14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 Kasım iyt>4 YUNUS NADİ armagan! «KÜÇÜK HİKÂYE» 19641965 Siftisli Hallca Yazan: Garip TATAROĞLU HASTANELER HASTANIN AYAĞINA GETİRİLİYOR Almanyada hazırlanan seyyar hastanelerden Türkiyeye de gönderilecek Hastane çok mu uzak? Kas kilometre mesafede? gibl sorulara pek yakında hiç lüzum kalmıyacak. Çünkü Federal Almanya'da hazırlanan »Clinomobil» adh tekerlekli veya yüzen minyatür hastaneler yavaş yavaş dünyamn bütün memleketlerine girmeğe başladı. Bu muazzam icat sayesinde şehirlerden, iskân bölgelerinden uzaklarda yaşıyan hastalar da muayene edilebilmekte, ilâç bulmakta ve hattâ ameliyat bile olmaktadırlar. Her Clinomobil'in bir eczanesi var. Bu eczane halka bütün lüzumlu ilâçlan temin eder. Bir Alman firması en modern şekilde teçhiz edilmiş olan tekerlekli klinikleri Asya, Afrika, Avrupa, Güney ve Orta Amerika'da en az 37 memlekete göndermiştir. Clinomobil devrimizin en önemli, en faydah buluşlarından biridir. Bu buluş sayesinde bulaşıcı hastalıklann önü daha kolaylıkla alınacak, sıhhî yardıma muhtaç her insana bu yardım yetiştirilebilecektir. Hannover civarmdaki endüstri şehri Langenhagen'de bulunan ıirma «Clinomobil Hospitalwerke» şimdiye kadar 125 clinomobil ihraç etmeğe muvaffak olmuştur. Clinomobillerin fiyatı büyüklük ve teçhizatlarına göre 90.000 ile 230.000 D. Mark arasında değişmektedir. Firma son zamanlarda Trinidad Cumhuriyeti için 4 normal clinomobil ile ayrıca diş tedavisi için 7 özel clinomobil hazırlamaktadır. Bundan sonra Batı Afrika'ya salgın hastalıklarla mücadele için veteriner clinomobili, Endonezya ve Kolumbiya'ya yüzen clinomobiller, Türkiye'ye tekerlekli clinomobil, Hindistan'a da verem mücadelesi için clinomobil sevkedecektir. Sahranın doktor ihtiyacı da cîinomobille karşılanacaktır. Alman clinomobilleri, tesi>=leri bakımından modern bir hastanenin tedavi odalarından katiyyen ayırdedilememektedir. Diş tedavisi clinomobilinde diş doktoru en modern aletlerden röntgen makinasına kadar her şeyi bulur. Bütün clinomobillerin hususi cereyan ve su tesisleri mevcuttur. Doktor bulunduğu yerin su ve elektrik tesısine tâbi değildir. Clinomobilin lâboratuvarında her türlü tahliller yapılabilmektedir. Ayrıca bütün cünomobüleT dışanda bekliyen hastalar için istendiği zaman açılabilen güneş tenteîerine sahiptir. Clinomobil yıllardan beri Bonn Hükümetir.in resmî hediyesi haline gelmiştir. Fabrika bu «tekerlekli devlet hediyesi» nden tam 30 adet sevketmiştir. Bunlardan 21 i Afrika'ya, 5 i Güney ve Orta Am<=rika'ya, 4 ü de Asya'ya gitmiştir. KIYAFETLERIN EN KULLANIŞUSI: Neclâ SEYHÜN Bug^in hemen bütün modalann üzerinde birleştikleri bir nokta var: Tayyör günümüzde en kullanışb kıyafettir. Kim derdi ki, bir zamanların erkek kostümlerini andıran, sert hatlı, ağır başh tayyörleri bir gün en zarif elbiselerle boy ölçüşecek? Evet, günümüzde tayyör günün her saatinde her yerde rahatça giyilebilmektedir. Ama itiraf etmek gerekir ki, bu başarı derecesine ulaşmak için çeşitli değişiklikler geçirmiş, çok daha kadınca bir havaya bürünmüştür. îşte kıj modasuım orljinal tayyör modellerlnden birisl. Etek hunl tarzı verev parçalarla genişliyor. olmak imkânım buluyor. Bu da kadına çok büyük kolayhklar sağlıyor. Bu bakımdan modacılar tayyörün 20. Asır kadınının ideal kıyafeti olduğunu löylerlerken mübalâğaya kaçmış olmuyorlar. | I TAYYÖR ! 7 Her ağız ondan söz ediyOor, her kes onu övüyordu. «Ölüleri diriltiyormuş» dediler. «Kırk yıllık kızırlara çocuk yaptırıyormuş» dediler. «Çaykelik Suyu'nu durmuş» dediler. «Malakanın değirmenini durdurmuş...» dediler. Dediler, dediler... Artık herkes inanıyordu ki gelirse Türkânı kurtaracak. Niceleri eiinden geçmiş, kimleri iyileştirmiş... Ve bir gün de geldiğini duyfjuk. Çalkalanıyordu ortahk. Kapıya iner inmez ayağına kan akıtmışlar. Bir koç kesmişler. O gec« hiç kimse ile görüşmemiş, evin temelinden düzelmesi için »abaha kadar okumuş. Üç dört saatlik yaya yolu göre alıp geldik köye. Büyükpınar'ı geçip de Himmetlerin eve varınca, Kamburun dört pencereli, kanatlı, Rus yapısı odası göründü. Köy ıssız ve sessizdi. Serçelerin eesleri tek canlıhk eseriydi. >Bakın, dedi Topal, bu odayı Uruslar Abeletten üç gün topa tuttular. Feyzullah Ağa elini topa dog ru kaldırır, gelme bu yana, gelme bu yana derdi. toplar tâ Kel Ahmetlerin tarlalara gider düşerdi. Şimdi içine böyle bir adam da geldi ya artık atom işlemez. Bunlann yüzü gözü suyuna yaşıyoruz.» « Hadi, dedi, sen de, Bektaş'ın oğlu, atom senin Türkiyeni bile yıkar. Kaldı ki şu kadarcık oda.» Bu sözlerin ikisi de ilgi bulmadı. Hepimiz şu adamı düşünüyorduk. Yazın bu sıcak gününde cdanın bacasından duman çıkıyordu. Pencereler açıktı. Hele yıl lardır kapalı duran şu çift kanat kapı açıktı. Her yönüyle «ağır bir hocanın» geldiği belli idi. Yorgun argın doğru odaya yöneldik. Güldeste karşıladı bizi. Yaşlanmış dudaklarında genç bir gülüş kırıntısı vardı. Beli, kuşagı sarkmıştı. Ayakkabısızdı. Çorapla geziyordu. Başının sargısı, örtüsü bozulmuştu. Bizi ve bizim gibi meraklılan bekledigi belli idi. «Bu durum ne.» dedi, Solağın Aşın. «Yanasın Hala, dedi. hele buna bakm?» «Tek Turkâmm kurtulsun da, dedi Güldeste, bir yakam kıl, bir yakam da çul olsun.» Aman, dedi hepımize, aman odaya girmeyin. Hoca öyle bildiğiniz hocalardan değil. Tâ Ur'dan getirdik, Ur Beylerinin düşmanlarının bile elini bağlamış, ağzını mühürlemiş. Beyin birisinin. her halki Hemşl Bey olacak, kızını kaçırmışlar Urusef ten. Bu hoca kaçıranlarm elini belini tam bir yıl bağlamış. Ulgar'da mı, Ağbaba'da mı Hemşi Bey bir yıl sonra kızını yakalatmış ki kız oğlu kız. Kimse yakınlık edememiş. Ya.. aman aman.. girmeyin içeri. Geldi gelmedi ki okuyor. Koç kestik de daha bir lokma yemedi. Güldeste konuşurken ben içeri baktım aralıktan; kalın bir yatak üzerinde çenesini göğsüne indirmiş, ayaklarını altma almış, diz çökmüş. öylece cansız. Oda dayalı döşeli. Yerde leğen, ibrik. önünde bir tanecik kitao. Kara. Orta bor bir kitap. Hiç kıpırdamıyan bu adam bana «Düşünen adam» heykelini hatırlatttı. Kara bir kaftan içinde. Ak bir sakal. Ve tesbihi, sarığı. Üzerine oturduğu ayaklarında ak çoraplar seçiliyordu. Geri döndüğümde Güldeste'yi yeni yeni topluluklara, eğlence arayan kimselere, aynı şeyleri söylüyor, »Ben o güzel Allaha çağırdım, Muhammed Mustafa'ya çağırdım. Imamlara çağırdım. Yavrum perişan oldu. Kızımı kim ler istem,emişti. Sıvas'tan, tâ Ankara'dan geldiler. Vermedik. Evimizin, babasmın uğuruydu. Elde kız olup da evimizde gelin olacak bir kızdı. Neydiyim ki böy'.e oldu. Amma Tanrı da imdadımıza yetişti...» Toplulukta kimler yoktu, kimler? Yusuf'un hayırsızı, Gad Leylâ, Fedime Ana, Hürü. Abdal'ın on yıllık dııl gelini. Zekine, Kavgıh'nın Fatma, Civciv Hüseyin, Kız Mehmedin torunu, Aksak Ali'nin Senem, Kara Halil, Komoların Hıdır, Mıstıklarm Abbas. Âşık Alilerin Hanife. Kör Hav. darın kızlan. Bulo. Apik. kırk yıldır tek başma cile dolduran Kibar. Kekeçlerin bir kaçı... Ve Zavrakın Nuri. «Şimdi Türkân nerde? dedi Topal Bayram. Gene. » Soru bitmeye kalmadı ki damın üstünden bir ses: «Oyyy karlı dağların ardında kalan babam! Oyyy Kamburun oğlu! Hangi dağın ardındasın babam! Oyyy Kamburun oğlu! Ben sana neler vermedim? Hangi sö?ünü tutmadım? Haziranda petekten bal mı çıkarmadım? Kuş tüyü yataklara mı yatırmadım? Gittin de kokmuşun birini aldın! Babam, babam, hani eli bıçaklı doktor yardı seni de?! Kokmuş duy, işitsin herkes, seni ona kan yapmıyacağım, sen onun koynuna giremezsin!. Nasıl kıydılar sana babam?. Hangi yezıtlerdi senin kanını içenler? Kerbelâ'ya mı gittin babam? Oyyy Kamburun oğlu!. Oyy yezidın oğlu! Neslinde yezitlik mi vardı? Beni bıraktın da kokmuşa yandın?. Oyyy babam, babam!!! Uğurlu kızındım. Atına binerken beni çıkarırdın yoluna! Tek benim ardımflan bir oglun oldu. Atın bağlı kaldı babam1 Atı ba»lı kalan bafcam. Oyy Korut'un oğlu. Oyy kokmuş!!!. «Bu iyice yiHrml?», dedi Zavrak'ın Nuri, ve kıkır kıkır güldü. Güldeste hiç bozulmadı. «ömrü günü yakın. Bak içerdekine. Allah yetiştirdi imdadımıza. Bu gece başını kesecek içerdeki kurban olduğum. Kızlar nerdesiniz? Olmaz olsaydınız sizi. Tutun indirin şunu,» diye Inledi. Daneden'den Hanife, Piklop'tan Leylâ, Yayladan Miyese, Cidala'dan Kezban, Kireçhane'den Esma, Dağ'dan binbir işin sahibi, kocaman evin başı, Nalbant, marangoz Murat gelmişti. Tuttu indirdiler onu. İçeri kapadılar. İçeri girerKen o yine; «Oyy Kamburun oğlul Tekenin oğlu, oyy kokmuş! Sizi birbirinize yar etmiyeceğim. Oyy babam, senin uğurundum, bir tek oğlun benim peşime olmuştu. Murat olmustu? Murat, Murat, murat almayasın Murat! Sen babamın yerini mi tutacaksın? Benim yerimi tutacak o kokmuş!. Oyy babam, oyy Kamburun oğlu!.» Akşam üzeri yeni bir kalabalığa Türkân'ın: »Beni Kamburun oğlu yıktı. Evimizi yıktı o itin oğlu, o yezidin oğlu. Ziraat mektebini okumuş. Emek ettin, yemek nasip olmaya! Yeni elbiseler yaptırdın, giymek nasip olmaya! Yırtamıyasın. Gelin yârın ellere kala!. Kınan solmaya B..., Yezidin oğlu, gel; sırtına ardına gideceğim, gel; değirmene gideceğim. Size geleceğim. O yezit sakallı babanın yanına geleceğim. Oyy babam oyyyy Erzurumlarda kalan babam, oyy hastanelerde ölen babam! Kimler doğradı seni? Bizi yetim mi koydun babam! Boynum bükük, yüreğim yanık kaldı babam, Kamburun oğlu beni yetim koydu babam.. babam, Erzurumlarda kalan babam!.» diye bağıra bağıra sö'ylev verdiğini dinledik, seyrettik. Yine içeri soktular. Kalabahkta herkes bir tutkusundan dem vuruyordu. Sıvas'tan bir mülkiye müfettişi istemiş vermemişler. Ankara'dan gelmişler. Bir şoför istemiş Nafiadan. Kız Kamburun oğluna yanmış. En gerçek yaşantısı bu olsa gerekti. Çünkü her olayın en iyisıni, en doğrusunu Topal bilirdi. O anlattı. Annem de anlatmıştı buna yakın bir şeyler... Akşam karanlığına kadar kapılarda bekleştik. Çıkar da biraz yine konuşur diye. Çıkmadı. Güldeste durmadan içeriye kerme çekti. Odun kızdırdı çekti. Topal «zincir narlaştırılıyor» dedi. Sihirli imiş bu kız. Nariı zinrirden geçerse kendine gelirmiş. Bu gece amanı arşa çıkacak Türkânın» diye de hayıflandı. «Dagılahm baba, dedi sonra da. Ben Veyis'in oğlundan biraz parça alacağım veresiye. Bakahm ki verecek mi? Çocuklar çıplak, eîde de para yok.» Değneğine ya?lanıp sekerek karanlığa karıştı. Biz de evlerimize döndük. Yatmıştım. Kapı vuruldu. Kim o dediğimde Topal'ın sesi, «çık, çık da, dedi. düğüne bak. Seninki yine zinciri koparmış.» Dışarı çıktım. Türkân'ın sesi Tepezminde'den geliyordu. «Oyy babam, ba bam, hastanelerde yarılan babam, yurtsuz ka'an babam, Kamburun oğlu oyyy!. Oyy kokmuş! tslinin oğlu, itin oğlu. Sen ettin bana, seni kimse evlendiremez. Senin karm benim!. Duyun, âlrm duysun!. Millet duysun!. Kamburun oğlunun karısıyım!. Yalan babam, senin öldüğün yalan. Karlı dağların ardmda kalan, ocagı tâlân olan babam, yaşadığın da yalan, atı bağlı kalan babam!. Kamburun oğluuuuu!! Beni sen yıktın. Yuvan yıkıla. Sarmak nasip olmaya! Benim gibi olasın!. Alın yeşilin solmaya kokmuş! Benim için mi çıkardı seni Harsın anan. Koynunda kırkını yatıran! Seni kimden aldı! O yezit babanın kızı değilsin sen! O yezit senden iyidir. Kırkının altına yatan karıyı, o Harsmı, o karıya benzemezi yine boşamadı... Oyy babam, oyy Kam burun oğlu!.» diye bağırıyor ve karanlığı yırtıyordu. Gecenin otrasında «ağır hoca» onu okumuş, üflemiş ve zincirden geçirmiş. Neler yaptığını kimse bilmiyordu. Her yerde başka anlatılıyordu. îsli Yusufun oğluna göre, hoca ile yatmışlar. Solağın Aşır'ına göre hoca okumuş... Her ne hal ise Türkân iyilenmişti. Hoca da nasibini almış gitmişti. Aradan çok zaman geçmedi. Dediler ki Türkân sabah deSirmenin yolunda, öğlen Kalecikte. akşam Tepezminde'de, bir baİTarsınız Büyükpınar'da, biraz sonra caminin önünde, ve geceyarısmda evlerinin damında yine ' .. Oyyy Kamburun oglu. oyy babam!!!» diyormuş. «Koca delisi» dediler ona. «Erkek delisi» dedüer, «kara sevda» dediler... Akpınarlı «Kamburun oğlunun delisi» dediler... Bazılan da babalarının ölümü onu bu duruma soktu dediler.» Zorla onun akrabalarından Temel'e verildiğini duyduk. Parmağına geçen halka en sihirlisi olmalı ki Rıza yazdığı mektupta «Türkân da artık çok iyi. O durumu geçti. Bir çocuğu da oldu» diyordu. Bu yaz gittiğimde Topal Bayram: «Ben o günden demiştim ya bu kız koca delisi. Gördün mü? Bir kedi fazla miyavlarsa mart yakın demektir» diy» rasgelene övünüyordu. Kadınlara Müjde Klâsik tayyörden modern tayyöre Eski tayyörlerin alışılmış kalıpları vardı. Renkler ağırbaşlı, kumaşlar biçimler muayyendi. Halbuki bugün moda, tayyöre her türlü imkânı tanıyor. Tayyör, katı hudutlann çerçevesi içinde kalmaya mahkum değil artık. Bir defa kar beyazından toz pembesine, ateş alından zehir yeşiline kadar renk değiştiriyor. Biçimleri çok daha yumuşak. Her türlü fantaziye imkân veriyor. Kumaşlar ıon derece zengin yünlüden, kadifeden, dradon tweed'ine, kadifesine, saten ve brokarına kadar türlüsü. Üstelik günümüz tayyörlerinin işlemelerle, taşlı düğmelerîe, çiçeklerle daha cazip, daha parlak, daha göz kamaştırıcı görünmek imkânı da var. Biçimler eski tayyörlerin kalıplaşmış, sert hatlarından çok uzak. Yünün yıkandığı zaman bozulmasını önleyen bir madde bulundu Her ev kadınının dolabmda bol bol yün giyecegi vardır. Yün jarse elbiseler, yün kazaklar kâdınların sevdikleri giyeceklerdl c. Fakat en iyi yünlülerin bile ttiyük bir mahzuru vardır: Buniar yıkandıklan zaman ekseriya çeker, tiftiklenir ve keçelenirler. En iyi çamaşır sabunları bile bu mahzurlan önliyemez. Dünyamn bir çok kimyagerleri bu mahzur lan önliyecek bir madde bulmaya uğraşmaktadırlar. Şimdiye ka dar bu gayretlerle ilgili olarak 400 patent verilmiştir; fakat bunlar arasında önemli hiç bir buluş yoktur. İşte uzun bir zaman danberi beklenen bu petenti şim di iki Alman kimyageri almış bulunuyor. Basolan sayesinde yünlüler tiftiklenmeden kurutuluyor, eski yumuşaklık ve elâstikiyetinl muhafaza ediyor. Basolan yünlülerin ısıtma ve rütubeti emme has sasmı da devam ettiriyor. Bundan başka yünlüler Basolan mad desiyle daha kolay yıkanmakta ve temizlenebilmektedir. Basolanla su geçmez hale getirilen yünlüler çamaşır makinesinde bile yikanabilmektedir. Yal nız suyun 40 dereceden daha sıcak olmaması gerekmektedir. Fa kat buna karşı da bir çare aranmaktadır. Nitekim muayyen bir toz ilâve etmek suretiyle basolanh yünlüler kaynatılabilecektir. Böylece artık >i.inden iç çamaşırları, masa örtüleri ve yatak takımları yapılması mümkün olacaktır. Yünlüler, pamuklular gibi hiç bozulmadan yıkanıp, kay natılabildikten sonra, üstelik pamuklu kadar ucuz da olursa, artık hiç bir mahzuru kalmıyacak tır. Ev hanımlan ^.inlülere karşı daima büyük ilgi göstermektedirler. Dünyamn her tarafından Almanyaya basolan ısmarlan ması da bunu ispat etmektedir. Çalışan kadının ideal kıyafeti Tayyörler son yıllarda bilhassa aynı kumaştan yapılan elbiseler veya açık, dekolte, işlemeli biuzlar üzerine giyilmeye başladı. Böylece çalışan kadın, ağırbaşlı kıyafetinin ceketini atın• ca. bir akşam kıyafetine sahip meydanda bırakan modeller d* yok değil. Tayyör eeplerinin çoğu ilik veya kapak »eklinde. Bazı modacılar bir yanda üstüste iki, bir yanda biraz daha aşağıda olmak üzere tek cep kullanarak bir yenilik yapıyorlar. Düz renk kumaştan yapılan tayyörlerin bir çoğunda çift sıra dikişler göze çarpıyor. Bu j'ihn tayyör modası, içinde Ama tayyör modasınm en büherkesin kendi zevkine göre bir yük zenginliği hiç şüphe yok ki şeyler bulabileceği kullanışlı eteklerinde, düz, veya aşağı doğ bir moda. Ceketler geçen moda ru kahkaha çiçeği gibi açılan tay mevsimlerinden biraz daha u yör etekleri var. Pliler veya huzun ve çok kere düz. Yakalar ni tarzı godelerle genişliyen tay küçük ve boyundan uzak. Tay yör etekleri var. Eteklerde en çok kullanılan yörler umumiyetle kruaze kapanıyor. Bazı modellerde büst ha şeylerden birisi de yırtmaçlar. Ba fifçe belirli. Bazı modellerin de zı modacılar bele kadar açılan bu belde gevşekçe bağlanan deri yırtmaçlı etekler altına pantolonlar giydiriyorlar. Etekle aynı boyveya kumaş kemerleri var. da olan bu pantolonlar ancak yü Kürk bu mevsim birçok tay rürken, yırtmacm hafifçe açılmayörlerin en büyük süsü. Yaka siyle görünüyor. ya, kol kapaklarına ve etek keYeni moda mevsiminde tayyörnarlarına geçiriliyor. Şallar ve ler için en çok örgü yünlüler, eşarplar da sonbahar ve kış tay tweedler ve dralar kullanılıyor. yörlerine zengin bir görünüş ve Gece tayyörlerinde grogren ve riyor. Bazı modacılar şallan bir satenler de var. Bu saten tayyör omuzda düğüm şeklinde bağlı lerin içine üstü boncuk, pul ve yorlar. Bazı modacılar ise tayyö taşlarla çıkır şıkır işlemeli çok re eş kumaştan, üçgen tarzı uç dekolte biuzlar giyiliyor. ları saçaklı köylü eşarplan ile Renklere gelince.. Hardal sankıyafete başka bir cazibe katı sı, yeşil, ve kırmızı başta geliyorlar. Bu buluşun soğuk gün yor. Tweed, piyedöpul veya kum ler için son derece pratik olma lu kumaşlar için beğenilen renk s!, kadını şapka derdinden kur ahenkleri de yeşil ve mavi, iki ayrı ton kırmızı, san ile hardal tarması da ayrı bir avantaj. rengi ve siyahla beyaz. Bir de akşam kıyafetleri için siyah fantezi tayyörler var. Düğmeleri taşlardan. Bazı modacılar bu tayYeni mevsimde takma kol ka yör leri kürklerle, bazılan da cü önde: Nina Ricci'nin ba I dar reglan ve japone kollar da retkâr ve pahalı bir buluşla de ıksırtı yünlüden kruvaze | var. Ama bu japone kollar gev vekuşu tüyleri ile süslüyorlar. kapanan şık bir tayyörü. . şek değil. İyice oturuyor. Kol Kısacası tayyörler 196465 kışın Yaka kürkten konrauştor. I boyları hemen bütün modacılar da şimdiye kadar görülmemiş bir Arkada: Uzun ceketli bir I da uzun. Ama arada bilekleri zenginlikle moda sahnesinde!. başka kruvaze tayyör. . Tayyör modası Pantolon ve tayyör i madeni reşyaEannız için u < Daima zevkle gıyeceğiniz serj kostümünüzün kumaşını seçerken küçük bir fedakârlıktan kaçınmayınız., Birçok Avrupa memleketine ihraç edilen ALTINYILDIZ'm Vigurö Serj'ini tercih ediniz. Size çok daha ucuza malolduğunu giydikçe anlıyacaksınız. Diğer ALTINYILDIZ Çeşitleri: Altınyıldız SUPER KID MOHAIR ALPAKA Altınyıldız MULINE Altınyıldız "Vigurö" LÂSTİKOTİN Altınyıldız DOUBLE DRAP Altınyıldız CEKETLİK Altınyıldız EKOSEAltmyıldız "Vigurö" TRIUMPH Altınyıldız LÜKS BATTANİYELERl ÇAVUŞOĞLU BOYA SANAYII KaraKoy Fermenecüer Cad. 5858 istan&ul Tel: « 13 V AVRUPA AYARINDA YERLİ KUMAŞLAR Faal 10422/14221 İlâncdık: 3313/14223 «»^«»'«»^»'«fc'»^ Teke! Genel Müdürlüğünden Imtihanla müfettış muavini alınacaktır Hukuk, İktisat, Siyasal Bilgiler Fakülteleriyle İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi veya bunlara muadil Yabancı Ulke Fakülte veya Yüksek Okul mezunlarından isteklilerin imtihana giriş şartlarmı öğrenmek üzere İstanbulda Tophanedeki Genel Müdürlük Teftiş Heyeti Reisliğine bizzat veya mektupli' müracaatları ve istenilen belgeleri en geç 5/12/1964 akşamına kadar tevdi etmeleri lüzumu ilân olunur. (Basın 20870/14205) Türkîye Ha!k Bankası A. Ş. Oene! Müdiirüi^iinden Kalorifer Tesisatı Yaptırılacak 1 Bankamız îzmlt Şubesl hizmet blnasına kalorifer tesisatı yaptınlması işi, birim fiyatı esası üzerinden ve ka palı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur. 2 Eksiltme 25/11/1964 çarşamba günü saat 16 da An karada Denizciler caddesindeki Genel Müdürlük binasmdr. toplanacak Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır. 3 tşin keşil bedeli 47.665.14 lira, geçicl teminat 3.574,90 liradır. 4 Eksiltme evrakı, Ankarada Genel Müdürlük Satır Alma Komisyonu ve tnşaat MudürlUğünde ve Izmitte Türkıvf Halk Bankası A. Ş. tzmit Şubesi MUdürlügünde görülebiliı 5 Kapalı zarl teklit mektuplannın ihale saatine ka dar Ankarada Genel Müdürlük Satın Alma Komisyonu Baş Kanlıgına verilmiş veya gönderilmiş olması lâzımdır. Posta daki gecikmeler nazan itibara alınmaz. 6 îsteklilerin eksiltmeye girebilmelerl için eksiltme şartnamesinin bütün hUkümlerini, özellikle 10 uncu maddesı hükmünü yerine getirmelerl şarttır. 7 Bankamız Arttırma Eksiltme ve thale Kanununa tâbi olmadığmdan, ihaleyi yapıp yapmamakta veya işi dilediğine vermekte serbesttir. (Basın 21544 A. 13128/14204) Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştuma Kurumu Bilim Adamı Yetiştirme Grupu Üniversite mezunu gençlere Fizik, Kimya, Matcmatik, Astronomi, Statistık. Jeoloji, Bioloji, Biokimya, Fizyoloji, Histoloji. Jenetik, Botanik, Zooloji, Mekanik; Mukavemet bilim dallarında yabancı memleketlerde doktora yapmak üzere karşıhksız burs temin edecektir. Aşağıdaki şartları haiz olanların istenen belgelerle birlikte yazılı olarak en geç 5 aralık 1964 tarihine kadar aşağıdaki adrese müracaat etmeleri bildirilir. Adres: Prof. L. Ulukan, İstanbul Teknik Üoiversitesi Makina Fakültesi. Aranan şartlar: 1 Türk vatandaşı olmak, 2 Doktora konuları ile yakmdan ilgili bir fakülted^n mezun olmak, 3 Fakülte bitirme notlan ortalamasmın oiyi» den aşağı olmamak, 4 27 yaşını geçmemiş olmak, 5 İyi İngilizce, Almanca veya Fransızca biîmek. (Müracaatları Grup tarafından kabul edilen sdaylar 21 aralık 1964 tarihinde saat 14 00 de istanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesinde yabancı dil sınavına tâbi turulacaklardır.) İstenen belgeler: 1 Nüfus kâğıdı sureti, 2 Üniversite bitirme notlarını ve sınavlan hangi devrede verdiğini gösteren resmî belge. 3 Hakkında referans verecek iki öğretim üyesinin ismi, 4 Açık adresi. (Basın 21796/14211) 0 sa Ilmî araştırma yapacaklara Fulbright bursu 196566 ders yılında Amerikan Üniversitelerinde ilmi araştırma yapmak istiyen Türk Üniversiteleri öğretim üyelerine 4 burs verilecektir. Adaylık şartlan: 1. Türk vatandaşı olmak, 2. İyi Ingilizce bildiğini vesika ile tevsik etmek, 3. Doktorasını yapmış bulunmak, 4. Bağlı bulunduğu üniversiteden bir ders yılı için izin alabilmek. Müracaat formları ve izahnameler aşağıdaki adreslerden temin edilecek, ve tamamlanan evrak 1. Aralık. 1964 akşamma kadar Genel Sekreterliğimize gönderilmiş bulunacaktır. Genel Sekreterlik: Konur Sokak 6, Yenişehir Ankara Sekreterlik: 132 Istiklâl Caddesi. Beyoğlu İstanbul Cumhuriyet 14216
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle