10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AHİFE tKt 13Aralıkl965 CUMHURİYET ORTAHIH SOIU ve ANAYASA ftnlerca ıflren Cumhurtyet Halk Partial Meelisi toplantısmı takiben Tayınlanan bildiride •ortanın solu» deyimlnm partl mecllsinc* kabul •dildiği açıklanmısür. «Ortanın solu. deyiml blrçok kimseler tarafından yadırganmış olmasuıa rağmen, biı hakikatin, Anayasanın temel hükümleriyle C A P . tüzügtt birinci maddesinin, kısaca ifadesinden başka bir mâna taşımamaktadır. C.H.P. tüzüğünün birincl maddcsine göre, C.HJ», cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâlk ve devrimd slyasi bir dentektir. Cumhuriyetçi vo milliyetçl mefhumlan üzerinde durmak istemiyonu. Çünkü bugünkü mevcut biitün partiler bu ikl llkeyl tüzüklerine almış bulunmaktadırlar. Almamıj olsalar dahi, bu iki ilke, tüzüklerinde mevcut imiş gibj farzolunmak zorunlugundadır. Sebebi, Anayasanm dokuzuncu maddesinin «Devlet jeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.» müeyyldesini taşımasıdır. Milliyetçilik ise, Anayasanm ikind maddesinde yer almış bir anlam taştmaktadır. Anayasanm 156 ncı maddesine göre, başlangıç kısmı Anayasanın mctnine dahil bulunmakta ve bu başlangıçta ise milliyetçilik, «bütün fertlerin kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde millî juur ve ülküler etrafında toplayan v» milletiraizi dünya miiletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milll birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliği» şekllnde tarif olunmaktadır. Devrimcilik, Atatürk llkelerin* tadakatin çok tabiî bir sonucudur. Anayasanm yine başlangıç kısmı, Anayasanm özünü ve ruhunu teşkll eden hükmün, Atatürk devrimJerme bağlılık oldugunu lfade etmekte, C.HJ". ise, devrimciligi, gerl kalmış hayat düzenlnm tasflyesi ve yerine ileri medeniyet korumlarraın konması m&nasraa almaktadır. ••••••••••••••••>•! İİii DEVLET SEKTÖRÜ Saltanatçılık ! 1 Baha ARİKAN dönüm rakamlariyle ifade edilen toprağın tek bir elde toplanmasını da ifade etmez. Çünkü bu halde, yukanda işaret ettifimiz servet diktatoryası doğacaktır ki, Anayasanm kabul ettiği ejitlik prsnsibi ile bu diktatoryayı tellfe imkân yoktur. Böyle onbinlerce dönüm toprak tek bir kişinin tnalı olarak kabul edildlği takdirde, Anayasanm 12 nci maddesinin İkind fıkrasında yasaklanmış olan «hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.» yasağmm içerisine girilmiş bulunulaeaktır. Büyük dönüm rakamlariyle ifade edilen toprak sahip veya sahiplerinin, ister istemez, lmtiyazlı bir zümre teşkil edecekleri lnkâr olnnamaz hakikatlerdendir. İşte C.H.P.'nm ortanm solunda olması sebebi, Anayasanm bu yasajh içerisine girme mek içindir. Ortanın solu, halka telkin edilen <sol> demek değildir. O kadar değildir ki, aksini düşünmek, Anayasayı hiçe saymakla mflsavidir. Çünkü Anayasa, kişinin haklan ve ödevleri bölümünde kişi dokunmazlığını, özel hayatm korunmasnıı, özel hayatın gizliliğini, konut dokunmazlığını, haberleşme, basın, seyahat, yerlesme, düşünce, inanç ve vicdan hak ve hürriyetlerini bütün genişliği ile ele almış, müeyyide altma koymuştur. Halkı tiksindirmek için kullanılan «sol» da ise bunlar yoktur. Ortanm solunda olduğunu ilân eden C.H.P. programı incelendiği takdirde bu hak ve hürriyetlerin, aynen Anayasada olduğu gibi, mevcut bulunduğu görfilecektir. • ••a • ••• • «>• Devlet Sektörünün iktisadi durumu nedir? Suat ÂRAY ••• evlet sektörünün umumiyetle zararh veya bir takım ranUbilite hesaplarına gö çok düşük verimle çalıştığı r e içerde, dışarda, resmî, hususi bir çok kimselerce sbz ve yazı konusu edilmektedir. Ancak zararhlık iddiaları bilânço rakamlanna istinad ettirilmediği gibi, ° » / 1 in altına düşürülen verim neticeleri d<2, sektör aktiflennın indi bir reevalüasyonuyla bulunup çıkanlmaktadır. Sarahattan mahrum bu neticeleri her ne kadar ilmî bir açıdan değerlendırmeye imkân yoksa da bu derecede mühim bir konuda bilânço rakamları gibi kat'iyot emsaline dayanan açıklamalara ihtiyaç olduğu âşikârdır. Biz bu yazımızda aşağıdaki konulan cevaplamak suretiyle hakiki durumu tesbit etmek Istiyoruz: f ) Devlet işletmelerinln iktisadt bünyeleri; f> Devlet sanayl işletmelerinln yaratma kabiliyetleri, O Sektörde son beş yıllık kir ve larar durumu; O Sektör aktifinin rayiçlere g6re değerlendirilmesi; 0 Sektör çalışmalanndm ras yonalizasyon tedbirleri; G •••• •••• D aaaa • ••• aaaa •••• • ••• •••• • ••a • ••a aaaa • ••• • ••• • ••• • ••• • ••• aaaa • ••• ••••» •••• •••a •aaa aaaa •ııı • ••a •••a :::: Dinsizlikle ilgisi yok rtanm solunda deyiminin âmme efkârma propaeanda edildlği gibi, dinle veya dinsizlikle de bir llglsl yoktur. Anayasanm 19 uncu maddesi bu meseleyi kökünden halletmis bulunmaktadır. Bu maddeye göre herkes vicdan, dinî inanç v* kanaat hürriyetine sahiptir. Kamu düzenine veya genel ahlâka veya bu amaçlarla çıkarılan kanunlara aykın olmayan ibadetlerin icrasını Anayasa, serbest bırakmıstır. C.H.P. programı da bn hükmü kabul etmekte, vicdan hurriyetini tabiî bir hak olarak telâkkl etmekte ve nıtmmi ahlâk ve âmme niramm» «ykın olmayan ibadetlere kansmamakUdır. QtŞTÎGAL SAHALARI TAMAMEN ÎKTÎSAD! OLAN TEŞEKKÜLLER: Bunlar hakikî mânasiyle «tktisadî Devlet Sektörü» temsıl etmesi gerekan ve filhal iktisadî faaliyette bulunan teşekküllerdir ve ancak bu teşekküllerin çalışmaları o da yukanda belirttlfimiı hususiyetler gösöaünde tutulmak şartiyle devlet sektörü çahşmalarına blçü olarak alınabilir Sektörie ilfill an» kanunlarda, teşekküllerin daima «rasyo nel, basiretli tüccar gibi, kârlık ve verimlilik» esasları dairesinde çalışmaları öngörülmüs ve fakat tatbikatta ya kamu yararlıhfı veya yine devletçilik karakteri icabı olarak siyasî iktidarlann, iktisadilikten tama • men uzak, tedbirlerine nymak mecbnriyetinde bırakılmıslardır. Normal olarak bu siyasi tedbirlerin malî tesirlerini hükumetlerin yüklenmesi gerekirken bu lüzum ancak 1964 tarihinde mer mahrum kalınacak kârın da karşılanacağına dair bir hüküm sevkedilmemiştir. Diğer bir de yimle 440 sayıh kanun da, siyasi tedbirlerden doğacak menfî iktisadi tesirleri tamamen taviz* tabi utmuş değildir. Eğer Babıâli basını olayın üstüne bn kadar yüklenmese idi, bu konuyu ele almıyacaktım. Ancak çok satışlı gazetelerin birinci sayfalannda günlerdenberi öyle bir manzara sergilenmlştir ki Milamını okuyucularU birlikte düşünmek zorundayız. Türkiyenin hesabı yainu Plânlamanın rakamİArında ve Anadolunun katı gerçeğinde değildir. Gazete okumak sanatını bilen okurlanmız, Leylâ Tunca'nın maeerasından Kıral Snnd'nn Atinadald hikiyelerine; Prenses Ira Furstenberg'in sinema yıldızlığına özenmesinden, ölen Küveyt Şeyhinin Londra bankalarındaki servetine kadar türlu olayları yorumlamasını bilirler. GOnlerdenberi Babıâü basuunı altüst eden Fazıla ve Ürgüplü ev lenmesinin de gerçek anlamı nedir? Genç bir çiftin evlenmesini halka afyon sunmak için istismar eden Babıâli basını ne ilk günahını işliyor, ne de son. Gerçekte bu evienmeden çok önce başlamıştır istismar... Prenses Fazıla Osmanlı hanedanındandır. Atatürk Cıunhnriyeti, Osmanlı hanedanına son vermişU. Bir de üstüne üatlfik kanun çıkarmıştı, ve: Paşa, ağa, beyzade, prens, prenses gibi ıvır zıvır unvanlan ellnln tersiyle bir kenara itmisti Atatürk... Bugiinkü İran Şahının babası İran ordusunda bir çavuştu. tşte bugünkü haşmetlu Şah o çavuşun oğludur. Avnıpada kırallar protokolu içinde ve törenlerin ön safındadır. Atatürk de isteseydl, o protokolun içinde olurdu. Ama çağımız insanının güleceği ve gelecek çağhvrdaki insanların büsbütün güleceği bir duruma kendini düsüre mezdi. Atatürkçülügü bilenler, Atatürkçülüğü içtenlikle duyanlar padişah, şah, prens, prenses gibi kavramlann ilkel uydurmalar olduğunu Türk halkına anlatmaya çalısırlar. Bizim Babıâli basını ise hiç bir zaman bu yola girmemiştir; Içten lçe bir saltanat özlerni içinde çok saygı değer prens ve prenseslerin masallarını anlatmayı Ucaretine uyrnn bulmuştur. Fazıla, Irak Kıralı FaysaJ ile nişanlıydı. Irak ihtilâli ile Kıral Faysal öldürülttnce FaoUuun adı basımmızda: Mahzun Prenses, talihsiz Prenses... oldu. Gerçekte ise FazıLanın mahzunlugu ve talihsizligi Kıral Faysal'm öldürülmesinde degildi. Fazılanın asıl talihsizligi 20. nii yüzyüın yarısında yaşıyan bir genç insanın «PrensesUk» mesleğinde ısrar edlp, yeni bir tahta adaylıgını koymak inadmda idi. Osmanlı hanedam, 40 yıl önce Atatürk"ün eliyle Türkiye topraklannda imkânlannı kaybedince, şansını Irak illerinde deniyordu. Ama orada da bir ihtilil ile karşılaştı. Babıâli basını bu olaya talihsizlik adını takrp Türk h.rkmi uyutmak için elinden geleni ardına koymamıştır. Oysa, olan bitenlere «talihsizlik», «kader» •çısmdan değfl, tarihi determinizm açısından bakanlar için şaşılacak bir sey yoktu. Açıkça söyliyelim U Irakta Kırallıgın yıkılmasından çok memnun olduk biz. Çünkü Atatürkçüyüz biı. Atatürkçülüğün en önemli ranlanndan biri Cumhuriyetçlliktir. Demek ki şahlık, padişahlık, kırallık, feyhlik gibi kurumlara karşı olmak demektir Atatürkçülük... Babıâli basını bütün bu geri kurumlara karsı âdeta isterik bir celdm içindedir. Biz «Ulu Hakan Abdülhamit Han» diye tefrika yayınlıyan kişiyi, sözlerinl açık açık söylediğinden ötürü daha olumlu bnluyoruz. Çünkü halka alttan alta Dogu ve Batı hanedanının propagandasmı yapanlar halka afyon sunmak yolunda daha profesyoneldirler. Türkiye Cumhuriyetinin bir Başbakanının oğln De Osmanlı hanedanına mensup bir prensesin evlenmesine gellnce... Evli gençlere sonuna kadar muUuluk diledikten •onrm Ira konuda da bir iki lâfımıa olacaktır: Bu olayın ve buna benzer olaylann Türk toplumu bakımından bir büyük anlamı vardır. Eskiden iktidar sahibi politikacılar ve onların yakınları hanedana intisap etmeyi şeref sayarlardı. Yalnm çeref değildi bn... llttidan sürdürmenin emin bir yolu idi... Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra Türkiyede iktidar çevreleriyle hanedanm tekrar buluştuğunu görüyoruz. Türkiyenin Atatürkten sonra tuttuğu yol, toplumu ister istemes bn kavşağa getlrecekti. Sosyal gelişme içüıde olan bitene hayret etmemek rerekir. Çünkn 1965 te Atatürk Türkiyesinde itibar, milyonerlere, prenseslere, prenslere, servet sahiplerine, mirasyedilere yönelmiştir. Cumhuriyetçilik ve halkçılık sözde kalmış budalabklar gibi telâkki ediliyor. Ve bu yflzdendir W basınunız eski Başbakanın ogln ile Osmanlı hanedanımn kızı arasındaki evlenmeyi pek gıpta edüecek bir olay gibi balkımızın gözlerine ve düşüncelerine sunuyor. Değer yargılan bu kadar tepetaklak edilmiş bir Türkiyede Babıâli basınından zaten başka şey beklenemezdL Bütün bunlann gerçek anhunını açıklamak da bizim kalemimjzin kaçımlmaz ödevidir. Devlet Sektöründe iktisadi kıymet yaratma durumu evlet sektörüne yöneltüen tenkıdlere • hususî sektöre benzerlikleri bakımından en fazla hedef olan sınaî mahıyetteki işletmelerdir. Bunlann iktisadi kıymet yaratma guçlen, sek • tor dahilinde daha az prodüktif olan dığer bir çokları ile bir arada mütalâa edildiği için, hakiki açıklıkla beliretnemektedir. Sınai işletme karakterınde olan işletmelerin beş yıllık faaliyetleri ve bunlann mukayeseli yaratma durumları şöyledir D O En önemli husus ^"vrtanın solu deyiminde üzerinde durulacak en ^'önemli hususlar, halkçılık ve devleteillk terim leridir. CJU>. nln ilk kuruluşundaki adı, «Halk Fırkası» idi. Demek oluyor ki, partinin kumeusn Büyük Atatürk, partisini «halkçılık» esası üzerlne kurmuş bulunmaktadır. Her jeyden önce halkeılıgın, halk» lnmenin, hiçbir zaman halka telkin edllmek istenilen şekilde «sol» mânasma alınamıyacağmuı bilinmesi lâzımdır. Halkçüığı, mutlaka sermayenln, zenginin ve varlıklmın düşmanı, işelnin, koylünün diktasını isteyen bir sistem olarak telâkki etmek doğru değildir. Kanımıza göre halkçılığı, bütün Türk milletini içerisine alan, zengini, faklri, tüccarı, işçisi, sanatkân, zenaatkân, köylüsü lle tüm olarak bir mllletin saadetinl, huzunınu arayan ve isteyen bir sistem olarak kabul etmek lâzımdır. Öyle bir sistem ki, bütün bu unsurlar ara•ında muvazene kuracak, esitlik sağlayacak, sağlayacağı bu eşitlikle, memleketin refahına yönelecektir. Halkçılık, devlet idaresinde halka hiımetten ibarettir. Bu hizmetln çeşitll yönlerden mütalâasında C.H.P.'nin Anayasa ile ahenkli bir «ekilde yürümekte olduğu görülür. Şöyle ki : CH.P. kapitallzmm düşmanı değildir. Ancak elindeki sermaye kudretine güvenerek halkı ezmek isteyen, kendisinde servetin ve sermayenin verdiği kudret nispetinde dikta kuvveti tasavvur eden bir azmlıjhn karşısındadır. Bu karşı olmadan CJL P.'nin servet düsmanı olduğu mânası çıkarılmama lıdır. Çünkü kontrol altinda bulundurulmayan biı kapitalizmln alabildiğine kendi haline bırakılmasınuı. sömürücülüğü doğuracağı, sömürülenin de büyük kitleyi teşkil eden halk tabakası olacağı füphe götürmeyeu bir hakikattir. Osmanlı tarihi, kontrol altında bulundurulmayan sermayenin hâkimiyetini ve bu hâkimiyetin altmda halk tabakasınm nasıl ezUdiğinin hikâyelerini anlatmaktadır. Bizhn anlayışımna göre Osmanlı tarihinde «eşkiya» adı verilen birçok teşekküller, vaktiyle çok güzel esaslara göre kurulmuş olup sonradan dejenere olan timar ve zeamet sahiplerinin, kontrol altında bulunmayan kapitalist baskısına karşı vukua gelmiş, halk reaksiyonlanndan ibaret bulunmaktadır. C.HJ*^ ortanm golunda prensipini kabul etmekle işte bu harekcte karşı olduğunu ilân etmekte ve bu deyim ile de Anayasa ile atbaşı beraber yürüraektedir. Anayasanm 10. maddesinin ikinci fıkrası, «Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşamıyacak surette sınırlayan siyasi, iktisadi ve sosyal bütün engelleri kaldınr, insanın maddi ve mânevi varhğmın gelişmesi için. gerekli jartlan hazırlar.» demekle, CH.P.'nin halkçılık anlayışını ifade etmektedir. C.HJ»., çiftçi, esnaf, sanayici, tüccar, serbest meslek erbabı ve memur gibi çeşitli meslekî ve sos yal zümreleri, demokratik topluluğun milletçe ilerlemeyi hedef tutan, karşılıklı meniaat ahengi içinde birbirlerinl tamamlayan unsurlar olarak telâkki etmektedir. Görülüyor kl, gerek Anayasa ve gerekse C.H.P., halkçılık telâkkisinde ve sermayenin halkçılıktaki rolünde, ortanın solu deyiminin açık bir ifadesine beraberce sahip bulunmaktadırlar. aleyhinde değildir. Olamaz da. Çünkü Anayasanm 36 ncı maddesi, herkesin mülkiyet ve miras hakkına sahip olduğunu hüküm altma almış bulnroaktadır. Yine aynı maddenin son fıkrası ise, bu haklarm, yani mülkiyet ve miras haklarmm toplnm yararına aykın olamıyacağmı emretmektedir. işte C.H.P., ortanm solunda olduğunu ilân ederken, Anayasanm bu hükmüne dayandığını, bu hükmünü uygulayacağını ifade etmektedir. Toprak dâvası da böyledir. Anayasanm 37 nci maddesi, devleti, toprağın verimli olarak işletilnfesini gerçekleştirmek, topraksız olan veya toprağı bulunmayan çiftriye toprak sağlamak amaciyle gerekli tedbirleri almakla görevlendirmekte dir. Bu, hiçbir zaman, toprak sahibinin elinden toprağının alınarak. topraksız kimseye verileceği demek değildir. Böyle olmadığı gibi, çok büyük İİİİ • ••a • ••a • ••a • ••• • ••• aaaa • ••* mmmm Tıllar • •II • •II • ıii nı> aaaa mmmm • ••• • ••• işletmelerin iktisadî bünyesi ugün iktisadi devlet lektörü diye üzerinde çeşitli yönlerden ve çeşitli ölçülerle rantabilite ve prodüktivite hesapları yapılan ve mütalâalar yürütülen iktisadî manzumenin, en önemli yönü olan, «teşekküllerin hüviyetleri» üzerinde hiç durulmamakta ve «sektör» umumî adı altında çok değişik iktisadi karakter arzeden teşekküller ve işletmeler bir harman halinde mütalâa ve bunlann faaliyetleri ve faaliyet sonuçlan da yine bir harman halinde «iktisadî devlet işletmeciligi faallyeti ve sonucu» olarak ele alınmaktadır. Teşekküllerin fiı kaynaklan (milyon lira) 1327 1487 1751 1896 2083 Teşekküllerin satış ve stok bâliğleri (milyon lira 2327 2985 3012 3217 3648 Taratılan kıymetin öz kaynağa nisbeti l'a C.H.P.*nln lâiklik anlayışının da dinsizlikle ve blnnetlce «sol» ile hiçbir münasebet ve alâkası yoktur. Anayasanm 19 uncu maddesinin son fıkrası incelendiği zaman devletin sosyal, iktisadi, siyasi veya hukukî temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallaruıa dayandırmanın Anayasaca yasaklanmış olduğu görülecektir. İşte C.H.P. nin lâiklik anlayışının ifadesi burada kendisinl göstermektedir. C.H. P'ne göre lâiklik, dinin devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutulması keyfiyetidir ki, Anayasanm müeyyide altma aldığı 19 uncu maddesi de aynı anlamı taşımaktadır CJJ.P. programı çalışma, sözleşme, toplantı, gösteri yürüyüjü gibi hak ve hürriyetleri, aynen Anayasanm 28, 29, 4» mcı maddeleri uyarmca mütalâa etmekte, zayıfm hakkını, kuvvetliye ezdirmemek yolunu hedef olarak tanımaktadır. Ortanm solunda olduğunu ilân eden C.H.P., devletçiliği «sol. un telâkki ettiği bir devletçilik olarak tammamaktadır. Anayasa da aynen bu telâkkiye sahip bulunmakta, devletçiliği kabul etmekte, 41 incl maddesinin ikinci fıkrasında «iktisadi, sosyal, kültüfel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek, bu maksatla millî tasarrufu artırmak, yatmmlan toplıun yarannm gerektirdiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma plânlarmı yapmak devletin ödevidir» demektedir. Ortanm solunda bulunan C.H.P, özel teşebbüsiin karşısında değildir. Anayasa, 41 incl maddesinin birinci fıkrasında «iktisadi ve sosyal hayatın adalete, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yagayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenleneceği» hükmü bulunduğu gibi, 42 nci maddesinde de «çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararhlık içinde gelişmesi için, sosyal, iktisadi ve malî tedbirlerle çalışanları korur ve çalışmayı destekler.» demek suretiyle özel teşebbüsü kabul etmektedir. C.H.P. de Anayasaya paralel olarak, aynı Ukeyi kabul etmekte, devleti özel teşebbüsün tam bir emniyet ve serbestlik içinde çalışmasını sağlayacak tedbirler almakla ödevli telâkki ettiği gibi, özel teşebbüsün teşvik edilmesi, korunması, gerekli yardımda bulunulması keyfiyetini, millî refah hamlesinin esaslı şartı olarak kabul etmektedir. B 1959 1960 1961 1962 1963 175,3 200,7 177,7 169,4 175.2 •••a •••• •••• aaaa aaaa mmmm laa ıaa •••• • aaa •fiı aaaa • aaa • aaa aaaa aıtı • ••ı Evvelâ devlet işletmeciliğinde, hakkı verilmiyen önemli bir huiusu belirtmek gerekiyor: Devlet sektörünün bütün faaliyet sahala rında mutlaka sosyal bir yön var dır ve bu «sosyal yönlülük», iktisadi bilânçolara menfî bir fakt8r olarak girso de, memleketin umumi rantabilitesi bakımından, sektör çahşmalarına müsbet bir iktisadî unsur olarak kabul edil mek gerekir. Iktisadî devlet işletmeleri bütun çalışmalarında daima bu kamu yararlılığının tesırlerini hissederler, ve değişik nisbetlerde de, bunun yüklerini taşırlar. Bu umumî vasıf haricinde olarak mevcut teşekkülleri (yukarıda bahis konusu ettiğimiz) bün ye ve hüviyet değişikliklerine gö re, şöyle bir tasnife tâbi tutmak gerekir: niŞTIGAL SAHASI KAMU NITELİGÎ GÖSTEREN TEŞEKKÜLLER: a) Devlet Demiryollanj b) Denizcilik Bankası; e) (Bizde) Devlet Havayollan. Bu işletmeler, sadece iştigal sa halan dolayısiyle de»il, bütün dünyada olduğu üzere kara yollan veya milletlerarası reka bet dolayısiyle de, organık olarak bir bünye zaafına ve hemen daima, zarara maruzdurlar. Bu durumlanndan ötürü de ekseriyetle devlet yardım ve sübvansiyonundan faydalanmaktadırlar. 0KENDÎLERÎNE KAMÜ HİZ METI FONKSIYONTJ VERİLMİŞ TEŞEKKÜLLER: a Toprak Mahsulleri Ofisi; b Kömür Işletmeleri Kurumu; c Et ve Balık Kurumn. Bu işletmeler de peşinen zarara mahkum bulunmaktadırlar. Bu zararların da, tabiî işletmecilık kusurlan ile alâkası yoktur. 0TAMAMEN SOSTAL MAHİYET ARZEDEN TEŞEKKÜL LER: a Emekli Sandığı; b tşçi Sigortaları Kurumu; e tş ve Isçi Bulma Kurumu. Bu teşekküller de, sırJ denetleme bakımından, iktisadi sektör içine dahil edilmiş aslında tamamen sosyal yapıda olan teşekküllerdir. iyete giren 440 sayıh kanunda (madde 2) yer almıştır. Kanundaki «temel mal ve hizmetlerin, gerektiğinde, Bakanlar Kurulunca tesbit edilerek fiyatları ma Iiyetlerin altmda bnlunduğn tak dirde zarar, en geç oldufu yılı kovalıyan yılın genel büçesine konacak ödenekle kapatılır» kaydına rağmen, tatbikatta bu gün hâlâ bu kabil tedbirleri uygulanmakta ve fakat herhangi bir tâviz yoluna gidileceğine dair ortada bir emare görülmemek tedir. Bu tâviz kaydiyle ilgili önemli bir husus da şudur: Kendisinden «verimli ve kârlı» çalışması talep edilen teşekkül lerin, hükumet tedbirleri dolayısiyle, sadece «maliyet altında kalmaktan dojtacak «zarar» lannın 5deneeegi öngörfllmttş, fakat örüldügü üıere, devlet sektöriindeki sınaî işletmelerin, öz kaynaklarına göre kıymet yaratma emsalleriyle sermaye devir süratleri pek müsait du rum arzettiği gibi bu durumun, ilerde beiirtecefimiı, rantabiliteye olan akisleri de yine müsbet •onuçlar vermektedir. Rakamla • rın bu sarahati karşısında devlet sektörüne (bu vadide) yöneltilen tenkitlerin pek mesnetsiz kaldıklarına hflkmetmek yerinde olacaktır. G YARIN Devlet Sektörü Kâr mı Ediyor, Yoksa Zarar mı? *yrv •••••••••••••• ETİBANK MEVLİDİ ŞERİF Sevgili ve pek muhterem aile büyüğümüz E>IL\ MALTEPE nin ebedl istirahatgâhına tevdiinin 40 m a gtoflne rastlayan 15 aralık 1965 çarşamba günü öğle namazmı mütaakıp Fatih Camiinde İstanbulun tanınmış Mevlithanlanndan Hacı Hafız HaKl İbrahim Çanakkaleli, Hacı Hafız Fevzi Mısu ve diğer tanınmış huffazm okuyacaklan Kur'anı Kerim ve Mevlidi Ş e rifi akraba, dost ve din kardeslerimizin teşrifleri niyaz olunur. AİLESt aaaa :::: :::: •aaa • aaa • ••• • aaa mmmm • aaa • aaa • saa • aaa • aaa aaaa aaaa sonuç G linlük bir makaleye sığdırmaya çalışbğnnız şu özetten de anlaşılacaktır ki, C.H.P.'nin •ortanın solunda» ilkesi «SOL» demek değildir. «Ortanm solu» deyimini, aynen Anayasa hükümleriııin bir özeti olarak ifade edilmiş bir terimden başka şekilde anlamaya imkân yoktur. Anayasanm bu yöndeki hükümleri incelendikleri takdirde, Anayasanm da ortanm solunda bir karakteri haiz olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır. Partiler, samimi inandıklan fikirlerini millete anlatamadıklan müddetçe, seçnnleri kaybetmeye mahkumdurlar. Seçimi kaybetmenin, partinin ilkelerinden, hedef tuttuğu yoldan taviz vermesi sonucunu doğurmıyacağmm bilinmesi lâznndır. Bilâkis böyle tavizlere giren partilerin siyasi hayatlannın sona erdiğini siyasi tarih, birçok ömeklerle göstermektedir. Siyasi bir partinin iktidara gelmek istemesi, siyasi gayelerini tahakkuk ettirmek içindir. Hakikî bir siyasi parti. seçimlerde tek bir sandalye kazanamamış olsa dahi, ilkelerinin doğruluğuna inandığı müddetçe, bu ilkelerden tek bir fedakâriık yapmaksizın, bunları millete anlatmağa, anlatabilmeye çalışmak vazifesiyle mükelleftir. C.H.P. meclisi, ortanm solu deyimini, birçok yadırgamalara rağmen kabul etmekle, bn hakikati anlamış olduğunu göstermiştir. Anayasa, CH.P.'nln bu anlayışı ile beraberdir. 20ARALIK 1965 PAZARTESİ Cumhuriyet 15327 >aaa ıa»a VEFÂT Yıllarca memleket çocuklanna, nurlu eli ile bilgi ışığı tutan, binlercesini yetiştiren ÖĞRETMEV BU ŞUBEYE AİT HUSUSİ ÇEKİLİŞTE FAHRÜNlftSfi ÖZGÜVEN Cumhuriyet 15329 Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Aziz nâşı 13/12/1965 pazartesi günü öğle namazmdan sonra Şişli Camiisden kaldınlacaktır. Annesi. Kardeşleri, Eşi ve Çocuklan 6 5 . 0 0 0 LİRALİK PARA İKRAMİYESİ BÜTÜN ISTANBULLULAR ETlBANK KADIKÖY SATILIK ÇİFTLİK tzmitin Feshane mevkiinde (devlet kavak yetiştirme çiftliği bitişiğinde) elektrik ve suyu bulunan, içinde yetişmiş ceviz ve kavak ağaçlan olan 23 hektar miktanndaki çiftlik değirmen, imalâthane v.s. gibi müştemilâtıyla birUkte acele saühktır. Müracaat Tel: 44 02 87 her gün 1214, 1618 arası. Cumhuriyet 15326 ŞUBESİNİN AÇILIŞINA CANDAN DAVETLİDİRLER (Basm 23821/15314) SINCER* SINCER* SINCER SINCER S1NCER İPLİK KOPARMAZ İPLİK TOPUMAZ DİKİŞ MAKİNASI DİKİŞ MAKİNASI DİKİŞ MAKİNASI DİKİŞ MAKİNASI DİKİŞ MAKİNASI DİKİŞİ BÜZMEZ UCUZ ve GÜZEL GİYİNMENİZİ SAĞLÂR 15 GÜNDE KURUŞLA SİZİN OLUR SINGERLE DAHA RAHAT EDERSİNIZ SINGERLE fiü DAHA RAHAT EDERSİNİZ * Tescit edilmiş markadırj
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle