19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 Ocak 1963 CUMHURİYET BEŞ ınıımıııımıımııi! ıııııııııııııııııımıu yAZANiHAMDl VAROÇLU i ^ ~ 3 Şî = ™ S ~ «; n = S = Namuslu adam: Los Angeles'te oturan Doug]as Johnson adlı bir adam, bun dan iki sene kadar evvel, yolda giderken bir torba bulmuştu. Bulduğu torba boş değildi, dolu idi; hem de para dolu idi; hem de iki yüz kırk bin dolar para dolu idi. Torba, bir kumpanyaya aitti, bir zırhlı otomobilden düşmüştü. Douglas Johanson, hiç tereddüt etmeden torbayı, olduğu gibi, kumpanyaya götürüp teslim etti. Kendisine teşekkür ettiler. Işte adamcağızın bütün felâketı o zaman başladı. Namuslu adam Noel Babalar Japon işi Meşhurlara dair Fıkralar altüst olan adamcağızın bir tek tesellisi var: Tekmil Los Angeles onu tanıyor. «Los Angeles'in namuslu adamı». Artık onun silinmez damgası gibi bir şey. Kendisine yazılan mektupların üstünde adres olarak bu var. Bütün postacılar onu tanıyor. sandık bildiğimiz sandık değil. 1963 modeli bir Rolls Royce otomobil. Japon işi: Hesap etmişler, Japonlar, kazançlarının ortalama yüzde yir misini eğlenceye harcıyorlarmış. Bu netice, bizzat Japon Hükümetinin yayınladığı bir ekonomik raporda yazılı. Insanları eğlendirmek ve avutmak gerçi eskiden de Japonların bir endüstrisi idi. Çin işi, Japon işi diye satılan, basit fakat zekice işlenmiş oyuncakları unutmamak lâzım. Ama bu endüstri şimdi daha geniş çapta alıp yürümüş. Japonyada ne kadar otel, lokanta, gece kulübü varsa hepsi, yübaşı münasebetiyle kapı nız, bu iktisadi durumun pes 3 pembe taraflan gösterildiğinı, Z »siında sekiz milyon Japonun, E yaşamak için yardıma muhtaç S bulunduğunu yazıyor. Japonlar, bir yandan gülüp E eğlenirken bir yandan da ev sı E kıntısı, yol sıkıntısı, kanalizas = yon sıkıntısı, su sıkıntısı çek mekte imişler. ~ İpnotizma yolu ile yazılan foman Ne hürriyet,ıte hürriyet! En yakın alâkası Gitsin memle ket, gelsin oy Yanlış kullanılan bir keiime Sebebi anlaşıhyor Tek çare Bir akfarma Ne hürriyet, ne hürriyet! Yanlış kullanılan bir keiime X nkara'da çıkarken geçenlerde kapanan «ön•"cü» ve «Kudret» gazeteleri hakkında, Fransanın maruf Le Monde gazetesinde, bir yazı gördüm. Şurası tahafıma gitti: Kapamş »ebeplerini anlatan Parisli meslckdaşımız. bir ara «Istanbulun çok kuvvetli tröstü Ankara basınına her zaman karşı aelmiştir. Bu tröst. başkent gazetelerinin tcvziine bile mâni oluyorda» diyor. Iloppalaaaaaa... Bu da nereden çıktı? Hangi tröst? Nenin tröstü bu? Bcn çocukluğumdanberi bizim caddedeyim. Tröstü mrö«itü bir kenara bırakın, şimdiye kadar üç t^tanbul şazetesinin bir araya gelip, bazı idari mevzularda, müsterek bir karara vardıklannı görmedim. Sahife adedinden tntun da gazetelerin sevk islerine kadar bu hep böyledir. Caddcmizde «şemisini kurtaran kaptan», yahut «her koyun kendi bacagindan asılır» prensipleri hâkimdir. Hele, fikir hürriyeti, fikir hürriyeti, diye yırtındıgımız şu sıralarda, esasen kannnların yasak ettigi, tröst kimin aklına gelir? Fransız gazetesi ys .bizleri tanımıyor, ya da bir kelimeyi yanlış kullanıyor olmalı. * * * Meşhurlara dair: Başkan Eısenhovver, geçenlerde bir konuşma yapmış, Noel Babalar: Bu seneki Noel yortusu, Amerikada, her senekinden çok daha canlı ve neşeli seçti. Hediye alış verişleri hem daha geniş çapta oldu, hem daha görülmedik şekilde. Gökten paraşütlü Noel babalar indi. Mağazaların önlerine birikmiş çoluk çocuk, gelenek olarak ocaktan ineceği yerde gökten yağan bu Noel babalar eğlencesinden başlayarak daha yeni tarzda hediyelerle sevindirildi. Büyük mağazalardan biri, bir hediye kataloğu yaptırmış. Çok zengin müşterilerine, milyarderlere mahsus hediyeler hakkında fikir veren bir katalog. İki yüz yetmiş beş bin sayı basılmış. Içinde meselâ «canı sıkılan bir kediye» hediye edilmek üzere, gümüş kaplamalı madenden yapılmış fareler var. Bu fareler çifter çilter satılıyor. Kaybolmuş parasına kavuşan kumpanya, Douglas'a teşekkür etmekle kalmamış, bir de iş teklif etmişti. Fakat Johnson bu işi kabul etmedi. Bunun uzerine bir para mükâfatı verelim dediler. On bin dolarlık bır çek. Johnson ötedenberi bir ev sahibi olmayı hayal eder dururdu. On bin dolar mükâfatı duyunca bu ev gözünde bir kere daha canlandı. Hiç tereddüt etmeden çeki kabul etti. On bin dolar verip evini henüz satın almıştı ki Maliyeden bir mektup geldi. Aldığı on bin doların gelir vergisini istiyorlardı. Johnson, her ne kadar bu paranın gelir olmadığını iddia etti ise de derdini dinletemedi, evi satışa çıkarmaya mec bur oldu vergi borcunu ödedi. Gerçi borç odenmişti ama, bütün çevresi de Johnson'u diline dolamıştı. Bir oğlu, babaçının fazla namusluluğu ile durmadan edilen alaylara dayanamadı, evi terk etti. Johnson hastalandı. Şimdi bir yandan hastalıkla uğraşan, bir yandan aile hayatı Cumhurbaşkanlığından ayrıl dıktan sonraki hayatı hakkında şunları söylemiş: Beyaz Evden ayrıldığımdanberi, iki esaslı şey öğrendim. Telefon numarası çevirmek bir, otomobil kullanmak iki. Bunlar beni yirmi sene gençleştirdi... Ama alışıncıya kadar. da hayli sıkıntı çektim. Ikinci Dünya Harbinden sonra Almanya'da büyük münakaşalara yol açan bir romanın meydana gelişi hakkındaki dikkate değer hususlar Münihli Doçent Doktor Karl Schmitz tarafmdan açıklanmıştır. Gerlach'ın •Ihanete Uânyan Ordu. adlı Stalingrad romanı umumi ef~ kârı iki defa heyecan içinde bırak~ mıştı: Birincisi yeni yayınlandı£ı zaman. ikincisi de eserin yazarı Münihli psikoterapici Dr. Schmitz' le beraber mahkeme huzuruna çıktısı zaman. Çünkü 1950 yılı ilkbaharında Sovyet harb esaretinden memleketıne dönen yazar, ancak Dr. Schmitz'in ipnotizma tedavisi sayesinde, Rusya'da serbest bırakılmadan evvel Sovyet subayları= 1nın elinden aldıkları jrazısını ha I tırlıyabilmiş, bu hâtıralarını ipnotizmanm tesiri aitında kendinden Keçkin bir halde tekrar yazdırmaSa başlamıştır. Psikolojide bu gibi haller çnk cörülmüştür. Insan hafızası, nâho.ş. korkunç, muvazeneyi bozan hâtıraları bastırarak, silip atmak ister. Gerlach esaretten dönüşünden uzun zaman sonra Dr. Schmitz'e müracaat ederek «şuurundaki muhtevayı» ipnotizma yoliyle uyandırmak istemiştir. | B • Amerikadaki Noel hediyeleri sayılmakla tükenecek gibi değil. En orijinalleri, meselâ, yandığı zaman rengârenk alevler çıkgran kâğıt ve madenî yalancı paralar. Bir de viski sandığı var. Içindeki viski bildiğimiz basbayağı viski, ama larına «yer kalmadı> diye levhalar asmışlar. Hepsi tıklım tıklım dolu. 1964 Olimpiyat oyunları için Tokyo otelleri daha şimdiden yer ayırmaya başlamış. On beş gün evvel ilân edilen rezervasyonlar iki günde tamam olmuş. Hafta başları, şimendifer kişelerinde, hafta tatili indirimlerinden faydalanmak istiyenler, kuyruk yapıyorlarmış. Bütün spor yerleri, patinaj salonları filân, akşam üstleri metro istasyonlannın tıklım tıklım halini andıracak derecede kalabalıkmış. Ne mesut memleket, değil Ama madalyanın bir de ters tarafı var. Asaki Shimbun gazetesi bu hükümet raporunu tenkid ediyor ve raporda yal George Bernard Shaw'la mülâkat yapmaya giden bir gazeteci, lâfı evirip çevirmiş, kadın bahsine getirmiş ve büyük edibe sormuş: Gerçekten de yapılan tecrübe babaşı sağlamıştır. Doktor, Gerlach'ı ipnotize etmiş ve her defasında, 5on hâtırasını yani şuuraltına geçmiş olan hstıraların son canlı tesirlerini uyandırmıştır. Böylece Gerlach tedricen haşından geçen her şeyı hatırlamağa başlamıştır. Gerlach her ıpnotızme scansından sonra hâtıralarını tamamen mantıki bir sırayla ve gayet akıcı bir üslupla anlatmıştır. Bu esnada bir. fekreter bütün söylenenleri stenografiyle tesbit etmiştir. Dr. Schmitz ile Gerlach bu çalışmalarla romana başlamış, Stalingrad civarındaki hezimet dolu savaşın başlangıcına, meşhur «6 ncı Ordu» nun korkunç âkıbetine kadar dönmüşlerdir. Dr. Schmitz arkadaşlarına «Gerlach hâdısesınden. bahsettiği zaman, yalnız «kaybedılen bir hafızanın tekrar kazanılması. meselesi üzerinde durmamış, şuur ile şuural tı arasındaki münasebetlerde mühim olan hususları da aydınlatmaya çalışmıştır. Dr. Schmitz bu arada, psikoanalizin kurucusu Siegmund Freud'un, şuuraltına ancak akli bilgilerin geçebıleceği hususundaki tezini reddetmiş, şuuraltında sadece hassalarımızla edindiğimiz tesirlerin yer alabileceğini iddia etmiştir. İpnotizma seansında tesadüfen cereyan eden bir hâdise, Dr. Schmitz'in bu iddiasını kuvvetlendirmiştir. Gerlach'ın ipnotizma esnasında kontrol gayesiyle resmi çekilmesi gerekmiştir. Fakat projektörlerin sıcak ışığı üzerine düşünce, Gerlach birdenbire anlatmakta olduğu devredeki hâtıralarmı kaybetmiş, birkaç yıl evveline döıimüştiir. Gerlach bu defa anlatmağa başladığı sahnede sıc»k bir^yaz günü güneşte oturmuş. karısına mektup yazmaktadır. Demek oluyor ki, projektör, yani ısının hisleri üzerine yaptığı tesir Gerlach'ta bambaşka hâtıralar uyandırmıştır. Doktor Schmitz bu hâdiseden şöyle bir netice çıkarmıştır: Tecrübeli bir ipnotizma doktoru bile, hastasına muayyen fikirler telkin edemez. İpnotize edilen kimse suni uyku halinde bile müstakil düşünen bir şahıs olarak kahr. üyük Amcrikan Ajansı The Associated Press, dünyanın bircok memleketlerinde, giriştiği anketten sonra basm hürriyeti hakkında bir rapor vayınladı. Buna göre Türkiyede, sansür yok ama, çok ağır kanunlar var. Öyledir. Türkiyede basın ve fikir hürriyeti, yalnız, sansürün olması veya olmaması ile ölçülür. Halbuki, beri yanda, öyle kanunlar çıkarılır ki, insanın elini kolunu bağlar, ne yapacağını şasırır bir hale sokar. Zira, bu kaııuıı maddeleri, son desece besaplı ve lâstikli tertiplenmiştir. Nereye iste • nirse, o tarafa çekilir. Hükümetler ve resmi makamlar, yazılarınızdan, sizin hiç aklınızdan geçmiyen mânaları çıkarır, ve istedikleri zaman da, bu kannnun ceza hükümlerinin içine sıfdırırlar. 1945 tenberi, öyle zamanlar oldu ki, biz eazeteciler, kendimiz sidip hükiimetlerden sansür koymasını istedik. Vanaşmadılar. Bunun sebebi ikidir. Evvelâ, demokrasiyiz va, bütün dünyava iste basınımız hürdür, demek. Ikincisi de nenin, ne zaman sansür ediIeceşini evveldeıı bilmemek. Lütfen şu iki rakama bakın: 1961 yıhnda muhtelif gazetelere 129 dâva açılmış. 1962 yıIında ise, açılan basın dâvslarının sayısı 273. Galiba, yine gidip «sansür isteriz» diye yalvarmak icap edecek! * * * Sebebi anlaşıhyor ek meşhnr bir fntbolcumoz, belki de en meşhnru, hastalanmış. Dnktorlar, mnayeneden sonra, kendisine «bir müddet içki ve sigara kullanmamasını» tavsiye etmişler. Bu tavsiye, herhangi hir vatandaşa vapılmış olsa, mesele yok. Zaten her doktor günde, zannederim. tt • M defa hastalanna bn nasihati tekrarlar. Fakat hir sporcn. husosiyle bir futbnlcu, içkiye ve sigaraya müptelâ olnr mn? Açık konuşalım, olmaz ama. tnaalesef, bizde oluyor. Hattâ bunlara Apokatips'in diter iki atını, yani kadını ve knmarı da ilâve edebilirsiniz. Evet, hepsi tabiî değil ama. birçok futbol rnlarımız bu işi ciddiye almıyorlar, Profesyonel oldnklan. milli oldnkları halde kendilerini tntamıvorlar. Şon ovunlannda Habeşistan takımı ile güçbelâ berabere kalmanın, ve ttalyanlar karsısmda tam yarım dâzüne gol yiyerek hezimete n|ramanın sebepleri, doktoriarın tavsiyesiyle, şimdi ortaya çıkür çibi olnyor. * * * En yakın alâkası lraanyadaki Türk işçilerinin vaziytti de, dSne dolaşa, birçok başka vaziyetlerimiı gihi, muamma oldu, gitti. Bir rivayete göre, iyi kazanıyorlar, rahat yaşıyorlar ve epeyce pafa biriktiriyorlar. Bir rivayete göre, yarı aç. yarı tok çalifiyorlar, üstelik de, çok fena muamele görüyorlar. Bir başka rivayete göre de, hiç uslu durmuyorlar, Alman polisini mütemadiyen meş gnl ediyorlar. Geçen gün, Almanyada çalışmaya 15 gün kadar dayandıktan sonra, bir kız işçi ynrda döndü, ve aşağı yukarı «beni Allah kurtardı. tnsana esir muamelesi yapıyorlar» diye dert yandı. Fakat, hemen arkasından, aynı Almanyay», iki vaeon dolusu 45 tane işçi kız giiti. lnsan, bile bile csir muamelesi görmeye gider mi? Almanyadaki isçiler deyip de gecmeyin. Cevat Fehmi'nin yazdıgına göre, yalnız Bavyera'da 12,000 işçimiz varmış. Demek bütün Almanya'da şöyle bir 40 50 bin kişi var. Dfvlet Baba. bu kadar kalabalık bir vatandaş Uiitlc.ii le, yakından aiâkadar olmak için ne hekliyor aoaba? Herhalde. işlerini bitirip memleketr dön dükleri sırada, onları gümrüklerde kollayıp, türlü zorluklar çıkarmayı bekliyor olmalı. P A Üstad, kadını mı tercih e dersiniz, otomobili mi? E Shaw cevap vermiş: Bu sualinize cevap ver E mek zor. Ikisini de kullanma E Isını bilmem kü. ^ Tek çare ir okuyurumnz, mektubnnda «Devlet dairelerinde kırtasiyecilikle, kahvelerde tenbellikle. sokaklards aylaklıkla bosa giden enerjiyi toplayıp knllanabilsek, beş yıllık plândaki hedefe üç yılda nlasabiliriz» diyor. Hiç şüphesiz dogrudür ya, ne etmeli de, nâhak vere tükenen bn çalışma giicünü, muayyen istikametlerde degerlendirmeli?Bu. bana, senelerce evvel Hindistanda yapılmakta olan bir denemeyi hatırlattı: Günps hararetini muhafaza etmek ve kışın kullan mak. Bizi Ilindistanın cenubnnda bir vere götürdüler. Ortada, güneşe çevrilmiş, muazzam, yuvarlak hir madeni levha vardı. Ve bir siirü âlet. t znn uzun anlattılar. Fakat, fazla teknik oldu| u icin. şahsan. akıl erdiremedim. Talnız. Slimlerin elde ctmett istedikleri şöyle bir seydi: Bu harareti bir takım kaplarda toplıyacaklar. ve şimdi biıde de güfümlerle snt'lan ffaılar eibi. husosiyle. köy evlerine vereceklerdi. Böylece. her evin kolayca've devamlı olarak ısınabilece^ini hesaplıyortardı. Bİ7im güneşimiz. bu çeşit bir teşebböse ,kâfi gelmez. Ama. insan ener.iisîni kullanmak ı>in, Hintlilrrinkine benzer, bir âlete. ihtiyacımız var. # * * = Fıkralar: E Tasarruflarınızı küp Içinde saklarsanız, küflenir ve çoğalmaz bilmediğrnte, sonu meçhul ticar! Işlere yatırmaya kalkarsanız hem paranızı, hem de itibannızı kaybetmeniz tehlikesi her an mevcuttur. ^ Bir ziyafette, son derece de E Ekolte bir kadınla bir rahip E Eyanyana düşmüşlerdi. Rahip, E Ekadının yarı çıplaklığmdan go = Hcunmakla beraber, sükunetini ~ ;3ıiç bozmuyordu. Yalnız, yemek Ebitip de sıra yemişe gelince, ra Ş Şhip eline bir elma aldı, ikiye 3 "böldü, yarısını dekolte bayana E Sverdi. Kadın hayretle: E E Monsenyör, bu \arim el Ş Smayı bana niçin verdiniz, sora s ~bilir miyim? dedi. ' S 2 Rahip sükunetini hiç bozma ^ Şdı, gülümsedi, şu cevabı verdi: = E încil aklıma geldi. Orada 2 ~yazar, Havva ana elmayı yi ^ Şyince çıplak olduğunu farket ~miş der de... E Nüfus memuru, îskoçyalıE nm müracaatini şöyle karşı=ladı: Zi Olmaz, efendim, yolda giEderken bir kutu kart vizit bullunuz diye adınızı değiştirmeSye kanun cevaz vermez. E E = E E Z B *** Gitsin memleket, gelsin oy emleket keçilerinin ormanlanmızı mahvet tifi, riolayısiyle de iklimi ve ziraati berbat bir hale «oktnğn, artık. çoktan anlaşılmıs. gün gibi âşikâr bir hakikaftir. Daha dotrusn biz bunun böyle olduSunn. ve şimdi. bn sevimli hayvanlardan nasıl kurtnlabilecegimîzin' dü«üniildü Jünii, çarelerin araştınldıfını zannedi yorduk. Meçer, tamamiyle, yanılmışız. Keçi. bize çok lâzım bir hayvanmış da haherimiz yokmuş. Bütçe komisyonnnda Tarım Bakanı, aşa$ı yu karı, boyle sSylOyor V e, aman keçilere dokunmayın gibilerden. ilâve ediyor: «1962 yıhnda Rasyaya. kilosu 280 kuruştan 17 milyon bas hayvan ihraç ettikj> Banlann hepsi freçi mi? orası belli değil. Fa • kat. ne olursa olsan. Bakana göre, keçi, ihrac etti$imiz, havvanUnn tn ehemmiyetlisi. Yani bir döviı kaynacı. Hadi bakalım, geiin de, çıkın şimdi işin Içinden. Bir tarafts. mütehassıs ormancılar, sene sene hesaplıyarak. ölçüler ve rakarolar vere rek memlpketin cölleştifini, bağıra çağıra sö.vlüyorlar.. ötede ileili Bakan, keçinin lüzumundan ve faıdasından hahsedivor. Biz, elbette. kendi gözlerimize ve mütehassısların sözlerine inanırır. Bakanın. huram bn • ram oy avcılıti kokan, lâfiarına deih'l. Hattâ, biraz şüpheci bir kafa, şövle de düsünebilir: Acaha biz. hir miktar döviz alacafız tayesiyle, keçi besliyelim ve memleketi fvic* cöl haline getirelim diye mi, Rnslar, mahsas keçilerimize tâlip olnyorlsr? M Fiııııııııııııııııııııııııııııııııııııııım Bir aktarma İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Üsküdar Tiyatrosunda 10 Ocak Perşembeden itibaren her gün 21 de Parar 15,30 da AZİZ NESİN'in pvoktor, hastasını uzun nznn maayene eder. " Bir saatten fazla. Orasını, bnrasını, yani vücudunun her tarafını yoklar. Fakat hastanın şikâyet ettigi rahatsızlığın nereden geldiğini bir türlü bulamaz. Sonunda: Maalesef. der. hiçbir şey göremiyornm. Belki fazla içkidendir. Bunun iizerinr hasta: Peki, o halde. bir ayık zamanınızda tekrar gelirim. (FranceSoir'dan). Biraz Gelir misiniz Batılı mületlerin yaphğı gibi, hisse senedi alarak toplu yatınm faaliyetine katılırsamz en isabetli hareketi yapmış... Türk Araerikan sermayesi ile kurulmuş olan, memleketimizin en büyük özel teşebbüsü Kadıköy Tiyatrosunda Erçğll Hisse Senetlert, Fabrika 1965'le tmalita geçinceye kadar dahl brüt %6 temettü sağlar. m Ereğli Çelik Sanaydnin de pek tabit olarak kıymeti arttıkça, hisse senellerinin değeri yükselecektir. Şirket Scapîn'in Dolapları Biletler gişclerde satılmaktadır. (Basm 187/306) 11 Ocak Cumadan itibaren her gün 21 de Cumartesi Pazar 15,30 da *folırrr':* U Ereğli Hisse Senetlert. Merkezlnde, Bankalarda ve tstanbul Menkul Kıymetler ve Kamblyo Bonasında »atılmaktadtr. 1Y KONFERANS PHIL1PS INTERNATIONAL M ü d ü r ü Dr. Ir. A. van WEEL tarafından «THE TRAINING OF ELECTRONICAL tronik mühendislerinin yetiştiribnesi TEKNİK ÜNİVERSİTESİ konferans ^NGINEERS» mevzuunda, elek1963 İstanbul INSTUTE OF TECHNOLOGICAL STUDffiS HOLLAND \ Kulübümüzün 19S3 yılı kongrcsi !2 Ocak 1911 cumartp?i «Onü faat 17 de Kulüp Lokallnde yapıl.caktır. A.vnl Bünü ckscrivft haçıl edilernediğt takdirdc ikincl toplantı 19 Ocak 19S3 cumartesi ırünü aynt yer vc «aatte icr» edilecektlr. Sayın âzalann tefrtflert rie« olunur. KtT.ÜP tDARE HEYETÎ G Ü N D E M: ÇAMLICA Kulübündcn: Askerlikten Terhis Olacak İNŞAAT MÜHENDİS VE YÜKSEK MÜHENDİSLERİNE DSİ Antalya XIII. Bölge Müdürlüğünde beş yıllık kalkınma plânı tatbikatında çeşitli ve cazip inşaatlarda çalıjmak üzere sizler için ırakârüar vardır. Cumhuriyet 277 EREĞÜ DEMİR VE ÇELÎK FABRtKALARl T.A.Ş. (Sermayesi 600 Milyon TL Tesisleri 2,5 MilyarTL) • Ttmamiayıa meniz kâfidlr bügt llmak (çin asağıdakt kuponu kesip gönder 1) Aç'lhç t 2) Divan seçiml â 3) tdare heyeti ve Murakabe (( he.veti raporlarının okunması /) 4) Idarc hcyeti. Murakıplar.i Haysiyct Dlvsnı ve Balotaj | heyetlerl F« 5) Diîck ve lempnnllpr. 6) Kapamş. 4 Hacettepe Çocuk Hastahanesi Hemşirelik Müdürlüğünden: Altı hemşireye ihtiyaç vardır. i» Cumhuriyet 296 1 1 Şartlar caziptir, mecburî hizmeti olmayan Kızılay veya BakanbJc HemşireUk Okulları merunlarının Ankarada Hacettepe Çocuk Hastahanesi Hemşirelik Mürürlüğüne mufassal hâl tercümelerini yazarak müracaatlan rica olunur. (Basın: 22435 A. 14336/269) salonunda, 8 ocak hisse senetlerinden satın alırsanız, tasarruflannızı salı günü saat 17 de bir konferans verilecektir. İlgililerin teşrüleri rica olunur. ^ ^ 4. Reklâmcılık 76/293 çok sağlam ve kârlı bir işe yatırmış olursunuz EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI T.A.Ş. AKAY Doğum Cerrahi ve Dinlenme Kliniği £4$ AKÜLERİ İSVEÇ İmir Caddesi Vo. 13, A1SKARA Ben de Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T. A. Ş.'nin hissedarltn arasına kafılmayı düşünmekteylm. Bu hususfa kat'i bir karar almadan önce daha mufassal malumai ihtiyacmı duymakfayım. Bu malumafı aşağıdaki adresime göndermenizi rlca ederim. Ve r Sanayicilerimizin Nazarı Dikkatine *\ « k ^ * . Doğum ve Kadın Hastalıklanyla her türlü uneliyat v« müdahaleler yapılır. Dinlenme kısmında: Yaşhlar, felçliler, tedavi ve bakıma muhtaç olanları kabul ve tedavi eder. Telefon: 71 56 06 Bakırköy Bahçelievler TÜDOR Reklâmcılık: 59/289 Adres 10 uncu kotanın 72 sıra numarasuıda kayıtlı kimya sanayiinin müstahsalları ve müstahzarları ile 75 sıra numarah plâstik ham maddesi kısmından ithalât yapmak için dolar talebinde bulunacak sanayici mensuplarımızın 23 ocak 1963 akşamına kadar Odamızın Sanayi Şubesine müracaat etmeleri ehemmiyetle tebliğ olunur. İSTANBUL TİCARET ODASI ( B M i n : 22574/304) (Basın 171/305) (Reklâmcılık; 63/287)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle