10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AHİFE Aralık 1965 CUMHURtYET • ••••M ve KAIKINMA er yü ünlversrteler açüırken, eğitim ve Bğretim sistemimizin bozukluğunu ortaya koyan ve gün ışığına çıkaran meseleler, tartısma konusu olmakta ve üniversitelere giremiyen öğrencilerin ndamnalan, şikâyetleri, sessiı veya sesli yürüyüşleri son bulunca, meseleler de gelecek yıla kadar unutulmakt» ve ciddi olarak ne bizzat üniver•itelerce, ne de hükümetlerce ele alınıp üzerlerinde durulmamaktadır. Dâva artık üniversiteye giremiyen Sğrenciler problemi olmaktan çıknuş iktisadî ve sosyal kalkınma plânlarının hedeOeri içinde beşeri kaynakların, bu kalkmmayı en iyi bir tarzda nasıl destekliyeceğini tâyin etmek şekline ginniştir. Başka bir deyimle bir bütün olarak eğitim sistemi dâvası olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Binaenaleyh eğitim sistemimizi tümü ile ele alınıp yeniden gözden geçirme tavsiyelerine kıüak vermek gerekmektedir. ok eski yıllardanberl bir kısım ürtisatçılar tarafmdan eğitim ve öğretimin, iktisadî ve sosyal gelişmenin temel vasıtalanndan biri olduğn kabul edilmiş ve eğitim için yapılan masrafların en hayatî yatınmlar arasmda yer aldığı söylenmistir. Şimdi her tarafta, milletlerin modernleşmesi, beşeri unsurların ve kaynaklann yeterlik derecesine dayandırılmaktadır. Şüphesİ2 sermaye, doğal kaynaklar, milletlerarası ticaret ve dış yardımlar iktisadî ve sosyal gelişmelerde tesirli roller oynamaktadırlar. Fakat bunların hemen hiç birisi beşeri kaynaklann nitelifi, yetişmişliği kadar öneml haiz değüdir. EğiTiN SİSÎEMİMİZ Prof. Dr. Cahit TALAS sosyal bflimler öğretimini geliştinniştir. Bnna mukabil fen ve teknikte yukarıda da belirttiğimiz üzere ihtiyaçlarının ancak yansına karşı koyabilmektedir. Türkiye luzumundan fazla hukukçuya sahiptir. Fakat hâlâ da hukuk fakültelerimiz en çok öğrenci kabul etmekte rekor kırmaktadırlar. H TATBiKi KOMUNiZM Sadi KOÇAŞ Senator azariyesini başlıca Marks ve Engels gıbı meşhur komunıst lerın fıkrınden alan Lenm ve arkadaşları tarafmdan Rusyada bır ıhtılâl sonunda tatbık mevkııne konulan ve muhtelıf liderler tarafmdan, bırçok memleketlerde muhtelıf goruşlerle zajnammıza kadar devam ettırılen bu ıhtilâlcı sosyal ve iktisadi sistem hak kında soylenecek ve yazılacak pek çok şey vardır. Bu husustaki butun goruşler elbette kı bır makale ıçıne sığmaz. Bu yuzden bız sıstemın faraziyesı uzennde durmayacak, nasıl tatbık edıldığmi ve bu tatbıkattan ne elde edildiğıni ıncelıyeceğız. Bır zamanlar, Orta ve Doğu Avrupada çeşitli rejımlerin tatbıkatına sahne olan medenî, az veya çok kalkmmış, hayat standardlan oldukça yüksek bazı hür ülkeler vardı. îkinci Dunya Savaşında uğradıkları Nazi istilâsmdan kurtanldıklannı sandıklan bır sırada, tam yerinde tâbiri ile, bir alicengiz oyunu ile etrafları demirperde ile çevriliveren bu ülke lerın hemen hepsinde bir süre yaşadık. hallerini gordük ve etüd imkânı bulduk. Fıkirlerimiz bu süre zarfmdaki müşahedelerimizin neticesidir. İhtiyaçlann istikameti inaenaleyh üniversitelerimiz geleneksel durum'lannı, sistemlerini gözden geçirmek ve memleketin ihtiyaçlanna göre örgütlenmek mecburiyetindedirler. Bu ihtiyaçlann istikameti ve mahiyeti büinmektedir. Şoyle ki, O Üniversitelerimiz fen ve teknik kollara öncelik tanımalıdırlar. Q Sosyal bilimler alanında kemmiyetten ziyade mutlaka keyfiyete önem verilmelidir. Politika mülâhazaları üniversiteleri makul ve rasyonel olmryan gelişmelere zorlıyabüir. Universiteler bu nevi zorlamalara kesin bir şekilde mukavemet etmelidirler. Politikacılar için