15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE tKİ CUMHURÎYET 13 Ocak 1965 Anlamsız. Eskı deyişle mânasız. . Gerçi anlamsız ile mânasız arasında kullanış bakınundan farklar yok değüdir. Ve «anlamsız» her yerde «mânasız» kelimesüıi dolduramıyor. Ama benim bugün üstünde auracağım konuya anlamsız sözü yetmekte... Genç edebiyatçüarınuzın îçinde anlamsızlık peşinde şiir ve nesir yazanlar var. Anlamsız yazabilmek için, belki de hem dünyanın hem de bugünkü toplumumuzun anlamını çok iyi bilmek gerekir. Olaylara anlammı veremiyen bir kişinin anlamsızlığı dile getirebileceğini sanmam. Ancak anlamsızı bir yeni edebivat akımının adı olarak değil de, genel anlanuyla ele alırsak bir zamanlar Orhan Veli kuşağının: Raki şişesinde balık olsam... gibisinden mısralan anlamsız bulunurdu. Sonradan anlaşıldı ki toplumunun anlamını en iyi kavnyan, çağmm bilincine en iyi varan edebiyatçılan vardı Orhan Veli kuşağının... Vaktiyle bunu da anlatmak pek zordu. Meselâ «Rakı şişesinde balık olsam» mısraını kurtarabilmek için daha es kilerden örnek vermek gereği duyuldu. «Manda yuva yapmış söğüt dahna. » gibi halk deyişlerinden, Ahmet Haşim'in «Göllerde bu dem bir kamış olsam» mısraına kadar eski dünyalardan örnekler getirilerek «Rakı şişesinde balık olsam» dileği bagnazlann indinde affettirildi. Bizim bugün sözünü açmak istediğimiz edebiyat kesimindeki anlamsız değildir. Politika keşiminde yürürlükte bulunan bir anlamsızlık konusunda konusacağım. Biliyonım ki bu anlamsızlığın da bir anlamı var. Dünkü gazetelere bir göz attım. Bakınız şöyle bir başlık, bir sabah gazetesinin en gösterişli yerinde idi: «Reform düzeni sarsmaz!» Hem de tırnak içinde olduğuna göre bu cümlenüı sorumu başlıfı düzenliyen sekreter arkadaşta olamazdı. Meğer sözü söyliyen Tarım Bakanı Turan Şahin imiş. Ne demek «reform düzeni bozmaz?» Reform bir düzeni değiştinnek için yapılır. Adı üstünde. Türkiyedeki eski toprak düzenini bozmıyacaksa şu getirilen tasarı, adı reform olabilir mi? Ama biüyoruz ki Tarım Bakanı bu sözü çekingenliğinden söylemiştir. Yoksa şu Anadolumuzun ilkel toprak düzeninin sürmesi için mi bu kadar çalışıp kanunlar hazırladı? Çok takıldığım bir anlamsız lâf da: Aman toplum düzenini bozmıyalım... lâfıdır. Çevrenize bakınız lutfen. Eğer şu toplumun düzenini pek beğeniyorsanız bu endişenizde haklısınız. Olduğu gibi devam etsin düzen... Yok bir parça değişmek, çafımtza uygun bir yaşayışa kavuştnak istiyorsanız, bırakalım bu anlamsız lâfı. Ve gene diin bizim gazetede çıkan bir başlık! O da tırnak içlnde Ticaret Bakanı Fennî İslimyeli söylemiş: «Hükümet ne özel sektörcü ne devletçidir.» Peki, hükümet necidir? Yoksa hükümet hiç bir şeyci midir? Hayır hükümet «karmacı» imiş. Fransız hükümeti de «karmacı» dır. Yugoslav hükümeti de «karmacı» dır. Ama bizim ne devletçi, ne özel teşebbüsçü hükümet iyi saatte olsunlann heyheylerinden kaçmak, göldeki kurbağaları ürkütmemek için lâflarla durumu idare ediyor. Oysa bugün ortada olan dâva şu: Hükümet özel sektörü kaldırsın diye bir mesele yok. hükümet, devletin parasını imtiyazlı kişilere peşkeş çekmesin. Daha açık bir deyişle cebinde parası olan vatandaş yatırım yapsın, ama cebinde parası olmıyan vatandaş devlet hazinesini kendi cebi gibi kullanıp özel sektörcü olmak isterse, önce gerçek özel teşebbüsçülerin hakkı yenmiş olur. Ticaret Bakanı böyle karma lâflar edeceğine 49 + 51 = 100 lük şirketlerin bir dökümünü çıkarsa, sermayelerüıi ortaya dökse, bu sermayelerin ödenmişi, ödenmemişi, ne kadarı devletin, ne kadarı devletten çimlenenlerin bilgi verse, bu şirketlerin yönetim kurullannda hangi politikacılar var onlann adlarını dizse daha yararlı iş görmüş olacak. Ben politikacılanmıza derim ki dünkü çibi demeçler vereceklerine, rakı şişesinde balık olsam, manda yuva yapmış söğüt dalma Göllerde bu dem bir kamış olsam, gibi mısralara başvursalar hem daha anlamlı sözler söylemiş olacaklar, hem de gazetelerimizin iJk sayfaları şenlenecek... =haberlerj GÜNÜN KONULARI Yolco Salonuna yeni şekil veriliyor N Galata Yolcu salonu turistık bir bina haline getirilecek ve açılacak olan 25 30 kiiçük dükkânda yalnız turistlere satılmak üzere gümrüksüz mallar bulundurulacaktır. Yolcu salonundaki Gümrük Muhafaza, Trafik Müdürlüğü ile P.T.T. nin işgal ettiği yerler tahliye edilecek, kafeterya, satış mağazaları ve yalnız turistlerin istifade edebileceği Tekel mağazaları açılacaktır. Yolcu salonu yeni şekli ile mayıs ayı ortaiarına doğru hizmete açılacaktır. Nüfus artışının çeşitli yönleri ve Türkiyedeki durum Yazan: üfus artışı ve [aiie plânlaması için alınacak tedbirler basınımızda geniş tartış malara yol açmış Dr. Erdoğan NOYAN rülen bir cephesine de geçebiliriz: Onlar, geri kalmışlardaki bu sayı ca artışın bir gün ileri gitmişleri tehdit edeceğinden ve bu ihtrmalin ileri gitmişler tarafından şim diden idrak edilmiş olmasından ba hisle aile plânlaması tedbirlerinin ileri gitmişlerin bir kurnazlığı ol duğunu öne sürüyorlar. Bu göriişü. savaşı ortadan kaldırma, insan hğı bir bütün olarak ele alma ve karşıhklı yardım ve işbirliği, doğal âfetlerle müşterek uğraşma ve büyük milletlerarası organizasyonlar kurma yolunda olan dünya görüşleriyle bağdaştırmak müm İcün değildir. Bir de ileri gitmişle rin daha şimdiden kendi ülkelerinde aile plânlamasını önem ve cid diyetle ele aldıklarını gözden kaçır mamak gerekir. Konunun bu yönü nün varlığmı inkâr etmek mümkün değildir ama bir millet hayatında karar almada rol ve değeri nin pek az olduğunu dikkatten uzak tutmamalıdır. Bir nüfusu sırf eğitim yolu ile artma ve eksiltme yönünde ayarlamak da mümkün olduğuna göre tam bir tehlike düşünülemez. arih boyunca nüfus artışını dengeliyen sağhk bakımsızlığı, doğal âfetler ve savaş ki bun ların hepsine birden tabii plânlama elemanları adı veriliyor orta dan kalkma yolunda olduğuna göre dünyanın nüfusu artmakta devam edecek^ir. İlim ve tekniğin sayıca artışın ilk plânda doğurduğu gıdalanma meselesini çözmesi mümkün olacak mıdır? Bu konuda söylenecek her şey geleceğe mâtuf olup ancak fikri spekülâsyon nite liğini taşıyabilir. Hem durumu sadece beslenecek ağızlar olarak gör mek yetersizdir. Sadece gıda temi ni konusunu nüfus çokluğu mese lesine uygulamak doğru değildir. Çocukları okutmak, eğitmek, yararlı kılmak çabaları da gerekmek tedir. Bu nokta bizi sayıca çoğalma ile nitelikli çoğalma konulanna gö türür. Bir Fransız yazarın 2000 yı lının insanları için «Altı Milyar böcek» deyimini kullanması düjün dürücüdür. Bununla sorumsuz çoğalmanın yaratacağı kalitesizliği ve bu durumun ortaya çıkaracağı toplumu kasıtlamış olsa gerektir. Yeryüzüne belirli bir değerle ge lebilen ve bunu geliştirmek imkânlarına sahip olan sayısı az bir nüfus, üstünlüğü sadece sayıdan ibaret bir nüfusa kıyasla daha çok yaşama şansına sahiptir. Bugün milletlerin gerçek serveti olarak üsrün kabiliyetli çocukları kabul etmekteyiz. Çünkü karşılıklı etki ler ne olursa olsun dünyada ilerlemenin tarihi «devletlerin omuzlanna olurmuş cüceler gerçeğini daima hatırlatmakta ve doğrulamaktadır. Üstün kabiliyetli birey ler yetiştirme çabasını varolmak çabası ile birgören toplumlar vardır. II orunun aiie çerçevesi içinde ele alınması da çeşitli yönler gösterir. Tek çocuklu. iki çocuklu ve üç ve daha çok çocuklu ailelerin ve ailenin çocuk sahibi olup olmamasınm doğurduğu meselelerin ve bunlar arasında karşılıklı çok sayılı etkenlerin ayrı ayrı etüdlerini yapmak ve bir sonuca ulaşmak çok zordur. Hattâ kimlerin hangi yaştayken yaptıkları çocukların daha iyi veya üstün olduğuna, ilkahın cereyan ettiği şartların hangilerinin rol oynadığuıa, aile yapı sının beden ve ruh sağlığındaki etkilerine dair kesin bilgilerimiz yoktur. Bilgilerimiz iyi bir irsiyet, iyi geçirilmiş bir gebelik, doğumda ve gelişmede iyi bir bakım, eği timi ve sürekliliği, ekonomik huzu ru sağlanmış aile çevresinin çok yararlı olduğu merkezindedir. Bun ların temininin aile, millet ve tüm insanlık yönünden mutluluk geti receğini kabul etmeliyiz. İşte aile plânlaması olayının önemi burada dır. tır. Çeşitli yönlerden ve çeşitli se viyelerde tartışılmalar devam etmektedir. Bunların konunun aydın latılması bakımından bilimsel verilere dayanılmak şartiyle, pek ya rarh olduğu muhakkaktır. Çünkü konu ekonomi, sosyoloji, psikoloji, halk sağlığı ve dünya politikası ile ilgili yâni çok cephelidir. İşte bu sebeptendir ki bu yazıda çeşitli yönlerin bir arada ve karşıhklı et kiler halinde incelenmesine gayret edilecektir. I tarafından da ele aîınmaktadır. Tesadüfle oraamanm, doğal doğumları kösteklemenin insanhğı büyük tehlikelere sürükleyeceğini öne sü ren görüşler yanında hesaplı, plân h bir çoğalmanın insanlığm mut luluğunu sağlıyacağını bildiren gö riişler de vardır. Cinsel münasebetlerin çocuk sahibi olma isteğinden ayrılmış olma sı üzerinde bile yine zıt görüşler öne sürülüyor. .J . PERDE ARA1I6INDAN r Nadir Bir devrin hikâyesi | KİTABIÇIKTI Isteme Yeri: Yatsı 1 Kayıp Köpek nce yukarıda özel blr kasıtla birlikte kullandığımız iki de12 günde 79 kişi tevkif yim üzerinde durmak gerekir. edildi Nüfus artışını önlemek ile aileyi plânlanıak arasında mutlak bir 1965 yılının ilk 12 günü içinde bağlantı yoktur. Bir memlekette şehrimiz adliyesinde 79 kişi tevaile plânlaması yapmak demek 111e kif edilmiştir. Sultanahmet Cezaevine gönderilen bu çeşitli suç sa de o memleketin nüfusunu azaltmak demek değildir. nıkları arasında 5 katil zanlısı da Ama aile plânlaması meselesi bulunmaktadır. bütün dünyada nüfus artışının faz Iahğı sebebiyle ele alındığuıdan Yılda 35 milyon kilo et bunlar arasında değişmez bir bağistihlâk ediliyor lantı olduğu zannına kapılıyoruz. Istanbulda her yıl ortalama oBu yüzyılın başında yeryüzünde larak Türkiyenin muhtelif yerlebirbuçuk milyar insan vardı. Bu rinden 1 milyon 650 bin baş kasap sayı günümüzde üç milyara yaklaş mıştır ve dünya nüfusunun 2000 yı lık hayvan gelmekte ve 35 milyon lında altı milyar olacağı hesaplan kilo et istihlâk edilmektedir. maktadır. Böyle bir artış hızmın ll sınırları içinde beslenen büinsanlık tarihinde şimdiye kadar yük baş hayvanlarının sayısı ise hiç görülmedigini kaydetmeliyiz. 420 bindir. Buna ilâve olarak çiftînsanlık bu olay ile ilk defa karşı lik ve evlerde de 423 bin kümes laşmakta ve buna da bir çözüm yo hayvanı bulunmaktadır. lu aramaktadır. Dünya nüfusundaki bu artışın Tacirler ortalama kâr hiç de endişe verici olmadığını, hadlerini yüksek buluyor yeryüzü kaynaklarınuı bilimsel tarzda işletilmesinin ve bilimsel Perakendeci esnaf ve tacirlerin bir dağıtım organizasyonu kurulma 1963 yılı gelir vergilerine esas teşsının yeryüzündeki bütün insanla kil edecek olan ortalama kâr hadra yeteceğini öne sürenler vardır. leri cetveli, itirazlara sebep olGerçekten bilim ve tekniğin insan muştur. Ticaret Odası ve Defterlara açacağı imkânların çok gedarlık temsilcilerinin tesbit ettikniş olacağı anlaşılmakta ve hele leri oranların Malive Bakanlıgınsiiâhlanma yolunda sarfedilen eca da yüksek görülmesi. Istanbulmeklerin insan mutluluğu yolunlu tacirleri harekete geçirmiştir. da sarfedilmesi sağlanırsa yeryüzü Bu konu. Ticaret Odası Meclisinin nün sıkıntısız olacağı iddia edüyarın yapacağı toplantıya bir ömektedir. Fakat bunların günlük ve hattâ gelecek elli yıllık uygula nerge ile aksettirilecektir. Tacirmalar yönünden şimdilik hayali ler, kendi temsilcilerinin, aleyhledüşünceler olduğunu da kabuüen rinde olan bu cetveli onaylamalamek zorundayız. Zira günümüzde nnı şiddetle tenkid etmektedirler. dünyanın birçok bölgelerinde açlık meselesi vardır, yukarıdaki yol Kapatılan kahvcyi sahte lardan buna çare aranmakla bera evrakla açtırmışlar ber nüfus artışını önleme yönünden de çare aranmaktadır. Kumar oynadığı için kapatılan kahvehaneyi sahte »vrak düzenliurada bir gerçe^ği ^e ışaıetleerek açtıran bir mübaşir.Jki suç mek lâzımdır: Nüfus art'cp dünflSfî*He birlikte 3. A ğ # Ceza yanın geri kalmış veya yeni Mahkemesine verilmiştir. Şişlideki geüşmekte olan memleketlerinde Kahve, 9. Sulh Ceza Mahkemesi olmakta yâni A\Tupa ve Kuzey tarafından kapatılınca, mübaşir Amerika dışındaki ülkeler, Asya, Osman Subay ile Mehmet ve V^c Afrika ve Güney Amerika çok hız di Göz adındaki arkadaşları, sahte lı bir nüfus artışı göstermektedir. bir «açma» kararı çıkarmışlardır. Burada bu durumun belli bir mil 4. Sulh Ceza Mahkemesi yetkililelet topluluğu içinde de aynı oranrinin imzaları taklid edilerek hada olduğunu özeilikle belirtmek zırlanan evrak, bilirkişi tarafından isteriz. Yani milletin yüksek yaşa incelenmektedir. ma standardma erişmiş olan zümresi, geri kalmış bulunan zümresine kıyasla daha az üremektedir. Başka bir deyimle aydınlar, şehir liler, kasaba ve köylülere nazaran daha az çocuk sahibi olmaktadırlar. Bu nokta çocuk yapmama bil gi ve imkânlarına sahip olmanm. veya fazla çocuk sahibi olmanm belli bir sorumluluk duygusu ile Doğu Karadeniz sahilleri ile Si birlikte gitmesinin yahut da bir çeşit bireysel hayat değerlendirme nop çevrelfri, doğu ve güneydosinin çoğalmada önemli bir etkiye ğu Anadolu bölgeleri, Kayseri, sahip olduğunu gösterir. Konya, Bursa, Bandırma, Afyon Geri kalmış ülkelerdeki çoğalma çevreleri mevzii hafif kar yağışyı bir de çocuk ölümünün önlenlı, diğer yerler az bulutlu geçemesi ve yaşama süresinin uzatılma cek, rüzgârlar kuzey yönlerden sı olayı ile izah mümkündür. hafif ve arasıra orta kuvvette eCumhuriyet 525 ünyamızın en önemli meselele secek, hava sıcaklıklarında ö rinden biri de ilerlemiş ülkenemli bir değişiklik olmıyacaklerle geri kalmış ülkeler aratır. smdaki karşılıklı ilişkilerdir. tlerlemiş ülkeler, geri kalmışlara yap OÇAK 13 RAMAZAN 10 tıkları yardımın halk sağhğını düzeltme yolu ile nüfusu arttırdığuiı M ve buna bir de sorumsuz doğunı Lâki adlı bu ev köpeği 9 ocak cumartesi c c fazlalığinın eklendiğini şüphesiz günü Göztepe Plâjyolu arasında kaybol5 görmektedirler. Belki de geri kalmuştur. Bulanların, görenlerin 55 34 28 mışlara bu yönden telkinler yapV. j 7.23;., 2.22 14.49 17.03 18.40 5.35 numaraya telefonla bildirmeleri rica olunur. maktadırlar. Buradan meselenin 2.211 7.21 9.47 12.00 1.37 12.33 E. çok gerçekçi, yaşayışı bir kalım Cumhuriyet 550 j savaşı olarak ele alanlarca öne sü 0 T B ütün bu zıt görüşler ve olaylar karşısmda hem günlük yaşayışı ve hem de geleceği düşünmek zorunda olan bireyler ve mll let olarak nasıl bir karara ulaşma lıyız?. Önümüzde iki yol vardır: 1 Hiç bir tedbir almamak, her şeyi doğal gidişine bırakmak, 2 Tedbirler almak.. Birinci yol zaten injanın varolu? ve yaratıcıhk ilkelerine aykırı dü şüyor. tnsan, diğer insanın ve ken dinin yaşaması için tedbirler alacaktır ve zaten alagelmektedir. Akıl sayesinde de tedbirsizliğin yarattığı yetersizlikler ve hattâ teh likeler önceden görülmektedir. O halde hangi tedbirleri almalıyız konusu kalıyor? Her meselemizin altında yatan bilgi ve eğitim yoksulluğu bu meselede de karşımıza çıkmaktadır. Aileyi bil gisizliğin ve rastlantrnın yarattığı bir varlık diye kabul etmek yanlı? tır. Aileye çocuk yapmayı önleyici bilgilerin verilmesi, yolların göste rilmesi onun çocuksuz veya az ço cuklu bırakmak demek değildir. Çocuğu aile hattâ toplum seviyesinde en iyi şart ve imkânlar altında getirtmek, onun gelişme me suliyetini idrak etmek demektir. Türkiye için meseleyi doğnmu rastgele ve mutlaka sınırlamak tar zında ele almamak lâzımdır. Bu bazan böyle anlalılıyorsa, buna da sebep yukarıda işaret ettiğimiz üze re genel cahilliğimizdir. Halkunızn aile plânlamasının ne olduğunu çok açık şekilde anlatmak gerekir. Her halde ilhakı önleyici bilgi ve imkânların temininin mut laka memleket nüfusunu azaltmak ve neslimizi tüketmek demek olma dığı gerçeği anlatılmalıdır. Bilimin insanlığa sağladığı dünyaya sıhhat li ve iyi yaşama şartları içinde ola cak ve kendinden sonrakilere de iyi yaşama şartları hazırlıyacak ni telikte bulunacak çocuklar getirme imkânlarını halkımıza öğretmek ve aynı zamanda süreli eğitim ile halkımızın düşünce seviyesini geliştirmek zamanı gelmistir. B rv Soğuk havalarda BİR ADET OPON ALMAK FAYDALIDIR • OPON, soguk algınlığından ileri gelen birı,'ok fenalıldan önlemek bakımından faydahdır • OPON, baş, diş, adale, siuir, lumbago ve romatizma agrılarını teskin eder* OPON, günde 6 tablete kadar alınabiür TESEKKUR 8 Ocak 9GS ta kıymetli eşim vefat eden FAHRİ ÇETİNTÜRKün S elim kaybiyle ebedi istirahatgâhına intikaünde, çelenk, telgraf ve telefonla acımızı paylaşan bizleri teselli eden akraba, dost, arkadaş ve yakınlarımıza teker teker teşekkür etmeğe durumumuz müsait olmadığından gazeteniz vasıtasiyle duyurulmasını rica ederim. Çetintürk ailesi I l â n c ı h k : 4525 547 r SELSNİK BANKASI T.A.Ş 12 Ocak 1965 ten itibaren telefon numaralarının Hafif kar yağışlı WANTED \ D ENG1NEERÜ ANU TECH ;: N1C1ANS, RAÜAK, HF, • VHF, TROPUSCATTER ECT., :: KNOWLEDGE ÜF ENGL1SH İ REyUIRED, CUNTACT Mr. ! W A. PE1FEK AT PARK ; ğ PALAS HÜTEL FRUM JA X NUARY II to I5th l Santral : 278910 jMüdiriyet: 277492 olarak değiştirildiğini sayın müşterilerine arzeder. Reklâmcüık 88/529 Cumhuriyet'e I 1 1 < Nüfus çoğalması meselesi daha ileri bir seviyede olan düşünürler refrikası nı ClilVIHtKİYKT'in AP Milletvekillerinden Musluhittin Gürer'in Dikkatine mektuplar BUNLAR ENFİYE KUTUSU MU? Bir iki fün oluyor, fstan bul valiliğinin, radyoda bir yayınını dinledim. Trolle balık svı yssak oldnfn için, ba tarz avlananları çören bilen varsa en yakın zâbıta merkezlerine haber vermeleri isteniyordu. Hayret doğrasu! Bunlar enfiye kutlarımı ki, «Kimlerin elinde görürseniz haber verin diye »taalkın yar dımı istenmiş olsun. Bn trolcnların bir takım teşkilâtı ve başkalarına benzemeyen tekneleri var. Bunlar da Istanbul limanının içinde ve dışında, ya demirli veya hareket halinde. Sonra ağları da bambaska. Böyle olduŞn hal de, bunların teçhizatını sökmek ve ağlarını bir süre içinde değistirmeyenlerin ağlarını müsadere etmek eibidaha pratik ve daha tesirli bir is dururken. halktan imdat beklemek, inanılmaz bir garâbet doğrusu. Bunlardan başka her gün ve her yerde, pervâsızca, dinamit atanlara bir diyeceçi yokmu Vilâyetin? m ı komutanları subay, fakat subay olmıyan ilçelerde ise astsubay kd. başçavnşlar vekâlet etmektedirler. Durum böyle iken bizlerin her şeyde neden ileri sürüldüğümüzü Sayın Muslihittin Gürer'den soruyorum : İlçe jandarma komutanlığı görevini yapan astsubay kd. başçavusla bir uzatmalı onbaşıyı fark edemediniz mi? Yoksa uzatmalı onbaşının sldığı 150 lira maaşı gözünüze mi battı? Eğer gözünüze battı ise bizi lâğvedin, biz de ona göre başımızın çaresine bakalım.. B O Z K I R D A K İ Ç E K İ R D E K / Yzn : KML TAHİR aa EA Bozkırdaki Çekirdek «Onuncu yıl» diyordunuz Müdür Bey... Onuncu yıl mı? Hangi onuncu yıl?.. Haa evet... Bu onuncu yıl, çok önemli bir dönemeçtir, biz ülkücülerin ömründe... Bizim kuşaklar, bu dönemeçten sonra duydular ilk tüketici yorgunluğu... Ülkücü arkadaşlardan bazısının içkiye, bazısının pokere, bazısının da ilkokul son sınıf kızlarının yeni serpilen göğüslerini görtneye başlamaları bu onuncu yıldan sonradır. Daha otuzuna varmadan ülkücülükten yorulmuştuk. Savaş görmemişti bizim kuşağın çoğunluğu... Öyleyse. bu yorgunluk neyin nesiydi? Yorgunluk diyorum amma. aslında, yaşamaktan usanmaktı bu... Ayakiarı yere basmıyan, gözle görünür ürün veremiyen ülkü yormuştu bizi... Bir balama hlçbir şey yapmadan yorulmuştuk. Çabalamadık demiyorum. Olafanüstü büyük işler yapıyoruz sanmıştık. Birden, herhangi bir aylıkçı gibi, günü gün etmekle uğraştığımızı anladık. Avuntu ile gerçek, meğer şuuraltımızda çoktanberi boğuşuyormuş Bizi yoran da buymuş .. Bir gün evde okuyacak bir şey ararken Aristo geçti elinıe .. Sevmem herifin karakuş mantığmı... Eflâtun daha ya km gelir bana... Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, hele o sıralar, Aydınlar Devleti benim için, çıkar yolların en kestirmesi görünüyordu. Aristoyu okuyorum! Saçma! Çeviriyorum, evet, deli saçması!.. •kölesiz olmaz diyor. «köle ortadan kalktı mı, çivi si gcvşer dünyanın, kıyamet kopar. Kölesiz dünya ancak bir sartla düşünülebilir, dokuma tezgâhları, kendi başlarına Adamsız çalışırsa» diyor. Çeviriyorum, coğrafyaya bağlıyor toplumun kaderini herif... İnsanm oluşunu coğrafya belirlemiş.. Birden durakladım... Soluğum kesildi. Zorlatarak bakıyorum. Hayır yanlışı yok .. Herif açıkça yazmış... Köle insan, önüne geçilraez bir coğrafya ürünüdür, ispatı: «İşte Anadolu!» diyor, «Anadolu topraği köle yetistirir» diyor herif... Biz cumhuriyetin tek parti ülkücüleri kolay knarız. Gülüp dun' 1ten bakarsınız öfkeye büıiver Borlardaki Çekirdek 95 96 Bozkırdaki Çekirdek mişiz. Kısa sürer, kine de pek bağlanmaz ama. bu böyledir. Kitabı kapattım yavaşça, peucerenin içine bıraktım Oysa yere çalmam gerekti, ana avrat sövmem... Birini bulup esip kükremem gerekti. Bir Orta Anadolu kasabasında beşinci sınıfı okutuyordum. Bir kağnı geçiyordu, toprak yoldan... İçinde bir has ta kadm yatıyordu. Yorgan lime limeydi. İnsan elin den çıkmış bir şeye değil, korkunç irilikte bir kâbus kuşunun yüzülmüş derisüıe beuziyordu. Yanında yürüyen adamın giydikleri de yorganın tıpkısıydı. Her akşam nasıl cıkarıp her sabah nasıl giyebil diğine akıl ermez. Öküzlerin derileri de adamın giy dikleriyle yorgana uygundu. Bakıp dururken Ahmet Hâşinıin bir benzetmesini hatırladım. •Öküzlerin sırtlanna yapışmış bir dev kene» demişti kağnı için.. Hayır. kağnı bu öküzlerden ayrı bir şey değildi. Bunlar, hep birlikte, bir canlı şey meydana getiriyorlardı. Adam.. Hasta kadın. . Yorgan... Hattâ bütün kasaba . Hattâ ben... Kene soyundan bu korkunç yaratık, bir yaklaşıp bir uzaklaşıyor, küçülüp büyüyor, uzaklaşıp küçülnıesi bile verdiği dehşeti hiç azaltmıyordu. Biz yıllardan beri bu kağnıyı yüceltmiştik kurtuluş destanlarında . Bu iğrenç nâmussuzluğa katlanışınıız belki de bu yüceltme yü zündcndi. Belki yalnız bunun için, bu yüz karası. kur tuluştan on yıl sonra bile bizi, hiç mi hiç rahatsız et miyordu. Onu kendünize, kendimizi demek ki ona yaraştınyorduk. «Köylü milletin temeli» dememiş ol saydık, Aristo gibi «doğuştan köledir, bundan kurtul mak isterse, dünyanın düzeni bozulur» deseydik, bu kağnı, bu öküzlcr, bu yorgan, bu kadar iğrenç gelmezdi bana... Kafka. bir hikâyesinde kendisini böcek olmuş hayâl eder. Ben o gün kendimi, birden kene olmuş buldum. Hortumlarımı bu toprağa yapıstırmıştım. mülkiyetsiz köle kıyıcılığıyla kanım emiyordum. Toprağm üstünde ne var, ne yoksa silip süpürtniişrük. Ormanlaruıı kül edip yele venniş, derlsinln yeşilini, aynklarına kadar, »ömürmüj, suyu nu tüketmiştik. Şimdi sıra, en ince damardaki son kaıı zerreleriııe gelmişti. Buraları, böyle bozkır yapan bizdik. Son kan damlasından sonra da. toprağı yiyecek, gücümüz yetmediği için, yalnız yalçın kayaları bırakacaktık. Evet, tarihte hiç bir insan, hiç bir toprak parçasına böyle düşmanlık edememişti. Kağnı. beni pencerede bırakıp diş gıcırtılariyle uzak laştı. O güııden sonra, eski, yeni bütün değerler benim için tepataklak oldu. Dalgındım. Artık hiç bir şeyi umursamıyordum. Tıraşları geciktirir olmuştum, evden çıkarken biri üstümü fırçalaınak istese. birden ürküp irkiliyordum. Pantolonun ütiisüzlüğüne aldırmıyordum artık. potinlerimi hiç boyatmıyordum. Neden içkiye. kumara vurmadım. bilir misiniz? Parasızlıktan .. Annemin uzunca süren hastalığında borç lanmıştık. Ödemeye çabalıyordunı. Ömrümün üçüncü sarsıntısını bir gün sınıfta duydum. Kürsüde dal mışun. Gazetenin kıyısma bir şeyler çiziyordum. Ço cuklar vrrdiğim yazı ödevine çalışıyorlardı. Değişik liği birden farkettim. Eskiden benim sınıfımda, öğreııme sevincinin serçek düzeni hiç bozulmazdı. Ben konuşurkcn öerenciler gözlerime sevgiyle, saygıyla bakarlardı N'eden tedirgin olduğumu henıeıı çıkara nıadım. İlk bakışta, her şey eskisi gıbiydi. Biraz dik kat edince, değişmenin nerde olduğunu aniadım. Çocukların oturmalarında. yazmalannda, kımıldama larında bir kendini bırakmışlık, bir başıbozukluk vardı. Sanki ben kürsüde bulunmuyordum. İkisi pen cereden dışarıya dalmıştı. Biri, ne kadar kızdığımı bildiği halde, rahatça burnunu karıştırıyordu. 244 Cevat esnedi, gerindi, kitabın içinden, bir tavus tüyü aldı evirip çevirdi, sonra. önüııde oturan 87 Saitin erıscsine sürtmeye başladı. Sait önce elini salladı. si nek kovar gibi Öteki tüyü lıernen sakladı. Evet, ben sınıfta yokmuşunı gihi davranıyordu 244 Cevat... Kürsünün üstündeki cetveli gördüm. Cevadı çağırdım. ( Arka«i var) Jandarma uzalmaJı onbaşı Kemal Deniz yazıyor : Bütçe ve Plân Komisyonanun 23 Aralık 1964 günü toplantısında, Içişleri Bakanlıgı bütçesinin müzakeresi münasebetiyle toplantıda söz alan, A.P. Milletvekillerinden Muslibittin Gürer konuşmasında, Jandarma Teşkilâtı hakkında bir beyanat vermiştir. Jandarma subay kadrolarının çok eksik olduğuna ve bir ilçenin kaderi bir jandarma uzatmalı onbaşısına bırakılamaz demekle yetinmistir. Jandarma subay kadrolarının noksan oldağu hakkındaki sözleri doğrudur. Fakat bir ilçenin kaderi bir jandarma uzatmalı onbaşısına bırakılamaz demesi asılsızdır. Halbuki biz J. uzatmalılan ekseriyetle diş karakollarda ve birlik kalemlerinde istihdam edilmekI teyiz. Teşkilâtımızın ilçe Jandar Çermik Kongo değildir. Izmit Lisesinden Mehmet Usal yazıyor : Benim annem ve babam Diyarbakırın Çermik kazasında oturuyor. Bu kazada cereyan eden olaylar hakkında yaptığınız neşriyata pek çok teşekkür ederiz. Evet, 6000 nüfuslu Çermikte sadece üçbeş jandarmadan ibaret emniyet teşkilâtı vardır. Diğer bir derdimiz de doktorsuzluktur. Otopsi yapmak için yakın kazalardan doktor getirtilmektedir. Doğuda ve Güneydoğuda yaşı van vatandaşlar kaderleriyle başbaşa bırakılmamalıdır. Çün kü oraları Teksas veya Kongo değil, Anadolunun bir parçasıdır. I • IBir ilkokul kitaplığına | yardım istiyorlar I Okulumuz bu sene yeni öğretime başladı. Bütün ihtiyaçlarını I f a k i r olan köy halkının karşılaması imkânsızdır. Aynca köyde ( « O k u m a odası» ve «Halk Dershanesi» açtık. Bütün bunlar için ders araçlanna ve kitaplara ihtiI y a ç vardır. Vatandaşların yardımlarını riI c a ediyoruz... M. Emin An l Elikesik köyü ilkokulu Müdürtl I Alanya Antaly» Posta kutusu niçin yok? Üsküdardan Ü. Oral vazıyor, Bir posta Inıtusuna ihtiyacım vardı. Üsküdar Postahanesinde böyle bir usulün olmadığını hayrptle öğrendim. llalhuki bu idareye fazladan gelir kaynağıdır. Ayni zamanda kolaylıktır. Alâkalıların dikkatini ç kerim
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle