• • • ÇEKİLİŞİNDE İLKBAH&R Ay ve diğer gezegenler İki metreden büyük çapa sahip teleskoplarla Ay üzerinde bır kaç yüz metre büyüklükteki teferrüatı kolaylıkla görebiliriz. Şu halde ay üzerinde göller, nehirler, şehirler olsa idi, bunlar • limizdeki gözlem araçlan ile kolayca görülebilecekti. Ay üzerindeki dikkati çeken en mühim teşekküller kraterler, dağlar ve içinde su bulunmayan denizlerdir. Bunlar arasında en başta gelen engebeler hiç şüphesiz kraterlerdir. Şimdiye kadar dürbünlerle irili ufaklı 3.000 kadar krater sa , yılmıştır, fakat peyklerle alınan resimler bu kraterlerin daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Her ne kadar bunlar görünüş ba , kımmdan yer yüzündeki kraterlere benzerlerse de büyüklük ve derinlikleriyle yer kraterlerinden aynlırlar. Ay üzerinde tnünferit ve sıra dağlar da bulunmaktadır. Bunlar yer yüzündeki dağlara çok benzerler ve bunlar arasında yük sekliği 8.300 metreye varanlar vardır. Ay üzerinde dağlar arasın da görülen geniş düzlüklere deniz denmesine rağmen bunlar içinde su yoktur. Bunlar içinde su olsaydı güneş ışınlarmın buradan yansıması dolayısiyle fark edilecekti. Ay üzerinde suyun olmayışı çekim kuvvetinin çok küçük olmasıyla açıklamr. Bu denizlerde su bulunsaydı, gündüzün büyük sıcakhk dolayısiyle buharlaşacak ve ayı kolayca terkederek uzaya dağılacaktı. Aynı sebepten ay üzerindeki gaz molekülleri de ayı terk etmişlerdir. Bundan dolayı Ay bir atmosfere sahip değildir. Belki milyarlarca yıl evvel Ây üzerinde su ve atmosfer vardı, fakat bunlar yavaş yavaş Ayı terkederek bugünkü duruma gelmiştir. Ayın güneşe dönük yüzeyinde sıcaklık 135 • derec# olmasuıa rağ AKBANK V EF AT Dul Bayan Bercuhi Ağca ve evlâtları, Sevgili eşi ve babalan Bay KALDI BtR 100.000 ÜRA 9 MART AKŞAMINA KADAR HESAP AÇTIRINIZ Reklâmcüık 755/2549 T illi ÜRA HACI ALIKSAN AĞCA'nın (Kartal Lâstik Fabrikası Sahibı) Anî vefatmı akraba ve dostlarına teessürle bildirirler. Cenaze merasimi (yarın) 6 mart 1965 cumartesi saat 14 de Beyoğlu Balıkpazan Ûq Horan Ermeni Kilisesinde icra olunacaktır. İşbu ilân hususî dâvetiye yerine kaimdir. Cenase Servis İşleri CELİL Tel: 44 27 48 Gece: 47 49 32 Cumhuriyet 2568 S LİRALIK PARA İKRAMİYELERİ TÜRK TİCARET BANKASI I SON PARA YATIRMA TARİHİ 6 JSHSL I Sonuç GENAR TİYATROSU AŞK ZİIVCtHİ Gelecek Oyun Babamın gözüne ârız olan ve kendisini görme imkânından mahnım eden rahatsızlığını çabuk teshU. (erekli ihtimam ve ameliyat iic çok kısa zamanda giderertk yeniden dünyaya kavuçturan, İşçi Sigortaları Kurumu İstanbul Hastahanesi Göz Hastalıkları Mütehassısı kıymetli Doktor Sayın bütün tedavl süresince ihtimamını esirgemiyen Asîstan Doktor Sayın Özgen İŞNEL'e, hemşire Melâhat Aysel'e, hemşire Fahriye Tarhan'a ve diğer bütün servis personeline teşekkür ve mlnnet hislerimi araederim. Aytekin ÜNSAL Cuınhurijet 2539 Reklâmcüık 717/2547 S TEŞEKKÜRH | »••••••••••• ••••••••••• 1 • I• 4 İLÂN N 9 mart sah gecesinden itibaren Sahneye Koyan : Dekor : Yazar : METİN SEREZLİ D. SAĞIROĞLU SCOTT FORBES Oynıyanlar : TİJEN PAR SENİH ORKAN ORHAN ÇAĞMAN TUNCEL KURTİZ Misafir Aktör MUZAFER TEMA Dikkat: A^k Zinciri 18 yaşmdan küçüklere yasaktır. Adres: Küçükparmakkapı, Beyoğlu Telefon: 49 31 09 Reklâmcüık 871/2550 I HAVAGÂZI HİKMET ARALP'a Torçelik Sanayi Ltd. Şirketi ortak ve müdürlerinden ILHAN DOĞAN ile diğer ortak BÜLENT DOĞAN. şirketteki hisselerini tarafıma devretmiş bulunmaktadırlar. Bu itibarla yukarıda adı geçen şahıslara gerek şahsen ve gerekse şirket adına verdiğırn bilcünıle vekâletnamelerin hükum suz olduğu alâkahlara duyurulur TORÇELİK Sanayi Ltd. Ş. Miidürü M Kâıını TOPUZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle