15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE fKf CUMHÜRİYET 13 Mart 1965 EGİTİM FAKÜLTELERİ Doç Dr. Cavit Orhan Tütengil on hukümet değişikliğinden önce MiUet Meclisine verilen kanun tasarılanndan bıri eğitim fakülteleri ile ilgilidir. Çeşitli yanlan ile millî eğitim hayatunızın her kademedeki mensubuna yakından ilgilendiren hıikümler getiren «Eğitim Fakülteleri Kuruluş ve Kadro Kanunu Tasarısı» nın hazırlıkları, biraz da gizlilik içinde, sürup gitmekte idi. Sayın Dr. Ibrahim Öktem tarafından da benimsenen fikir, uğradığı bazı değişiklıklere rafmen «Kodamanoğlu projesi» diye adlandırabileceğimız temel gorüşlere dayanmaktadır. Bu temel gorüşlerin öğretmen, eğitim uzmanı ve idareci >etiştırilmesini tek kavnağa bağlamak, boylece Turk millî eğitim ailesıni basamaklan arasında geçiş olan ve aynı bütttnün bir parçası olduğu bilincine ulaştıran taze bir hava ile eanlandırmak olduğu bLlinmektedir. Universiteler Kanununun 2. maddesi uyarınca kurulacak Eğitim Fakülteleri, aynı kanunun 3. maddesinde belirtilen gorevlerin yanı sıra, şu görevleri de yerine getirmeyi amaç edinmektedirler. O Her çeşit eğitim bilimleri dalında lisans ve doktora sevıyesinde öğretun yapmak, © Yüksek okullanıj eğitim bilimleri dallannı bitirenlere daha ileri derecelerde öğretim yapmak, © Her dereceden öğretim ve eğitim kurumlarında gorvlendirilecek oğretmen ve öğretim üyeleritıe, ilgili fakulte ve yuksek okullarda kazandıklan ögrenime ek olarak, eğitim mesleğinin gerektirdıği oğretimi vermek, O Ilgılileri, eğitim \e öğretim alanında işbaşında >eliş,tırmeve ve eğitim yonetimine ilişkin gorevlere hazırlanmaya yonelen çalışmalarda bulunmak \e kurslar açmak, © Türk millî eğitiminin amaç, ttke, sistem, yontem ve her çeşit sorunlan ile ilgili araştırmalar yapmak ve bunların sonuçlanm ilgili makamlara ve halk oyuna duyurmak, © Eğitim çalışmalaruu izlemek ve değerlendirmek. örülduğü gibi, tasarımn amaç maddesinde eğitim bilimleri dalında doktora seviyesine kadar varan öğretim, işbaşında yetiştirme ve eğitim vonetimi gorevıne hazırlama, millî eğitim araştırmaları, çalışmaların izlenmesi ve değerlendırılmesı ongorulmektedir. Amaç maddesinın ilk dort fıkrasında ver alan oğrctım çalı^maları içın gırış sartları değışık olup tasarının yenilik getiren hukumlerivle burada karşılaşılıjor. (a) fıkrasına pore ogrenim yapacaklardan devlet olgunluk dıploması ıstenmekte, eğitim enstitüsti çıkışlıların oğrenimleri ise Eğitim Fakultesi Profesorler Kurulunun koyacağı olçuler içinde değerlendirilmektedır. Bunun açık anlamı, fakültedeki lisans oğretimi sırasında eğitim enstitusü mezunlanna, Profesorler Kurulunun takdirine bağlı bir avantajın tanınmasıdır. (b) fıkrasında belirtilen öğrenimi gormek istiyenlerın eğitim enstitülerini bitırmeleri ve fakultenin giriş sınavını kazanmaları gerekmektedir. Burada da bir değerlendirme soz konusudur. Böylcce, eğitim enstitülerinde başlamış bir oğretimin universitede daha ileri bir nitelık kazanması sağlanmış olacaktır ve basamaklar arasında Reçiş gerçeklesecektir. (c) Fıkrasına göre öğrenim yapacaklar fakülte veya yuksek okullardan birini bitirmiş olabilecekleri gibi bu kurumların kayıtlı ve devamlı ögrencisi de bulunabilirler. öğretim fiyelerinin de «eğitim mesleğinin gerektirdiği öğrenımi yapmakla yukumlu sayılmaları» tasarının getirdiği dik Amerikancılık akımı JEOPOLITIK ISTİDAT kate değer hukumlerden bir başkasıdır. Nedense her öğretim derecesi için gerekli sayılan «pedagojik formasyon» imiversitelerde öğretim mesleğine başlıyanlar için şimdiye kadar aranmamakta idı. Çeşitli gorunuşleriyle karşılaşüa gelinen bu büyiık boşluk «oğretmenlık belgesi» ile doldurulmak istenmektedir. (d) fıkrasına gore oğrenim yapacakların giriş şartlan da ozel yönetmeliğinde belırtılecektir. Milli eğitim mesleğinde idarecılık, şahsi takdir veva kayırma ile değil de bu amaçla düzenlenen çalışmalarda gosterilecek başan ile kazanılacaktır, demektır. ğitim Fakultelerindcki öğrenim sonunda alınacak çeşitli belgeler (lisans ve doktora dıplomalan, lisans öncesi diploması, yuksek eğitim diploması, öğretmenlik belgesi, yeterlik ya da kurs belgeleri) ve bunlann sağlıyacağı haklardan sonra öğrenim yapanların kıdem ve terfilerinde uygulanacak esaslar uzerinde durulmaktadır. Teknik ayrıntı özelliğindeki bu maddeler bir yana bırakılacak olursa tasarının getirdiği yeniliklerden bıri olan «Koordinasyon Kurulu» na geçebiliriz. Bu Kurul «Fakülte Dekanımn baskanlığında Profesorler Kurulunca seçilen 4 öğretim üyesi ile Millî Eğitim Bakanhğı Müsteşarları, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve Devlet Plânlama Teşkilâtı Sosyal Plânlama Dairesi Başkanından» kurulmaktadır. Kurulun gorevleri sayılırken «Fakulte bolgesi» nden so~ edilmekte oluşu, üniversite plânında olduğu kadar yonetim duzevinde de millî eğitimimizin baş yetkililerini bir araya getiren Koordinasvon Kurulunun Eğitim Fakülteleri sayısınca Turkiyeyi bolgelere avıracağını ve millî eğitimımizin meselelerine bu bolgeler icinde bir koordinasyon sağuyacağım gdstermektedir. Yerinde bulduğumuz bu tutum, koordinasyon kurullarına, fakülte bölgelerinden Turk oğretmenlerinın de temsilcisi olarak 2 şer iıyenin katılması ile ancak adına uygun bir işleyişe kavuşturulabilir. Tasanda flkoğretmen okullarını bitirenierin fist oğrenimleri konusu da ele alınmaktadır. «Meslekte bütünlüğü sağlamak üzere» kabiliyetli öğrencilere «oğretmen yetiştiren fakultelerin giriş şartlarını kazandırmak amacıvla» gerekli eğitim dıızeni Millî Eğitim Bakanhğı tarafından kurulacaktır. Halen yuksek oğretmen okullarımızın hazırlık sınıflannda uygulanmakta olan sistem boylece kanunî bir davanak kazanacaktır. uşunulduğu ilk bicimde «Yuksek oğretmen Okulu» yerine geçmek amacını guden Eğitim Fakültesinin, Millet Meclisine intikal ettirilen kanun tasansında bugun Türkiyede mevcut oğretmen yetiştirme duzenini aynen muhafaza ettiği gorulmektedir. Eğitim Fakultelerine yüklenen gorevler konusunda bir itirazımız yoktur, fakat bu gorevleri bir dereceye kadar yapmakta bulunan Istanbul ve Ankara üniversitelerine bağlı «Pedagoji Enstitolerı» nin durumu ne olacaktır? Eğitim Fakülteleri, Pedagoji Enstitülerinin gelişmesi suretiyle mi oluşacaktır, yoksa avnı gorev için iki kıırulus söz konusu olamıyacağına gore bir tercih mi vapılacaktır? Bu tereddutlu nokta dışında Eğitim Fakülteleri Kanun Tasarısı sadece bir «kurum» getirmekle kalmıyarak bugün huzursuzluk ve boşluk halinde millî eğitimimizde sıkıntısı duyulan ve yaşanılan bir ortama yeni bir anlayış, ileri bir tutum getirecektir. Bunun içindir ki, temel görüşlere emeği geçenler kadar yasama organları ve kuruluş döneminde bu kurumlarda eörev alacaklar da Maanf tarıhimızde sajgıyla anılacaklardır. MUSTAFA OK S «Devletlerin politikalan coğrafyalarındadır.» NAPOLEON 3eopolitik genel tahlil u yazı ile tarıhi v e aktüel olay lardan faydalanarak Anadolu nun barız bır jeopolıtık ısti dadını tesbıt etmeye çaüşacağız Konuyu, jeopolıtık genel tahlil, kontak uçları, jarımadalar jeopo lıtıgı, Anadolu jeopolıtığınde krı tık nokta, Ikıncı Dunya Harbı son rasının genel karakteri başlıkları altında ıncelıyecek, sonra bır sonuca varmaya çalışacağız. tlk olarak «Jeopolitık mücadele merkezleri» ve>a dığer bır deyımle «Dinamik jeopolitık Bolgeler» uzermde kısaca durraak ıstıyoruz. A B D. nı, Rusyayı ve Komünıst Çıni bu terım altında toplamış bulunuyoruz. Bu memleketler buyuk bır jeopolıtık dınamızme sahıptırler. Dogrudan veya do laylı olarak dunyadakı butun meselelerle ilgıüdırler. Bırbırlenyle dırekt olarak karşı karşıya gelmek istemezler Meselelerın çozü munde sadece bu devletler zor kullanabılırler. Nıtekım, Macar ıh tılâlının Rus tankiarı tarafından ezılmesi, Kubanın Amerıkan zuhlılan tarafından muhasarası ve Tonkın korfezı olaylan ile Komunıst Çın kuvvetlerının Hındıstan sınırlannı tecavuzlerı bunu açıkça gostermiştır. Buna mukabıl, İngılız FTansız muşterek kuman danlığının kanal harekâtındakı ba şansızlıklan da her devletın zor kullanmaya kadır olmadıgını aynı açıklıkla ortaya koymuştur B E !••• ontak ucu terıml İle, doğu ve batı sıyasal potansıyellerı ı nın krıtık temas uçlarıru kasdetmekteyız. Buralarda gizli veya açık devamlı bır «Soğuk didişme» vardır. Her ıkı blok da bu bol geler içın kararlıdır. Mevcut daha bır çok kontak uçlan yanında bız ozellikle dort tanesme onem ver mektejız. Bunlar sıra ile Almanya (Berlin Ucu), Türkiye (Boğazlar ucu), Çin Hindistanı (Vietnam), Koredır. Bunlardan Alman >a NATO'nun derınhğmı, Turkıye Akdenızı ve dolayısıyle NATO'nun yumuşak kamını, Ortadogu ve Afnkayı, Çın Hindistanı (Vıet nam) Endonezya, Fılıpınler, Avustralya ve Yeni Zelanda grupunu, Kore Japonyayı gerisinde saklar. Esasen kontak ucu sayılmalan daha çok bu nıtelıklerinden ılerı gelır Harıtaya bakan ve düşunen her ınsan bunu kolayca farkedebılır. Meseleler sadeleştirıldığı nısbette gerçekler ortaya çıkar Burada dikkatleri uzerinde toplamak istediğimiz nokta şudur: Kontak ucu olarak saydığımız dort memleketten üçü bolunmiiştür. Doğu ve Batı Almanya, Kuzey ve Guney Vıetnam, Kuzey \e Guney Kore Bızce bolunme sebeplerı muhım değıldır. Içınde bulunulan şartlara ve memleketlerın ozellıklerıne gore sebepler değışık olabıhr. Bizim önemle ortava kovmak istediğimiz mesele şudur Kontak ucu memleketler] bolunme istıdadındadırlar. Ba noktada Lehistanın tarihini hatırlamakta büyük dersler var. K Kontak uçları 1 ile tslâm tmparatorluklan, Bızans ile Selçuklar, Osmanlı ve Tımur tmparatorluklan arasında tabıî ve kuvvetli smır hattı olarak goze çar par. Fatıh Sultan Mehmedın düşundüğü jeopolitık bütünluğün batı sınırını Tuna, Sava, doğu smırmı da Fırat teşkıl etmekteydı. Fırat, en nıhayet Bırıncı Dunya Harbınden sonra da genelhkle Fransız, In gılız ısgâl ve nufuz bolgelerinın ve tasarlanan Ermenıstan Devletinın batı sınırını teşkıl edıyordu. Ayrıca Fırat bolgesı çoğu, mılletlerm kaderlerını topyekun değıstiren Kadeş (M O. 1296) Issos (M. O 333), Malazgirt (1071), Otlukbelı (1473), Mercidâbık (1516) Nızıp (1839) gıbı unlu savaşlara sahne ol muştur. (4). Bu tarihî olaylarla dik katleri teksif etmek istediğimiz nok ta şudur: Anadolu Yarımadası Fırat boyunca bolunme istıdadındadır. Burada, Ataturkun olmeden ev vel kesin sonuca bağlanıak istediğı Doğu isyanlannı bolge olarak hatırlatnakta buyuk dersler var. 6 • ••• • «•• D •*•• »••• >•«• «••9 •••• • ••« «Jeopolitık mucadele sahneleri» veya diğer bır deyimle «Statık jeopolıtık bolgeleri» de iıç grup altında toplamak mumkündur. Guney \e guneydoğu Asya ile A vustralya grupu bırıncı bolgeyı, Ortadogu ve Afnka grupu ıkıncı bolgeyı, Guney Amerıka üçuncu bolgeyı, ihtıva eder. Bunlardan Guney Amerıka şımdılık jeopolıtık mucadele sahasının dışında ka bul edılebılir. Kalan Ikı jeopolı tık mucadele sahnesınden bırıncısı yanı, Guney ve Guneydoğu As ya üe Avustralya grupu bir yandan Çın ve muttefikleri, dığer yan dan Amerıka v^ muttefikleri jeopolıtığinın, ikıncl jeopohtik mu cadele sahnesi de bır yandan Rusya ve muttefikleri, dığer yan dan Amerika ve muttefikleri jeopolitığınm tesir, tazyık ve tehdıdl altında görünüyorlar. Yarımada Deopolitiği B Yörüngesine yerleşen ana düşünceler Oğuz Kâzım ATOK vrenın gızlerını çozmeye, doğavı >enmeğ° çalışan bılım ve teknık gucu bir fuzeyı, bır uzay gemısını uzayda yorungesıne yerleştırır. Bılım ve teknıgın son olanaklaıından faydalanan bılgınlerın, teknolo]i ustalarınm kafael çabalarının bırleşımı soncası olarak cısmın dunya etrafında, ya da doğruluğuna bır hedef yonunde >orungesıne yerleşmesı bır uzay başan olçusudur Başka bır deyışle uzaya fırlatılan cısım yorungesıne yerleşınce uzayın derınlemesıne ıncelenmesı, fotoğraflar, sınyallerle durumların saptanması, daha otelere dahnması mumkun olur. Uzaya atılacak cısmın agırlık merkezının çızeceğı yonde ufacık bır yanıltı, atılacak cısmın, atacak aracın yapıcuıda, bıçımınde kıl kadar bır avkırılık atma gucune etkı yapacağından geometrık gerçek behrmez, cısım yorungesıne yerleşmez. Boşluğa yerleştınlecek sun'i peyklerın başarısı da bu olaya bağhdır. Bız bu yorunge olaymı ana duşuncelerın kaderıyle kıyashjacağız. Bır ana duşunce de lâboratuardakı ıncelemelere, degerlendırmelere benzer çıleler ortamında mevdana gelır Tıpkc onun gıbi ana duşuncemn ozu, atma aracı olan bır temele oturtulur, buyuk bır umut ve yurek çırpıntısı ıçınde ateşleme aracından fırlatılır, uzav olayı gıbı başanya erışır, ya da erışmez Ana düşuncenın otekınden ayrımı, elle tutulur bır madde olmaması, uzay boşluğuna des»ıl de veryuzündekı Insanların duşunce, duygu, eylem dunyasına fırlatılmasıdır; bır başka ayrımı da uzay çahsmaiarının ereğı, e\rene sahıp olarak dunya ustu sonuçlara, stratejık favdalara kavuşmakta toplanır. Oysa yeryuzu ana duşuncesinın ereğı salt topluluklara, insanlıga yenı aşamalar, mutluluklar getirmekii birleşır. E (Emekli General) bınlerce ronesans orgusu bır çaba bu Batı otontelerı bugunku duzeylerını bu sureklı çabaya borçludurlar; bırbırmden ornekler alarak ortak usullere, yöntemlere, sıstemlere gıtmektedırler. Büyük karar, küçük karar u«ku yok kı, her ulkede >orungesıne yerles*cek ana duşunler jaratılması ozlenen bırşe\dır Fakat bundan once, dunyanın buvuk eorun larını bırlıkte kavrıyarak yem mutluluklara hep bırden varabılmek ıçm gerı kalmış, az gelışmış ulkelerın kuçuk sorunlar bunalımmdan kendılennı sıvırmaları gerektır Bunun ıçm de bu memleketlerm once msanlığm yuzyıllarm çılesınde bulduğu doğrulara yonelmelen beklenır. Bu da, ana duşunce çabasına benzer dıdınmeler ıçınde topluma uygun en doğruyu bulma uğrunda araştırıcı, değerlendırıcı çalışmalar ıster. Tum anlamıjîa en yoğun, en ustun ve klâsık değerde dehaya gıden ana duşuncelerın ışığmdan kopma ve toplum yaşamında, yonetımınde uygulanan eylemcı usullerı, sıstemleri kabullenmek, daha çok bılınçlı seçışlere dayanan karar ışıdır. Bır karar çağm ve toplumun koşullarını ve sorunlarvnı karşılarsa ısabeth olur Bıze gore seçılmelerı yonunden ıkı tur karar vardır* buyuk karar, kuçiık karar Devletın bıçımını, duzen ve rejun çerçevesinı çızmek ana dış politıkasını smırlamak, ekonomık varlığmı yukseltecek akımlardan en yarannı benimsemek, eğitim sıstemmı kurmak gıbı temel goruşlerı kapsayanları buyük kararlar kutbunda, bunlarm dışında butun ışlerin isabetli ortamını yaratanlan da kuçuk kararlar kutbunda tophyabılıriz. K Mantık ve dil gücü urada uzerinde duracağımız, gunluk ve çevreler örgusu yalın duşunceler değıl, ana dujunceler \e bunlarm yorungesıne yerleşmesı lşidir. Ana duşuncelerın yorungelerıne yerleşmesı demek, toplumu etkılnecek doktrınler doğurması, felsefeler yaratması, sıstemler kurması, yonler açacak pohtıkalar çızmesı, daha şanslı olanlan içın yenı akımlar getırmesı, düzenler çerçevelemesı demektır. Bır ana dusuncemn de yonınge«rne yerleşmesı içın, çeşitli bılım, kültur, teknık dallannm daha oncekılerme benzemıyen engın bır •ezış ve goruş içmde belgeleri, rakamları, temel •onınlan kokunden kavrayan, toplum yaranna ışlemesini bilen derleyıcı, gerçekci bix manükta ve dıl gucünde birleştırılmesi gerektir. Insanoğlunun dunyada en bujuk verımi olan ana dusuncelerın tarıhıne bır bakarsak çoğunun yorungesıne yerıeşemeden taklak attığım goruruz Çünku iyi hazırlanmamış, sağlam bır atma aracına oturtulmamış, bır felsefe yaratmamış, bır hedefi kavnyacak solukta zemın ve zamanı denklı bır olgunluğa erışmemış bır ana dusuncemn sonu başka turlu olamaz. Ne var kı, ınsanoğlunun varlığıIU gosteren ve duşunce gucunu gelışıme, oluşuma goturen dırenci bır an olsun g»\şememış, yeni deBeyler», buluşlara atılmıştır. Bır ronesans değıl, B Buyuk ve küçük kararların da kendı ölçülerınde bır felsefesi, bir polıtıkası vardır. Bız memleketımızın çağdaş uygarlık hamlelermdeki başarısını, devlet varlığını yuceltmeye ve yurutme mekanızmasmı verımlendırmeye etkın olan bu kararlar orgusunu ıyı ışUmekte ve ışletmekte buluruz Sonuç emleketımızin bütun devlet örgütünde, özel kurumlarda, yurutme gücunun her dalmda ve bunlarm personel kadrolarında yenılık ozlemmı yaratmak, ınsanlarının onlerine en iyi usul, kuram, kural, yontem ve sıstemlerın fav dalarını dokmek, onları pratık kurslarla bugunku dunjanm yapıcı felsefesi uzerınde verımh yapmak zorundayız. Oysa bız, buyuk kararlar, kuçuk kararlar ortamında bocalarken, Batı uygarlığı yapıcıhk ve ışler konusunda her gun başka yucelıklere, başka aşamalara gıünektedır. Onun gıdemedığı, çozemedığı, deneylerınde olumlu sonuçlar alamadığı yalnız bır sorun kalmıştır; o da, dun>anm aç ınsanlarmı yeterınce mutlandınüak, dunya olçusunde bır mutluluk ortakhğı yaratmak gıbı bır barış felsefesi kuramaması, bır barış ana duşuncesını bır turlu yorungesıne yerleştırememesıdır. M çüncü Dünya (Tarafsız blok) jeopolıtık butunlukten yoksundur. Kendılennı bir araya getıren sebepler geçıci nıtelıktedır Dünya meselelennın gelecekteki gehşemelerıni tahmine esas alınamazlar. Buna mukabıl kısa vâde11 ve mahdut hedeflı sıyasî plânlamalarda ıhmalı caız değıldır Avrupayi jeopolitik dinamik bölge olarak kabul etmek ilk bakışta daha uygun gorünüyor. Ancak ken di aralarındaki meseleleri halletme dıkçe Avrupanın, Paul Valery'nin de görduğu gibi (1), dinamik bir jeopolitiğe kavuşacağı ınancında değiliz. Bununla beraber, Avrupa jeopolitiğinin buvuk bir potanisyele sahip olduğunu kabul etmek lâzımdır. Bırleşık bır Avrupanın ozellikle Afrıka uzerinde buyuk bir jeopolitik tazyike sahip olacağı ve bu tazyikin muhtemelen Amerıkanınkine paralel ve denk bu lunacağı kabul edilebilir. Bugun artık belırlı bır şekil almış olan jeopolıtık, ıdeolojık, ekonomık ve renk mıllıyetçılığının (şovenizmin) gelışmesıne paralel olarak Bırleşık Kıralıyetın (Commonnealth) jeopolıtık varlığını şanssız gormekteyız Kıtalararası fuze ve nukleer harb konseptıne gore Buyuk Brıtanja ve Japonva adalannm ada olarak jeopohtık değerlerı oldukça azalmıstır Daha genış bır jeopolitik perspektivden üıcelendiğinde, komiınist blokun durumunu «içhat jeopolitiği» veya «Merkez jeopolitiği», NATO, CEVTO ve SE4TO ile teşekkul eden Batı blokun durumunu da «Dışhat jeopolitiği» veya «Çevre jeopolitiği» olarak vasıflandırmak mumkündur. NATO jeopoliti ğı, HEARTLAND jeopolitiği gıbi, kuvveth bır «jeopolitik butünluk» gostermektedır Unlü tarüıçı H G. Wells'te tam ifadesıni bulan (2), jeopolıtıkçı Mackınderde de bır sezgı halmde belıren bu husus, başta Churchıll olmak uzere bugunun polıtıkacılan tarafından da buyuk nısbette anlaşılmış gorunuyor. Geleceğın bırleşık Atlan tık devletlerının kudretı şuphesız çok buyuk olacaktır. SEATO ve CENTO aynı şansa sahıp görünmuyorlar. Batı dunyasının çevre jeopolitiği bır yandan, Komunıst Çın jeopolitiğinin Guneydoğu Asyadan Avustralya kıtasına, dığer yandan, Rus jeopolitiğinin Ortadogu istıkametınden Afrıka kıtasına yonelen tazyık ve tehditlen altında bulunmaktadır. Parmağını bu ıkı bolgeye basmıyan polıtıka cı dunyanın sıyasî nabzını takip edemez. Buyuk meseleler bu bol gelerden beklenmelıdır. u Üçüncü dünya urada dikkatleri tskandmavya, Iberık, Balkan, Arabıstan Hındıstan, ÇınHındıstanı, Kore ya rımadalarının ortak jeopolıtık ozel lığıne toplamak ıstiyoruz. Bu yarım adalardan hepsi ıki ya da daha çok devletın elmdedır. Butünü aynı devleün elınde kalmış sadece iki yarımada mevcuttur. Bunlar Anadolu ve Italya yanmadalandır. ttalya yarımadasının bırleştınlm* sının Machıavellıden beri duşunül mesıne rağmen ttalyan bırlığı ancak 1860 tarıhınde sağlanabilmiftır. tskandınavya bazı tanhlerde bır butun haline gertirılmif olmanna rağmen, dalja. çok Isveç ve Norveç devletlerf arasında, tberık yanînadası XII ncı yuzyıldan berı Port» kız ve Ispanya devletleri »rasınd», Balkan yarımadası, bazı devreler hârıç, uzun yuzyıllar muteaddıt devletler arasında, Arabıstan yarımadası çok kısa lüreler hârıç değışık sayıdaki kıralhkl.r (Snltanlık ve seyhlikler) arasında, Hindıstan tkınci Dunya Harbınden sonra Hındıstan ve Pakıstan »rasmda, Çın Hindistanı XIII uncu asırdan ben muteaddıt kırallıklar, Ikıncı Dunya Harbınden sonra da altı devlet «rasında, Kore Yarımadası Ikıncı Dünya Harbınden sonra Kuzey ve Guney Kore Devletleri ar» sında bolunmuşlerdır. Sadece Anadolu yarımadası XVI ncı asırdan b« n butunu ile Turklerın elınde kalmıstır Yarımadalann nzun asırlardan b« ri devam eden bu ortak ozelliği, bolunme sebepleri değişik olmakla beraber, dikkat çekicidir. Gorüluyor ki, kesin bir kurala bağlanmasa bıle, yanmadalar Jeopolitiğinin bo lunme istidadı taşıdığı inkâr edile mez. Bu istidat, Pasifikteki yarım adalara kıvasla, Atlantik jarımad» larında daha çoktur. Skınci Dunya Harbı sonrasmın Ikonumuzla ılgılı bazı ozellikle ' n uzerınde kısaca durmak ıstıyoruz. Çok sayıda yeni devietln or taya çıkması, millctlerin ikiye bolunmeleri, isyan ve ihtılâHerin art ması, ideolojik harbin hızlanması, soğuk harbin muessiriyetinin son derece artmış olması bize gore tkin ci Dunya Harbi sonrasının hâkim vasıflanndan biri olarak gorünuyor. Omeğın, Almanya, Hındıstan, Çın Hindistanı, Kore, tkınci Dunya Har binden sonra bolunmuşlerdır. Ayrıca, Çın, Çın Hindistanı, Pakıstan, Endonezya, Irak, Surıye, Mısır, Cezayır, lran, Turkıye, Yunanıstan, Macarıstan, Fransa, Arjantm, Kuba, Wıetnam, Kıbrıs. Kon go gıbı 18 devlette ve dığer bazılarında tkınci Dunya Harbı sonra sında muhteiıf derecede olmak uze re ıç harbler ve ıhtılâller olmuştur Ikinci Dünya Harbi öncesinden başlamak uzere ozellikle bugün Jeopolıtık, ekonomık, ıdeolojık ve renk mıllıyetçılığının (Sovenızmın) belırli derecede gelıştığme jahıt olmaktayız. Burada dikkatleri, genel gorunuşu ıübarıyle Ikınci Dunya Harbi sonrasının, ozellikle az gelışmif ülkeler içın, ıhiılallera, ıç savaşlara, bolünmelere elvensii tabıatta olduğu noktasmda toplamak istiyoruz. Esasen buyuk harblerden tonraki devrelerin genellık le aynı tabiatta olduğu görülmektedır. Bu kısmı son zamanlarda jeopolıtıkçilerin dıkkatl* uzerınde durdukları MAO TSE TUNG'un bir cümlesiyle bitirmek istiyoruz. «Tarihte yalnız iki çesit harb vardır. İhtilâl harbleri ve ihtilâllere karsı yapılan harbler.» (5) Ikincl dünya harbi sonrasının genel karakteri Tarih büyuk bir hocadır. önünde diı çöküp derg almasını bilene çok şey oğretmeye hazırdır. Bugun Tiırkiyeyi etkiliyen fikir »kımlannın hepsinin hem bizim sınırlanmız içinde, hem de sınırlarımı* dışında geçmifi vardır. Hiçbir akım, tarihî köklerine inmeden öfrenilmeı, »nl»sılmaz. Türkiyede buçün memleket olarak kendimizi teslim ettlglmis Amerikancılık akımı da Türk tarihıne bakmadan mfinan kavranabilecek bir mesele değildir. Sabahattin Selek'in araştırmalarından favdalanarak bu akımın anlamını ortaya koymaga çalısalım : Atatdrk, Millî Mucadele için Anadoloya geçtifl laman, Türkiyede üç akım çarpısıyordu : 1 Sömürgeciler (Sevr Antlaşmasına boyun eğenler), 2 Mandacılar (Amerikan himayesi istiyenler) 3 Istiklâlciler (Ya ölüm, ya da tam bağımsızlık, diyenler) 1 Somurgecıler • Sarayın çıkarlan çevresinde toplanmış; nsakhfı kabul etmis ve nsaklığm ıriteliği üstdnde dahi tartışmaya giremiyecek kadar kendini ve umudunu yitirmis olan grnptur. Bunlar bugün için bizi ilgilendirmez. 2 Mandacılar : Yani Amerikay» sıfınmak İstiyenler.. Bnnlara «Orta Yolcular» da denebilir. Atatürk Anadolnya geçtiği ısman en giiclfi görünen bu grnptn. Çfinkü memleketin ve tstanbnlun oknmuş yazmıslarından çoğu bu fikirde birlesiyorlardı. Türk okumnsunun kendi millî kaynaklanna güveni yokto. Umodunu yitirmisti. Yabancı bir büyük devletin himayesine nğınmadan, yasama ve iktisadi kalkınma yoluna giremlyecegimiıi savunuvorlardı. Divorlardı ki bnnlar : « A^H bır millet ve devlet haline gelebılmek içın lüzumlu para, ıhtısas ve kudrete sahip değılız. Boyle bir Turkiyeyi ancak Yenı Dunya'nın kabıhyetı vucuda getırebıhr» Bu Amerikancılık akımı Istiklâlcilerin karsısın» iomBrzecilerden de tehlikeli olarak çıkıvordu. Çünkü ılımlı, orU yolca ve sağdnynva hitap eder gibi görunüyordu. Ilikleri gevsemıs, güvenliğini yitirmis, rahatı özlemis oknr • yazar takımı ve varIıklılar arasında cazibe kazanıyordu. 3 tstıklâlcıler • Yani, katkısıı bağımsızlık fikrlnde dlrenenler. Tam adlariyle: Atatürkçfiler!^ Atatürk daha başlangıçts Amerikan himavesinde bir Türklye fikrinin karsısında açıkça cephe almıstır. O, millî kaynaklara güven duvgusunun bir hevkeli gibi idi. Bu tutnmunda Cnmhnriveti kurduktan sonra da en nfak bir taviı vermemistir. Ama Anadoluda attığı ilk adımlardan başlıyarak Amerikanofillerın karsısına bütün gücövie dikilmisti. En yakın arkadasUn arasında bile Amerikanın himavesine girmeyi knrtulns yolo gibi ıavanlar vardı O zamanlar tstanboldaki okumus yazmi" takımının temsileisi olarak Kara Vasıf ve Bekir Sami bevler ve Halide Edip Hanım, Amerikan mandası zomnlnğunun Mnstafa Kemal tarafından kabul edilmesi için çalısıyorlardı. Ba akım çok k«vvetlivdi. Amerika sanki kornyucn bir melek olacak ve Turkiyeyi kanatları altında vükseltecekti. Atatürk, Amerikan bimayesini kurtulus yolu gibi görenlere sn müstehzi snali sordu : « Lehımızde bu kadar serait dermeyanına miissit bulunacak olan Amerıka Hukumetı, bu şekıldekı mandaterhğı kabul etmesıne. yanı buna katlanmasına mukabıl Amerika namına ne gibı favdalar \e menfaatler temın etmıs olacaktır?» Buna karsılık, Amerikancılıjın sözcülüjünü yapan Halide Edip. Mustafa Kemal'e sövle cevap verivordn : « Bır mıllet samımıjetle Amerıka mılletme müracaat ederse Avrupaya gırdıklerı memleket ve mıüetın haynna nasıl bır ıdare tesıs edebıldıklerını go"îtermek ısterler » Amerikanrılar bütün çalısmalanna rağmen Sıvas Kongresinde basan kazanamadılar. Atatürk, Amerikanofillerin mnkavemetini büyük zorluklarla kırmıstır. Bn «Orta Yolcular», Mustafa Kemal'i asırı çdrüsleri vüzünden itham edivorlar, battâ O'na işleri bozan bir dengesiz tözüvle bakıvorlardı. Atatürk. Amerikancılık akımını vendi. Ata'nın yasadığı sflrece bir yabancı devletın koltnk altına sığınmak fikrinl kimse ağzına alamamıstır. Atatürk öldükten sonra Amerikanofiller Amerikava güvenmekten baska vasama voln olmadıgını memlekete kabul ettırdıler. Onları dınlerseniz, Millt Mficadeledeki gibi konustnklarını goreceksiniz : Size dıs tehlikelerden, yabancı yardımı olmadan kalkınamıvacağımızdan, Amerikanın bİ7İm için pek havırlı bir destek olduğnndan söz açacaklardır. tstiklâli tam'ın zamanımızda mümkün olamıvaeafını sSvliveeeklerdir. Yazık ki, Maturk'un karsısında yenilen Amerikancılık akımı. Atatürk'ün olumunden sonra millet olarak hayat üslubamuz haline gelmiştir. 6 Anadolu Jeopolitiğinde kritik nokta nadolunun jeopolıtık v* harb ta rıhınde bılhassa bır husus dıkkatı çekecek derecede belirgın dır. Fırat nehn, uzun asırlar boyun ca Doğu batı istıkametindeki yajılmalara kuvveth tabıl aınırlar ol muştur. Fırat boylan Hurri Mitannı Kırallığından başlamak üzere ıM. Ö. 1400) sıra ile Hıütler» (M. O 1400), Asurlara (M. Ö. 1400), Urartu Kırallığına (M. Ö. 730), daha sonralan Roma ile lran, Bizanj erçeği apaçık görmekte ve Ifade etmekte fayda vardır. llkin, Anadolu kontak ucu olarak, ya runada olarak fiziki yapısı ltibariy le bolunme lstidadındadır. Ikinci olarak da, Ikincl Dunya Harbi sonrası, ozellikle az gelişmis ülkeleri bolme tablatmdadır. O halde, gerek iç ve gerekse dıs politikada «Politika Stratejisi.nin tâyin ve tesbiünde Turkiyenin bu ozelliğini hatırda tutmaya mecburuz. HOMEROS'un dediği gibi «Hâdise olup bittikten sonra akıllı ile deli arasında hiç bir fark yoktur.» YARIN : POLITİKA ve DEVRİM Sonuç Büyük Kaybımız Merhum matematikçi Salih Zeki Beyin ve merhume Racia Hanımın evlâtları, Âyet Sayar, Zeki Sayar ve Faruk Sayar"m kardeşleri Doç. Dr. Cazibe Sayar'ın aziz hayat arkadası, Dr. Yük. Muh. Kaya Sayar v» Berıl Sayar'ın sevgili babalan, Yük. Muh. Omer Sayar'ın amcası, Hesna Ardıç'ın damadı oğretmen Mesrure Anç, Mım, Muh. Ayser Noyan v Yük. Mim, Orhan Noyan Necef Arıç'm enıstelerL İTÜ. Maden Fakultesi kuruculanndan Ord. Prof. MALİK SAYAR 11 mart persembe günü ânl bir kalb krizi neticesi ebediyete intikal etmiştır. Aziz naâşı 13 mart cumartesi gtınu İ.T.Ü. Merkez binasında yapılacak merasun v« Fatıh Camil Şerifinde kıknacak Sğle namazını mütakıp Edırnekapı Şehitligindeki Aıle Kabristanma defnedilecektir. Mevlâ rahmet eylesin. AİLESt Cumhuriyet 2888 A (1) Siyasl Doktrınler tarıhi II Bolüm GASTON BOUTHOUL Sah. 290. (2) Kısa Dünya Tarıhi H. G. WELLS Sah. 167 (3) Asıl Büyuk Dünya WÎLLtAM C. BULLTTT (ABD. eskl Moskova Elçısı) Sah. 115125 (4) Turkıye Tarıhi HAMÎT r* MUHSİN Sah 3 Turkıy» Tarıhı T. YILMAZ ÖZTUNA Sah. a, 24, 28, 31, 46, 57, 63, 75, 78, 79, 81 Tarıh Atlan FAÖC RESfT UNAT (5) Jeopolitik ve jeostrateji P. CELERtER Sah. 92. AVİSO CON MOTİVO A LAS ELECCİONES NACİONALES A EFECTUARSE EL DOMINGO 14 DE MARZO DE 1965, EL CONSULADO AHGENTİNO PERMANECERA ABİERTO ENTRE LAS 8 Y 18 HORAS. (Basın 3508/2852) M EY L İT Çok kıymetli eşim, babamız, ağabeyimlz Kazlıçeşmenin tanınmış fabrikatorlerinden Kaybedişimizin kırkuıcı günü münasebetiyle aziz ruhuna ithaf edümek üzere 14 MART PAZAR günü ikindi namazını mütaakıp Bakırkoy Çarşı Cazniinde Duahan Yahya Eskişehirli ve kıymetli arkadaşlannın okuyacaklan Mevlidi Şerıfe bütün dost. akraba ve dın karde;lenmizın tesrıflerini rıca ederiz. AİLESİ AHMET GALİP KURTAN'I INŞAAT YÜKSEK MÜHENDISI Aranıyor Istanbul cıvarmdaki inşaatta şantiye sefi olarak çalışacak tecrubeli bır Inşaat Yuksek Muhendısine ıhbyaç vardır. Muracaatların: Muhendis rumuzu ile ve mektupla Kısmet Reklâm Mısır Han Beyoğlu adrasıne yapılması. Kısmet: 434'2876 MENKULUN SATIŞ ILANi İ L Â N Netice olarak, ünlii jeopolitikçi Batzelin «Toprağın arzusu» ve 8 mart 1965 tarihinden itibaren yeni adresımizin Mackinderin «HEARTLAND'm fisTaksım Gümüşsuyu Caddesi 26/9 tünluğu ve deniz arzusu» formul Gümüssu Palas ve leri ile Amerikanın benımsediği «Monroe, Atlantik ve açık kapı» yeni telefon numaramızın 44 66 35 doktrınlerinin (3) geleceğin mese I olduğunu sayın müştenlerimize ve ügılılere saygı ile duyururuz. lelerini önemli derecede aydmlattığı farkedılmektedır. Kısaca dene bilır ki, meseleler HEARTLAND Rusva ve ATLANTİK (NATO) jeopolitiği etrjfmda top! ADRES DEĞIŞİKLIĞİ İ «ELHAK» Koll. Şti. Dosya No: 964/294 Talımat ZEYTİNBURNU İCRA MEMURLUĞUNDAN: Bir borçtan dolayı mahcuz, asağıda cın» ve kıymetleri yaalı menkul mallar Kazlıçeşme Meydan Sokak No: 6 da satılacaktır. Birınci artırmanın 15/3/1965 günü saat 1212,30 da yapılacağı, mezkur günde kıymetlennin % 75 üıe istekli bulunmazsa 18/3/1965 te aynı yer ve saatte ikinci artuTna ile en çok fıat verene satılacağı ve Beledıye resimlerinın ahcıya aıt olacağı ılân olunur. 25/2/1965 İCRA MEMEIİU Iira Kr Adet Cinsi Motoru ile komple deri Zımpara makınası 3000 00 1 6000 00 2 Tıransmısyonlu Şertaşı 00 5000 1 Çalışu halde Buhar kazanı 1500 00 1 Deri parlatma makınası çalışu* 5000 00 1 Deri tıras makınası çalısır halde 00 20 500 8 Yeku(Basın 3580'2860)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle