18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Dencere Pdzar felsefesi Ankaranın en yüksek yeri Ankara kalesi, Türkiyenin en yüksek yeri Meelis binasıdır. Am» Kaleye çıkanlar bütün Ankarayı gördükleri balde, Meelise girenler Turkiyeyi gözden kaybediyorlar. Bizim Parlâmentoda iki tip politikacı vardır : tsmet Paşa' nın ttsayetint tıfinanlarla, Menderesln vasiyetine Mgınarflar... • Foto muhabirleri meşhurların fotoğraflarım eekroeğe raecbardurlar Meşhurlar ise sadece fot» muhabirlerini çekme|e... • Demokrasinirı anahtarı nedir? diye soranlara bir lilezof : Demokrasinin anahtan yoktur, demiş, çiinkii tcpluman bütün kapıları açık olduğu zaman demokrasi vardır. • Demokrasisiz yaşıyamayız... demek bir şey ifade etmez, demokrasiyle yaşıyabildiğimizi ispat etmeliyiz. Törkirede yefaltı faaliyetlerinden yakınanlar vardır. Banlara deriz ki : Eğer Törkiyede yeraltı faaliyeti varsa, şunO yerüstüne eıkaralım. Çünkü Türkiye, yerüstü faaliyeti başladığı zaman kurtulacaktır. Turizm, turizm . divoruz. Ama Byle insanlanz ki, ağaçlari' mız kesrnek için .. denizlerimiz çöplfrimizi dökmek için .. güneşimiz balçıkla sıvamak için... * Başbakan, Diyojen'e : Niçin fıçıda yaşıyorsnn?.. diye. sordu. Filozof : Keyfimden değil... diye cevap verdi, görmüytr musun, kiralar ateş psbası. • Kabramanlığın ucuzladıği yerde hayat pahalılığı artar. Eskiler, «Her iş'de bir hayır var» derler. l'çağı mı kaçırdınız? Belki de düşüp parçalanacaktınız. Ciizdanınızı mı kaybettiniz? Belki bir fakir balmustur. E|er aç kalmışsanız, mideniz dinlenecek demektir. Ishal olnrsanız bağırsaklannız temizlenir. Bir kolnnuz kırılırsa, ötekini daha iyi hnllanmasını öğrfnirsiniz. Tepesi üstü düserseniz, kafanıza bakın kırılmış mı? Kırılroamış ise tebrik edin kendinizi : Xe kadar kalın kafam varmıs diye... * • Pieasao : « Kimi ressamlar vardır, güneşi sarı bir leke haHne getirirler... kimi ressamlar da vardır sarı bir lekeyi sanatlariyle güneş haline getirirler ..» demiş. Feki ama sarı bir lekeyi sarı bir leke halinde kullanan gerçekçi ressam hiç mi yok? • Meteoroloji azmanları diyorlar ki : Diyojen, hâknmdara: «GSIge etme başka ihsan istemem» dedigi anda hava darumn söyle idi: Sahin... mntedil . ruzglrsız... Ama tamamen bnlatla ve göneşsiz. • Türkiyenin yakın tarihi bir eflffllede ş«y!e Gzetlenebilir : Karayı Milliyeciler, kavayı maliyeeiler karşısında taşa geHiler. • Demokrasi bal gibi rejlmdir. Arıların ignelerini geze alırsanıı tadabillrsiniz. Politikaeı müsveddelerlni temiıe harale edemiyen seçi'mferle demokrasi yürümez. • Kim demiş gerieiler Tflrkiyenin ilerlemMini istemlyenlerdir diye... Bir otsböste bile : llerliyelim baylar!.. diye bağıranlar b«p en geridekilerdir. tKf CUMHURÎYET 2 Eylul 1962 ııııŞıııııııaııııııııııııııııııııııııııııııııııııtıııııııtfiıııııııııııiııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı=ıııı | GÜNÜN KONULAR1 llll=lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll(llsllll HEM Bu yara samld.ğından derindir • • • • vesile teşkil etmistir. Perakende i'tihkaklarda, 'n 3 Stopaj yapıldığı halde. bonoları verilmemiş kimseler eksik değildir. Işten ayrılanlar veya başka i = nakleden>e ler de, bonolarını bazan alamamı? Tabanca tehdidi ile kadın kaçır lardır. Bono bedellerinin ve faiz mak ijityen bir gece bekçisi polislcr tarafından aranfnaktadır. Kuruçesme n?ıntakasında görevli TEŞEKKÜR bulunan gec; bekçilerinden Ahmet | Karde<=im:z, annrmİ7. nıncniiz Seyfi Akdal, sabaha karşı saat 01 sıralarında Ortaköy'de Portakal AYŞE MEDtHA yokusunda Enver Paşa korusu ciHASAGA'nın varında gezerken, Ibrahim Elitaş vefatı scbeblyle gerek cenaze ve tsmet Özgen adındaki sahıslamerasiminde bulunmak ıure. rın yanında bulunan bir kadını tlyle nıerhumeve son vazifeyi Ifa ed?n gerekse zahmet ihtlyar almak i<!temiştir. ederek blzleri telgr»f. mektup Bu yüzden iki genç ile bekçi ve ziyaretlen ile teselll etmek arannda münakaşa çıkmış ve taistiyen ve acımıza lştirak eden bancasmı çeken gece bekçisi Ahclost ve yakınlarımıîa ayrı avrı met Seyfi Akdal tehditlerine deteşekküre acımız mânl olduğundan gazetcnlz vasitaviyle bu vam etmistir. İki şahsın âni hüteşckkürlerimizl arzcderiz. cumu karşısında gece bekçisi, tabancasmı kullanarnamış v« olay mahallinden firar etmiştir. Cumhurlyet 11143 Elitaş ile üzeen'in müracaati üze rine fi'afi gece bekçisinin aranmasına başlantnıstır. öte yandan Besiktaş Ksymakamlık Bekçi Büro«u Akdsl'm işin e son vermi<tir. HER SUN'I OERİ VE YER rin halk arasında uyandıracagl tesırier, rejımlerin süratle yıprsın * msMr.a sebebiyet verebihr. Intikal rejiminin popülaritesini zayıflatan hâdiselerden bifi de. ta Şehrimiz Milli Eğitim Müdürlü : sarruf bonoları meselesidir. Tasar<ğune bağh olarak çalışan 5 bine ruf bonoları, ba$langıçtanberi, < ü yakın ilkokul öğretmeni, yaz »e rekli bir şikâyet kaynağı olmuş minelrlerine yarın Galatas«ı*y ü* tur. Maliye Bakanlığı, bu derde sesinde yapılacak özel bir tören hal çaresi bulamadığı müddetçe, reaksiyonlar duracağa benzeme le başhyacaktır. mektedir. tkincı yaz seminerleri 38 ilâ 1015 eylul tarihleri arasmda iki dev • Tasarruf bonoları, halk üzerin reli olarak her ilçenin eo elverişli de, aynen bir vergi gibi iz bırakokulundâ yürütülecekiir. ; mıştır. Türkiye, rnaaşlı ve ücrcfli sınıfların kazançlarına kıyasla a Başta Milli Eğitim Müdürü ol ' sırı derecede yüksek vcrgi ödedik fnak üzere İlkokul Müfetti$lerinin leri bir memlekettir. Ucretlerın ki kontrol ve ıdaresindeki ieminer layetsiz ve vergilerin yüksek ol lefde 21 çeşitli konu ele almacak ffiası yetmiyormuş gibi, ayrıca bir tır. Seminerlerin başlıc a '^zel'iği, de °'o 3 stopaj yapılması, vatandaş bir ders yılı ıçerisinde ele alınan lar tarafından bir hayli yadırganteorik konulatın, tatbikatının goz | mıştır. den geçirileeeit bir değer'.eflneye Tasarruf bonoları. aynı zamanda varılması olacaktır. yolsuzluklara Ve spekülâsyonlara lıkokul öğretmenieri için yaz seminer! Tasarruf Bonolan Tecrübeli malıye ciler, halkın psi kolojisini dikkatle kollâmala chemmi yet verirler. Çünkü malî tedbırle Yazan: Dr. Feridım Ergin &*0m***m0 lerinin odenmiyeceğine dair çıkarılmış dedikodular da, hak »ahiplerini huzursuzluğa sevketmiştir. Birçok kimseleT, bonolarını yok pahasına satmışlârdır. Halkımızın para meselelerinde aldatılmağa tahammul edemediğl malumdur. Bo nolarını alamıyanlar, faizlerin ö denmiyeceğinden korkanlar veya ucuza satarak zarara girenler, yerine göre »essiz veya güjültülü şeki'.de, infiallerini siyasi rejime yö neltmislerdir. 1 eylülden jtibaren, vâdesi gel • miş faizlerin ödenmesi de i y n bir gaile teşkil edecektir. Dun merak ederek tasarruf bonolarını sakladığım zarfı açtım. Bir buçuk senedir toplanmış senetler) masamın üntüne boşalttım. Bur.ların arasından kupon vâdesi eylul 1962 tarıhine rastlıyanları ayırfnaya başladım. Bu ufak operas yon esnasında zihnimden geçenleri kısaca okuyucularıma açıklıya yım. llk dikkatime çarpan nokta, stopajın yapıldığı tarih ile faizin ö deneceği gun arasındaki fark oldu. Tasarruf bonolanr.ın faizi "b 6 olduğuna göre, 1 mart 1961 tarihine ait on liralık bir bononun 90 kuruş faiz getirmesi gerekirken kuponda sadece 60 kurus yazılı idi. Hukukta. her seyin iyi niyetle tefsiri esastır. Derhal düşündüm ki, 1 eylül mali yılın tam ortasıdır. llk altı ayda kaybedüm'ş faizi, malî yılın ikinei yarısına ait kuponlar telâfi edecektir. Fakat birkaç saniyelik inceleme, yanıldıgımı göster meye kafi geldi. Çiinkü 1961 yılı na ait olması gereken bir kisım bo nol«r yerinde olmadığı gibi, bazı kuponların vâdesi de 1963 tarihlni taşıyordu. İki ihtimal vardı. Belkl Maliye Bakanlı|ı, ilk ödeme süresini hakkı olmıyarak ileri bir vâdeye kaydırmıştı. Yahut, »ylarca gecikerek suradan buradan alınmıs kuponlarda eskisi \\e yenisi de ğiştirilmisti. Çünkü ufak bir fark için münakaşaya girismiyecek kimselere veya dikkat siz bir istihkak sahibine karsı pivasada bu çeçit hareketler yapılması imkânsız değildi. Ikincı dikkatime çarpan nokta, muhtelif kıymetlerdeki kuponların kolayca birbiriyle kan?tırıl mak ihtımali idi. Benim elimde, taksit tarihi 1 eylüle gelen 33 bono vardı. Aralarında kupor.ıarı fiO kunış, 120 kuruş. 3 lira ve 6 Iıra tutanlar bulunuyordu. Kuponların hepsi gri renkVe \d\ ve birbirlerine benziyorlartiı. Bir an için kendim 1 eylül 1962 tarihli kuponlsrı hesaplamakla vazifeli memurların yerine koydum. Bu memurların önlerinde kalabalık ve sabırsız bir vatandaş grupu sıraya girip giinlerce ve hnftalarca bekliyecek. Söylenenler, mü naks|a edenler, sıcaktan buna!anlar Olacak. Her hak sahibi sıra?ı geldikçe, memura düzünelerle bono uzatacak. Bır memur belki gün de 1015 bin kuponun yekununu çıkarmak ve kontrolünü yapma'ı mecburiyetinde kalacak. Gri, knlay seçrrte imkânı vermiyen ve i/z yo ran bir renktir. Her memurun crizü belki yakından aynı netliklc gormeğe musait olmıyacak. Sin lerce kupon arasında, altısar li ralık destelere 60 kuruslukların bazı kurnâz şahıslar tarafınrlan sıkıştırıldıklarını farzedelim Haftalardanberi güru'.tuden kafa» şişmiş, isin yeknasaklığındon usanmış, gozleri yorulmu?, dikkatı dagılmış ve sinirleri gerilml* memu run aldanması ve fazla tediye yaj> ması pekâlâ mümkıindür. Suiistimalden çekinmiyecek betbahtlar çıkarsa. Maliyenin bunu anlaması da hemen hemen inikîn sızdır. Zira, hiçbir teftiş or?anı. tarlada başak sayarcasına yüz mil yonlarca kuponu kontroldan ge çiremez. Eğer bir de taklidi çıkacak o lursa.. Her fenet üzerinde teker teker durabilmek imkânsızhğı dolayısiyle, Tanzimat kaimelerin leki sahtekarlıkları gölgede bıraka* cak bir durumla karşılaşılabiür. Bu tasarruf bonolarl öyle bir bu luş ki, icat edpnden baska befie necek kimse çıkacağını »anmıyo rum. A vrupa seyahatinden yeni dönmüş olan bir dosinm anlattı: Almanyadan aynlacaÇım çün tralflndnfBm fehirde bir scrvis istasyonunda arabama benzin koyduruyor, yağını ae|l?tlrtiyordom. Benlmle meşçü l olan genç, Wr Tflrk çoctıgn fdi. Sohbete daldık. Lâf lâfı açtı, sonunda öğrendim ki Almanyaya talebe olarak gelmis Hâlâ da talebe sıfatiyle Türk hflkfimetinden ayda yüzlerce mark alıyormuş. Fakat bu para bem yiylp Jçip gpzmesi, hem de Tüfkiyeye dönerken fBtunneyi karduğil otomobil ve ev esyasım »atın alması için kifi gelmediğinden bu servi» istasyonnnda çalısıyormus. «Ta mektep? O ne oluyor?» diye »oracak oldura. Tılifik y*lısık gflldü. «Buraya gelnılerden kim okuyor ki ben oknyayım» dedi. *** Bir başka hikâye .. Tine bir dostnmdan dinledim: \ejenim Almanyada kendi parasiyle •knyan bir cençtir. Geçen »ene, tatllde memlekete gelirken Münih «ehrinde otnrduta İki odalı apaıiıman katını iki aylıgına ve pek nenz fiyatla bir Törk arkadaşına fciralamış. Geri döndüfti zaman ev berbat bir halde Imls. Fakat çocuju o değil de bir baska şey laşırtmış. Odalardan birl caddelerde açılan çukurlann başına konmaya mahsos kırmızı «işell petrol lAmbalan ile dolu imiş. tfl blraz kurcalayınca bunların larhoslnk gecelerinde şehrin lokak ve caddelerinden aşırıldığını anlamış. Bir bekçi kadın kacırmak istedi Tegenlm, bo sirkat vak'alannı sarhoşlng» verip belkl yine de maznr görmek kabil .. Ta gü ndflzleri majazalarda yapılan hırtızlıklara ve bunların yakaianabilen failleHnin mflfalm bir kısmının burtln Türk talebe»! oluşianna ne demeli?» dedi ve ilâve etti: «Mflnlh'te yerleşmiş, tlcaretle meşgul aile dostumuz Kendiılnl ziyarete gittljim ilk gün (Baradaki Türk talebesi İle «akın temaı edeyim deme... Hiç bl rlyle göruşmiyecekiln. Onların glttikleri kakvelere gltmlyecekıln) diye ııkı fikı tenbilı etmişti. H»kh oldufnnu kısa zamanda «anladım.» Bunlar Türk talebesiyle alâkaiı hikâyeler .. Şimdi bir de hocalarına bakalım. Bunu anlatan da üçtincü bir arkadaş: Cnivcrsite profcsorü «aygı değer bir ilim adamımız, nereden bulmuşsa bulmus Almanyada ilmî tetkikat yapmak üzere bir burs temin etmişti. Eşi de beraberinde olarak balnndufum Almsn »ehrine geldi. Kendilerlyle ahbap oldam ve ba sayede yaşarışlarını yakından tetklk ettlm. Savın profesör Orada kaldıfı uzun müddet zarfında değil ilmî tetkikat yapmak, mağazalardatı alışveriş için olıun sokaia çıkmadı. Âdeta ilk gün sırtına geçirdiği entariyi çıkarmadı desem, yeridir, İşte bu perhizkâr yaşayışın sonnnda oldukça a&ır bir hamule İle yurda dönmeye muvaffak oldu. Bu hamule ilme değil, fenne taalluk ediyordu: Az kullanılmış, fakat büyük ve lükı bir Mer»edet otomobili...» Bunları dünkü yazııında bizdeki burs torizminden ve sanayiinden hahseden llhan Selçuk'u teyit için yazdım. Arkadaşımın parmağı ile dokunduğu yara maalesef onun zannettiginden de derindir, Bonlar yalnız Almanyadaklter ve Almanyadakilere dair dnvdntom lilkiyelerln belki dortte blri... Kimbllir dlfer Batı memleketlerlndeki hursla ögrencilerimiz ve burı temin eden ögretim üyelerl neler yıpıyorlar. Işin aaıl feci kıamı bu Sfrencilerle ö|retim üyelerlnln ergeç memlekete döneceklerl, AvrupaJ» tahsll görmüş veya ilralnl derinleştirmiş olarak kendllerini başımızda taşıyacatımızdır. Batı memleketlerlndeki küitür ataşeleri, talebe möfettlşleri ve onlan murakabe İle vazifeli Ankaradaki makamlar vazifelerlni hakkiyle yerine getirdikleri için bütün Bmurlerlnce dfunebilirler. Cevat Fehmt BAŞKLT MUŞAMBASI Tekstil işçileri Eyüpte bir toplantı yapıyorlar 4 fcYLÜL SAL1 sâat 21,15 te Y E M İ M E L E K Sinemasında Sayfiyelerden henüz inmeyen sayın arzulan üzerine yalnız iki aboneman yahut üç program esas Şehrimizdeki Teksüi ışçılerir.in çeşitli konulardaki görüşlenni tes bit etmek ve günün olâylafı hakkifıda kaTâr vermek içirt bü sabah Tekstil ve örme Sanavii lşçlltri Sendikasının Eyüp şubesi lokal'nde önemli bir toplantı vapılacaktır. Toplantıda Seridikanın ycdi şubesinin yöneticileriyl» Sendiua Merkez Yönetim Kurulu mensupları hazır bulunacaktır. ..Sendikalar bu münasebetle iş ve rasyonel sigortalar kanun tasarımüşlerilerimizin ları hakkında da görü^meler yaAboneman ha pacaktır. Kumkapı'da oturan 25 yaşlnlındaki Suzan Akbay îsmindeki genç kız. Kadıköy'den Köprüve Mehmet Mete'nin idaresindeki Varan motörü ile gelirken Sarayburnu açıklarında muvazenesini knybederek denize düsmüstür. Genç kız, motör personeli tarafından kurtarılmıştıf. Diğer taraftan gerekli j emniyet tertibatı bulut.iındıîı ı e ri sürülen tenezzüh motorü »nhipleri hakkında sorusturma y»pılmaktadır. Beyoğlunda Abanoz «ok^ğmdî'ki 27 sayılı genelevde sermaye oln8»k çalışan 33 yaslarındaki >Ie!ihat Oya Balıkçı ismindeki Kadı:., fazla rniktarda aldığı uyku ilâcındsn zehirlenmiş ve llk Yardım Haıstahanesine kaldırılmıştır, Balikn'nın uyumak maksadıyla mı yok«a intihar kasdı ile mi uyku hapı aldığı henüz öğrenilememiştir. VİNYLEA YÎSYLEA değildir »ÜLKYMAM BM İle TOLGA NlfanlandıUr Afustos 1982 lütanbul ALA ALIŞ VERİŞİNİZDE MARKASINA DİKKAT EDİNİZ Reklâmcılık 3578/11145 Cumhurlyet DiYARBAKIR ŞüBEMiZ PEK YAKINDA HİZMETE GİRİYOR. i6 AGI BİR KAYIP Şirketimlzin kurucusu, tıuyüfiüraüs. . .•.„.• , rici olarak yine de NEFİS ve MÜKEMMEL filimler serisinden Motordan denize dUştli YEŞİL PAPAGAN BARI Saş Rolde: (Frânsızca) Harika bir Müzik... Renkli... Nefis ve eglenceli mevzu L TÜRKıYE ÖĞRETMENLER BANKASI Cumhuriyet 11128 Eşlmln kalb ameliyatml bUyük bir başan İle yap»r»k bizlcre Allahın lnayeti İle yenl bir hayat kazandıran, yakın alâkasını ve lnsanlıSını hpr zaman mlnnet ve şükranla anaoağımız. kıymetli cerrah A R O N S İ G A L L A 31.8.1962 tarıhinde vefat ettiğini derin teessürlerimizlt bildiririz. Cenaze merasimi 3 eylül 1962 pazartesi günü saat 13 te Yüksekkaldırım Sinağoğunda ifa edilecektir. SİGALLA BİRADEBLER HALEFl A. SİGALLA ve Ort. Kom. Şti. tâncılık: 6268/11157 MARİKA RÖKK İlâncılık: 6250/11153 V Oria Doğu Teknik Üniversitesi Rektörlö^nden: Universitemiz Fen ve Edebiyat fakültesi BEŞEK1 İLİMLER BÖLÜMÜ'ne îngilizce dersleri için Türk ve yabancı uyruklu Öğretim Görevİisi ve Asistan alınacaktır. 1. Isteklilerin Îngilizce öğrenimi üzerine Ünlvtrsiteden en az iyi derece ile mezun ol maları şarttır. îngilizce lisan öğrenimi üzerinde tecrübesi olanlar tercih edilir. i. Ünvan ve ücretler, «Orta Doğu Teknik Üniversitesi Akademik Personele Verilecek Ünvanlar il* Görevlendirme Şartları ve Usulü Hakkında Yönetmelik» gereğince verilecektir. 3. îsteklilerin Personel Müdürlüğü Müdafaa Caddesi No: 24, Bakanlıklar Ankara adresinden alacakları müracaat formlarını doldurarak en geç 15 Eylül 1962 Cumartesi günü «aat 13.00'e kadar Rektörlüğe vermeleri rica olunur. (Basın 14015) A. 8852/11122 Uyku ilârından zehirlendi BURSA ŞUBEMiZ PEK YAK1NDA HİZMETE GİRİYOR. L TÜRKİYE ÖĞRETMENLER BANKASI Cumhuriyet 11129 Tıp Fakültesl Birlncl Cerrah! Kliniğlnin kıjmetli Narkozitörü Dr. Selma Akra'ya ve Sayin Dahlllye Müteh»fsı«ı Dr. Na«ut üzu»'ye, Sayın Operatdrlcr Dr. Mchmct Ali Okav1». Dr. Mehmet Sakaoglu'na. t)f. Kaflri Kahraman'a. Dr. HUrol tnsel'c ve Dr. Gürcan Ünal'a Kllniğln çalıskan ve bilglli pansumancifi T»h«ln Koçak İle digcr bütün personellne ayrı ayrı. teşekkür ve minnetlerimi alenen arz cderim. Sıtkı Süel Cumhuriyet 11165 Opt. Doç. Dr. ALÂEDDİN VARDAR'a PİVALE MAKARNASI CUMHURİYET NUshası 25 Kuruş Türkly» Rarte! Lira Kr. Ura Kr. 75.00 1S0.0O 40.00 80.00 U.M 44.00 Basan ve Yayan Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Tüı» Anonlm S i r k e t l Cagaloglu Halkevi Sokak No. 3941 Sahibi Senelik 6 âyllk 3 ayhlı Eylul 2 Rebiülahır 3 & M m o « YIKANIR BOZULMAZ Konfeksiyon S V. ] 6.25113.14 16.54 E. 19.41|21.17 4.37 ÇAMAŞIR I ma I â 11 NYLON imalât ve Toptan satış : Galataaaray Tokstlıyan iş han.kat 1 No. 11 . Tel, 44 48 53 Reklâmcılık: 3738/11144 PİLİSE GECELİKLERJ I1042[ S 311 9.11112 00ı ^sM ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııtıııııııııııırııııııııııııııııfftfiffiifiıifiııı S «CU3VIHÜR4YET» in EDEBl TEFRİKASL 22 ııırııifrftfiıııtııııtrırıııııııııınuıııııııınıııı ıııııııııııııııiıııııııııııııııiıııııııııııııııııiMiıııııııııır/^ lının ncuna bile gelmez. Adil Efendi yarın değilse öbürgün damlar. Haztr olun vaktlnize. Ve de Adil Efendive gülün. GUlün ki öcünüz alınsın. İşte sizin böyle bir mubtarınız var.» O gece evlerde şenlik vardı. K*l Âşık, muhtann evinde en belâlı türkülerine kanat takmış uçuruyordu. Sarı Mustafa bir tenekeyi davnl gibi çalıyor, ıurnayı da Durdnman Sttürüyordu. Delikanlılar halay çekiyorlardı. öfkeli Meryemce bile kalkıp otlunun çaldıgı düdüte gfibek atacaktı. Az kaldı ağzını açıp ogln Aliyle, cümle köyle barışacak, konuşacaktı. «Sizi bağışladım. Insanoğln ne kadar kötü, ne kadar zalim de olsa bir iyi yanı var,» diyeeekti. «Şu Koca Halil, sn fıkaracık,» diye geçiriyordo içinden, «şu karda kıyametlerde nerelere gittl ki? Bulnp getirseler fıkarayı.» Hasan da köyün sevincine katıhyor, oynuyor, gülüyordu ama, bir aklı karınlıkta beze »arıp afaeın kovttgona koydutu kibritlerindeydi. Arada bir kalabalıktan gizlice sıyrılıyor, dısarı çıkıyor, slnerek ağaca geliyor, korkarak elini kovuğa uzatıyor, bakıyor ki kibritler yerinde duruyor, koşarak eve çeliyor, eğlenen kalabalığın " vincine bütün gücüyle katılıyordu. Gece yarıyı geçiyordu. Daha Hasanı uyku tutmamıştı. Halbuki basını yastığa koyar koymaz uyurdu. Endişeliydi. Neler geçmiyordu ki aklından? Ta birisi saklarken görmüşse... (Arkası var se olemır Gökbakır «Ağaçta kocaman bir delik var.» Immahan övünfircesine : «Ben o deliği biliyordnm da onun için söyledim,» dedi. Bu övünraesi Hasanın zorona gitti : «Ben de biliyordnm ama, güvpnemiyordum. Ağaç berkesin gözilnün önünde.» Lmmahan : «Gözlerinin önünde olması daha iyi ya. Kibritleri oraya sakladığımız kimsenin aklına gelmez,» dedi. Oözleri knrnazca parladı. Hasan : «öyleyse sakladığımızı kimse görmemeli. Ağaca yaklaştığımızı kimse çörmemeli.» lmmahan : «Karanlıgın kavuşmasını bekIesek nasıl olur?» diye Hasanın gözlerinin içine bakarak sordu. Hasan : «Şimdi ağaca hiç yaklaşmıyalım ki kimse bir şey sezmesin.» Lmmahan : «Gündüzleri de ağacı bekleriz. Kimse yaklaşıyor mu diye. Biri yaklaşırsa, hemen gider kibritlerimizl alır kaçarız.» İki çocuk rabatsız, sabırsız, birbirlerine sokulmuş, bazı çülerek, baıı derin düsüncelere dalarak, haıı korko, bazt sevinç içinde karanlıçı beklemekteydiler. Paylastıkları büyük sırlarının tadında, ateşindeydiler. L'zun Ali birkaç iaat sonra eve dSndti. Kansına : •Hayvanları saklıyacak yeri de bnldnk. Peri mafaralarına gb'türeceğiz. Mağaralar, köynn mallarının bepsini alır da artar bile. Daba beş köyün mallarını da alır da artar bile. Ramanları, otları da ta$ıyaca|ız. Her gün köyden nöbetleşe beş kişi gidecek, bayvanlara bakacak,» dedi. Elif : «Ta inekleri nasıl saiacağıı?» Ali : • Sağmak istiyen gider satar.» diye karşıhk verdl. «Onu da düşündük. Malları dışarı çıkar.» dünya dünya oldu olalı görülmemiştl. Köyün insanlarının üstübası yırtık, ayakları yalındı ama, simdiye kadar, büyük kıtlıklarda bile köyün insanlarının hiçbirisinin kılığı böyle hırpani, böyle bir iplik çcksen kırk yama dökülür olmamıstı. Çocnklar, yaşhlar, erkekier, yarı çıplaktılar. Ve bepsinin de «yakları yalındı. Köyde iki kişi kılık degistirmemişti: Muhtar Seferle Taşbaşoğlu. Muhtar Sefer şayak şalvarını, kaçak malı lâcivert caketini giymiş, ayaklarına her zamankinin aksine çizmesini çekmiş ve gümüs kösteğini boynundan asağı sallandırmıştı. Taşbaşoğlu da her zamanki giyim kuşamındaydı. Evi de olduğu gibi duruyordu. Hiçbir şey saklamamıştı. Hayvanlarını bile mağaraya götürmemişti. Buysa köylüyü deli ediyordu. Muhtar da kışkırtıyordu. Şimdi evinden köyün içine çıksa, Taşbaşın kimse yüzüne bakmazdı. Bakmazdı değil, belki başına bir hal «ctirirlrr, ona kötülük ederlerdi. Köylüler divorlardı ki : «Biz de Adile deriz ki, işte kö>ün zcnçiııleri milyonerleri bunlar. Bu Tasbasoğlu şu Toros ardı kö\lük!erinin bir milyoneri. Anadolunda kırk katır yükü Ve karanlık kavusuyordu. Köy ıpusız kalmış gibiydi. Ama bu ıssızlıkta kurnaz bir sevinç, Adil Efendiye oynadıkları oyunun sevinci evden eve dalgalanıyordu. tnsanlardan, kedilerden, köpeklerden baska, köyde hiçbir canlı kalmamıstı. Ne keçi, ne öküz, ne inek, ne at, ne eşek, ne tavuk . Evler de tamtakırdı. Çuvallarda un, bulgur, hıznıanlarda yağ yoktu. ¥atak yorgan, kapkaçak yoktu. Bu kadar yoksul, bu kadar hiçbir «eyaiz köy. olan Nemllzâde neyse, burada da Taşbaşofln o. Muhtar, muhtarken bir bakın evinde bir şey var nu? derlı,» diyorlardı. «Taşbaşoflu gebenin batsın. Batsın da yerin dibine geçsin. O her zaman ayrı baş çeker laten.» Bir insan bu köye gelsin de bir evin içine girsin, bozulmasın, iki gözü iki çeşme olmasın... İşte bunun mümkünü yok. Eğer o Insanın yilreği tastan demirden değilse. Muhtar köyü ev ev dolaşıyor: •Pıravo,» diyordu. «Pıravo ki bin pıravo. Bir köy böyle ağzı tutkun olunca o köyün sırtı kıyamete dek hiçbir vakit yere gelemez. Böyle bir köye muhtar olmak Cennete vali olmaktan daha iyidir. Bu kadar malı mülkü, kabı kaçağı, yatağı yorganı, arpayı buğdayı nasıl ettiniz de, yeî UfUrdü, su götürdü yapabildiniz? Pıravo canım. Pıravo köylüme. Size yüz bin alkışlar. Adil Efendi gelsin de desin ki, ne kadar fıkaraymışsınız. Borcunuzu bağışladım. Bu yıl vermeyin, gelecek yıl da vermeyin. öbür yıla da Allah kerim. Yüreğinde insanlık olan adam köyün bu halini görünce hiç başka bir şey diyemez ve de düşünemez.» Gülüyordu. Köylü de onunla birlikte bir sevinç kasırgasında dönüyordu. «Ve de Adil Efendi gelip bu hali göriince, evet görünce, dileyiıı benden ne dilerseniz. lstediğiniz kadar veresiye vereyim size. Siz, namussuzluğunuzdan değil, yoksullufunuzdan vermiyorsunuz borcunuzu, diyecek. Sehir adamı azıcık ahmakç'a olur. Bizim, bütün köyün vannı saklayıp, böyle dümdüz edebilecetimizi ne bilir ki! Ak NÂZÎME NADİ Yaaı tslerinl flilen idare «dea Metul MOdür VECDt KIZILDEMÎR Gazetemıze gönderilen yanlar konulsun, konulmaiin lade edilmez. tlanlardaa mesuliyet kabul olusmaz * Abone ve llân i»lerl İçin, zarfın üıtün» tAbone» veya ıllâfl Servlsi» kaydıma konması lâzımdır. • BU GAZETE BASIN AHLAK YASA?INA UYMAY1 TAAHHÜT ETMİŞTtR ENERJİ KAYNACI DİR İlâncılık: 5757/11153 Sayın Doktor ve Eczacılara Spesifik ve nonspesifik bütün diyorelcrde PJ neomisin, süksinilsülfatiazol, pektin, kaolin süspansıyonu = j V peKasın a çıklı Ltli; İlâncılık: 6273/1113» 1 '^nııifiııififiııııtııııııııııııif ımııııif ııııııııııııııııııııııııııııııııuııııı ıııtııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııifif ııııııııııııııııııııııııııııııııııtıııııııııııııııııtıııııııııııııııııııııını*"^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle