22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE tKl 21 Aralık 1965 CUMHURİYET EIVERİŞSİZ ÖN DURUM Prof. Bahri SAVCI ftriiuel akıs içindeki gelisme prensiblni yakalamasını, görmesini, deferlendinnesini bilenler için; bunun, insanlan ve toplnmlan nerelere, nasıl, hangi aşamalardan jeçirerek götürdfiğfinü seımesini bilenler için, Türkiysmizin mutlulnğ» kavnsacağından amada kesmek mftm kün defildir. Göğsünde dertler dindirilen, Içinde enerjiler olgnnlaştırılan (ailesi) ile; topluma yapılan katkının haklı karşılığı olan (Mölkiyeti) ile; yaraiıcı çücünü (tnsan) nın gelismesi, toplmnnn imkânlara kavuşması emrinde kullanan (Çağdaş girişkenligi) ile; kifiyi çagdas nygarlığın olgnnInğuna yükselten (Hürriyeti) ile birlikte insanı ve toplumu yaşatacak günlerin, Türkiyede, pek nzak olmadığını dfişünmek, ileri bir hayat sayılmamak gerekir. Ama böyle ileri, böyle fistfin, bByle güzel, ber an çıkacak yeni problemiere dayanıklı bir aşamaya geçmenin eşiğindeki Türkiyemizin, şimdi, bir elverişsiz ön dnrnmnn içinde bulnnduğu da bir gerçektir. Karşımıza çıkacak tablo ne kadar hüzfln verici olacaksa da, bunu asma dileği ve cesareti içinde, onnn nnsnrlannı gSstennemiz, analizden geçirmemlz de gerekir: : ••» ••• •••• •••> •••• •••• •*•• **4«î*4****»*"a * • • t?t •ÎÎTSS • • • • • SÎÎTî ••••>• •••••••••?•?• T Taşmalar rjf de, safer sevinci MT zaferi kasanmıştır. Agerçeksınamaa bir seçimtasmaları: A. P., yatBu bir zaferdir. Fakat A. P., bn saferin aevinç taşmalanna da kapılmıstır. Bu tasmalar şimdilik henüz büyük icralara giriş zamanı geçmediği için daha çok, jestlerde rözükmektedlr: A. P. seçimlerde aldıgı sonncnn, bir demokraside, bir partiye, mutlak bir güç vereceflne, on* mntlak bir güç kazandıracagına, Snce kendisini, <onra bütün toplumu inandırmak istiyor. Bunun için de sesini boyuna yükseltiyor. Her seferinde bir ton daha da yüksek çıkan sesinin kendi knlaklanndaki çınlamasım da, blr «Kuvvet gerçeğinin ifadesi» sayarak, jestlerlnl «perva» lann ötesine götünne yoluna giriyor: Ynrdnn en önemli bir sorununn uzmanlıklan «cısından ele alan Üniversitelileri küçültmege kal karak; bir yüksek kumandanın bir davranışını konunun özündeki özelliği ve önemi bir kenara koyup küçümseyip aleUdelige indirerek; gerçeği arayan basını sanki bu basının siyasl otoriteleri ve âmme makamlarını etkileme görevi yokmuş gibi söz ve jest baskısı ile sindirmeye kalkarak; Türk ziraatçisinin kasannı, milletia petrolünu, gene milletin başka temel servet kaynaklannı ellerinde tntup, israftan esirgeyen dört Genel Direktör üzerindekl bütün toplnm hassasiyetini istihfaf ederek . ve bn snretle bir «mutlakiyet» yoluna girerek .. Oysa ki, son seçimlerde alınan oy oranı, bir partivi iktidara getlrir amma, ona bir mutlakiyet iktidan gücfl vermes. Bnna Anayasamıs engeldir. Bnna, Anayasamızın ön gördfigfi Türk milletinin nyanıklığı, bn nyanıkhgın nnsnrlan olan sosval,k«vynt.ıqerkeıleri ve mihraklan engeidir. , : î.î •;: Bn Anayasal ve sosyolojik gerçegi gSrmemeslik edenler, sonunda, mntlakiyete düşmekten kendilerini nasıl komyabilirier kiT tşte bn dnrnm, blr elverişsis ön dnrnm çizgisinl teşkii etmektedlr. Metafizikçi görüş M ETAFlZtKÇÎ DÜNYA GORtŞÜNÜN TAŞKINLlGl: Bütün toplnm hayatını metafisiğe dayatma görüşünden ötesini düsünemiyen fanatizim âe A. P. iktidarından hiımet istemeye kalkmıstır. Bnnnn için taşkınlıklara girişmekten de çekinmemektedir: Hademeyi hayratın fideta ayaklanması, Ayasofyanm nygarlık tarihinden geri istenmesi, sosyal mnhtevalı fikir özgürlüğünün köküne kibrit snyn dökfilmesinin istenmesi gibi. Bu dnrnm da siyasal iktidann muhatazacılıgı tatminden ötesini düsünmeme yolunn açmaktadır. Muhafazacılığın, siyasal gÜcü, kendisine râmetme yolunn açmaktadır. Binaenaleyh, bn dnrnm da bir elverişsiz ön dnrnmnn çizgisini teşkU etmektedir. kulu, gelismemişli, iç savaslı, bekleyişli bir dnrnm içindedir. Şöyle ki: © Entellektüeller dağınık: Ortsda yönetici fikirler etraiında tecanüslü bir entellijensiya hareketl yok.. Ta oportünizm var. Ya lâkayıtlık var. Ta bilgisizlikten gelen ön yargüara esirlik var. Ta korkaklık var. Bir kelime ile ve büyük ölçüde, bütün bunlardan gelen btr dafınıklık var entellektüellerde... © Basın kuşkulu, korkulu : Ortada gene Anayasanın ön gördüğü sosyal ve ekonomik kalkınmalı toplnmn korumaya yarayacak uygaılık, lâyiklık ve iktisat prensiplerl etrafında tecanüslü bir basın yok. A. P. dayanıklı basının ötesinde kalan basında, artma lstidadı gösteren zecir muamelelerinden korkma, maddi kazanç kaynaklannın knrnması Ihtimalinden gelen knşkn var. (5) Halkçı siyasal parti gelişmemişliği: Demokrasilerde asıl olan, demokrasinin temel şartı olan halkı nyandırıcı ve sonra nyanmıs balka dayanarak siyasal vetireyi knrnp işletici bir siyasî teşkilfitlanma gerekir. Partiler ancak bn snretle halk kuvveti olabilirler. Oysa ki ortada böyle siyasal bir parti hayatı yok.. Ortada, balkı nyandmcılıgı, gerçekten halkçı olucnluğu, boynna, Iftiralar ve tezvirlerle Snlenen; ön yargılan, vehimlerl tahrik edUmek ınretiyle kendisinde knşkn nyandınlan kitlelerin desteğinden yoksnn bırakılmaya nğrasılan bir parti hayatı gelişmemişliği var. (3) Ana muhalefet, iç savaşlı ve tecanüssüz: Ortada, geleeek iktidar olmaya yarayacak açıkseçik bir lider fikri mnhteva üzerinde birleşmiş, böyle bir fikri mnbtevayı hazmetmiş, böyle bir fikri mnhtevaya destek olacak bir sosyal yapı teeanüsüne kavnşmnş bn yüzden de dinamik bir mnhalefet teşkil edecek bir siyasi knvvet yok. Ağzımn bir yanı ile söylediğini, ötekl yanı ne ynmnşatayım derken yatsıyan, onn böyle bir harekete zorlayan çevrelerin tepkilerinden knrtnlamanus olan, buyiizden de eiddî bir iç bnhran eşiğine gelmiş olan bir ana mnhalefet partisi var ki, kendisini çekip bir düzene koyacak yerde, her akşam bir evde knrnlmıya nğrasılan kolpolarla bütün kışı ve bahan oldürüp mevkl kapma oynnlanndan ötesini düsünmekten çok nıaklarda göıfikfiyor. tşte bn durnmda elverişsiz ön dnrnm çizgisini pek knvvetlendirmektedir. (|) Adlî entellıjensiya, 1961 e intibakı beklemede : Gene ortada, çağdaş siyasal sosyal ekonomsal flkirleri kavranuş olan, simdiki durnmnmnzn bnna göre değerlendirip yornmlamakta balnnan bir adlî entellijensiya yok. Derebeylik sosyal ve siyasal yapısından hangi Smillerle merkezi mntlakiyetlerin sosyal ve siyasal yapısına gelindigini; bnrada, ticaret yollannın açılması, açık denizler ötesindeki ekonomik değerlerin keşfi ve bnhann sanayie nygvlanması ile gelişen yeni smıflann etkisl altında nasıl bir demokrasi doğdngnnn; bnnnn, 1789 lards nasıl bir sosyal mnhtevalı demokrasi ile tamamlanma ihtiyaeını dnydnğnnn; bn sebeple, 11beral ve kisisel hürriyet 4üseninden yararlanmsyan tıüyiik kitlekr adına nasıl bir sosyal mnhalefet hasıl olnp dünyayı, sosyal adalet ev toplnmsal güvenlik çizgileri üzerinde nasıl olgnnlaştırdıtını; bn olçnnlaşmanın, Türkiyede de, nasıl bir Mnstafa Kemal demokrasisi ve onnn dopal sonncn olan bir 1961 Anayasası doÇnrduğnnn kavrayabilmesi için bir olgnnlaşma potasmda bir olnşma samanı bekleyen bir adlî entellijensiye var ki Anayasa ile mntabık bir hnknk ldrâkini, ynkanki faktörlere göre taşa etmede ancak ve henüı yeni yeni gayret göstermektedir. MECLiSTEKi TARTIŞMA VE SONRASI cun yığüması pahasına elde olunmuştu. Bu dönemde yapılan yatınmlar çogu zaman yanhs istikametlere yönelmiş ve fiatlar, istihsal, dıs ticaret ve kambiyo hadleri konularmda alınan tedbirler maliyetler ve fiatlar bakımından ekonomik bünyede derin bozuklnklar yaratmıştır.» Yukardaki satırlarda, yetkili bir organ tarafmdan açıkça belirtüdiği üzere, sayın Yalçmın Millet Meclisinde «Büyüme devri» diye Türk mllletine gösterdiği tablo, hakikatte «Enflâsyonun ve memIeketin yararlanna iyi hizmet etmeyen bir siyaset nygulanmasınm» hazin bir tablosundan ibaret kalmaktadır. CEVAP: Bilindiği