bu zorlamalar cazip olabilir. Fakat memleketin ihtiyacı olan beşerî sermayenin vasıflan bakımından çok zararlı sonuçlar doğurabilir. Q Lniversiteler kendi bünyeleri içinde ve fen ve teknik bilimler alanlannda araştırma enstitüleri ve lâboratuarlar kurmaya birinci derecede önem vermelidirler. Araştırmaya dayanmıyan bir öğretim artık az faydah oLmaya başlamıştır. Q Yüksek Öğretimin fen ve teknik kollarına iyi yetişmiş öğrencilerin gelmesi için, liselerin fen bölümlerinin programlannın yeniden gozden geçirilme» sine, matematik, fizik ve kimya öğretiminin geüştirümesine, yeni programlann hazırlanmasına ve fen Iiselerinin kurulmasma universiteler katümalı ve önayak olmalıdırlar. Q Nihayet, universiteler kalkınma plânlanna muvazi olarak ve bu plânlarla ahengi ve irtibatı tesis edilmiş uzun vâdeli gelişme plânlanna sahip olmalıdırlar. Gelişi güzel, hiç bir esasa dayanmıyan «Üniversiteye giremiyen ögrencl kalmadı» mülâhazaları ile hareket etmekten kurtulmak için, ilgili kuruluşlarla da irtibat tesis ederek çahşmalara zaman kaybetmeden başlamak lâzımdır. Gelişme plânlanna göre örgütlenmiyen, on yü, on beş yü sonra memleketin stratejik beşeri sermaye ihtiyaçlanna nasıl cevap vereceğini bilmiyen ve ihtiyaçlan gözönünde bulundurmıyarak dengesiz büyüyen üniversiteler kendilerinden beklenilen faydayı ve hizmeti sağUyamazlar ve gerçek fonksiyonlanndan geniş ölçüde uzaklaşmış oIurlar. Böyle üniversiteler pahahya raal olan üniversitelerdir. Sınıflarda öğreneuıin kaynaştığı, hoca • öğrenci münasebetlerinin yalnız takrire ve dinlenmeye dayandığı, araştırmalan, lâboratuar tecrübeleri ve görgüleri hemen hemen sıfır civannda olan öğrencilerin çoğunluk teşkil ettiği yüksek öğretim, geniş ölçüde hedefinden uzaklaşmıştır. B Ni I Ç Bugünkü durum ürkiyenin bugünkü eğitim ve öğretim sistemi kalkınma ve geleneksel bağlanndan kurtnlmak lstiyen bir ekonominin ihtiyaçlanna cevap vermemektedir. Bu sistem, modern ekonominin ttıtiyaçlaruu karşüayanuyor. Bu sistem, özellikle modern ekonominin ve teknolojinin, talep ettiği nitelikte ve nicelikte her kademede yetişmiş bir işgücü teskilini de mümkün kümıyor. Bugünkü orta öğretim, ekonominin ihtiyaçlanna göre ayarlanmamıştır. Liselerimiz hâlâ daha ziyade üniversitelerin sosyal bilimlerine öğrenci hazırlamaktadır. Fen ve teknik alanlannda ihtiyaçlar her yü birikmektedir. Beş yülık plân 1967 yılında sona erdigi ve yenisi yürürlüğe girdiği zaman, her sahada, fakat özellikle mühendis, mimar, matematikçi, doktor, orta öğretim hocası ve üniversite öğretim üyesi bakımından büyük bir açıkla karşı karşıya kalınacağı bilinmektedir. u halde bugünkü öğretim sistemüniz iktisadî ve sosyal kalkmmayı destekleyici bir nitelikte değildir. Böyle olunca da beş yülık kalkınma plânının. hedeflerine ulaşması mümkün olamıyacaktır. Şimdiki durumu ile eğitim sistemimiz ekonomi üzerinde daha ziyade bir yük ohnaktadır. Binaenaleyh kısmen israf mahiyetini taşımaktadır. Beş yüJık plâmn kalkınma hızı hedefine ulaşamamış olmasının nedenlerinin başmda, yatınm hacmi kifayetsizliğinden ziyade, her seviyedeki yetişmiş beşeri sermaye kıtlığı rol oynamıştır. Bugün» kü eğitim sistemi içinde orta dereceli teknik öğretim, ihtiyaçlann yansına bile cevap verememektedir. Aynı sistem devam ettiği takdirde 1977 yıhnda ekonominin ihtiyacı olan orta dereceli teknik personelin yalnız üçte biri karşüanabilecektir. Bu durum yüksek öğretimde de mevcuttur. kurbanlan arasında yer almıslar dır. Bu usul, komumzmın yerleşmesinde değışmez bır prehsıp halını almıştır. Yazımızı uzatmamak ıçın buna aıt fazla mısal vermijeceğız. Buna aıt misallerı bu ulkelerden hayatlan pahasına hur ulkelere kaçan kimselerin hür dunyada nesrettıklerı eserlerde bol bol bulmak mumkundur. Bu gun en fakır memleketlerde bıle luks sayılmayan en zarurı ihtiyaç maddeleri, bu ulkelerde yıllarca luks eşya olarak dahi bulunamamıştır. Meselâ, saat bunların başında gelır. Cemiyet oylesine allak bullak olmuştur kı, aılenin en yakın fertlerı bıle bırbirlenne ıtımat edemezler. Rejım aleyhine evde bır soz sarfedılmışse, evın reısı, eşini veya oğlunu ihbar etmediği takdirde. onların kendisini ihbar edeceği evhamı içinde ve tabıt onlardan evvel davranıp, ihbar etmek gayretı peşındedir. Ama derler ki, «Biı sansyilesiyoruz. Bir gün refaha kavuşacağız. Şimdi bnlamadıklannın o zaman bol bol bulacaksınız.j> Doğru. Zaten ümıt olmazsa insan yaşayamaz ki... Nazanyatı nasıl tarif edilir, nasıl tahlil edilir, nasıl kıymetlendirilir bilemem. Fakat komünizmin tatbikatı budur. Bu müşahede bizim görüş ve anlayışımızın neticesidir. Rejımın bizim cemiyetimizdeki yerini ve tatbik kabiliyetini belirtebilmek için sadece bır fikır verir. Yoksa hiçbir memleketin ıçişlerine karışmak nıyetınde değiliz. Bızım için bu kadar tehlikeli saydığımız bu halı, tabıî ve uygun bulan cemiyetler ve kişiler var ise, onlara söyliyebileceğımiz tek söz, dünyada gidilip yaşanabılecek komunıst ulkelerın mevcut olduğunu hatırlatmaktan ıbarettir T •«•• •••a dele edilemiyeceğine kaniiz. Zira bu şekilde tezahur eden bır faalıyet, cemıyette komunızme karşı bır merak ve tecessüs uyanmasına sebep olur. Her onüne gelene, dünya yıkılsa komünist olmasına veya aldanmasına imkân olmayan, hattâ mem lekette büyuk kıtlelerın sevgı ve itımatla bağlı olduğu, dunya çapında tarıhi devlet adamlarma, sıyasi partilere komünist damgası vurmak, bu tehlikeli akımı vatandaş gozünde yumuşatır. Hattâ bazan, bir ölçü içinde, muteber hale dahi getırebilir. Komünist propagandacılanmn en çok istedikleri husus da, bir memlekette bu havayı yaratabilmektir. Bu yuzden, bu yola sapan, sözde komünizm mücadelesi yapanlann hepsmin samimî komünist düşmanı olmadıklan bir gerçektir. Aralannda hakikaten komünist düşmanı, fakat komünizmle nasıl mücadele edileceğini bilmeyen sâf ve temiz vatandaşlar kadar, usta komünist propagandacılanmn da bulunabileceğıni daima düşunmek lâzımdır. Ne yapmalı? u fikrin yanısıra, «Biz Müslümanız, Mııslümanlık komunizme mânidir. Bizim halkımız komünist olamaz fikri, hem yanlış, hem de tehlikelidir. Sosyal ve iktisadi bir sistem ve bilhassa daima halkm isteğı ile değıl. sılâh zo •••• •••• B Mutlak müsavat ve adalet omünizm nazarıyecileri ve ilk tatbıkatçıları, ortaya sosyal adalet sloganı ile çıkmış, hattâ bu ıfadenın dahi kapsayamıyacağı, mutlak bir musavat ve adalet vaadınde bulunmuşlardı. Sıstemın felsefesi ve nazarıyesı bu cazip fıkre ve bilhassa aşırı vaadlere istinat ediyordu. Hâlâ, bunca yıllık tatbıkata rağmen, sıstemin taraftarlan propagandalarında bu cazip sloganı bırakmamışlardır. 5 K Yeni üniversiteler sorunu lllürkiye nüfusuna nazaran yüksek öğretim ba" kımından çok fakir memleketlerden biridir. Halen yedi üniversite içinde 31 fakültesi vardır. 19351965 yülan arasında öğrenci miktan sekiz defa artmıştır. Fakat asü artış sosyal bilimler dalında ohnuş ve 1935 • 1962 devresinde öğrenci adedi on üç misli çoğalmıştır. Buna mukabil aynı devre içinde öğrjtim üyesi sayısında yalnız beş misli artış ka/dedilmiştir. Bu, geüşmedeki dengesizliği gösteren durumlardan biridir. Bu durum, üniversite ög*etiminin içinde bulunduğu şartlann ve öğretim seviyesinin tehlikeli bir şeRHde düşme eği» lirnl iŞffie girdiğini gos^enBektedir. Btna«ntle>It" öğretim üyesi kifayetsizliğinden ötttrü halen kurulmuş veya kurulmakta olan üniversiteler dahi çok gayri kâfidirler. Yedi üniversiteden halen dördü de ancak kuruluş halindedir. n ir üniversite kurmanın pek çok şartlan vardır. " Fakat bu şartlann başında nitelik ve nicelik bakımından öğretim üyesi şartı gelmektedir. öğretim üyesi meselesi bir plâna göre önceden bazır bir duruma getirihneksizin yeni universiteler açılmasına tevessül etmek ibtiyatsızlıktır. Üniversite öğretim üyesi yetiştirmek uzun zaman istemektedir. Barajlar, yollar, fabrikalar ve binalar yapmak için bir kaç yıldan fazlasına lüzum yoktur. Fakat bir üniversite öğretinı üyesinin yetismesi için yüksek öğretimden sonra 1015 yü gerekmektedir. Yeni üniversitelere ihtiyaç var. Fakat artık plânsız hareket edemeyiz. Öğretim kadrolarmı önceden hazırlamadan üniversite açamayız. Açılacak üniversiteler memleketin her sahadaki uzun vadeli ihtiyaçlanna cevap verecek nitelikte olmalıdırlar. Şu halde, beşerî kaynaklann plânlanma«ı dı ^n azından üretim faktörlerinin plânlaması ludar onem kazanmış bulunuyor. ••• ••• ••• • •• • •• ••• • •• Komünizmle enüz bulaşmış bile olsa, komünizmle mücadele etmek zortmdayız. Ancak, komünizmle mücadele deyince, biz bundan halen birtakım sorumsuz, bilgisiz, kl 9 i a e l g ^ " Peşindeki, sozsiz, hattâ zararlı mücadelelerini anlamıyoruz. Aksine, öyle her önüne gelene komünist damgası vurmak, kaba kuvvet gösterileri yaptırmak, yetkisiz kişilerin bu mücadeleyi bir iç politika oyunu ve vasıtası haline gctirmelerine imkân vermek suretiyle komünizmle aslâ muca ru ile gelen bir rejime, dın yolu ile karşı koymak fıkri, eğer bir demagojı veya ard fıkirler taşıyan bir uyutma taktiği değil ise, en azdan bir gaflet alâmeti, bir saf=atadan başka bır şey olamaz. Bu iddianın tatbikatta da hiçbir değen olmadığı, birçok koyu Müslüman cemaatlerin zorla komünist olduktan sonra, kuzu kuzu bu rejime itaat etmeleri ile de fiilen sabittir. Komünizm mücadelesinde muvaffak olmanm yolu, işi bilgisiz, yetkisiz maceraperestlere ve politika komisyoncularına bırakmak değildir. Devletin, ilmî ve teknik bir faaliyetle, komünist propagandacüanna imkân ve fırsat vermemesi; vatandaşı aynı sistem dahllinde uyarması; ve nihayet sosyal adaletisiiratle tahakknk ettirmek soretl^4v, milletln bu hastalığa karşı aşılanması, komünizme kar?ı yegâne ve en müessir mücadele sistemidir. • Dört genel müdür Türkiyede günün konusn haline gelmistir • Bu dört genel müdür şunlardır : S Turkıye Petrollerı A. O. Genel Müdürü îhsan Topaloğlu. • Petrol Ofıs Genel Muduru Kenan Onat. Ş Etibank Genel Muduru Tahsın Yalabık. Zıraat Bankası Genel Muduru Âkıl Kıtapçı. Basbakan, bu dört Genel Müdürün değistirilmesi meselesini kendisine soran gazetecilere : « 120 tane genel mudur var, onlarla neden uğraşmıyorsunuz da, bu dort mudurle uğrasıyorsunuz ..» demiş. Bu sorunun soyut cevabı : Siz bu dört genel müdürü görevlennden «zaklastırmak istiyorsunuz da ondan dır. Ancak bu soyut cevabın arkasına dünden gelen ve bugüne yüklenen bir dâvayı da eklemek gerekir. Elbette devletin hiçbir gene) müdürü koltuğuna ömür boyu oturmamıstır. Zamanı gelince, hataları görülünce. kanunlann verdiği yetki çerçevesinde değiştirilebilir. Bazan bir genel müdürün değistirilmesi halkoynnda hiçbir tepki yaratmaz. Nitekim Emnıyet Genel Müdürü Ahmet Demir'in görevinden alınıp. yerice Hayrettin Nakiboğlu'nnn yerlestirilmesiyle kimse ilgilenmedi. Gazetelerde üç dört satırlık bir haberdı bu olav Ancak adı geçen dört genel müdürün değistirilmesi, bugünkü Türkiyede çok büyük bir anlam tasır. Türkiyede sömürücü yabancı sermayeve karşı devletin ve milletin haklarını savunan birer bayrak haline gelmis isimlerin üstünde titizlikle durmak ve sırası geldiğinde onları savunmak her Türk vatandasının görevidir. Bugün Türkiyede memleket dâvalariyle ilgilenen herkes biliyor ki, memleketimize gelen yabancı sermaye ve yabancı şirketler hesapsız. kitapsız kâr pesindedirler. ö v l e olmaları tabiîdir. Yabancı bir ülkeve yatınm yapmak ancak büyük çıkarlann kokusunu duyanlar için çekicidir. Nitekim 1950'den sonra vabancı sermayevı Türkiyeye mühürlü mumla davet etmısızdır. Ve bu mühür bizimdir ama, mum Amerikan mumndur. Nitekim Yabancı Sermave Kanununu Mr. Randall hazırlamıs, biz mühürlemişiz. Petrol Kanununu Mr. Max Ball hazırlamıs, biz mühürlemisiz. Madenler Kanununu Mr. Ely hazırlamıs ve tam biz mühürliyeceğimiz zaman bu vatanın uyanık çocukları : Yeter artık demisler. Mühürlü mumla yapılan bütün çağnlara rafmen Türkiyeye gelen yabancı sermayenin devede kulak oldnğu da ortadadır. Gelenler de, bir koynp on kazanmak üstüne yürüvorlar. Bu dnrumda yabancı sermayeve taraftar olan vatandaşlann bile yabancı sermayevi kontrol altmda tutmak yolunda titizlik gösterecekleri muhakkaktır. Devlet kadrosundaki sorumluların ise bu konuda gösterecekleri gevşeklik yetkilerini Türkivenin alevhine kullanmalan demektir. Baska devisle. görevlerine ihanet etmeleri demektir. Yukarıda kı genel müdürlerin Türk petrol ve maden kavnaklannı değerlen dırmek konusunda nasıl bir mücadeleve çiristikleri halkoyunun bılmedığı bir mesele de&ildir. Türkiveve kancavı atmış yabancı büvuk şırketlerin türlü ovunlannı ortava çıkaran, memleketin mentaatlerını koruvan bu çenel madflrlerin detistirilmesi için Ürçüplü bukumeti zamanından beri çevrilen çeşitli manevralar da halkoyunun bılmedi^i bir mesele defildir. . ? ' . ! " * B a n k a s ı G e n e I Mödnrü Âkil Kitapçımn dnmmu ise daha oeihsıktır. Seçim öncesinde seçim yatınmlanna «Hayır» demekten ve namuslu davranmaktan baska bir suçu yoktur Âkil Kitapçı'nm Dunden buçüne nzanan çeşitli olavlar hatırlanırsa Dörtler olaymın gercek çizgilrri hiçbir itiraza ver vermivecek biçimde ortava ç.k.vor B,r vabanc, petrol sirketi adam.nın gİ7İİ mektubu bundan a lll'ni I . 0 " C ' »a S , n i mızda vavmlanm.stı. O mektupta yabanc. t petrol B Z sırketı ç kodamanlarına su tavsiye ediliyordu • ı k a r 'anmı"n f ciw7 ™ ştırmek gerekir 5ürutulmesi için Petrol Ofisin yöneticılerını tırmek Dörtler! l c r eder çıbı K yola "Slln e f e n d i | J bır faS girmişlerdir. tcra a ^ mezler cakfr " * Ç ettiğinj bizimkiler Üniversitelerimiz rta eğitim ve öğretim gistemimizin bünyesi ve felsefesi ister isiemez yüksek öğretimi ve üniversitelerimM de tesirleri altına almış bulunuyor. Her şeyden önce üniversitelerimiz, beş yülık kalkınma plânımn öngördüğü nitelikte ve nicelikteki stratejik beşeri sermayeyi yetiştirecek, teşkil edecek şeküde örgütlenmemiştir. Universitelerimizin iktisadî ve sosyal kalkınma ihtiyaçlarımıza ayarlanmış program ve plânlan mevcut değildir. Bu alanda üniversitelerimiz Ue Devlet Plânlama Teşkilâtı arasında hiç bir işbirliği olmadığı için, her yıl üniversitelerin çeşitli fakültelerine aynlan kontenjanlar, memleketin ve kalkınma çabalannın ihtiyaçlan bakımından anlamsız bir mabiyet taşımaktadır. t'niversitelerimiz daha ziyade orta eğitim sistemimizin tesiri altmda sosyal bilinüer alanında kemmi bir gelişme seyri içine girmişlerdir. Orta öğretim sistemi daha çok liselere dayandığı için buralardan mezun olan öğrencUerin çoğu, yüksek öğreninüerini sosyal bilinüer alanında yapmaktadırlar. Bu suretle Türkiye ihtiyaçlarının üstünde KS • ••ı • •3 O • ••I • aaı • aaı • aaı aaaı Bu nazanyeyi bız muşahedemizle karşılaştıracak ve bir hükme varmaya çahşacağız. Sosyal adalet nedır? Hangi ölçuler içinde tatbık imkânı vardır? Bız bu hususu mutaakıp yaîtımıâda ınceliyeceğımız için, o"' kuyuculanmiz *d?"mukayeselerini yazılanmızın tamamını okuduk tan sonra yapabilecek, bizim hükmumuzu de yazımızın tamammda bulabıleceklerdir. Bu gunkü yazımızla sadece komunıst ulkelerde ne gorduk, yukarıdakı nazarî vaadlerın tatbikatı nasıl yapılabılmış, ve ne sonuç sağlanabılmıştır 9 sorularına cevap vermeye çahşacağız. I Hi mücadele Ama biçbir suçn olraıyan. genel müdürler hiçbir sebep yokken degiştirilevenlmis yetkiler, hnkuk prensiplerine uygun kul VsMİk d e D5rtler dâva e s.n,n en ac.kTnfc ?"ll** l^'l™* "^ " V B t a " b 8 n ö n d e hi açıklamas, şöyle ola " Basbakan Süleyman Demirel, bundan bir yıl evvel bugünlerde ihZL?I lerı aDancı şırketJerın somürmesine karsı duran GPTIPI M,M u",mUmesslH i d l B l r yü ^ n " bugün iktıdara ge » o maddi Mr olaydır. Ve bir ketinıesitre'Mle Mmse itinw edemet. YARIN SOSYAL ADALET • •••••••••••••••»•••••ı'•••••••••••••••••••••••••••••••a ELIM BIR ZİYA EmekU Büyükelçi Vasfi Menteş ile Fatma Menteş'in kızı, Nü Menemencıoğlu'nun annesi, Rıdvan Menteş'in kardeşi Zoraki demokrasi ejımın taraftarlan demokrasıyi bıle kımseye bırakmak ıstemezler Bu yuzden ısımleri •Halk Demokrasısı» dır. Ama açık bır gerçektır kı, bu rejım hiçbir memlekete halkı ıkna yolu ile, janı demokratık usullerle gelmemıştır. Bır harb sonunda, bır ışgalı mutaakıp, bu rejımın taraftarlannı destekhyen sılâhlı ve çok defa yabancı bır kuvvetın mudahalesi sonunda bu rejim getınlmış ve aynı yollarla yerleştırılebılmıştır. Hemen behrtelım ki, böyle demokrasi olmaz. R BERCİS MENTEŞ 5 Aralık 1965 Pazar günü vefat etmiştir. Cenazesi bugün öğle namazmı müteakip ŞişU Camiinden alınarak Feriköy aüe kablistannıa defnolunacaktır. DEVIET İŞLE1MEIERİHİH ÖZÜ SEKTÖRE DEVRİ Suat ARAY yiklere rağmen hiç bir iktidar hiç bir işletmeyi elden çıkarmaya razı olmamış veya cesaret edememiştir. Bir karma ekonomi esasına dayanan bugünkü plânlı devrede: O Devlet sektörü plân kararlanna aymay» mecbur olduğu halde tamamen serbest olan hususî sektörün plânda talepleri üzerine kendilerine ayrüan sahalardan önemli bir kısmına yatınm yapamaması dolayısiyle bunlardan bazüan devlet sektörüne vazife olarak yüklenmektedir. & Karabuk tesislerine talip olan hususî sektör, aynı mahiyette olan Ereğli Demir ve Çelik Şirketinin sermaye çağnsına senelerce cevap vermemiş veya verememiştir. O Devletle müştereken kurmaya talip olduğu bir çok sanayi tesislerinde devletin, sermaye hissesini tamamen ve peşinen yatınnasına rağmen hususî sektör kendi hissesini senelerce yatırmamış. neticede devlet sektorü bu hisseleri de satın almak mecburiyetinde kalmıştır. u sermaye sartlan içinde bulunan hususî sektörün mutlaka devlet işletmelerini almaya talip olmalarını ancak şu mantık sUsilesi içinde çozümlemek mümkündür kanısmdayız. O Hususî sektör defter kıymeti gibi çok düşük bir bedelle bu işletmeleri devir almak arzusundadır. O Hususî sektör bilhassa dokuma sanayi! gibi kendisine büyük ölçüde rekabet eden devlet işletmelerinin rekabetini bertaraf etmek için bunları satın almak arzusundadır. & Yine hususî sektör devletin girdiği ve fakat tek başına kaldığı Sunğipek, Selüloz, Demir Çelik sanayii gibi daha uzun müddet muhakkak kârlı olacak iş sahalannı devlet elinden alarak bir nevi tekel kurmak hevesindedir . Plânlı devrenin bütün yükleri omuzlanna yüklenen ve yapacağı tasarruflan yine kamu yararma olarak plân yatınnüanna tahsis zorunda bulunan devlet sektörünü kârb işletmelerin kârlarmdan mahrum ederek yatınm zorluklanna maruz bırakmaya hiç bir tedbirli devlet adamınm karar verebüeceğini tahmin etmiyoruz. Diğer taraftan, hiç bir yatınm tehdîdine ve zorunluluğuna maruz olmıyan hususî sektörü «HAZIR, KÂRLI İŞLETMELER ALICILIĞINDAN» vazgeçerek plân içi veya dışı herhangi bir sahaya «YARATICI» olarak katümalanm taysiye etmekten de kendimizi alanııyonız. • • ••I • ••I • ••I AKBANK ŞUBESI HİZMETİNİZDEDİR Bu şubede Hesap açtıranlara ^ Kısmet 512 14862 TOSYA KERMES Zengin KERMES, Şişli Terakki Lisesi tesisi mezunlan yararına 11 aralık 1965 cumartesi saat 14 de açılacaktır. Giris serbesttir. Adres: ŞişU Terakki Lisesi Tesisi Nişantaşı Cumhuriyet 14847 " ktisadî devlet işletmelerinin hususî sektöre devri zaman zaman, ve bilhassa iktidar değişüdikleri esnasında, bahis konusu olmuştur. Tatlı bir seçim propaganda maddesi olduğu için 1950 denberi «devır» bir slogan halinde seçimlerden önce ortaya atüır, fakat yine 1950 seçimlerinden sonra olduğu üzere tahakkuk etmez veya edemez. Çünkü Türkiyede iktisadî devlet işletmeleri satın almaya talip mahdut şahıslar haricinde bütün memleket halkımn hassasiyetle bağlı olduğu kamu varhklandır. Bunların kamu varbğı olmaktan çüiarümasmm doğuracağı kompükasyonlar ise her iktidann kolay kolay, hattâ hiç de, göze alacağı hususlardan değildir. Bu vesile ile Türkiyede iktisadi devletçüiğin çeşitli yönlerden arzettiği bazı hususiyetleri belirtmek isteriz: O Türkiyenin iktisadi devletçiliği doktrinel değildir. Bu sistem tamamen bir mernleket zarureti olarak tahakkuk etmiştir. Filhakika, Istiklâl Savaşından sonra hukümet, (Ikı tesvıki sanayı kanunu ile) hususi sermayeyi sanayi kurmaya teşvik ettiği halde, bu sektörün mevzua iltifat etmemesi üzerine memleket kalkmmasımn mutlaka sanayileşme ile kabil olacağı verisine dayanarak sınai tesis kurma yoluna girmiştir. O Devletçiliğimiz asla inhisarcı değildir ve girdiei hiç bir sanayı hususî teşebbüse kapamamıştır. O Devlet hiç bir zaman hususî sektörün memleket ihtiyacım karşüadığı sahalara adımını atmamıştır. O Devletin gırdiği sahalar, hâlâ dahi, memleket ihtiyacım yüzde yüz karşılar durumda değUdır. (Enflâsyomst bir vaziyet arzettiği belirtilen resmi ve hususî sektör toplum dokuma sanayiinde günde 2 veya 3 vardiya gibi forse bir çalışma temposu ile faaliyette bulunulduçu halde artan kapasite, artan nüfus ve satın alma gücü karşısmda devamlı bir stok fazlahğına sebep olmamaktadır.) evlet işletmeleri kuruluşlanndanberi bu şartlar içinde çalışmakta iken 1950 seçimlerini müteakip işletmelerden bilhassa Demir ve Çelik, Selüloz, Sunğipek, Merinos Yünlü, NaziUi ve Kayseri pamuklu tesislerini hususî sektör çok düşük olan defter kıymeti üzerinden ve kredi Ue satın almak için bir hayli uğrasmış fakat zamanın knvvetli iktidan bu talepleri reddetmiştir. O günden bugune, arada sırada beliren talepler ve taz I •••• «•>• •••• B !••• !••• !••• • •• ^••* • ••• » • • • • *•• Bu, zorla ve silâhla kabul ettirılen başı sıfath demokrasıyi, hemen her geldığı ulkede, derhal gırışılen yerlesme ve yerleştırme faahyetlerı takıp etmiştir. Bu faalıyetler daıma kanlı bır tasfiye şeklınde yapılmıstır. Bu faaliyetler esnasında tam mânasiyle ayaklar bas, başlar ayak olmuştur. Bu baslangıcı hemen takiben ortaya atılan kalkınma edebıyatı, bir neslin, hurriyetleri de da j hıl olmak uzere, her şeyleri pahasına istinad ettirilmiştir. Kıralın dıktatorluğü devrilmış, yerine cahil ve kindar bir azınlık, bir sınıf dıktatoryası kurulmuştur. Yeni rejımın tatbıkatçılan hiçbir zaman halkm yüzde ile değıl, bınde ile ıfade edılebüen kuçuk bır azınhğı olmaktan ileri gidememıslerdır Buyuk kıtleler daima hasım olarak goriılmuş, hasım muamelesı gormuş, aslâ rejıme inanmamış, inandmlamamışlardır. Devlet gelirinin yükselmesine rağmen, memleketin en düsük hayat standardım temsil eden zumrenin refahı bir katre ileri gotürülemediği halde, komünist idarecıler ve bazı imtiyazh meslek gruplarınm mahdut miktardaki mensuplan 'hariç, müreffeh kitle o en düsük hayat standardına indirilmiştir. HUSUSİ ÇEKİLİŞ omumı çekilişlerde kazanma şansı MENSUGAT SANTRAL T. A Ş. ELEMAN ARIYOR Dış Mübayaa kısmında çalıştuılmak üzere Almanca bikn bir bay eleman aranıyor. İsteklilerin Kazbçeşme'deki Fabnkamızın Personel Şefliğine müracaatian rica olunıır. AKBANK Reklâmcılık (4790) 14848 Manajans 1917 14864 LÂDİK • AKPINAR İLKÖGRETMEN OKULU MÜDÜRLÜĞÜNDEN C i ı ı l Dizel Elektrojen Grupu: 750 d/d ve 90 PS.lik Dizel motoru ve tefemıatı ile komple 7,1'yiiııviiyı ve! irHı.viiın Safinalınacakfır TKt Kurumu Ereğli Kömürleri îşletmesi Müessesesinden 1 Şartnamesine göre: 286 ton Zeytinyağı 25,5 ton Çiçekyağı kapalı zarf nsnlü ile satmalınacaktır. 2 Teklif zarfları 22/12/1965 çarşamba giinü saat 15 de Zonguldakta Ereğü Kömürleri İsletmesi (E.K.I.) Ticaret Müdürlüğünde açılacaktır 3 Teklif mektuplan ve geçici teminatlarr aynı gün saat 12 ye kadar E.K.İ. Özel Büro Şefliğine verilmiş olacaktır. Postada vâki eecikmeler kabul olonmaz. 4 Şartnameler Zonguldakta EK.İ. Ticaret Müdürlüğünden, Ankarada T.K.İ. Kurumu Genel Müdürlüğünden, İstanbulda Beyoğlu İstiklâl Cad. Piremed Sokak 1. Baro Han 2. katta TKİ Satınalma Müdürlüğünden ve İzmirde Kömür Saüs ve Tevzj Müessesesi Müdürlüğünden temin edilebilir. 5 Kısmî teklifler de nazan itibare almabilir. 6 Müessese ihaleyi yapıp yapmamakta veya diledlğine yapmakta serbesrtir. (Basm Z. 257 23237/14842) Miktarı Tutan G. Teminatı İhalenm Adet Lira Lira şekli 1. Tk. 150.000 8.750 v Kapalı zarf usulü ile Yeni liderler ve eski kurbanlar ( i l * omünist idareciler hariç» dedım dıye bu ışe önderhk * yapmak ısteyenlere cesaret vermiş olmıyayım. O idarecilerın ve mahdut miktardaki imtiyazh eşhasın kimler olacağını evvelden tesbit etmek aslâ mümkün değıldir. Yenl liderlerin hepsi bu dftvanın eski »avunucuları değildir. Rejimi memlekete getirmek ve yerlestirmek uğruna yıllarca mücadele edip, hapıslerde, sürgünlerde yaşayanlann büyük bir kısmı da, dfth* İlk funlerd* rajiaüa 1 Akpınar İlköğretmen Okulunun ihtiyacı için yukanda dunımu yazılı Elektrojen grupu kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 Kapalı zarf usulü ile yapılaeak eksiltme 27/AraLk/1965 Pazartesi günü saat 15 00 de Samsun Millî Eğitim Müdürlüğü binasuıda toplanan komisyon marifetiyle yapılacaktır. 3 Talipler bu işle ilgili yeterlik belgelerini, ihale tarihinden en geç üç gün evvel, Bayındırlık Müdürlüğünden almış olacaklardır. 4 Eksiltmeye girmek isteyenler, yeterlik belgeleriyle Ticaret Odası vesikalannı ve geçici teminat, makbu2 veya mektuplannı, ihale saatinden bir saat evvel komisyon başkanlığma vermiş olacaklardır. Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. 5 Şartname ve keşif evraklarmm mesai saatleri dahilinde her gün Millî Eğitim, Baymdırlık ve Okul Müdürlüklerinde görülebileceği ilân olunur. (Basm 23638) 14853 D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle