Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHtFE tKİ CUMHURİYET 16 Mart 1965 GERÇEK VERGİ REFORMU Prof. M. ORHAN DİKMEN on dört sene zarfında üzerinde en çok durnlan mevzulardan biri de vergi meseleleridir. 1961 başlarında yürürlüğe giren kanunlarla baslayan bn ilgi, dafaa sonra beş yıllık blrlncl Kalkmma Plâmnın ilk Iki tatbik yılı olan 1963 ve 1964 te devam etmiştir. Billndlği gibi, ihtilâlden sonra, kısmen varidat yetersizliğinin çiderilmesi, yani mali makaatla, kısmen de siyasî ve sosyal maksatlarla, bata vergilere çok yüksek nispette zamlar yapılmıştır. Bnnların nyandırdıgı kuvvetli tepki neticeıinde tstanbul Vergi Reform Komisyonnnnn kurulmasına Ifizum görülmüş ve bu komlsyonnn yaptıgı dflzeltmelerle, 1961 vergi tedbirlerinin sivri nçlan bir dereceye kadar yumuşatılmıştır. Ancsk, vergi yiikünü artırıcı değişiirtneler, 1961 tedbirlerinden ibaret kalmamıştır. Beş yıllık plinın devlete yüklediği manıım finansman ihtiyaçlan dolayısiyle yeni vergi zamlanna başvurmak zarureti hasıl olmuştur. Böylece, devletin başhcB gelir kaynagı olan vergi, fiç sene gibi kısa bir zamanda fiç kere zorlanmış ve bilhassa 1963 ve 1964 bfitçelerinin milyarlan aşan açıklannı, hemen sadece varidat maksadına yönelmls vergi tedbirleriyle kapatmak gayretl güdUlmüştür. stüste yapılan bn vergi ağırlastırmaları, öneeden koUylıkla tahmin edilebileceğl ve sim dl de açıkça görüldügü gibi, istenen ve beklenen n»ticeyl vermemiştir. TJmnlan gelir elde edilememiştir. Vergi kaideıi gerektiği kadar yavılamamış, tedbirler esasen vergiye tâbl sektörlerin yükünü artırmak istikametinde müessir olmuştnr. Bn suretle, vergili ve verpisiz sektBrler arasmdaki dengesizlik daha da artmış, vergisini tam olarak ödeyen mükellefle, bnnn su veya bn yoldan kısmen ve hsttS bazan tamamen Sdememek yolnnn bulan kimselrr arasındakl külfet farkı daha da büyümüştür. •••• :::: •••• •••• •>••» ••*• P P jjj: •••• Büyük ügi gören tartjçma'nın tıazırlanmasında bazı giiçlüklerle karsılaşıyoruz. Bunların düzeltilmesinde okuyuculann yardımmı rica ederiz: O Yazılar, ilgili makalenin çıkmasmdan sonra mümkün olan en kısa zamanda gönderilmelidir. Aksi takdirde, konunun aktüalitesi geçmektedir. O Vazıların, mümkün olduğu kadar kısa. kabilse daktiloyla veya çok okunaklı jekilde elle jazdmasını rica rderiı. S U Hemen kaydedelim ki. bn istikamette de bir gelişme olmns ve çesitli reform tedbirleri gerÇeklestirilmistir. Teni gelir vergisi tarifesinin yürürlüîe konnlması, gelir vergisi taksitlerinin ikidrn iiçe çıkanlması, knrnmlar vergisindeki düzeltmeler ve bn verginin iki taksitte alınması, yatırım indlrlmi müessesesinin kabnlü, en az geçim indirlml hadlerinin tedricî bir sekilde yükseltilmesi, fleretler Içln gSturfi de olsa bir nevi elde etme giderl indirilmesinln karmlü, istihsal vergisinde monta.) sanayli için tatbik edilrn sakat rejinin terkedilmesf. ihracatta vertri iadesl rejiminin thdası. Vergi Usul Kanannnda azalan bakiveler şeklindekl amortisman nsnlünfln. menknl kıyinetlerin alış fiatiyle deSerlenmesinin ve nılaşma müessesesinin kabnlü, bnnlara tnisal olarak g3sterflebilir. •' ' Fakat, reform mahiyetindeki bn tedbirl«ıw nflnferit ve tnüteferrik sekilde kaldıgı eibi, varidat ihtiyacının yarattığı baskı altında kabnl sene Son dtrt beşhiç birzarfında, vergi reformn mahiyetinde değişiklik olmamış mıdır? n edilen diğer vergi tedbirleriyle karısmıştır. Bu sonnncnların, menfi netieeleri, çok kere reform tedbirlerinin mflspet teıirlerinl ortadan kaldırmış veya hiç degilse çok layıflatmıştır. Şnnu da ilâve etmek gerektir ki, reform tedbirlerinin bazılan, tam netice verecek bir şümulde kabnl edilememiştir. Difer taraftan, hem çesitli vergilerde, hem de vergi sisteminin bütünfinde alınması gereken küllî reform tedbirlerinin bir çogn gerçekleştirilmemis olarak dıırmaktadır. Bnnlardan bir kıimı için bazı çalışmalar yapılmıştır. Malî tevzin, yabnt mali denklestirme (veya bölüsme) lle mahallî idareler vergi sistemlerlnin ıslahı ile ilgili tasanlar bnnlar arasında layılabllir. Keza, fstanbul Vergi Reform Komisvonu tarafından teklif edildigi halde, Bakanlıkça iltifat edilmiyen bazı tedbirler de bn arada sayılabilir. Bunların yanında, henüz ele alınmamıs mevznlar bnlnndnğnna işaret etmek yerinde olur. Bnnların yeni çalışma ve incelemelerde ele alınması lâzımdır. III ergi reformn, bir bütfin olarak vergi sisteminin veya bn sistem içinde mâtalea edilmek şartiyle bir veya bir kaç verginin, verrileme prensiplerine daha nygnn hale getirilmesi şeklinde tarif edilebilir. Cnmhnriyet'in 13 mart 1963 sayısında yavınlanan «Vergi Reformn» ve 23 snbat 1964 tarihli sayuıı\da çıkan «Vergi Reformn ve Vergi Tedblri» baslıklı yazılanmızda, bn hnsnstakl fikirlerimiz belirtilmiştir. Bn itibarla tekrarına lüznm yoktnr. Ancak, şnnn kaydedelim ki, bn minada verfi reformn, devamlı bir karakter taşır. Bunnn bir bakıma sonsuz oldnğn söylenebllir. Adalet nispidir. Vcrçileme prensipleri devamlı bir gelisme halindedir. Şn halde, her gerçek vergi reformn, hedefe bir yaklasraa mahiyetinde olmakla beraber, hedefin kendlsi de hareket halinde oldntn ve geliştifi için, bnna tam olarak varmaya imkftn yoktnr. Mücerret vergileme prensipleri ile, müsabhas vergi esaslannın ve tatbikatı arasında, sonsnz bir kovalamaca olacaktır. Arayı kapatraaya, hiç değilse açmamaya yarayarak her tedbir, reform tedbiri olarak kabnl edilmelidir. Buraya kadar verilen izahlar, gerçek bir vergi reformunun, gelir baskısı olmaksızın. kısa vâdell varidat artışı endişeleri dısında, nınn vâdeli ve genlş bir görfişle düşünülmesi gerektiğini, yeter bir açıklıkla ortaya koymaktadır. Maliye politikasi bakımından isabetli bir tedbir olarak, 196S bfitçesinln açıgını kapatmak üzere yeniden vergi zamlanna gitmemek kararı verilmiştir. Başka bir ifade ile, hâlen, varidat baskısı altında yeni bir takım vergi tedbirleri düşünmek zarnreti yoktnr. Bu durnm, nznn vâdeli gerçek bir vergi reformnna girismek için nygvn bir vasat teskil etmektedir. ' Bu riibarla. Maliye Bakanlıtının yeni vergi ». baslamak hnsnsnndaki karSFim, tam zamanında \r v^r'm» vrrilmiş bir karar olarak mütalea etmek gerektir. *••• •>«• ••>• Bizde lâiklik urada, Prof. Lutfi Duran'ın 8 mart 1965 tarihli Cumhuriyet gazetesiinde yayınlanan «Bizde Lâiklik» baflıklı yazısını okuduktan sonra düsundükleri min bir özetini yapmak istiyo rum. Prof. Duran, bu yazısında, Tür kiyede lâikliğin n« halde oldu ğunu, politik bakımdan inceltmiş. Bence madalyonun bir de psikolojik yüzü vardır ki, bu tarafın tetkik edilmesiyle «bizde» ne den Prof. Duran'ın ideali olan lâikliğin tutunamadığı kolayca anlaşılır. Ve benim sahsi kanaatim tim o merkezde bulıınuyor ki: Bu anlayış, bizi ideal minada laikliğn mevcut olmamasın • dan bir takım sıyas! toplulukları ayıplamak hatasından kurtara • cak ve böyle bir ideali tahakkuk etmiş görememenin kalb kırıklığına karşı koruyacaktır. Çünkü, kanaatimce, memleketi idare eden grup, adı ne olursa olsun, id*al mânada liik hareket ede • mıyecek, bu idealin yer alması belki daha pek çok seneler tonra mümkün olacaktır. Insan yavrusu, muayyen bi? ya sa kadar, Allah fikrine sahip değildir. Onun bütün dünyası, ön • ce annesi, hattl sadece annesinın sütüdür. Sonradan bu küçük dün yaya kendi elikoluparmagi v* diğer organları, babası, kardesleri de dahil olur. Zamanla baba, çocuğunun gözünde, mevcut yaratıklann en kuvvetlisi halini alır. Babanın yapamıyacağı yoktur, baba kuvvetlidir, emniyet sağlar, koruyucudur. Baba, çocujunun gözünde Kadiri Mutlaktır. (Omnipotent). Fakat bir gün olur, çocuğun, bu hayali hakikatle mukayese etme vakti gelir çatar. O zaman IU nu görür ki, babası da kendiıi gibi, annesi ve kardesleri gibi bir insan, aczleri ve kusurları olan bir yaratıktır. Çocuk, o zamana kadar babamna çevrili tuttugu hislerini, bu sefer, etrafta sık sık adı duyulan ve herk«sin büyügü olan Allaha aktanr. Şimdi de Türk cemiyetindc, her türlü büyüge kırşı naııl duygular beslediğini bir gözden geçirelim. Bu duygular, Türk çocugunun yetistirilme tarzı ile ilgilidir. ürk çocugu, Batı medeniyetine menıup toplumlar için deki çocuklarm, bclkl de en büyük, sıkı ile yetişenidir. Türk yavrusu hürriyetlerin kendisine gayet cimrice, damla damla verildiği bir çocuktur v« tam olgunluk yaşına gelmesi, muhak kak ki. Batı medeniyetine mensup diğer bütün toplumların çocuklannkinden epey seneler son ra kabil olur. Çocuklanmızın sadece fikrî değil; fakat hareki v» fiziki hürriyetleri bile ilk gününden itibaren tahdit edilir. tki üç gün önce, gazetede kıza mıkh çocuklardan birinin resmini gördüm; kundak denilen o cendere içinde mumya gibi sarılı bir vücut s»kli ve sadece yüzü görülebiliyordu. Bebekliğinde başını çevirmek ten, ayaklarını oynatmaktan, par magını emmekten mahrum edilen çocuk, «bizde» on yaşına gelince hatırını sorana veya kendisine il tifat edene teşekkür edemiyecek kadar mahçup, çekineen ve ürkek bir mahluk olur. Ona, büyük lerin yanında konusmaması. ken disine ait fikirlere sahip olmaması ve babasmdan korkması öğ retilir. Çocuklar değil liseyi, hattâ üniversiteyi bile babalarından gelen para ile bitirir ve kendi mas raflarını kendileri görmekten menedilirler. Oldukça ileri yaşlara kadar mânen de babalarına bağh kalmaları ve ebeveynleri ne tâbi olmaları beklenir. 25 yaşında bir adamın istediği kıza «evlenelim» demesi düşünülemez; ebeveyninden birinin kızın büyüklerinden birine gidip bu talebi yapması gerekir. Türk babaları, böylec», çocukIarını çok ileri yaslara kadar baskıları altında tutar, onlardan fikren, ruh»n ve hatti fiıikî olarak kendilerine bağh kalmalarını isterler. Çocuk, uysal, hareketsiz, fikir hürriyetinden ve hele fikirlerini ifade hürriyetinden mahrumdur. Bütün bunları bizden bekliyen ise babamızdır. Sonradan bir anlamda babamızın yerine geçen Allah da aynını yapar. Biz, her birimiz de diğerimizd?n babasının istediği gibi olmasını bekleriz. Aksine hareket edeni görmek bizt sıkıntı, korku verir. Çok kısa bir zaman önce, yakın bir akrabamla, llkolculda olan çocuğunun tslâm üini derılerine iştirakinin doğru olup olmadığını konusuyorduk. «Bo dersler mecbarî» dedi. B«n direndim; «Olamaz; ya len çoengnnn katolik yetiştirmek ister • sen.Ta da bilgi edinmesini, ken dine bir din seçecek kadar gelistikten «onra istediçi dini öğren • mesini istersen?» dedim. Pek saşırmıs göründü; «Benim berketle ujraşacak halim mi var; In • sanı tefe korlar; sen deli misin? dedi. ğer bu akrabam bir gün Maarif Vekili olsa, birdenbir» bir değisikliğe mi ugrıyacak? Yooooo... Aılında çocukkea kcn B iii! :: :: •i:: V iiii • ••• • P«B • ••• • ••• • ••• • ••• • *•• »••• • ••• disine yapılanı »imdi o da çocuguna yapıyor ve büyügünün aleyhinde gibi görünen bu hürriyetini ona hatırlattıgım için bana «deli» diyor. Çoğumuz gibi Allahtan korkuyor ve akti varit olabileceğini düşünmek bile istemiyordu. Böyle yetisen, bijyle dü sünen insanların tam mtnatı ile lâik bakanlar, liderler olmalirl nasıl beklenebilir? Olmayışları; olamayışları, siyasî değil, psikolojik ve terbiyevi tebeplere bağhdır. Şu halde ne milletimızi. ne de devletimizi, kâfi derecede liik olmadıkları için, ayıplıyamayız. Bir gün çocuklanmızın kundakla rı çözülebilir, daha erken nigun laşmalarına ve daha hür kimseler olmalarına müsaade edilebilir ve bir gün babalarımız daha az sert baskıcı davranabilirler. O za man daha lâik bakanlar, Darti li derleri veya mensuplan görebi liriz veya belki de bu ancak torunlarımıza nasip olur. Fakat limdilik p*k çok kimselerin ger çek anlamda laik olmamalarını hosgörürlükle karsılamamız ge kir. bin tona varacağa benzemektedir Çünkü Karadeniz halkı fındık üre timine bir çocuk gibi bakmaktadır. 1 ton fındığı olan aile, fenni gübrı ve bakım sayesinde yakın gelecek te 5 tona çıkaracağım ifade etmek tedirler. Bunlara ilâveten fındık di kim sahasının genişlemekte olduğu nu da hesaba katarsak durum da' ha kötüye gitmektedir. Bunun önü ne ıu şekilde geçilebilir. Çarsamba, Bafra, Terme, Düzce ve diğer düz araziler. Fındık dikiminden men edilmelidir. Simdi bu sahalarda hızla fındık dikimi baş lamıştır. Çünkü fındık mısırdan daha kârlı görülmektedir. Dikime. mâni olunduğu takdirde ^^ Hükümet Karadenize buğday Potirünekten kurtulacaktır. Q Engebell Karadeniz arazisınin yeşil sahadan bozkıra dönmesi önlenmiş olacaktır. Düz arazide toprak yine aynı top raktır. Fakat fındık satılmayıp ba yır arazilerdeki fındık kınlırsa top raklar Karadenizde kum olacaktır. Cevat YILDIRIM Öğretmen •¥• Tatlı sürpriz de, iktidar kanatlarını teşkil eden partilerin sözcülerini dinlerken önce kulaklanna inanamadığmı sonra da «tatlı bir sürprizle» karşılaşmış olmanın adetfi sevinci içinde kalarak; sebep ne olursa olsun, hükümeti çekilmeye zorlayan dört ortak, «...dün dudak büktukleri reform hareketlerıni benimsemekle o refonnlann yurt ölçüsünde özlenir hale geldiğine artık inanmış olmalıdırlar..» diye yazıyor. Sayın yazarın «dün» diye b settiği tarih, gerçekten dün kadar yakındır ve asla evvelsi gün değil dir. Bu kadar yakın zaman içerisinde bir partinin bünye ve fikir değişikliğine bir matematik kesinlik halinde bulunduğuna gö re, olayın neden «tatlı bir sürpriz» teşkil ettigini doğrusu pek anlıyamadık. Olay, demokrasilerde beklenen siyasal davranışlar ölçüsü içerisinde, yüz kızartıcı yanlan ile gün gibi ortadadır ve oyuncuları tanıyanlar için asla sürpriz teşkil etmemektedir. Gerçekten de sebep ne olursa olsun, iktidan İnönünden almak uğruna, başka yüzle görünmek hali, ne pa hasına olursa olsun, presip sahibi insanlar için yenir yutulur cins ten değil. öyle görünüyor ki, demokrasinin, şu çeşldine de Türki yeden başka bir ülkede rastlamak zordur. Böylece, bir kaç günlük zaman içerisinde siyaset sahnesine çıkan olaylar sayesinde, demokrasinin, siyasî parti olmanın ve siyaset yapmanın bizde henüz ne türlü anlasılmakta olduğunu milletçe öğrenmiş olduk. Sayın yazar, makalesinin bir yerinde de aynen şöyle yazıyor: «Ama tuhaflığa bakınız ki, CHP ile beraber olduklan zaman onu statükoculuğa doğru çeken partiler, CHP karşısmda birleşince şimdi nerede ise ondan daha reformcu, daha Atatürkçü, daha nalkçı kesilmişlerdir.» Yazar, makalesinin başında «tatlı sürpriz» olarak gördüğü olayı, sonunda yine tuhaf karşılamaktan kendisini alamıyor, iyiye yönelmiş gibi olan inancını düşündükçe yitirmişe benziyor.. Hiç kendimizi zorlamıyalım; bir siyasî parti ki, muhalefette iken başka hüviyette, iktidara geldiğinde başka hüviyette görünür, en insaflı ölçüler içerisinde dahi, hiç değilse o teşkilâtın bir siyasi parti olmadığını kabul etmek gerekir. Gerçek varlığa sahip siyasî partilerin henüz bulunmadığı bir toplumda ise, demokrasiden söz etmek temenniden öteye geçemez. Oynanan oyunlar şahıslann oyun lan, fakat ne yazık ki alınan sonuçlar milletin kaderi oluyor! Ve gerçeklere göz yumanlann aslında gördUkleri bir hayftlden 1 barettir. Oysa görünen şudur: bugün, dünden beri bir takım çevrelerin demokrasl adı altında ısrarla millete yutturmaya çalıstıklan, uyku haplanndan baska bir şey değildlr. Sayın Nadlr Nadi, «TATLI S SÜRPRİZ» baslıklı makalesin Faruk TÜRKER Doktor •••• :::: •••• •••• •••• •••• iii! • ••I • •• «••< •••• •••• •••• TÜRKİYEMİZDE LÂİKLİK S • ••• iii: • ••« :::: DEVLET MEMURÛRI K1NUNU TASARISI MERİH SEZEN aşbakanlık Devlet Personel Dairesince hazırlanmış bulunan Devlet Memurları Kanun Tasansı Meclise getirilmiştir. Devlet memurlarının yeni Personel Rejimi ile durumlarına değinen bazı haberler basında çıkmıssa da, bu haberler Kanun Tasarısı hakkında genel bilgi vermekten çok uzaktır. Komisyonda bu günlerde maddeleri görüşülmekte olan Tasarı, dört yüz bine yakın tnemur ve »uleleri ile birlikte düşünülecek olursa birbuçuk iki milyon vatandaşı ilgilendirmektedir. Memurlann durumu ve Personel Rejiminin prensipleri hakkında kamu oyuna bilgi verilmekten âdeta kaçuulmaktadır. Biz bu yazımızda bahis konusu tasarının Devlet memurlarının haklarım zedeliyen ve sonuç ola rak tamamen keyfiliğe yol açan bir hükmüne değineceğiz. Bilinmiği gibi Devlet memurlarının statüleri çesitli kanunlarla tesbit edilmiştir. 788 sayıh «Memurin Kanunu», 1108 sayılı «Maaş Kanunu», 3656 «ayıh «Devlet memurları aylıklarmın tevhit ve teadülü hakkında Kanun», 6245 sayılı «Harcırah Kanunu», 5434 sayılı «T.C. Emekli Sandığı Kanunu» vesaire gibi bu kanunlarm bir Ana Kanun içinde birleştirilmesi hakikaten lüzumludur. Günümüzün ihtiyaçlan öngörülerek reform yapılman ve tasarının gerekçesinde belirtildiği gibi, memurların giriş şartları, ilerleme ve yükselme imkânlan ve maddi karşıhkları önceden belirtilmiş «kariyer» meslek olması ve memurların sosyal haklartnuı genişletilmesi gereklidir. Aynca Devlet Memurları Kanun Tasarısında ehliyete ön verildiği ileri sürülmektedir. Bu prensipe de katılmamaya imkân yoktur. Devlet Personel Rejiminde yapılacak olan reform ve birim hareketi en büyük ihtiyacı karşılıyacaktır. Esasen her memur da böyle bir değişikliği beklemekte ve değişen ekonomik, sosyal şartlara uygun bir statüye kavuşmak istemektedir. mmmr •iii • ••• T B Wt ancak Tasarı tetkik edilince memurların aley~" hine olan durum açıkça ortaya çıkmaktadır : Personel Reiiminde yııkanda belirtildiği gibi bazı prensipler genel olarak ortaya atılmakla yetinilrniştir. Buna mukabil Devlet memurlarının, kanunlarla teminat altına alınmış bulunan ana haklan bu tasarı ile ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Kaldınlan kanunlar yerine ilgili Bakanlıklarla, bilhassa Başbakanlığa bağh Devlet Personel Dairesine geniş yetkiler verildiği ve asıl amacın da bu olduğu Tasarının ikinci maddesinin tetkikin den anlaşılmaktadır. Ömeğin, Tasarının 43 üncü maddesi, «Bu kanuna tâbi kurumların kadrolarında aylıklar, hizmetin Devlet içinde taşıdığı değere göre tesbit edillr» hükmünü getirmekte ve her derece ve kademe için gösterge rakamlarmdan bahsedilmektedir. En düşük gösterge rakamı 50 ve en yüksek göstergt rakamı 1000 olabilir denilmektedir. Böyle müphem bir göstergeden bahsedildikten sonra memurlara ait smıfların tesisi, kademe ve deıecelerin «ygulanması kanundan çıkarıhp Tüzük ve YönetZoelik hükümlerine terkedilmektedir. Tabanı 50 ile tavanı 1000 rakamı arasında birtakım kademeler bulunabileceği tahmin edilen bu çiıelge ile, 20 kat farkı ortaya çıkmaktadır. Memur ayhklarmı en az 50 ve en çok 1000 gösterge• ile ifade etmek şu neticeyi doğurmaktadır: Kat i •ayısı 6 olarak ele alındığmda en az maaş (300) lira olduğu zaman üst kademede bulunan kimsel«r (6000) lira maaş alabileceklerdir. Kanun gerekçesinden anlaşıldığına göre, bu göstergeye göre ortaya çıkacak piramidin en üst kademesindeki yöneticüer ve henüz kesin olarak bilinmiyen görevliler yer alırken piramidin tabanma büyük memur kütlelerini yaymak mümkün olacaktır. Kademeler. sınıflar bu Tasarıda belirtilmemis olduğuna göre kimlerin hangi nitelikte bu piramidin neresine yerleştirileceği ve müktesep haklara ne suretle riayet edileceği, kadroların bangi kademelere intibak ettirileceği ve memurların ne miktar maaş alabilecekleri, ödevleri, haklan. yükümleri hiçbir suretle belli edilmemistir. u suretle Memur Statüleri kanun açıklığından yoksun bırakılmıştır. En az maaş ile en çok maas arasında 20 kat fark bulunması kolayhkla birtakım îhdî muamelelerle büyük adaletsizliklere yol açabilecektir. Bu durumda her memurun hangi şartlarla ve hangi ölçülerle hangi sınıf ve kata ayrılabileceğinin tesbit edilmesi şart olmaktadır. Öbjektif ölçülere göre nitelikler bunun karşısmda smıf ve katlar önceden bilinmelidir. Bu takdirde haksız bir işlemle karşılaşan memur kanundaki açık normlara göre hakkını ilgili mercüer den talep edebilecektir. Bu gün memurların durumları çesitli kanuniarla tesbit edilmiş olmasma rağmen, kanunlarda öbjektif ölçüler bulunması dolayısiyle kanuna aykırı hareketler nispeten durdurulabilmektedir. Memurların kanunlarla tesbit edilmiş bu hakları ellerinden ahnarak Tasarıda yönetmelik tanzimi suretiyle yürühne organlarma terkedilmiş bulunmaktadır. T. C. Anayasasının memurlarla ilgili hükümleri kısmının 1 T nci maddesinin 2 nci fıkrasında 1 «Memurların nitelikleri, atanmalan, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümleri, aylık ve ödeneklerl ve diğcr özliik işleri kanunla düzenlenlr» denilmektedir. Memurların hak, yüküm, aylık, ödenek, nitelik gibi durumlarının belli, açık kanunlarla düzenlenmesi Anayasamızm uyulması şart olan hükümlerinden bulunduğunu kabul etmek gerekir. Anayasamızm bu madde ile ilgili gerekçesinde, «Bu modern âmme hukuknnun memnr statüsü bakımından kabul ettiği esaslara uygun bulunmakta ve tcminafla il?ili hukümlerin ve düzenleyici kaidelerin kanunla gösterileceği belirtilir» denilmek suretiyle âdeta Devlet Memurları Kanun Tasarısındaki bu davranısa dur isareti verilmiıtir. A ysa ki, Personel Rejiminde mevcut personelin " yeni bir kanunda alacakları yerin katl olarak beürtilmesi. kısacası öbjektif kriterler getirilerek hudutlar ve niteliklerin açıkça ortaya konması gerekmektedir. Bu ana prensipin kanundan çıkanlaıak bosluğa terkedilmesi yürütme organına kanun koyucusu niteliğini tanımak demek olur. Başka bir deyimle, bahis konusu madde bu hüviyetiyle yürütme organına normal olmıyan bir yfltki tanımaktadır. Tasarıda öngörülen bu davranıa Meclis denetlemesini de ortadan kaldırmaktadır. Bu hal Anayasanın 117 nci maddesinin ikinci fıkrasındakı hükme tamamen aykındır. Kanunun daimî, herkese açık ve mücerret olma vasıfları memurların garantisini teşkil etmekte dir. Aynca kanunun yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Senatosundan çıkması da esaslı bir garantidir. Bu garantiler bir yana atıhp uygulama organı olan ve politik bir nitelik taşıyan Bakanlıkların idarl tasarruflarma memurlarm ftkıbetlerini terketmek Anyasaya aykın olduğu gibi memurların indi ve keyfi muamelelere mâruz kal malannı mümkün kılar. Meclisten, Tasarınm bu hali ile kanunlaşarak ^'kacağıni tab^nin p*memekteyiz. ayın Prof. Lutfi Duran'ın «Bizde Lâiklik» baslıklı yazısındaki yargısma kırşıt oldu ğumuzdan görüslerimizi açıklı yoruz. Türkiyemizde lâiklik; Batıdaki kadar yerine oturtulmuştur. Ve nüfusumuzun yüzde doksan dokuzu, Müslüman olduğuna göre, Türk ulusu îslâm dinini ka bul etmiı, demektir. Bunun aksini hiç bir kişi söyliyemez. Tabil, müslüman olan ulu«umuzun dinl ihtiyaçların»:hükümetimiı ya paraktır. örrrtğİ»: Çotitkltirımı zın dinini ögrenmesi için Batıdaki gibi ilk ve ortaoiculla rın programlarına din derslerı ko nacak, ölülerimizin dinl measim 1» kalkabilmesi için Batıuaki gibi imamlarımız olacak, ibadet edebilmemiz için Batıdaki gibi camilerimizde hoeaları mız ve imamlarımız bulunacak tır. Bu, din adamlarının yetişme• için d< Batıdaki eibi i tmtm Hatip Okullan, Isıâm Ensütüleri ve llâhiyat Fakıiltele rinin bulunması zaruridir. Bu, di nimizin ihtiyaçlarını da kişiler yapamadığına göre, hükümet yapacaktır. Hükümet ise, bu görevi, Diyanet İşleri Başk^nlığına vermistir. Eğer, dinl kurallarla Türk ulusu idare edilirse, o zaman lâiklik. Türkiyemizden kalkmış o^r. Yoksa, hükümetimizin, müslüman halkın ihtiyaçlarını karşılaması, lâikliği ortadan kaldırmaz. Ve bu sebeplerden dolayı Ana yasamızda, Diyanet Işleri Eaşkan hgının yer almış bulunması yerindedir ve eereklidir. C«rt ile Curt birleşip iktidan ele geçirmeye karar vermişlerdi. Cart Kararhyız... diyordn. Curt tktidar bizimdir... diyordu. Cart ile Curt birbirlerinden ayrıyken bu ise pek eesaretlerl yoktu. Ama bir araya çeldiklerinde birbirlerini azdırıyorlar ve sık sık : tktidar sahiplerine verilmelidir... diyorlardı. Bu Igflara bakan bazı kişiler : Aşkolsun adamlara iyi cart curt ediyorlar... diye baılannı sallıyorlardı. Cart Asın akımlara karşıyız... diye bağınyordu. Curt Memleketi uçurama sürüklüyorlar... diye fery»t •*!• yordu. Cart Reformlar müesses nizamı bozar, piyasayı Orkütflyorsnnuz, milletin size itimadı yok, vatandaş yarınmdan emin değil, bn ne biçim hükümet. bu ne biçim bütçe... diyordu. Curt Millet huzura kavuşmak için kendi hükümetinl b»k liyor... diyordu. Cart ile Curt parlâmento içinde ve dısında durmadan e«rt curt ettiler. Bu cart cart a bakan bazı kişiler : Kimbilir belki de hakları var, eğer bunlar başa geçerUrse memleket huzura kavuşur... diye baslarını »allamaya devam ediyorlardı. Cart ile Curt ne yaptılar, ne ettiler, kimle konustular, kimle anlaftılar, orası bir ayrı iş, ama hükümeti düsürüp başa geçtiler. önce bir protokol imzaladılar. Okuyanlar saştılar. Ve : Hani sizin cart cnrtunnz? Cart ile Curt Siz kâgıda ne bakıyorsunuz? dediler. Sil tatbikata bakın! Cart ile Curt bir program hazırladılar. Okuyanlar gene şasırdı : Cart ile Curt Siz programa bakmayın, tatbikata bakın. Vatandaş tatbikatta görecek bizl. Lâf yok, iş var. Millet hükümetine kavuştu. Huzur geldi. Hukuk rejimi geldl. Kanunsuzluklara paydos. Millet iktidannı buldn. Herkes hurura kavuştu. Cart ile Curt ilk olarak tfitün fiyatlarını ayarladılar. 4M.900 tütün ekicisi ayağa kalkıp Cart ile Curtu Egeden kovaladılar : Bizi tüccara sattınız! Ayol nerede sizin cart curtunuz? Cart ile Curt bozulmuslardı. Tevil etmeye çalıştılar. Ve bir agızdan konustular ki: Halk hükOmetinl bulmuştu. Piyasa iyl gidiyordu. Herkes huzura kavuşmnştn. Kanun hâkimdi. Ama kimse inanmadı. Derken Ege'de bir siyasi partinin toplantısı çapulcular tarafından basıldı. Neredeyse insanlar Sldürülüyordu. Herkes : Yahu nerrde sizin cart curtunuz? Nerede kanun? Nerede nizam? Cart ile Curt gene : Millet huzura kavusmustur. Hükflmetini bulmuştnr. Kanun hftkimdir... dediler. Derken Zonguldak'ta binlerce işçi ayaklandı. Silâhlı çarpışmalar oldu. tnssnlar öldiirüldii. Milyonlarca lira zarara girildi. Tflmen tfimen askerler celbedildi. Şehirtere doğru toplar tevcib edildi. Heyecandan millet birbirine girdi. Herkes Cart ile Curta dönüp : Tahu nerede sizin cart curtunuz? Cart ile Curt tekrarladılar : Millet huzura kavuşmuştur. Hükümetini bulmuştur. Bunlan yapanlar milletini sevmlyenlerdir. Bunları yapanlar komünistlerdir... vesaire. Ve herkes iki hafta içinde olan bitenlere bakıp kararını verdi: Bu memleket artık Cart ile Curt ile ve cartcurt lle idare edilemez. Cart ile Curt Bu Akşamdan İtibaren Sinemasında renkli müzikal film GÜZELLER ARASINDA GIRLS, GIRLS, GIRLS Artistleri: ELVIS PRESLEY STELLA STEVENS Bu filmin Türkçe kopyası çarsamba matinelerden itibaren ŞEHZADEBAŞI YENİ SİNEMADA gösterilecektir. İlâncıhk: 5627 2993 3 4 5 6 Beygir olarak senede 3 MİLYON adet imal edilen bu AMERİKAN motorunu satıcılardan ısrarla araymız ismi B Nuri KIRCIOĞLU F1NDIKIHRRCI asih Inal'ın Sosyal ve Ekonomik olaylar bölümündeki fındık ih racatı dar boğazda yazısını ilgi ile okudum. Bu duruma baş» gelen hükümetler zamanında tedbir almaz da, is oluruna bırakılırss Ordu, Giresun ve Trabzon halkının istikbali yürekler acısı olacağa benzemektedir. Bugünlerdeki Ege halkının sıkıntıh durumu, Karadenizde kendini daha fazla hissettirecektir. Şöyle ki: Yazıda, «bu yılkl fındık rekoltesi 2M bin tondur. 104 bin tonunun zoraki satılabileceği, dünya fındık ihiytacının simdilik 164 bin ton ol duğu ifade edilmektedir» İtalya ve tspanya da araya girdiği zaman du rum vehametini artırmaktadır> denilmektedir. Fındık istihsali yakın gelecekte 400 bin ton değil de, 700 ila 800 I ^ F TECUMSEH' \ 1 I I £ Daima yedek parçası mevcuttur \v ALEM KOLLEKTİF ŞİRKETİ ömerağa Sok. 4/3 Galata İstanbul 44 94 33 Ilâncılık 5617 2992 Nihat ÖZYÜKSEL Iktisatçı Sosyal Sigortalor Kurumu İstanbul Satınalma Müdüriüğünden: 1 Sağlık tesislerimiz 1965 yılı ihtiyacı 177 kalem sıhhl ve tıbbî malzeme kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. 2 Mübayaa 31/3/1965 çarjamba günü saat 15.00 de Müdürlüğümüzün bulunduğu Beyoğlu Balık Pazan Malh Han kat 4 de 1 No. İu Satınalma Komisyonunda yapılacaktır. 3 Mübayaaya istirak etmek isteyen firmalar şartnamesi esaslarma göre hazırlayacaklan kapah zarflannı en geç saat 14.00 e kadar makbuz mukabilinde Komisyon Başkanlığına vermis olacaklar veya ayıu taatte bulunacak şekilde posta ile gondermis olacaklardır. 4 Postada vâki gecikrr«ler kabul edilmez. 5 Bu işe ait sartnameler mesal saatleri dahilinde 1 No. İu Satınalma Komisyonundan bedelsiz olarak temin edilebilir. 6 Kurumumuz artuına. eksiltrne ve ihale kanununa tâbi olraadığından mübayaayı yapıp yapmamakta vey» dilediğinden yapmakta serbesttir. (Baaın 3086/2978) Elektrik Motoru ve Donalımı Satın Alma İhalesi Ankarada 12/2/19«5 ve 14/2/1965 tarihli Vatan ve Yeni Tanin, İstanbulda 13/2/1965 ve 15/2/1965 tarihli Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde yayınlanan ilânımızdaki teklif verme süresi 31/3/1965 günü saat 17.30 a kadar uzatılmıstrr. TttBKİYE ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. (Basın 3678 A. 2009/2977^ İİİİİİİİİİİİİİİİİİİÎIİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİÜ^^^^ E