üzere o dev rin başlıca kalkınma aracı, kredi politikasıyla milll ekonomiye aşın sabn alma gücü şınnga etmek idi. Gerçekten de, memlekette satın alma gücünün yıllık artma hac mi İle gayri sâfi mill! gelirin yıllık artma haddi arasmdaki fark 54 den başlayarak, gittikçe büyüme eğilimi göstenniştir (1). Işte Aydın Yalçın, bu enflasyonist eğilimi zamanında gören ve endişelerini tam bir medenî cesaretle memlekete duyuran adam olarak göründü. Ben, Yalçaun o günlerde gösterdiği olgunluk ile, bugun içinde bulunduğu durumu belirtmek maksadiyle ve onun lehinde bir nokta olarak makaleme aldım Kime kızaiım? :::: umhuriyet gazetesinin (29) kasım sayismdakl «Mecliste bir Tartısma* başlıklı makalcıne, (4) aralıkta gene bu gazetede, Prof. Aydın Talçrn imzasiyle bir cevap verildL Açıkça belirtmek: isterim ki, bana bu makaleyi yazdıran etken şu idi: Sayın Yalçın, Hükumet programınm miizakereleri sırasında, Millet Meclisinde (AP) nin ideolojisine uygun bir büyüme modelini savunuyordu. Bu savunma doğaldı. Ama, bunu yaparken gereği olmadığı halde, 950 ile %0 arasındaki dönemin tartışüması yoluna saptı. Bu arada da, ne yazık ki, bu devrin zararlı ana karakterini ve bu konudaU resmî belgenin (BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNI) gerçeklerini örtmege çabaladı.. Siyaset hayatma ilim kürsüsünden gelen bir ilim adamının, bu biçimdeki davranışı, memlekete zararb idi ve kendisini Os C manb devrinin ünlü Hâlet fendlsi durumuna düşürebilirdl. Işte bu noktada, Sayın Prol. Yalçım hulus ile uyarmak istedim. Sırası gelmişken bu tarihl kişl Üzerinde, sizlere kısa bir bilgi vermek isterim. Millet Medisinde dürüst konuşmak gerektir Sonuç S S Hâlet efendi • kinci Sultan Mahmut devrinin Ibir Hâlet efendisi vardı. HâI let efendi, devrin kudretli adamı Sultan Mahmudun has mü şaviri yani akıl hocasıydı. Ama, efendislne hiçbir zaman gerçekleri söylemez, özel çıkarları ve emelleri uğrunda memlekeü agır zararlara uğratacak yollara onu yöneltmekten kaçınmazdı. Abdurrahman Şeref «Tarihl Musahabeleri» nde, Hâlet efendinin bu durumu üzerinde şöyle yazmaktadır: «Sultan Mahmud, modern bir ordunnn kurulnıasına karar verip, bn karann gerçekleşmesi için Bakanlan ile görüşmeğe giîişince, Hâlet efendi: Aman efendi ya yeniçeriler duyar ve ayaklanıılarsa. Tann korusun ne yaparız? sözleriyle Padlşahı vehimlendirir ve hayırlı emellerinin önüne geçerdi. Şu var ki, ö'bilr yandan da çevresindekilere: Bendlm, her taman Yeniçeri ocagmı kahtarmakten bahsedersiniK. Ocak kalkars», bn padisahı ne ile tutabiliriz? demektea çetdnmezdl.» Dikkat edllmesi gereken nokta şudur: Hâlet efendi, o gUnlerde bile, bu oyunlan sadece bir müddet surdürebildi. Yeni Sadrazam Bostancı deli Abdullah Paşa, önce Konyaya sürgün edllmesi ve ardından da idam olunması fermanını padişahtan alarak, Hâlet efendinin entnkalarına son verdi. Yukardaki tarihl ökrayı siyaset hayatma giren genç kuşaklara siyaset taribimizin ibret derslerinl hatırlatmak amaciyle naklettüc Gönül ister ki, siyaset hayaünda rol alan lar, günün olaylarım gereği gibi değerlendirmek için, zengin siyaset taribimizin akışı üzerinde bilgiye sabip olsunlar. Zira toplum hayatını ilgilendiren problemler üzerindeki halkın denetlemesi, her geçen günde çeşitli şekiller altında, daha açık olarak varlığtnı duyurmakta ve tarihimizin ibret derslerinden faydalanmak sorunlugunu daha açık olarak belirtmektedir. Nitekün Aydın Yalçmın gene gerçekleri saklamağa çabalamaktan ibaret cevabını okuduktan sonra, cevaba cevab vermeyip her ikimiz hakkında hüküm vermeyi kamu oyuna bırakmak istediğim hal de, oknyucnlarunızın ısrarla ve Yalçımn cevabı üzerinde çeşitli sorular sorarak cevap istemeleri karşısında, Saym Prof. Yalçmın MecUsteki yapbklanna tefcrar eğil mek zorunda kaldım. Okuyuculanmın ana gruplarda topladığım sorulannın cevaplannı aşağıda bulacaksınız. I ORU : Yazınızda Prof. Aydın Yalçının Millet MecUsindeJd konuşmalarından aynen almmış sözler var. Buna göre, Sayın Yalçın 19501960 döneminin büyüme hamlesi oldugunu isbata çaUşırken, beş yıllık plânm 8 inci tablosunun 3 üncü sütununu iddiasına dayanak yapmaktadır. Bn sütunda da, 1950 yüı 100 oldugnna göre, 1960 yüı 173 e ulaşmaktadır. Şu halde, bu üçüncü sütun sayın Prof. Yalçmın haklı oldugunu isbatlamıyor mu? CEVAP: Hayır.. M<»1 ekonomlnin yürüyüşü üzerinde bir yargıya varmak İçin milll gelir ile nüfusun birlikte mütalâa edllmesi gerektiğini sayın Yalçın pek alâ bilirler. Bu bakımdan Aydın Yalçmın dayandığı, 3 üncü sütun, büyumeyi gerçek olarak yansıtamaz. Çünkü tablonun 3 üncü sütununda mifus arüşının tesiri hesaba katılmamış bulunmaktadır. NUfus unsurunun tesiri, 2 nci sütunda hesaba katılmaktadır. Dikkat edilirse, bu sütunda da ,950 yüı 100 iken 960 yüının reel çehresinl gösteren endeks, 173 degil 130 dur. Kaldıkl, Aydın Yalçın (950) yüının yargüara esas oUnasını istemekte ve 953 yüının temel yüı olarak kabul edilmesinl dürüsUUkle bağdaştırmamaktadır. Şu halde, nasıl olur da istisnal karakteri bilinen bu 950953 devreaml, özelliklerini belirtmeden yargüannı temel yaptığı devreye bir kül halinde kabverir?. Bu hareket dürüstlükle bağdaşabilir mi? Doğrusu şöyledir: Adı geçen Milletler arası teşekkulün raporunda görüldügü üzere, objektif blr yargıya varabilmek için, 950953 devresinin İstisnal karakterini gözden kaybet memek gerekir. onuç olarak şunu belirtmek isteriz ki, Aydın Yalçın, yabancısı bulunduğu Parlâmento hayatmda, bir taktik hatası yapmış bulunmaktadır. Millet Meclisinde, AP nin ideolojisine uygun bir büyüme modelini savunurken 950960 döneminin savunmasına yakasını kaptırmaması beklenirdi.. Eğer 962964 planlı irniinnma devresinin sonuçlarını objektif olarak ortaya koymağa çalışıyor idiyse, bu takdirde de, bu devreden önceki aynı süre, yani 958961 döneminde sağlanmış olan k? l l c i r ' T r | f l hızını yargüaruıa temel yapmış olması gerekirdi. Kaldı ki, bu hesaba göre de, 6264 planlı kalkınma hızı, ° o 5,8 iken / 5861 döneml sadece °i 2 dir (2). Herkesin bildlği gerçekleri örtmeğe girişmek, bir çıkmaz bataklığa saplanmaktı. Bu bakımdan Saym Aydm Yalçınm gönderdlği cevaplar, bu bataklıktan kurtulma çabalanndan başka bir şey değildir... Prof. Reşat KAYNAR (1) Para ekonomisi Ord. Prof. Sanus. İkinci cilt. Ikincl baskı. Sahife 745. (2) (Kalkınma hızı ve ötesi) Prof. Besim Üstünel. Cumhuriyet gazetesL 15/3/1985. Doğruluk ve eğrilik İki gündenberi Kıbrıs için yazüanlan dikkaUe okuyorum. Çognnlukla basınımızda bir öfke, bir şiddet... Kızryonız. Sadece kızıyomz. Birleşmiş Milletler Teşkilâtına kızıyoruz, NATO üyelerine kızıyomz. Afrika ve Asya ülkelerine kızıyoruz. Sosyalist ülkelere kızıyoruz. Nepal'den İngütereye ve Somali'den Norveçe kadar... Fransadan Mısıra, ve Bolivyadan YugosUvyaya kadar tüm dünyaya kızıyoruz. İktidar partisinin organı başyazısında: Birleşmiş Mületler intıhar mı ediyor?.. diye başhk atıyor. Türkiye aleyhinde karara vardı diye Birleşmiş Milletlerin tatihar ettiğini düşünmek, ve bu düşünceyi iktidar partisinin sornmlu ağzından işitmek insanda çeşitli etkiler yaratıyor. Gülelim mi, ağüyalıın mı? Öfke baldan tatüdır; ama Gana, Gine, Mali, Uganda gibi ülkelerin Birleşmiş Milletlerde bir yeni umumî efkâr yarattıklarını ve dflnya meseleleri üstünde etkiyle oy sahibi olduklarını bu kadar acı bbr dersle mi öğrenecektik? önündeki duvan görmiyen kör gibi yürfirken çarpbğımız duvara jfiTmak bir fayda sağlamaz. Kızüması gereken ne Amerikadır, ne Rusyadır, ne Ingilteredir . Kızüması gereken biri varsa o da kendimiziz. Bu memleketin kaderine elkoymuş olanlara kızmahyız. Birleşmiş Milletlerdeki oylama listesi, yirmi yüdanberi tutturduğumuz haysiyet kıncı dış politikanın tescüidir. İngütere Ue Ganayı ve Finlandiya Ue Urnguay'ı karşımızda birleştirecek kadar yüksek bir dıs siyaseti yürütmek mucizesini yaraUn iktidarımıza ne desek azdır! Bir mUletm dış politikadaki tutumu, iç politikadaki durumunnn yankısıdır. Iç politikada yabancı sermayecilik, komisyonculuk, avantacüık, aracıhk mesleklerinin iktidannı başımızın tâcı etmişiz. Şimdi bu iç politikanın dışa vuran yankısı ne olur? NATO'ya, CENTO'ya, SporToto'ya baghyız... olur. Amerika kapitalist bir devlettir, tngiltere/' de öyle... Onlann dış politikaları kendi iç politikalarma uygundur. Biz az gelişmiş fakir bir ülke olduğumuz halde içeride kapitalizme özenmişiz, ve dışanda da kapitalist emperyalist bir devlet pozu takınmışız. Kıbns dâvasında başmdanberi sanki Adadaki AngloSakson üslerinin bekçisi rolüne çıktık. NATO'nun çıkarlannı ve Kıbnsta fislenmis devletlerin Ortadoğudaki menfaatlerini Kıbns dâvasmdan da üstün tuttuk. Şimdi Korede şehit olmuş Türklerin yanına Kıbns şehitlerimizi de katar, bunların hepsine Ayasofyada bir Mevlit okursak mesele çözümlenir mi? Biz uyuyoruz, uyuyoruz. Tapmdığımu NATO, yüzyıllardanberi sönıürgecilik yapmış devletlerin emperyalist emellerini yürütmek için kurulmuş bir anlaşma diye tanıtrüanıyor Üçüncü Oünyada... Ne birinci dflnyadan haberimiz var, ne üçüncü dünyadan... Görülüyor ki çağımız dünyasmı iyi teşhis etmiş bir papaz, ardındaki 400 bin kişiyle dünyamn büyük devletlerini hizaya getiriyor. 32 milyonluk Türkiyenin başına geçip de: Amerikaya yaslanmadan biz yaşıyamayız . demek zilletinl gösterenlerin kulaklan çınlasın! Makarios papazı bile Amerikaya, Rusyaya ve battâ Yunanistana yaslanmadan Kıbns devletinin bağunsızlığı diye ortaya çıkarken Amerikanın vesayeti ötesinde bir Türkiye düşünemiyenlerimizin yüzleri utançtan kızarmalıdır. Kıbns dâvasında bundan sonra savaşa doğru yürfimek gerekse bile, biz başımızdaki iktidann tutumundan şüpheliyiz. Iş adamlığı, üç beş yüda milyoner obnak marifctiyle devlet yönetmek arasında ne büyük farklar oldugunu anlamak gerekir. On bir aydanberi iktidara geçmiş olanların yaptıkLarı iş meydandadır. Bir sürü yuvarlak lâf, bir sürü palavra, bir sürü edebiyat... Bir iktidar kî Bakanları kendüerine hasım olarak Makarios'u değil milliyetçi genel müdürleri seçmiştir... Bir iktidar ki «KıbrM dâvasında ne yapacağız?» diye değil, «Türk petrolünü millileştirmek istiyen genel müdürleri nasıl değiştireceğiz» diye uykuları kstçar . Bir iktidar k yabancı «.irketlerin avııkatlığını yapmaktan, Kıb> nstaki soydaşlarunızın haklannı savunmaya vakitleri kalmaz... Bir iktidar ki Meclis kürsüsünde demir karaborsacüarını müdafaa edecVğiz diye terler de Kıbns Türklerini kaderlerine terkeder... Bir iktidar ki başında bulunan kisi Yeşü Ada için verUen acı karan öfrenir de bükümeti, Meclisi tophyacağma Mevlâna âyinlerine koşar... Böyle kişUerin yönetiminde ne barış kazanılır, ne de savaş... Biz İngiltereye, Amerikaya, Rusyaya kızacağımıza kendi Içlmizde olup yabancı kapitalistlerin buyruğuna girenlere kızaiım. Milletler buyruk altmdakilerü. buyruğundaı. şerefler kazanamazlar. Yenilgiden yenUgiye düşerler. !••••••••••••• S Sonuç gır agır da olsa bn gayretin verdigi ferahlığın ötesine baktıgımu caman görürüı ki bn entellektüeller dağınıklığı bn basın knşkulnlu$n, bn halkçı siyasal parti hayatı gelişmemisliği, bu ana mnhalefet iç savaşı ve tecanfissüzlüğfl elverişsiz bir aşamadan başkasını tasvir etmemektedir. Ama, Türkiyenin nyanan zekâlan, ikinci paragrafta gösterilen Türkiye'yi yaratacaktır. Nâroütenabi şismesinde toplnm için hiç bir olnmln yön bnlnnmadıgından, ancak, özlerinde mahfnz tntnlan Anayasa imkânlarına gerekli güven bn zekâ tarafından getirilecektir. Bir mntln azınlığın varlıgını, imtiyazlı durnmnnn korumaktan; onlann kişisel güvenliklerine ve lâkayıt davranıslannın rahatlığına destek olmaktan başka bir işe yaramıyan hürriyetlerin ötesinde batı insanını olrnnlastıran gerçek flkrî moral fiıik hürriyetleri, gene bu zek& elbette yarataeaktır. S A Direnici kuvvetler İRENCİ KUVVETLERİN GÜÇSÜZLÜĞÜ : >«^ A. P. yi zafer sarboşluğundan uyandınp, bir fasit mntlakiyet halkasına düşmekten alakoyacak olan; meUfizik taşkınlıklan önliyecek olan; fikir özgürlüğüne Anayasanın geniş sınırlannı tanıyacak ve bn sınırları, bn özgürltt|ü 5nliyecek knvvetlere de tanıtacak olan direnîci knvvetler. de gücsüs bir dnrnmdadır: Dafuuk, kor YAS HADM M eslekler ister san'at, isterse herkesin yapabi. leceği çapta memuriyetler olsun tnuUaka bir bilgi, görgü ister; sahibine de bu iki unsur tşinde kıymet olma vasfını verir. Blr daktilo. bir dülger, bir terzi, bir sicil katibi v.s. v.s. işhıdeki görgüsü sayesinde koUyuklar, bilgisi sayestade de değer kazanır. Şn var U. bn kabfl Işlerde yeteneksiz obnıyan ve iyi niyetle yapmak arzn ve azmiyle işe başlayan berkes. her genç, hatta her çocuk zamanla işinde usta olur. Kendisi gibi blr başkası da yerine geldiginde, kısa zaman da adapte olup kusursuz o işleri yürütebilir. Saymak istedigimiz bu tipteki birçok işlerde usta çırak bagı baş rolü oynar. Çırak ustasına «bağlı» oldnğu, usta çırağına «verdigi» Clçüde meslek ihya edilmiş olur. Içlerinde kol gayreti. bedeni güç isteyenler vardır ki, bnnlarda işin sahipleri bedenin yorulduğu ileri yaşlarda artık o işe faydalı olamazlar. Muhakkak yerlerini başkalanna bırakmak zorundadırlar. tyi yetişmis elemanlar nstalarını aratmazlar. şu varki usta ne kadar eskirse tecrübesiyle. vereceği birkaç direktifle çıraklarına kıymetli mürsit olurlar. Bu sekilde kıymet kazanmıs nice dökünı ustalan, makastar terzüer. arsiv memurları, istatistik, maliye uzmanlan vardır, saymakla da bitmest.. Ueslekler içinde vasıf itibariyle tamamen Ulm *'* mahsulü olanlar vardır. Bnnlann sahipleri diğerlerinden çok farklı olarak, yetişmeleri esnasında, ge..iş etütler, araştırmalar, yabancı kaynaklardan istifadeler vapmak cornndadırlar. O sebeple de ancak îleri vaşlarda mesleklerinin ehli olurlar ve daha ileri yaşlarda gerçek değer, gerçek ilim adamı olabilirler. HukuU Ihnl. tekntk Uimler bu cümleden zikredilhier. fakat en net misalini muhakkakki tıp ilminde bulmak mümkündiir Bizde hekim normal olarak 2425 yaşında fakülteden cıkat ve bu vaşta bekimlik meslegtaıin ancak çıraklık saflanna katılabilecek görgü ve Dr. Turan ÖZBATUR bUgi sahibidir. Nitekün yeni fakfflte hekim karşüasacaf, haste k a r , ^ . ^ " * ? k teshisinde ve gerekse tedavisinde çok şaş Milletler arası teşkilatın verdigi hüküm nedir? ORU: Aydın Yalçın, sizin iktisat alanında ihtisasmız olmadığım öne sürerek, «Ünlversitenin fizik hocası, ben Profesörüm diyerek, dans profesörü Panosyanın figürleri hakkında ten kid yaparsa, bunu yadırgarız» demektedir. Millet Meclisinde yapılan bu konuşmaya sadece iktisad alanında ihtisas sahibi olanlar mı müdahale edebilirler? CEVAP: Bu iddia da gergeğe aykırıdır. Zira, ilnal bir toplantıda iktisadın derin ihtisaa Isteyen bir problemi tartışümıyor. Meselâ millî gelir hesaplarınm hazırlanması ve kalkınma hızmın tayini gibi teknik meseleler bahis konusu degUdir. Söz konusu konusma, Meclisin ihtisas komisyonlarında değil doğrudan dogruya çeşitli mesleklere mensup milletvekillerinin bulunduğu Meclis kanaliyle millet önünde yapümaktadır. Sizlere bir ihtisas örneği vereyim: 1839 daki Ana Haklar Güvenliğinin kurucusu Reşid Paşaya, bu konuda tngiliz devlet adamı Palmerştonun etkisi olup olmadığı tartışılsa, ihtisas isteyen bu konuya ne sayın Prof. Panosyan, ne de Saym Prof. Yalçm müdahale edebüirler. Ama, Ana Haklar Güvenliğindeki ilk belirtüerin 1839 Tanzknat Fermanuıda bulunduğu konusunu, Panosyan derecesinde Yalçın da anlaı. Anlasüıyor ki, Sayın Yalçın, gerçekleri saklama amacı ile ihtisasını öne sürmekte ve düştüğü ağır durumdan kendisini kurtarmağa çabalamaktadır. • azetenizin tartışma sUtununda iki sayın profesörün hükumet programı Ue ilgili yazüan çıktı. Her iki sayın profesör de doğrulan konustuklarından, doğruları yazdıklarından emin gibi görünüyorlar. Ben, burada kimln doğru, kimin eğri konuştuğunu araştıracak değilim. Bugün söylemek istediğim husus, her fikri, her konuyu tartışmanın topluma fayda sağlayacağı konusudur. Ancak ne var ki, bile bile eğrüeri, yannşlan doğrular yerine geçerli imis gibi göstermeye çalışmakta hiçbir iyi niyetle bağdaştırüamıyacak bir fikir çarpıklığıdır; bir ilim sömürücülüğudür. İlmin amacı doğrularla eğrUerin ayırt edilmesini sağlamaktır. Doğru düşünmek, doğru söylemek, doğru yazmak ve doğru yapmak yeteneğini kazandırmaktır üısanlara. Hiçbir Ulm, ilim hüviyetini kazanmış, hiçbir Ulm yok ki, toplumun faydasını amaç edinmemiş olsun. O halde ilimden azçok kısmetinl almış kisUerden de bu «faydacılık» prensibine uymalannı beklemek normal bir neticedır. İnsanlarm ve insanugın kurtulnşu, ihnin, aklın ve mantığm gösterdiği yolda doğruları aramak, bulmak ve yapmakla olur. Bizim yalnız, okulsuz, doktorsuz, hastanesiz, fabrikasız, barajsu, ışıksız, ekmeksiz, aşsız... milyonlarca insanımızm kurtuluşu da gerçek aydınların varhğı ve ilim yolundan sapmayışlan Ue başanlacaktır. Memur Kadıköy • Aynı konuda Alâeddin Yüksel adlı okuyucumuz da özetle sunlan söylemektedlr: «Sayın Prof. Reşat Kaynar'ın 29 kasnn 1965 tarihli Cnmhurtyet'te «Mecliste bir tartışma» adh yazılarını büyük bir ilgi ile okuduk. Saym Prof. fin kendi meslektaşlan iken siyasete Intlsap ederek bu devrede T^Jtt. Meclisinde Parlâmento fiyesi balnnan birisi muhalif. diğeri muvafık ayni zamanda iktidar grupu sözcülüğünü yapan Od sahsın geçmişteki ve bugflnkfl durumlarmın incelenmesi biıe ibret dersi olmahdırj 1965 NOBEL Edebiyat Ödülünü Kazanan Mihail ŞOLOHOV'un Doğrudan doğruya Rusçadan Türkçeye çevrilen Ük eseri Şolohov'un simdiye kadar yayınlanan eserleri ya İngilizce ya da Fransızca çevirilerinden dilimlze aktarılmıştı. Bu eserle ilk defa Şolohov'un büyük bir romanı Kusça'dan çevirilmiş olrnaktadır. 420 sayfa, tam çeviri plâstik cilt, 10 LİRA Genel Dagıtım: Kemal Karatekin, Ankara Cad. 44 İstanbul Reklâmcüık 5064/15629 ÖLÜM Cumhurbaşkanlığı Senfcni Orkestrası 1. konsertmaysteri değerli sanatkâr arkadaşımız S E D A T E D İ Z Süleyman ÖZBAY 19 aralık pazar günü geçirdiğî bir kalb krizi neticesinde aramızdan ebediyen ayrılmıştır. Cenazesi 21 aralık 1965 salı fünü saat 10 da konser salonunda yapılacak bir törenden sonra saat 11.00 de Hacıbayram Camiine getirilecek ve öğle namazını mütaakıben ebedl istirahatgâhına tevdi edilecektir. Merhuma Tanndan mağfiret, kederli ailesi, dostlan ve mesal arkadaşlarma başsağlığı dileriz. Cumhurbaşkanlığı Senioni Orkestrası Cumhuriyet 15632 TESEKKÜR Eglmin gesirdiii böbrek llyatı ve nekabatı »üresmce Denlı Hastahanesinde gösterilen en iyi bakım ve ihttaam dolayı«lyle Sayın B«?tabip Tugamlral VEF AT Arhavi esrafından Haeı Mahmut torunu Ömer Kurdoğlu ve F«tma Kurdoğlunun «vlâdı. Müzeyyen Kurdoğlu 'nun eçl. Zafer Kurdoğlu, Muhasebeci Muzaffer Kurdoğlu. Julide İliriş, Güzüı Tüzün. Dr. Gönü] Kurdoğlu'nun cok sevgUJ babalan, Sulhlye Kurdoğlu. merhum Mh. Asım Cankurt, Eksper Muammer İliriş, Avukat ' Falk Tüzün, Y. Mh Suat Gürel'in kaympederleri, Omld »• Növld İliriş, rüsun GOrel. Hamn, Zümrüt, Ömer KurdoSlu, İbrahln) ve Ayşln TOzun. Suavi ve Mettn •'. Gürel'in kıvmetli dedelerl t MADENCt .• r fakat Uerllyen tobabetten haberdar ^ . ^ b i r L t a n e d ^ a z daha Oıtisas içi* tam bir çıraklık devrine girer. Bn devre en as 3 4 ^ ne surecektir. Yani askerlikte hesap e^Urse yaşında ancak cesaretU bir bekım o^H60.8^ Sonraki tekâmülü ise kendi gayretıne ba|lıdır. Burada çok önemli bir husnsn bilhass» beUrtmek gerekir. Kaımnen doktorluk vasfmı alan fakülte meznnlannın hastanelerde yetışmelerinde rol oynayan. onlan tıp üminin gerçek elemanlan yapacak olan hocalann durumu ıse bambaşkadır. Onlar hocahk sıfatmı en erken » « 5 yaşında alırlar ve ancak bundan sonra geçecek 203040 seneler onlan gerçek değerli hocatar yapacaktır. îur dnmuzda bövle deierler sayılabüecek kadar azdır ve yetistirmekse çok güçtür. ersonel kannnnnnn vss haddini 65 olarak don dnrması bn bakundan eksiklik yaratmaktadır Mtekim üniversite bu durumu dikkate alarak yaş haddini kaldırmıştır. Eabetteki bn husus ber memuriyet için «rnri deffldir, fakat ilimle uğraşan müesseselerde bu konu hayatî değerdedir Bilhassa belirtmek isterim ki, Sağhk Bakanlığının fakült görevl gören eğitün bastanelerl vardır Baralardaki bedenen tam sıhhatte, akU faaliyetlerivle en vertaüi caflannda bnlunan birçok hocalann yttrnrinkteki kanuna göre, emekliye sevkedOmeleri herhalde dddl blr kayıp olacak tır. Hnkumetten, parlâmento fiyelerlnden böyle, yerlerl kolay dolamıyacak hocalann kaymna mâni tedbirler almalannı beklemek üme inanan herkesin hakkıdır. S P i j i ! i 1 ORD: Aydın Yalçınm cevabi yazosında «yerli ve yabancı mütehassıslann hepsi, 1950 1960 arasında, Türk ekonomisinin büyüme hamlesine devanı ettiğini ORU: Prof. Yalçmın 954 yılsöylemektedirler.» deniliyor. Acalannda Forumda belirttiği bir flkrin bn tartışma ile ne ügiba, yerli ve yabancı mütehassıslasi var? rın hepsinin böyle söyledikleri ger çek midir?. CEVAP: Hayır.. Saym Prol. Yalçımn hepsi deyimini kullanmasında, isabet yoktur. Zira, dünya çapında siyasl olduğu kadar, ekonomik bir teşekkül olan «İktisadi tşbirlifi vv; Kalkınma Teskilâtı» nın, 963 yüı raporunun ilk satırlarında şunlar yazıhdır: «Türkiye, 19501960 arasmdaki on yuin büyük kısmında, enflâsyondan ve memleketin temel eko1 Kapah zarf usulü ile 20 adet 150 takım tablo nomik yararlanna iyi hizmet etkompozösyonu yaptırılacaktır. Muhammen bedeli 30 bin meyen bir siyasetin uygulanmalira olup geçid teminatı 2250. liradır. sından dolayı, ağır bir zararla 2 Şartnameler ve yapılacak tablo kompozisyonkarşılaştı. Nüfusun büyük taızla çalısmasına rağmen, Türkiyede lanna ait brosür ANKARA da (Maltepe Mustafa Kemal gayrı safi millî hasıla, reel olaBulvan No: 125 Sivil Savunma İdaresi Başkanlığmda) İSrak başka Avrupa memleketlerinTANBÜL ve İZMİR'de Valilik Sivil Savunma Müdürlükden daha yavas arttı. 1953 Ue 1961 lerinde görülebilir. arasmda Turkiyıde hayat seviS İhalesl 31 arabk 1965 günü saat 11.00 de Ankarayesi (fert başına ortalama gelir) da Sivil Savunma İdaresi Baskanlığında yapüacaktır. amell olarak hıçbir yükselme göstermedi. Daha fenası, beliren kü4 İsteklilerin ihale günü saat 10.30 a kadar tekçük gelişmeler, ekilen toprak yüliflerini Saünalma Komisyonuna vermeleri. zeyleruıln ıktisarii bakımdan rasyonel olmayan bir sekilde genis(Basın 24433 A. 15663/15621) letilmesi ve bngiln Türkiye için ağır yflk teskO eden blr dif bor Bataklıktan kurtulma gayreti Mehmet Aü IŞIĞIGÜR a. Tabip Alb. KIRİM SÜMER, Opr. Dr. Yrb. SDAT DİZDAR İle hastam İle llgllenen diger Operatdr ve Doktor arkadaşlara sonsux gukranlarımı sunarken tnüsW. yardınüarda bulunan bemşire Nevin Kızılanlan ve diğer ügîli hemşlrelere ve personele teşekkürler ederlm. SEDAD K. ATTAMAK Bnk. Dz. Blnb. Cumhuriyet 15638 S İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma İdaresi Başkanlığı Salınalma Komisyonn Başkanlığından: ŞEVKET SİNASt KURDOĞLU TESEKKÜR Eslmin bebrek ameliyatını kendine has basın Ue yaparak bizlerl sıhhat ve huzura kavuşturao Sayın Ord. Prof. Opr. Dr. GTYAS KORKUT'a •onsuz mlnnet ve Tülmnlarımı funmakla Ifühar eder ve değerli yardımlarda bulunan Başasistan RÜŞTÜ KARABAŞ ve Başasistan KXNAN KAHABAfa tesekkurü borç bDirim. SEDAD K. AYTAMAN Bn. Dz. Bnb. Cumhuriyet 1563T 20.12.965 pazartesl günü muztarip olduğu hastalıktan kurtulamıyarak Hakkın rshmetine kavusmustur. Cenazesi 21.12.9fi5 salı günü Sgle namazını müteakip Fatih Camilnden almarak Edimekapı Sakızağacı Sehitligindekl aüe mezarlığma tavdl edileceîrtlr Mevlft rahmet eylesto. AlLESt Cumhuriyet 15641 Doktor Tarık Z. Kırbakan nen 8«c *e 2flhrev1 Hastalıklan «IfitrhMinn tstlklaJ Oad ParmaUcap] No: 6C Tel: 44 10 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle